Cumhuriyet 99 Yaşında
29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadele kahramanlarına ve aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
TZOB Genel Başkanı
Ş. Şemsi Bayraktar
29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadele kahramanlarına ve aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
TZOB Genel Başkanı
Ş. Şemsi Bayraktar
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ı Tarım Eski Bakanlarından Sayın Mehdi Eker ile Sayın Kutbettin Arzu ziyaret etti. Tarım sektörü ve çiftçilerin sorunları ele alındı, görüş alışverişinde bulunuldu. Bayraktar, nazik ziyaretleri için teşekkür etti.
16 Ekim Dünya Gıda Günü
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“FAO verilerine göre 2021 yılında 828 milyon insan yetersiz beslenmiş ve açlık yaşamıştır. Yine 2021’de dünyada yaklaşık 2,3 milyar insan yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30’u, orta veya ciddi düzeyde gıda güvensizliği yaşamıştır”
-“FAO’nun gıda üretimine ilişkin raporunda, dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısının 45’e yükseldiği belirtiliyor”
-“Sorunların kısa sürede çözülmesini beklememekle birlikte istikrarlı politikaların ve uygulamaların bir an önce devreye girmesi gerekiyor. Gerekli tedbirleri acilen alarak, bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız”
-“Ürün fiyatlarını baskılayarak enflasyonu düşüremeyiz. Üretici fiyatlarını baskılama yanlış bir politika aracı seçimidir”
-“İhracata kısıtlama getirme kısa vadede sonuca ulaşsa da orta ve uzun vadede ihracat pazarlarının kaybedilmesine ve ürün arzının azalmasına neden olacaktır”
-“Son aylarda gıda enflasyonuna sebep olan en önemli etkenlerden birisi olarak tarım üretici fiyat endeksinde aşırı artışlar ön plana çıkıyor. Bu durum, tarımsal üretimdeki maliyet yüksekliğinin neticesidir”
-“Gıda güvenliğini sağlamada kayıp ve israfın azaltılması en az verimlilik kadar önemlidir. Büyük emek ve kaynak harcanarak üretilen her ürünün bir gramı dahi ziyan edilmeyecek kadar değerlidir”
-“Üretimde atıl kapasite en aza indirilmeli ve verimin artırılması ile üretim potansiyelinin istenen düzeyde kullanılması, gıda enflasyonu riskinin azaltılmasında önemli bir araç olacaktır”
-“Tarım ürünleri için piyasa garantisi sağlamak, fiyat dalgalanmalarını azaltmak, gıda değer zincirini kısaltmak ve çiftçinin ürettiği ürünün ticaretinde söz sahibi olması için sözleşmeli çiftçiliği geliştirmek ve yaygınlaştırmak gerekiyor”
-“Yeni Hal Yasası çiftçilerin ürettiğinin ticaretinde olmasını ve dolayısıyla gıda değer zincirinden daha çok pay almalarını sağlayacak çiftçi örgütlerini de içermelidir”
ANKARA-16.10.2022-Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 16 Ekim Dünya Gıda Günü münasebetiyle görüntülü basın açıklaması yaptı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün kurulduğu 16 Ekim tarihinin, her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlandığını ifade eden Bayraktar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yıl Dünya Gıda Günü, her yerde her insanın düzenli olarak ve yeteri kadar, besleyici gıdaya erişmesini sağlamak gerektiği vurgusuyla, ‘geride kimseyi bırakma’ temasıyla kutlanıyor.
150 ülkede çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Gıda Günü, dünya çapında açlık çeken insanlarla ilgili farkındalığı artırarak açlığa son vermeye yönelik çalışmaları hızlandırmayı, herkes için gıda güvenliğini ve sağlıklı beslenmeyi teşvik etmeyi amaçlıyor.
FAO, yapılan etkinliklerde küresel ısınmanın, yükselen gıda fiyatlarının ve uluslararası gerginliklerin dünya gıda güvenliğini etkilediği bir ortamda dünyada her insanın bu durumdan zarar gördüğü vurgusunu yapıyor.
FAO’ya göre daha iyi bir dünya yolunda mesafe alınmasına rağmen pek çok kişi bu iyilikten yaralanamıyor. Dünyada gıda arzı yeterliyken milyonlarca insan sağlıklı gıdaya ulaşamıyor, yetersiz besleniyor ve gıda güvensizliği riskine maruz kalıyor.
Dünyada fakir insanların yüzde 80’i kırsal alanlarda yaşıyor ve geçimlerini tarımdan sağlıyor. Bu kesimler doğa veya insan tarafından meydana getirilen olumsuzluklardan daha çok etkileniyor.
Ekonomilerin, kültürlerin ve insanların daha çok birbiriyle ilişki içinde olduğu bir ortamda zincir bir yerde koptuğunda bu durum her insanı etkiliyor.
Tüm dünyada açlıkla mücadelemiz devam ederken, FAO verilerine göre 2021 yılında 828 milyon insan yetersiz beslenmiş ve açlık yaşamıştır. Yine 2021’de dünyada yaklaşık 2,3 milyar insan yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30’u, orta veya ciddi düzeyde gıda güvensizliği yaşamıştır.
2019 yılında başlayan ve dünyayı etkisi altına alan pandeminin ağır etkileri devam ederken Rusya-Ukrayna savaşı başladı. Bu durum ne yazık ki dünyamızda yaşanan açlık ve yetersiz beslenmeyle olan savaşı daha da zorlaştırdı. Birçok ülke için gıda güvenliği ve beslenme durumuna gölge düşürdü.
Açlık ve yetersiz beslenmeden en çok etkilenen az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gıda üretiminde kendine yeterli düzeye gelmeleri önem taşıyor. Ancak günümüzde gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısı artıyor.
FAO’nun gıda üretimine ilişkin raporunda, dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısının 45’e yükseldiği belirtiliyor.
Dünyada gıda güvenliğini sağlamak ancak devletlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının ve tüm diğer aktörlerin de aktif katılım ve diyaloğuyla mümkün olabilir.”
“Gıda fiyatlarının artması gıdaya ulaşımı zorlaştırdı”
“Pandemi süreciyle başlayan gıda fiyatlarındaki artışlar, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte artarak devam etti.
Başlangıçta bu yükselişlerde gıda tedarik zincirindeki spekülatif hareketlerin varlığı ortaya koyuldu. Sonraki süreçte tarımsal ürünlerin üretiminde kullanılan girdilerdeki fiyat yüksekliğinin gıda enflasyonundaki rolü ön plana çıkarken, lojistikteki ve diğer hizmetlerdeki artışın da bundan sorumlu olduğu ortaya çıktı.
Diğer yandan bu bağlamda küresel ısınma sonucu zaman zaman baş gösteren tarımsal kuraklık, biyoyakıt üretiminde bitkisel ürünlerin kullanımı ve tarımsal ürünlere yönelik artan talep de göz ardı edilmemelidir.
Önümüzdeki süreç tarım sektörü ve gıda fiyatları açısından önemini koruyacaktır. Rusya-Ukrayna savaşının etkilediği ekonomik krizin, Tahıl Koridoru Anlaşması ve diğer ülkelerin gayretleriyle azaltılması öngörülüyor. Fakat FAO’nun açıkladığı Dünya Gıda Endeksi verilerine göre aylık bazda son dönemde azalma söz konusu olsa da, uluslararası piyasalarda özellikle doğal gaz ve petrol gibi ham madde ve tarım ürünleri fiyatlarının artabileceği görülüyor.
Sorunların kısa sürede çözülmesini beklememekle birlikte istikrarlı politikaların ve uygulamaların bir an önce devreye girmesi gerekiyor. Gerekli tedbirleri acilen alarak, bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız. Bunu başaramazsak, üreticimiz de tüketicimiz de bu zor günleri aşamayacaktır.”
“Üretici fiyatlarını ve ihracatı baskılayarak gıda enflasyonunu düşüremeyiz”
Gıda enflasyonunu düşürebilmek için yapılması gerekenlerin belli olduğunu belirten Bayraktar, “Bunun için her şeyden önce enflasyona neden olan faktörleri göz önüne almamız gerekiyor” diyerek sözlerine devam etti.
“Bu faktörler yanlış tespit edilirse çözüme de ulaşılamayacaktır. İhtiyaçlar ve politika araçları belirlenmeli, çözümler üretilmelidir.
Ürün fiyatlarını baskılayarak enflasyonu düşüremeyiz. Üretici fiyatlarını baskılama yanlış bir politika aracı seçimidir. Yine ihracata kısıtlama getirme kısa vadede sonuca ulaşsa da orta ve uzun vadede ihracat pazarlarının kaybedilmesine ve ürün arzının azalmasına neden olacaktır.
Gıda fiyatlarında yaşanan artışlar ve fiyatlardaki dalgalanmalar, özellikle gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde gıdaya erişimi zorlaştırıyor hatta kimi zaman imkânsız hale getiriyor. Her ülke gıda fiyatlarını kontrol ederek, yükselişleri engellemeye çalışıyor. Her ülke kendi iç dinamiklerine göre çeşitli yöntemlerle gıda fiyatlarıyla mücadele ediyor. Vergi indirimi, denetimlerin sıklaştırılması, ithalat ihracat düzenlemesi, sosyal ve ekonomik yardımlar gibi değişik yöntemler uygulanarak gıda fiyatları kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Gıda fiyatlarındaki artışa çözüm bulmanın kolay olmayacağı bellidir. İşte bu noktada üzerinde durulması gereken sektör tarım sektörüdür.
Bu nedenle tarım sektörüne özen göstererek, stratejik sıfatını ön plana çıkaracak çalışmalar yapmalıyız.
Son aylarda gıda enflasyonuna sebep olan en önemli etkenlerden birisi olarak tarım üretici fiyat endeksinde aşırı artışlar ön plana çıkıyor. Bu durum, tarımsal üretimdeki maliyet yüksekliğinin neticesidir.
Diğer yandan, tarım ve gıda ürünleri fiyatlarındaki artışlar doğrudan üreticiye yansımıyor. Artan fiyatlar üretici ile tüketici arasındaki fiyat makasının açılmasına sebep oluyor. Dolayısıyla artan fiyatlardan yararlanamayan üreticilerimiz bir de artan aşırı fiyat dalgalanmalarından olumsuz etkileniyor.
Yurtdışına büyük oranda bağımlı olduğumuz, mazot, gübre, zirai ilaç ve yem gibi girdiler tarımsal üretimde en önemli maliyet unsurlarıdır. 2022 yılıyla birlikte döviz kurlarındaki önemli artışlar bu maliyetleri de artırdı.
Bu maliyet unsurlarının yanında sulama ve sulamada kullanılan elektrik fiyatlarındaki artışlar da maliyetlerin önemli bir ölçüde artmasına sebep oldu. Girdi fiyatlarında düşüş sağlanmadan üretici fiyatlarında düşüş sağlanması mümkün değildir. Pahalı girdilere ulaşamamanın neticesinde verim düşüklüğü ve yetersiz üretim de üretici fiyatlarının artışını getiriyor. Girdilerin üreticilerimize makul fiyatlardan temin edilmesi tüketiciye yansıyarak gıda enflasyonun azaltılmasında önemli bir rol oynayacaktır.”
“Gıda güvencesini aşağı çeken gıda israfı artık bitmelidir”
“Gıdaya ulaşmanın, açlığı yok etmenin oldukça önemli olduğu günümüzde, gıda israfına son vermek gerekiyor. Birleşmiş Miletler Çevre Programı (UNEP) tarafından hazırlanan Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre, Dünya’da üretilen gıdanın üçte biri, israf ediliyor veya kayboluyor.
Gıda güvenliğini sağlamada kayıp ve israfın azaltılması da en az verimlilik kadar önemlidir. Büyük emek ve kaynak harcanarak üretilen her ürünün bir gramı dahi ziyan edilmeyecek kadar değerlidir.”
“Kuraklığa karşı önlem alamazsak insanlarımızın gıdaya ulaşması zor olacaktır”
“Türkiye, Akdeniz çanağında küresel ısınmadan en kötü etkilenen ülkelerin başında geliyor. Önlem alınmazsa Türkiye’nin su kaynakları hızla kuruyacak, gıda güvenliği tehlikeye girecek, insanlarımızın gıdaya ulaşması zorlaşacaktır.
Kuraklık, ülkemizde su kaynaklarının daha önce görülmediği şekilde aşırı kullanılmasına sebep oldu. Sadece son 10 yılda su kullanımı üçte bir oranında arttı. Su yönetimi politikaları hızla hayata geçmeli ve mevcut sistem değiştirilmelidir. Acil olarak açık sistemlerden kapalı sulama sistemlerine geçilmeli, daha az su isteyen kurak bölgelerin ekolojisine uygun ürünlerin yetiştirilmesi teşvik edilmelidir. Yağmur suyunun toplanması ve gri suyun stratejik olarak yeniden kullanılması su tüketimini azaltacaktır.”
“Tarımsal üretimde en üst yeterlilik oranına kavuşmak gereği ortaya çıkmıştır”
“2021/2022 sezonunda ekilmemiş bir karış toprak bırakmamaya, bütün imkânları üretim için seferber etmeye gayret gösteren, üretimden vazgeçme noktasına gelmişken, cesaretlenip, tarlasına dönmeye çalışan çiftçiye destek olunmalıdır. Bunu başaramazsak krizlerin etkisini azaltan bir sektör olarak bilinen gıda sektörü, ülkemizde krizlerin daha da büyümesine neden olacaktır.
Her şeyden önce, tarımsal potansiyeli oldukça yüksek bir Türkiye’ye aşırı oranda gıda fiyat artışı yakışmamaktadır. Bir zamanlar uygulanan ithalatla fiyatları terbiye etme devri de geri kaldı. Artık paranız olsa bile ithalat yapamıyorsunuz. Neticede artık tarımsal üretimde en üst yeterlilik oranına kavuşmak gereği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, üretimde atıl kapasite en aza indirilmeli ve verimin artırılması ile üretim potansiyelinin istenen düzeyde kullanılması, gıda enflasyonu riskinin azaltılmasında önemli bir araç olacaktır.
Bu bağlamda tarımın yapısal sorunlarından birisi olan sulamada, kuraklık durumunda ürün rekolte düşüşlerinin önlenmesi için sulama alanlarının artırılması, sulama suyu potansiyelini en etkin kullanan basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Yine işletme ölçeklerini büyütmek için arazi toplulaştırmasıyla üretimde etkinliği artırmak da üretim maliyetlerini ve dolayısıyla tarım ve gıda fiyatlarını düşürmede önemli bir rol oynayacaktır. Tarım ve gıda ürünlerinin tarladan sofraya ulaşmasındaki maliyet artışında, çiftçinin ürettiğini pazarlamada yeterince yer alamaması tarımın yapısal sorunlarından birisi olan örgütlenme ile ilgilidir. Üretici etkin bir örgütlenme içerisinde bulunmamakta, pazarlama zinciri gereğinden uzun olmaktadır.
Tarım ürünleri için piyasa garantisi sağlamak, fiyat dalgalanmalarını azaltmak, gıda değer zincirini kısaltmak ve çiftçinin ürettiği ürünün ticaretinde söz sahibi olması için sözleşmeli çiftçiliği geliştirmek ve yaygınlaştırmak gerekiyor.
Girdi kullanımında etkinlik artırılarak kullanımı azaltmak ise üretim maliyetlerini düşürmede önümüzdeki süreçte kaçınılmaz bir hale gelecektir.
Örtü altına yatırım yapmak desteklenirse, üretim artış hızını talep artış hızından daha yukarıya çekerek mevsim dışı fiyat artışlarının önüne geçilebilir.
Gıda tedarik zincirinin etkin bir şekilde işlevini yerine getirmesinin sağlanmasıyla özellikle meyve ve sebzede görülen üretici-tüketici fiyat makasının artmaması sağlanabilir.
Yeni Hal Yasası çiftçilerin ürettiğinin ticaretinde olmasını ve dolayısıyla gıda değer zincirinden daha çok pay almalarını sağlayacak çiftçi örgütlerini de içermelidir.
Dünyadaki fiyat artışlarına bağlı olarak yurtiçi fiyatlarda oluşturulan spekülatif davranışlar ticaret politikalarını ve piyasanın takip edilmesini gerektiriyor.
Ülkemizin gıda güvencesinin sağlanması, toplumun, gençlerimizin ve çocuklarımızın sağlıklı ve kaliteli beslenmesi, tarımımızın uluslararası alanda rekabet edebilecek doğrultuda sürdürülebilir bir şekilde gelişebilmesine bağlıdır.
Tarım sektörü olmadan sofralarımızda üç öğün tükettiğimiz gıdayı üretemeyiz. Bu nedenle, ülkeyi yönetenlerin tarım sektörüne daima pozitif ayrımcılıkla bakması ve imkânların bu şartlarda sunulması gerekiyor. Tarım sektörünün sorunları çözülmeli, gerekli yatırımlar yapılmalı ve desteklenmelidir.”
“Geçmiş olsun Bartın”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 14 Ekim tarihinde Bartın’da yaşanan maden ocağı patlamasına ilişkin, “Bartın’da maden ocağında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 41 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır dilerim. Yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum. Temennim milletimizi yasa boğan böyle acı hadiselerin bir daha yaşanmamasıdır. Geçmiş olsun Bartın” açıklamasında bulundu.
15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Türkiye Ziraat Odaları Birliği verilerine göre; Türkiye genelinde bulunan 756 Ziraat Odamıza kayıtlı toplam 933 bin 723 kadın çiftçi bulunuyor”
-“Ziraat Odasına kayıtlı 933 bin 723 kadın çiftçinin yüzde 11,6’sı zorunlu tarım Bağ-Kur sigortasını ödeyerek Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlıdır. Yani kadın çiftçilerin yüzde 88,4’ü tarım Bağ-Kur sigortasını ödeyecek güçte değildir”
-“Kadınların ekonomik kalkınmaya, kırsal kalkınmaya etki edebilmeleri için ekonomik ve sosyal statülerinin iyileştirilmesi ve buna yönelik politikalar geliştirilmesi önemlidir”
-“Kırsal alandaki kadınlarımızın herhangi bir sosyal güvenceleri yoktur ve ücretsiz aile işçisi olarak yer almaktadırlar. Oysa devletin bir görevi de alınan sosyal politika önlemleri ile kadınlarımızın da güvenlik ve refah içinde yaşamalarını sağlamaktır”
-“Borcu bulunmayan çiftçilere verilen 5 puanlık hazine desteği göz önünde bulundurulsa bile çiftçimizin ödeyeceği tarım Bağ-Kur primi aylık bin 845,31 liradır. Çiftçilerimiz bu rakamları ödemekte güçlük yaşıyor”
-“Kadınların sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğum nedeniyle, hizmet borçlanması yapılmalıdır”
-“Kadın çiftçilerimiz için senede 90 gün yıpranma payı, primlerin yüzde 50’sinin devlet tarafından ödenmesi başta olmak üzere birçok alanda pozitif ayrımcılık talep ediyoruz”
-“Tarım Bağ-Kur prim ödeme gün sayısı, 2008 yılında olduğu gibi 15 güne indirilmelidir”
-“Kadın çiftçilere tarım Bağ-Kur prim desteği sağlanması, kırsalda yapılacak en büyük reformdur”
ANKARA-15.10.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü münasebetiyle yazılı açıklama yaptı. Dünyada ve ülkemizde tarımsal üretim ve beslenmede en önemli katkıyı kadınların sağladığını ifade eden Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemizde büyük bir çoğunluğu küçük işletmelerden oluşan aile tarımında kadın, yeri doldurulamaz bir konuma sahiptir. Tarlada, bağda, bahçede, ahırda, ağılda bitkisel ve hayvansal üretimde iş gücüne katkı sağlayan kadın, bunların yanında; ev işlerini, çocuk bakımını, yaşlı ve hasta bakımını da yapıyor. Aile beslenmesinde en önemli görevi kadın üstleniyor. Gelecek nesillere bilgiyi aktarmada ve çocuk eğitiminde en büyük katkıyı kadınlarımız sağlıyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği verilerine göre; Türkiye genelinde bulunan 756 Ziraat Odamıza kayıtlı toplam 933 bin 723 kadın çiftçi bulunuyor. Üyelerimizin yüzde 17,8’i kadın çiftçilerimizden oluşuyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu Temmuz ayı 2022 yılı verilerine göre; Türkiye’de 477 bin 717 zorunlu tarım Bağ-Kur sigortasına sahip çiftçimizin yüzde 22,7’sini oluşturan 108 bin 346 kadın çiftçimiz sosyal güvenlik sistemine kayıtlı olarak tarım Bağ-Kur sigortasını kendisi ödüyor.
Ziraat Odalarına kayıtlı olan her kişi 5510 sayılı Kanuna göre zorunlu tarım Bağ-Kur sigortasına sahip olmaktadır. Ancak tarım Bağ-Kur primlerini ödeyemeyecek durumda olan, tarımsal aylık geliri 6.255,30TL’den düşük olan çiftçiler muafiyet belgesi alarak tarım Bağ-Kur sigortasından vazgeçebilmektedir. Ziraat Odasına kayıtlı 933 bin 723 kadın çiftçinin yüzde 11,6’sı zorunlu tarım Bağ-Kur sigortasını ödeyerek Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlıdır. Yani kadın çiftçilerin yüzde 88,4’ü tarım Bağ-Kur sigortasını ödeyecek güçte değildir.
Tarımda kadınlar işgücünün önemli bir kısmını oluşturmasına rağmen sosyal güvenceden yoksun kalıyor. Kadın, insanlık aleminin ve toplumun sigortası olmasına rağmen aile çiftçiliğiyle uğraşmaları işten sayılmıyor.
Kırsaldaki kadınların ve genç kızların güçlendirilmesi tarımsal kalkınma, sosyal ve ekonomik ilerleme ve genel olarak sürdürülebilir kalkınma için kritik bir öneme sahiptir.
Geçmişten günümüze kadın her zaman üretimin içinde yerini almıştır. Tarımda çalışan kadınlar, tarım dışına çıktıklarında veya göç ettiklerinde işgücüne katılamıyor ya da zorluk çekiyor. İşgücüne katılan kadınlar ise daha çok statüsü düşük, kalifiye olmayan işlerde güvenceden yoksun bir biçimde çalışıyor. Bu ise kadının çalışma ve toplum hayatının dışında kalmasına neden oluyor. Tarım sektörü Türkiye’de kadınların çalışmak zorunda kaldığı bir sektördür. Kadınlarımızın büyük bölümü çalışmak zorunda kaldığı tarım sektöründe zorunlu tarım Bağ-Kur primini bile ödeyecek güçte değildir. Bu genellikle aile içi üretime katkı biçiminde değerlendirildiğinden bir çalışma olarak görülmüyor.
Kadınların ekonomik kalkınmaya, kırsal kalkınmaya etki edebilmeleri için ekonomik ve sosyal statülerinin iyileştirilmesi ve buna yönelik politikalar geliştirilmesi önemlidir. Günümüzde tüm Dünya ve Türkiye üzerinde çokça tartışılan kadın sorunları yalnız kadınların değil toplumun sorunlarıdır ve kapsamlı çözümler gerektiriyor.”
Tarımda çalışan kadınlar için önemli bir sorun da sosyal güvenlik
“Anayasanın 10. maddesi gereği, kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Yine Anayasanın 60. maddesi gereği herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve devletimiz bu güvenliği sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre: ‘Toplumun bir bireyi olarak herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Sosyal güvenlik temel bir haktır.’
Bütün bu hükümlere rağmen kadınlarımızın çoğunun çalıştığı işle ilgili olarak, özellikle kırsal alandaki kadınlarımızın herhangi bir sosyal güvenceleri yoktur ve ücretsiz aile işçisi olarak yer almaktadırlar. Oysa devletin bir görevi de alınan sosyal politika önlemleri ile kadınlarımızın da güvenlik ve refah içinde yaşamalarını sağlamaktır.
Tarımda, mevcut sigorta primleri 2022 yılı açıklanan asgari ücret ve aylık prim gün sayısının 28’den 29’a yükselmesiyle 2022 yılının Ocak ayında açıklanan brüt asgari ücret yüzde 39,87 oranında artış gösterirken tarım Bağ-Kur primi yüzde 44,87 oranında artmıştır.
Çiftçilerimizin, 2022 yılının ilk altı ayı indirimsiz olarak aylık bin 668,83 lira, indirimli olarak aylık bin 426,97 lira, son altı ayı indirimsiz olarak aylık 2 bin 158,08 lira tarım Bağ-Kur primi ödemesi mümkün değildir.
Borcu bulunmayan çiftçilere verilen 5 puanlık hazine desteği göz önünde bulundurulsa bile çiftçimizin ödeyeceği tarım Bağ-Kur primi aylık bin 845,31 liradır. Çiftçilerimiz bu rakamları ödemekte güçlük yaşıyor.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak taleplerimiz
Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin de yönetiminde yer aldığı Sosyal Güvenlik Kurumunun, genelde çiftçilerin, özelde kadın çiftçilerin mağduriyet ve hak kayıplarının giderilmesi için mevzuata yönelik çalışmalar yaptığını belirten Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak taleplerini sıralayarak açıklamasına şöyle devam etti:
“Pozitif ayrımcılığı hak eden kadın çiftçilerimizin sosyal güvenlik sistemine katılımının desteklenmesi için, gençlerimizi ve kadın çiftçilerimizi tarımda tutmak adına teşvik edici önlemler alınmalıdır. Anayasa’nın 60. maddesi; ‘Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar’ hükmündedir.
Kadınların sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğum nedeniyle, hizmet borçlanması yapılmalıdır. Kadın çiftçilerimiz toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyet adaleti istiyor.
Kadın çiftçilerimiz için senede 90 gün yıpranma payı, primlerin yüzde 50’sinin devlet tarafından ödenmesi başta olmak üzere birçok alanda pozitif ayrımcılık talep ediyoruz.
Tarım Bağ-Kur prim ödeme gün sayısı, 2008 yılında olduğu gibi 15 güne indirilmelidir.
Engelli bakımını üstlenen kadın çiftçilere, prim ödemesinde ayrıcalık sağlanmalıdır.
Bu konularla ilgili mevzuat çalışmalarımız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına iletilmiştir ve iletilmeye de devam edecektir.
Yıllardır ücretsiz aile işçisi gibi görülen kadın çiftçilerimiz de sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve devlet tarafından desteklenmelidir.
Tarımda çalışan kadınlarımız sosyal güvenlikte her zaman ikinci plana itilmiş ve kadın çiftçilerimizin tarım sigortası için ödenen prim fazladan bir maliyet unsuru olarak görülmüştür. Bunun sonucunda da tarımda çalışan kadınlarımız ücretsiz aile işçisi konumunda çalışır duruma gelmiştir. Kadın çiftçilerimizin şimdiye kadar ihmal edilmişliği göz önünde bulundurularak, erkeklerle eşitliği yakalamak için yapılacak olan bu pozitif ayrımcılığın eşitlik ilkesine aykırı olmadığı ve gerekli olduğu kanaatindeyiz.
Kadınların işgücüne katılım oranı, kadın işgücünün kadın nüfusuna oranı olarak tanımlanıyor. Bu oranın artması ekonomik verimliliği artıracak ve kalkınma potansiyelini iyileştirecektir.
Çiftçilik mesleğinin cinsiyeti yoktur. Tarımda yaşanan sorunlar ortaktır. Kadınların tarım dışında da emekleri fazladır. Gelecek nesillerimize ışık tutan kadın çiftçilerin mağduriyetlerini giderecek düzenlemelerin yapılması çok önemlidir.”
Çabalarımızla kadın çiftçilerle ilgili sağlamış olduğumuz kazanımlar
“2011 yılında, 1994 yılından prim kesintisi olan çiftçilerimize geriye yönelik borçlanma hakkı getirildi. Ancak 1994-2003 yılı arası gerekli kanun gereği aile reisi olmayan kadın çiftçilerimiz borçlanamadılar. Çabalarımızla, 26 Ocak 2012 tarihinde 6270 Sayılı Kanun ile 2/8/2003 öncesi kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan kadın çiftçiler için getirdiği farklı uygulama tümüyle kaldırılarak kadın çiftçilerimizin mağduriyeti giderildi.
27 Haziran 2012 tarihli genelgeyle 6270 Sayılı Kanunla getirilen düzenlemeye istinaden tescil tarihlerindeki değişiklik nedeniyle sigortalılık durumları değişen kadın çiftçilerimiz, yine, SGK nezdinde yaptığımız girişimler sonucunda, hak kazandıkları dönem için gecikme cezası ve gecikme zammı ödememişlerdir.
Tarım Bağ-Kur’lu kadınlara doğum borçlanması hakkı getirildi. Üç çocuğa kadar doğum borçlanması yapılabilmektedir. Üç çocuğu olan kadın çiftçiye, 6 yıla kadar borçlanabilme hakkı getirildi. Daha önce, 2 çocuk için geçerli olan doğum borçlanması 3’e çıkarılmış ve Bağ-Kur’lular ile memurların da bu haktan yararlanması sağlanmıştır.
Kadın çiftçilere tarım Bağ-Kur prim desteği sağlanması, kırsalda yapılacak en büyük reformdur.
Kadın çiftçilerin nasıl önemli roller üstlendiği tüm dünya tarafından biliniyor. Hem evde çocuk, hasta, yaşlı bakımında, ev işlerinde, hem de tarlada, hayvan bakımında canla başla çalıştıkları tartışmasız bir gerçektir. Diğer taraftan kadınlarımıza fırsatlar verildiğinde nasıl hızla başarıya ulaştıkları da görülüyor.
Kadınların yatırım yapma ve risk alma yeteneklerini kısıtlayan ve küreselleşme karşısında dezavantajlı bir konumda olmalarına neden olan bu tür koşullara çözüm bulmak ve öneriler geliştirerek uygulamaya geçmek büyük önem taşıyor.
Kadınlara kendi hakları yanında tarım arazilerini kullanma ve liderlik fırsatları verilirse bunun ekonomilerin büyümesi ve dünyada gıda güvenliğine çok olumlu yansıması olacak, bu şimdiki nüfusun ve gelecek nesillerin daha varlıklı olmasını sağlayacaktır.
Kadınlar ekonomik ve sosyal alanda güçlendirildiğinde, ekonomik büyüme, sosyal gelişme, sürdürebilir kalkınma için liderlik ve değişimin temsilcisi olurlar.
Sadece kendi evlatlarını değil, tüm vatanımızı da doyuran, analık eden tarımın ışıldayan elmasları kadın çiftçilerimizin 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Gününü kutluyorum. Kadın çiftçilerimize sosyal güvenlik konusunda gözle görülür şekilde destek sağlanmasını talep ediyorum.”
TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı
ANKARA- 13.10.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleştirildi.
Toplantıda Yönetim Kurulu Üyeleri, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a, bölgelerindeki çiftçilerin sorunlarını iletti, yapılması gerekenler görüşüldü.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Ülkemizdeki pamuk fiyatları, uluslararası fiyatlardaki gelişmelerden fazlasıyla etkileniyor”
-“ABD’de navlun hariç kilogramı 43 TL olan ortalama lif pamuk fiyatı bu günlerde 36 TL’ye kadar geriledi. Buna karşın girdi fiyatlarının sezon boyunca oldukça yükselmesinden dolayı üretim maliyetleri arttı. Bu nedenle üreticimiz geldiğimiz noktada düşük fiyatlardan mağdur durumdadır”
-“Geçen sezona göre 2022 yılında açıklanan pamuk alım fiyatlarındaki artış oranı, maliyetlerdeki artış oranının altında kaldı”
-“Artan girdi maliyetleri, enflasyon oranı ve üretici kâr marjı dikkate alınarak bu fiyatlar güncellenmelidir. Aksi takdirde pamuk üretiminde istikrarın sağlanması mümkün değildir”
-“Pamuk ithalatında koruma olmaması nedeniyle üretici fiyatlarının düşmesi karşısında, pamuk üreticisi panik halindedir. Yurtiçi üretiminin artırılabilmesi için prim desteklerinin, pamuk üretiminin sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde iyileştirilmesi gerekiyor”
-“Uluslararası Pamuk Danışma Kurulu’nun (ICAC) önerisi ve Birleşmiş Milletlerin kabulüyle 2019 yılından bu yana 7 Ekim Dünya Pamuk Günü olarak kutlanıyor. Bu vesileyle kutlanan Dünya Pamuk Günü etkinliklerinin üreticilerimize ve tüm sektör paydaşlarımıza hayırlı olmasını temenni ederim”
ANKARA- 07.10.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, pamuk alım fiyatları ve 7 Ekim Dünya Pamuk Günü münasebetiyle görüntülü basın açıklaması yaptı. Bayraktar, Uluslararası Pamuk İstişare Kurulu (ICAC) verilerine göre 2022/23 döneminde 24 milyon 984 bin ton lifli pamuk üretimi olacağının tahmin edildiğini ve bu üretimin 887 bin tonunu yani yüzde 3,6’sını ülkemizin sağladığını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye pamuk üretiminde Çin, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Avustralya ve Pakistan’dan sonra 7. sırada geliyor.
Pamuk, gerek lifi gerekse çiğidinden elde edilen yağı ve diğer yan ürünleriyle ekonomik değeri çok yüksek olan bir bitkidir. Pamuk tarımı, yüksek tarımsal üretim değerinin yanı sıra tohum, gübre, ilaç, makina sanayii, ticareti ve lojistiği ile tarım işçilerinden oluşan çok geniş bir kesimin gelir kaynağıdır. Uluslararası normlara göre, Türkiye pamuk üretimi yılda yaklaşık 5 milyon kişilik tam zamanlı istihdam yaratma potansiyeline sahiptir.
Ülkemizin toprakları pamuk üretimine elverişlidir ve Türk çiftçisi destek verildiğinde ülke ihtiyacını karşılayacak hatta ihracat yapacak çalışma azmine sahiptir. Nitekim geçen yıl çiftçinin pamuk üretiminden kazanması bu yıl pamuk ekiliş alanlarında artış yaşanmasını sağladı. Türkiye İstatistik Kurumu 1. Tahmin verilerine göre, 2021 yılında 2 milyon 250 bin ton olan kütlü pamuk üretimi bu yıl yüzde 11,1 artışla 2 milyon 500 bin ton olarak bekleniyor.
Ülkemizdeki pamuk fiyatları, uluslararası fiyatlardaki gelişmelerden fazlasıyla etkileniyor. Geçtiğimiz haftalarda gerileyen dünya fiyatları, üretici fiyatlarını aşağıya çekti. ABD’de navlun hariç kilogramı 43 TL olan ortalama lif pamuk fiyatı bu günlerde 36 TL’ye kadar geriledi. Buna karşın girdi fiyatlarının sezon boyunca oldukça yükselmesinden dolayı üretim maliyetleri arttı. Bu nedenle üreticimiz geldiğimiz noktada düşük fiyatlardan mağdur durumdadır.
Geçen sezona göre 2022 yılında açıklanan pamuk alım fiyatlarındaki artış oranı, maliyetlerdeki artış oranının altında kaldı. Tarım Satış Kooperatiflerinin açıklamış olduğu pamuk alım fiyatları, üreticilerimiz tarafından yetersiz görüldü. Artan girdi maliyetleri, enflasyon oranı ve üretici kâr marjı dikkate alınarak bu fiyatlar güncellenmelidir. Aksi takdirde pamuk üretiminde istikrarın sağlanması mümkün değildir. Yeterli gelir elde edemeyen çiftçimiz önümüzdeki sezon üretimden uzaklaşacaktır.
Diğer yandan, Avrupa ülkelerindeki durgunluktan dolayı pamuk işleyen sanayicilerimizin ihracatında meydana gelen talep daralması da üretici fiyatlarını aşağıya çekti.
Neticede yüksek girdi maliyetlerine rağmen üretimi artırmayı başaran çiftçimiz için fiyat ve ödenecek destekleme priminin önemi bu yıl daha fazla artmıştır. Maliyeti karşılamayan bir fiyat ve prim, üretime yine darbe vuracak ve ithalatı artıracaktır.”
Tüketimin yaklaşık olarak yarısı ithalattan
“Ülkemiz her ne kadar pamuk üretiminde önemli bir ülke olarak görülse de mevcut üretim tüketimi karşılayamıyor. Tüketimimizin yaklaşık olarak yarısı ithalatla karşılanıyor. Pamukta yüzde sıfır gümrük vergisi oranı uygulanıyor. Ülkemiz, pamukta 2021 yılında 2 milyar 414 milyon dolar değerinde 1 milyon 193 bin tonluk ithalat yaptı. Pamuk, AB-Gümrük Birliği Anlaşması kapsamında, sanayi ürünü olarak işlem görmesi nedeniyle, pamuk ithalatında koruma önlemi bulunmuyor. Bu anlaşmanın yerli üreticimizi mağdur ettiği göz önünde bulundurulmalı, bu dezavantajın giderilmesi için üreticimiz daha fazla desteklenmelidir.”
Yapılması gerekenler
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Dünya ortalama pamuk veriminin üstünde bir verime sahip olan ülkemizin pamuk ekim alanlarının artırılmasına ihtiyacı olduğunu belirterek sözlerine devam etti:
“Türkiye’de hektara 1930 kilogram olan lif pamuk verimi, 753 kilogram olan dünya ortalamasının oldukça üzerindedir. Pamukta ekim alanlarındaki değişim, çiftçinin kazancıyla; yani ürün maliyetleri, fiyat ve desteklerle doğrudan ilişkilidir. Ülkemizde, 2000 yılında 6 milyon 541 bin dekar olan pamuk ekim alanı son 21 yılda hızla daraldı ve 2021 yılında yüzde 34 azalmayla 4 milyon 323 bin dekara kadar geriledi.
Pamuk ithalatında koruma olmaması nedeniyle üretici fiyatlarının düşmesi karşısında, pamuk üreticisi panik halindedir. Yurtiçi üretiminin artırılabilmesi için prim desteklerinin, pamuk üretiminin sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde iyileştirilmesi gerekiyor. Bunun yanında özellikle gübre, ilaç, elektrik gibi girdi fiyatları ve sulama ücretleri makul düzeylere çekilmelidir.
Üretimde verimlilikte ve deneyimde çiftçimizin üstünlüğe sahip olduğu bu ürünü, sektörde yer alan sanayicilerimiz başta olmak üzere diğer pamuk sektörü paydaşlarının sahiplenmesi üretimin sürdürülebilirliği açısından önem taşıyor.
Pamuk üretimi sadece tarımsal üretim olarak değil; bu ülkede ihracatı ve istihdamı gerçekleştiren en önemli bir sektörün ham maddesi olarak kısacası stratejik bir ürün olarak değerlendirilmelidir.
Uluslararası Pamuk Danışma Kurulu’nun (ICAC) önerisi ve Birleşmiş Milletlerin kabulüyle 2019 yılından bu yana 7 Ekim Dünya Pamuk Günü olarak kutlanıyor. Bu vesileyle kutlanan Dünya Pamuk Günü etkinliklerinin üreticilerimize ve tüm sektör paydaşlarımıza hayırlı olmasını temenni ederim.”
Et ve süt sektöründe yaşanan sıkıntılar
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Gıda komitesi süt ürünleri ve yem fiyatlarına müdahale etmezken neden üretici fiyatlarına müdahale ediyor?”
-“Yem sanayicisi, süt sanayicisi ve marketler artan maliyetlerini fiyatlara yansıtıyor. Neden üreticilerimizin artan maliyetlerini fiyatlara yansıtması engelleniyor?”
-“Üretimi yok eden ve üreticiyi üretimden uzaklaştıran bu çifte standarttan derhal vazgeçilmelidir. Üreticilerimizin günah keçisi yapılması doğru değildir. Üreticide 7 liradan satılan süt, marketlerde 4 kat fazla artarak 30 liralara kadar çıkmaktadır. Buna kim dur diyecektir?”
-“Geldiğimiz noktada ne oldu? Tüketici fiyatları mı artmadı? Tüketiciler uygun fiyatlarla daha fazla süt ve et ürünleri mi tüketebildi? Hayvancılık mı kalkındı?”
-“Aksine üreticilerimiz damızlıklarını kestirip elden çıkarmaya, genç dişi hayvanları ise damızlığa çekmek yerine besleyip kesime göndermeye başladılar”
-“Ulusal Süt Konseyi’ni talimatla yönlendiren Hazine ve Maliye Bakanlığı, hayvancılığı büyük bir krizin içerisine soktu”
-“Bütün bu süreçte en az bir milyon başa yakın damızlık anaç hayvan yani hayvancılığın geleceği kesime gitti. Bu bir milyon hayvanı yerine koymanın bize maliyeti yaklaşık 2,3 milyar avro olacaktır. Bu külfet bugünkü kurla 41,8 milyar liraya tekabül ediyor”
-“Görevi süt üretimini sürdürülebilir kılmak olan ancak kararları ile üretimi sürdürülebilir olmaktan çıkaran ve üreticiyi perişan eden süt konseyi işlevini yitirmiştir ve kapatılmalıdır”
-“Süt fiyatını artık sahada sanayiciler ve üretici örgütleri belirliyor. Buna devam edilmeli, üretimin durmasının önüne geçilmelidir”
ANKARA- 05.10.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar et ve süt sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin görüntülü açıklama yaptı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak uzun süredir gerek kurum gerekse üretici örgütleriyle bir araya gelerek süt sektöründe yaşanan krize yönelik açıklama yaparak yetkilileri tedbir almaya davet ettiklerini ve kamuoyunu bilgilendirdiklerini ifade eden Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:
“Başta yem olmak üzere elektrik, mazot, gübre ve işçilik gibi birçok maliyette ciddi artışlar olduğunu, belirlenen fiyatların üreticileri sektörden kopardığını, damızlık hayvanlarını kestirdiklerini, işletmelerin ya küçülmeye ya da bir bir kapanmaya başladığını, ilerleyen zamanlarda süt ve ette krizler yaşanabileceğini, bu gidişin en ağır sonuçlarını tüketicilerin fiyatı yüksek ürünlere ulaşamayarak yaşayacaklarını söyledik.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın etkisinde olan Gıda Komitesi’nin enflasyonu düşürmek amacıyla üretici fiyatlarını baskılamasının enflasyon ithal etmekten başka bir işe yaramayacağını, tabana ve sektörün temsilcilerine kulak verilerek bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini de dile getirdik.
Gıda komitesi süt ürünleri ve yem fiyatlarına müdahale etmezken neden üretici fiyatlarına müdahale ediyor? Yem sanayicisi, süt sanayicisi ve marketler artan maliyetlerini fiyatlara yansıtıyor. Neden üreticilerimizin artan maliyetlerini fiyatlara yansıtması engelleniyor?
Üretimi yok eden ve üreticiyi üretimden uzaklaştıran bu çifte standarttan derhal vazgeçilmelidir. Üreticilerimizin günah keçisi yapılması doğru değildir. Üreticide 7 liradan satılan süt, marketlerde 4 kat fazla artarak 30 liralara kadar çıkmaktadır. Buna kim dur diyecektir?
Geldiğimiz noktada ne oldu? Tüketici fiyatları mı artmadı? Enflasyon mu düştü? Üretim mi arttı? Üreticilerin ceplerine daha fazla para mı girdi? İşletmelerini mi büyüttüler, teknolojiye mi yatırım yaptılar? Tüketiciler uygun fiyatlarla daha fazla süt ve et ürünleri mi tüketebildi? Hayvancılık mı kalkındı?
Aksine üreticilerimiz damızlıklarını kestirip elden çıkarmaya, genç dişi hayvanları (düve) ise damızlığa çekmek yerine besleyip kesime göndermeye başladılar. Ellerinde tuttukları damızlıklara ise çok pahalı olduğu için daha az yem veriyorlar. Hayvanlarını dengeli beslemekten vazgeçtiler. Dengesiz beslemeye bağlı olarak damızlık hayvanlarda besleme hastalıkları ve üremeye yönelik sorunlar arttı.
Sonuçta üretim ve verim kayıplarına bağlı olarak süt üretimi azaldı. Sanayiciler ürün alabilmek için birbirleriyle kıran kırana bir mücadeleye girdi.
Ne oldu baskılanan çiğ süt fiyatı? Saha bu fiyatı kabul etmedi, alan yangın yerine döndü. Fiyatlar yukarı yani olması gereken yöne doğru hızla hareket etti. Şu an azalan süt nedeniyle sanayici ve üretici örgütleri olması gereken çiğ süt fiyatını sahada belirlemeye başladılar.
Tarım sektörünün iç dinamiklerini hesaba katmayan, tek amacı enflasyonu düşürmek olan, bunun tek yönteminin artan maliyetleri dikkate almadan üretici fiyatlarını baskılamak olduğunu düşünen, bu amaçla da Ulusal Süt Konseyi’ni talimatla yönlendiren Hazine ve Maliye Bakanlığı, hayvancılığı büyük bir krizin içerisine soktu.
Bütün bu süreçte en az bir milyon başa yakın damızlık anaç hayvan yani hayvancılığın geleceği kesime gitti. Maalesef hayvancılığımızın geleceğini keserek bir bir yedik. Bu bir milyon hayvanı yerine koymanın bize maliyeti yaklaşık 2,3 milyar avro olacaktır. Bu külfet bugünkü kurla 41,8 milyar liraya tekabül ediyor. Tabii bu kadar sayıda ve kalitede hayvan bulunabilirse! Kapanan işletmeleri, yıkılan hayalleri, kararan umutları hesaba katmıyoruz…
Hayvan bulsanız bile kalifiye üreticileri tekrar sektöre davet edebilmek, etseniz bile öngörünün mümkün olmadığı bir piyasada tutabilmek kolay olmayacaktır. Öyle bir noktadayız ki bırakın gençleri mevcut orta yaş üzeri üreticiler bile hayvancılık yapmak istemiyor.
Yaşanan bütün bu süreçte büyük beklentilerle kurulan Ulusal Süt Konseyi (USK) hür iradesiyle hareket etmedi, talimatla hareket ederek yanlış kararlar aldı, süte sahip çıkmadı, en zor zamanında üreticilerimizin yanında olmadı.
Görevi süt üretimini sürdürülebilir kılmak olan ancak kararları ile üretimi sürdürülebilir olmaktan çıkaran ve üreticiyi perişan eden süt konseyi işlevini yitirmiştir ve kapatılmalıdır.
Süt fiyatını artık sahada sanayiciler ve üretici örgütleri belirliyor. Buna devam edilmeli, üretimin durmasının önüne geçilmelidir.”
Eylül ayı üretici market ve girdi fiyatları
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Eylül ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 252,9 ile maydanozda görüldü”
-“Mazot, gübre, elektrik, tohum, ilaç ve yem fiyat endeksleri önemli ölçüde artış gösterdi. Bu artışlar, eylül ayında yüzde 158’i bulan üretici fiyat artışlarının sebebine işaret ediyor”
-“Avrupa’da ciddi bir gıda krizi baş gösteriyor. Onlar da bizim kapımızı çalmaya başladı. Gıda ürünlerinin ihracatını yasaklayarak sorunu çözemeyiz”
-“Maliye, tarım sektöründe üretimin sürdürülebilirliği için elini daha fazla cebine atmalı, sektörü daha fazla desteklemelidir”
-“Girdi fiyatlarının yüksekliği tüketicilere de yansıyor. Artan üretim maliyetleri fiyatları şişiriyor, bu da enflasyon olarak geri dönüyor”
-“Üreticilerimizin bu girdi fiyatlarına dayanması mümkün değildir. Bu artışlar üretimin sürdürülebilirliğini ciddi manada tehdit ediyor”
ANKARA- 01.10.2022– Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, eylül ayı üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını ve girdi fiyatlarını yaptığı görüntülü basın açıklamasında değerlendirdi.
Bayraktar, eylül ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 252,9 ile maydanozda görüldüğünü belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Maydanozdaki fiyat farkını yüzde 231,1 ile marul, yüzde 219,4 ile domates, yüzde 218,3 ile limon, yüzde 205 ile elma takip etti.
Maydanoz 3,5 kat, marul 3,3 kat, domates ve limon 3,2 kat, elma ise 3 kat fazlaya tüketiciye satıldı.
Üreticide 1 lira 36 kuruş olan maydanoz 4 lira 80 kuruşa, 3 lira 79 kuruş olan marul 12 lira 55 kuruşa, 5 lira 30 kuruş olan domates 16 lira 93 kuruşa, 6 lira 67 kuruş olan limon 21 lira 23 kuruşa, 4 lira 60 kuruş olan elma ise 14 lira 3 kuruşa markette satıldı.”
Market Fiyatları
“Eylül ayında markette 37 ürünün 27’sinde fiyat artışı, 10’unda fiyat azalışı görüldü.
Markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 92,6 ile sivri biber oldu. Sivri biberdeki fiyat artışını yüzde 73,6 ile domates, yüzde 39,6 ile salatalık, yüzde 32,4 ile patlıcan, yüzde 29 ile marul, yüzde 28,2 ile kabak takip etti.
Markette fiyatı en fazla azalan ürün ise yüzde 14,4 ile elma oldu. Elmadaki fiyat düşüşünü yüzde 9,6 ile patates, yüzde 8,7 ile mısırözü yağı, yüzde 6,7 ile kuru soğan, yüzde 6,5 ile yeşil mercimek izledi.”
Üretici Fiyatları
“Eylül ayında üreticide fiyatı en fazla düşen ürün, yüzde 41,2 ile yeşil soğan oldu. Yeşil soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 22,5 ile kuru soğan, yüzde 9,1 ile kuru kayısı, yüzde 8,1 ile maydanoz, yüzde 5,1 ile patates, yüzde 5 ile havuç izledi.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 149,5 ile sivri biberde görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını yüzde 130 ile elma, yüzde 125 ile pirinç, yüzde 79,3 ile kuru üzüm, yüzde 69 ile taze fasulye, yüzde 62 ile marul, yüzde 59,7 ile kabak, yüzde 54,5 ile domates, takip etti.
Eylül ayında üreticide 28 ürünün 22’sinde fiyat artışı olurken, 6 üründe ise fiyat düşüşü görüldü.”
Fiyat Değişimlerinin Sebepleri
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üretici ile marketteki fiyat değişimlerinin sebeplerini ise şöyle açıkladı:
“Arz fazlalığı patates ve kuru soğan fiyatlarını düşürdü.
Havuç fiyatındaki düşüşe talepteki azalma sebep oldu.
Kuru kayısı arzındaki artış fiyat düşüşüne neden oldu.
Sivri biber, domates, salatalık, patlıcan, kabak, marul ve taze fasulyede arzdaki azalma ürünlerin fiyatlarını yükseltti.
Elma ve pirinçteki yüksek fiyat, ürünün yeni sezona ait olması ve maliyetlerinin artmasından kaynaklandı.
Yeni sezonun başlaması ve TMO’nun açıkladığı alım fiyatı piyasada kuru üzüm fiyatlarını yükseltti.”
“Üreticilerimizin maliyetlerini düşürmeden tüketicilerin de ucuz gıdaya ulaşması mümkün değildir”
Türkiye İstatistik Kurumu’nun temmuz ayı için yayımladığı Girdi Fiyat Endeksi’nde yer alan mazot, gübre, elektrik, tohum, ilaç ve yem fiyat endekslerinin önemli ölçüde artış gösterdiğini ifade eden Bayraktar, bu artışların, eylül ayında yüzde 158’i bulan üretici fiyat artışlarının sebebine işaret ettiğini belirterek açıklamasına devam etti:
TÜİK verilerinde yer alan gübre endeksindeki artış yüzde 240’ı, mazot endeksindeki artış yüzde 255’i buluyor.
Girdi fiyatlarının yüksekliği tüketicilere de yansıyor. Artan üretim maliyetleri fiyatları şişiriyor, bu da enflasyon olarak geri dönüyor. Üreticilerimizin maliyetlerini düşürmeden tüketicilerin de ucuz gıdaya ulaşması mümkün değildir.
Avrupa’da ciddi bir gıda krizi baş gösteriyor. Onlar da bizim kapımızı çalmaya başladı. Gıda ürünlerinin ihracatını yasaklayarak sorunu çözemeyiz.
Maliye, tarım sektöründe üretimin sürdürülebilirliği için elini daha fazla cebine atmalı, sektörü daha fazla desteklemelidir.
Tarımsal üretici fiyatlarındaki artışların çok üzerinde seyretmeye devam eden tarımsal maliyetlerdeki artışlar, çiftçilerimizin gelirlerinin düşmesine sebep oluyor ve sürdürülebilir değildir. Bunu tersine çevirmek zorundayız.
Kaldı ki, üreticilerimiz de maliyet artışlarını fiyatlara yeterince yansıtamıyor. Tüketiciye ucuz gıda ulaştırmanın, enflasyonu azaltmanın yolu üreticilerimizin desteklenmesinden geçiyor. Üreticilerimizi destekleyerek, morallerini yüksek tutalım. Üretimden kopmalarına izin vermeyelim.”
Eylül Ayı Aylık ve Yıllık Girdi Fiyatlarındaki Değişim
“Eylül ayında, ağustos ayına göre gübre fiyatları kalsiyum amonyum nitrat gübresinde yüzde 12,3, 20.20.0 kompoze gübresinde yüzde 7,6, amonyum sülfat gübresinde yüzde 7,1, üre gübresinde yüzde 5,4 ve DAP gübresinde ise yüzde 0,1 artış gösterdi.
Geçen yılın eylül ayına göre ise son bir yılda, üre gübresi yüzde 208, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 207, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 176, DAP gübresi yüzde 175, amonyum sülfat gübresi yüzde 161 oranında arttı.
Mazot fiyatı aylık olarak yüzde 14 azalırken, son bir yıla göre ise yüzde 216 oranında arttı.
Besi yemi eylül ayında ağustos ayına göre yüzde 1,4, süt yemi yüzde 0,7 oranında azaldı. Son bir yılda besi yemi yüzde 113, süt yemi ise yüzde 116 oranında arttı.
Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 140 oranında arttı. Zirai ilaç fiyatları ise yıllık bazda yüzde 80 artış gösterdi.
Üreticilerimiz yakında kışlık ekimlere başlayacak. Temel ürünlerimiz olan buğday, arpa ve kırmızı mercimek gibi ürünlerin üretiminde önemli ölçüde mazot ve gübre kullanılıyor. Üreticilerimizin bu girdi fiyatlarına dayanması mümkün değildir. Bu artışlar üretimin sürdürülebilirliğini ciddi manada tehdit ediyor. Mazot ve gübre desteklerinin ekim zamanı ayni ödenmesi doğru bir yaklaşımdır. Diğer yandan, mazot için fiyatın yarısı destek olarak verilse de, özellikle gübre için verilen destek yeterli değildir. Bu nedenle gübre desteklerinin gözden geçirilerek, önemli ölçüde artırılması gerekiyor.
Üreticilerimizin geleceği görmelerini, üretimde kalmalarını sağlamak için girdiler makul fiyatlardan üreticilere ulaştırılmalı, girdi destekleri artırılmalı, ekimden önce destekler açıklanmalı ve en kısa sürede üreticilerimize verilmelidir.”
GİRDİ FİYATLARI |
Eylül 2021 |
27 Ağustos 2022 |
27 Eylül 2022 |
Eylül 2022- Ağustos 2022 Değişim (%) |
Eylül 2021- Eylül 2022 Değişim (%) |
Gübreler (TL/Ton) |
|||||
A.Sülfat %21 |
2.870 |
7.000 |
7.500 |
7,1 |
161 |
A.Nitrat %26 |
2.670 |
7.300 |
8.200 |
12,3 |
207 |
ÜRE |
4.730 |
13.800 |
14.550 |
5,4 |
208 |
DAP |
6.700 |
18.400 |
18.420 |
0,1 |
175 |
20.20.0 |
4.595 |
11.800 |
12.700 |
7,6 |
176 |
Mazot (TL/Litre) |
7,34 |
26,94 |
23,18 |
-14 |
216 |
Yemler |
|||||
Besi yemi (TL/ton) |
2.968 |
6.405 |
6.318 |
-1,4 |
113 |
Süt yemi (TL/ton) |
3.152 |
6.839 |
6.791 |
-0,7 |
116 |
Zirai ilaçlar |
|||||
Decis (1 lt) |
195 |
350 |
350 |
0 |
80 |
Elektrik (krş/kwh) |
104,1 |
207,9 |
249,2 |
19,9 |
140 |
Seçilmiş ürünlerde 27 Eylül 2022 tarihi itibarıyla ortalama üretici, hal, pazar ve market fiyatları ve fiyat farkları
Seçilmiş Ürünlerde Üretici, Hal, Pazar ve Market Fiyatları (TL/kg) |
|||||||
ÜRÜNLER |
Fiyat (TL/Kg) |
Fiyat Farkı (Yüzde) |
|||||
Üretici |
Hal |
Pazar |
Market |
Hal/Üretici |
Pazar/Üretici |
Market/Üretici |
|
Maydanoz (adet) |
1,36 |
2,01 |
3,5 |
4,8 |
47,79 |
157,35 |
252,9 |
Marul (adet) |
3,79 |
5,7 |
9 |
12,55 |
50,40 |
137,47 |
231,1 |
Domates |
5,3 |
8,85 |
11,57 |
16,93 |
66,98 |
118,30 |
219,4 |
Limon |
6,67 |
15,5 |
17,97 |
21,23 |
132,38 |
169,42 |
218,3 |
Elma |
4,6 |
10,25 |
12,67 |
14,03 |
122,83 |
175,43 |
205,0 |
Salatalık |
4,7 |
7,32 |
10,71 |
12,4 |
55,74 |
127,87 |
163,8 |
Ispanak |
6,33 |
6,75 |
17,75 |
16,46 |
6,64 |
180,41 |
160,0 |
Havuç |
3,8 |
5 |
8,4 |
9,67 |
31,58 |
121,05 |
154,5 |
Patlıcan |
5,86 |
11,19 |
12,75 |
14,34 |
90,96 |
117,58 |
144,7 |
Kabak |
5 |
7,45 |
10,75 |
12,24 |
49,00 |
115,00 |
144,8 |
Sivri Biber |
10,33 |
16,1 |
22,42 |
24,63 |
55,86 |
117,04 |
138,4 |
Kırmızı Mercimek |
13,84 |
20 |
22,67 |
30,83 |
44,51 |
63,80 |
122,8 |
Yeşil Soğan (demet) |
3,38 |
5,6 |
6,75 |
7,35 |
65,68 |
99,70 |
117,5 |
Patates |
4,63 |
8,55 |
9,17 |
9,71 |
84,67 |
98,06 |
109,7 |
Kuru Üzüm |
26 |
|
50 |
51,95 |
|
92,31 |
99,8 |
Nohut |
16,42 |
21 |
24,67 |
32,77 |
27,89 |
50,24 |
99,6 |
Kuru Soğan |
4,75 |
6,45 |
8,5 |
8,86 |
35,79 |
78,95 |
86,5 |
Taze Fasulye |
13,1 |
18,08 |
21,9 |
23,43 |
38,02 |
67,18 |
78,9 |
Kuzu Eti |
94,01 |
|
|
165,33 |
|
|
75,9 |
Yeşil Mercimek |
16,5 |
26 |
27 |
29,01 |
57,58 |
63,64 |
75,8 |
Kuru İncir |
65 |
|
180 |
108,81 |
|
176,92 |
67,4 |
Fındık (İç) |
95 |
|
180 |
146,38 |
|
89,47 |
54,1 |
Dana Eti |
97,91 |
|
|
150,15 |
|
|
53,4 |
Antep Fıstığı |
145 |
|
300 |
222,32 |
|
106,90 |
53,3 |
Zeytinyağı |
62,2 |
|
80 |
94,91 |
|
28,62 |
52,6 |
Kuru Kayısı |
100 |
|
216,67 |
134,24 |
|
116,67 |
34,2 |
Yumurta |
1,75 |
|
1,95 |
2,34 |
|
11,43 |
33,7 |
Pirinç |
22,5 |
24 |
25 |
29,5 |
6,67 |
11,11 |
31,1 |
Kuru Fasulye |
24,9 |
29 |
29,1 |
29,38 |
16,46 |
16,87 |
17,9 |
Beyaz Peynir |
|
|
|
91,16 |
|
|
|
Kaşar Peyniri |
|
|
|
128,89 |
|
|
|
Yoğurt |
|
|
|
23,67 |
|
|
|
Tereyağı |
|
|
|
136,21 |
|
|
|
Mısırözü yağı |
|
|
|
47,76 |
|
|
|
Ayçiçek yağı |
|
|
|
46,21 |
|
|
|
Tavuk Eti |
|
|
|
45,19 |
|
|
|
Toz Şeker |
|
|
|
25,51 |
|
|
|
Not: Hal, pazar ve market verileri Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Antalya ve Bursa illerinden derlenen ortalama fiyatlardır. Üretici fiyatları ise ürünlere göre önemli üretim merkezlerinden derlenmektedir. Pirinç (Osmancık), kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek için belirtilen hal fiyatları toptan satış fiyatlarıdır. Dana eti, kuzu eti, Antep fıstığı ve fındık fiyatı serbest piyasa fiyatıdır.
AY SONU MARKET FİYATLARI |
|||
MARKET |
Ay Sonu Market Fiyatı |
Ay Sonu Market Fiyatı |
Değişim |
ÜRÜNLER |
27 Ağustos 2022 |
27 Eylül 2022 |
27 Ağustos 2022/27 Eylül 2022 |
Sivri Biber |
12,79 |
24,63 |
92,6 |
Domates |
9,75 |
16,93 |
73,6 |
Salatalık |
8,88 |
12,40 |
39,6 |
Patlıcan |
10,83 |
14,34 |
32,4 |
Marul (adet) |
9,73 |
12,55 |
29,0 |
Kabak |
9,55 |
12,24 |
28,2 |
Antep Fıstığı |
179,56 |
222,32 |
23,8 |
Nohut |
26,61 |
32,77 |
23,1 |
Pirinç |
24,08 |
29,50 |
22,5 |
Maydanoz (adet) |
3,95 |
4,80 |
21,5 |
Ispanak |
13,75 |
16,46 |
19,7 |
Kuru İncir |
93,30 |
108,81 |
16,6 |
Taze Fasulye |
20,66 |
23,43 |
13,4 |
Zeytinyağı |
86,11 |
94,91 |
10,2 |
Yumurta |
2,16 |
2,34 |
8,3 |
Kuru Üzüm |
49,30 |
51,95 |
5,4 |
Kuru Fasulye |
28,17 |
29,38 |
4,3 |
Ayçiçek yağı |
44,32 |
46,21 |
4,3 |
Tavuk Eti |
43,43 |
45,19 |
4,1 |
Toz şeker |
24,58 |
25,51 |
3,8 |
Yoğurt |
23,02 |
23,67 |
2,8 |
Kaşar peyniri |
126,59 |
128,89 |
1,8 |
Tereyağ |
133,81 |
136,21 |
1,8 |
Dana Eti |
148,16 |
150,15 |
1,3 |
Beyaz peynir |
90,25 |
91,16 |
1,0 |
Kuzu Eti |
163,75 |
165,33 |
1,0 |
Kuru Kayısı |
133,33 |
134,24 |
0,7 |
Limon |
21,45 |
21,23 |
-1,0 |
Yeşil Soğan (demet) |
7,57 |
7,35 |
-2,9 |
Havuç |
10,03 |
9,67 |
-3,6 |
Fındık (iç) |
151,99 |
146,38 |
-3,7 |
Kırmızı Mercimek |
32,02 |
30,83 |
-3,7 |
Yeşil Mercimek |
31,03 |
29,01 |
-6,5 |
Kuru Soğan |
9,50 |
8,86 |
-6,7 |
Mısırözü yağı |
52,30 |
47,76 |
-8,7 |
Patates |
10,74 |
9,71 |
-9,6 |
Elma |
16,39 |
14,03 |
-14,4 |
AY SONU ÜRETİCİ FİYATLARI |
|||
ÜRETİCİ |
Ay Sonu Üretici Fiyatı |
Ay Sonu Üretici Fiyatı |
Değişim |
ÜRÜNLER |
27 Ağustos 2022 |
27 Eylül 2022 |
27 Ağustos 2022/27 Eylül 2022 |
Sivri Biber |
4,14 |
10,33 |
149,5 |
Elma |
2,00 |
4,60 |
130,0 |
Pirinç |
10,00 |
22,50 |
125,0 |
Kuru Üzüm |
14,50 |
26,00 |
79,3 |
Taze Fasulye |
7,75 |
13,10 |
69,0 |
Marul (Adet) |
2,34 |
3,79 |
62,0 |
Kabak |
3,13 |
5,00 |
59,7 |
Domates |
3,43 |
5,30 |
54,5 |
Salatalık |
3,25 |
4,70 |
44,6 |
Patlıcan |
4,50 |
5,86 |
30,2 |
Kuru İncir |
50,00 |
65,00 |
30,0 |
Antep Fıstığı |
125,00 |
145,00 |
16,0 |
Ispanak |
5,50 |
6,33 |
15,1 |
Nohut |
14,57 |
16,42 |
12,7 |
Yumurta |
1,58 |
1,75 |
10,8 |
Yeşil Mercimek |
15,35 |
16,50 |
7,5 |
Zeytinyağı |
58,80 |
62,20 |
5,8 |
Kırmızı Mercimek |
13,31 |
13,84 |
4,0 |
Dana Karkas |
95,22 |
97,91 |
2,8 |
Limon |
6,50 |
6,67 |
2,6 |
Fındık (iç) |
94,00 |
95,00 |
1,1 |
Kuzu Karkas |
93,65 |
94,01 |
0,4 |
Havuç |
4,00 |
3,80 |
-5,0 |
Patates |
4,88 |
4,63 |
-5,1 |
Maydanoz (Adet) |
1,48 |
1,36 |
-8,1 |
Kuru Kayısı |
110,00 |
100,00 |
-9,1 |
Kuru Soğan |
6,13 |
4,75 |
-22,5 |
Yeşil Soğan (Demet) |
5,75 |
3,38 |
-41,2 |