Bayraktar’dan Tarım Bakanı Kirişçi’ye Hayırlı Olsun Ziyareti


Bayraktar’dan Tarım Bakanı Kirişçi’ye Hayırlı Olsun Ziyareti

Ankara- 23.03.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi’ye hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Bitkisel ve hayvansal üretimde üreticilerin önem ve öncelik arz eden sorunlarını anlattı, çözümler için destek istedi.

23 Mart Dünya Meteoroloji Günü


23 Mart Dünya Meteoroloji Günü

 

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

 -“Ülkemizde yaşanan iklim değişikliği ve sayısı giderek artan doğal afetler tarım sektörünü etkilemektedir”

-“Üreticiler sezon boyunca kuraklık veya aşırı yağışlarla, don, dolu, fırtına gibi doğal afetlerle karşı karşıya kalıyor”

-“2021 yılı doğal afetin en fazla yaşandığı yıl oldu”

-“2021’de zarar oluşturan meteorolojik olağanüstü olayların yüzde 40’ını fırtına-hortum, 28’ini yağış ve sel, yüzde 3’ünü dolu, yüzde 7’sini şiddetli kar,  yüzde 5’ini yıldırım, yüzde 3’ünü orman yangını, yüzde 2’sini heyelan ve don, yüzde 1 ve daha az oranlarda çığ, kum fırtınası, şiddetli kuraklık, şiddetli soğuk ve sis oluşturdu”

-“2021 yılında yaşanan afet sayısı 1.024 olarak kayıtlara geçti”

-“Afetlerin olası etkilerinin en aza indirilmesi için, üreticilerin, zirai meteoroloji hakkında daha fazla bilgilendirilmesi, erken uyarı sistemlerinin ve duyuruların takip edilerek bilinçlendirilmesi gerekiyor”

 

Ankara – 23.03.2022 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülkemizde yaşanan iklimsel değişimlerin ve sayısı giderek artan doğal afetlerin tarım sektörünü etkilediğini belirtti.

Bayraktar, “23 Mart Dünya Meteoroloji Günü” dolayısıyla yaptığı açıklamada, “sıcaklık, yağış, dolu, hortum gibi meteorolojik olaylar üstü açık fabrika olarak tanımladığımız, iklim koşullarına bağlı olarak üretimin yapıldığı tarım sektörü için oldukça önemlidir” dedi.

Hava olaylarının üreticilerimiz için taşıdığı önem dikkate alındığında Meteoroloji Günü’nün farkındalık oluşturması bakımından önemli bir gün olduğuna dikkat çeken Bayraktar’ın açıklaması şöyle:

“Birleşmiş Milletlerin Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) kuruluş sözleşmesinin imzalandığı tarih olan 23 Mart günü ‘Dünya Meteoroloji Günü’ olarak kutlanıyor. Her yıl güncel bir konu belirleyerek, meteoroloji konusuna dikkatleri çeken örgüt, 2022 yılının konusunu ‘erken uyarı ve erken eylem’ olarak belirledi. Bunun manası hava olaylarından ziyade, bu olayların getirebileceği zararın tahmin edilmesi ve önlem alınmasıdır.

Doğal afete dönüştüğünde en çok tarımsal faaliyetleri etkileyen yağış, sıcaklık, fırtına, dolu, don gibi hava olaylarını, iklimi ve iklim değişiklerini inceleyen bir bilim dalı olan meteorolojiye ihtiyaç artarak sürecektir.

Ferdi olarak insan yaşamını, sağlığını etkileyebilen meteorolojik olaylar ulaşım, çevre ve şehircilik gibi pek çok alanı etkileyebiliyor. Dünya Meteoroloji Örgütü meteorolojik olaylardan son elli yılda her gün 114 kişinin yaşamını yitirdiğini belirtiyor. Diğer yandan örgüt, son yıllarda meteoroloji teknolojisindeki gelişmeler sayesinde daha doğru hava tahminleri yapıldığı ve uyarı sistemlerinin daha iyi çalıştığını bu yüzden de can kayıplarının azaldığını ifade ediyor.

Şu bir gerçektir ki; tamamen doğa koşullarında üretim yapan tarım, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen sektörlerin başında geliyor. Son yıllarda iklimde görülen değişimlerden dolayı yıldan yıla afetin şekli değişmekle birlikte sayısı artıyor, tarım ürünleri daha fazla etkileniyor. Üreticiler sezon boyunca kuraklık veya aşırı yağışlarla, don, dolu, fırtına gibi doğal afetlerle karşı karşıya kalıyor.

En son 2021 yılında çoğu bölgede yaşanan şiddetli kuraklık verim ve kalite kayıplarına neden oldu. Ülkemiz için stratejik öneme sahip olan başta buğday olmak üzere arpa, baklagiller ve yem bitkilerinde önemli verim kayıplarına yol açmıştır.

2021 yılı doğal afetin en fazla yaşandığı yıl oldu. 2021’de zarar oluşturan meteorolojik olağanüstü olayların yüzde 40’ını fırtına-hortum, 28’ini yağış ve sel, yüzde 3’ünü dolu, yüzde 7’sini şiddetli kar,  yüzde 5’ini yıldırım, yüzde 3’ünü orman yangını, yüzde 2’sini heyelan ve don, yüzde 1 ve daha az oranlarda çığ, kum fırtınası, şiddetli kuraklık, şiddetli soğuk ve sis oluşturdu.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, 1940-2009 yılları arasında zarar oluşturan meteorolojik olağanüstü olay sayısı en fazla 1963 yılında 329 olay olarak tespit edilmişken, 2009 yılından itibaren olağanüstü meteorolojik olaylar artış göstermiştir. 2009 yılında 461, 2010 yılında 555, 2014 yılında 500, 2015 yılında 781, 2016 yılında 654, 2017 yılında 598, 2018 yılında 871, 2019 yılında 935, 2020 yılında 984, 2021 yılında ekstrem olay yani afet sayısı 1.024 olarak gerçekleşti.

Afetlerin olası etkilerinin en aza indirilmesi için, üreticilerin, zirai meteoroloji hakkında daha fazla bilgilendirilmesi, erken uyarı sistemlerinin ve duyuruların takip edilerek bilinçlendirilmesi gerekiyor.

Son yıllarda gelişmiş bilgisayarlar, uydular ve bilimde önemli ilerlemeler sayesinde tahminlerin doğruluğu artarken, bu tahminler cep telefonları ve hava bilgisi uygulamaları ile daha uzak bölgelerdeki çiftçilere ve ilgililere ulaştırılıyor. Neticede havanın ne olacağı, ne etki yaratacağı tahminlerinin geliştirilmesi önem kazanıyor. Bu da başta çiftçiler olmak üzere tahminleri kullananların erkenden hazırlık yapma ve tedbir almaya yöneltiyor.

Bu bağlamda çiftçilerin daha fazla bilgilendirilmesi ve anlık meteorolojik gelişmeleri takip edebilmeleri ve hazırlık yaparak erken önlem alabilmeleri için Birliğimiz ile Meteoroloji Genel Müdürlüğü arasında geçtiğimiz yıllarda işbirliği protokolü imzalandı. İmzalanan protokol çerçevesinde Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yaptığı erken uyarılar, ekili ve dikili alanlara zarar verebilecek her türlü kuvvetli meteorolojik hadiseler, Birliğimiz tarafından çiftçilerin cep telefonuna SMS olarak anında iletiliyor. Zirai meteorolojik uyarılarla; meteorolojik verilerin tarımda daha etkin kullanılmasını, afetlere karşı önceden önlem alınarak kuvvetli meteorolojik hadiselerin tarım sektörüne verdiği zararların azaltılması sağlanıyor.

Çiftçi afet gerçeğini bilmeli, afetlerin zararını en aza indirebilmek için alınabilecek her türlü önlemi önemsemelidir. Alınabilecek önlemlerle afetlerin zararını en aza indirmek hem çiftçi için hem ülke üretimi için çok değerlidir. Bu amaçla afetlerin önlenmesinde ve zararların azaltılmasında isabetli tahminler ve zamanında yapılan uyarılarla yerinde ve zamanında erken tedbirlerin alınmasında önemli rol oynayan Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün ve çalışanlarının 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü kutlu olsun.”

 

22 Mart Dünya Su Günü


22 Mart Dünya Su Günü

 

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Su zengini olmayan ülkemizin, su kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanmalı ve korumalıyız”

-“İklim değişikliğinin görülen olumsuz etkileri suyun değerini daha çok anlamamıza vesile oluyor”

-“Ülke olarak kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. Bu yüzden çevreye ve iklime verilmesi gereken önemin farkına varmalıyız”

-“Artan maliyetler karşısında çiftçinin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini zorlaştırmaktadır. Bunun için üreticilere modern sulama sistemleri yüzde 100’ü hibe şeklinde verilerek, modern sulama yöntemlerini etkin kullanması sağlanmalıdır”

-“2021 yılı ülke nüfusumuza göre ülkemizde kişi başına düşen yıllık 1.323 metreküptür. Bu durum ülkemizin su stresi yaşayan ülkelerden biri konumunda olduğunu göstermektedir. Yani sanıldığı gibi ülkemiz su zengini bir ülke değildir”

 

Ankara – 22.03.2022 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, su zengini olmayan ülkemizin, su kaynaklarını bilinçli bir şekilde kullanmalı ve korunması gerektiğini belirtti.

Bayraktar, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletlerin 2022 yılı için “Yeraltısuyunu Görünür Yapmak” temasını belirlediğini belirterek, iklim değişikliğinin görülen olumsuz etkileri suyun değerini daha çok anlamamıza vesile oluyor” dedi. Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti:

“Ülkemizde çeşitli maksatlara yönelik (sulama suyu temini, içme ve kullanma suyu temini vb.) olarak yıllık kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar m3’tür (yer üstü suyu potansiyeli 94 milyar m3, yeraltı su potansiyeli 18 milyar m3).

Sahip olduğumuz içilebilir ve kullanılabilir su miktarı belli iken nüfusumuzun giderek artması kişi başına düşen su miktarının daha da azalmasına neden olacaktır.

Falkenmark İndeksi’ne göre; kişi başına asgari evsel su ihtiyacı günde 100 litre, tarım ve sanayi amaçlı su ihtiyacı ise günde 500-2000 l/gün olarak hesaplanmıştır. Eşik değer ise kişi başına yılda 1700 metreküp olarak belirlenmiştir. Bu değerin altına düşüldüğü durumda su sıkıntısının yaşanmaya başlanacağı, 1000 metreküpün altında ise ülkenin su kıtlığı ile karşı karşıya geleceği, bu rakam yılda 500 metreküpün altına düştüğünde ise mutlak su kıtlığının yaşanılacağı belirtilmiştir.

2021 yılı ülke nüfusumuza göre ülkemizde kişi başına düşen yıllık 1.323 metreküptür. Bu durum ülkemizin su stresi yaşayan ülkelerden biri konumunda olduğunu göstermektedir. Yani sanıldığı gibi ülkemiz su zengini bir ülke değildir.

Söz konusu toplam su potansiyelinin 2021 yılı gerçekleşmelerine göre 45,05 milyar m3’ü (yüzde 77) sulama suyu, 13,36 milyar m3’ü (yüzde 23) ise içme-kullanma ve sanayi suyu olmak üzere toplamda 58,41 milyar m3 ’ü kullanılmaktadır.

Diğer taraftan ülkemizde ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisi alanı 8,5 milyon hektar olup bu alan 23,1 milyon hektar tarım arazisinin yüzde 36,8’ini oluşturmaktadır. Ülkemizde DSİ tarafından 4,56 milyon hektar sulama açılmış olup diğer kurumlarla birlikte toplamda 6,85 milyon hektar sulamaya açılmıştır.

Su temel yaşam kaynağıdır. İklim değişikliğinin en önemli sonuçlarından biri su kaynakları ve su döngüsü üzerinde yarattığı olumsuz etkilerdir. İklim değişikliğinin su kaynakları üzerine etkileri sonucu, miktar ve kalite bakımından yeterli suya erişimin zorlaşacağı da bilinen bir gerçektir. Bunun en yakın örneği geçtiğimiz sulama sezonunda karşımıza çıkmıştır.

Yine bilindiği üzere başta Konya Ovası olmak üzere birçok ilimizde Yeraltı sularının zorunlu olarak aşırı kullanımı ve bilinçsiz su tüketimi nedeniyle obruklar oluşmaktadır. Bu durum ülke olarak kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor olması gerçeğiyle çevreye ve iklime verilmesi gereken önemi gözler önüne sermektedir. Ayrıca su ve verim ilişkisi göz önüne alındığında artan maliyetler karşısında mağdur olan çiftçilerin kuru tarımda birim alandan elde edeceği gelire göre daha fazla elde edeceği gerçeği suyun ekonomik olarak önemini daha da artırmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı özellikle sulama ve enerji konusunda önemli adımların atılacağını belirtti.  Sulamaya açılacak alanların artması ve çiftçilerimize sağlanacak finansman kolaylığıyla sulama faaliyetlerinde güneşten elde edilen elektrikle kullanımın artırılması elbette önemli bir adımdır. Ancak bitkisel üretimin temel girdisi, mazot, gübre, elektrik fiyatlarını düşürmeden, çiftçinin borçları nedeniyle bloke edilen desteklerini artırarak vermeden atılan her adım masanın bir ayağını daima eksik bırakacaktır. Sulama sistemlerine ve güneş enerji sistemlerine yapılan ve yapılacak yatırım bu hususların yanı sıra iklim değişikliğinin de etkisiyle yetersiz kalacaktır.

Bu kapsamda stratejik meta haline gelen su da özellikle tarımsal sulamada tasarrufa gidilmeli ve KOP, GAP, DOKAP ve DAP gibi projeler biran önce tamamlanmalıdır. Ancak bu tasarruf çiftçilerimize yaptırım olarak yansıtılmamalıdır. Devletimiz çiftçilerimizin kuyularına sayaç takılmasında gereken maddi desteği sağlamadan, ortak kuyu kullanımlarında yaşanılabilecek sorunlar çözüme kavuşturulmadan,  bölge ve türlere göre bitki su ihtiyacı iyi analiz ve değerlendirme yapılmadan kısacası alt yapısı oluşturulmadan kota uygulamasına geçilmemelidir. Aksi takdirde bu durum hem su israfını artıracak, hem çiftçinin artan maliyetler altında daha da ezilmesine neden olup üretimden uzaklaştıracak, hem de bitkisel üretimde düşüşe neden olacaktır.

Ayrıca acilen eski ve atıl vaziyette olan bu yapıların yenilenmesi gereklidir. Bu durum az olan suyumuzu israf etmemize neden olmaktadır.

Küresel iklim değişikliği ile birlikte şiddetlenen kuraklık, nüfus, tarım ve sanayinin artan su ihtiyaçları yüzünden Dünya’da alternatif su kaynakları ve yönetiminde arayışlar başlamıştır. Özellikle yağmur sularının yollara ya da kanalizasyona akması artık kabul edilemez bir durumdur. Bunun için yağmur suyunun toplanması ve kullanılması için var olan politikalar geliştirilmeli ve biran önce uygulanmaya konmalıdır.

Maliyetlerin hat safhaya ulaştığı bu üretim döneminde sulama birliklerince işletilen sulama tesislerinde uygulanacak su kullanım hizmet bedeli tarifeleri; buğday, ayçiçeği, çeltik, pamuk, mısır, meyve ve sebze sulamalarında 2021 yılına göre yüzde 20 ile yüzde 27 arasında değişen oranlarda artış olmuştur.

Sulama alanı içerisinde tüm tarife grupları için geçerli olmak üzere çiftçilerin tamamen kendi imkanlarıyla kullandıkları yeraltı suyu ücretleri de 2021 yılında 17 TL/Da iken 2022 yılında yüzde 23,5 artışla 21 TL/Da seviyesine çıkmıştır. Bu durum artan üretim maliyetlerimizi daha da artırmakta, bu yıl için sulama ücretlerinde değişiklik yapılmamalıdır.

Çiftçilerimiz suyun öneminin bilincinde olup bir damla suyu heba etmek istememektedirler. Lakin artan maliyetler karşısında çiftçinin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini zorlamaktadır. Bunun için üreticilere modern sulama sistemleri yüzde 100’ü hibe şeklinde verilerek, modern sulama yöntemlerini etkin kullanması sağlanmalıdır.

Bir diğer önemli hususta su sıkıntısının fazla olduğu bölgelerden başlanarak, kuraklığa dayanıklı kültür bitkilerinin tarımda kullanımı teşvik edilmeli, üretimini yaptığı en fazla gelir getiren ürün ile olan fark, ürün bazlı destek olarak üreticiye ödenmelidir. Bu kapsamda öncelikli olarak atıl vaziyette olan sulama kanallarının revizyonlarının yapılması, çiftçilerimizin modern sulama sistemlerine ekonomik olarak ulaşabilirliğinin artırılması, elektrik fiyatlarının düşürülmesi, ruhsatsız olan kuyulara bir kereye mahsus olmak üzere af getirilerek ruhsat verilmesi gerekmektedir.”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, toplumsal bilinç artırılarak toprak ve su kaynaklarının korunması ve kirlenmesinin önüne geçilmesi temennisiyle, 22 Mart Dünya Su Günü’nü kutladı.

21 Mart Dünya Ormancılık Günü


21 Mart Dünya Ormancılık Günü

 

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Ormanların iklim değişikliğiyle mücadeledeki rolü son derece önemlidir”

-“Ülkemizde ormanların büyük bir bölümü yangın tehdidi altındadır”

-“Geçtiğimiz yıl maalesef ülkemizde 294 adet yangında 202 bin 699 hektar orman alanı kül oldu”

-“Orman yangınlarıyla mücadele tekniklerini geliştirmek ve güçlendirmek, yangına müdahale süresini kısaltarak yangın zararlarını en aza indirmek öncelikli görevimiz olmalıdır”

-“Orman varlığımızı sadece devlet destekleriyle değil bireysel olarak da üzerimize düşen görevle en azından ağaçları korumalı ve uygun şartlarla artırmalıyız”

-“Ormanlar toprak erozyonunu önlediği gibi tarım arazilerinin, çayır ve meraların sellerden zarar görmesine mani olmaktadır”

 

Ankara- 21.03.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ormanların iklim, su ve toprak rejimi üzerindeki olumlu etkileri ile milli bir servet olduğunu bildirerek, “restorasyon, imar ve ıslah etmenin yanında ormanları korumalı ve alanlarını artırmalıyız” dedi.

Bayraktar, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada,  “Çeşitli iklim tiplerinin bulunduğu ülkemizde son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle maalesef mevsimlerin sayısı azalmıştır” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:

“İklim değişikliğinin etkisi ile dört mevsim iki mevsime düştü ve bahar mevsimleri ortadan kalktı. Ilık geçen kışlar ve sıcak geçen yazlar yaşıyoruz. Özellikle, kuraklık, sel, fırtına başta olmak üzere çeşitli afetleri yaşıyoruz ve bu afetlerden tarımın etkilenmemesi mümkün değildir. Bu etkileri azaltmak için özellikle orman ve su yönetiminde kalıcı ve akılcı çözümler bularak doğal kaynaklarımızı korumak zorundayız.

Bunun çözümü ise sera gazı emisyonlarının azaltılarak iklim değişikliğinin etkilerini gidermek, her biri karbon yakalama ve depolama yeteneği bulunan ormanların, sulak alanların, deniz ve kıyı ekosistemlerinin, çayırların, tarımsal alanların ve turbalıkların mevcut durumlarının korunması ve iyileştirilmesi ile mümkün olabilecektir.

Diğer taraftan çevresel değişimin, özellikle de iklim değişikliğinin, geçim kaynaklarının doğrudan doğal kaynaklara bağlı olduğu kırsal alanlarda gelir seviyesi düşük olan insanlar üzerinde orantısız bir etkisi olacaktır.

Toprak verimliliğinin tükenmesi ve orman kaynaklarının, su kaynaklarının, meraların ve balıkçılığın bozulması zaten gelişmekte olan birçok ülkede yoksulluğu daha da arttıracaktır.”

 

“Ülkemizde ormanların büyük bir bölümü yangın tehdidi altındadır”

“Coğrafi konumu itibariyle Akdeniz iklim kuşağında yer alan ülkemizde ormanlarımızın büyük bir bölümü yangın tehdidi altında bulunmaktadır” uyarısı yapan Bayraktar, “Toplam ormanlık alanın yüzde 60’ını birinci ve ikinci derece yangına hassas alanlar oluşturmaktadır” dedi. Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“İklim değişikliğinin etkisiyle sıcaklık artışlarının olması son yıllarda orman yangınlarını birlikte getirmektedir. Geçtiğimiz yıl maalesef ülkemizde Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi (EFFIS) verilerine göre 294 adet yangında 202 bin 699 hektar orman alanı kül oldu. Bu alan Aydın ilinin yüz ölçümünün 4’te biri alana ve yaklaşık 284 bin futbol sahası büyüklüğündedir.

Ayrıca 2021 yılında küle dönen orman alanımız son 10 yılda yanan toplam orman alanının yaklaşık yüzde 30’unu oluşturmaktadır. Diğer taraftan son 10 yılda,  en fazla yangın çıkan yıl 472 yangın ile 2020 yılında yaşanmıştır. Bu nedenle orman yangınları ülkemiz ormancılığının öncelikli konuları arasında yer almalı ve orman yangınlarının çıkmasına, yayılmasına mani olmak için her türlü fiziki ve beşeri tedbiri almak zorundayız.

Orman yangınlarıyla mücadele tekniklerini geliştirmek ve güçlendirmek, yangına müdahale süresini kısaltarak yangın zararlarını en aza indirmek öncelikli görevimiz olmalıdır.

Dünyada en önemli karbon yutaklarından biri olan ormanlar büyük bir hızla azalırken, ülkemiz bugüne kadar yapmış olduğu ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve bozuk ormanların iyileştirmesi çalışmaları ile orman varlığını artıran ülkelerdendir. Ancak orman varlığımızı sadece devlet destekleriyle değil bireysel olarak da üzerimize düşen görevle en azından ağaçları korumalı ve uygun şartlarla artırmalıyız”

 

“Ormanlar toprak erozyonunu önlediği gibi tarım arazilerinin, çayır ve meraların sellerden zarar görmesine mani olmaktadır”

Bayraktar, “ormanlarımızın tarım alanlarımızın zarar görmesini engellemektedir” diyerek orman varlığının artırılması gerektiğine dikkat çekti:

“Ülke yüz ölçümünün yüzde 29,4’ünü oluşturan orman alanlarımızı artırarak yangından zarar gören alanlarımızı telafi edemesek de yaralarımıza merhem sürmeliyiz. Ayrıca ülkemiz topraklarının büyük bir kısmı erozyon tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Tarım arazilerimiz ile çayır mera alanlarımız sellerden büyük zarar görmektedir. Ormanlar toprak erozyonunu önlediği gibi tarım arazilerinin, çayır ve meraların sellerden zarar görmesine mani olmaktadır.

Orman varlığımızın artırılması, orman tahribatlarının önüne geçilmesi şüphesiz çok önem arz etmektedir. Sanayileşmede yaşanan gelişmeler ve yerleşim alanlarının artması dolayısıyla karbon monoksit, kükürt asitleri, hidrokarbonlar ve azot oksitler gibi havayı kirletici maddelerin yanı sıra, motorlu taşıtların, enerji santrallerinin, sanayii tesislerinin, konut ısıtma sistemlerinin yakıt artıkları da çevreyi ve dolayısıyla havayı önemli ölçüde kirletmektedir. Bu kirliliği azaltmak için yeşil alanların artırılması, ormanların korunması ve ağaçlandırma çalışmalarının hızla devam etmesi önemlidir.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, ülkemizde ağaçlandırma konusunda yapılacak çalışmalara her zaman öncülük edecek ve katkı sağlayacağız.

Küresel ısınmanın iklim değişikliğine olan etkilerinin azaltılması için ormanlara daha fazla önem verilmesi gerektiğini tekrar hatırlatarak 21 Mart Dünya Ormancılık Günü’nü kutlarım.”

TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı

TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı

Ankara- 17.03.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleştirildi.

Toplantıda Yönetim Kurulu Üyeleri TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a, bölgelerindeki çiftçilerin sorunlarını iletti, yapılması gerekenler görüşüldü.

Birlik olarak tarım danışmanlarımızın yanındayız


Bayraktar: “Birlik olarak tarım danışmanlarımızın yanındayız”

 Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım danışmanları konusunda açıklama yaptı. Bayraktar’ın açıklaması şöyle;

Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte yürütülen ‘Ziraat Odalarımızda Tarım Danışmanı İstihdamı Projesi’ Birliğimizin ve Odalarımızın önem verdiği, ülkemiz tarımına katkı veren projelerden biridir.

Ülkemizde tarım danışmanlığının yaygınlaştırılması ve bu konuda hem kurum ve kuruluşların, hem de çiftçilerin bilgilendirilmesi ile bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Ziraat Odalarına yapılan ziyaretlerde, danışmanlık hizmetinin verilmesiyle birlikte yetiştirilen ürünlerde verim miktarının arttığı, hastalık ve zararlılarla mücadelede daha bilinçli hareket edildiği, danışmanlık hizmeti alan çiftçilerde farkındalık ve memnuniyetin arttığı gözlemlenmiştir.

Danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılabilmesi ve daha çok çiftçiye hizmet sağlanabilmesi açısından, ‘Tarımsal Yayım ve Danışmanlık’ desteğinin artırılarak devam etmesi ve tüm Ziraat Odalarımıza yaygınlaştırılmasını TZOB olarak önemsiyoruz.

Ziraat Odalarımızda halen 465 tarım danışmanı, çiftçilerimize hizmet vermektedir. Bu yıl için Cumhurbaşkanlığı kararı ile Tarımsal Yayım ve Danışmanlık desteği, istihdam edilen her bir tarım danışmanı için 52 bin TL olarak öngörülmüştür.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği de bu önemli projenin devamı ve yaygınlaştırılabilmesi için tarımsal yayım ve danışmanlık projesine destek vermek amacıyla katkıda bulunmaya karar vermiştir.

Büyük bir özveri ile çalışan tarım danışmanlarımıza imkânlar ölçüsünde verilen destek, her bir tarım danışmanı için ayrı ayrı hesaplanarak belirlenen tutarlar Odalarımızın hesabına gönderilmiştir.”

Süt sektöründe yaşanan sorunlar


Süt sektöründe yaşanan sorunlar

 

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Ulusal Süt Konseyi’ni görevini yapmaya davet ediyoruz”

-“Süt fiyatları böyle devam ederse daha fazla damızlığın kesileceğini, bunun süt yanında et krizi anlamına da geleceğini bilmiyor musunuz?”

-“Mart ayında üreticimizin bir litre süt sattığında eline net olarak 4 lira 50 kuruş geçti. Yemin kilosuna ödediği para ise 5 lira 35 kuruş. Bir litre süt sattığında bir kilo yem bile alamıyor yani zarar ediyor”

-“Üreticiler yem fiyatlarının yüksekliğinden dolayı buzağılarını hemen ellerinden çıkarıyor, düvelerini tohumlamak yerine besiye çekip kurban bayramında kestirmeyi planlıyor, ineklerini kestirerek ya hayvan sayısını azaltıyor ya da işletmesini tasfiye ediyor. Sektör çok sıkıntılı bir durumla karşı karşıyadır”

-“Bu süreçte atılacak en öncelikli adım süt fiyatının yeniden revize edilmesi olmalıdır”

-“Yeme zam yapanlar, gübreye zam yapanlar korkmuyor da siz neden korkuyorsunuz? Süt üretimi durma noktasına gelmiş, seyrediyorsunuz”

-“İthalatla ülkeyi doyurma imkanı yoktur. Bunu görmezden gelemeyiz. Tarım sektörü dünyada en stratejik sektör haline gelmiştir”

-“Elimizde ne var ne yoksa üreticiyi destekleyerek üretimimizi artırmaktan başka çare yoktur. Bunu başaramazsak gıdayı tüketicilerimize nasıl ulaştıracağız? Bunun sorumluları büyük vebal altında kalırlar”

 

Ankara- 09.03.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, süt sektöründe yaşanan son gelişmelere ilişkin görüntülü açıklama yaptı. “Ulusal Süt Konseyi’ni görevini yapmaya davet ediyoruz” diyen Bayraktar’ın açıklaması şöyle:

“Bilindiği üzere, Ulusal Süt Konseyi 29 Kasım 2021 tarihinde yaptığı toplantısında aldığı kararla, 8 Aralık 2021 tarihinden geçerli olmak üzere soğutulmuş çiğ sütün tavsiye satış fiyatını brüt 4 lira 70 kuruş olarak belirledi.

Konseyin yaptığı açıklamada; ‘Ulusal Süt Konseyi, çiğ sütün üretim maliyetinde öngörülmeyen değişimler görülmesi durumunda yeniden toplanıp karar verecektir’ denildi. Bu fiyat yeme gelen zamlarla daha hayata geçmeden anlamını yitirdi.

Süt/yem paritesinin birin altına düşmesi üzerine üretici örgütleri olarak 25 Aralık 2021 tarihinde, tekrar bir açıklama yaptık. Sürdürülemez fiyatın yeniden revize edilmesi gerektiğini belirttik. Açıklamamızın üzerinden bir buçuk ay geçti ama hala bir adım atılmadı. Ulusal Süt Konseyi neyi bekliyor? Daha fazla hayvanın kesilmesini mi? Daha fazla üreticinin üretimi bırakmasını mı? Yeme zam yapanlar, gübreye zam yapanlar, korkmuyor da siz neden korkuyorsunuz? Süt üretimi durma noktasına gelmiş, seyrediyorsunuz. Ulusal Süt Konseyi’ni görevini yapmaya davet ediyoruz.

Bu yükü üreticiye yüklerseniz kaynağı kurutursunuz. Bu durumda tüketici süt ve süt ürünlerine nasıl ulaşacaktır? Süt fiyatları böyle devam ederse daha fazla damızlığın kesileceğini, bunun süt yanında et krizi anlamına da geleceğini bilmiyor musunuz?

Üretimin sürdürülebilirliği için bir litre süt satan üretici bir buçuk kilo yem alabilmelidir. Fiyatın belirlendiği aralık ayında parite 0,93 iken, ocak ayında 0,94, şubat ayında 0,97, mart ayında ise 0,84 olarak gerçekleşti. Süt üreticileri hala sürdürülemez seviyelerin altında bir pariteyle üretime devam etmek zorunda kalıyor.

Mart ayında üreticimizin bir litre süt sattığında eline net olarak 4 lira 50 kuruş geçti. Yemin kilosuna ödediği para ise 5 lira 35 kuruş. Bir litre süt sattığında bir kilo yem bile alamıyor yani zarar ediyor. Bu, uzun yıllardır görmediğimiz bir durumdur. Tablo vahimdir.

Üreticiler yem fiyatlarının yüksekliğinden dolayı buzağılarını hemen ellerinden çıkarıyor. Düvelerini tohumlamak yerine besiye çekip kurban bayramında kestirmeyi planlıyor. İneklerini kestirerek ya hayvan sayısını azaltıyor ya da işletmesini tasfiye ediyor. 

Sektör çok sıkıntılı bir durumla karşı karşıyadır. Yem başta olmak üzere elektrik, mazot, ilaç, tohum, işçilik, veteriner hizmetleri gibi bütün maliyetlerimiz ciddi oranlarda artarken sürdürülemez fiyatlarla üretime devam etmemiz artık mümkün değildir.

Bugün üreticiye istediğimiz fiyatlar verilmezse, ilerleyen günlerde tüketicilerimiz bugünkü fiyatları bile arar hale gelecektir. Bu fiyat artışı talebimiz, hem üreticilerimiz hem de tüketicilerimiz içindir. Üretimde devamlılığı sağlayamazsak, üreticileri küstürüp üretimden koparırsak tedarik zincirinin en önemli ayağını yok etmiş olur, fahiş tüketici fiyatlarına zemin hazırlamış oluruz.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak ‘Tarımda milli seferberlik ilan edilmeli’ derken bugünü değil, geleceği düşünüyoruz. Sesimize kulak verilmeli, bu konuda acil adımlar atılmalıdır. Bu ülke, hayvancılıkta yüksek maliyetleri karşılayamadığı için boşalmış ahırları, üretimi bırakmış üreticiyi hak etmiyor. Ne yapıp edip, elimizdeki bütün imkanları seferber edip ahırları doldurmalı, üretimi artırmalı, arz güvencesini sağlamalıyız.

Ukrayna-Rusya Savaşının dünya tedarik zincirinde nasıl etkiler yarattığını hepimiz yaşayarak görüyoruz. Petrol fiyatlarının artması, lojistikte yaşanan sıkıntılar, panik havasıyla stoklama davranışları bir anda ülkeleri acil durum planları oluşturmaya sevk etti.

Yem sanayimiz 2021 yılında 6,6 milyar dolar ithalatı gerçekleştirdi. Bunun yüzde 69’unu hammaddeler oluşturdu. Rusya ve Ukrayna gibi dünya hammadde ihracatında önemli iki ülkenin savaşa girmesi yem sanayimizi de tedirgin etmeye başladı. İlerleyen günlerde ne olacağını bilmiyoruz.

Arz güvencesini sağlamak, lojistikte yaşanan sıkıntıları ortadan kaldırmak, döviz ve dünya fiyat artışlarına bağlı olası girdi fiyat artışlarını minimize ederek hayvancılığımızın bu durumdan en az zararla çıkmasını sağlamak için en kısa zamanda “Acil Durum Planları”nı hazırlamamız gerekiyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bu çalışmaya her türlü katkıyı vermeye hazırız.

Bu süreçte atılacak en öncelikli adım süt fiyatının yeniden revize edilmesi olmalıdır. Üretime devam edebilmemiz ve damızlık hayvan kesimlerinin durması için; ya sattığımız çiğ süt fiyatı 1,5 pariteye denk gelecek şekilde 8 liraya çıkarılacak ya da ‘çiğ süt fiyatı artmasın’ deniliyorsa ilgili pariteye denk gelecek şekilde yem fiyatında indirim yapılacak ki bütün üreticilerimiz bu fiyattan yem alabilsin.

Bu kapsamda;

Fiyatın belirlendiği dönemde paritenin korunması için yemde de akaryakıtta uygulanan eşel mobil sistem gibi bir sistem hayata geçirilebilir. Üreticilerin yeme gelen zamlar nedeniyle mağdur olmaları ve belirlenen pariteden sapmalar önlenebilir.

Bunun dışında,

Çiğ süte verilen 20 kuruşluk prim yeterli değildir. Bu destek hem üreticiyi destekleyecek hem de kayıt dışılığa kaymanın önüne geçirecek seviyeye yani en az 60 kuruş seviyelerine çıkarılmalıdır. Desteklemelerin kısa sürede ödenmesi için çalışma yapılmalıdır.

Akaryakıtta fiyatlar makul seviyelere indirilmeli, gelen zamlardan çiftçilerin kullandığı mazot muaf tutulmalıdır.

Son elektrik zamlarının ardından elektrik fiyatları küçük büyük bütün işletmeler ve süt toplama merkezleri için ciddi bir maliyet yükü oluşturuyor. Elektrik fiyatları, tarımsal işletmeleri koruyacak ve üretime devam edebilecekleri seviyelere indirilmelidir.

Temel gıdada yüzde 1’e düşen KDV’yi olumlu buluyoruz. Fakat ilaçtan mazota kadar üreticilerimizin ana girdilerinin tamamında KDV yüzde 18’den kesilmektedir. Burada üreticiye bir finansman maliyeti doğmuştur. Zaten para kazanamayan bir sektöre bir de böyle bir finansman yükü yüklenmiştir. Bu konuda da üretici lehine bir düzenleme yapılmalıdır.

Üreticinin sanayiciye sattığı sütte, ödeme süreleri 30-45 günden, 60 güne çıkmıştır. Bu süre makul seviyelere indirilmelidir.

Bu önerilerimiz dikkate alınmaz ve hızlı adımlar atılmazsa yakın zamanda ne süt hayvanı kalacak, ne de et ve süt üretilecektir. Bu yıkımın göç ve işsizlik gibi sosyal etkilerinin yanında, tüketici nezdinde ithalata ve yüksek ithal fiyatlara bağımlı sürdürülemez bir etkisi olacağı açıktır.

Üreticilerimizi yerinde tutmaya çalışalım. Üretimden koparırsak tekrar geri döndürmemiz, sektörü yeniden canlandırmamız kolay olmayacaktır.

İthalatla ülkeyi doyurma imkanı yoktur. Bunu görmezden gelemeyiz. Tarım sektörü dünyada en stratejik sektör haline gelmiştir. Elimizde ne var ne yoksa üreticiyi destekleyerek üretimimizi artırmaktan başka çare yoktur. Bunu başaramazsak gıdayı tüketicilerimize nasıl ulaştıracağız? Bunun sorumluları büyük vebal altında kalırlar.”

Şubat ayı üretici market fiyatları ve tarım sektöründe yaşanan son gelişmeler


-Şubat ayı üretici market fiyatları

-Tarım sektöründe yaşanan son gelişmeler

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Şubat ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı 4 katı geçti”

-“Tarımda milli seferberlik ilan edilmeli, elimizde ne varsa ne yoksa bitkisel ve hayvansal üretim için kullanmalıyız”

-“Bu ülkede ekilmedik bir karış arazi bırakmamalıyız. Türk tarımı kullanamadığı potansiyeline erişmek zorundadır. Üretebildiğimiz kadar güçlü olduğumuzu unutmayalım”

-“Gıda enflasyonunu önlemek için üreticinin içinde olmadığı hiçbir plan, program ve önlem işe yaramaz. Bunu iyi görmek zorundayız”

 -“Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan kriz nedeniyle yaş sebze ve meyve üretici fiyatları olumsuz etkilenmeye başladı”

-“Gübre fiyatlarındaki düşüş bir yıllık artışa göre yetersiz kaldı”

-“Üreticimizin kullandığı mazot fiyatı son bir yılda yüzde 164 oranında arttı”

-“Tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarında da gerekli indirim yapılmalı!”

-“Zeytinlik alanların yok olmasının önünü açan bu uygulamadan mutlaka vazgeçilmelidir”

 Ankara- 04.03.2022- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Şubat ayında üretici ve market arasındaki fiyat farklarını ve tarım sektöründe yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.

 Şubat ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 306,29 ile kabakta olduğunu belirten Bayraktar, fiyat değişimlerini şöyle değerlendirdi:

“Kabaktaki fiyat artışını elma yüzde 287,89, maydanoz yüzde 263,50, kuru soğan yüzde 242,16, domates yüzde 233,02, limon yüzde 223,85, ıspanak yüzde 217,42, portakal yüzde 213,98, kuru fasulye yüzde 211,95, sivribiber yüzde 205,31, salatalık yüzde 205,09 ve yeşil mercimek yüzde 203,52 ile takip etti.

Şubat ayında kabakta üretici market fiyat farkı yüzde 300’ün üzerindeyken, 11 üründe fiyat farkı yüzde 200’ün üzerinde gerçekleşti.

Kabak 4,1 kat, elma 3,9 kat, maydanoz 3,6 kat, kuru soğan 3,4 kat, domates 3,3 kat, limon ve ıspanak 3,2 kat, portakal, kuru fasulye, sivri biber ve salatalık 3,1 kat, yeşil mercimek ve nohut 3 kat fazlaya tüketiciye satıldı.

Üreticide 4 lira 38 kuruş olan kabak 17 lira 78 kuruşa, 2 lira olan elma 7 lira 76 kuruşa, 1 lira 29 kuruş olan maydanoz 4 lira 68 kuruşa, 68 kuruş olan kuru soğan 2 lira 33 kuruşa, 4 lira 44 kuruş olan domates 14 lira 78 kuruşa, 2 lira 25 kuruş olan limon 7 lira 29 kuruşa tüketiciye satıldı.

Şubat ayında markette 42 ürünün 24’ünde fiyat artışı, 18’inde fiyat azalışı görüldü.”

Şubat ayında markette en fazla artan ürün yüzde 64,58 ile karnabahar olduğunu açıklayan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Karnabahardaki fiyat artışını yüzde 39,34 ile marul, yüzde 32,53 ile yeşil soğan, yüzde 32,06 ile domates, yüzde 26,64 ile portakal, yüzde 23,46 ile ıspanak, yüzde 23,01 ile kabak takip etti.

Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 19,03 ile maydanoz oldu. Maydanozdaki fiyat düşüşünü yüzde 11,74 ile elma, yüzde 9,72 ile yeşil mercimek, yüzde 8,15 ile nohut, yüzde 7,64 ile beyaz peynir izledi.

Şubat ayında üreticide 34 ürününün 15’inde fiyat artışı olurken, 9’unda fiyat düşüşü görüldü. 10 üründe ise fiyat değişimi olmadı.

Üretici fiyatlarında havuç, elma, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru üzüm, kuru incir, zeytinyağında fiyat değişimi olmadı. Şubat ayında üreticide fiyatı en çok düşen ürün yüzde 54,51 ile maydanozda görüldü.

Maydanozdaki fiyat düşüşünü yüzde 34,90 ile patlıcan, yüzde 24,70 ile kabak, yüzde 20,59 ile sivribiber, yüzde 19,71 ile salatalık, yüzde 10,53 ile mandalina, yüzde 6,58 domates izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 75,48 ile maruldu görüldü. Maruldaki fiyat artışını yüzde 58,63 ile yeşil soğan, yüzde 56,13 ile portakal, yüzde 41 ile karnabahar, yüzde 23,39 ile beyaz lahana, yüzde 12,50 ile limon takip etti.

Yaptığımız tespitlere göre, şubat ayında fiyatı en fazla artan ürün, marketlerde karnabahar, üreticilerde marul olurken, marketlerde ve üreticide fiyatı en fazla düşen ürün maydanoz oldu.

Şubat ayında, üretici fiyatlarında marul, yeşil soğan, portakal, karnabahar, beyaz lahana, limon fiyat artışında ilk sıraları aldılar.”

Bayraktar, şubat ayında yaşanan fiyat değişimlerinin sebeplerini ise şöyle değerlendirdi:

“Üreticide fiyat artışının en fazla görüldüğü marul, örtü altı üretimden sağlanmakta olup, fiyatta özellikle son bir ayda görülen fide fiyatlarındaki yüzde 70’e varan artışlarının yanı sıra arzın düşük oluşu etkili olmuştur. Yeşil soğanda da arzdaki azalma fiyatların yükselmesine neden olmuştur.

Portakal ve limonda piyasada hareketlilik yaşanmaktadır. Talep artışının yanı sıra ürün arzındaki azalma fiyatların artmasına neden olmuştur.

Kış sebzelerinden; karnabahar, beyaz lahana, pırasada hasadın sonuna gelinmesiyle ürün arzı azalmıştır. Bu durum fiyatları yukarı yönlü etkilemektedir.

Kuru soğanda piyasalar biraz hareketlenmiş olmasına rağmen fiyatlarda çok az bir artış görülmüştür. Kuru soğanda bu sezon rekolte yüksektir. Sandıklı bölgesinde ise kuru soğanda alıcı bulunmadığından soğan tarlada kalmıştır.

Fiyatı düşen ürünlere baktığımızda, en fazla düşüş maydanozda görülmüştür. Maydanoz, patlıcan, sivri biber, kabak, salatalık ve domateste ocak ayındaki olumsuz hava koşulları nedeniyle fiyatlar fazla artmıştır. Fiyatlardaki aşırı yükseliş talepte düşüşe neden olmuştur. Şubat ayında görülen talepteki azalmayla birlikte ürünlerin fiyatları da düşmüştür. Bununla birlikte Şubat ayı sonunda başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ne yazık ki tüm dünyayı etkiledi. Rusya-Ukrayna savaşı ülkemizde de özellikle yaş meyve sebze fiyatlarını aşağıya çekti. Bu ülkelere yaş meyve sebze ihracatı yapılamaması nedeniyle ürünler iç piyasaya yönlenmiş ve artan arz miktarıyla birlikte üretici fiyatları düşmüştür.

Mandalinada ise hasadın sonuna gelinmesi fiyatları bir miktar etkilemiştir.”

 “Tarımda milli seferberlik ilan edilmeli, elimizde ne varsa ne yoksa bitkisel ve hayvansal üretim için kullanmalıyız”

 Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Bayraktar, açıklamasına tarım sektöründe yaşanan son gelişmeleri değerlendirerek devam etti:

“Uluslararası bir kriz ve pandemi döneminden geçtiğimiz bu günlerde yurtiçi ürün fiyatları artarken, tüketimin karşılanabilmesi için, çok fazla yükselen dünya fiyatlarından, artan miktarlarda tarımsal ürün ithalatı yapmamız kaçınılmaz hale geldi. Yüksek fiyattan yapılan ithalat ve yurtiçi ürün fiyatlarının artması da, zaten yüksek seyreden gıda enflasyonunu daha da artırdı.

Üretimi artırmaktan başka çaremiz yoktur. Üretimi artırmak için tarım sektöründe pozitif ayrımcılık istiyoruz. Tarım sektörünün yapısal sorunları, plansız üretim, üretimde yaşanan kuraklık ve diğer doğal afetler başta olmak üzere büyük riskler ve üreticilerin gelir garantisinin olmaması, aşırı artan gübre, mazot, zirai alet, ilaç, tohum, işçilik maliyetleri, bitkisel ve hayvansal ürün ithalatı üretimi zorlaştırıyor.

Üretimi artırmak için üreticinin desteklenmesi, maliyetlerin düşürülmesi, yapısal sorunlarının çözülmesi, ithalatın önlenmesi önemlidir. Gıda enflasyonunu önlemek için üreticinin içinde olmadığı hiçbir plan, program ve önlem işe yaramaz. Bunu iyi görmek zorundayız.

Hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda dünya fiyatları aşırı yükseliyor. (Örneğin, TMO’nun ekmeklik buğday ihalesinde ilk teklifler 7bin TL/tona (500 dolar/tona) dayanmıştır.) Bu ürünlerde arz sorunumuz var. Stoklarımız bittiğinde ne yapacağız? Ekmeği kaç liradan yiyeceğiz? Ayçiçeği yağını kaç liradan tüketeceğiz? Buradan sesleniyorum, vakit kaybetmeden tarımda milli seferberlik ilan edilmeli, elimizde ne varsa ne yoksa bitkisel ve hayvansal üretim için kullanmalıyız. Bu ülkede ekilmedik bir karış arazi bırakmamalıyız. Türk tarımı kullanamadığı potansiyeline erişmek zorundadır.  Üretebildiğimiz kadar güçlü olduğumuzu unutmayalım.”

  “Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan kriz nedeniyle yaş sebze ve meyve üretici fiyatları olumsuz etkilenmeye başladı”

 Bayraktar, yaş sebze ve meyve üretici fiyatlarının Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan kriz nedeniyle olumsuz yönde etkilendiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şubat ayında üretici fiyat değişimi son 5 gün için değerlendirildiğinde;

Üretici fiyatlarında 34 ürünün 13’ünde düşüş yaşandığı görüldü.  Yaş sebze ve meyve fiyatlarında görülen bu düşüş yüzde 50’lere vardı. Kabakta yüzde 50, domateste yüzde 30, sivri biberde yüzde 28, maydanozda yüzde 19, limonda yüzde 16, patateste yüzde 11 oranında düşüş yaşandı.

Kabak başta olmak üzere domates, sivri biber, maydanoz, limon, patlıcan, patates gibi yaş sebze ve meyvelerdeki fiyat düşüşlerinde, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle önemli ihracat merkezimiz olan bu ülkelere ürün gönderilememesi etkili oldu. Ürünler ihracata gönderilemeyince iç piyasaya yönlendirildi. İç piyasadaki arzın artmasıyla birlikte üretici fiyatları düştü.

Rusya, Ukrayna ve Belarus yaş sebze ve meyve ihracatımızda önemli ülkelerdir. Savaş çıkınca kapıların kapanmasıyla tırlar yolda kaldı. Bu ülkelerle olan ihracatımız tıkandı. Yaş sebze ve meyve ihracatının düşmesi üretimimizi düşürür. Üreticinin üretimi bırakması birkaç ay sonra yaş sebze ve meyve fiyatlarının aşırı bir şekilde artmasına neden olur. Acil olarak alternatif pazarlara yönelmeli, ihracatın açılması için gereken tedbirler alınmalıdır.”

  

ÜRETİCİ FİYATLARINDA DEĞİŞİM

ÜRÜNLER

24 Şubat 2022

28 Şubat 2022

 

Değişim (Yüzde)

Ay Sonu üretici Fiyatı (TL/kg)

Ay Sonu üretici Fiyatı (TL/kg)

Salatalık

5,85

5,73

-2,14

Portakal

2,50

2,42

-3,20

Pırasa

3,04

2,86

-5,88

Beyaz lahana

2,40

2,23

-6,94

Mandalina

4,63

4,25

-8,21

Ispanak

3,67

3,33

-9,09

Patates

3,29

2,92

-11,25

Patlıcan

8,00

6,88

-14,06

Limon

2,67

2,25

-15,73

Maydanoz (adet)

1,59

1,29

-18,90

Sivribiber

9,38

6,75

-28,00

Domates

6,31

4,44

-29,70

Kabak

8,67

4,38

-49,52

 “Gübre fiyatlarındaki düşüş bir yıllık artışa göre yetersiz kaldı”

 Gübre fiyatlarının şubat ayında çeşitlerine göre bir önceki aya göre ortalama yüzde 11 ile 27 arasında gerilediğini belirten Bayraktar, konuya ilişkin değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Geçen yılın Şubat ayına göre son bir yılda, amonyum sülfat gübresi yüzde 274, üre gübresi yüzde 203, DAP gübresi yüzde 186, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 165, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 146 oranında arttı. 

İlkbaharda özellikle buğday ve arpada üst gübre olarak kullanılan ve kasım ayında tavan yapan üre fiyatı, dünya üre fiyatlarında ve dolarda görülen kısmi düşüş ile ocak ayında gerilemeye başladı.

Bu gerileme şubat ayında da devam etti. Şubat ayında ortalama üre gübresi fiyatları bir önceki aya göre yüzde 23 düşerken, aslında yıllık bazda yüzde 203 oranında arttı.

Sonbaharda taban gübresi kullanamayan veya yetersiz kullanan üreticilerimiz, düşen bu fiyatlardan da memnun değildir.

Üreticilerimiz, hala üst gübre fiyatlarının yüksekliğinden dolayı yeterince gübre kullanamayacak. 

Diğer yandan birçok üreticimiz önünü göremediği için, borçlanarak da olsa yüksek fiyatlardan gübresini indirimlerden önceden aldı.

Dolayısıyla zamanında yapılmayan indirimler yüzünden üreticilerimiz, haksız yere mağdur oldu.

Üreticilerimiz Tarım Kredi Kooperatiflerinden, tonu 12 bin liradan üre gübresi aldı.

Daha sonra bu gübrenin fiyatı yüzde 30 indirilerek, tonu 9 bin 200 liradan satışa sunuldu.

İndirimden kısa bir süre önce üreticilerimizin pahalı gübre alması mağduriyet yarattı.

Bu mağduriyetin giderilmesi için Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından yapılan bu indirimin, ya ödemelere yansıtılarak aradaki farkın geri ödenmesi ya da iade talebinde bulunanlara yaptıkları ödemelerin geri iadesinin yapılması gerekiyor.

Şurası bir gerçektir ki; üre gübre fiyatları dünyada yüzde 5 düşerken, döviz kurunun da artmadığı bir ortamda, Türkiye’de ortalama yüzde 23 oranında düşmüştür.

Dünyada fiyat artışına rağmen kalsiyum amonyum nitrat gübresinin ortalama yüzde 27 düşüş göstermesi, üretici ve ithalatçı firmaların piyasayı nasıl kendi lehlerine yönettiklerini de ortaya koymuştur.

Bu konuda gerekli denetimlerin yapılıp üreticinin sırtından haksız kazanç sağlamanın önüne geçilmesi, gübre fiyatlarının daha da aşağıya çekilmesi gerekiyor.

Firmalar tarafından yapılan fiyat indirimi uygulamaları bunun mümkün olabildiğini ortaya koyuyor.

Son iki ayda gübre fiyatlarında görülen düşüş, üreticilerimiz için yeterli değildir.

Üreticilerimizin önümüzdeki aylarda yeterli gübre kullanabilmeleri için gübre fiyatları biran önce makul seviyelere çekilmeli, verilen destekler artırılmalıdır.

Gelecek aylarda gübre kullanması gereken üreticilerimizin, acil nakit desteğine de ihtiyacı vardır.

Özellikle 2021 yılı destek ödemeleri daha fazla geciktirilmeden bir an önce çiftçilerimize verilmelidir.

Fiyatların düşüşe devam etmemesi halinde, özellikle yurtiçinde fabrikalarda işlenerek, katma değer yaratılarak ihraç edilen ve istihdam sağlayan başta buğday olmak üzere diğer ürünlerde de yeterince gübre kullanamayacak üreticilerimiz, ürünlerinde verim ve kalite kaybı yaşayacaktır. Dolayısıyla üretim düşecektir.”

 “Üreticimizin kullandığı mazot fiyatı son bir yılda yüzde 164 oranında arttı”

 “Tarımsal üretimde mazot kullanımının arttığı bir sürece girmekteyiz” diyen Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Üreticimizin kullandığı mazot fiyatı son bir yılda yüzde 164 oranında arttı. Mazot temin edemeyen çiftçi tarımsal faaliyetlerini sürdüremeyecek tarımsal üretim düşecektir. Üreticilerimize verilen mazot desteği de bu artış karşısında yetersiz kaldı.

Mazot destekleri yapılan bu artış oranı kadar bir oranda artışla mutlaka revize edilerek çiftçilerimize biran önce verilmelidir. Ayrıca 2021 mazot destekleri geciktirilmeden bir an önce ödenmelidir.”

 “Tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarında da gerekli indirim yapılmalı!”

 Bayraktar, tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarında da indirim yapılması gerektiğini vurguladı:

“Bilindiği üzere, 01 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere diğer abone gruplarının yanı sıra tek zamanlı tarımsal sulama abone grubunda elektrik tarifesine yüzde 94,8’lik zam gelmişti.

Bu zam, zaten sürekli artan tarımsal üretim maliyetlerini daha da artırmıştı.

28 Şubat’ta Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan açıklamada; meskenler ile tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV’sinin yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldüğü bildirildi.

Bu vergi indirimi sayesinde elektrik faturası tutarlarında bir miktar düşüş olacaksa da söz konusu indirim tarımsal sulamada kullanılan elektriğe yapılan zamdan kaynaklanan maliyet artışları yanında çok küçük kalacaktır.

Çiftçilerimizin giderek bozulan bütçelerinde yeterli iyileşme sağlamayacaktır.

Üreticilerimiz, Devletimizin önümüzdeki günlerde bu doğrultuda yeniden bir fiyat değerlendirmesi yapmasını ve çalışmanın sonucunda tarımsal sulama tarifesinde daha kapsamlı indirime gidilmesini dört gözle bekliyor.

Ayrıca, KDV oranlarının belirtildiği listede yer alan ve hali hazırda yüzde 8 KDV uygulamasına tabi olan; zirai ilaçlar ile zirai traktörler, biçerdöverler ve çeşitli tarım makinalarındaki KDV oranları yüzde 1’e düşürülmelidir.”

 “Zeytinlik alanların yok olmasının önünü açan bu uygulamadan mutlaka vazgeçilmelidir”

 Bayraktar, 1 Mart 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hakkında da değerlendirme yaptı:

Maden Yönetmeliğinin 115’inci maddesine eklenen fıkra ile zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerine izin verilmesi, madencilik faaliyetleri için zeytinliklerin taşınması, taşınan, yok edilen zeytinlik alan kadar alanın zeytinlik olarak tesis edilmesine izin verilmiştir. Yapılan bu yönetmelik değişikliği “3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ve ilgili yönetmeliği ile örtüşmemektedir.

Uzun yıllardır zeytinlik alanlarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmaya çalışılmıştır. Ancak bu yönde bir düzenleme olmamıştı. Maden yönetmeliğine eklenen fıkra ile madencilik faaliyetleri için zeytinlik alanların kullanılmasına izin verilmesi sektörümüz ve ülkemiz için büyük bir kayıp olacaktır. Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasının ardından bahçenin yeniden tesis edilmesi, üretimin ekonomik değer kazanması için geçecek süre, ekosistemin yeniden sağlanması kolay olamayacaktır. Zeytinlik alanların yok olmasının önünü açan bu uygulamadan mutlaka vazgeçilmelidir.

Dünyada ve ülkemizde zeytin yetiştiriciliği Akdeniz ikliminin hakim olduğu sınırlı bir alanda yapılmaktadır. -7 dereceye kadar dayanıklı olduğu halde kış sıcaklıklarının   -4 ve -5 derecenin altına düştüğü alanlarda yetiştiricilik oldukça risklidir. Bu nedenledir ki zeytinlikler ülkemizde Ege, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yayılım göstermiştir. Görüldüğü üzere zeytin yetiştiriciliği sınırlı bir alanda yapılabilmektedir.

Ülkemiz zeytinciliği büyük bir gelişme içerisindedir. Ülkemiz zeytin ve zeytinyağı üretiminde dünyada 4. sırada gelmektedir. Zeytin üretimimizi artırarak dünyadaki yerimizi daha üst sıralara taşımamız mümkünken, bu düzenleme ile önemli bir tarım, sanayi, ticaret ve istihdam alanı olan zeytincilik sektörü büyük ölçüde zarar görecektir. Nitekim, zeytinin yağlık ve sofralık olarak işlendiği, yan ürünlerinin değerlendirildiği ve ticari faaliyetler hesaba katıldığında yaklaşık 10 milyon kişi bu sektörden ekmek yemektedir. Bu durumda geçimini zeytinliklerden sağlayan başta üreticilerimiz olmak üzere bu sektörden geçimini sağlayanlar mağdur olacaklardır. Sağlıklı beslenmenin önemli bir parçası olan zeytin ve zeytinyağı üretimimizin azalması sadece üreticilerimizi ve sektörü değil, tüm halkımızı olumsuz etkileyecek, iç tüketimi zora sokacaktır.

Yeni hayata geçirilmeye çalışılan bu yasal düzenlemenin ülkemizin zeytinciliğine önemli zararlar vereceği öngörülmektedir. Oysa, sağlıklı gıdanın vazgeçilmez ürünlerinin başında zeytin gelmektedir.

İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde sağlıklı beslenmenin ve gıda üretiminin ne derece önemli olduğunu bir kez daha gördük. Tüm dünya kendi tarımını korumaya ve daha fazla destekleyerek, üretimini artırmaya odaklandı. Hatta gıda milliyetçiliği yapıldı ve tarım ürünlerinde ihracat kısıtlamasına gidildi. Şimdi ise Rusya-Ukrayna savaşı devam etmektedir. Bu vahim durum tarımsal ithalat ve ihracatımızı etkilemektedir.

Tüm dünya gibi bizim de tarımsal üretimimizi korumamız, insanlarımızın gıda güvenliğini sağlamamız, sağlıklı beslenmesini ve yeterli gıdaya ulaşmasını güvence altına almamız gerekmektedir. Zeytin üretimimizi önemli derecede etkileyecek bu uygulama anlaşılır gibi değildir.

Kamu yararı için yapılacağı ön planda tutulan bu uygulamanın arka planda yapacağı etki çok çok daha büyüktür. Zeytinciliğimizin geleceğinin ve sektöre yapılan büyük yatırımların heba olmaması açısından hangi amaçla olursa olsun zeytinliklerin tahrip edilmesi önlenmeli, zeytinlikler korunmalıdır.”

Seçilmiş Ürünlerde Üretici, Hal, Pazar ve Market Fiyatları (TL/kg)

ÜRÜNLER

Üretici

Hal

Pazar

Market

Hal/Üretici

Pazar/Üretici

Market/Üretici

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Kabak

4,38

11,05

12,75

17,78

152,57

191,43

306,29

Elma

2,00

5,55

5,58

7,76

177,50

179,17

287,89

Maydanoz (adet)

1,29

1,73

3,75

4,68

34,37

191,26

263,50

Kuru soğan

0,68

1,36

2,21

2,33

100,00

224,75

242,16

Domates

4,44

12,35

14,00

14,78

178,31

215,49

233,02

Limon

2,25

5,25

5,75

7,29

133,33

155,56

223,85

Ispanak

3,33

5,80

7,50

10,58

74,00

125,00

217,42

Portakal

2,42

4,35

5,00

7,60

79,75

106,61

213,98

Kuru Fasulye

7,94

15,00

21,75

24,77

88,92

173,93

211,95

Sivri Biber

6,75

14,40

15,25

20,61

113,33

125,93

205,31

Salatalık

5,73

8,58

13,17

17,47

49,87

129,99

205,09

Yeşil mercimek

8,18

20,00

21,25

24,83

144,50

159,78

203,52

Nohut

8,40

16,00

20,25

24,87

90,48

141,07

196,12

Kuru Üzüm

14,50

 

27,50

42,21

 

89,66

191,10

Karnabahar

3,71

4,90

8,00

10,73

32,13

115,73

189,36

Patlıcan

6,88

11,70

14,42

19,55

70,18

109,70

184,40

Kuru İncir

32,00

 

83,33

88,94

 

160,42

177,95

Pırasa

2,86

3,44

5,92

7,85

20,40

107,08

174,65

Havuç

2,50

3,37

5,08

6,86

34,80

103,33

174,53

1 Lt Süt

4,50

 

 

12,02

 

 

167,11

Marul (adet)

3,65

5,80

6,75

9,39

58,90

84,93

157,31

Kırmızı Mercimek

9,17

17,00

18,00

22,95

85,39

96,29

150,32

B.Lahana

2,23

3,00

3,90

5,59

34,33

74,63

150,30

Mandalina

4,25

7,65

8,80

10,33

80,00

107,06

143,14

Antep Fıstığı

68,00

 

140,00

147,28

 

105,88

116,59

Patates

2,92

4,26

4,50

5,96

45,89

54,11

103,96

Pirinç

10,00

11,50

16,67

18,38

15,00

66,67

83,80

Zeytinyağı

43,16

 

 

75,86

 

 

75,77

Kuzu Eti

74,27

 

 

121,40

 

 

63,46

Dana Eti

67,37

 

 

102,65

 

 

52,37

Yeşil soğan

6,25

9,20

9,25

9,45

47,20

48,00

51,19

Fındık (İç)

72,00

 

107,50

106,87

 

49,31

48,42

Yumurta

1,10

 

1,50

1,63

 

36,36

48,18

Kuru Kayısı

75,00

 

80,00

81,36

 

6,67

8,49

Beyaz peynir

 

 

 

57,09

 

 

 

Kaşar peyniri

 

 

 

78,48

 

 

 

Yoğurt

 

 

 

15,44

 

 

 

Tereyağı

 

 

 

92,40

 

 

 

Mısırözü yağı

 

 

 

35,98

 

 

 

Ayçiçek yağı

 

 

 

34,92

 

 

 

Tavuk Eti

 

 

 

32,58

 

 

 

Toz şeker

 

 

 

9,69

 

 

 

Not: Hal, pazar ve market verileri Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Antalya ve Bursa illerinden derlenen ortalama fiyatlardır. Üretici fiyatları ise ürünlere göre önemli üretim merkezlerinden derlenmektedir. Pirinç (Osmancık), kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek için belirtilen hal fiyatları toptan satış fiyatlarıdır. Dana eti, kuzu eti, Antep fıstığı ve fındık fiyatı serbest piyasa fiyatıdır. Yumurta fiyatları Yumbir, Başmakçı ve Kaytaş verilerinin ortalaması alınarak derlenmektedir. Yumurta fiyatları aylık ortalama fiyat şeklinde alınmıştır.

  

Seçilmiş ürünlerde market fiyatlarındaki aylık fiyatlar ve değişim oranları:

AY SONU MARKET FİYATLARI

MARKET

27 Ocak 2022

28 Şubat 2022

27 Ocak 2022/28 Şubat 2022

ÜRÜNLER

Ay Sonu Market Fiyatı (TL/kg)

Ay Sonu Market Fiyatı (TL/kg)

Değişim (Yüzde)

Karnabahar

6,52

10,73

64,58

Marul (adet)

6,74

9,39

39,34

Yeşil soğan

7,13

9,45

32,53

Domates

11,19

14,78

32,06

Portakal

6,00

7,60

26,64

Ispanak

8,57

10,58

23,46

Kabak

14,45

17,78

23,01

Limon

6,14

7,29

18,68

Mısırözü yağı

31,62

35,98

13,80

B.Lahana

4,94

5,59

13,16

Pirinç

16,31

18,38

12,69

Antep Fıstığı

130,98

147,28

12,45

Salatalık

16,21

17,47

7,75

Kuru Fasulye

23,06

24,77

7,41

Kırmızı Mercimek

21,99

22,95

4,39

Dana Eti

98,48

102,65

4,23

Tavuk Eti

31,28

32,58

4,14

Zeytinyağı

73,03

75,86

3,88

Patates

5,76

5,96

3,40

Yumurta

1,59

1,63

2,52

Kuzu Eti

118,61

121,40

2,35

Kuru Kayısı

79,58

81,36

2,24

Toz şeker

9,52

9,69

1,73

Ayçiçek yağı

34,85

34,92

0,21

Sivri Biber

20,72

20,61

-0,54

Fındık (İç)

108,32

106,87

-1,34

Yoğurt

15,67

15,44

-1,47

Patlıcan

20,06

19,55

-2,53

Kuru İncir

91,32

88,94

-2,60

Kaşar peyniri

81,19

78,48

-3,34

Mandalina

10,70

10,33

-3,43

1 Lt Süt

12,48

12,02

-3,69

Tereyağı

96,47

92,40

-4,22

Kuru Üzüm

44,48

42,21

-5,11

Havuç

7,27

6,86

-5,59

Kuru soğan

2,48

2,33

-6,18

Pırasa

8,37

7,85

-6,25

Beyaz peynir

61,81

57,09

-7,64

Nohut

27,08

24,87

-8,15

Yeşil mercimek

27,50

24,83

-9,72

Elma

8,79

7,76

-11,74

Maydanoz (adet)

5,78

4,68

-19,03

 

Seçilmiş ürünlerde üretici fiyatlarındaki aylık fiyatlar ve değişim oranları:

AY SONU ÜRETİCİ FİYATLARI

ÜRETİCİ

27 Ocak 2022

28 Şubat 2022

27 Ocak 2022/28 Şubat 2022

ÜRÜNLER

Ay Sonu üretici Fiyatı (TL/kg)

Ay Sonu üretici Fiyatı (TL/kg)

Değişim (Yüzde)

Marul (adet)

2,08

3,65

75,48

Yeşil soğan

3,94

6,25

58,63

Portakal

1,55

2,42

56,13

Karnabahar

2,63

3,71

41,00

B.Lahana

1,81

2,23

23,39

Limon

2,00

2,25

12,50

Kuru soğan

0,63

0,68

7,94

Kuru Kayısı

70,00

75,00

7,14

Yumurta

1,04

1,10

5,77

Antep Fıstığı

65,00

68,00

4,62

Dana Eti

65,17

67,37

3,38

Fındık (İç)

70,00

72,00

2,86

Pırasa

2,79

2,86

2,41

Kuzu Eti

73,49

74,27

1,06

1 Lt Süt

4,46

4,50

0,90

Havuç

2,50

2,50

0,00

Elma

2,00

2,00

0,00

Kuru Fasulye

7,94

7,94

0,00

Nohut

8,40

8,40

0,00

Kırmızı Mercimek

9,17

9,17

0,00

Yeşil mercimek

8,18

8,18

0,00

Pirinç

10,00

10,00

0,00

Kuru Üzüm

14,50

14,50

0,00

Kuru İncir

32,00

32,00

0,00

Zeytinyağı

43,16

43,16

0,00

Patates

2,94

2,92

-0,68

Ispanak

3,40

3,33

-1,96

Domates

4,75

4,44

-6,58

Mandalina

4,75

4,25

-10,53

Salatalık

7,13

5,73

-19,71

Sivri Biber

8,50

6,75

-20,59

Kabak

5,81

4,38

-24,70

Patlıcan

10,56

6,88

-34,90

Maydanoz (adet)

2,83

1,29

-54,51