Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS
Türkiye Ziraat Odaları Birliği > Haberler > AB'ye Katılımın 2. Yılında Tarım Sektörünün Durumu

AB'ye Katılımın 2. Yılında Tarım Sektörünün Durumu

AB'ye Katılımın 2. Yılında Tarım Sektörünün Durumu


TZOB Genel Başkanı Şemsi BAYRAKTAR ve Yönetim Kurulu Üyeleri Hüseyin ÖNBEY, Necat AVCI, Nizamettin AYDİŞ, Mehmet Rıfat AKYÜZ, Bayram SEVİM, Mustafa HEPOKUR, Selahattin BİÇER ile birlikte Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan, Slovak Cumhuriyeti Ziraat Odaları tarafından Prag'da düzenlenen “AB'ye Katılımın 2. Yılında Tarım Sektörünün Durumu” konulu Kongreye davet edildi. AB üyesi 4 yeni ülke Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan Slovak Cumhuriyeti Ziraat Odaları, TZOB'u da davet ederek, tam üyelikten sonraki tarım sektörünü değerlendirdiler ve COPA/COGECA'nın rolünü tartıştılar.
Kongrede Estonya, Letonya, Güney Kıbrıs, Malta gibi yeni üyelerin ve Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan gibi katılım aşamasındaki ülkeler yer almadı.
Kongrede ayrıca, COPA (AB Tarımsal Organizasyonlar Komitesi) / COGECA (AB Tarımsal Kooperatifler Genel Komitesi)'nın AB'de çiftçi haklarını korumadaki rolü, AB Komisyonu nezdinde daha etkin hizmet için neler yapılabileceği hususu, yeni üyelerin ikinci yılın sonundaki tarım sektörlerinin değerlendirilmesi ve tarımın çeşitli sorunları ele alındı.
COPA/COGECA'nın da ortak üyesi olması sebebiyle Kongreye davet edilen tek “Katılımcı Durumdaki” ülke olan Türkiye'yi temsil eden Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Kongreye, AB'ye 2004 mayısında katılan üyelerin deneyimlerinden faydalanmak, AB'nin Ortak Tarım Politikalarının uygulandığı yeni üyelere tarımda sağladığı faydalar, ortak piyasa düzenlerinin uygulanışı, müdahale alımları, SAPARD kırsal kalkınma destekleri gibi uygulamalar hakkındaki gelişmeleri izleyebilmek amacıyla katıldı.

TZOB Genel Başkanı Şemsi BAYRAKTAR Kongrede yaptığı konuşmada, tarım ürünleri kotaları, etki analizleri, geçiş süreleri istenen sektörler konularında yeni üyelere sorular yöneltmiş, ayrıca Türk tarımı ve çiftçinin durumu hakkında gerekli bilgi aktarımında bulundu.
İki yılın sonunda yeni üye ülkelerin Ziraat Odaları Başkanları tarım sektörlerini değerlendirirken, en büyük problemin AB'nin yaptığı doğrudan ödemelerden tam olarak faydalanamamaları, yeni ve eski üyeler arasındaki desteklemenin farklı olması, üyelik sonrası üretim değerinin düşmesi, tarla bitkileri (buğday, yulaf, çavdar, pirinç) gibi bazı tarım ürünlerinde müdahale alımı yapılmaması, çiğ sütte maliyet fiyatlarının eski üyelere göre yüksek olması (küçük ölçekli işletmeler sebebiyle), AB'de müdahale alımlarının giderek azalması ve yeni üyelerde doğrudan desteklerin eski üyelerle eşit ödenmemesi sebebiyle, ayrıca tarımda yeterli yeni yatırımların yapılamayışı sebebiyle rekabette oldukça zorlandıklarını ifade ettiler.
Yeni üye ülkelerin ortak görüşü ise, AB'nin SAPARD Kırsal Kalkınmada fonlarından yararlandıkları ve sektörün yeniden yapılandırılmasında bu fonları kullanmanın önemli olduğu, ayrıca 2014 yılında kalkacak olan ihracat desteğinin tarımsal üretimi ve ihracatı olumsuz etkileyeceğini, çiftçi gelirinde azalmaya sebep olacağı, DTÖ karşısında AB ülkelerinin en önemli kozlarının Ortak Tarım Politikaları (OTP) olduğu, bu kapsamda OTP çerçevesinde toplanmak gerektiği, bio-yakıt konusunun da OTP kapsamında desteklenmesi ve destek seviyesinin de yükseltilmesinin çiftçi gelirleri açısından önemli olduğu hususları oldu.
Diğer taraftan AB'de Tarımsal Organizasyonları AB Komisyonu nezdinde temsil eden COPA/COGECA'nın, daha etkin olabilmesi için birlik ve beraberlik içinde hareket etmek gerektiği ve Brüksel'de çiftçilerin haklarını ve seslerini duyurmak için lobi faaliyetlerinin önemine değinilerek, özellikle COPA/COGECA'nın bu konuda daha aktif olması önerildi. COPA/COGECA'nın esasında çiftçileri ilgilendiren konularda ve tarımsal ürün gruplarında çalışma grupları oluşturarak çiftçi görüşlerini bu gruplarda ele aldıklarını ve bu görüşleri daha sonra AB Komisyonu'na ilettikleri, bunda da başarılı oldukları bildirildi. Bununla beraber AB Komisyonunu ve diğer AB organlarını daha fazla etkileyebilmek için lobicilik faaliyetlerini artırmak gerektiği, bunu yapabilmek için de maddi güce ihtiyaç olduğu, aynı zamanda yeni üye ülkelerin Ziraat Odaları'nın ve kooperatif kuruluşlarının AB nezdinde Brüksel'de temsil edilmesinin lobicilik adına çok önemli görüldüğü, halbuki birçok yeni üye ülkenin tarım kuruluşlarının Brüksel'de temsilciliklerinin olmadığı, dolayısıyla kendi problemlerini ve arzularını tam olarak ortaya koyamadıklarına dikkat çekildi. Brüksel'de temsilciliği olan tarımsal kuruluşların da bazen COPA/COGECA ile değil de münferit olarak kendi işlerini Komisyon nezdinde takip etme arzuları sebebiyle lobi çalışmalarının istenilen etkide olmadığı, temsilde güçsüz kalındığının görüldüğü, tarımsal organizasyonlar ve kooperatiflerin COPA/COGECA ile birlikte hareket etmesi halinde daha güçlü olacakları, seslerini daha etkili duyurabilecekleri vurgulandı.
Yeni üye ülkelerin Ziraat Odası Başkanları tarafından değişik fikirlerin ileri sürüldüğü Kongrede Polonya Ziraat Odası Başkanı ve COPA/COGECA Genel Başkan Yardımcısı SARAFIN, kendilerini AB Parlamentosunda temsil eden Milletvekillerinin çoğunun tarımı ve çiftçiyi bilmediğini, çiftçi problemleri ile dolayısıyla yeterince ilgilenemediklerini, bu sebepten milletvekillerini kendi istedikleri şekilde bilgi ve belgeyle donatmaları gerektiğini, bunun eksikliğini duyduklarını, bu yönde çaba sarf edilmesinin AB Parlamentosu, Komisyon ve Konseyi üzerinde olumlu yönde gelişme sağlanmasında etkili olacağını ileri sürdü.
Kongrede ayrıca, Ortak Tarım Politikalarının çiftçi gelirlerinin yükselmesinde önemli rol oynadığı, üyelikten önceki dönem ile mukayesede çiftçilerin durumunun genel olarak iyileştiği, doğrudan gelir desteği, SAPARD gibi programlar sayesinde kırsal kalkınma ve çevre politikalarının uygulanması ile AB ülkesi olmanın avantajının görülmeye başlandığını, ancak DGD ve diğer desteklerin AB ile aynı oranda olmaması ve 2014 yılına kadar eşitlenmeyecek olunması sebebiyle durumlarından rahatsızlık duydukları ve rekabet güçleri olmaması dolayısıyla yeni üye ülkelerin çiftçileri olarak yeni yatırımlar yapamadıklarını, bu yüzden çevresel tedbirlerin belli bir dönem ertelenmesinin faydalı olacağını, ve mümkünse 2009 yılından sonra desteklemelerde AB çiftçileriyle eşit duruma getirilmelerini talep ettikleri bildirildi.
Müdahale alımlarının tarla bitkilerinde tam olarak uygulanmayışının, üretimin düşmesine ve dolaylı olarak çiftçi gelirlerinin düşmesine sebep olacağı, bunun yerine alternatif ve gelir getirici yeni desteklerin ortaya konması gerektiği, örneğin enerji bitkileri, bio-yakıt gibi alanların da OTP kapsamına alınarak üretimin ve çiftçinin desteklenmesinin iyi olacağı bazı konuşmacılar tarafından açıklandı.
AB'ye tam üyelikten sonra arazi fiyatlarının yükseldiği, ancak çiftçilerin kredi sorunlarının henüz çözülmediği, birçok arazi sahibinin arazisini kiraya vermeyi tercih ettiğini, kiraların yüksek olduğunu, halbuki üretim yapan çiftçilerin de arazi satın alabilmesi gerektiği, bunun için uygun kredi sisteminin bir an önce tesis edilmesi gerektiği, ayrıca arazi vergilerinin de üyelikten sonra arttığı söylemler arasında yer aldı. Dağlık yörelerdeki ve küçük ölçekli işletmelerde tarımsal üretim yapan çitçilerin henüz AB destekleme sisteminden tam olarak faydalanamadığı, onların da durumlarının ele alınması ve gelirlerinin artırılması gerektiği, üretim fazlasını önlemek yerine 3. ülkelere ihraç edilmesinin sağlanması, bu itibarla 2014 yılında kaldırılacak olan ihracat destekleme sisteminin AB çiftçisinin aleyhine olacağı belirtildi.
Yeni üyeler de hükümetlerin kooperatiflere önem vermediği, onları özel sektör olarak gördüğü, halbuki bu kurumların şimdi yardıma ve desteğe ihtiyacı olduğu vurgulanarak, hükümetlerin çiftçi sorunlarına ve kooperatiflere daha duyarlı olması ve işbirliğinin artırılması gerektiğine dikkat çekti.
Hayvancılık sektöründe, özellikle de sütte müdahale fiyatlarının düşmesi üretimi olumsuz etkilemiş, maliyet fiyatları eski üyelere göre zaten yüksek olan yeni üyelerin desteklerden de eşit oranda faydalanamayışı, telafi edici ödemelerin yetersiz oluşu sebebiyle rekabet şanslarının olmadığı hususları da vurgulandı.