SÜT SEKTÖR TEMSİLCİLERİ’NDEN ORTAK BASIN AÇIKLAMASI


SÜT SEKTÖR TEMSİLCİLERİ’NDEN ORTAK BASIN AÇIKLAMASI

Süt sektöründe yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri konusunda sektör temsilcileri ortak basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasına Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Ş. Şemsi Bayraktar, Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Tevfik Keskin, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Kamil Özcan, Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Ahmet Erken ve Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği Genel Başkanı Sencer Solakoğlu imza koydu.

 
Sektör temsilcilerinin açıklaması ise şöyle;


“Artan girdi maliyetleri süt üreticilerini zorluyor”

“Bilindiği üzere, Ulusal Süt Konseyi (USK)’nin 5 Mayıs 2022 tarihinde yapılan toplantısında 15 Mayıs 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere soğutulmuş çiğ süt tavsiye satış fiyatı (çiğ süt destek primi hariç) 7,50 TL/litre olarak belirlendi.

Konsey yaptığı açıklamada; ‘çiğ süt üretim maliyetinde önemli bir değişiklik olduğunda önümüzdeki süreçte piyasa şartlarına göre tekrar değerlendirme yapılacaktır’ demişti.

Bugün itibariyle bir litre süt sattığında üreticilerimizin eline kesintiler çıktıktan sonra net olarak ortalama 7 lira geçiyor.

Üreticilerimiz, Ulusal Süt konseyi tarafından tavsiye edilen süt fiyatı daha eline geçmeden yeme gelen zamlarla yüzleşmek zorunda kaldı. Bir kilo yemin fiyatı bazı yerlerde 7,6 liraya dayandı. Parite 1’in altına düştü.

Yurtiçi ve yurtdışı hammadde fiyatları arttıkça yem fiyatları arttı.

Üreticinin tek maliyeti yem değildir.

Mazota da zam geldi ve gelmeye devam ediyor. Elektriğe de, işçiye de, nakliyeye de, ilaca da…

Üreticilerimizin artık ne üretme şevki, ne de geleceğe dair umudu kaldı.

Artık üreticilerimiz, ‘sürdürülemez çiğ süt fiyatları ve artan maliyetler nedeniyle sürekli fiyat talep eden’ konumunda olmaktan yoruldu.

Yüksek süt fiyatlarına ulaşmakta zorlanan, sağlıklı ve dengeli beslenememe riskiyle karşı karşıya kalan tüketiciler de halinden pek memnun değil.

Yüksek fiyatlı hayvansal ürünlere ulaşamayan bir halk nasıl sağlıklı nesiller yetiştirecek ve geleceğin Türkiye’sini inşa edecektir?

Gelin sahanın sesine kulak verin. Üreticilerimizi girdiği bu zor şartlardan çıkaracak, onlara yol gösterecek, ışık olacak somut adımları hep birlikte atalım. 

Ülkeye yapılacak en öncelikli ve büyük yatırım, daha fazla kaynağın bu alana kanalize edilmesi olacaktır.

Eskiden kırsalda üretimden kopan insanlar şehirlere göç öder, kendisine orada hayat bulmaya çalışırdı. Artık oralarda da hayat çok pahalı. İnsanların bu hayat pahalılığında yerinde kalmaktan, üretmekten başka çareleri yoktur.

 

“Süt üreticilerimizi çıkmazdan kurtaralım”

Lütfen üreticilerimize sahip çıkalım, onları bu çıkmazdan kurtaralım.

Onun için diyoruz ki;

· Ulusal Süt Konseyi (USK) tavsiye fiyatının belirlediği sürelerde çiğ süt /yem paritesinin 1,5 olması için ya çiğ süt fiyatları artırılmalı ya da yem fiyatları düşürülmeli,

· Kaba ve kesif yemlere gelen zamlara yönelik tedbir alınmalı,

· Diğer maliyet artışlarını durduracak tedbirler hayata geçirilmeli,

· Çiğ süt fiyatları aylık olarak belirlenmeli,

· Üreticiye hayatını devam ettirecek istikrarlı bir gelir elde etmesini sağlayacak piyasa oluşturulmalı,

· Çiğ süte verilen 20 kuruşluk prim desteği hem üreticiyi destekleyecek hem de kayıt dışılığa kaymanın önüne geçirecek seviyeye yani en az 1 lira seviyelerine çıkartılmalı,

· Damızlık hayvanların kesilmesini engelleyecek tedbirler hayata geçirilmeli,

· Tüketiciye uygun fiyattan hayvansal ürün alabilme imkânı sağlanmalı,

· Üreten ve tüketen mutlu Türkiye’nin inşası için etkin politikalar hızlı bir şekilde hayata geçirilmelidir.

 

Ş. Şemsi Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı

Tevfik Keskin, Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı

Kamil Özcan, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı

Ahmet Erken, Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı

Sencer Solakoğlu, Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği Genel Başkanı

ÇKS başvurularında son gün 30 Haziran


ÇKS başvurularında son gün 30 Haziran

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Çiftçilerimizin mağdur olmamaları için ÇKS kaydı yaptırmaları önemli”

-“ÇKS kaydı yaptırmayan çiftçiler; destek, tarım sigortası ve düşük faizli krediden yararlanamıyor”

-“2021 yılında ÇKS’ye kayıt yaptıran çiftçi sayısı 2 milyon 173 bin”

-“Ülkemizde 2021 yılı itibariyle 23,44 milyon hektar alanın 15,16 milyon hektarı ÇKS’ye kayıtlıdır”

 ANKARA- 26.06.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) başvuruları, 30 Haziran 2022 tarihinde sona erecek. ÇKS kaydı yaptırmayan üreticilerimiz, desteklerden yararlanamıyor, tarım sigortası yaptıramıyor ve düşük faizli kredi kullanamıyor” uyarısında bulundu. Bayraktar, çiftçilerimizin mağduriyet yaşamamaları için ÇKS başvurularını son güne bırakmaması gerektiğini de söyledi.

ÇKS kayıt süresinin bitmesine son 1 hafta kaldığını hatırlatan Bayraktar’ın açıklaması şöyle:

“Çiftçilerimizin tarımsal faaliyetini sürdürmesinde katkısı olan destekleri alabilmesi ve diğer avantajlardan faydalanabilmesi için, tarımsal faaliyetin yapıldığı tüm tarım alanlarının ÇKS kaydının yapılması oldukça önemlidir.

ÇKS’ye kayıtlı alan ve çiftçi sayısı yıldan yıla değişmekte ancak son yıllarda azalmaktadır. 2003 yılında 2 milyon 765 bin çiftçi ÇKS kaydı yaptırırken, 2020 yılında 2 milyon 127 bin çiftçi ÇKS kaydı yaptırmıştır. 2003-2020 yılları arasında ÇKS’ye kayıt yaptıran çiftçi sayısında yüzde 23 oranında azalma oldu.

Benzer şekilde 2003 yılında 16,73 milyon hektar iken, 2020 yılında ise 15,18 milyon hektar alan ÇKS kaydına alındı. 2003-2020 yılları arasında ÇKS’ye kayıtlı alan yüzde 9,3 oranında azaldı.

2021 yılında ise ÇKS’ye kayıt yaptıran çiftçi sayısı bir önceki yıla göre yüzde 2,1 oranında artış ile 2 milyon 173 bine ulaştı. Buna rağmen ÇKS’ye kayıtlı alan yüzde 0,1 oranında azalarak 15,16 milyon hektara geriledi.  

Çiftçilerimiz tarımsal üretim faaliyetlerine devam ettikleri halde çeşitli nedenlerle ÇKS kaydı yaptıramıyor. Çiftçilerimizin tarım yaptıkları alana yönelik başvurularını zamanında yapmalarının önemi yanında, tarım yapıldığı halde çeşitli gerekçelerle ÇKS kaydına engel teşkil eden sorunların da çözümlenmesi ve ÇKS kaydı yaptıramayan çiftçilerimizin kayıtlarının yapılması da oldukça önemlidir.

Ülkemizde 2021 yılı itibariyle 23,44 milyon hektar alanın 15,16 milyon hektarı ÇKS’ye kayıtlıdır. ÇKS başvurusunu yapmayan üreticilerimiz yıl içerisinde mazot, kimyevi gübre, yem bitkileri ve prim uygulamaları gibi desteklemelerden yararlanamıyor. Ayrıca düşük faizli kredi kullanamıyor, TMO gibi kurumlara ürün veremiyor, devlet destekli tarım sigortasına başvuramıyor. Bu durumda ülkemizde 8,3 milyon hektar tarım arazisi kayıt altına alınamıyor. Bu alanların bir kısmında üretim devam etse de üretici destekten faydalanamıyor.

Bütün bunların yanında yıl içerisinde yaşanan herhangi bir doğal afet sonucu meydana gelen zarar doğrultusunda kredi borçlarının ertelenmesi uygulamasında veya afet sonrası yapılacak her türlü tarımsal desteklemelerde çiftçilerimizin mağdur olmamaları için ÇKS başvurularını ertelemeden mutlaka yaptırmaları gerekiyor.

2022 yılı ÇKS kaydı başvurusu geçtiğimiz Eylül itibariyle başlamış olup, 30 Haziran 2022 günü mesai bitiminde son bulacaktır. 27 Mayıs 2022 tarihi itibariyle 1 milyon 702 bin çiftçinin 12,83 milyon hektar alan için ÇKS kaydını yaptırdığı görülmektedir. Başvuru süresinin bitmesine bir ay kala gerçekleşen bu rakamlar oldukça yetersizdir.

Çiftçilerimiz son başvuru gününü beklememeli, yaşanabilecek yoğunluğu göz önünde bulundurarak Odalarımızdan alacakları çiftçi belgesi ve diğer belgeler ile Tarım ve Orman bakanlığı il ve ilçe müdürlüklerine bir an önce başvurusunu yapmalıdır.”

Kurbanlık Fiyatları


Kurbanlık Fiyatları

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Kesilecek kurbanlık sayısında geçen yıllara göre en az yüzde 25 oranında azalma olacağını öngörüyoruz”

-“Bu yıl yaklaşık 720 bin büyükbaş, 2 milyon 150 bin küçükbaş, toplamda ise 2 milyon 870 bin kurbanlık hayvan kesileceğini tahmin ediyoruz”

-“Üretici maliyetlerindeki ciddi artışlar bu yıl ki kurbanlık fiyat artışlarında etkili olmuştur”

-“Yüksek girdi fiyatlarına bağlı olarak bu yıl şehirlerde daha az kurbanlık çadır, dolayısıyla daha az kurbanlık göreceğiz”

-“Ülkemizde ortalama fiyatların; hayvan başına büyükbaşta 15 bin ile 60 bin lira, küçükbaşta ise 2 bin lira ile 8 bin lira arasında değişeceği tahmin ediliyor”

-“Canlı ağırlık fiyatının kilogram başına büyükbaş hayvanlarda 50 lira ile 75 lira, küçükbaş hayvanlarda 50 lira ile 80 lira arasında olacağı öngörülüyor”

-“Fiyatlar, geçen yıla göre, büyükbaşta yüzde 107,6, küçükbaşta ise yüzde 90,6 oranında arttı. Ortalama fiyat kilogram başına; büyükbaşta 29 lira 46 kuruştan 61 lira 15 kuruşa, küçükbaşta ise 33 lira 36 kuruştan 63 lira 57 kuruşa çıktı”

-“2022 yılında kurbanlık hayvanlara 25,8 milyar lira ödeneceği tahmin edilmektedir”

-“Dernek ve vakıflar kar amacıyla hareket etmemeli, toplu alımlarda üreticinin hakkını koruyacak fiyat politikası uygulamalıdır”

-“Et ve Süt Kurumu bayram sonrasında elde kalan hayvanları uygun bir fiyata almalıdır”

 Ankara- 23.06.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kurbanlık fiyatlarını değerlendirdiği görüntülü açıklamasında “bu yıl kesilecek kurbanlık sayısında geçen yıllara göre en az yüzde 25 oranında azalma olacağını öngörüyoruz” dedi.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaklaşan Kurban bayramı nedeniyle, kurbanlık satışlarına ve kesimlerine ilişkin detayları paylaştığını hatırlatan Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Hayvancılık işletmelerinden doğrudan yapılan satışlar hariç kurbanlık hayvanlar; hayvan pazarı ve canlı hayvan borsasının yanı sıra Kurban Hizmetleri Komisyonlarınca alınan kararlar doğrultusunda belirlenen kurbanlık hayvan satış yerlerinde ve özel kurbanlık kesimi yapılacak işletmelerden alınıp satılabilecek.

Belirlenen bu yerlerin dışında kurbanlık hayvan alım ve satımlarına müsaade edilmeyecektir. Kurbanlık alacak vatandaşlarımız belirlenen bu yerlerden kurbanlık alacaktır.

Bakanlık tarafından açıklanan en son kesilen kurbanlık hayvan satışları sayısı göz önüne alındığında; ülkemizde yıllık 960 bini büyükbaş, 2 milyon 850 bini küçükbaş olmak üzere toplamda 3 milyon 850 bine yakın hayvan kurbanlık olarak kesiliyor. Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre, kurbanlık satışları ağır ilerliyor. Öte yandan talepte yaşanması muhtemel düşüş üreticilerimizi düşündürüyor. Sahadan aldığımız bilgilere göre, vatandaşlarımızın alım gücünün düşmesi nedeniyle, bu yıl kurbanlık satışlarında en az yüzde 25 civarında azalma olacağını tahmin ediyoruz. Her yıl bayrama yakın bu dönemlerde gerçekleşen satış rakamlarıyla bu yılın rakamları karşılaştırıldığında bu düşüş net olarak görünüyor.

Nakliye ve çadır kiralarının yüksek olmasına bir de alım gücünde yaşanan düşüş eklenince, üreticilerimiz şehir dışında olan hayvan pazarlarına satış için gitmekte tereddüt ediyor. Üreticilerimiz, kurbanlıklarını mümkün olduğunca yerlerinde yani ahırlarda satmaya çalışıyor. Bazı illerimizde, geçtiğimiz yıllarda çadırlara olan yoğun talep nedeniyle kurayla yapılan çadır satışlarında, bu yıl talep düşüklüğünden dolayı kuraya ihtiyaç dahi olmadığını görüyoruz. Bu da bu yıl şehirlerde daha az kurbanlık çadır, dolayısıyla daha az kurbanlık göreceğimiz anlamına geliyor.

Kesilecek kurbanlık sayısında geçen yıllara göre en az yüzde 25 oranında azalma olacağını öngörüyoruz. Bu yıl yaklaşık 720 bin büyükbaş, 2 milyon 150 bin küçükbaş, toplamda ise 2 milyon 870 bin kurbanlık hayvan kesileceğini tahmin ediyoruz.”

 “Üretici maliyetlerindeki ciddi artışlar bu yıl ki kurbanlık fiyat artışlarında etkili olmuştur”

“Yem, elektrik, işçilik, veteriner ilaç, nakliye gibi girdilerde bu yıl çok önemli yükselişler oldu. Dolayısıyla kurbanlık fiyatları da geçen yıllara göre arttı. Üreticilerimizin kullandıkları elektriğin kilovatı geçen yıl 90,63 kuruş iken bu yıl yüzde 129,4 artışla 207,94 kuruşa yükseldi. Üreticilerimizin çalıştırdıkları bir işçiye ödedikleri brüt asgari ücret geçen yıl 3 bin 577 lira iken bu yıl yüzde 39,9 artışla 5 bin 4 kuruşa yükseldi.

Öte yandan, üreticilerimizin geçen yıl tonu 2 bin 621 liraya aldıkları arpa, bu yıl yüzde 152,8 artışla 6 bin 625 liraya, 2 bin liraya aldıkları buğday kepeği, yüzde 175 artışla 5 bin 500 liraya, 860 liraya aldıkları saman, yüzde 116,6 artışla bin 863 liraya, 2 bin 619 liraya aldıkları besi yemi, yüzde 148,6 artışla 6 bin 512 liraya yükseldi.

Geçen yıl mazotun litresine 7 lira 34 kuruş ödeyen üreticilerimiz bu yıl 30 lira 8 kuruş ödemek zorunda kaldı. Yani litre fiyatında yüzde 309,8’lik artış yaşandı. Mazot fiyatlarındaki artış hayvan nakillerini de etkiledi. Geçen yıl Kars ilinden; Ankara’ya 9 bin liraya giden nakliye aracı bu yıl 25 bin liraya, İstanbul’a 12 bin liraya giden araç 35 bin liraya, Bursa ve İzmir’e 12 bin 500 liraya giden araç 35 bin liraya gidiyor. Yani nakliye ücretleri bir yılda yüzde 178 ile yüzde 191 arası oranlarda arttı. Bu durum son satış noktasında kurbanlık fiyatlarını da doğal olarak artırdı.

Örneğin üreticilerimiz yetiştirme sürecinde artan maliyetlerin yanı sıra 20-25 hayvanını İstanbul’a taşıyıp, satmak istediğinde; 30-35 bin lirası nakliye, 40 bin lirası çadır kirası, Çoban ve kişisel bakımları da dâhil toplamda yaklaşık 100-110 bin lira masraf yapmak zorunda kalıyor.”

 -Ülke Geneli Kurbanlık Hayvan Fiyatları

“Kurbanlık fiyatları ve satış şekli illere göre farklılık gösteriyor. Kimi yerlerde canlı ağırlık (baskül) ve et (karkas) fiyatı üzerinden, kimi yerlerde ise canlı hayvan (kabala) üzerinden pazarlık yöntemiyle ya da hisseli olarak satışlar yapılıyor. Son zamanlarda özellikle büyükşehirlerde kesim fiyatı da hayvan satış fiyatına dâhil ediliyor. Kurbanlık hayvan fiyatları; illere, canlı ağırlığa, ırkına (yerli-kültür) ve büyükbaşta inek, düve, tosun, küçükbaşta koyun, koç, keçi olmasına göre farklılık gösteriyor.

Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre; ülkemizde ortalama fiyatların; hayvan başına büyükbaşta 15 bin ile 60 bin lira, küçükbaşta ise 2 bin lira ile 8 bin lira arasında değişeceği tahmin ediliyor.

Canlı ağırlık fiyatının da kilogram başına büyükbaş hayvanlarda 50 lira ile 75 lira, küçükbaş hayvanlarda 50 lira ile 80 lira arasında olacağı öngörülüyor. Bu fiyatlar bayram yaklaştıkça talebe göre de değişebilecektir.

Ülke ortalamasına bakıldığında, büyükbaş hayvanların canlı kilogram fiyatı 61 lira 15 kuruş, küçükbaş canlı kilogram fiyatları ise 63 lira 57 kuruş olarak tespit edildi.

Fiyatlar, geçen yıla göre, büyükbaşta yüzde 107,6, küçükbaşta ise yüzde 90,6 oranında arttı. Ortalama fiyat kilogram başına; büyükbaşta 29 lira 46 kuruştan 61 lira 15 kuruşa, küçükbaşta ise 33 lira 36 kuruştan 63 lira 57 kuruşa çıktı.

Canlı kilogram olarak büyükbaş hayvan fiyatları, satışların en fazla olduğu üç büyük ilimizde; İstanbul’un Avrupa yakasında 65 lira ile 75 lira, Anadolu yakasında 60 lira ile 75 lira, Ankara’da 55 lira ile 65 lira, İzmir’de 55 lira ile 70 lira arasında değişiyor.

Küçükbaş hayvan fiyatları ise canlı kilogram olarak; İstanbul’un Avrupa yakasında 60 lira ile 75 lira, Anadolu yakasında 60 lira ile 80 lira, Ankara’da 60 lira ile 65 lira, İzmir’de 60 lira ile 70 lira arasında değişiyor.

Bazı illerde büyükbaş hayvanlarda hisseli satışlar da yapılıyor. Hisse fiyatları illere göre değişmekle birlikte 4 bin lira ile 8 bin lira arasında değişiyor. Bazı illerimizde hisseli satışlarda kişi başına düşen hisse bedelleri ise şöyle değişiyor;

Fiyatlar İstanbul’da 5 bin lira ile 7 bin lira, Ankara’da 5 bin lira ile 6 bin lira, İzmir’de 5 bin lira ile 7 bin lira, Konya’da 6 bin lira ile 7 bin lira, İzmit’te 5 bin lira ile 6 bin lira, Balıkesir’de 5 bin 500 lira ile 8 bin lira, Sakarya’da 4 bin lira ile 6 bin lira, Karaman’da 6 bin lira ile 7 bin lira, Kayseri’de 4 bin 500 lira ile 6 bin lira, Yozgat’ta 5 bin lira ile 8 bin lira ve Sivas’ta 5 bin lira ile 7 bin lira arasında değişiyor.”

  -Vakıf ve Derneklerin Vekâlet Ücretleri

“Kurban Bayramı döneminde birçok dernek ve vakıf, hayır işlemeyi düşünen vatandaşlarımızın verdiği vekâletle onlar adına kurban kesmek için faaliyet içine giriyor. Dernek ve vakıflara yatırılan paraların kurban kesiminde kullanılması ve bunların iyi bir şekilde denetlenmesi çok önemlidir.

Vekâleten kurban kesmeyi taahhüt eden bu kuruluşların, bu dönemde ne kadar hayvanı nereden aldığı, hangi şartlarda ve nerelerde ne kadar kurbanlık kestiği, vekâleti veren kurban sahibinin vekâletinin yerine getirilip getirilmediği yetkili kurumlar tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir. Aksi takdirde hem hayır işlemeyi düşünen vatandaşlarımızın hem de üreticilerimizin mağduriyeti söz konusu olabilir

Ayrıca dernek ve vakıflar kar amacıyla hareket etmemeli, toplu alımlarda üreticinin hakkını koruyacak fiyat politikası uygulamalıdır.”

 “Kurban bayramı ciddi ekonomik hareketliliğin olduğu bir dönemdir”

“Kurban bayramı için milyonlarca hayvan besiye alınıyor, uzun süre besleniyor ve 4 gün gibi kısa bir sürede de kesiliyor. Bu süreç ekonomik olarak ciddi bir hareketlenmeye yol açıyor. Beslenme amaçlı hayvan alımları ve beslenen kurbanlıkların satışları için ödenen para, yem, veteriner hizmetleri, hayvanların satış merkezlerine nakilleri, satış yeri kiraları, kişisel masraflar, kasap kesim ücretleri ve derilerin satılmasına kadar birçok ticari faaliyet bu dönemde yapılmakta ve bütün bunlar da ekonomik anlamda büyük meblağlara ulaşıyor.” 

 “2022 yılında kurbanlık hayvanlara 25,8 milyar lira ödeneceği tahmin edilmektedir”

“Ortalama 400 kilogram canlı ağırlığa sahip büyükbaş hayvanın canlı kilosunun 61,15 lira civarında satılacağı düşünülüyor. Bu durumda bayram süresince kesilecek yaklaşık 720 bin büyükbaş hayvana ödenecek para 17 milyar 611 milyon 200 bin lirayı bulacaktır.

Bir küçükbaş hayvanın ortalama 3 bin 800 liradan satılacağı tahminiyle, kesilecek yaklaşık 2 milyon 150 bin küçükbaş hayvana ödenecek paranın ise  8 milyar 170 milyon lira olacağı tahmin ediliyor. Halkımızın toplamda kesilecek 2,9 milyona yakın kurbanlık için 25,8 milyar liraya yakın para ödeyeceği öngörülüyor.”

 “Ekonomiye kazandırılacak tahmini deri değeri 241,6 milyon liradır”

“Standartlara uygun kesilmiş ve tuzlanmış yaş koyun derisinin âdeti yaklaşık 20 liraya satılıyor. Tahmini olarak 2 milyon 150 bin küçükbaş hayvan kesileceği hesap edildiğinde küçükbaş hayvanların derilerinin ekonomik değeri yaklaşık olarak 43 milyon lirayı bulacaktır.

Ayrıca 400 kilogramlık bir sığırdan ortalama 30 kilogram deri çıkıyor. Standartlara uygun elde edilmiş, tuzlanmış sığır derisinin kilosunun 9 lira olduğu göz önüne alındığında, kesilecek 720 bin büyükbaş hayvandan elde edilecek derinin değeri ise 259 milyon 200 bin liraya ulaşacak.

Toplam olarak kurbanlıklardan standartlara uyulursa yaklaşık 302 milyon 200 bin liralık deri geliri elde edilecektir. Fakat kurbanlıklar çoğu yerde ehil olmayan kişiler tarafından kesildiği için deride ciddi olarak ekonomik kayıp oluşuyor. Bu kaybın yüzde 20’ler civarında olduğu ve toplam kaybın 60,4 milyon lirayı bulduğu tahmin ediliyor.

Buna göre, kayıplarda göz önüne alındığında, Kurban Bayramında ekonomiye kazandırılacak tahmini deri değerinin 241 milyon 600 bin lira civarında olması bekleniyor.

Ziraat Odalarımızdan gelen bilgilere göre, son yıllarda özellikle küçükbaş hayvan derilerini kimse almamakta, bu deriler mecburen çöpe atılmaktadır. Bu ülkemiz açısından önemli bir kayıptır. Yetkililerin bu konuya eğilmesi, ekonomik kaybın önüne geçecek tedbirleri almasını bekliyoruz.”

 “Hayvan pazar yerlerindeki yüksek çadır kiraları hala önemli bir sorundur”

“Kurbanlık satmak isteyen üreticilerimiz, büyükşehirlerde her ilçede farklı olmak üzere satış yerlerine çadır kirası ödüyor. Fiyatlar illere ve ilçelere göre farklılık gösteriyor. Buralardan yüksek ücretler alınmaması yönünde belediyelere her yıl uyarılarda bulunmamıza rağmen, ne yazık ki bu yıl da ciddi paralar alınıyor.

Kurban satıcıları 15 gün olarak kaldıkları süre içinde; Ankara’da 6 bin 500 lira ile 8 bin lira, İstanbul’da 10 bin lira ile 40 bin lira, İzmir’de 8 bin lira ile 12 bin lira, Bursa’da ise 8 bin lira ise 60 bin lira civarında çadır kirası ödüyorlar.

Satış yerleriyle ilgili olarak belediye başkanları mümkünse buralardan ücret almasınlar. Eğer bu mümkün değilse uygun fiyattan kiralasınlar. Buralar sadece üreticilerimizin kullandıkları yerler olarak değil, kendilerine oy veren vatandaşların da hizmet aldıkları yerler olarak görülmelidir. Bu maliyet ne kadar düşerse vatandaşın kesesine de o kadar olumlu etki edecektir.”

 “Kasaplara ödenen tahmini para 898,7 milyon lirayı bulacaktır”

“Kurban bayramları son yıllarda kasaplar için önemli bir gelir kapısı oldu. Kasaplar, hayvanları kesme, yüzme, parçalama gibi işler için yaptıkları işe göre farklı bir ücret almaktadır. Kimileri sadece kesip dörde bölmekte, kimileri ise detaylı parçalamaktadır. Ücretler de buna göre değişmektedir.

Kasaplar büyükbaş hayvanda sadece kesip, derisini yüzüp, dörde bölmek için bin lira ile 2 bin 500 lira arası, detaylı parçalamak için ise 3 bin-3 bin 500 lira arası, küçükbaşta ise 200 lira ile 300 lira arası ücret talep ediyor.

Büyükbaş hayvanlarının ortalama yarısının kasaplar tarafından yaklaşık bin 750 lira ücret mukabilinde kesileceği tahminiyle, 360 bin büyükbaş hayvan için kasaplara ödenecek tutar 630 milyon lirayı bulacaktır.

Aynı şekilde küçükbaş hayvanların yarısının kasaplar tarafından ortalama 250 lira ücret karşılığında kesileceği hesabıyla 1 milyon 75 bin küçükbaş hayvan için kasaplara ödenecek tutar 268 milyon 750 bin lirayı bulacaktır. Buna göre, kasaplara ödenecek bedel tahmini olarak toplamda 898 milyon 750 bin lira olacaktır. 

Bunların yanı sıra kelle, işkembe, bağırsak gibi sakatatlar kurban kesenler tarafından çoğunlukla alınmıyor. Kesim yerlerinde bırakılıyor veya toplayıcılara veriliyor. Bu da ciddi bir ekonomik değer oluşturuyor.”

 -Beklentilerimiz

“Vatandaşlarımızın bu yıl alım gücü oldukça düştü. Bu da kurbanlıklara olan talebi azalttı.

Emeklilere verilen bayram ikramiyesinde yapılacak ciddi iyileştirme satışları hareketlendirecektir.

Vakıflar, dernekler, marketler ve bireysel gerçekleşen kurbanlık hayvan satışı, hayvan pazarları, hayvan kesimleri, hayvanın derisi, nakliyesi derken birçok ekonomik faaliyet 4 günlük süreçte gerçekleşecektir. Bu durum yasal bir çerçeveye oturtulmalıdır.

Bugün kurbanlık piyasası milyarlarca liranın döndüğü bir faaliyet alanı haline gelmiştir.

Ayrıca vakıf ve derneklerin yurtdışı fiyatlarını ülke içi fiyatlarına göre daha düşük tutması birçok vatandaşın ucuz diye oralara yönelmesine neden oluyor. Bu da iç pazar satışlarını olumsuz etkiliyor. Buna yönelik ciddi düzenleme yapılmalıdır.

Hükümetimiz yoğun emek sarf edilen ve böylesi yüksek meblağların döndüğü bir faaliyet alanını yasal çerçeveye oturtmalıdır.

Bu kapsamda hazırlanacak ‘kurbanlık ticaretinin düzenlenmesi’ mevzuatıyla: İl/ilçe düzeyinde kurulacak, içerisinde Ziraat Odası, Ticaret Borsaları, Üretici Örgütleri, Tarım ve Orman Bakanlığı il/ilçe müdürlükleri ve ilgili diğer paydaşların olduğu komisyonlar kanalıyla, üretici maliyetlerini dikkate alarak bir ‘taban fiyat’ belirlenmeli, toplu alım yapacak vakıf, dernek ve marketlerin bu fiyatın altında alım yapması engellenmelidir.

Vakıf ve dernekler kesim öncesi belirledikleri alım miktarlarını bakanlığa bildirmeli, ne kadar hayvanı nereden, kaç liraya aldığını, hayvan küpesi kayıtlarıyla vekaleti nasıl paylaştırdığını, elde edilen etleri nerelerde nasıl dağıttığını belgelemesi istenmeli, kasapların kurbanlık kesim ücretleri bu komisyon kanalıyla belirlenmeli ve ücrete uyumun sağlanması denetlenmeli, vakıf ve derneklerin yurtiçi/yurt dışı olarak tek fiyat belirlemesi sağlanmalı, kurbanlık hayvan pazarlarındaki çadırların düşük ücrete kiralanması sağlanmalı, kurbanlık hayvan nakillerinde üreticilere nakliye desteği sağlanmalıdır.”

  “Et ve Süt Kurumu bayram sonrasında elde kalan hayvanları uygun bir fiyata almalıdır”

“Öte yandan üreticilerimiz, satışların geçen yıla göre yavaş seyrettiğini ifade ediyor. Temennimiz talebin canlanarak satışlarda beklenilen hızın yakalanması, üreticilerimizin hayvanlarının tamamını uygun fiyata satarak emeklerinin karşılığını almasıdır.

Satışların beklendiği gibi gerçekleşmemesi durumunda bayram döneminde satılamayan hayvanlar, Et ve Süt Kurumu tarafından üreticilerimizin yaptığı ek masraflar da dikkate alınarak uygun bir fiyata satın alınmalıdır. Bu kurbanlık yetiştiriciliğinde sürdürülebilirlik açısından çok önemlidir.” 

TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı


TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı

Ankara- 17.06.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleştirildi.

Toplantıda Yönetim Kurulu Üyeleri, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a, bölgelerindeki çiftçilerin sorunlarını iletti, yapılması gerekenler görüşüldü.

Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü


Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü

 

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Dünyada 250 milyondan fazla insan doğrudan çölleşme ve kuraklıktan etkileniyor”

-“Dünyada 4 milyar hektardan fazla arazi çölleşme tehdidi altında”

-“Arazi bozunumu çölleşmeye yol açıyor”

-“Her geçen gün artan nüfus doğal kaynaklara talebi artırmakta ve çölleşmeye neden olmaktadır”

-“Türkiye kuraklıktan oldukça etkilenen ülkelerden birisidir”

-“2021 yılında 52 ilimizin üreticileri kuraklığa bağlı zararlar yaşadı”

-“Türkiye’deki tarım alanlarında çölleşme hassasiyeti yüksek derecededir”

“Tahminler, kuraklığın 2050 yılına kadar dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlasını etkileyebileceği doğrultusundadır”

 

Ankara- 17.06.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü dolayısıyla açıklama yaptı.

 

“Dünyada 250 milyondan fazla insan doğrudan çölleşme ve kuraklıktan etkileniyor. 4 milyar hektardan fazla arazi çölleşme tehdidi altındadır. Arazi bozunumu 1,5 milyar insanın sağlığını ve yaşamını doğrudan etkiliyor” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“İnsanın toprağı kullanma uygulamaları çölleşmeyi etkiliyor. Toprağın bozulmasının etkisiyle oluşan çölleşme, geçimini topraktan sağlayan çiftçilerimizi sürecin kurbanı haline getiriyor. Kısacası toprağın bozunumu ve çölleşme toplumsal bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.

 Fiziksel, kimyasal, biyolojik, siyasi, kültürel ve ekonomik hususların neden olduğu arazi bozulması sonucu oluşan çölleşme, ulusal ve uluslararası düzeyde kamu güvenliğini tehlikeye soktu. Bu kapsamda 17 Haziran 1994 yılında Paris’te Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi yürürlüğe girdi. 1994 yılından bugüne kadar ülkemiz de dâhil olmak üzere 196 ülke bu sözleşmeye taraf oldu.

Sözleşmenin kabul edilmesinden bu yana her yıl, ülkemizde ve dünyada çölleşmeyle mücadelenin önemine dikkat çekmek amacıyla ‘Çölleşme ve Kuraklık Günü’ etkinlikleri düzenleniyor. Bu yıl İspanya’nın ev sahipliğinde yapılacak etkinlikler ‘birlikte kuraklığın üstesinden gelmek’ teması ile kutlanıyor. Bu temada kuraklığın sadece yağış yokluğunda değil, daha sıklıkla toprak bozunumu ve iklim değişikliğiyle meydana geldiği, çölleşmenin yıkıcı etkisinden insanları ve doğayı kurtarmak amacıyla geleceği kurak olmayan bir toprağa hazırlama vurgusu yapılıyor. Etkinlikte, kuraklığın, doğayla birlikte insan faaliyetlerinden meydana geldiği fakat ülkelerin samimiyet, çalışma ve dayanışmayla kuraklığın üstesinden gelmek için çabalaması, bu konuda herkesin üzerine düşeni yapması gerektiği vurgulanacak. 

Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesine (UNCCD) göre, dünyada 250 milyondan fazla insan doğrudan çölleşme ve kuraklıktan etkileniyor. 4 milyar hektardan fazla arazi çölleşme tehdidi altındadır. Ayrıca arazi bozunumu 1,5 milyar insanın sağlığını ve yaşamını doğrudan etkiliyor. Dünyada arazi bozunumu ve çölleşmenin ekonomiye verdiği yıllık zarar ise 490 milyar dolardır ve arazi bozulması ile mücadele faaliyetlerinin maliyetinin çok üstündedir.

Sekiz milyara yaklaşan dünya nüfusunu beslemek için verimli topraklara ihtiyacımız var. Maalesef dünya genelinde şu anda 2 milyara yakın insan şiddetli gıda güvensizliği altında yaşıyor ve güvenli, besleyici, yeterli gıdaya düzenli erişimi yok. Eskiden verimli olan araziler günümüzde yaygın şekilde bozuldu. Arazi bozunumundaki eğilimlerin bu şekilde devam etmesi halinde 2030’da dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10’u aç kalacaktır.”

 

“Her geçen gün artan nüfus doğal kaynaklara talebi artırmakta ve çölleşmeye neden olmaktadır”

Ülkemizde tabii çöl bulunmadığını ancak coğrafi konum, iklim, topografya ve toprak şartları göz önüne alındığında ülkenin arazi tahribatına ve kuraklığa karşı hassasiyetinin arttığını belirten Bayraktar, “Bu durum çölleşme ve kuraklıktan en fazla etkilenen ülkeler arasında yer almamıza sebep olmaktadır. Ülkemizdeki çölleşmenin başlıca sebepleri toprak erozyonu, hatalı tarım uygulamaları ve arazi kullanımı, hatalı sulama teknikleri sonucu tuzlanma, bitkilerin yetişmesini engelleyen tuzlu, jipsli ve aşırı alkali reaksiyon gösteren ana materyaller, ormansızlaşma, aşırı otlatma ve üst toprağın kirlenmesi olarak bilinmektedir. Ayrıca her geçen gün artan nüfus doğal kaynaklara talebi artırmakta ve çölleşmeye neden olmaktadır” dedi.

 

“Türkiye kuraklıktan oldukça etkilenen ülkelerden birisidir”

“Yapılan projeksiyonlar da Akdeniz iklim kuşağında yer alan ülkemizin iklim değişiklikleri sonucunda oluşan kuraklıktan önemli ölçüde etkilediği görülüyor. 2007, 2014 ve 2021 yıllarında doruğa çıkan kuraklıktan dolayı Türkiye bitkisel üretimde önemli düşüşler yaşamış, hayvansal üretim de bundan etkilenmiştir. Her yıl kısmi kuraklıkların yaşandığı ülkemizde 2021 yılında 52 ilimizin üreticileri kuraklığa bağlı zararlar yaşadı. Kuraklığın etkilerini hafifletmek için gerekli çalışmaların yapılması, tarım ve tarıma dayalı tüm sektörlerin bu konuda çaba göstermesi gerekiyor. Çünkü iklim değişikliği hala sürüyor ve tüm alanlarda varlığını hissettiriyor.”

 

“Türkiye’deki tarım alanlarında çölleşme hassasiyeti yüksek derecededir”

Bayraktar, Türkiye Çölleşme Hassasiyet Haritası arazi kullanım durumuna göre incelendiğinde elde edilen verileri paylaştı:

“Türkiye’deki orman alanlarının yalnızca yüzde 0,36’sı yüksek çölleşme hassasiyetindeyken, yüzde 30,79’u orta ve yüzde 68,86’sı düşük düzeyde çölleşme hassasiyetindedir.

Türkiye’deki tarım alanlarında çölleşme hassasiyeti daha yüksek derecede olup; tarım alanlarının yüzde 26,25’i yüksek, yüzde 64,77’ si orta ve yüzde 8,98’i ise düşük derecede çölleşme hassasiyeti göstermektedir.

Mera alanlarının ise yüzde 34,56’sı yüksek, yüzde 52,45’i orta ve yüzde 12,99’u düşük çölleşme hassasiyetindedir.

Türkiye’de toplam 642 milyon ton toprak her yıl su erozyonu nedeniyle yer değiştirmektedir. Yani bir hektarda her yıl 8,24 ton toprağımız erozyona uğramaktadır. Yaklaşık 24 milyon hektara yayılmış ormanlarımızda takribi 29 milyon ton toprak yer değiştirmektedir ve diğer bir ifadeyle orman arazilerinde hektarda yıllık erozyon miktarı 1,23 tondur.

29,5 milyon hektar olan tarım arazilerinde meydana gelen toplam yıllık erozyon 246,6 milyon tondur. Tarım arazilerinde hektarda 8,36 ton toprak her yıl erozyona uğruyor.

Verimli tarım arazilerimiz genellikle düz ve düze yakın eğimlere sahip alüviyal ovalarda ve nehir sekilerinde yer alıyor. Bu alanlarımızda genellikle çok hafif erozyon meydana geliyor. Toplam 18,8 milyon hektar olan mera arazilerinde toplam yıllık 347,6 milyon ton toprak erozyona uğratıyor. Hektarda ise 18,6 milyon ton toprak kaybı mera ekosistemlerinde görülüyor.”

 

“Tahminler, kuraklığın 2050 yılına kadar dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlasını etkileyebileceği doğrultusundadır”

Kuraklığın maliyetli, zararlı ve etkilerinin yaygın olduğunu belirten Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Kuraklık, yerleşim olan tüm kıtalardaki hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri etkiliyor. Tahminler, kuraklığın 2050 yılına kadar dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlasını etkileyebileceği doğrultusundadır. Sağlıklı arazi ve ekosistemlerin, tatlı su için uzun süreli doğal depolama alanı sunacağı unutulmamalıdır.

Su kıtlığı, iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklıklar nedeniyle artarken, milyarlarca insan geçici veya kalıcı su stresiyle karşı karşıyadır. Dünyanın sulanan alanlarının neredeyse dörtte üçü ve büyük şehirlerin yarısı periyodik olarak su kıtlığı yaşıyor. Bizim de ülke olarak önlemimizi almamız şart.

Araziyi daha iyi yönetmek ve arazi iyileştirme çabalarını büyük ölçüde artırmak, bitkisel üretimde kuraklığa dayanıklı çeşitleri geliştirmek ve toplumların ihtiyaç duydukları suya erişimini sağlamaya yardımcı olmak çok önemlidir.

Tarım, orman ve mera arazilerinin doğal veya insan faaliyetleri sonucunda yok olmasını önlemek ve ekosistem işlevleriyle sürekli üretken kalmasını sağlamak için, idari, kültürel, bitkisel ve mühendislik önlemlerini kapsayan toprak koruma proje ve programları uygulanmalı, çeşitlendirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.

Toprakta biyolojik canlılığının yeniden inşası ve fiziksel olarak toprağın farklı süreçlerle taşınmasının önüne geçilmesi veya diğer bir deyişle yerinde tutulması amacıyla, toprak-su korumalı arazi yönetim ve kullanım sistemlerinin özendirilmesi gerekiyor.

Tarımsal sulamada gelinen nokta, özellikle yoğun tarımın yapıldığı bölgelerimizde, ‘deniz bitti, kara göründü’ demeye fazla bir zamanımızın kalmadığını bütün açıklığıyla gösteriyor.

Kendimizin ve neslimizin geleceğini kurtarmak için bilimin ve aklın gerektirdiği çözümleri süratle uygulamalıyız. Bunu yaparken de ülkemizin tamamına yarayacak ortak çıkarlardan başka bir kaygıya yer verilmemelidir.

Tarım sektörüyle yakından ilgili ve aynı zamanda yetki ve sorumluluğu olan politikacılara ve yöneticilere önemli görevler düşüyor. Tarımda çözüm bekleyen pek çok sektörel sorundan bir bölümü hiç kuşkusuz kuraklık, çölleşme ve sulamayla bağlantılıdır. Çünkü iklim değişikliği denen acı gerçeğin etkisiyle sürekli bir hale dönüşen kuraklığın devamında çoraklık, çölleşme ve kıtlık kaçınılmaz bir sondur.

Kuraklığın yakıcı etkilerini asgariye indirmek için adeta bir savaş seferberliği bilinciyle hareket edilmezse sonuçları da çok ağır olacaktır. Bu nedenle, üreticisi, tüketicisi, kamu sektörü, özel sektörü, yöneticisi, çalışanı, mühendisi, işçisi, öğretmeni, öğrencisi, kısacası toplumun bütün kesimleri olarak kuraklığı ve dolayısıyla onun acıklı sonu olan çölleşmeyi ciddiye alarak alınması gereken tüm önlemleri acilen almak zorundayız.”

Bayraktar, “Her geçen yıl artarak devam eden arazi bozunumunu önlemek ve toprağı korumak için küresel boyutta önlemler alınması gerektiğini hatırlatarak, 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde farkındalığın daha da artmasını diliyorum” dedi.

Toprak Bayramı


Toprak Bayramı

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Ülkemizde toplam arazi miktarı 1990-2020 döneminde 27,9 milyon hektardan 23,1 milyon hektara geriledi. Yani 30 yıllık bir süreçte 4,8 milyon hektar tarım arazisini kaybettik.

-“Ülkemizde 23,1 milyon hektar alanın 15,2 milyon hektarı ÇKS’ye kayıtlıdır”

-“Ülkemizde tarım yapılabildiği halde nadasa bırakılan 3,2 milyon hektar nadas alanı ve 2,9 milyon hektar atıl tarım arazisi ile yaklaşık 6 milyon hektar tarım alanında üretim yapılmamıştır”

-“Dünyada ve ülkemizde gıda fiyatlarının hızla arttığı bir dönemde ülkemizin topraklarını boş bırakma lüksü yoktur”

-“Stratejik ürünlerimizden buğdayın 2021 yılında ekim alanı 6,7 milyon hektardır. Biz buğdayın ekim alanına yakın bir alanda ülke olarak üretim yapamıyoruz”

-“Bunu başarabilirsek, 2021 yılında yapılan toplam 8,1 milyon ton buğday ithalatına ihtiyaç duymak bir yana ihracat yaparak tarımın ülke ekonomisine katkısını artırabiliriz”

-“Buğday üreticisinin meyve ve sebze üretimine yönelmesi, gelecekte buğday üretimi için en büyük tehditlerden birini oluşturacaktır”

-“2021 yılı itibariyle toplam alanı 9 milyon hektara ulaşan 376 adet ova tarımsal sit alanı olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmıştır. Bunu toprağı korumak adına atılmış, önemli bir adım olarak görüyor ve destekliyoruz”

Verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurmamalıyız”

-“Bu topraklar evlatlarımıza bırakacağımız en değerli miras olacaktır”

Ankara- 12.06.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin artması, temel gıda ürünlerinde dünyada söz sahibi olan Rusya ve Ukrayna’da yaşanan savaş, 2 yıldır süren pandemi süreci, birçok ülkede yaşanan ekonomik kriz gibi sorunlar dünyada gıdaya ulaşım sürecinde tedirginlik oluşturmaktadır. Tüm bunların sonucunda gıda krizi veya gıda da kıtlık beklentileri de her geçen gün daha fazla konuşulur hale gelmiştir. Gıda dediğimizde ise olmazsa olmazımız topraktır.

Toprak, kimileri için üzerine onlarca kat bina inşa edilebilir bir arsa, kimileri için bir yerden bir yere en kısa sürede üzerinde ulaşım sağlanan kara parçası, kimilerine göre de dededen kalma tapularla zenginliktir. İnsanlığın gıdaya ulaşımını sağlayan toprak, çiftçilerimiz için ise en değerli varlıktır. Toprak, çiftçilerin geçimini sağladığı, üzerinde üretimini sürdürdüğü ekmek teknesidir. Elbette hepsinin ötesinde bu ülkeye gönülden bağlı olan herkesin canından aziz bilip vatanım dediği toprağımız bizler için daima mukaddestir ve öyle kalacaktır” dedi.

Bayraktar, Toprak Bayramının 77’inci yılı nedeniyle yaptığı görüntülü basın açıklamasında, “Ülkemizde toprağın üreticilerimiz açısından taşıdığı önem dikkate alınarak ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’ 11 Haziran 1945 yılında kabul edilmiştir. Bu kanunla, toprağı olmayan ya da yetersiz olan çiftçilerin aileleriyle birlikte geçimlerini sağlayacak ve iş güçlerini değerlendirecek ölçüde toprak edinmeleri amaçlanmıştır. Toprağın önemini vurgulamak amacıyla aynı yıl 4760 sayılı ‘Toprak Bayramı Kanunu’ çıkarılmıştır. Bu kanunla birlikte her yıl Topraklandırma Kanunu’nun kabul edildiği 11 Haziran tarihini takip eden ilk pazar günü ‘Toprak Bayramı’ olarak kutlanmaktadır” bilgisini paylaştı.

“30 yıllık bir süreçte 4,8 milyon hektar tarım arazisini kaybettik”

Gıdaya erişimde toprağın en önemli değer olduğuna dikkat çeken Bayraktar, “Toprağa ve toprakta üretim yapan çiftçiye yeteri kadar değer verilmemektedir. Ülkemizde tarım arazileri yıldan yıla azalıyor, kırsalda genç nüfus azalıyor, maliyetler nedeniyle çiftçi üretmekte isteksiz davranıyor. Sonuç olarak son yıllarda Toprak Bayramı bayram coşkusu ile kutlanamıyor. Ülkemizde topraklar yeteri kadar korunamıyor” diyerek şöyle devam etti:

“Topraklarımızın tuzluluk, çoraklaşma, yanlış kullanım gibi nedenlerle kalitesi bozulmakta ve diğer taraftan da erozyon, amaç dışı kullanım ile de topraklarımız kaybedilmektedir. Ayrıca, tarım arazilerimizin küçük, parçalı, dağınık, çok hisseli olması ve sulama imkânlarının halen yetersizliği ile verimli kullanımı da sağlanamamaktadır. Nitekim yüzölçümü 78,35 milyon hektar olan Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkilerle beraber toplam arazi miktarı 1990-2020 döneminde 27,9 milyon hektardan 23,1 milyon hektara geriledi. Yani 30 yıllık bir süreçte 4,8 milyon hektar tarım arazisini kaybettik.

Ülkemizde en fazla tarım arazisine sahip olan Konya ilinde, son 10 yılda tarım alanları yüzde 10,5 azalmıştır. Aynı dönemde tarım arazilerinin en fazla olduğu illerimizden sırasıyla Şanlıurfa’da yüzde 16,6, Sivas’ta yüzde 17,8, Yozgat’ta yüzde 15,7, Çorum’da yüzde 12,5, Adana’da yüzde 12,4, Mersin’de yüzde 13,1, Kırşehir’de yüzde 17,6, Mardin’de yüzde 12,9, Edirne ilinde yüzde 14,0, Malatya’da yüzde 11,9, Muş’ta yüzde 12,3, Hatay’da yüzde 16,9 ve Kastamonu’da yüzde 13,4 oranında azalma gerçekleşmiştir.”

“Ülkemizde 23,1 milyon hektar alanın 15,2 milyon hektarı ÇKS’ye kayıtlıdır”

Bayraktar “Ülkemizde 23,1 milyon hektar alanın 15,2 milyon hektarı ÇKS’ye kayıtlıdır. ÇKS’ye kayıtlı alanda üretim yapan çiftçiler tarımsal desteklerden faydalanabilmektedir. Bu durumda ülkemizde 8 milyon hektar tarım arazisi kayıt altına alınamamakta, bu alanların bir kısmında üretim devam etse de üretici destek alamamaktadır” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“ÇKS’ye kaydolamayan 8 milyon hektar tarım alanı; intikali yapılamamış, hissedarlar arasındaki sorunlar veya arazilerin çok küçük olması nedeniyle işlense de ÇKS’ye kaydettirilmeyen, atıl tarım alanları ve ecrimisil ile işlenen hazine arazilerinden oluşmaktadır. Bu alanlarda üretim yapan çiftçi yüksek üretim maliyetleri karşısında destek de alamayınca üretimden vazgeçmek durumunda kalmaktadır.

 ÇKS’ye kaydolamayan 8 milyon hektar alanın 2,9 milyon hektarı atıl tarım alanıdır. Bu durumda ülkemizde tarım yapılabildiği halde nadasa bırakılan 3,2 milyon hektar nadas alanı ve 2,9 milyon hektar atıl tarım arazisi ile yaklaşık 6 milyon hektar tarım alanında üretim yapılmamıştır.”

“Dünyada ve ülkemizde gıda fiyatlarının hızla arttığı bir dönemde ülkemizin topraklarını boş bırakma lüksü yoktur”

“Dünyada ve ülkemizde gıda fiyatlarının hızla arttığı bir dönemde ülkemizin topraklarını boş bırakma lüksü yoktur” vurgusu yapan Bayraktar şunları ifade etti:

“Stratejik ürünlerimizden buğdayın 2021 yılında ekim alanı 6,7 milyon hektardır. Biz buğdayın ekim alanına yakın bir alanda ülke olarak üretim yapamıyoruz. 6 milyon hektar alanda çiftçiye sanayicinin talep ettiği kaliteli üretimi yaptırabilmeliyiz. Bunu başarabilirsek, 2021 yılında yapılan toplam 8,1 milyon ton buğday ithalatına ihtiyaç duymak bir yana ihracat yaparak tarımın ülke ekonomisine katkısını artırabiliriz. Diğer taraftan üretim planlamasının yapılamaması, sözde değil, tarafların hakkını koruyan gerçek anlamda sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılamaması, artan üretim maliyetleri, ürün satış fiyat belirsizliği gibi nedenler çiftçinin dönemsel karar almasına neden olmaktadır.

Tarımda plansızlık ve kontrolsüzlük üretimin şeklini de değiştirmektedir. 2002 yılından bu yana ülkemizde işlenen tarla alanı ve uzun ömürlü bitki alanı toplamda 26,5 milyon hektardan 3,4 milyon hektar azalmayla 23,1 milyon hektara düşmüştür. Toplam tarla bitkisi alanları 23,9 milyon hektardan 4,3 milyon azalmayla 19,6 milyon hektara gerilemiştir. Buna karşılık meyve bahçeleri, bağ ve zeytinlik gibi uzun ömürlü bitkilerin toplam alanı ise 2,6 milyon hektardan yaklaşık 900 bin hektarlık artışla 3,5 milyon hektara ulaşmıştır. Bu durum bize tarla alanlarının meyve bahçesi ve bağ alanına dönüştüğünü göstermektedir. Ancak bu dönüşüm sadece üreticinin kısa vadeli anlık kararına bırakılmamalı, Bakanlığımızca ülkemizin tarla bitkilerine olan ihtiyacı dikkate alınarak belli bir destekleme politikası çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Örneğin; buğdaydan beklediği geliri elde edemeyen üretici tarlasını, oldukça yüksek bahçe kurma masrafını göze alarak, o sene fiyatı yüksek olan meyve bahçesine dönüştürmekte ancak bir süre sonra plansız üretim nedeniyle umduğunu bulamayabilmektedir.

Buğday üreticisinin meyve ve sebze üretimine yönelmesi, gelecekte buğday üretimi için en büyük tehditlerden birini oluşturacaktır.”

“2021 yılı itibariyle toplam alanı 9 milyon hektara ulaşan 376 adet ova tarımsal sit alanı olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmıştır. Bunu toprağı korumak adına atılmış, önemli bir adım olarak görüyor ve destekliyoruz”

Bayraktar, “Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından tarım arazilerinin korunması ve amaç dışına çıkarılmasının önlenmesi amacıyla çalışmalar yapılmakta, çeşitli Kanunlar çıkarılmaktadır. Birliğimizin de tarım arazilerini daha fazla koruyabilecek, parçalanmanın önüne geçecek şekilde güncellenmesi konusunda destek verdiği 5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu bu konudaki Kanunların başında yer almaktadır” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yine Hazine arazilerinde ecrimisil ödeyerek tarım yapan yüzbinlerce çiftçinin yıllardır bekleyen ve yılan hikayesine dönen sorunuyla ilgili olarak, Birliğimiz geçmiş yıllarda yoğun çaba göstermiştir. Yapılan girişimler sonucu 2018 yılında ecrimisil sorunu, dönemin Başbakanı’nın talimatıyla 4706 sayılı Kanuna eklenen ek madde ile yeniden düzenlenmiş ve hazine arazileri bu tarihten itibaren daha kolay kiralanarak, işlenebilir hale gelmiştir.

Sağlanan bu kolaylık ile Milli Emlak Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2018 yılından bu yana 79 ilde 54 bin 643 çiftçimize toplam 59,6 bin hektar hazineye ait tarım arazileri arpa, buğday, yulaf, mısır, çeltik, ayçiçeği, narenciye bahçeleri, zeytinlik vb. amaçlarla kullanılmak üzere kiraya verilmiştir. 2021 yılsonu itibariyle halen hazine mülkiyetinde 114 bin hektar bağ-bahçe alanı ve 1,9 milyon hektar tarla alanı olmak üzere toplam 2 milyon hektar tarım alanı bulunmaktadır. Hazineye ait bu alanlarda tarım yapan çiftçilere arazilerin satışının veya uygun koşullarda kiralamanın yapılabilmesi için yeni bir düzenleme yapılarak başvuru tarihleri uzatılmıştır.

Yine 5403 Sayılı Toprak koruma ve Arazi Kullanım Kanunun 14. Maddesi ile 2021 yılı itibariyle toplam alanı 9 milyon hektara ulaşan 376 adet ova tarımsal sit alanı olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmıştır. Bunu toprağı korumak adına atılmış, önemli bir adım olarak görüyor ve destekliyoruz.

Buna rağmen çıkarılan Kanunlar yapılan çalışmalar yeterli olmamakta, tarım arazilerindeki tehditler devam etmektedir.”

Verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurmamalıyız”

Bayraktar, “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Dünya Gıda Programının (WFP) birlikte yaptığı yazılı açıklama ile açlığın ülkelerin istikrarını tehdit etmesinden dolayı yaşanabilecek geniş çaplı gıda krizlerine karşı uyarı yapılmıştır.  Bu yönde açıklamalar sık sık yapılır hale gelmiştir” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünyada gıda krizi beklenirken, önümüzdeki yıllarda yaşanabilecekler bugünden öngörülmektedir. Topraklarımızı kaybetmeye devam edersek, üretimde yeterlilik sağlayamazsak, dünyadan ürün bulma imkanımız azalacaktır. Artık bir karış dahi kaybedecek toprağımızın olmadığı ortadadır. Gıda güvencesi için toprağın olmazsa olmaz olduğu bilincini bütün toplumda aynı düzeyde oluşturmak ve bundan sonra da bu bilinçle topraklarımıza sahip çıkmak zorundayız.

Topraklarımızı koruyabilir, üretim yapabilecek çiftçiyi tarlada tutabilirsek, bu krizlerden çok daha az etkileneceğimiz ortadadır. Ülkemizde her yıl binlerce dekar verimli birinci ve ikinci sınıf tarım arazisi, konut, sanayi ve turizm yapılaşmaları, karayolu yapımı nedeniyle elden çıkıyor.

Karayollarını ve şehirlerin gelişimini projelendirirken, verimli tarım arazileri yerine tarıma elverişli olmayan, daha verimsiz arazilerin kullanılmasına özen gösterilmelidir. Alternatif marjinal tarım arazileri mevcutken, verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurmamalıyız. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazilerimizi kullanmamalı, meyve ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklar inşa etmemeliyiz.  Büyükşehir belediyeleri, tarıma kaynak ayırmalıdır. Valilikler ve büyükşehir belediyeleri, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmeli, meraların tespit, tahdit, tahsis ve ıslah çalışmaları hızla tamamlanmalı, meraların amaç dışı kullanımı önlenmelidir.”

“Bu topraklar evlatlarımıza bırakacağımız en değerli miras olacaktır”

Toprak Koruma Kurullarının verimli arazileri korumak için etkin bir şekilde çalıştırılmasını ifade eden Bayraktar şunları söyledi:

“Toprak koruma kurullarına gelen arazilere artık vazgeçilemez gözüyle bakılmalı, imzalar atılırken gelecek nesillerin bizlere emaneti olan toprakları kolayca gözden çıkarmamalıyız. Çiftçinin tek meslek örgütü olan Ziraat Odaları temsilcilerinin bu kurullarda görev yapması bir zorunluluk olmalı ve bu husus, valilerin takdirine bırakılmamalıdır. Gıda krizinin yakıcı etkilerini her geçen gün daha fazla yaşadığımız bu günlerde sit alanı kapsamında koruma altına alınmayan hiçbir ovamızın kalmamasını istiyoruz.

Geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımıza da toprağın önemi çok iyi anlatılmalı, toprak sevgisi, çevre koruma bilinci ilköğretim müfredatına alınmalıdır. Geleceğin gıda güvencesinin sağlanması için toprağın korunmasının önemi, ‘toprağı tanımanın yaşamı tanımak’ olduğu çocuklarımıza öğretilmelidir.

Çiftçilik dünyanın en zor mesleklerinden biridir. Dünyanın her yerinde çiftçiyi tarlada tutma mücadelesi verilmektedir. Bizler de çiftçilerimizin yaptığı işin önemi konusunda toplumsal bilinç yaratmak zorundayız.

Bu topraklar evlatlarımıza bırakacağımız en değerli miras olacaktır. Toprağımızın kıymetinin herkesçe çok iyi bilindiği, toprağı yönetenlerden kullanana kadar her kesimin ona saygı duyarak hareket edeceği günler temennisiyle Toprak Bayramınızı kutluyorum.”

Dünya Çevre Günü


Dünya Çevre Günü

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Tarımı da çevreyi de birlikte koruyup gelecek nesillere aktarmamız şart!”

-“Ülkemizin doğal kaynaklarının korunarak gelecek nesillere aktarabilmenin farkındalığı ve bilinciyle TZOB ailesi olarak Dünya Çevre Günü’nü kutluyoruz”

-“Dünya Çevre Günü olarak kutlanan 5 Haziran tarihinin içinde bulunduğu hafta, Türkiye’de artık her yıl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından duyurulacak bir temayla ‘Türkiye Çevre Haftası’ olarak kutlanacak”

Ankara-05.06.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’yle ilgili yazılı bir açıklama yaptı.

“Çevrenin korunması konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’ndan bu yana 5 Haziran’da ‘Dünya Çevre Günü’ kutlanıyor. Bu kutlamalar çerçevesinde hükümetler, işletmeler ve vatandaşların katılımıyla çeşitli temalarla çevre kirliliğinin boyutlarına dikkat çeken ve çevre duyarlılığına işaret eden etkinlikler yapılıyor.

Her yıl farklı bir temada kutlanan Dünya Çevre Günü; 2022 yılında sürdürülebilir, doğa ile uyumlu, daha temiz, daha yeşil yaşam vurgusuyla ‘Tek Bir Dünya’ mottosuyla kutlanıyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;

“20 Mayıs 2022 tarihli Resmî Gazete’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan ‘Türkiye Çevre Haftası’ konulu genelgeyle; Dünya Çevre Günü olarak kutlanan 5 Haziran tarihinin içinde bulunduğu hafta, Türkiye’de artık her yıl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından duyurulacak bir temayla ‘Türkiye Çevre Haftası’ olarak kutlanacak. Ülkemizde 2022 yılı teması ise ‘sıfır atık’ olarak belirlendi.

Ülkelerin kalkınmasının temelinde yer alan tarım sektörü, her ekonomik faaliyette olduğu gibi doğal kaynaklara ve bu kaynakların kullanımına dayandığından çevre üzerinde yoğun baskı oluşturmaktadır.

Tarım sektöründe tarımsal su kullanımı, gübre kullanımı, zirai mücadele ilaçları gibi uygulamalar su kaynaklarını olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla, yapısı gereği tarım çevre üzerinde kirlilik yapan bir etkiye sahiptir. Bunun yanı sıra ormanların tarım arazisine dönüştürülerek bitki ve hayvan yetiştiriciliğine tahsis edilmesi sera gazı emisyonuna sebep olmaktadır. Kaidesine ve kuralına göre yapılmayan tarımsal uygulamalar toprak-su kaynaklarını olumsuz etkilemekle kalmayıp genetik kaynaklar ve biyoçeşitlilik üzerinde tahrip edici etki de yapabilmektedir.

Ancak unutulmamalıdır ki tarım, atık ve kirlilik oluşturmanın yanı sıra aynı zamanda doğal kaynaklara ve bu kaynakların döngüsüne de katkıda bulunmaktadır. Kısacası tarım ve çevre arasında vazgeçilmesi imkânsız olan dengeli bir ilişki vardır ve bu ilişkinin uyumlu şekilde varlığını devam ettirmesi ‘sürdürülebilir tarım’ kavramıyla açıklanmaktadır.

Sürdürülebilir tarım, çevre sağlığı, ekonomik kârlılık ve sosyal ve ekonomik eşitliği bünyesinde birleştirmektedir. Yani sürdürülebilirlik, bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılamalarını tehlikeye atmadan karşılama ilkesine dayanmaktadır. Bu nedenle doğal kaynakların, gelecekte de yarar sağlayacak şekilde yönetilmesini de zorunlu kılmaktadır.

Arazinin ve doğal kaynakların yarar sağlayacak bir biçimde kullanımı ve çevrenin korunması denge halinde olmalıdır. Bu denge bozulduğu takdirde canlıların yaşamı tehlikeye girmektedir. Tarım ve çevrenin birbirlerinin tamamlayıcı parçası olduğu asla unutulmamalıdır.

Evrende yaşayabileceğimiz ve adına da dünya dediğimiz ‘tek bir evimizin’ olduğu bilinciyle hareket ederek; toplumda çevre bilincinin oluşturulması, çevre sorunlarına karşı duyarlı olunması ve gerekli önlemlerin alınmasının temelinde eğitimin yattığının farkındayız.  Üreticiden tüketiciye toplumun her kesiminin çevre konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi önem arz etmektedir. Ancak bu eğitimi verirken tarımın insanlık için hayatî önemini de genç nesillere tam anlamıyla öğretmeyi asla ihmal etmemeliyiz.

Bu doğrultuda ülkeler doğal kaynakların korunmasını sağlayacak politikalar geliştirmelidir. Diğer taraftan çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve üretim sürecinin olumsuz etkilenmemesi açısından, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı konusunda kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve toplumun konuya duyarlılığı önemlidir.”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Ülkemizin doğal kaynaklarının korunarak gelecek nesillere aktarabilmenin farkındalığı ve bilinciyle TZOB ailesi olarak ülkemizde kutlanan Çevre Haftasını ve Dünya Çevre Günü’nü kutluyoruz” dedi.

Mayıs ayı üretici market fiyatları, hububat ve girdi fiyatları ve Dünya Süt Günü


Mayıs ayı üretici market fiyatları

Hububat fiyatları

Mayıs ayı girdi fiyatları

1 Haziran Dünya Süt Günü

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

 -“Mayıs ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 522,5 ile elmada görüldü”

-“TMO, maliyetler karşısında üretim yapmakta zorlanan çiftçinin önümüzdeki yıl tarlada kalabilmesi için 2021-2022 döneminde müdahale alım fiyatını üretici maliyetlerini, ithalat ve dünya fiyatlarını gözeterek açıklamalıdır”

-“Bugünlerde 16,38 Türk lirasından işlem gören dolar kuruna göre FOB dünya fiyatları yaklaşık ton başına 7800 lira seviyesindedir”

-“TMO stratejik bir konumdadır. Üreticiyi memnun edecek bir fiyat politikasıyla hububat alımı yapamazsa piyasayı regüle edecek güvenlik stoğu oluşturamayacaktır. Bu dönemde güvenlik stoğunu ithalatla karşılama imkânı azalmıştır”

-“Fırsatçılar stoklayacakları buğday nedeniyle halkın ekmeğinin fiyatıyla oynayabilirler. Un ve makarna üretimimiz ve ihracatımız da düşebilir”

-“Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak şimdiden TMO’yu uyarıyor, gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz”

-“Üreticilerimiz girdi maliyetlerinin yüksekliği dışında kuraklık, don, dolu, aşırı yağış, sel, hortum gibi doğal afetlere yoğun bir şekilde maruz kalarak açık alanda üretim yapmaya çalışıyorlar”

-“Üreticilerimize moral vermek, üretimde kalmalarını sağlamak veya az üretmelerini önlemek için girdiler makul fiyatlardan üreticilere ulaştırılmalı, maliyetleri düşüren bir üretim teşvik paketi açıklanmalıdır”

-“Hayvancılık destekleri artarak devam etmelidir. Sürekli artan yem fiyatlarına radikal tedbirler alınmalı, yem piyasasına müdahale edilmelidir”

-“Halka sosyal yardımlar kapsamında süt ve süt ürünleri dağıtımı yapılmalıdır”

 ANKARA- 01.06.2022-  Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, mayıs ayında üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını, üreticinin hububattaki fiyat beklentisini, Mayıs ayı girdi fiyatlarını ve 1 Haziran Dünya Süt Günü münasebetiyle süt sektöründe yaşanan son gelişmeleri yaptığı görüntülü basın açıklamasında değerlendirdi.

 -Üretici ile Market Arasındaki Fiyat Farkı

Bayraktar, mayıs ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 522,5 ile elmada görüldüğünü belirterek, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Elmadaki fiyat farkını yüzde 393,6 ile kabak,  yüzde 373,7 ile ıspanak, yüzde 330,8 ile salatalık, yüzde 325,1 ile marul, yüzde 292,1 ile sivri biber,  yüzde 268,8 ile kuru üzüm, yüzde 253,3 ile kuru fasulye, yüzde 245,4 ile yeşil mercimek takip etti.

Mayıs ayında elmada üretici market fiyat farkı yüzde 500’ün üzerindeyken, 4 üründe yüzde 300’ün, 9 üründe yüzde 200’ün üzerinde gerçekleşti.

Elma 6,2 kat, kabak 4,9 kat, maydanoz 4,8 kat, ıspanak 4,7 kat, salatalık ve marul 4,3 kat, sivri biber 3,9 kat, kuru üzüm 3,7 kat, kuru fasulye ve yeşil mercimek 3,5 kat, kırmızı mercimek, taze fasulye ve patlıcan 3,3 kat, nohut ve kuru incir 3,2 kat fazlaya tüketiciye satıldı.

Üreticide 2 lira olan elma 12 lira 45 kuruşa, 2 lira 34 kuruş olan kabak 11 lira 55 kuruşa, 3 lira olan ıspanak 14 lira 21 kuruşa, 1 lira 59 kuruş olan salatalık 6 lira 85 kuruşa, 1 lira 99 kuruş marul 8 lira 46 kuruşa, 3 lira 25 kuruş olan sivri biber 12 lira 74 kuruşa, 14 lira 50 kuruş olan kuru üzüm 53 lira 47 kuruşa markette satıldı.”

 -Market Fiyatları

“Mayıs ayında markette 38 ürünün 26’sında fiyat artışı, 12’sinde ise fiyat azalışı görüldü.

Mayıs ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 58,4 ile limonda oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 47 ile kuru soğan, yüzde 42,2 ile havuç, yüzde 30,5 ile toz şeker, yüzde 29,2 ile ıspanak, yüzde 24,5 ile patates, yüzde 22,8 ile kuru kayısı, yüzde 22,6 ile fındık içi takip etti.

Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 57,4 ile salatalık oldu. Salatalıktaki fiyat düşüşünü yüzde 47,7 ile sivri biber, yüzde 41,8 ile marul, yüzde 35,6 ile patlıcan, yüzde 28,2 ile çilek, yüzde 19,5 ile yeşil soğan, yüzde 18,6 ile kabak, yüzde 16,7 ile maydanoz, yüzde 13,5 ile yumurta izledi.”

 -Üretici Fiyatları

“Mayıs ayında üreticide fiyatı en çok düşen ürün yüzde 62,3 ile marulda görüldü. Maruldaki fiyat düşüşünü yüzde 59,4 ile sivri biber, yüzde 55 ile maydanoz, yüzde 50,2 ile salatalık, yüzde 37,6 ile kabak, yüzde 33,3 ile patlıcan, yüzde 31,2 ile yeşil soğan yüzde 31 ile ıspanak izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 20 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 14,3 ile havuç, yüzde 12,8 ile dana eti ve yüzde 10,2 ile domates takip etti.

Mayıs ayında üreticide 29 ürünün 8’inde fiyat artışı olurken, 13’ünde fiyat düşüşü görüldü, 8 üründe ise fiyat değişimi olmadı.

Üretici fiyatlarında elma, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru üzüm ve kuru incirde fiyat değişimi olmadı.”

 -Fiyat Farklılıklarının Sebepleri

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarının sebeplerini ise şöyle açıkladı;

“Mayıs ayında fiyatı en fazla artan ürün, markette ve üreticide limon, fiyatı en fazla düşen ürün ise markette salatalık olurken, üreticide fiyatı en fazla düşen ürün ise marul oldu.

Limonda piyasaya depolardan yatak limon arzının devam etmesi, depo masraflarının artması fiyatların yükselmesine yol açtı.

Havuç fiyatındaki fiyat artışı sezon sonuna gelinmesi sebebiyle ürün arzının azalması neden olmuştur.

Arz talep değişimi ve yem fiyatlarındaki artış et fiyatlarının yükselmesinde etkili olmuştur.

Domates fiyatlarında artışa sera ürünlerinden tarla ürünlerine geçiş dönemi olması sebebiyle azalan ürün arzı sebep olmuştur. 

Marul, sivri biber, maydanoz, salatalık, kabak, patlıcan, yeşil soğan ve ıspanak fiyatlarındaki düşüş havaların ısınması sebebiyle artan arzdan kaynaklanmaktadır.

Adana bölgesinde patates ve soğan hasadının başlamasıyla artan arz fiyatlarda düşüşe neden olmuştur.

Havaların ısınmasıyla birlikte tarla ürünlerinin piyasaya arzının artması, önümüzdeki dönem tüketici fiyatlarına olumlu yönde yansıyacaktır.”

 -“TMO, müdahale alım fiyatını üretici maliyetlerini, ithalat ve dünya fiyatlarını gözeterek açıklamalıdır”

“Türkiye için özellikle hububat sanayi stratejik bir konuma gelmiştir. Rusya-Ukrayna savaşının başta hububat olmak üzere tarıma etkisi ve ülkemizdeki tarımsal gelişmeler, hububat üretimine çok daha fazla önem vermemiz gerektiğini göstermektedir. Çünkü TÜİK’in tahmini rakamlarında da ifade edildiği gibi bu yıl buğday rekoltesi 20 milyon tonun altında beklenmektedir.

TMO, maliyetler karşısında üretim yapmakta zorlanan çiftçinin önümüzdeki yıl tarlada kalabilmesi için 2021-2022 döneminde müdahale alım fiyatını üretici maliyetlerini, ithalat ve dünya fiyatlarını gözeterek açıklamalıdır.

Dünya buğday fiyatları ise ortalama 476 dolar seviyelerindedir. Yani bugünlerde 16,38 Türk lirasından işlem gören dolar kuruna göre FOB dünya fiyatları yaklaşık ton başına 7800 lira seviyesindedir.

Devam eden Rusya-Ukrayna savaşının dışında dünyada üretici ülkelerin ihracata getirdiği kısıtlamalar hububatta spekülasyona davetiye çıkarmaktadır. Bu durumda başta buğday olmak üzere hububat fiyatlarındaki aşırı yükselmeler nasıl önlenecektir?

TMO stratejik bir konumdadır. Üreticiyi memnun edecek bir fiyat politikasıyla hububat alımı yapamazsa piyasayı regüle edecek güvenlik stoğu oluşturamayacaktır. Bu dönemde güvenlik stoğunu ithalatla karşılama imkânı azalmıştır.

TMO’nun alım politikasında hata yapma lüksü yoktur. Aksi takdirde sektörde spekülasyona davetiye çıkarmış olur, stokçuluk yapmak isteyenlere de gün doğar. Bu fırsatçılar stoklayacakları buğday nedeniyle halkın ekmeğinin fiyatıyla oynayabilirler. Un ve makarna üretimimiz ve ihracatımız da düşebilir.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak şimdiden TMO’yu uyarıyor, gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz.”

 -Mayıs Ayı Aylık ve Yıllık Girdi Fiyatlarındaki Değişim

“Gübre fiyatları Mayıs ayında, Nisan ayına göre küçük bir oranda düşüş gösterse de fiyatlar üreticilerimiz açısından halen çok yüksektir.

Mayıs ayında amonyum sülfat gübresi yaklaşık yüzde 4,6, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 3,3, 20.20.0 kompoze gübresi 2,2, üre gübresi yüzde 1,8 ve DAP gübresi yüzde 1,1 oranında düştü. 

Geçen yılın Mayıs ayına göre ise son bir yılda, üre gübresi yüzde 253, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 224, amonyum sülfat gübresi yüzde 219, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 190 ve DAP gübresi yüzde 167 oranında arttı. 

Mazot fiyatı aylık bazda yüzde 6,5 oranında, son bir yıla göre ise yüzde 238,7 oranında arttı.

Besi yemi ve süt yemi Mayıs ayında Nisan ayına göre yüzde 5, son bir yılda ise besi yemi yüzde 128, süt yemi yüzde 132 oranında arttı.

Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 99,7, zirai ilaç fiyatları ise yüzde 88,2 ile 140 arası oranlarda artış gösterdi.

Girdi fiyatları enflasyonun yaklaşık 3 katıdır.

Girdiler makul fiyatlardan üreticilere ulaştırılmalı, üretimin sürdürülebilirliğinin çok önem kazandığı bugünlerde üreticilerin üretimden kopması veya az üretmesi önlenmelidir.

Üreticilerimiz girdi maliyetlerinin yüksekliği dışında kuraklık, don, dolu, aşırı yağış, sel, hortum gibi doğal afetlere yoğun bir şekilde maruz kalarak açık alanda üretim yapmaya çalışıyorlar.

Üreticilerimize moral vermek, üretimde kalmalarını sağlamak veya az üretmelerini önlemek için girdiler makul fiyatlardan üreticilere ulaştırılmalı, maliyetleri düşüren bir üretim teşvik paketi açıklanmalıdır.”

 

GİRDİ FİYATLARI

Mayıs 2021

Nisan 2022

27 Mayıs 2022

Mayıs 2022-

Nisan2022

değişim (yüzde)

Mayıs 2021-Mayıs 2022

değişim (yüzde)

Gübreler (TL/Ton)

A.Sülfat %21

2.260

7.550

7200

-4,6

218,6

A.Nitrat %26

2.270

7.600

7350

-3,3

223,8

ÜRE

3.800

13.650

13400

-1,8

252,6

DAP

5.100

13.750

13600

-1,1

166,7

20.20.0

3.100

9.200

9000

-2,2

190,3

Mazot (TL/Litre)

6,95

22,11

23,54

     6,5

238,7

Yemler

Besi yemi (TL/ton)

2.619

5.713

5.977

4,6

128,2

Süt yemi (TL/ton)

2.770

6.137

6.416

4,5

131,6

Zirai ilaçlar

Decis (1 lt)

195

375

367

-2,1

88,2

Koruma Captan 50 WP (TL/Kg)

50

120

140

Elektrik (krş/kwh)

90,6

 181,01

181,01

0

99,7

Döviz kuru (USD/TL)

8,43

14,77

16,37

10,8

94,2

 -1 Haziran Dünya Süt Günü ve Sektörde Yaşanan Sıkıntılar

“Sütün faydalarını anlatmak, süt içme alışkanlığının kazandırılması ve süt tüketiminin artırılmasını sağlamak amacıyla, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün almış olduğu bir karar ile 1 Haziran tarihi Dünya genelinde Dünya Süt Günü olarak kutlanıyor ve Dünya Süt Günü’nde farklı ülkelerde çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

Ülkemizde içme sütü tüketimi dünya tüketimleri göz önüne alındığında düşük kalıyor. Ülkemizde içme sütü tüketimi Ulusal Süt Konseyi tahminlerine göre yaklaşık 39,7 litre olarak ifade edilmektedir ki bu da Sağlık Bakanlığı’nın yetişkinlere günlük tavsiye ettiği miktarın ancak dörtte biri kadardır.

Ülkemizde çocuklarımız süt ve süt ürünlerini yeterince tüketmediğinden sağlıklı beslenemiyor. Bu ürünler özellikle yoksul aile çocuklarına ulaşamıyor. Okul sütü programlarıyla çocuklara süt içirmek, yoksul aile çocukları başta olmak üzere tüm çocukların gerek bedensel gerekse zihinsel gelişimi için çok önemlidir. İnsan sağlığı için çok önemli olan süt, hayvancılık sektörünün de en önemli lokomotif ürünüdür.

Büyükbaş hayvancılığın ayakta kalabilmesi, kırmızı et üretiminde sıkıntı yaşanmaması, ancak sütün istikrarlı, yeterli ve güvenceli bir pazara sahip olmasıyla mümkündür. Söz konusu şartlara haiz bir pazarın oluşması ise ancak istikrarlı bir tüketim ve buna bağlı bir üretimle sağlanabilir. Yani üretici kadar tüketiciyi de korumak, arz kadar talebi de belli seviyelerde tutacak tedbirleri almak gerekiyor.

Son yıllarda süt üreticileri düşük çiğ süt fiyatı ile yem başta olmak üzere ciddi oranda artan girdi fiyatları arasında sıkışmış, çareyi ya işletmesini küçültmekte ya da hayvanlarını elden çıkarıp sektörden çıkmakta bulmuştur.

Son bir yılda mısır silajı fiyatları yüzde 148, süt yemi fiyatları yüzde 131, saman fiyatı yüzde 117, yonca fiyatı ise yüzde 108 oranında arttı.

Üreticilerimizi sektörden küstürmemek, üretimden koparmamak ve sektöre tutunmalarını sağlamalıyız. Aksi durumda üreticilerimizi geriye döndürmemiz mümkün olmaz. Zaten tarımda yaş ortalaması 50-55 oldu, gençler tarımda çalışmak istemiyor. 10 yıl sonra şu anki üreticileri de bulmamız mümkün olmayacaktır.

Üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak için en az 1,5 olarak belirlenen çiğ süt/yem paritesinde dengeyi sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Hayvancılık destekleri artarak devam etmelidir. Sürekli artan yem fiyatlarına radikal tedbirler alınmalı, yem piyasasına müdahale edilmelidir. Bu kapsamda yemde de akaryakıtta uygulanan eşel mobil sistem gibi bir sistem hayata geçirilmeli, üreticilerin yeme gelen zamlar nedeniyle mağdur olmaları ve belirlenen pariteden sapmalar önlenmelidir.

Okul sütü programı tekrar hayata geçirilmeli, program doğal yolla imal edilen peynir, yoğurt, ayran, dondurma gibi süt ürünleriyle çeşitlendirilmelidir.

Süt ürünleri fiyatları markette çok artmış, tüketicilerin alım gücü düşmüştür. Sütün çocuklar, hamileler ve gençler açısından önemi dikkate alındığında hayvansal proteine ulaşamamanın yol açacağı sağlık riskleri düşünülmelidir. Halka sosyal yardımlar kapsamında süt ve süt ürünleri dağıtımı yapılmalıdır.”

27 Mayıs 2022 itibariyle Seçilmiş Ürünlerde Üretici, Hal, Pazar ve Market Fiyatları (TL/kg)

ÜRÜNLER

Fiyat (TL/Kg)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Üretici

Hal

Pazar

Market

Hal/Üretici

Pazar/Üretici

Market/Üretici

Elma

2,00

8,30

9,58

12,45

315,0

379,0

522,5

Kabak

2,34

4,59

8,58

11,55

96,2

266,7

393,6

Ispanak

3,00

5,40

10,58

14,21

80,0

252,7

373,7

Salatalık

1,59

3,04

5,50

6,85

91,2

245,9

330,8

Marul (adet)

1,99

3,74

6,42

8,46

87,9

222,6

325,1

Sivri Biber

3,25

5,53

11,33

12,74

70,2

248,6

292,1

Kuru Üzüm

14,50

 

45,00

53,47

 

210,3

268,8

Kuru Fasulye

7,94

21,00

25,75

28,05

164,5

224,3

253,3

Yeşil Mercimek

8,18

26,00

21,33

28,25

217,8

160,8

245,4

Kırmızı Mercimek

9,17

20,00

20,67

30,56

118,1

125,4

233,3

Taze Fasulye

7,75

12,36

20,83

25,54

59,5

168,8

229,5

Patlıcan

4,00

7,79

11,42

13,18

94,8

185,5

229,5

Nohut

8,40

21,00

26,00

27,21

150,0

209,5

223,9

Kuru İncir

32,00

 

60,00

103,15

 

87,5

222,3

Karpuz

3,00

3,20

7,42

8,82

6,7

147,3

194,0

Kuru Soğan

3,00

4,95

7,83

8,59

65,0

161,0

186,3

Havuç

4,00

5,35

9,75

11,45

33,8

143,8

186,3

Domates

8,13

11,35

15,17

19,42

39,6

86,6

138,9

Pirinç

10,00

18,00

20,00

23,70

80,0

100,0

137,0

Patates

5,10

7,63

9,50

12,03

49,6

86,3

135,9

Limon

6,00

8,43

9,42

12,12

40,5

57,0

102,0

Yeşil Soğan (demet)

4,00

3,36

5,92

7,56

-16,0

48,0

89,0

Fındık (İç)

82,00

 

150,00

154,48

 

82,9

88,4

Çilek

12,10

12,85

19,67

22,66

6,2

62,6

87,3

Maydanoz (adet)

2,34

1,52

3,21

4,28

-35,0

37,2

82,9

Antep Fıstığı

79,78

 

130,00

141,20

 

62,9

77,0

Kuzu Eti

101,24

 

 

168,11

 

 

66,1

Yumurta

0,96

 

1,88

1,54

 

95,8

60,4

Zeytinyağı

53,27

 

 

81,42

 

 

52,8

Dana Eti

98,33

 

 

145,36

 

 

47,8

Kuru Kayısı

120,00

 

140,00

154,49

 

16,7

28,7

Beyaz Peynir

 

 

 

79,32

 

 

 

Kaşar Peyniri

 

 

 

110,46

 

 

 

Yoğurt

 

 

 

20,78

 

 

 

Tereyağı

 

 

 

123,09

 

 

 

Mısırözü yağı

 

 

 

49,99

 

 

 

Ayçiçek yağı

 

 

 

47,45

 

 

 

Tavuk Eti

 

 

 

50,64

 

 

 

Toz Şeker

 

 

 

21,12

 

 

 

 Not: Hal, pazar ve market verileri Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Antalya ve Bursa illerinden derlenen ortalama fiyatlardır. Üretici fiyatları ise ürünlere göre önemli üretim merkezlerinden derlenmektedir. Pirinç (Osmancık), kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek için belirtilen hal fiyatları toptan satış fiyatlarıdır.  Dana eti, kuzu eti, Antep fıstığı ve fındık fiyatı serbest piyasa fiyatıdır. Yumurta fiyatları Yumbir, Başmakçı ve Kaytaş verilerinin ortalaması alınarak derlenmektedir. Yumurta fiyatları aylık ortalama fiyat şeklinde alınmıştır.

 

Ay Sonu Market Fiyatları

MARKET

Ay Sonu Market Fiyatı
(TL/kg)

Ay Sonu Market Fiyatı
(TL/kg)

Değişim
(Yüzde)

ÜRÜNLER

26 Nisan 2022

27 Mayıs 2022

26 Nisan 2022/27 Mayıs 2022

Limon

7,65

12,12

58,4

Kuru Soğan

5,84

8,59

47,0

Havuç

8,05

11,45

42,2

Toz Şeker

16,19

21,12

30,5

Ispanak

11,00

14,21

29,2

Patates

9,66

12,03

24,5

Kuru Kayısı

125,82

154,49

22,8

Fındık (İç)

125,98

154,48

22,6

Kuru Üzüm

44,67

53,47

19,7

Kaşar Peyniri

93,00

110,46

18,8

Süt (1 litre)

14,14

16,47

16,5

Beyaz Peynir

69,05

79,32

14,9

Yoğurt

18,12

20,78

14,7

Tereyağı

107,44

123,09

14,6

Pirinç

20,89

23,70

13,4

Elma

10,98

12,44

13,3

Dana Eti

131,21

145,36

10,8

Mısırözü yağı

45,23

49,99

10,5

Domates

17,61

19,42

10,3

Kuru Fasulye

25,54

28,05

9,8

Kuzu Eti

155,02

168,11

8,4

Antep Fıstığı

132,75

141,20

6,4

Tavuk Eti

47,88

50,64

5,8

Zeytinyağı

78,40

81,42

3,9

Kırmızı Mercimek

30,07

30,56

1,6

Kuru İncir

102,65

103,15

0,5

Ayçiçek yağı

48,21

47,45

-1,6

Yeşil Mercimek

28,76

28,25

-1,8

Nohut

28,58

27,21

-4,8

Yumurta

1,78

1,54

-13,5

Maydanoz (adet)

5,14

4,28

-16,7

Kabak

14,19

11,55

-18,6

Yeşil Soğan (kg)

9,39

7,56

-19,5

Çilek

31,58

22,66

-28,2

Patlıcan

20,46

13,18

-35,6

Marul (adet)

14,54

8,46

-41,8

Sivri Biber

24,38

12,74

-47,7

Salatalık

16,07

6,85

-57,4

  

Ay Sonu Üretici Fiyatları

ÜRETİCİ

Ay Sonu Üretici Fiyatı
(TL/kg)

Ay Sonu Üretici Fiyatı
(TL/kg)

Değişim
(Yüzde)

ÜRÜNLER

26 Nisan 2022

27 Mayıs 2022

26 Nisan2022/27 Mayıs 2022

Limon

5,00

6,00

20,0

Havuç

3,50

4,00

14,3

Dana Eti

87,14

98,33

12,8

Domates

7,38

8,13

10,2

Kuzu Eti

94,82

101,24

6,8

Zeytinyağı

50,88

53,27

4,7

Fındık (İç)

80,00

82,00

2,5

Antep Fıstığı

78,44

79,78

1,7

Elma

2,00

2,00

0,0

Kuru Fasulye

7,94

7,94

0,0

Nohut

8,40

8,40

0,0

Kırmızı Mercimek

9,17

9,17

0,0

Yeşil Mercimek

8,18

8,18

0,0

Pirinç

10,00

10,00

0,0

Kuru Üzüm

14,50

14,50

0,0

Kuru İncir

32,00

32,00

0,0

Çilek

12,40

12,10

-2,4

Kuru Kayısı

135,00

120,00

-11,1

Patates

5,88

5,10

-13,3

Kuru Soğan

3,88

3,20

-17,5

Yumurta

1,19

0,96

-19,3

Ispanak

4,35

3,00

-31,0

Yeşil Soğan (kg)

4,13

2,84

-31,2

Patlıcan

6,00

4,00

-33,3

Kabak

3,75

2,34

-37,6

Salatalık

3,19

1,59

-50,2

Maydanoz (adet)

2,00

0,90

-55,0

Sivri Biber

8,00

3,25

-59,4

Marul (adet)

5,28

1,99

-62,3