Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > BAYRAKTAR OECD 2011 TARIM RAPORUNU DEĞERLENDİRDİ

BAYRAKTAR OECD 2011 TARIM RAPORUNU DEĞERLENDİRDİ

BAYRAKTAR OECD 2011 TARIM RAPORUNU DEĞERLENDİRDİ

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatının (OECD) 2011 yılı Tarım Raporu’nu değerlendirdi.

Bayraktar, OECD raporuna ilişkin şunları kaydetti:

“Raporda, Türkiye’nin 2010’da tarıma aktardığı desteğin 22 milyar dolar olduğu belirtilmektedir. Bu destek miktarına göre Türkiye’nin üretici destek yüzdesi % 27,9 olarak raporda yer almıştır.

Raporda, 1995’ten bugüne kadar diğer tüm OECD ülkelerinde tarımsal destekleme miktarları düşerken Türkiye’de arttığı belirtilmektedir.

1995 yılı rakamlarına göre OECD toplam destek miktarı 269 milyar dolardır. Bu rakam 1999 yılında 272 milyar dolar, 2005’te 270 milyar dolar olmuştur. Aynı dönemde AB’de 123 milyar dolar olan destek miktarı, 2008 yılında 132 milyar dolara kadar çıkmıştır. ABD’de ise 1995 yılında 20 milyar dolar olan destek, 1999 yılında 55 milyara yükselmiş ve 2010 yılında 25,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Yıllar itibarıyla incelendiğinde, OECD hesaplamalarına göre Türkiye 1995’te tarım sektörüne 7,9 milyar dolar destek sağlarken, bu rakam 2001’de 3,5 milyar dolara gerilemiş ve sonrasında ise tarımsal desteklemeler peyderpey artmıştır. Türkiye’nin üretici desteği yüzdesi de 2003 yılına kadar OECD ortalamasının altında kalmıştır. 2003’te OECD ortalaması % 29 iken, bu rakam Türkiye’de % 32 olarak gerçekleşmiştir. 2010’da ise OECD ortalaması % 18,32 iken, Türkiye’de ise % 27,9 olmuştur.

Bilindiği üzere Nisan 2011’de açıklanan OECD Türkiye Tarım Raporu’nda sektöre yönelik pek çok tespitler yapılmıştır. Bunlardan bazıları;

- Tarımsal işletmeler küçük ve çok parçalıdır. Yarısından fazlasını ücretsiz aile işgücü olan kadınların oluşturduğu tarımsal işgücü, yeterli gelir ve eğitim düzeyinin altındadır.

- İşletmelerin yaklaşık üçte ikisi 5 hektardan küçüktür.

- Geçimlik ve yarı geçimlik çiftçilik, Türk tarımının önemli bir özelliğidir. Bu tür çiftliklerin özelliği çok düşük verimlilik ve düşük üretim yanında yüksek gizli işsizlik ve düşük rekabet gücüne sahip olmalarıdır.

- Büyüklük bakımından incelendiğinde, çiftlikler genelde çok parçalı olup, dörtte biri altı veya daha fazla bölünmüş parselden oluşmaktadır. Bir yandan Bakanlıkça (GTHB) arazi toplulaştırma çalışmaları sürdürülürken, diğer yandan Türk Miras Hukuku’nun henüz değiştirilmemiş olmasından dolayı son dönemlerde de ortalama parsel büyüklükleri azalmaya devam etmektedir.

OECD Türkiye Tarım Raporu sektörün tüm bu yapısal sorunlarını tespit etmekle birlikte, “Ancak bunlara rağmen bu küçük çiftlikler Türkiye’yi önemli tarım ihracatçısı ve bazı tarım ürünlerinde dünya lideri yapacak kadar üretken olmuşlardır” sonucuna varmaktadır.

Tarım sektörümüzün özeliliği ve en önemli yapısal sorunlarımızdan birisi olan küçük ve parçalı arazi yapısı teknoloji kullanımını kısıtlamakta, ürün maliyetlerini artırmakta ve böylece rekabet gücümüzü kısıtlamaktadır.

OECD Ülkelerindeki tarımsal destekler incelendiğinde, yıllarca tarımını güçlü bir şekilde destekleyen ve yapısal sorunlarını çözen ülkeler, son yıllarda gıda fiyatlarının yükselmesi ve üreticisinin gelirinin artması üzerine fiyat desteklerini bir miktar azaltma yoluna gitmiştir.

Ancak bu durum ülkemiz için geçerli olamaz. Türkiye’nin tarım sektörüne desteği 2003 yılına kadar hem miktar hem de yüzde olarak pek çok OECD ülkesinin gerisinde kalmıştır.

Hatırlanacağı üzere 2004 yılı AB ilerleme raporunda OTP’nin doğrudan ödemeler, kırsal kalkınma ödemeleri ve pazar önlemleri Türkiye’de uygulanması durumunda maliyetin 11,3 milyar Euro olacağı belirtilmişti. Ayrıca, Hollanda’nın Wageningen Üniversitesince hazırlanarak 2004 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığımıza sunulan bir raporda, Türk tarımının AB tarımına uyumu için 2006-2013 yılları arasında tarım sektörümüze her yıl 13-14 milyar Euro kaynak aktarılması gerektiği belirtilmektedir.

Ülkemiz, tarım sektöründe rekabetçi bir yapıya kavuşması için yapısal sorunlarını çözmeli, bu sebeple de tarıma daha fazla kaynak aktarmalıdır.

OECD hesaplamalarının dışında, Ülkemizde uygulanan Tarım Kanunu bütçeden tarıma ayrılan kaynağın alt limitini GSMH’nın % 1’i olarak belirlemiş durumdadır. Çiftçimizin doğrudan kullandığı bu kaynak halen Tarım Kanunda belirlenen seviyeye ulaşamamıştır.

Gelişmiş ülkelerin birçoğunda yüksek tarımsal destekleme politikaları uygulanagelmiştir. Bu ülkelerdeki üreticiler arazi varlığı, mekanizasyon ve kredi temini yönünden çok güçlü konuma gelmişlerdir. Türkiye’de uygulanan tarımsal destekleme politikalarının daha düşük seviyelerde gerçekleşmesi ve tarımsal altyapının yetersizliği nedeniyle aradaki fark giderek açılmıştır. DTÖ kuralları ve bazı uluslar arası anlaşmalar tarımsal destekleme politikalarımızı istenilmeyen bir noktada sınırlamakla birlikte, tarım sektörümüzün dış pazarlara açılabilmesi ve rekabetçi bir konuma yükselebilmesi için öncelikle aradaki bu farkın giderilmesine yönelik desteklemelerin devamı elzemdir.

Yıllarca yüksek destekli ürünlerle rekabet etmek zorunda kalan üreticimiz için, gelişmiş ülkelerin fiyat desteklerinin azalmış olması, tarımsal altyapımızın da iyileştirilmesi ile belki de bir fırsat olarak değerlendirilebilir.”