SEKTÖR TEMSİLCİLERİ’NDEN ORTAK BASIN AÇIKLAMASI


SEKTÖR TEMSİLCİLERİ’NDEN ORTAK BASIN AÇIKLAMASI

“SÜT SEKTÖRÜ SIKINTI İÇİNDE”

Süt sektöründe yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri konusunda sektör temsilcileri ortak basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasına Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Ş. Şemsi Bayraktar, Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Tevfik Keskin, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Kamil Özcan, Türkiye Hayvancılık Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Ahmet Ertürk, Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, KÖY-KOOP Merkez Birliği Genel Başkanı Eray Çiçek ve Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği Genel Başkanı Sencer Solakoğlu imza koydu.

 Sektör temsilcilerinin açıklaması ise şöyle;

 “Süt üreticileri büyük bir sıkıntı içerisindedir, geleceğe güvenle bakamamaktadır”

Süt, hayvancılık sektörünün lokomotif ürünüdür. Büyükbaş hayvancılığın ayakta kalabilmesi ve kırmızı et üretiminde sıkıntı yaşanmaması ancak sütün istikrarlı ve güvenceli bir pazara sahip olmasıyla mümkündür.

Geçtiğimiz yaz aylarında üretici örgütleri olarak yaptığımız açıklamalarda, hayvancılığın önemli bir sınavdan geçtiğini, üreticilerin umutlarının tükendiğini, ellerindeki hayvanları elden çıkarıp sektörden kaçmak istediklerini, bu zorlu süreçte üreticilerimizi desteklememiz gerektiğini aksi takdirde çok büyük ve telafisi yılları alacak bir sorunla karşılaşmamızın kaçınılmaz olacağını belirtmiştik.

Maalesef şu an üreticilerimiz başta yem olmak üzere girdi maliyetlerini karşılayabilmek için her ay hayvanlarını kestirerek veya satmak zorunda kalarak hızla sektörden çıkmaktadır.

 Geldiğimiz nokta, 2008 krizinden hiç ders alınmadığını göstermektedir”

2008 yılının süt hayvancılığı için ne kadar kötü bir yıl olduğunu asla unutmamalıyız. Zira yem fiyatları anormal şekilde artmış, süt fiyatları dibe vurmuş, üreticiler damızlıklarını kestirmiş, tüm bunların sonucunda ise et fiyatları zirve yapmıştı.

2010 yılı ortalarında ithalat kapıları önce aralanmış, sonra da ardına kadar açılmıştı. Bu krizin ülkemize sadece ithalat maliyeti 9,2 milyar dolar olmuştu.

Bugün de süt üreticilerinin sorunlarına çözüm bulamazsak benzer sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır.

Bu durumda;

·         2008 krizindeki gibi yaklaşık bir milyon -belki çok daha fazla- damızlık hayvan, kasaba giderse hayvancılığı tekrar nasıl canlandıracağız?

·         İthalata yetecek paramız, doğan bir buzağının en az 2 yılda süt verebilecek seviyeye gelebildiği düşünüldüğünde bu kadar zamanımız var mı?

·         Dolar’ın 12,55 lira, Euro’nun 14,15 lira olduğu bir ortamda; tanesi 1.950-2.350 Euro (27.592 TL- 33.252 TL) olan damızlık hayvanları hangi paralarla getirteceğiz?

·         Kilosu 4,5 Euro’ya (63,68 TL) olan karkası Avrupa’dan nasıl getirteceğiz?

·         Üreticilere dağıtılmak üzere kilosu 2,7-3,2 Euro olan (38,20 TL-45,28 TL) besilik hayvanları nasıl getirteceğiz?

·         Borç yükü altında ezilen üreticilere hangi imkânlarla kredi kullandırıp bu hayvanları getirttireceğiz?

·         Bu maliyetlerle üretim yapıldığında tüketicilerimiz ucuz et ve süt ürünlerine nasıl ulaşacak?

·         Yoğun ithalat talebine paralel yabancı ülke fiyatlarının yükselişini nasıl önleyeceğiz?

·         Her şeyden önemlisi satıcı ülkeler yeterli sayıda ve kalitede canlı hayvan ve et vermek istemezlerse ne yapacağız?

 “Çiğ süt fiyatlarını enflasyon gerekçesiyle frenlemek aslında dolaylı yoldan enflasyon ithal etmektir”

Üreticileri damızlık süt hayvanlarını kesip sektörden çıkmaya iten sebepleri iyi analiz etmeliyiz. Son dönemde çiğ süt fiyatları, enflasyonu artırır gerekçesiyle Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi tarafından belirlenmekte ve Ulusal Süt Konseyi’ne (USK) açıklattırılmakta, konsey işlevsizleştirilip fiyat aslında bir anlamda frenlenmektedir.

Ancak, bunu aşmak için tarafların USK’da bir araya gelip maliyetleri de dikkate alarak pazarlık usulüyle çiğ sütün gerçek fiyatı oluşturulmalıdır. Dünyada serbest piyasa ekonomisinden bahsedilen hiçbir ülkede böyle bir uygulamanın olduğu, olsa bile başarıya ulaştığı duyulmamıştır. Fiyata yapılan bu müdahale uzun vadede gerek üretici gerek tüketicinin hayrına olacak bir uygulama değildir. Kaynağı kurutmamız halinde et ve sütte yüksek enflasyon kaçınılmazdır. Uzun süre çiğ süt fiyatlarını sabitlemek, Ulusal Süt Konseyi’nin özenle hesapladığı maliyet kalemleriyle oynayarak maliyeti düşürmeye çalışmak üreticiyi üretimden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Bu şekilde davranarak, bugün bizim üreticilerimize verilmeyen o paraların çok daha fazlasını yarın ithalatla dış ülkelerin üreticilerine vermek zorunda kalırız. Rusya’nın buğdayda uyguladığı yüksek fiyatı ve vergileri unutmamalıyız, yaşananlar söylediklerimizin yanlış olmadığını göstermektedir.

 Milyonlarca üretici ve ailesi ‘hayvanları kasaba gönderiyoruz’ diye çığlık atıyor. Bu sese kulak verilmelidir”

Milyarlarca dolar harcanarak oluşturulan damızlıkların kasaba, üretimi artırmak için verilen milyarlarca liralık desteklerin boşa gitmemesi, 2008 yılında yaşanan krizin tekrar yaşanmaması için üreticilerimizin sesine kulak verilmelidir. Eğer fiyatlar önümüzdeki dönem için hak ettiği oranda revize edilmeden bu şekilde uygulanmaya devam edecek olursa ne yazık ki hayvanların kasaba gidişi hızlanacak, bunu et krizi takip edecektir.

Dünyanın süt sektörü gelişmiş hiçbir ülkesinde, süt üreticileri piyasanın acımasız çarklarına mahkûm edilmemiştir. Bu ülkelerde devlet her zaman üretici lehine pozitif bir ayrımcılık yapmaktadır. Çünkü bilinmektedir ki, ‘süt üreticisi demek yerinde istihdam’ demektir, ‘süt üreticisi demek milyonlarca aile’ demektir, ‘süt üreticisi demek şehirlere göçün önlenmesi’ demektir.

 Durdurulamayan yem fiyat artışları hem üreticiyi hem de süt sektörünün geleceğini tehlikeye sokmaktadır”

Dövize bağlı gelişen yem fiyat artışları bir türlü durdurulamamaktadır. Son bir yılda süt yemi fiyatı yüzde 51, besi yemi fiyatı yüzde 48, mısır silajı fiyatı yüzde 31, yonca fiyatı yüzde 29, saman fiyatı ise yüzde 15 artmıştır.

Üreticinin süt fiyatı hariç, hiçbir şeye etkili müdahale edilememektedir. Çiğ süt fiyatları enflasyonu artırıyor gerekçesiyle müdahaleye maruz kalmakta buna karşılık yem fiyatları, ilaç fiyatları, elektrik fiyatları, sanayicilerin satış fiyatları, marketlerdeki tüketici fiyatları hiçbir müdahaleye uğramamaktadır. Enflasyonun yükselişine bir gerekçe aranıyorsa sorun sadece üretici fiyatlarında değil tüm zincirde aranmalı, çözümlere buradan başlanmalıdır.

Üretici ne olacağını kestiremediği maliyet artışları karşısında nasıl üretime devam edecek, nasıl geleceğini planlayacak? Nasıl işletme ölçeğini büyütecektir? Üreticilerimizi sektörden küstürmemek, üretimden koparmamak, sektöre tutunmalarını sağlamak gerekiyor.

 Süt/yem paritesi üretici aleyhine işlemektedir”

Elimizdeki verilere göre üretici bir litre çiğ sütü Ekim ayı itibariyle ortalama 3 lira 2 kuruşa satmıştır. Bu ayda yemin kilosunu da 3 lira 30 kuruşa satın almıştır. Bir litre süt satarak alabileceği yem bir kilo bile etmemekte, 0,92 kilo etmektedir. Bu parite son yılların en düşük paritesidir.

Yetkililerde şöyle de bir inanış olduğunu görüyoruz; zam yapılan ayda fiyata süt teşvikini de ekleyerek 1,3’te sabitlemeye çalışalım, sonraki aylarda ne olursa olsun. Ama iş maalesef öyle değil, yukarıda görüldüğü gibi tavsiye fiyat Temmuz-Aralık arasında 6 ay süreyle sabitlenmiştir fakat parite Ekim ayına kadar 1,03’ten 0,92’ye gerilemiştir. Bu gerilemenin sebebi yeme gelen zamlardır. Yetkilileri belirlenen pariteyi sütün sabitlendiği dönem boyunca korumaya yönelik tedbir almak için de çaba göstermeye davet ediyoruz.

 Çiğ süt fiyatı 1,5 pariteye göre 4 lira 95 kuruş olmalıdır”

Üreticilerimiz yemin kilosuna Ekim ayında 3 lira 30 kuruş ödemişlerdir. 1,5 pariteye göre eline geçmesi gereken fiyat 4 lira 95 kuruş olmalıdır. Bunun altındaki fiyat sürdürülebilirlikten ve üreticilerimizin beklentilerinden uzaktır. Sektörde bu sorunların devam etmesi halinde süt üreticilerinin zarar görmesine ve yabancı ülkelerin çiftçilerinin ithalat yoluyla finanse edilmesine neden oluruz.

Üreticilerimiz Dünya fiyatlarını takip etmektedir. Ulusal Süt Konseyi’nin 3 lira 20 kuruşluk fiyatına göre 100 litre için ele geçen brüt fiyat 25,60 Euro’dur. 3 lira 2 kuruş net fiyata göre ele geçen fiyat ise 24,16 Euro’dur.

Gelişmiş ülkelerde 100 litre çiğ süt fiyatları ise şöyleydi; Yeni Zelanda’da 38,80 Euro, ABD’de 34,46 Euro, AB’de ise ortalaması 38,00 Euro’dur. Görüldüğü gibi gelişmiş ülke üreticileri talep ettiğimiz fiyatı almaktadırlar.

Ulusal Süt Konseyi, pariteyi göz önüne alarak üreticilerin beklentilerine cevap verecek fiyatı 3’er aylık dönemler halinde açıklamalı ve paritenin korunması sağlanmalıdır. Örneğin; 4 lira 95 kuruşluk fiyat açıklaması 1 Aralık 2021 ile 28 Şubat 2022 tarihleri arasında geçerli olmalı, sonrasında güncellenmelidir.

 Hayvancılık ülkemiz için bir millî güvenlik meselesidir”

Hayvancılık ülkemiz için bir millî güvenlik meselesidir. Ülkemizde 1 milyondan fazla süt işletmesi, 250 binden fazla da besi işletmesi vardır. Bu işletmelerde parasal değeri 55 milyar liradan fazla olan süt üretimi, 41 milyar liraya yakın da kırmızı et üretimi gerçekleşmektedir. Bunun derisi, sakatatı, üretilen ve sanayiye aktarılan süt ve et ürünleri, buna bağlı 7,6 milyar dolarlık ciroya sahip yem sektörü, 340 milyon dolara yakın dış ticareti, marketi, nakliyecisi, veteriner hekimi derken birçok kesimin buradan geçimini sağladığı söylenebilir. Böylesine önemli bir sektörün bel kemiği süt hayvancılığıdır.

Devletimizden daha önceki dönemlerde uyguladığı üzere hayvancılığımızın gelişimine önemli katkılar yapan süt primi, süt tozu desteği gibi teşvik uygulamaları başta olmak üzere diğer desteklerde de sektörümüzün güncel taleplerine göre politikalar uygulamasını bekliyoruz.

Pandemi bize çok büyük dersler verdi. Paranız da olsa gücünüzü üretimden alamıyorsanız her türlü dayatmalara ve baskılara boyun eğmek zorunda kalabilirsiniz. Özellikle olağanüstü dönemlerde istediğiniz fiyatlara değil dayatılan fiyatlara ürün almak zorunda kalır, vatandaşımızın ihtiyacını ancak öyle karşılayabiliriz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

Ş. Şemsi BAYRAKTAR, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı

Tevfik KESKİN, Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı

Kamil ÖZCAN, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı

Ahmet ERTÜRK, Türkiye Hayvancılık Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı

Mehmet ÖZKURNAZ, Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı

Eray ÇİÇEK, KÖY-KOOP Merkez Birliği Genel Başkanı

Sencer SOLAKOĞLU, Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği Genel Başkanı

TZOB Süt Danışma Kurulu Toplantısı Yapıldı

TZOB Süt Danışma Kurulu Toplantısı Yapıldı

22.11.2021- Ankara- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Süt Danışma Kurulu toplantısında süt üreticisi örgüt başkanlarıyla bir araya geldi.

Bayraktar, toplantıya katılan süt üreticisi örgüt başkanlarıyla üreticilerin yaşadığı sorunları ve çözümü için yapılması gerekenleri görüştü.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın ev sahipliğinde yapılan toplantıya Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği (TSÜMB) Genel Başkanı Tevfik Keskin, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği (TDSYMB) Genel Başkanı Kamil Özcan, Türkiye Hayvancılık Kooperatifleri Merkez Birliği (HAY-KOOP) Genel Başkanı Ahmet Ertürk, Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği (TARIM-KOOP) Genel Başkanı Mehmet Özkurnaz, Köy-Koop Merkez Birliği (KÖY-KOOP) Genel Başkanı Eray Çiçek ve Tüm Süt Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) Genel Başkanı Sencer Solakoğlu katıldı.

TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı

TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı

Ankara- 12.11.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda Yönetim Kurulu Üyeleri TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a, bölgelerindeki çiftçilerin sorunlarını iletti, yapılması gerekenler görüşüldü.

Kuraklık Destekleri, Limon ve Kuru Soğan


Kuraklık Destekleri

Limon

Kuru soğan

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Tarımsal üretimin devamlılığı için, kuraklık desteği başta olmak üzere, tarım desteklerinin vakit kaybedilmeden ödenmesi sağlanmalıdır. Bu desteğe, üreticilerimizin her zamankinden daha fazla ihtiyacı var”

-“Umutların tamamen tükenmemesi için desteklere daha fazla özen gösterilmelidir”

“Desteklerin hayatî önemi olduğunu artık anlamak zorundayız”

“Kuru soğan ve limon 5 kat fazlaya tüketiciye satılıyor. Aybaşında yaptığımız fiyat araştırmasında üreticide 57 kuruş olan soğanın 2 buçuk liraya, 1 lira olan limonun 5 buçuk liraya tüketiciye satıldığını tespit ettik. Bu sistemde, hem üreticilerimiz hem de tüketicilerimiz mağdur oluyor”

“Limon üreticisi acil destek bekliyor”

-“Soğan üreticileri bu yıl da mağdur oluyor”

“Kuru soğan üreten illerimizde şikâyet diz boyu, acele çözüm bekliyorlar”

 Ankara-12.11.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklık destekleri, limon ve kuru soğan hakkında açıklama yaptı.

“Kuraklığın yakıcı etkileri ve başta gübre olmak üzere, girdi fiyatlarının anormal artışı tarımsal üretimi olumsuz etkiledi” vurgusu yapan Bayraktar, “2020-2021 sezonunda, Marmara bölgesi hariç tüm bölgelerde yağışların azalması nedeniyle, önemli bir kuraklık yaşandı. İl bazında Türkiye’nin 3’te 2’si kuraklıktan etkilendi. Yağışlarda görülen anormal düşüşler, rekolte tahminlerinde de ciddi sapmalara neden oldu” dedi.

Bayraktar, “Hububat ve baklagiller, kuraklıktan en fazla etkilenen ürünler oldu. Hububat üretiminde yüzde 20, mercimek üretiminde ise yüzde 50’ye yakın kayıp bekleniyor” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Yıllık bazda girdilerde yüzde 250’ye varan fiyat artışları gibi, üretim yapmayı olumsuz etkileyen soruna, bir de aşırı kuraklığın eklenmesi üreticilerimizi fazlasıyla mağdur etti. Bunun sonucunda piyasada yaşanan arz-talep dengesizliği sadece üreticileri değil tüketiciyi de olumsuz etkilemekte ve tarım ürünlerinin fiyatları istikrarsız hale gelmektedir.

Tarımsal üretimde sürdürülebilirliği sağlamanın ve gıda tedarik zincirini zaafa uğratmamanın birinci ve vazgeçilemez yolu desteklerdir.  Yaşanan kuraklık nedeniyle, verim kaybına göre, dekara en fazla 100 liraya kadar kuraklık desteği ödeneceği açıklandı. Birliğimizin girişimleri sonucunda aldığımız bu habere, bir türlü ödemeler yapılmadığı için ne yazık ki çiftçilerimiz sevinemedi.

Kuraklığın tarımsal üretim üzerindeki yok edici etkilerini birebir yaşayan üreticilerimiz, desteklerin ne zaman ödeneceğini de bilmiyor. Kuraklık destek ödemelerinin kuraklık şartlarına göre, miktar olarak güncellenmesi de gerekir. Desteklerin üreticilerimiz açısından önemli bir motivasyon unsuru olduğunu unutmamalıyız. Tarımsal üretimin devamlılığı için, kuraklık desteği başta olmak üzere, tarım desteklerinin vakit kaybedilmeden ödenmesi sağlanmalıdır. Bu desteğe, üreticilerimizin her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.”

 “Desteklerin hayatî önemi olduğunu artık anlamak zorundayız”

“Destekler, tarım sektörünün korunması, üretim planlamasının başarısı, tarımsal faaliyetlerin özendirilmesi ve sürdürülmesinin teşviki amacıyla alınan önlemlerin tamamıdır” açıklaması yapan Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:

“Destekler, tarım sektörünün öncelikli problemlerinin çözümüne katkıda bulunmak, uygulanan politikaların etkinliğini artırmak, sektörün bu politikalara uyumunu kolaylaştırmak amacıyla veriliyor.

Tarım sektörüne verilen destekler, üretimin devamlılığı açısından büyük önem taşıyor. Tarımsal ürünlerimizin dünya fiyatlarıyla rekabet edebilmesi, diğer ülkelerin üreticilerine uyguladıkları yüksek orandaki desteklerin, ülkemiz çiftçilerine de sağlanmasıyla mümkün olabilir. Son yıllarda, desteklerin bütçe imkânları dâhilinde artırılmasına rağmen, özellikle, rekabet halinde olduğumuz ülkeler kadar destek almayan üreticilerimizin bugünkü koşullarda zorlukları devam ediyor.

Girdi maliyetlerinin yüksek olması, ülkemizin pek çok üründe ekolojik üstünlüğü olmasına rağmen, diğer ülke çiftçileriyle rekabet edememesine neden oluyor. Tarım Kanunu’nda yer alan ‘Desteklere ayrılan kaynak Gayrisafî Millî Gelir’in yüzde birinden az olamaz’ hükmü uygulanmalıdır.

Maliyet baskısıyla uğraşan çiftçilerimiz, fiyat baskısıyla da karşı karşıya kaldı. Acilen çözüm bulmamız gerekiyor. Önümüzdeki dönem limon, kuru soğan gibi ürünlerimizde yaşanacak arzdaki ciddi azalmalar, bu ürün fiyatlarının bir sonraki yıl patlamasına neden olabilir. Çiftçimizi üretimde tutmanın yollarını bulmalıyız.

Aksi takdirde limon, kuru soğan gibi ürünlerde ifade ettiğimiz gibi, ciddi fiyat artışları yaşayabiliriz. Ekimden hasada kadar olan süreci iyi yönetirsek, bundan hem üreticilerimiz hem de tüketicilerimiz istifade eder. Hem üreticilerimizin maliyetlerini aşağı çekmek, hem de ürünlerinin pazarlama sorunlarını çözmek zorundayız.

Gıda krizlerinin dünyayı ve ülkemizi etkilediği, tüketicilerin de gıdaya ulaşmakta zorluk yaşadığı bu dönemde, yelkenleri üretime çevirmeye mecburuz. Üreticimizin şuanda satamadığı, tarlada bıraktığı ürünler, nasıl oluyor da 5 misli fiyata tüketiciye ulaşıyor. Kuru soğan ve limon 5 kat fazlaya tüketiciye satılıyor. Aybaşında yaptığımız fiyat araştırmasında üreticide 57 kuruş olan soğanın 2 buçuk liraya, 1 lira olan limonun 5 buçuk liraya tüketiciye satıldığını tespit ettik. Bu sistemde, hem üreticilerimiz hem de tüketicilerimiz mağdur oluyor.”

 “Limon üreticisi acil destek bekliyor”

Limon konusunda ülkemizde ciddi sıkıntılar yaşandığını belirten Bayraktar, limon üreticisine acil olarak destek verilmesi gerektiğini belirtti. Bayraktar, limonda yaşanan gelişmeleri ise şöyle aktardı:

“Ülkemizden başta Rusya olmak üzere Irak, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan ve Suudi Arabistan gibi ülkelere limon ihracatı yapılıyor. Ancak 2020 yılında alınan kararla limonun ihracatına kısıtlama getirildi. Her ne kadar bu kısıtlama kaldırılsa da bu durum, dış pazarda önemli kayıplara neden oldu. Limon ihracatında kaybettiğimiz bu pazarların yeniden kazanılması için Ticaret Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı acil olarak gerekli çalışmaları yapmalıdır.

Oda Başkanlarımızla yapılan toplantılarda, limonda bugünlere gelinmesinde yaşanan pazar kaybının da etkili olduğu belirtiliyor. Pazara dayanıklı ve ihracatta tercih edilen enterdonat çeşidi limonun kilo fiyatı ortalama 1,75 liraya, mayer çeşidi limon ise ortalama 50 kuruşa düştü. Ürün alıcının bulunmaması sebebiyle pazarlanamıyor. Limonlar dalında bekliyor. Bazı bölgelerde ise limon ağaçları sökülmeye başlandı.

Havaların iyi gitmesinden kaynaklı, bu yıl rekoltede yaşanan artış da fiyatların düşmesinde etkili oldu. Mayer limonda pazar talebi olmamasına rağmen, bazı bölgelerimizde halen dikimine devam ediliyor. Bakanlığın taşra teşkilatı bu konuda çiftçileri uyarmalıdır.

Üreticilerimiz fazla pazar şansı bulunmayan mayer çeşidi yerine, talebi çok olan başka çeşitlere veya narenciye türlerine yönelmeleri teşvik edilmelidir. Artan girdi maliyetleri de göz önünde bulundurularak, narenciye üreticilerimiz dekar başına desteklenmelidir. Limon üreticilerimiz daha önceki yıllarda Destekleme Fiyat İstikrar Fonu‘yla destekleniyordu. Bu destek tekrar acil bir şekilde çiftçilerimize verilmelidir.

Üreticilerimizin ürünlerini pazarlayabilmeleri, ülkemize olan ekonomik katkının artabilmesi bakımından, limon ihracatında yaşanan darboğaz açılmalı ve iç pazar talebine göre kontrollü bir şekilde yapılması sağlanmalıdır. İhracatın hız kazanması için ihracatçıya da destek verilmelidir. Çiftçilerimizin limonu direk olarak hallere, pazarlara ve marketlere satışını sağlayabilmesi için acil olarak çalışma yapılmalıdır.”

 “Soğan üreticileri bu yıl da mağdur oluyor”

Kuru soğan üreticilerinin de bu dönem ciddi sorunlar yaşadığını vurgulayan Bayraktar, soğan üreticisinin yaşadığı sorunları ise şöyle aktardı:

“Odalarımızla yapılan görüşmelerde, kuru soğan üreticilerimizin piyasadaki belirsizlik ve düşük fiyat nedeniyle mağdur oldukları, piyasada tüccarın yeterli alım yapmaması nedeniyle pazarlama sorunları yaşadıkları, bazı bölgelerde ise alıcı bile bulunmadığı belirtiliyor.

Kuru soğanda halen ihracatla ilgili bir kısıtlama olmamasına rağmen, bir önceki yıl ihracatın kapatılmasıyla yaşanan pazar kaybı, tüccar alımlarını etkiledi. Üreticimizde soğan fiyatları düşük seyrediyor. Yaklaşık kilogram maliyeti 1 lira olan soğanda, hasadın yoğunlaşmasıyla birlikte fiyatlar ortalama 53 kuruşa düştü. Bazı illerde 30-40 kuruşa bile alıcı bulunmadığı için kuru soğan fiyatı oluşmamış, ürünler tarlada kalmıştır.

Çiftçilerimiz işçilik maliyetini dahi karşılamadığı için bazı bölgelerde ürünleri tarlada bekletiyor. Bazı bölgelerde ise tarladaki soğanlar çiftçilerimiz tarafından sürülmeye başlandı. İçinde bulunduğumuz covid 19 salgını döneminde tarım sektörünün yaşadığı sıkıntıları hepimiz biliyoruz. Bu sebeple Toprak Mahsulleri Ofisi geçtiğimiz dönemde devreye girerek müdahalede bulundu.

Ancak ülkemizde planlı üretim yapılmaması ve bu yıl yaşanan rekoltedeki artış, geçen yılki ihracattaki kapanmayla yaşanan pazar kaybı, çiftçilerimizin kuru soğanının elinde kalmasına sebep oldu. Acil bir şekilde geçen yıl olduğu gibi Toprak Mahsulleri Ofisi alım yaparak kuru soğana müdahale etmelidir. Belediyeler ve kamu kurumları alım konusunda harekete geçmelidir.

Çiftçilerimiz artan girdi fiyatları, artan üretim, yaşanan dış pazar kaybı, düşük fiyatlar ve oluşmayan fiyatların yanı sıra, gelecek yılın üretimi içinde finansman sıkıntısı içerisindedir. Üreticilerimiz ürününü nakde çevirme ihtiyacı duyuyor. Böyle giderse önümüzdeki yıl soğan ithalatı yapmamız söz konusu olacak ve muhtemelen tüketicimiz kilosu 8-10 liraya soğan almak zorunda kalacaktır.

Üreticilerimizin yaşadığı sorunlar dikkate alınarak, pazarlama sorunlarının çözümüne katkı sağlaması açısından kuru soğan için ihracat desteği verilmesi büyük önem arz ediyor. İhracatta kaybedilen pazarların kazanılması için Ticaret Bakanlığımızın ve Dışişleri Bakanlığımızın acil olarak çalışma başlatması gerekiyor.

Kuru soğanla ilgili ileriye yönelik olarak, tüm taraflar bir araya gelerek soğan üretiminde kriterleri belirlemeli ve üretim planlaması yapmalıdır. Çiftçi Kayıt Sistemine kaydı olmayan tarlalara sürekli soğan dikimine artık son verilmelidir. Marjinal arazilere hep soğan dikmek beklenmeyen şekilde üretim patlamasına sebep olmaktadır. Bakanlık taşra teşkilatı bu duruma engel olmak için yapması gerekeni gecikmeden yapmalıdır.”

 “Kuru soğan üreten illerimizde şikâyet diz boyu, acele çözüm bekliyorlar”

Kuru soğan üretiminin yapıldığı illerde ciddi sorunlar olduğunu belirten Bayraktar, il bazında yaşanan sorunları ise şöyle aktardı:

“Afyonkarahisar Sandıklı’da halen çiftçinin elinde 40 bin tona yakın yazlık soğanın bulunduğu belirtiliyor. Sandıklı’da 25-30-50 kuruştan yani ortalama 35 kuruştan kuru soğana fiyat verilmesine rağmen alıcı bulunamıyor. Kuru soğan, oluşan iyi hava koşulları nedeniyle filizlenmeye başladı.

Amasya Suluova’da çiftçilerimizin elinde 195 bin tondan fazla kuru soğan bulunduğu ancak alıcının bulunmadığı belirtiliyor. Ankara Polatlı’da çiftçilerimizin elinde 700 bin ton kuru soğanın kalacağı düşünülüyor. Polatlı’da çiftçimiz kuru soğanına ancak 40-45 kuruştan alıcı bulabiliyor. Çorum’da 2 bin dekarı aşkın alan, alıcı bulunmadığından sürülmüş durumda ve fiyatları da belirlenmedi.

Eskişehir’de 150 bin ton kuru soğan bulunmakta, ancak halen alıcı bulunmadığından fiyat oluşmamış durumdadır. Hiçbir çeşide alıcı bulunmamaktadır. Konya’da bulunan soğanın sadece yüzde 10 ile 20’sini çiftçi ekiyor, kalanını da tüccarın ektiği ve kilogramını 80 kuruşa sattığı biliniyor. Niğde’de çiftçinin elinde 50 bin ton soğan olduğu biliniyor.

Tokat Erbaa’da erkenci soğan çeşidi, 1 Temmuz’da 1-1 buçuk liraya satılırken şu anda fiyatın 50-60 kuruşa gerilediği biliniyor. Erbaa’da çiftçinin elinde 50 bin ton kuru soğan kaldı. Yozgat Aydıncık’da kuru soğanlarda alıcı bulunmadığı için soğanlar tarlada bekliyor. Soğan üreticilerimiz, gerekli düzenlemeler yapılarak Toprak Mahsulleri Ofisi’nin yanı sıra, büyükşehir belediyelerinin de doğrudan soğan alımı yapmasını talep ediyor.

Son bir yılda DAP gübre fiyatı yüzde 159, üre gübresi fiyatı yüzde 240, bazı zirai ilaçlar yüzde 60, elektrik fiyatları yüzde 57, mazot yüzde 34 oranında artarak rekor kırmıştır.”

10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü


Tarıma ve çiftçiye büyük önem veren, kendisi de bizzat tarımsal üretim yapan, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete intikalinin 83’üncü yılında minnet, şükran ve rahmetle anıyorum.

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Oda Başkanlarıyla kuru soğan üreticilerinin sorunlarını görüştü

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Oda Başkanlarıyla kuru soğan üreticilerinin sorunlarını görüştü

Ankara-08.11.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuru soğan üretiminin yapıldığı Afyonkarahisar, Amasya, Ankara, Çorum, Eskişehir, Konya, Niğde, Tokat ve Yozgat illerindeki Ziraat Odası Başkanlarıyla video konferans yöntemiyle toplantı yaptı.

Bayraktar, toplantıya katılan Oda Başkanlarıyla kuru soğan üretiminde üreticilerin karşılaştığı sorunlar, kurak geçen üretim sezonu için verim, ihracatta yaşanan sorunlar ve sorunların çözümü için yapılması gerekenleri konuştu.

Toplantıya Aydıncık, Çorum,  Erbaa, Meram, Niğde, Odunpazarı, Polatlı, Sandıklı ve Suluova Ziraat Odası Başkanları katıldı.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Oda Başkanlarıyla limon üreticilerinin sorunlarını görüştü

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Oda Başkanlarıyla limon üreticilerinin sorunlarını görüştü

Ankara-08.11.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, limon üretiminin yapıldığı Adana, Antalya, Hatay, Mersin ve Muğla illerindeki Ziraat Odası Başkanlarıyla video konferans yöntemiyle toplantı yaptı.

Bayraktar, toplantıya katılan Oda Başkanlarıyla limon üretiminde üreticilerin karşılaştığı sorunlar, kurak geçen üretim sezonu için verim, ihracatta yaşanan sorunlar ve sorunların çözümü için yapılması gerekenleri konuştu.

Toplantıya Yüreğir, Muratpaşa, Belen, Tarsus ve Ortaca Ziraat Odası Başkanları katıldı.

Ekim ayı üretici market fiyatları ve gıda enflasyonuyla mücadele için çözüm önerileri


Ekim ayı üretici market fiyatları

Gıda enflasyonuyla mücadele için çözüm önerileri

           

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Ekim ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı 4 buçuk kata yaklaştı”

-“Ekim ayında fiyatı en fazla düşen ürün limon oldu. Bu düşüşün sebebi limon veriminde geçen yıla göre yüzde 100’lere varan artışın olması,  alıcının ve ihracatın yeterli seviyede olmamasıdır”

-“Kuru soğanda ise kışlık ürünlerin hasadı başladı. Rekoltenin artması ve talebin de yavaş olmasına bağlı olarak pazarlama sorunları fiyatlarda düşüşe yol açmıştır. Bir önceki yıl ihracatın kapatılmasıyla yaşanan pazar kaybı tüccar alımlarını etkilemiştir”

-“Son bir yılda amonyum sülfat gübresi yüzde 200 artarken, aynı dönemde amonyum nitrat gübresi yüzde 195, üre gübresi yüzde 239, DAP gübresi yüzde 159 ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 130 artmıştır”

-“Çiftçinin üretim maliyetleri düşürülmelidir”

-“Zaman tarıma dönme, tarıma tutunma zamanıdır. Önümüzdeki dönem için alınacak tedbirler acilen açıklanmalıdır”

-“Topraklarımızı korumalıyız, ganimet dağıtır gibi imara açmamalıyız, kullanılmayan iki milyon hektar tarım arazimizi tarıma kazandırmalıyız”

-“Tüketici ürün fiyatlarına yön verme ve müdahale etme gücünü kullanmalı”

-“İklim değişikliği ve gıda enflasyonu geleneksel tarımı da değiştirecek”

-“Sürekli biçimde ‘Tarıma pozitif ayrımcılık yapılmalı!’ söylemimizin sebebi, ülkemiz için, vatandaşlarımız için kaygılandığımızdandır”

Ankara- 01.11.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ekim ayında üretici ve market arasındaki fiyat değişimlerini değerlendirdi. Bayraktar, ekim ayında üretici ile market arasındaki farkın 4 buçuk kata yaklaştığını vurguladı.


“Ekim ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı 4 buçuk kata yaklaştı”

Ekim ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 342,11 ile kuru soğanda yaşandığına dikkati çeken Bayraktar, fiyat farkının limonda yüzde 334,40, elmada yüzde 272,57, yeşil fasulyede yüzde 267,71, marulda 237,77 olduğunu bildirdi.

Kuru soğanda 4,4 kat, limonda 4,3, elmada ve yeşil fasulyede 3,7, marulda 3,4 kat fazlaya tüketiciye satıldığını vurgulayan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Üreticide 57 kuruş olan kuru soğan 2 lira 52 kuruşa, 1 lira 25 kuruş olan limon 5 lira 43 kuruşa, 1 lira 75 kuruş olan elma 6 lira 52 kuruşa, 3 lira 50 kuruş olan yeşil fasulye 12 lira 87 kuruşa, 1 lira 88 kuruş olan marul 6 lira 35 kuruşa markette satılmaktadır.

Ekim ayında markette 30, üreticide 15 üründe fiyat artışı; markette 8, üreticide 13 üründe fiyat düşüşü oldu. Üreticide 2 üründe fiyat değişmedi.

Ekim ayında fiyatı en fazla artan ürün markette patates, üreticide kuru kayısı; fiyatı en fazla düşen ürün ise markette ve üreticide limon oldu.”

 

“Markette en fazla fiyat artışı patateste, en fazla fiyat düşüşü ise limonda görüldü”

Ekim ayında markette fiyatı değişmeyen ürün olmamakla birlikte, market fiyatında en fazla artışın yüzde 34,71 ile patateste görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Patatesteki fiyat artışını yüzde 27,23 ile havuç, 27,00 ile marul (adet), yüzde 26,97 ile ıspanak, yüzde 21,09 ile sivri biber, yüzde 19,64 ile yeşil mercimek, yüzde 19,57 ile kırmızı mercimek, yüzde 19,51 ile domates, yüzde 16,95 ile zeytinyağı, yüzde16,14 ile kuru incir, yüzde 15,69 ile kabak, yüzde15,07 ile kuru soğan, yüzde 13,60 ile toz şeker, yüzde 12,13 ile pirinç, yüzde 10,24 ile nohut takip etti.

Markette en fazla fiyat düşüşü ise yüzde 26,82 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat düşüşünü yüzde 8,95 ile antepfıstığı, yüzde 7,21 ile yeşil soğan, yüzde 6,46 ile elma, yüzde 5,52 ile fındık (iç), yüzde 1,46 ile kuru üzüm, yüzde 1,45 ile mısırözü yağı ve yüzde 0,70 ile kuru kayısı izledi.”

 

“Üreticide en fazla fiyat düşüşü limonda, en fazla fiyat artışı ise kuru kayısı oldu”

Ekim ayında üreticide kuru incir ve fındık içi fiyatında bir değişim meydana gelmezken, yüzde 44,44 azalmayla fiyatı en fazla düşen ürünün limon olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri paylaştı:

“Limondaki fiyat düşüşünü yüzde 17,96 ile patates, yüzde 16,81 ile salatalık, yüzde 15,87 ile elma, yüzde 15,25 ile yeşil fasulye, yüzde 12,00 ile havuç, yüzde 9,92 ile kırmızı mercimek, yüzde 8,70 ile patlıcan, yüzde 8,06 ile kuru soğan, yüzde 4,26 ile pirinç, yüzde 3,92 ile kuru fasulye, yüzde 2,04 ile kuru üzüm, yüzde 0,21 ile marul izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 31,58 ile kuru kayısıda görüldü. Kuru kayısıdaki fiyat artışını, yüzde 13,64 ile maydanoz, yüzde 10,83 ile kabak, yüzde 9,30 ile yeşil soğan, yüzde 8,28 ile zeytinyağı, yüzde 8,06 ile sivri biber, yüzde 7,26 ile domates, yüzde 6,24 ile antepfıstığı, yüzde 6,23 ile dana eti, yüzde 5,72 ile yeşil mercimek, yüzde 5,53 ile yumurta, yüzde 2,78 ile ıspanak, yüzde 1,69 ile kuzu eti, yüzde 0,67 ile süt, yüzde 0,48 ile nohut takip etti”

 

“Kuru soğanda rekoltenin artması ve talebin düşmesi fiyat düşüşüne yol açtı”

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, fiyat değişimlerinin nedenlerine ilişkin şu bilgileri paylaştı:

“Ekim ayında fiyatı en fazla düşen ürün limon oldu.  Bu düşüşün sebebi limon veriminde geçen yıla göre yüzde 100’lere varan artışın olması, alıcının ve ihracatın yeterli seviyede olmamasıdır. Ülkemizde başta Rusya olmak üzere Irak, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan ve Suudi Arabistan gibi ülkelere limon ihracatı yapılıyor. Ancak 2020 yılında alınan kararla limonun ihracatına kısıtlama getirilmişti. Her ne kadar bu kısıtlama kaldırılsa da bu durum dış pazarda önemli kayıplara neden oldu.

Kuru soğanda ise kışlık ürünlerin hasadı başladı. Rekoltenin artması ve talebin de yavaş olmasına bağlı olarak pazarlama sorunları fiyatlarda düşüşe yol açmıştır. Bir önceki yıl ihracatın kapatılmasıyla yaşanan pazar kaybı tüccar alımlarını etkilemiştir. Üreticide soğan fiyatları düşük seyretmektedir. Yaklaşık kilogram maliyeti 1 lira olan soğanda, hasadın yoğunlaşmasıyla birlikte fiyatlar 57 kuruş seviyesine kadar inmiştir. Üreticilerimiz tarlada bekleyen kuru soğanı toplatacak işçilik maliyetini bile karşılayacak durumda değildir. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı bir an önce gerekli tedbirleri almalıdır. Fiyat istikrarı için kuru soğanda ivedi olarak geçen yıl olduğu gibi TMO alımı ile müdahale edilmelidir. Belediyeler ile kamu kurumları alım konusunda harekete geçmelidir.

Patateste ise Nevşehir bölgesinde hasadın çoğalması, Niğde bölgesinde ise işçi sıkıntısının olması nedeniyle çiftçi tüccara düşük fiyat vermek zorunda kaldı. Salatalık ve patlıcanda ise arzın artması nedeniyle üreticide fiyat düşük oldu. Kuru üzümdeki fiyat düşüşünde tüccar alımlarındaki düşük fiyat etkili olmuştur.

Elmada fiyat düşüklüğünün sebebi talebin azalması, yeşil fasulyede ise ürünün hasat sezonunun sona ermesidir. Havuçta yeni başlayan hasatla beraber piyasada kısa sürede oluşan arz fazlası ürün fiyatlarında kısa süreli gerilemeye neden olmuştur.

Pirinçte 2021 yılı üretim artışı ve 2021 yılında Çin’den ucuz fiyatla yapılan ithalat piyasada ürün fazlalığına neden olmuştur. Ayrıca, Marmara Bölgesinde aşırı sıcaklıklar nedeniyle yaşanan hastalık çeltikte randıman geçen yıla göre düşük gerçekleşmiştir. Bu nedenlerle bu yıl üreticide çeltik fiyatları geçen yılın da gerisine düşmüştür.

Kırmızı mercimekte fiyat düşüşü sezon ortalamasının alınmaya başlanmasından kaynaklanıyor. Kuru fasulye de ise TMO ve TKK’nın alımının azalmasından kaynaklı fiyat düşüşleri yaşanıyor. Piyasadaki spekülasyonlar nedeniyle de fındık fiyatında da düşüş yaşanmıştır.

Fiyatı artan ürünlere baktığımızda domates, sivri biber ve kabakta tarla ürünlerinin sona ermesi ile arzın örtü altından sağlanması etkili olmuştur. Yeşil mercimek ve nohutta ise tohumluk satışları başladığı için fiyat yükselmiştir.

Artışın en fazla olduğu kuru kayısıda rekoltenin düşük olmasının yanı sıra ihracatta yaşanan artış fiyatın yükselmesine neden olmuştur. Antep fıstığında ise periyodisiteye bağlı olarak rekolte düşüklüğü fiyatın yükselmesine neden olmuştur. Zeytinyağında yeni ürünün piyasaya girmeye başlaması ve yaşanan kuraklık fiyatları etkilemiştir.

Dana eti ve kuzu etinde arz talep dengesindeki değişim ve yem maliyetlerindeki artış etkili olmuştur. Yumurtada ise yem maliyetlerindeki artış üretimdeki azalış etkili olmuştur.”

 

“Gübre fiyatları tarımsal üretimi ölümle tehdit ediyor”

Üreticinin 2021-2022 üretim sezonuna gübre kullanmadan başlamak zorunda kaldığını belirten Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Üreticilerimizin sezon boyunca kullanacağı gübrelere ulaşması mümkün değildir. Özellikle üretim sezonu yeni başlayan temel ürünlerimiz olan hububat ve baklagil üretimi yeterli olmazsa dünyada pahalı bir hale gelen bu ürünlerin ithalatı da güçleşecektir. Fiyatlar daha da yükselerek tüketiciye önemli bir yük getirecek, ekonomide enflasyon baskısı da artacaktır.

Diğer girdiler de önemli ölçülerde zamlandı. Üretici üretmekle üreticiliği bırakmak arasında karar verme aşamasına geldi. Ürettiği ürün de maliyetini kurtarmayınca girdiye ulaşamama gibi bir kısır döngüye girilecek üretimin sürdürülebilirliği zarar görecektir.

Üreticimizin mevcut desteklerle bu fiyat-girdi-üretim sarmalıyla başa çıkması mümkün görünmemektedir. Son bir yılda amonyum sülfat gübresi yüzde 200 artarken, aynı dönemde amonyum nitrat gübresi yüzde 195, üre gübresi yüzde 239, DAP gübresi yüzde 159 ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 130 artmıştır.

Ayrıca son bir yılda tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatları yüzde 57, mazot fiyatları yüzde 33, TİGEM hububat tohumluk fiyatları yüzde 40-63 arasında, süt yemi fiyatları yüzde 52 ve besi yemi fiyatları yüzde 48 arttı.”

 

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada gıda enflasyonuyla mücadelede perakende fiyatların düşürülmesine yönelik önerilerini de açıkladı.

Bayraktar, “Tüketicinin tükettiği her ürünün üretiminde olduğu gibi fiyatlamasının da izlediği bir seyir vardır. Bu nedenle zincirdeki her bir halkayı detaylı analiz etmek zorundayız. Böylece ürün fiyatlarında yaşanan ve bir türlü önlenemeyen pahalılığın gerçek faillerini kolayca tespit edebiliriz. Ancak, sorunların öyle sanıldığı gibi kısa zamanda çözülmesi mümkün değildir. İstikrarlı politika ve uygulamalarla, sabırla çözmek için gayret göstermeliyiz” dedi.

 

“Zaman tarıma dönme, tarıma tutunma zamanıdır”

2021 yılında dünyada ve ülkemizde gıda fiyatlarının son yıllarda görülmeyen bir şekilde sürekli arttığına dikkat çeken Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Ekim sezonunda bulunduğumuz bu günlerde tarımsal üretim seferberliğine girmemiz gerekiyor. Ekilmemiş bir karış toprak bırakmamalıyız. Bütün imkânları üretim için seferber etmeliyiz. Üretimden vazgeçme noktasına gelmiş çiftçilerimiz cesaretlendirilmeli, tarlasına dönmesi sağlanmalıdır. Bunu başaramazsak krizlerin etkisini azaltan bir sektör olarak bilinen gıda sektörü, ülkemizde krizlerin daha da büyümesine neden olacaktır.

Önümüzdeki dönem için alınacak tedbirler acilen açıklanmalıdır. Çiftçimizin artan maliyetlerini hasatta yüksek fiyat vererek karşılama düşüncesi yetersiz kalacaktır. Çünkü geçen yıl yaşanan kuraklık, gelirlerinde azalma, girdi maliyetlerindeki anormal artışlar nedeniyle üreticilerimiz girdi temini ve finansmanında zorlanacaktır.

Üreticilerimiz ya gübreyi ve diğer girdileri daha az kullanacak, ya maliyet hesabı yaparak üretimden uzaklaşacak, ya da daha az maliyetli gördüğü ürünleri ekecektir. Verim ve kalitede ciddi sorunlar yaşayabiliriz. Ekimden hasada kadar olan süreci doğru yönetirsek hem üretici hem de tüketicilerin en az zararla bu olumsuz süreçten kurtulduklarını görmüş oluruz.

Bir diğer önemli bir hususa da değinmeliyiz. Türkiye’de aile işletmeleri, ülkenin gıda güvencesinin ve güvenliğinin sağlanmasında çok önemli bir görevi yerine getirmektedirler. Maliyet artışları, büyük işletmelerin bile üretimde zorlandığı mevcut konjonktürde, küçük aile işletmelerini tamamen üretim dışı bırakacak bir duruma gelmiştir. Bu da hem büyükşehirlere göçe neden olacak hem de üretimin düşmesi sonucunda daha büyük gıda krizi ve enflasyonu ile ülkemizi karşı karşıya bırakacaktır.

Tarımsal üretimin gerçekleştirilmesi sürecinde önemli bir yere sahip olan aile işletmelerini ayakta tutacak tedbirleri hiç vakit kaybetmeden hayata geçirmeliyiz. Eğer bunu başaramazsak yarın çok geç kalmış olacağız, ancak son pişmanlık fayda etmeyecektir.

Birçok ülke bu süreçte gerekli önlemleri alıyor ve ek destek paketleri açıklıyor. Bazı ülkeler ise gübre fiyatlarını sabitledi. Ek girdi destekleri açıklayıp üreticimize çok geç kalmadan ulaştırılmalıdır. 4-5 ay sonra verilecek desteklerin bir anlamı olmaz.

Bakanlık, hububat ve soya gibi ürünleri ithal edip sanayiciye veriyor, gübreyi de ithal ederek üreticiye uygun koşullarda ödeme kolaylığı sağlayarak vermelidir. Üretimin sürdürülebilirliği açısından üreticimize gelir garantisi verilmelidir.

2022 yılı tarım sektörü ve gıda fiyatları açısından önemli bir yıl olacak. Uluslararası piyasalarda ham madde ve tarım ürünleri fiyatları artmaya devam ediyor. Kur artıyor, bazı ürünlerde üretim açığımız var. Yeni ekimlerde de girdi maliyetleri nedeniyle sıkıntı yaşıyoruz. Gerekli tedbirleri acil olarak alarak, bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız. Bunları başaramazsak, üreticimiz de tüketicilerimiz de daha zor günlere hazır olmalıdır. Bu nedenle zaman tarıma tutunma zamanıdır.”

 

“Tüketici ürün fiyatlarına yön verme ve müdahale etme gücünü kullanmalı”

Ülkemizdeki fiyat artışlarının maliyete bağlı artışlar olduğuna dikkat çeken Bayraktar, şu bilgileri paylaştı:

“Gıda sektöründe ise özellikle meyve ve sebze sektöründe maliyet artışının yanında talebe bağlı artışlarda görülmektedir. Tüketicilerimiz her türlü ihtiyaçlarını ertelerken karnını doyurmak için gıdaya olan talebini erteleyemiyor. Yani serbest piyasa koşulları çalışmıyor. Bu manada gıda sektörü meyve sebze başta olmak üzere spekülasyonlara açık bir sektördür. Bu sektörde tüketicilerimize de düşen görevler vardır.

Girdiği marketten fiyatlarını sorgulamayarak meyve sebzesini günlük hayatta kullandıkları diğer ürün çeşitlerini de satın almaktadır. Hâlbuki semt pazarlarından meyve sebzesini daha uygun fiyattan temin edebilir. Kaldı ki pazarlarda daha fazla ürün görme ve seçme imkânı vardır.

Günlük hayatta çok fazla kullandıkları ürün çeşitlerini uygun fiyattan farklı marketlerde bulabilir. Bir markanın aynı ürünleri değişik satış yerlerinde farklı fiyatlarla satılabiliyor. İnternet ortamında dahi bu bilgilere ulaşmak mümkündür. Tüketici ürün fiyatlarına yön verme ve müdahale etme gücünü kullanmalı, alışverişini bölüp, fahiş fiyattan ürün satan marketlerde alışveriş yapmayarak cezalandırmalıdır.

Tüketicilerimiz fiyatlarından şikâyet ettikleri marketlerde ayak alışkanlığını bahane ederek ısrarcı olmamalıdır. Normal fiyatların bile tüketiciyi zorladığını düşündüğümüzde fahiş fiyatlara tüketicinin dayanma gücü yoktur.”

 

“İklim değişikliği ve gıda enflasyonu geleneksel tarımı da değiştirecek”

“Küresel ısınma, kuraklık, tarım ürünlerinin biyoyakıt üretiminde kullanılması gibi birçok etken dünya gıda fiyatlarını etkiliyor” açıklaması yapan Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:

“Türkiye Akdeniz çanağında küresel ısınmadan en kötü etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Önlem alınmazsa Türkiye’nin su kaynakları hızla kuruyacak, gıda güvenliği tehlikeye girecek, insanlarımızın gıdaya ulaşması zorlaşacaktır.

Kuraklık ülkemizde su kaynaklarının daha önce görülmediği şekilde aşırı kullanılmasına sebep oldu. Sadece son 10 yılda su kullanımı üçte bir oranında arttı. Yağmur suyunun toplanması ve gri suyun stratejik olarak yeniden kullanılması su tüketimini azaltacaktır. Acil olarak açık sistemlerde kapalı sulama sistemlerine geçilmeli, daha az su isteyen kurak bölgelerin ekolojisine uygun ürünlerin yetiştirilmesi teşvik edilmelidir. Bu konuda yeni çeşit geliştiren bitki ıslahçılarına da çok önemli görevler düşüyor. Geleceğin iklim şartlarına uygun çeşitlerin önemi daha da artacak görünüyor.

Öte yandan, dünyada enerji fiyatlarının artması sonucu tarımsal ürünler enerji üretiminde daha fazla kullanılır oldu. Bu da gıda enflasyonuna neden oluyor ve olmaya da devam edecek görünüyor. Bitkisel yağ fiyatlarındaki küresel yükseliş bunun en bariz örneğidir.”

 

“Üstünde üretim yapılan topraklar en kutsal vatan toprağıdır”

“Gıda fiyatlarının son dönemde aşırı bir hızla artmasının pek çok sebebi bulunmaktadır” açıklaması yapan Bayraktar, bunların değerlendirmesini yapmadan önce tarım arazileriyle ilgili bir konuya vurgu yaptı:

“Hatırlanacağı üzere, köylerimiz 2012’de çıkartılan bir kanunla mahalleye dönüştürüldü ve 16 binden fazla köy ve bin kadar belde bir gecede ‘mahalle’ oldu.

Tabiatıyla bu ani ve kapsamlı dönüşümün yapısal, sosyal, hukukî neticeleri de tarım sektörümüzü etkilemeye devam ediyor. Kimi yerde üreticilerin taşınmazları haraç mezat satıldı, kimi köylerin meraları belediyeye devredildi. Belediyeler, arazileri hiçbir öngörüde bulunma zahmetine katlanmadan hızla imara açtı.

Diğer taraftan köyde yaşayan üreticiler vergi ve harca tabi tutuldu. Sonuçta ne mi oldu? Zaten kentlere göç önlenemiyordu, bu düzenlemeyle köyler iyice boşaldı. Bunun çiftçilikten kopuşa neden olduğu da gün gibi aşikardır. Eğer gıda enflasyonunu konuşacaksak, sadece köylerin adını ‘mahalle’ yapmakla tarımsal üretimin gelişemeyeceğini görmek zorundayız. Kırsal nüfusa hak ettiği gereken önem verilmezse, biz, daha yıllarca gıda enflasyonunun kopardığı fırtınaları, tufanları konuşur dururuz.

Şayet bu güzel vatanı atalarımızdan miras değil torunlarımızdan emanet aldığımıza inanıyorsak topraklarımızı korumalıyız, ganimet dağıtır gibi imara açmamalıyız, kullanılmayan iki milyon hektar tarım arazimizi tarıma kazandırmalıyız.”

 

“Fahiş fiyatlar ülkemiz için bir sorundur”

Fahiş gıda fiyatlarının ülkemiz için bir sorun olduğunu dikkat çeken Bayraktar, “Bu durum herkes tarafından kabul edilmektedir” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Politika yapıcılar, ‘sorunun temeli hallerdir, burayı çözersek her şey düzelir’ ya da ‘aslında hallerle birlikte zincir marketlerde de sorun vardır, buraları iyi denetlersek, cezaî yaptırım uygularsak bu sorunu çözeriz’ gibi sadece sorunun belli bir halkasına yoğunlaştığı müddetçe, ne yazık ki sorunu çözmekten uzaklaşıyoruz.

Önce bir gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Ülkemizde üretim ayağında, lojistik ayağında, hallerde, imalat sanayi ayağında ve marketlerde ciddi sorunlar vardır. Bunların bir türlü iflah olamaması, bazen yeterince önemsenmemeleri yüzünden, bazen de değişik çıkar çatışmaları sebebiyledir.

Örneğin, üreticiler yüksek fiyattan gübre, tohum, mazot, elektrik, yem gibi girdilerle üretim yapmak zorunda kalmaktadır. Bu durum gerek üretimin sürdürülebilirliğini gerekse arz/talep dengesini riske sokmaktadır. Dolayısıyla, tarımsal girdilerin tedarik zincirinin her bir halkasını çok kapsamlı incelemek, denetlemek ve ıslah etmek gerekir.”

 

“Tedbir ve politikalar hayata geçirilmeli”

“Ürünler üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar ki değer zincirinin bütün halkaları bir bütünlük içerisinde değerlendirilmeli, tedbir ve politikalar titizlikle belirlenerek hayata geçirilmelidir” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Diğer taraftan, tarım ve gıda ürünlerinde pazarlama kanalları bazen kesişmelerine rağmen birden fazladır. Dolayısıyla her bir kanal çok iyi analiz edilmeli ve fiyat artışlarının hangi noktalarda, neden ve nasıl meydana geldiği tam olarak anlaşılmalı ve kalıcı çözümler de ona göre üretilmelidir. Sadece kanallardan birine yoğunlaşmak yetersiz olacağı için çözümler de oldukça sınırlı, çok kısa vadeli ve pansuman niteliğinde olacaktır.”

           

“Çiftçinin üretim maliyetleri düşürülmelidir”

Bayraktar, “Üreticilerimizin üretim maliyetleri gittikçe artarken ürün fiyatları aynı oranda artmamakta hatta ürün fiyatlarında gerileme görülebilmektedir. Bu durum üreticileri olumsuz etkilemektedir” diyerek üretim maliyetlerini düşürmek için yapılması gerekenleri açıkladı:

Girdi fiyatları düşürülmelidir: Piyasada sıkı girdi fiyat kontrolü yapılmalı, stokçuluk ve spekülatif fiyat artışı mutlaka önlenmeli, destekler artırılmalı, girdi kalemlerinde uygulanan vergiler düşürülmelidir.

Verim ve verimlilik artırmalıdır: Uygun girdi kullanımı ile birim alandan elde edilecek verimi artırmalı, üretici eğitimine ağırlık verilmeli, danışmanlık hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır.

Döviz kurundaki dalgalanmalar en aza indirilmelidir: Döviz kurlarında sık sık yaşanan dalgalanmalar dışa bağımlı olan girdilerde düzensiz fiyat artışına neden olmaktadır.

Destekler beklentileri karşılamalıdır: Üreticilere verilen destekler artırılmalı, etkileri değerlendirilmeli, tarımsal üretime yaptığı etkisi ölçülebilir olan destekler hayata geçirilmeli, desteklerin ilanı ve ödemelerinde yaşanan gecikmeler ortadan kaldırılmalıdır.”

 

“Pazar garantili sözleşmeli üretim yaygınlaştırılmalıdır”

Üreticinin en önemli sorununun pazarlama olduğuna dikkat çeken TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Üreticinin ürününü nereye ve kime satacağı konusunda yeterli bilgisi ve bunu yapabilecek yeterli gücü bulunmamaktadır. Finansman bakımından da yetersizdir” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ürün pazarlaması konusunda üretici örgütleri aktif olmalıdır. Örgütler profesyonel kadrolarla donatılmalı, liyakate uyulmalıdır. Sistemli bir fiyat ve müdahale mekanizması devreye sokulmalıdır. Ürün fiyatlarının düştüğü dönemde piyasa regüle edilmeli, pazar odaklı planlama yapılmalı ve sözleşmeli üretim tanımı netleştirilmelidir.

Üretici örgütleri, sanayici, marketler ve ihracatçılarla üyeleri adına sözleşme imzalayabilmelidir. Her ne kadar bu konu mevzuatlarda olsa da uygulamada firmalar üretici örgütleri ile sözleşme yapmaya yanaşmamaktadır. Bu sözleşme her iki tarafı da koruyacak şekilde sigortalanmalıdır. Ancak ilgili mevzuattaki pek çok hüküm gibi bu hüküm de gerektiği şekilde uygulanmamaktadır.

2008 yılında yayımlanmış ve 2014’te kısmen değiştirilmiş olan yürürlükteki ‘Sözleşmeli Üretim Yönetmeliği’ ihtiyaçlara cevap verememekte, adeta suya sabuna dokunmamaktadır. Bu yönetmeliğin dayandığı Tarım Kanunu’na sözleşmeye uyulmaması durumunda taraflara uygulanacak cezalar ve anlaşmazlıkların çözümlenmesi ile arabuluculukla ilgili kapsamlı maddeler eklenmeli ve ciddiyetle uygulanması sağlanmalıdır. Lafta kalan ‘sözleşmeli üretim’ sektöre zarar vermektedir.

Ayrıca, üretici örgütleri sözleşmede üyeleri adına taahhütte bulunduğu miktar, kalite ve standarttaki ürünü temin edebilmek için kooperatif veya birlik teknik personeli üretim sezonu süresince üretici ile irtibat halinde olmalıdır. Bu kapsamda marketler, sanayiciler, ihracatçılar istedikleri kalite ve standartta ürünü alabilecekleri için uzman istihdam etmelerine gerek kalmayacaktır.”

 

 “Lojistik ayağı kontrol edilmeli ve ürün kayıpları azaltılmalıdır”

Kara taşımacılığının da önemli bir maliyet kalemini oluşturduğunu belirten Bayraktar, “Bu kapsamda deniz ve tren taşımacılığı etkin hale getirilmelidir” dedi. Bayraktar sözlerine şöyle devam etti:

“Nakliye, ambalajlama ve depolama maliyetleri desteklenmelidir. Pazarlama kanallarının sayısı azaltılmalı, sadece kâğıt üzerindeki oluşumlar engellenmeli ve her aşama sıkı denetlenmelidir.

Kooperatifler ve üretici birlikleri mali ve idari yönden güçlenmeli, etkin hale getirilmeli, üretici örgütlerinin, pazar analizi yapabilen, piyasaları özellikle dünya piyasalarını takip eden profesyonel kadrolarla ve yöneticilerle idare edilmesi sağlanmalıdır.

Tüketici örgütleri güçlendirilmeli, piyasayı kontrol edebilecek duruma getirilmelidir. Yükleme ve nakliye esnasında oluşabilecek ürün kayıplarını azaltacak tedbirler alınmalıdır. Marketler kendilerine ulaşan ürünlerin açıkta satışı sırasında oluşabilecek kayıpları doğrudan fiyata yansıtmaktadır. Buna yönelik tedbir alınmalıdır.”

 

“Haller ve marketler gibi pazarlamayla tüketim ayağı yakından izlenmeli”

“Hal Yasası ile zincir marketlere tanınan üreticiden doğrudan ürün alma yetkisi daha sıkı denetlenmelidir. Çünkü zincir marketler uygulamada üreticiden doğrudan aldıkları ürünleri kendi içlerinde kurulan aracı firmalar ile el değiştirme yapmakta, kendi firması içerisindeki her el değiştirmede kâr eklenmektedir.

Tüketiciye satış kârı son aşamada düşük görülse de üreticiden gelene kadar eklenen fiyat artışıyla makas açılmaktadır. Zincirin bu görülmeyen halkasının kısaltılması için üretici örgütleri de etkin bir şekilde devreye sokulmalıdır.

Marketlerin kâr marjına limit getirilmeli ve etkin kontrol sağlanmalıdır. Pakete girmiş ürünlere gramaj hilesi ile yapılan gizli zamlar önlenmeli, bunun için ürünlere gramaj standardı getirilmelidir.”

 

“İlgili yasalarda hem üretici hem tüketici lehine olacak gerekli değişiklikler yapılmalı”

Bayraktar, kısa adı ‘Hal Kanunu’ olan 5957 sayılı ‘Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’, ‘Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’, ‘Türk Ticaret Kanunu’ ve halen çıkarılmamış olan ‘Zincir Marketler Kanunu’ gibi konuyla doğrudan ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler ve ilavelerin şeffaf ve yansız bir şekilde vakit geçirilmeden yapılması gerektiğinin altını çizerek sözlerine şöyle devam etti:

“Tarım ürünlerinden bir nevi haksız kazanç sağlamak anlamına gelen organize işler, iflah olmaz bir duruma dönüşmeden önlenmelidir. Aksi halde tarım ürünlerinde ‘tekelleşmeye’ çanak tutan birtakım uygulamaların sonuçları hiç kimseyi memnun etmeyecektir.

Pazarlama zincirinin hangi aktörü tarafından yapılırsa yapılsın, fahiş ve spekülatif fiyat hareketlerine karşı bazı gelişmiş ülkelerdekilere benzer şekilde tüketiciyi korumak üzere ilgili mevzuatta gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Bu yolla tüketici bir dizi kuruma gidip gelip işlem yapma zorunluluğunda kalmadan, kolayca hakkını geri alabilmelidir.

Tüketiciyi korumaya odaklı bu yöntemler serbest piyasanın sağlıklı işlediği ülkelerde mevcuttur. Piyasadaki fiyat başıboşluğunun giderilmesi için birkaç madde eklenerek tüketici lehine bir nevi ‘zorunlu rekabet’ ortamı tesis edilebilir. Çünkü tarım ürünlerindeki pahalılıkta en büyük pay sahibi tarladaki üreticiler değil pazarlama zincirindeki son halkalardır, ticaretin etik kurallarına uymaları gerekir.”

 

“Tarıma neden pozitif ayrımcılık gerekiyor?”

Bayraktar açıklamasına şu sözlerle son verdi:

“Özetle değindiğimiz tüm bu gerçekler gıda ve tarım sektörünün insanlık için ne kadar hayatî bir öneme ve değere sahip olduğunun sadece çok küçük bir fotoğrafıdır.

Oysa tarımsal üretimden sorumlu olan biz, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak büyük resme baktığımızda pek çok gerçeği daha detaylı görüyoruz ve tarımsal üretimin kesintiye uğramaması, yeterliliğini sürdürebilmesi için biran önce bütün tedbirlerin eksiksiz alınması bekliyoruz.

Sürekli biçimde ‘Tarıma pozitif ayrımcılık yapılmalı!’ söylemimizin sebebi, ülkemiz için, vatandaşlarımız için kaygılandığımızdandır. Eğer, üretim sürsün, gıda enflasyonu olmasın, insanımız muhtaç olmasın, aç kalmasın istiyorsak, bu sese kulak vermeye mecburuz.”



Seçilmiş Ürünlerde Üretici, Hal, Pazar ve Market Fiyatları (TL/kg)

ÜRÜNLER

Üretici

Fiyatı (TL/Kg)

Hal

Fiyatı (TL/Kg)

Pazar

Fiyatı (TL/Kg)

Market

Fiyatı (TL/Kg)

Hal/Üretici

Fiyat Farkı (%)

Pazar/Üretici

Fiyat Farkı (%)

Market/Üretici

Fiyat Farkı (%)

Kuru Soğan

0,57

1,65

2,38

2,52

189,47

317,54

342,11

Limon

1,25

2,80

4,42

5,43

124,00

253,60

334,40

Elma

1,75

3,75

4,75

6,52

114,29

171,43

272,57

Yeşil Fasulye

3,50

5,59

8,83

12,87

59,71

152,29

267,71

Marul (Adet)

1,88

4,00

5,17

6,35

112,77

175,00

237,77

Ispanak

2,31

3,25

5,50

7,25

40,69

138,10

213,85

Maydanoz (Adet)

0,75

1,35

1,67

2,29

80,00

122,67

205,33

Salatalık

1,93

3,50

4,62

5,85

81,35

139,38

203,11

Patlıcan

2,10

2,85

4,42

5,99

35,71

110,48

185,24

Kuru Üzüm

12,00

 

27,50

32,32

129,17

169,33

1 Litre Süt

3,02

 

 

8,05

166,56

Kabak

2,66

3,27

4,47

6,93

22,93

68,05

160,53

Havuç

2,20

2,90

4,33

5,42

31,82

96,82

146,36

Sivri Biber

3,35

5,01

6,08

7,81

49,55

81,49

133,13

Domates

3,40

4,60

5,63

7,84

35,29

65,59

130,59

Kuru İncir

32,00

 

63,33

72,32

97,91

126,00

Kuru Fasulye

7,60

12,00

14,00

16,80

57,89

84,21

121,05

Antep Fıstığı

53,12

 

100,00

113,78

88,25

114,19

Zeytinyağı

29,67

 

 

59,96

102,09

Patates

1,69

1,88

2,63

3,26

11,24

55,62

92,90

Nohut

8,31

14,00

13,25

15,39

68,47

59,45

85,20

Yeşil Mercimek

9,05

15,00

12,83

16,02

65,75

41,77

77,02

Pirinç

6,75

8,00

10,00

11,65

18,52

48,15

72,59

Yeşil Soğan (Kg)

2,35

3,65

3,25

3,99

55,32

38,30

69,79

Kuzu Eti

57,78

 

 

95,34

65,01

Kırmızı Mercimek

9,17

14,00

12,83

15,09

52,67

39,91

64,56

Fındık (İç)

50,00

 

80,00

81,78

60,00

63,56

Dana Eti

46,74

 

 

73,32

56,87

Yumurta

0,78

 

1,05

1,16

34,62

48,72

Kuru Kayısı

50,00

 

55,00

52,15

10,00

4,30

Beyaz Peynir

 

 

 

44,48

 

 

 

Kaşar Peyniri

 

 

 

58,27

 

 

 

Yoğurt

 

 

 

10,69

 

 

 

Tereyağı

 

 

 

69,00

 

 

 

Mısırözü Yağı

 

 

 

20,38

 

 

 

Ayçiçek  Yağı

 

 

 

24,11

 

 

 

Tavuk Eti

 

 

 

19,49

 

 

 

Toz Şeker

 

 

 

7,10

 

 

 

Not: Hal, pazar ve market verileri Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Antalya ve Bursa illerinden derlenen ortalama fiyatlardır. Üretici fiyatları ise ürünlere göre önemli üretim merkezlerinden derlenmektedir. Pirinç (Osmancık), kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek için belirtilen hal fiyatları toptan satış fiyatlarıdır.  Dana eti, kuzu eti, Antep fıstığı ve fındık fiyatı serbest piyasa fiyatıdır. Hayvansal ürünlerde üretici ve market fiyatları 44 ilden derlenmektedir. Yumurta fiyatları Yumbir, Başmakçı ve Kaytaş verilerinin ortalaması alınmaktadır. İçme sütü fiyatı pastörize süt ve UHT kutu sütü ortalamasıdır.

 

Ay Sonu Market Fiyatları

MARKET

26 Eylül 2021

Ay Sonu Market Fiyatı (TL/kg)

26 Ekim 2021

Ay Sonu Market Fiyatı (TL/kg)

26 Ekim 2021/26 Eylül 2021

Değişim (%)

ÜRÜNLER

Patates

2,42

3,26

34,71

Havuç

4,26

5,42

27,23

Marul (adet)

5,00

6,35

27,00

Ispanak

5,71

7,25

26,97

Sivri Biber

6,45

7,81

21,09

Yeşil mercimek

13,39

16,02

19,64

Kırmızı Mercimek

12,62

15,09

19,57

Domates

6,56

7,84

19,51

Zeytinyağı

51,27

59,96

16,95

Kuru İncir

62,27

72,32

16,14

Kabak

5,99

6,93

15,69

Kuru soğan

2,19

2,52

15,07

Toz şeker

6,25

7,10

13,60

Pirinç

10,39

11,65

12,13

Nohut

13,96

15,39

10,24

Ayçiçek yağı

22,10

24,11

9,10

Yumurta

1,11

1,16

4,50

Kuru Fasulye

16,17

16,80

3,90

Dana Eti

70,80

73,32

3,56

Tavuk Eti

18,84

19,49

3,45

Beyaz peynir

43,23

44,48

2,89

Patlıcan

5,84

5,99

2,57

1 Lt Süt

7,87

8,05

2,29

Kaşar peyniri

57,09

58,27

2,07

Yeşil Fasulye

12,63

12,87

1,90

Tereyağı

67,92

69,00

1,59

Maydanoz (adet)

2,26

2,29

1,33

Yoğurt

10,58

10,69

1,04

Salatalık

5,81

5,85

0,69

Kuzu Eti

94,91

95,34

0,45

Kuru Kayısı

52,52

52,15

-0,70

Mısırözü yağı

20,68

20,38

-1,45

Kuru Üzüm

32,80

32,32

-1,46

Fındık (İç)

86,56

81,78

-5,52

Elma

6,97

6,52

-6,46

Yeşil soğan (kg)

4,30

3,99

-7,21

Antep Fıstığı

124,96

113,78

-8,95

Limon

7,42

5,43

-26,82

 

                                            Ay Sonu Üretici Fiyatları

ÜRÜNLER

26 Eylül 2021

Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/kg)

26 Ekim 2021

Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/kg)

26 Eylül 2021/

26 Ekim 2021

Değişim (%)

Kuru Kayısı

38,00

50,00

31,58

Maydanoz (Adet)

0,66

0,75

13,64

Kabak

2,40

2,66

10,83

Yeşil Soğan (Kg)

2,15

2,35

9,30

Zeytinyağı

27,40

29,67

8,28

Sivri Biber

3,10

3,35

8,06

Domates

3,17

3,40

7,26

Antep Fıstığı

50,00

53,12

6,24

Dana Eti

44,00

46,74

6,23

Yeşil Mercimek

8,56

9,05

5,72

Yumurta

0,74

0,78

5,53

Ispanak

2,25

2,31

2,78

Kuzu Eti

56,82

57,78

1,69

1 Litre Süt

3,00

3,02

0,67

Nohut

8,27

8,31

0,48

Kuru İncir

32,00

32,00

0,00

Fındık (İç)

50,00

50,00

0,00

Marul (Adet)

1,880

1,876

-0,21

Kuru Üzüm

12,25

12,00

-2,04

Kuru Fasulye

7,91

7,60

-3,92

Pirinç

7,05

6,75

-4,26

Kuru Soğan

0,62

0,57

-8,06

Patlıcan

2,30

2,10

-8,70

Kırmızı Mercimek

10,18

9,17

-9,92

Havuç

2,50

2,20

-12,00

Yeşil Fasulye

4,13

3,50

-15,25

Elma

2,08

1,75

-15,87

Salatalık

2,32

1,93

-16,81

Patates

2,06

1,69

-17,96

Limon

2,25

1,25

-44,44