Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > Manisa Mitingi 22 Eylül 2005

Manisa Mitingi 22 Eylül 2005

TZOB GENEL BAŞKANI Ş.ŞEMSİ BAYRAKTAR’IN  KONUŞMASI


Manisa Mitingi

22 Eylül 2005

Neden miting yapıyoruz?
Bu mitinge siyaset gölgesi düşürmek isteyenler var. Biz bu görevlere talip olurken siyasetin dışında kalacağımızı, her siyasi partiye eşit mesafede olacağımızı ifade ettik. Bu miting için hiçbir siyasi partiden destek istemedik ve hiçbir siyasi partiyi mitingimize davet etmedik.
Göreve geldiğimizden bu yana iki yıla aşkın bir süredir bütün bölgelerimizi dolaşıyorum. Bu görüşmelerden aldığım sonuçları, çiftçilerimizin sorunlarını, bu sorunların çözümüne ilişkin görüş ve düşüncelerimizi her fırsatta ve her ortamda Hükümetimize duyurmaya çalışıyoruz.


Bu çalışmalarımız; zaman zaman basın ve bazı Televizyon kanallarından açıklamalar şeklinde olduğu gibi, ikili görüşmeler ve düzenlediğimiz toplantılarda Sayın Başbakan, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı ve diğer ilgili bakanlara, iktidar ve muhalefet partileri yetkililerine arz edilmiştir.
Bu çalışmalarımızdan sonra Hükümet tarafından bazı kararlar alınmış ve bazı destekler verilmiştir.
Ancak alınan bu kararlar maalesef yeterli olmamıştır.
Yapısal sorunlar çözülmemiş; Sulama yatırımları tamamlanamamış, 4 milyon ha arazi sulamaya açılamamış, arazinin bölünmesi konusunda miras hukuku düzeltilememiş, arazi toplulaştırması için bir ofis oluşturulamamıştır.
Yani yapısal sorunların çözümünde gerekli adımlar atılmamıştır. Bu durum verimliliğimizi de olumsuz etkilemektedir.

Tarımsal destekleme bütçesinin ihtiyacın çok gerisinde kalması,
Çiftçiye verilmesi gereken 16 milyon TL DGD ödemesinin 10 milyona düşürülmesi,
Girdi fiyatları hızla artarken ürün fiyatlarında gerileme olması,
Buğdayda ve mısırda fiyatların maliyetlerin gerisinde kalması,
TMO tarafından başarılı bir müdahale alımı yapılamaması,
Mazot ve gübre desteğinin yeterli olmaması,
Bu destekler yeterli olsaydı çiftçilerimiz bu meydanı doldurur muydu? Çiftçilerimiz bu meydana zorla gelmedi. Alın terinin karşılığını alamadıkları için geldiler.
Tarım ekonomik bir faaliyettir. Bu faaliyetin amacı para kazanmaktır.
Mevcut durumda çitçilerimiz kriz ortamından kurtulamamış, daha da kötüsü sorunlarının çözümü için ümidini yitirme aşamasına gelmiştir.
Biliyoruz ki, çiftçilerimiz, son çare olarak bu mitingi istemiş ve ziraat odalarımız da çiftçilerimizin bu talebini yerine getirmiştir.
Tarımın önemi
Bilindiği gibi tarım, gıdayı üreten bir faaliyet alanı olarak, evrensel önemi olan bir sektördür.
Fakat tarım Ülkemiz için bu açıdan olduğu kadar ekonomik ve sosyal alanlarda da önemli bir yer işgal etmektedir.
Halen milli gelirin %11.3’ünü, ihracatın %10.2 sini tarım sektörü oluşturmakta, istihdamda tarımın payı ise %34 olarak önemli bir seviyede seyretmektedir.
Tarım, 7 milyon insanımızın istihdam edildiği, 23 milyonluk nüfusumuzun geçimini sağlayan bir sektördür. Tarım sektörümüz, bir taraftan sosyal sigorta görevi üstlenirken, diğer taraftan Ülkemizde önemli bir sorun olan kırdan kente göç sorununun daha da ağırlaşmasını engelleyen başlıca sektör durumundadır.
Tarımdaki istihdam yükünü azaltıcı önlemler alınamadığı için, tarım bu yükü taşımaya devam etmektedir. Siz, mesleki eğitimi yaptınız, kırsal sanayiyi geliştirdiniz, çiftçi çocuklarını eğittiniz ve diğer alanlarda iş bulmasını sağladınız da çiftçilerimiz bunu kabul etmediler mi?
Şu bir gerçek ki, varoşlar da artık yeni göçleri kaldıramıyor; iş ve aş veremeyeceğimiz insanlarımızın şehirlere taşınması, Türkiye’nin huzuru için tercih edilir bir durum değildir. Sadece üretmek için değil, ülkemizin ve milletimizin huzuru için de destek verilmelidir.
Buna rağmen son günlerde Ülkemizde bazı çevrelerde tarımı hor gören, ikinci sınıf sektörmüş gibi algılayan bir anlayışın yerleştiğini görmekteyiz.
Oysa Cumhuriyetin başında 13 milyon insanımızı besleyen Türk tarımı 2005 yılında 70 milyon insanımızı beslemekte, istihdam yaratmakta, ihracatımıza önemli ölçüde katkı sağlamaktadır.
Bu 70 milyon insanımızın etini, sütünü, meyvesini, sebzesini biz üretiyoruz. Yediği ekmekte bizim hububatımız var. Sabah kahvaltısında yedikleri, öğlen ve akşam tükettikleri bizim ürünlerimiz.
İnsanlarımız bizim yetiştirdiğimiz ürünlerle karınlarını doyurduklarından Allah’a şükrederken, çiftçilerimize de şükran duymalı ve dua etmelidir.
Yemeden içmeden üreterek, toplumu doyuran ve bu manada ana- baba görevini üstlenen Türk çiftçisi hor görülüyor. Ana Babaya nankörlük olur mu? Ancak bazı insanlarımızın çiftçilerimize nankörlük yaptığını görüyoruz. Bazı çevreler “çiftçi ithal edelim”, “çiftçi paraları meyhanede yiyor” diyorlar.
Dünyanın hangi ülkesinde tarım, çiftçi ithal edilerek kalkındırılmıştır. Bırakın çiftçi ithal etmeyi Ülkemizdeki tarım politikalarından dolayı mesleğini komşu ülkelerde sürdüren çiftçilerimiz var. Çiftçi ihraç ediyoruz; çiftçilerimiz kaçıyor.
Maliyetini dahi karşılayamayan fiyatlarla ürününü satmaya çalışan çiftçi hangi parayla meyhaneye gidecektir.
Avrupalı ve Amerikalı çiftçiler gece yattıklarında ertesi günü yapacağı işleri düşünürken, benim çiftçim ürününü satıp satamayacağını, borcunu ödeyip ödeyemeyeceğini, çocuklarını nasıl okula göndereceğini düşünmektedir.
Ülkenin harcı, çimentosu olacağız; ekonomik krizleri bizim sayemizde atlatacaksınız; zor koşullarda Türkiye’nin gıda güvencesi olacağız; sonra da bu insanları “günah keçisi” olarak göreceksiniz. Bu insanlara bundan daha büyük haksızlık olur mu?
Tarımdaki sorunların ağırlaşması büyümeyi olumsuz etkilemekte, sanayimize, iç ve dış ticaretimize, hatta tüm tüketicilerimize ve her kesime zarar vermektedir.
Tarım şimdi bu durumdadır, ve mevcut durum sürdürülebilir değildir. O yüzden miting kararı alındı.

Sosyal politika-gelir dağılımı
Ülkemizde sektörler arasında ve kesimlerin kendi içinde gelir dağılımı dengesizliği henüz düzeltilememiştir.
Halen tarımda kişi başına gelir diğer kesimlere göre çok düşük durumdadır. Genel olarak belirtmek gerekirse, tarımda kişi başına gelir ortalama milli gelirin üçte birinden, diğer kesimlerin dörtte birinden daha azdır.
Bu durumda Ülkemizde uygulanan sosyal politikaların sektör olarak hedefi tarım sektörü, hedef kitlesi ise çiftçilerimiz ve kırsal kesim olmalıdır.
Tarımda büyüme
Tarım sektörü kriz döneminin etkilerini henüz atlatamamıştır. Bu dönemde ürün fiyatlarına oranla daha hızlı yükselen girdi fiyatları, kaldırılan destekler, olağanüstü yükselen faizlerle kredi kullanılamaması yüzünden çiftçilerimiz krizden en çok etkilenen kesim olmuş ve halen durumlarını düzeltememişlerdir.
Çiftçilerimiz, hala kriz döneminde ödeyemedikleri için yeniden yapılandırılan borçlarının son taksitini ödemeye çalışmaktadırlar.
2004 yılında tarımdaki reel gelir 1998 yılının ve hatta kriz yılı olan 2000 yılının gerisinde bulunmaktadır.
Tarım büyüyemiyor, yerinde sayıyor.
2005 yılının.2.üç aylık dönemi
Bu yılın ilk üç aylık döneminde % 0 büyüyen tarım sektörü, yılın ikinci çeyreğinde ve 6 aylık döneminde de büyüyememiş, bu dönemler itibariyle %0.1 gelişme hızı gözlenmiştir.
Sabit fiyatlarla yılın ikinci yarısında %0,1 büyüme belirlenirken, cari fiyatlarla %8.2 gerileme gözlenmiştir. Hatta bu gerileme, Çiftçilik ve Hayvancılık alt sektöründe % 10’a yakın bir orandadır.
Alt Gruplara bakıldığında hububat grubunda %9.9, sebzelerde %12.8, meyvelerde %4.1 katma değer olarak gerilemeler söz konusudur.
Çünkü bu durum tarım ürün fiyatlarının bir önceki yılın aynı dönemine göre azaldığını göstermektedir. Böyle bir sonuç, tarımsal üretimde kullanılan girdilerin fiyatlarında ürün fiyatlarına göre çok büyük artışların olması durumunda da meydana çıkabilir.
Bu sonuçta, her iki durumun söz konusu olduğu düşünülmektedir.
Haziran ayında son enflasyon genelde %4.25 iken tarım ve avcılık ürünlerinde %4.65 gerileme belirlenmiştir.
Öyle anlaşılıyor ki, 2005 yılında da reel tarımsal gelir miktarı 1998 yılının hala gerisinde seyretmektedir
Üretim artırılamadığı için Türkiye 6 milyar dolar tutarında tarım ürünü ithal ediyor.
Diğer ülkelerdeki desteklerle mukayese
Desteklerin alanları ile yöntemlerinin doğru olması yanında, miktarları da önemlidir.” Mutlak üstünlük ise, büyük ihracat destekleri ve iç desteklerle sağlanabilmekte, maliyetler düşürülürken diğer taraftan düşük fiyatlarlarla dünya piyasalarına ürün satılmaktadır. Bu nedenle, yeterli destek veremeyen bizim gibi ülkeler, sürdürülebilir bir tarım sektörü oluşturmada zorlanmaktadır.
Avrupa Birliği’nin son İlerleme Raporu’nda, Ortak Tarım Politikası Türkiye’de aynen uygulansa, yıllık 11.3 milyar Avro’ya ihtiyaç olduğu belirtilmiştir. Buna karşılık Ülkemizde desteklemeye genel bütçenin %2.2 si, milli gelirin sadece %0.7 si olan 2 milyar Avro kadar bir kaynak ayrılabilmektedir.
Fakat Ülkemizde mevcut durumda 3 milyona yakın çiftçi desteklerden yararlanabilmekte, yaklaşık 1.5 milyona yakın çiftçi, kayıt sisteminde öngörülen koşullar nedeniyle destek alamamaktadır.
Görülüyor ki çiftçi başına verilen destek Fransa’da, Türkiye’de verilenden 23 kat fazladır. Hektar başına verilen destek de Ülkemizde, Fransa’da verilen desteğin beşte biri kadardır.
Rekabet edeceğimiz ülkeler AB ülkeleri olduğu için, gerektiğinde tarım sektörümüzü bu ülkelerin tarımıyla, tarımsal destekleriyle mukayese etmek ve zamanla bu ülkeleri yakalamak zorundayız. Verimliliği yakaladığımız pamuk, ayçiçeği, mısır gibi ürünlerde bile rekabet edemiyoruz.
Mecliste bulunan Tarım Kanunu Tasarısında Birliğimizin de çabalarıyla, desteklerin, Milli Gelirin %2’sinden az olmaması yönünde bir hüküm yer almıştır. Umuyoruz bu madde mevcut haliyle kanunlaşır.
Mazot-gübre desteği
Sayın Başbakan, bu destekleri 8 ay önce açıklamıştır. Eğer bir başbakanın talimatları 8 ayda yerine getiriliyorsa tarımda sorunların çözümü için mesafe almamız mümkün değildir. Kaldı ki yetersiz kalan bu destekler ikiye bölünerek ödenmektedir.
Tarımdaki girdi maliyetlerinin olağan üstü arttığı son yılarda, mazot ve gübre desteği tarım sektörü ve çiftçilerimiz için en önemli ihtiyaç haline gelmiştir. Fakat her ikisi de yetersiz kalmış, gübre desteği ise çok geç kalmıştır. Mazot desteği, fiyattaki artışları bile karşılamamıştır.
Her ikisini dikkate alan bir değerlendirme yaptığımızda, hububatta dekara toplam 4 milyon TL gübre ve mazot desteği verilecektir. Bu miktar, bu yıl ödenmeyen 6 milyon TL tutarındaki DGD ödemesinin bile gerisinde kalmaktadır.
ABD’de verilen desteklerin %18 i girdi desteğidir. Fransa’da tarımda kullanılan pembe mazot normal fiyattan %40 daha ucuza verilmektedir.
Mazot fiyatlarları hızla artmaya devam etmektedir. Ülkemizdeki mazot fiyatları ABD’deki fiyatların 3 katı, Yunanistan’ın 2.5 katı düzeyindedir.
Buğdayda Dünya fiyatlarını belirleyen ABD’nin buğday maliyetleri ile Ülkemizdeki maliyetleri karşılaştırırsak, tarımı bugünkü yapısıyla rekabete açmamız halinde neler olabileceğini daha iyi tahmin edebiliriz. Halen Türkiye’nin buğday maliyeti ABD’deki maliyetin iki katından daha yüksektir.
Fakat destekler, teknoloji ve işletme yapılarında büyük farkların bulunduğu bir dünyada rekabetçi, sürdürülebilir bir tarım oluşturmak hiç de kolay olmayacaktır.
Destekler yetersiz olduğu gibi bir kısım üreticilerimiz de desteklerden faydalanamıyor
Altyapı hazırlanmadan, kadastro ve veraset intikal sorunu çözülmeden Çiftçi Kayıt Sistemine geçildiği, bu kayıtlara göre destek verildiği için tarımsal desteklerden halen 27 milyon hektar tarım arazisinin 17 milyon hektarı yararlanabiliyor, 4 milyonun üzerindeki çiftçinin de 1.5 milyona yakın kısmı yararlanamıyor.
Kredi konusunda da sorunlarımız devam ediyor
Bilindiniz gibi 2001-2003 kriz yıllarında tarımsal kredi kullanılamamış, daha önce kullanılan kredilerin borçları ödenemez hale gelmiştir. 2004 ve 2005 yıllarında düşük faizli kredi uygulaması başlatılmıştır.
Fakat 2004 yılında Ülkemizde mevcut 4 milyon tarım işletmesinden sadece 48.000 üretici indirimli kredi kullanabilmiştir. Bu durum çiftçimizin indirimli kredi kullanamadığını göstermektedir.
Ziraat Bankası yeni dönemde verdiği kredilere karşılık teminat oranlarını, verilen kredinin %100 fazlasına yükselterek, ipotek olarak da şehir merkezinde daire, dükkan, araba vb. talep etmekte; kefil olarak müteselsil kefalete sınırlama getirerek, memur veya esnafları kefil olarak kabul etmektedir. Kredi çiftçiye mi, tüccara mı veriliyor belli değil.
Ziraat Bankası ya asli görevine döndürülmeli, yada çiftçi bankası görevini üstlenecek yeni bir banka kurulmalıdır.
Döviz kurunun etkileri
Yüksek desteklerle dünya fiyatlarının düşmesi yanında, Ülkemizde Türk Lirasının aşırı değerlenmesi, ucuz tarım ürünleri ithalatını teşvik etmektedir.
Ürün grupları itibariyle sorunlar
2004-2005 yılları üretici satın alma gücündeki değişimler
Tarımsal üretimde kullanılan girdilerde %30 oranlarına varan fiyat artışları gerçekleşirken ürün fiyatlarında %70’lere varan fiyat düşüşleri görülmektedir.
Hububat
Buğday daha öncede belirtildiği üzere 2001 yılına kadar destekleme kapsamında olan bir üründü. 2001 yılında destekleme alımlarının bırakılması ülkede ekonomik istikrarsızlık, serbest piyasada oluşan fiyatların üretici aleyhine işlemesi, TMO’nun kendi bünyesinde bir fiyat açıklaması ve alımlarını düşürmesi, bu arada girdi fiyatlarındaki artış üretici satın alma gücünde büyük düşüşlere sebep olmuştur.1998 yılına göre üretici satın alma gücünün %51 oranında azaldığı gözlenmiştir.
Buğdayda satın alma gücü
2004 yılı pazarlama döneminde TMO tarafından 370.500 TL/Kg olarak açıklanan kırmızı sert buğdayın fiyatı 2005 yılı sezonunda 2004 yılına oranla %3 daha düşük olarak 360.000 TL/Kg olarak açıklanmıştır. Açıklanan 360.000 TL/Kg fiyat TMO’nun peşin alım yapmaması, baremlerindeki yükseklik gibi sebeplerle piyasada fiyatlar daha gerilere düşmüştür. Sizler bu fiyata buğday satabildiniz mi? Buğday yanında girdi fiyatları incelendiğinde mazot fiyatı, 2004 yılı Eylül ayına oranla 2005 yılı Eylül ayında %29 artarak 2.120.000 TL/Lt ye yükselmiştir. Gübrede fiyat artışı %6,9, traktörde ise %10 olarak gerçekleşmiştir. Alım gücündeki değişimler girdi bazında değerlendirildiğinde mazotta %25, gübrede %9, traktörde %12 gerilemiş, temel tüketim maddeleri olan ekmekte %5, toz şekerde %11, tüpgazda ise %19 gerileme görülmüştür.

 

ABD Ve Türkiye 2005  Üretim Masrafları Ve Buğday Maliyeti

Girdi ve Masraflar

2005 Türkiye

*2005 ABD

Türkiye ABD Farkı (%)

Tarla Kirası (TL/Da)

18.000.000

13.689.000

31,5

Tohum(TL/Da)

11.100.000

2.645.000

319.6

Gübre(TL/Da)

17.000.000

8.707.000

95,2

İlaç(TL/Da)

4.870.000

2.425.000

100,8

Akaryakıt(TL/Da)

25.144.000

4.240.000

493,0

Masraflar Genel Topl.(TL/Da)

105.053.000

43.707.755

140,3

Verim(Kg/Da)

260

289,80

 

1 Kg Buğday Maliyeti(TL)

404.053

150.820

167,9

Kaynak: * Economic Research Service, USDA. 15.04.2005 tarihli dolar kuru: 1.372.300 TL  

 

Mısır

Mısırda satın alma gücü

Bu yıl TMO 2004 yılının %22 gerisinde kalan 260.000 TL/Kg fiyat açıklayarak mısır üreticisini hayal kırıklığına uğratmıştır. 260.000 TL’ye mısır satan olacak mı?

Gümrükleri yükseltemediniz, tüccar doydu. Mısır ve buğday ithal edildi. Davul Tarım Bakanlığında tokmak Hazinede, Dış Ticarette, Maliyede

Örneğin, destek bütçesi, tarım sigortası, dış ticaret rejimi

Açıklanan mısır fiyatın 360.000 TL/Kg olan maliyetin %28 gerisinde kalmıştır. Fiyatın açıklanmasıyla birlikte piyasalarda fiyatlar gerileyerek 14 Eylül 2005 tarihi itibariyle 220.000 TL/Kg kadar düşmüştür. Bu fiyatlarla üretici alım gücündeki düşüş mazotta %39 oranında azalmıştır. 

2004-2005 sezonunda 4,9 kg mısır satarak 1 Lt mazot alabilen üretici bu yıl 8,15 kg mısır satarak 1 Lt mazot alabilir hale gelmiştir. Maliyet içerisinde %10 payı olan tohumda %25, sulamada %29, gübrede ise %17 oranında gerilemiştir. Temel tüketim maddeleri arasında değerlendirilen tüpgazda %34, toz şekerde %28, ekmekte ise üreticinin alım gücü %23 oranında gerilemiştir.

Hükümet AB’ye bizden evvel girmiştir, AB ve ABD üreticilerinin maliyetlerini dikkate alarak fiyat belirleyip müdahale alımı yapmaktadır.

ABD Ve Türkiye 2005  Üretim Masrafları Ve Mısır Maliyeti

Girdi ve Masraflar

2005 Türkiye

*2005 ABD

Türkiye ABD Farkı (%)

Tarla Kirası (TL/Da)

70.625.000

30.181.000

134,0

Tohum(TL/Da)

28.403.000

11.955.000

137,6

Gübre(TL/Da)

40.000.000

17.098.000

133,9

İlaç(TL/Da)

13.000.000

9.028.000

43,9

Akaryakıt(TL/Da)

37.320.000

8.794.000

324,4

Masraflar Genel Topl.(TL/Da)

324.000.000

123.683.000

161,9

Verim(Kg/Da)

900

1000

-10,0

1 Kg Mısır Maliyeti(TL)

360.874

123.683

191,7

Kaynak: * Economic Research Service, USDA. 15.08.2005 tarihli dolar kuru: 1.334.500 TL

Üretim artışının sağlandığı bir üretim döneminde ürünün alım fiyatının geçtiğimiz 2 yılın fiyatının altında bir fiyat verilmesi kabul edilir bir durum değildir. Üretim artışının korunması için;

·                    TMO aldığı kararı yeniden değerlendirmeli, 2003 yılı için belirlenen 310.000 TL/Kg dahi altında olan 2005 fiyatı, üretim maliyetleri göz önüne alınarak artırılmalıdır. 

Kara delik

Tarımsal destekler hakkında konuşanlar, desteklerin geçmişte nereye verildiğini bilmiyorlar mı? Destekler, Ziraat bankasına faiz olarak verilmiştir.

Bu gün verilen destek 2.5 milyar dolardır. Kaldı ki, girdilere ödenen vergiler (KDV ve ÖTV) mahsup edilemediği için çiftçinin üzerinde yük olarak kalmaktadır. Ayrıca zarar eden çiftçiler bile stopaj vergisi adıyla ödememesi gereken bir vergiyi Maliyeye ödemektedirler. Bu suretle çiftçiler tarımsal destek olarak aldıklarından daha fazla Bütçeye katkı sağlamaktadırlar.

Hayvancılık sorunları ve satın alma gücü

İşletme ölçeklerimiz çok küçüktür. Büyük baş hayvancılıkta Ülkemizde 4 baş olan ortalama işletme büyüklüğü AB ülkelerinde 44 baştır. Hayvan sayılarımızda türlere göre ciddi azalmalar olmuştur. Son 13 yıllık süreçte sığır varlığında %14, koyun ve keçi varlığında %40’a yakın ve manda varlığında ise %70’lere varan oranlarda azalmalar meydana gelmiştir.

Yapısal sorunlarımız çözülememiştir.

Diğer önemli sorunumuz fiyatlardaki istikrarsızlıktır. Ülkemizde çiğ süt fiyatları tamamıyla serbest piyasa şartlarında oluşmaktadır. (Tablo)

Tarım dışı çevrelerce yayınlanan tarım raporu

Destekler yetersiz ve çiftçilerimiz bu derece zor durumda iken bazıları hala rapor yayınlayıp “reformların sulandırıldığından, popülizmden, desteklerin yüksekliğinden” bahsedebiliyor.

“Tarım reformu sulandırıldı.Tarım destekleri 2001 yılındaki kriz öncesi seviyeye ulaştı…DGD tasfiye ediliyor…Tarım destekleme alımları devam ediyor…Tarıma 10.6 milyar dolar transfer ediliyor…Artan fiyatlar yüzünden tüketiciler %30 dolaylı vergi ödüyor…”

Uygulanan önlemler bir tarım politikasının değil, belli bir mali politikanın aracı olarak gündeme gelmiştir. Bu nedenle 2000 yılından bu yana tarımla ilgili olarak yapılan politika değişimini, “tarım reformu” olarak nitelendirmek zaten doğru olmayacaktır.

Bu uygulamalara karşı çıkanlar için, OECD’nin bir raporundaki şu tespitleri sunmak durumundayız. “Birçok OECD ülkesinde tarım sektörü yüksek düzeylerde destek ve koruma görmeye devam ediyor. …Girdiye bağlı destekler de sürüyor ….”

Türkiye AB’ye tam üyelik öncesi tarımını güçlendirmek ve çiftçisini AB üyesi ülkelerin çiftçileriyle rekabet edecek duruma getirmek zorundadır. Önümüzde kısa bir süre kalmıştır. Tarıma verilen desteklerin azaltılmasına çalışmak ne vizyon sahibi olmakla, ne rasyonellikle bağdaşır.

Tarıma büyük destekler varsa, çiftçi hala niçin fakir durumda ?

2002-2003 yıllarında tarımdaki yoksulluk oranı, DİE’nin tespitlerine göre, %36.42 den %38.89’a yükselmiştir ?

Tarıma yeterli destek verilirse;

Eğer gereken destek verilerek tarımda mevcut üretim potansiyelini daha iyi değerlendirebilirsek, sektörde israfı önleyip verimliliği artırabilirsek, tarımın milli gelire katkısını önemli oranda artırmamız, tarımsal ihracatımızı 6 milyar dolar düzeyinden 30 milyar dolar seviyelerine ulaştırmamız mümkün olabilecektir.

AB

Tarım sektörümüzü bu hedefe yönelik olarak yeniden yapılandırmak üzere, on yıllık bir süremiz bulunmaktadır.

Bu konuda tarıma yeterli destek verilmesi yanında, yapısal politikalarla tarım sektörümüzü yeniden yapılandırmamız da gerekmektedir.

AB Komisyonu yetkilileri tarafından verilen bilgilerden anlaşıldığına göre, Müzakere sürecinde Ülkemize AB’den önemli destekler gelmeyeceği anlaşılmaktadır. Nitekim geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye gelen AB yetkilileri, önümüzdeki 7 yıllık (2007-2013) dönemde Türkiye ile birlikte 6 Ülkeye toplam 14.6 milyar Avro katılım öncesi yardım yapılacağını ifade etmişlerdir. Bu durumda, iş başa düşmektedir. Yani Türkiye, tarımını ağırlıklı olarak daha çok kendi imkanları ile yeniden yapılandırmak zorundadır.

DTÖ

Bilindiği gibi Dünya Ticaret Örgütü Cenevre Çerçeve Anlaşması, koruma oranlarının hızlanarak azalmaya devam edeceğini ortaya koymaktadır. Girdi maliyetlerinin düşürülmesi bu açıdan da bir mecburiyet haline gelmiştir.

Şunu kabul edemeyiz: dünya fiyatlarıyla üretebilen üretsin, üretemeyen bıraksın, diyemeyiz. Bu zihniyet yanlıştır. Yüksek destekler nedeniyle düşük düzeyde oluşan dünya fiyatlarıyla yapılacak ithalat sonucu üretimi bırakmak zorunda kalacak olan 15 milyona yakın hububat üretimi ile geçinen nüfusu nereye göndereceğiz? Büyük şehirlerimizdeki “kapkaç” olaylarını görüyoruz. Bu zihniyeti taşıyanlar, Türkiye’nin gerçeklerini ve söz konusu nüfusun ne olacağını düşünmüyorlar. Bu gibi çiftçi düşmanlarını kınıyoruz.

Yapısal sorunlar

İlk olarak, yaklaşık 4 milyon hektar alanı sulamaya açma çalışmalarına hız vermeliyiz.

Üretimde verimliliği artırmak için girdileri daha etkin kullanmak, modern yöntem ve araçların kullanımını yaygınlaştırmak üzere tarımsal eğitim-yayım ve danışmanlık hizmetlerini daha etkin hale getirmek, gelişen tarımsal teknolojiyi uygulamak zorundayız.

İşletme yapılarımızın iyileştirilmesi, küçük işletmelerin ekonomik ölçeklere uygun hale gelmesi, bölünmüş tarım arazilerinin birleştirilmesi için, Fransa’da 40 yılı aşan bir süredir başarıyla uygulanan “arazi düzenleme kuruluşlarının” oluşturulması amacıyla gerekli kararların alınarak uygulanması zamanı gelmiştir.

Dünyada son yıllarda meydana gelen bilimsel ve teknolojik gelişmelerle biyoloji ve genetik biliminin tarımda yeni uygulama alanları bulması sonucunda gelişmiş ülkelerle verimlilik açısından giderek büyüyen açığın kapatılması için tarımsal teknolojiyi sadece satın alan değil, üreten bir ülke durumuna gelmeliyiz.

Sonuç

Maliyetlerimiz çok yüksek.

Çiftçilerimizin gelirleri artırılamıyor, satın alma güçleri giderek azalıyor, ürün-girdi pariteleri ürünlerin aleyhine gelişiyor..

Çiftçilerimiz üretemiyor.

Çiftçilerimiz, ürettiğini değer fiyatına pazarlayamıyor.

Tarıma yeterli kaynak aktarılmıyor, çiftçilerimizi gereği gibi desteklenmiyor.

Destekler ve ürün bedelleri zamanında ödenmiyor.

Tarımdaki yapısal sorunlar çözülemiyor. Arazilerimizin toplulaştırılması, işletmelerin ekonomik büyüklüğe ulaşması, müsait olan arazilerimizin sulanması sağlanamıyor. Kırsal kalkınma önlemleri alınamıyor; tarımdaki gizli işsizlik azaltılamıyor.

Bu haliyle, tarımın AB’ye uyum sağlaması mümkün değildir.

İsterdik ki, meydanlara çıkmaya ihtiyaç olmasın; tarım ve çiftçi sorunları çözüm yoluna girsin; her yıl bir önceki yılı aratmasın.

Fakat, bu günkü koşullarda başka çare kalmamış, Manisa’dan, tarım sektörümüz ve çiftçilerimizin ağır ekonomik ve sosyal sorunlarına dikkati çekmemiz maalesef zorunlu hale gelmiştir.

Sözlerime son vermeden önce sizlerin de düşüncelerine tercüman olduğuna inandığım ve Ülkemiz için çok önemli iki konuda mesaj vermek istiyorum.

AB’ye Mesaj

Türkiye’nin enerji merkezlerinin yolu üzerinde olması; ekonomisi, demokratik yapısı ve nüfusu ile stratejik rakip olması; özellikle büyük bir tarım potansiyeli ile İslam dininin bir tehdit olarak görülmesi, bazı AB ülkelerini ürkütmektedir.

Müzakerelerin başlaması için, biz, yapmamız gerekeni yaptık. Komisyon’un hazırladığı Müzakere Çerçeve Belgesi de bunu ortaya koymuştur.

Ancak, son günlerde adeta yeni koşul gibi ileri sürülen hususların kabul edilmesi mümkün değildir. Hükümetin bu konudaki tavrını ve yaklaşımını destekliyoruz.

Önümüzdeki günlerde açıklanacak olan müzakere pozisyonumuzda tarım, serbest dolaşım ve yapısal politikalarda kalıcı kısıtlamaların müzakere çerçevesi kapsamında yer almasını kabul etmediğimiz teyit edilerek; Türkiye, bu husustaki kararlılığını tekrar göstermelidir.

İnanıyoruz ki, 3 Ekim’de müzakereler başlayacak; Ülkemiz, müzakere sürecini de başarıyla tamamlayarak, AB’ye üye olacaktır.

AB ülkelerine sesleniyoruz: Sözünüzde durun; müzakereleri başlatın; AB kültürü sözünde durmamaksa ve ucuz politika yapmaksa; böyle bir kültürde biz yokuz.

Hükümete sesleniyoruz: Müzakere sürecinde haklarımızı koruyun; Türk çiftçisini satmayın, haklarını koruyun. Türk çiftçisini perişan edenler perişan olmuşlardır. Bunu unutmayın. Türk çiftçisini yakanlar, bu ateşin içinde kendileri de yanmışlardır.

Ülkemizin birliği beraberliği

İkinci önemli konu, son zamanlarda yeniden başlayan terör eylemlerinin ve bir kısım hareketlerin toplumda yarattığı gerginlik, kışkırtmalar sonucu yaşanan bazı olaylardır. Kentte aradığını bulamayan bu kışkırtıcıların kırsal kesime sızmasına meydan vermeyecektir.

Ülkemizin ve devletimizin bütünlüğünü, milletimizin beraberliğini bozmaya yönelik bu tutum ve davranışları, Türk çiftçileri olarak, üzüntüyle karşılıyor ve kınıyoruz.

Türk çiftçisi şehirlerde aradığını bulamayan bu kışkırtıcı eylemlerin köylerimize uzanmasına asla izin vermeyecektir.

Anadolu’nun bin yıllık tarihini oluşturan, bu uğurda bu toprakları kanlarıyla sulayan Türk milletini kimse parçalayamaz, bölemez. El ele bu Ülkeyi kurduk, el ele yükselteceğiz.

Vatan, hürriyet, ekmek bizim amblemimizde yer alan kutsal değerlerimizdir. Bu değerlerimiz için gerekirse canımızı veririz.

“Çiftçi o ülkeyi besleyen adamdır.

Çiftçi iktisadi krizleri önleyen kimsedir.

Çiftçi ekonomik sistemi dengeye ulaştırır.

Gıda, endüstri ve imalat sanayi bize muhtaçtır.

Gübre, ilaç ve makine sanayi bizim sayemizde gelişebilir.

Yem sanayi bize muhtaçtır.

Ticaret bize bağlıdır.

Açlık tehlikesinin önlenmesinde, tarımın gelişmesinde biz şartız.

Çiftçi toprağa hayat vermekte, tarım ise hayatımızı temsil etmektedir.

Şimdi onu daha iyi tanıyor ve seviyoruz ona hepimizin şükran borcu vardır.” Diyen şair çok doğru söylemiş.

“Dost dost diye nice nicesine sarıldık, Benim sadık yarim kara topraktır.”

Diyen Aşık Veysel’de gerçekleri söylemiş. Çiftçimizin kara topraktan başka dostu bulunmamaktadır. Toprağımıza sahip çıkmaktan, birbirimize daha fazla sarılmaktan başka çaremiz yoktur. Çiftçi örgütüne, örgüt çiftçisine sahip çıksın, bu sorunlarımızı ancak böyle aşarız.

  

 

EK: TABLOLAR

 

2004-2005 YILLARI ÜRETİCİ SATIN ALMA GÜCÜNDEKİ DEĞİŞİMLER

 

 

 

 

 

Üretici Satış Fiyatları (Temmuz)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ürünler

 

 

Ürün ve Girdi Fiyatları

 

 

 

 

 

Parite (*)

 

 

Alım Gücü

 

 

 

 

 

2004

 

 

2005

 

 

Artış %

 

 

2004

 

 

2005

 

 

% Değişim

 

 

Buğday(An.Kır.Sert) (TL/Kg)

 

 

290.000

 

 

260.000

 

 

-10,3

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Girdiler

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mazot (TL/Lt)

 

 

1.641.000

 

 

2.120.000

 

 

29,2

 

 

5,66

 

 

8,15

 

 

-30,6

 

 

Gübre(Amonyum Nitrat%26N) (TL/Kg)

 

 

290.000

 

 

310.000

 

 

6,9

 

 

1,00

 

 

1,19

 

 

-16,1

 

 

Traktör(MF-240) (TL/Adet)

 

 

24.439.000

 

 

26.908.000

 

 

10,1

 

 

84,27

 

 

103,49

 

 

-18,6

 

 

İlaç (Ester H TL/17 Lt)

 

 

75.000.000

 

 

90.000.000

 

 

20,0

 

 

258,62

 

 

346,15

 

 

-25,3

 

 

Tüketim Maddeleri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ekmek(TL/Kg)

 

 

1.224.292

 

 

1.250.000

 

 

2,1

 

 

4,22

 

 

4,81

 

 

-12,2

 

 

Toz Şeker(TL/Kg)

 

 

2.071.827

 

 

2.250.000

 

 

8,6

 

 

7,14

 

 

8,65

 

 

-17,4

 

 

Tüpgaz(TL/12 Kg)

 

 

23.892.288

 

 

28.500.000

 

 

19,3

 

 

82,39

 

 

109,62

 

 

-24,8

 

 

(*) Girdi/Buğday: Bir birim girdi için satılması gerekli ürün miktarı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 (*) Girdi/Ürün: Bir birim girdi için satılması gerekli ürün miktarı

 

 

TZOB Yönetim Kurulu Üyesi, Manisa Ziraat Odası Başkanı NURİ SORMAN’ın konuşması

Türkiye’nin dört bir yanından gelen değerli meslektaşlarım, dava arkadaşlarım hoş geldiniz Manisa ve Ege Çiftçileri adına hepinizi selamlarım.

Bu mitingin yasa ve kanunlar çerçevesinde yapılmasına izin veren Valimiz Sayın Orhan IŞIN’a, Cumhuriyet savcımız Sayın Sait GÜRLEK’e, Emniyet Müdürümüz Sayın Kahraman KOÇAK’ a şahsım ve Türk Çiftçisi adına teşekkür ederim.

Dünyada tarım desteklenirken Ülkemizde tüm girdi destekleri kesilmiş, afet fonları kaldırılmış ve çiftçi üretim planlamasız başı boş bırakılmıştır.

Oysa AB ülkelerinin bütçesinin % 50-55’i tarıma ayrılmaktadır. Bu rakam yaklaşık 45 milyon euro’dur.

Amerika Birleşik Devletlerinde tarıma ayrılan destek  55 milyar dolardır.  IMF ve Dünya Bankası tarımsal üretimi durdurmak için kanun çıkarırken (Tütün, Şeker) Ülkemizde ayrıca sanayici ve ihracatçı lobisi bulunmaktadır.

Bu lobi tarım ürünlerinin fiyatlarını hükümete düşük açıklattırmaktadır. (Buğday ve Mısır fiyatlarındaki gibi)

Hükümetimiz 3 sene evvel “2 sene bizden bir şey istemeyin 3. sene ekonomi düzlüğe çıkacaktır” demesine rağmen 3. senenin sonunda ne olduğu açıkça ortada değil midir? 3. sene sonunda enflasyon % 8-10 hedeflenirken şimdi sizlere soruyorum;

- Girdilerimize mazota % 40, gübreye % 50, ilaç ve işçiliğe % 30 zam geldi mi?

- Ürün fiyatlarınız % 30 geriledi mi?

- Kazanmadan stopaj yoluyla peşin vergi verdiniz mi?

- TZOB tarafından yapılan maliyet hesaplarınız kabul gördü mü?

- Bizler istihdam ve hammadde üretmedik mi?

- Bizler çalışmasaydık bizleri nerede istihdam edecektiniz?

- Doğrudan gelir desteği ve primleri zamanında aldık mı?

- Hem üretirken hem tüketirken KDV ve ÖTV’yi çift taraflı ödedik mi?

- Size bu vergilerden geriye dönüş oldu mu?

- Borsa tescili ve hal rusumu ödemedik mi?

- Bunlar nereye gidiyor biliyor musunuz? Lobiye gidiyor. Lobiye.

- Bütün bunlara rağmen Sayın Başbakanımız bu millet size mi çalışacak demedi mi?

Şimdi ben size soruyorum.

- Siz mi millete çalıştınız millet mi bize?

- Sayın Başbakanım bu çiftçinin haykırışına kulak verin kulak.

- Bu milletin ürkmesi atın ürkmesine benzemez. Bizler bu ülkenin bölünmez bütünlüğünün teminatıyız.

- Sayın üreticilerimiz "ÇİFTÇİNİN HAYKIRIŞI" mitinginin size ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Çukurova Üretici Satış Fiyatı

 

 

 

 

 

 

Ürünler

Ürün ve Girdi Fiyatları

Parite (*)

Alım Gücü

 

 

2004

2005

Artış %

2004

2005

% Değişim

 

Pamuk (TL/Kg)

760.000

610.000

-19,7

 

 

 

 

Girdiler

 

 

 

 

 

 

 

Mazot (TL/Lt)

1.641.000

2.120.000

29,2

2,16

3,48

-37,9

 

Gübre (A. Nitrat %33)(TL/Kg)

330.833

338.000

2,2

0,44

0,55

-21,4

 

Sulama (TL/Da)

76.000.000

83.570.000

10,0

100,00

137,00

-27,0

 

Tüketim Maddeleri

 

 

 

 

 

 

 

Ekmek(TL/Kg)

1.224.292

1.250.000

2,1

1,61

2,05

-21,4

 

Toz Şeker(TL/Kg)

2.071.827

2.250.000

8,6

2,73

3,69

-26,1

 

Tüpgaz(TL/12 Kg)

23.892.288

28.500.000

19,3

31,44

46,72

-32,7

TMO FİYATLARI

 

 

 

 

 

 

Ürünler

Ürün ve Girdi Fiyatları

 

Parite (*)

 

Alım Gücü

 

2004

2005

Artış %

2004

2005

% Değişim

Buğday(An.Kır.Sert) (TL/Kg)

370.500

360.000

-2,8

 

 

 

Girdiler

 

 

 

 

 

 

Mazot (TL/Lt)

1.641.000

2.120.000

29,2

4,43

5,89

-24,8

Gübre(Amonyum Nitrat%26N) (TL/Kg)

290.000

310.000

6,9

0,78

0,86

-9,1

Traktör(MF-240) (TL/Adet)

24.439.000

26.908.000

10,1

65,96

74,74

-11,7

İlaç (Ester H TL/17 Lt)

75.000.000

90.000.000

20,0

202,43

250,00

-19,0

Tüketim Maddeleri

 

 

 

 

 

 

Ekmek(TL/Kg)

1.224.292

1.250.000

2,1

3,30

3,47

-4,8

Toz Şeker(TL/Kg)

2.071.827

2.250.000

8,6

5,59

6,25

-10,5

Tüpgaz(TL/12 Kg)

23.892.288

28.500.000

19,3

64,49

79,17

-18,5

(*) Girdi/Buğday: Bir birim girdi için satılması gerekli ürün miktarı