Cumhuriyet 98 yaşında
29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadele kahramanlarına ve aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar
29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutluyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadele kahramanlarına ve aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar
16 Ekim Dünya Gıda Günü
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Dünya nüfusunun yaklaşık onda biri yani 811 milyon insan yetersiz besleniyor veya aç kalıyor”
-“Eylemlerimiz geleceğimizdir. Daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir yaşam”
-“Üretimin sürdürülebilirliği ve verimliliğin sağlaması için başta gübre, elektrik, sulama, ilaç, mazot, yem olmak üzere girdi maliyetleri acilen düşürülmelidir”
-“Önlem alınmazsa Türkiye’nin su kaynakları hızla kuruyacak, gıda güvenliği tehlikeye girecek, insanlarımızın gıdaya ulaşması zorlanacaktır”
Ankara- 16.10.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada “Her yıl 16 Ekim’de Dünya Gıda Günü ve 16 Ekim 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş yıldönümü kutlanmaktadır” dedi.
Bayraktar, “Birleşmiş Milletler takviminde yer alan ve tüm dünyada kutlanan günlerden biri olan Dünya Gıda Günü’nde 150’yi aşkın ülkede çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Bu etkinlikler, dünya çapında açlık çeken insanlarla ilgili farkındalığı arttırarak açlığa son vermeye yönelik çalışmaları hızlandırmayı, herkes için gıda güvenliğini ve sağlıklı beslenmeyi teşvik etmeyi amaçlıyor” dedi.
Dünya Gıda Günü’nün bu yıl ‘Eylemlerimiz geleceğimizdir. Daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir yaşam’ teması ile kutlandığını hatırlatan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her insanın sağlıklı, sürdürülebilir ve ulaşılabilir gıda ihtiyacı en temel ihtiyaçtır ve karşılanmalıdır. Ancak günümüzde dünyadaki açlıkla mücadelede başarılı olamadığımızı üzülerek görüyoruz. Dünya nüfusunun yaklaşık onda biri yani 811 milyon insanın yetersiz beslendiği ve aç kaldığı BM verilerinde yer alıyor.
Dünyada yaklaşık olarak her üç kişiden biri yeterli gıdaya ulaşamıyor. 2020’de beş yaşından küçük 149 milyon çocuğun yaşıtlarına göre daha kısa olduğu ve gelişim geriliği yaşadığı, 3 milyardan fazla insanın düşük gelir nedeniyle sağlıklı beslenmeden mahrum kaldığı biliniyor.
Üzülerek görüyoruz ki, dünyada yetersiz beslenen insan sayısı azalmıyor. BM’ye üye 193 ülke oy birliğiyle 2030’a kadar açlığın sona erdirilmesini hedefledi. 2030 yılına kadar açlığın yok edilmesi hedefine ulaşmak zor gözüküyor. Çünkü bu hedefe ulaşmak için yeterli ve gerekli çalışmaların yapılmadığı da ortadadır.
Küresel ısınma, kuraklık, gelişmiş ülkelerin tarımsal ürünlerdeki ithalat-ihracat ve korumacı politikaları, talep miktarının artması, tüketim alışkanlıklarının değişmesi, tarım sektörüne yeterli yatırımın yapılmaması, girdi fiyatlarının artması, tarım ürünlerinin biyoyakıt üretiminde kullanılması ve gündemden bir türlü düşmeyen pandemi gibi birçok etken dünya gıda fiyatlarını etkiliyor.
Dünyada gıda fiyatlarında yaşanan artışlar ve fiyatlardaki dalgalanmalar, özellikle gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde gıdaya erişimi zorlaştırıyor hatta kimi zaman imkânsız hale getiriyor.
Küreselleşme, kentleşme, kentlerdeki tempolu yaşam tarzı sağlıksız beslenmeye neden olmakta, aşırı ve dengesiz gıda tüketimiyle birlikte obezite oranı da artmaktadır.
FAO verilerine göre, yaklaşık 2 milyar yetişkin, hareketsiz bir yaşam tarzı ve kötü beslenme nedeniyle aşırı kilolu veya obezdir. Dünyada yaşanan açlığı yok edemediğimiz gerçeğine karşın bir tarafta aşırı kilolu insanlar, bir tarafta da gıda kayıpları ve gıda israfı vardır. Dünyadaki gıdaların yüzde 14’ü hasat, taşıma, depolama ve nakliye aşamasında kaybediliyor ve yüzde 17’si de tüketici düzeyinde israf ediliyor. Gıda kaybı ve israfı aynı zamanda su kaynaklarının da kaybıdır.”
“Açlığın sırtını yere getirmek mümkündür!”
Bayraktar, “Açlığa son vermek mümkün mü? Evet mümkün. Bunu sağlayabilmek için dünya çapında ortak çalışmalar yapmamız gerekiyor” diyerek açıklamasına şöyle devam etti:
“Üretilen gıdanın dengeli dağıtılması ve israfın en aza indirilmesi gerekiyor. FAO Gıda Fiyat Endeksine göre, 2021 yılında Eylül 2011’den günümüze son 10 yılın en yüksek seviyesine çıkmıştır. Yıllık bazda endeks yüzde 32,8 yükselmiştir. Küresel gıda fiyatlarında, buğday ve bitkisel yağ fiyatlarındaki yükselişlerin etkili olduğu belirtilmektedir. Yine enflasyona göre düzeltilmiş ve yıllıklandırılmış maliyetler hali hazırda yaklaşık 60 yılın en yüksek seviyelerine ulaşmış durumdadır.
Öte yandan olağanüstü hava koşulları, küresel ticaretteki dengelerin bozulması, girdi maliyetlerindeki artış, nakliye sorunları ve işgücü darlığının bu sorunu daha da kötüleştireceği öngörülüyor.”
“Gıda sektörü tekelleşerek insanlığa faydalı olamaz”
Gıda fiyatlarındaki artışın son aylarda dünya gündeminden hiç düşmediğini vurgulayan Bayraktar, “Her ülke bu durumla mücadele ediyor, gıda fiyatlarını kontrol edebilmeye, yükselişleri engellemeye çalışıyor” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her ülke kendi iç dinamiklerine göre çeşitli yöntemlerle gıda fiyatlarıyla mücadele etmektedir. Vergi indirimi, denetimlerin sıklaştırılması, ithalat ihracat düzenlemesi, sosyal ve ekonomik yardımlar gibi değişik yöntemler uygulanarak gıda fiyatları kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Gıda fiyatlarındaki artışa çözüm bulmak kolay olmayacak ve bu durumun küresel ölçekte yaşanmaya devam edecek.
Ülkemizde de dünyada olduğu gibi son ayların en önemli gündem maddesi gıda fiyatlarındaki artışlardır. Bu konuda çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, yaklaşık 20 yıldır üretici ve tüketici fiyatlarını aylık takip ediyor ve kamuoyuna açıklıyoruz. Yüksek tüketici fiyatlarında üretici fiyatlarının yerini ve etkisini bu çalışmayla ortaya koyuyoruz. Yüksek gıda fiyatlarını önlemek için günlük çözümler yerine kalıcı çözümler üretilmesi gerekiyor.
Kalıcı olmayan çözümlerle gıda fiyatlarını bir süre baskılayabiliriz ancak yükselişi engellemek ve gıda fiyatlarını kontrol altında tutmak mümkün olmaz. Açlık ve yetersiz beslenmeden en çok etkilenen az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin gıda üretiminde kendine yeterli düzeye gelmeleri fevkalade önem taşıyor. Bu gerçekten hareketle tarım topraklarımızı korumamız, bize gıda ve su sağlayan her karış toprağımızın değerini bilmemiz çok önemlidir.
Sofralarımızda 3 öğün tükettiğimiz gıdaların bin bir emekle ve fedakârlıkla üretildiğini unutmamalıyız. Tarım sektörünün önemini tartışmaya veya rakamlarla izah etmeye gerek yoktur. Sürdürülebilir tarım, gıda güvenliğini garanti altına almanın, sağlıklı ekosistemleri beslemenin, toprağın, suyun ve doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimini desteklemenin yoludur.
İnsan sağlığının önemi ve çevre bilincinin giderek arttığı günümüzde gerek güvenli gıda tüketimi gerekse diğer canlılara zarar vermeyen, daha kontrollü bir üretime ağırlık verilmelidir. Açlık sorunu kendi ayakları üzerinde duran ve yeterli tarımsal üretimi sağlamakla çözülebilecek bir sorundur.
Dünyada gıda güvenliği ancak devletlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının ve tüm diğer aktörlerin de aktif katılım ve diyaloğuyla mümkün olabilir. Ülkemizin gıda güvencesinin sağlanması, toplumun, gençlerimizin ve çocuklarımızın sağlıklı ve kaliteli beslenmesi, tarımımızın uluslararası alanda rekabet edebilecek doğrultuda sürdürülebilir bir şekilde gelişebilmesine bağlıdır.
Sektörümüzün başta yapısal sorunlar olmak üzere çözüm bekleyen önemli sorunları bulunuyor. Gecesini gündüzüne katarak çalışan çiftçilerimiz, tarlasından, bahçesinden yeterli geliri elde edemiyor.”
“Tarımsal girdi sektörüyle gıda sektörü üvey kardeş değildir!”
Son yıllarda aşırı artış gösteren girdi fiyatları tarım sektörünün önemli sorunlarının başında geldiğini belirten TZOB Genel Başkanı Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:
“Üretimin sürdürülebilirliği ve verimliliğin sağlaması için başta gübre, elektrik, sulama, ilaç, mazot, yem olmak üzere girdi maliyetleri acilen düşürülmelidir. Artan girdi fiyatlarına karışın üretilen tarım ürünlerinin fiyatları artmıyor ve çiftçiler yeterli geliri elde edemiyor. Yeterli geliri elde edemeyen çiftçiler de üretimden uzaklaşıyor. Üretim olmazsa gıda fiyatları daha da yükselecektir.
Gıda fiyatlarının kalıcı olarak düşürülmesi tarım sektörünün sorunlarının çözülmesiyle mümkün olacaktır. Tarım sektöründe planlı üretim yapılması, verimliliğin artırılması gelecekte gıda güvenliğimizi sağlayabilmemiz için önceliğimiz olmalıdır. Tarımsal üretim girdilerinde olağanüstü artışlar görülmektedir.
Ülkemiz, gübre, ilaç, akaryakıt, tarımsal makineler gibi temel tarımsal girdilerde büyük oranda dışa bağımlıdır. Son bir yılda besi yemi yüzde 53, süt yemi yüzde 55, sertifikalı tohumluk yüzde 40 ile 63 arasında ve elektrik fiyatları ise yüzde 56 oranında artış göstermiştir. En önemli girdilerinden olan gübrede son dönemlerde yaşanan ve üreticiyi ciddi anlamda olumsuz etkileyen fiyat artışları karşısında üreticiler önünü göremiyor.
Son bir yılda DAP gübresinde yüzde 146, üre gübresinde yüzde 145, amonyum sülfat gübresinde yüzde 157, amonyum nitrat gübresinde yüzde 135 ve 20.20.0 kompoze gübresinde yüzde 117 oranında artış yaşandı. Yeni üretim sezonuna hazırlanan ve kuraklık endişesi taşıyan üreticiler, artışların devam etmesi halinde nasıl bir üretim yapacağını kestiremiyor.
Ülkemizde gübre kullanımı zaten düşük seviyelerdedir. Verime olan etkisi göz önüne alındığında, yeterli gübreyi kullanamazsak bitkisel üretimde yeterli arz sağlanamayacaktır. Girdi maliyetlerindeki artışa son yıllarda etkisi giderek artan tarımsal kuraklıkta eklenince verimde ve üretimde sert düşüşler görülmesi kaçınılmaz olacaktır. Üretimi düşen üreticimiz zarar edecek, ürün fiyatlarında artış olacak, tüketiciler de yüksek fiyattan ürün tüketmek zorunda kalacaktır.
“Kuraklığa karşı önlem alamazsak insanlarımızın gıdaya ulaşması zor olacaktır”
Türkiye Akdeniz çanağında küresel ısınmadan en kötü etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Önlem alınmazsa Türkiye’nin su kaynakları hızla kuruyacak, gıda güvenliği tehlikeye girecek, insanlarımızın gıdaya ulaşması zorlanacaktır. Kuraklık ülkemizde su kaynaklarının daha önce görülmediği şekilde aşırı kullanılmasına sebep olmuştur. Sadece son 10 yılda su kullanımı üçte bir oranında artmıştır. Su yönetimi politikaları hızla hayata geçmeli mevcut sistemi değiştirmelidir. Acil olarak açık sistemlerde kapalı sulama sistemlerine geçilmeli, daha az su isteyen kurak bölgelerin ekolojisine uygun ürünlerin yetiştirilmesi teşvik edilmelidir. Yağmur suyunun toplanması ve gri suyun stratejik olarak yeniden kullanılması su tüketimini azalacaktır.”
“Politikada istikrar, sektörde istikrar, toplumda adil beslenme”
Bayraktar, “Gıda enflasyonuna kalıcı çözüm üretmek için tutarlı politikalar üretmek ve uygulamak gereklidir. Bunun için öncelikle ‘tarladan sofraya’ klasik söylemini iyi anlamak zorundayız. Kısacası, gıda ve tarım ürünlerinin daha tohum toprakla buluşmadan önceki sürece ait bileşenlerini tam olarak analiz etmek zorundayız. Bu yeterli mi? Elbette yeterli değil” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Devam edecek süreçte hangi bileşenin, gıda ürününün üreticiden tüketiciye giden uzun yolun hangi durağında yola dahil olduğunu da çok iyi bilmek durumundayız. Bu yolun rehberi doğru politikalar olursa sonuçlar da hepimizin hayrına olacaktır. Gıda enflasyonunun faturasını ne sadece tarım sektörüne ne de tek başına başka bir sektöre kesmek doğru değildir.
İçinde bulunduğumuz pandemi dönemi bize sağlıklı beslenmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Aslında bu gerçek hiçbir zaman unutulmaması gereken bir gerçektir. Tarım sektörü olmadan üç öğün sofralarımızda tükettiğimiz gıdayı üretemeyiz. Bu nedenle, ülkeyi yönetenlerin tarım sektörüne daima pozitif ayrımcılıkla bakması ve imkânların bu şartlarda sunulması gerekmektedir. Tarım sektörünün sorunları çözülmeli, gerekli yatırımlar yapılmalı ve var olan destekler artırılarak devam etmelidir.”
15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
–“Tarımda çalışan kadınların yüzde 94,5’i sosyal güvenlik sistemine dahil değil”
-“Kadın çiftçilerimiz pozitif ayrımcılığı hak ediyor”
-“Genç kadın çiftçilerimizi tarımda tutmalıyız”
-“Kadın çiftçilerimiz üretmese ülkemiz insanını doyuramayız”
-“Kadınlar tarımının tam kalbindedir”
-“Çiftçi kadınlar hayat boyu öğrenmenin önemini çok iyi biliyor!”
-“Kadın elinin değdiği işte bereket artar”
–“Kadın çiftçilerimiz için senede 90 gün yıpranma payı, primlerin yüzde 50’sinin devlet tarafından ödenmesi başta olmak üzere birçok alanda pozitif ayrımcılık talep ediyoruz”
Ankara- 15.10.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı.
“Kadın çiftçilerimiz tarımın görünmez kahramanlarıdır” vurgusu yapan Bayraktar, “Dünyada ve ülkemizde önemli rollere sahip olan kadın, tarım sektörünün temel yapısını oluşturan bireylerden biridir” dedi.
“Tarlada, bağda bahçede, ahırda ve ağılda bitkisel ve hayvansal üretimin iş gücünü sağlayan kadın, bunların yanında; ev işlerini, hasta, yaşlı ve çocuğunun bakımını da yapmakta ve aile beslenmesinde en önemli görevi üstlenmektedir. Kısaca kadın, tarlada, bağda, bahçede çalışıp üreten, evini yöneten, ailesini besleyen ücretsiz aile işçisidir” ifadelerini kullanan Bayraktar, “Gelecek nesillere bilgi aktarmada ve çocuk eğitiminde en büyük katkıyı kadınlarımız sağlamaktadır. Kadın, insanlık âleminin ve toplumun sigortası olmasına rağmen aile çiftçiliği ile uğraşmaları ya da ev işleriyle ilgilenmeleri işten sayılmamaktadır” dedi.
“Tarımda çalışan kadınların yüzde 94,5’i sosyal güvenlik sistemine dahil değil”
Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayımladığı 2021 yılı 2. çeyreği temel işgücü göstergelerine göre, kadın istihdam oranının yüzde 27,7 olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
“Tarım sektöründe istihdam edilen toplam 5 milyon 60 bin kişinin, 2 milyon 108 bini kadındır. Tarım sektöründe çalışanların yüzde 41,66’sını kadınlar oluşturmaktadır. Kadınlar her alanda olduğu gibi tarımsal üretimde de yaptıkları katkılarla çok önemli roller üstlenmektedir.
Esas işinden dolayı sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmayan tarımdaki kadın oranı yüzde 94,5’tir. Ücretsiz aile işçisi olarak çalışan 2 milyon 271 bin kişinin 1 milyon 673 bini yani yüzde 73,7’si kadındır. Rakamlardan da anlaşılacağı gibi kadın çiftçiler tarımın görünmez kahramanlarıdır.
Tarımda çalışan kadınlar için önemli bir sorun da sosyal güvenlik uygulamalarının dışında kalma, kayıt dışı çalışmadır. Tarımda, mevcut sigorta primleri 2021 yılı açıklanan asgari ücret ve aylık prim gün sayısının 27’den 28’e çıkması nedeniyle yüzde 26,06 oranında artarak 913 lira 80 kuruştan bin 151 lira 96 kuruşa çıkmıştır. Çiftçilerimiz bu rakamları ödemekte güçlük çekmektedir.”
“Kadın çiftçilerimiz pozitif ayrımcılığı hak ediyor”
“Genç kadın çiftçilerimizi tarımda tutmak için, devletin kadınlarımıza sosyal güvenlik prim ödemesinde pozitif ayrımcılık yapması gerekmektedir” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
“Anayasanın 10. maddesi gereği, kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Yine Anayasanın 60. Maddesi gereği herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve devletimiz bu güvenliği sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre; ‘Toplumun bir bireyi olarak herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Sosyal güvenlik temel bir haktır.’ Bütün bu hükümlere rağmen kadınlarımızın çoğunun çalıştığı işle ilgili olarak, özellikle kırsal alandaki kadınlarımızın herhangi bir sosyal güvenceleri yoktur, ücretsiz aile işçisi olarak yerini korumaktadır.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin de yönetiminde yer aldığı Sosyal Güvenlik Kurumu’nda genelde çiftçilerin, özelde kadın çiftçilerin mağduriyetleri ve hak kayıplarının giderilmesi için mevzuata yönelik çalışmalar yapmaktadır.”
Bayraktar tüm bu hususlar doğrultusunda Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak taleplerinin şu konular olduğunu belirtti:
“Pozitif ayrımcılığı hak eden kadın çiftçilerimizin sosyal güvenlik sistemine katılımının desteklenmesi için, genç kadın çiftçilerimizi tarımda tutmak için teşvik edici önlemler alınmalıdır.
Kadın çiftçilerimiz için senede 90 gün yıpranma payı, primlerin yüzde 50’sinin devlet tarafından ödenmesi başta olmak üzere birçok alanda pozitif ayrımcılık talep ediyoruz. Bu yıl 28 gün olarak uygulanan, 2023 yılında 30 güne çıkacak olan Tarım Bağ-Kur prim ödeme gün sayısı, 2008 yılında olduğu gibi 15 güne indirilmelidir.
Tarımda çalışan kadınlar, sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğum nedeniyle, hizmet borçlanması yapılabilmelidir.
Engelli bakımını üstlenen kadın çiftçilere, prim ödemesinde ayrıcalık sağlanmalıdır. Bu konularla ilgili mevzuat çalışmamız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na iletilmiştir, ilgili diğer taleplerimiz de iletilmeye devam edecektir.
Yıllardır ücretsiz aile işçisi gibi görülen kadın çiftçilerimiz de sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve devlet tarafından desteklenmelidir.
Tarımda çalışan kadınlarımız sosyal güvenlikte her zaman ikinci plana itilmiş ve kadın çiftçilerin tarım sigortalılığı için ödenen prim fazladan bir maliyet unsuru olarak görülmüş, ücretsiz aile işçisi konumunda çalışır duruma gelmiştir. Kadın çiftçilerimizin şimdiye kadar ihmal edilmişliği göz önünde bulundurularak, erkeklerle denkliği yakalamak için yapılacak olan bu pozitif ayrımcılığın eşitlik ilkesine aykırı olmadığı ve gerekli olduğu kanaatindeyiz.
Kadınların işgücüne katılım oranı, kadın işgücünün kadın nüfusuna oranı olarak tanımlanmaktadır. Bu oranın artması ekonomik verimliliği artıracak, kalkınma potansiyelini iyileştirecektir.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak inanıyoruz ki, devletimiz bunu yapacak güçtedir.
Türkiye Ziraat Odaları Birliğinde çiftçi dendiğinde kadın yada erkek çiftçi olarak cinsiyet ayrımı yapılmamaktadır. Çiftçilik mesleğinin cinsiyeti yoktur. Tarımda yaşanan sorunlar ortaktır. Sadece kadınların tarım dışında da emekleri fazladır. Gelecek nesillerimize ışık tutan kadın çiftçilerin mağduriyetlerini giderecek düzenlemelerin yapılması çok önemlidir.”
“Genç kadın çiftçilerimizi tarımda tutmalıyız”
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak yapılan saha çalışmalarında; genç kadınlarımızın, kırsalı terk ettiği tespit edilmiştir” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Kırsalda yaşayan kadınlar geçinmenin zor olduğunu, girdi maliyetleri çok yüksek olduğu için çiftçilerimizin hak ettikleri emeklerinin karşılığını kazanamadığını belirtiyor. Ayrıca genç kadınların sigortalı işte çalışan genç erkeklerle evlenmek istediğini, sebebinin de sigortalı işte çalışanın sosyal güvencesinin olduğunu ve aylık kazancının belli olduğunu ancak çiftçimizin ne kazanacağının belli olmadığını ifade etmektedirler.
Kadınlarımızı kırsalda tutmanın yollarından biri tarım Bağ-Kur primi ile ilgili yapılacak düzenleme, girdi fiyatlarına yapılacak müdahale ve tarımın her alanında yapılacak zamanında destekleme ile mümkün olabilecektir.
Yaptığımız gözlemlerde, kadın çiftçiler için yapılan küçük çaplı projelerin yeterli olmadığı, tüm kadın çiftçilerin yararlanabileceği desteklemelerin olması gerektiği tespit edilmiştir. Unutmamalıyız ki kadın çiftçilerimiz üretmezse ülkemiz insanını doyuramayız. ”
“Kadınlar tarımının tam kalbindedir”
“Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde emek yoğun işleri çoğunlukla kadınlar üstlenmektedir ve iş yükleri genellikle erkeklerden daha fazladır” ifadelerini kullanan Bayraktar, “Kadınlar, Türkiye’de büyük bir çoğunluğu küçük işletmelerden oluşan aile tarımının tam kalbindedir” dedi. Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti:
“Kadınların gösterdiği özveri Türk tarımı için en değerli dinamiklerden biridir. Günde 16-17 saat çalışan kadın çiftçilerimiz, tarımımızın belkemiğidir. Dünyada ve Türkiye’de tarımsal üretim, gıda güvenliği ve beslenmede kadınlar en önemli rolü oynamaktadır.
Ülkemiz ancak, kadınların potansiyelini açığa çıkarabildiği ve kadınların toplumsal refahtan pay alabildiği ölçüde tarımsal, ekonomik ve sosyal açıdan gelişmiş bir ülke konumuna gelebilir.”
“Kadın çiftçilerimiz feryat ediyor… Yem fiyatları çok yüksek”
“Yapılan saha çalışmalarında, kadın çiftçilerin sosyal güvenlikle ilgili talepleri dışında;
-Hayvancılıkla uğraşan kadın çiftçilerimiz, yem fiyatlarının çok yüksek olduğunu, hayvanlarını besleyemediklerini, 1 çuval yemin 1 hafta bile yetmediğini, kendilerinin şefkatle besledikleri hayvanlarının yem maliyetini karşılamak için satmak zorunda kaldıklarını söyleyerek, bakanlığın konuya müdahale etmesini ve yem desteği verilmesini,
-Sebzecilikle uğraşan kadın çiftçilerimiz, bazı ürünlerde prim desteğinin olduğunu ancak yıllardır sebze üreticilerine fide desteği verilmediğini, sebze tarımında maliyetlerinin çok yüksek olduğunu dile getiren kadın çiftçilerimize fide desteği verilmesini,
-Kadın çiftçiler, sulama fiyatları ve elektrik fiyatlarındaki artış nedeniyle sulama yapamaz hale geldiklerini, tarımsal sulamada ve tarımsal abone elektrik fiyatlarında indirim yapılmasını, talep etmektedirler.”
“Çiftçi kadınlar hayat boyu öğrenmenin önemini çok iyi biliyor!”
Bayraktar, “Ülkemizin en büyük çiftçi kuruluşu Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, 2012 yılında, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ile Tarım ve Orman Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında imzalanan ‘Kadın Çiftçi Eğitim İşbirliği’ protokolü çerçevesinde kadın çiftçilere, sosyal güvenlik, kooperatifçilik, girişimcilik ve liderlik, kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, iklim değişikliği ana eğitim konuları yanında, her türlü tarımsal faaliyetlerle ilgili eğitim verilmiştir” dedi.
Bayraktar açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Eğitimlere katılan kadın çiftçilerin, önümüzdeki yıllarda, yaşadıkları toplumun kırsal kalkınmasına katkı sağlayacağı inancıyla 196 bin 309 kadın çiftçimize eğitim verilmiştir. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, sağlıklı nesiller yetiştirebilmenin yolu kadınları eğitmekten geçmektedir. Kadın çiftçilerimizin eğitimi, tarımda modern tekniklerin uygulanmasını kolaylaştıracak, verimliliği ve kaliteli üretimi artıracak, ülke tarım ve ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.
Ülkemizde değişik platformlarda kadın çiftçilerin güçlendirilmesi ile ilgili organizasyonların olmasını ve bu organizasyonlara Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak katılım ve katkı sağlanmaktadır.
Tarım teknolojisindeki yenilikler kadınlarımıza doğrudan ulaştırılmaktadır. Kadın çiftçilerimizin eğitimlerde öğrendiklerini, çocuklarına yani geleceğin çiftçilerine ve katılamayan diğer kadın çiftçilerimize de ulaştıracakları düşünülmektedir.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği tarafından, kadın çiftçi eğitimine yönelik bakanlıklarla yapılan işbirliği protokolü kapsamında, eğitimlere katılan kadın çiftçilerimize Tarım ve Orman Bakanlığının hibe desteklerinde, projelerde artı puan verilmesi memnuniyetle karşılanmaktadır.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, şimdiye kadar çiftçilerimizin yararına yapılan bütün çalışmalar için emeği geçenlere teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ancak bu tür desteklerin sosyal güvenlik sisteminde de olmasını kadın çiftçilerimiz adına talep etmekteyiz.
Kadın çiftçilerimizin Sosyal Güvenlik sistemine katılımının desteklenmesi yönünde teşvik edici önlemlere acil ihtiyaç bulunmaktadır.”
Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin bugüne kadar gayretli çalışma ve mücadeleleriyle kadın çiftçilerle ilgili sağlanmış olan kazanımlar hakkında da bilgi paylaştı:
“2011 yılında, 1994 yılından prim kesintisi olan çiftçilerimize geriye yönelik borçlanma hakkı getirildi. Ancak 1994- 2003 yılı arası gerekli kanun gereği aile reisi olmayan kadın çiftçilerimiz borçlanamadılar. Çabalarımızla, 26 Ocak 2012 tarihte 6270 Sayılı Kanun ile 2/8/2003 öncesi kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan kadın çiftçiler için getirdiği farklı uygulama tümüyle kaldırılarak kadın çiftçilerimizin mağduriyeti giderilmiştir.
27 Haziran 2012 tarihli genelgeyle 6270 Sayılı Kanun’la getirilen düzenlemeye istinaden tescil tarihlerindeki değişiklik nedeniyle sigortalılık durumları değişen kadın çiftçilerimiz, yine, SGK nezdinde yaptığımız girişimler sonucunda, hak kazandıkları dönem için gecikme cezası ve gecikme zammı ödememişlerdir.
Tarım Bağ-Kur’lu kadınlara doğum borçlanması hakkı getirilmiştir. 3 çocuğa kadar doğum borçlanması yapabilmektedir. 3 çocuğu olan kadın çiftçiye 6 yıla kadar borçlanabilme hakkı getirilmiştir. Daha önce 2 çocuk için geçerli olan doğum borçlanması 3’e çıkarılmış ve Bağ-Kurlular ile memurların da bu haktan yararlanması sağlanmıştır.”
“Kadın elinin değdiği işte bereket artar”
“Kadın çiftçilerin nasıl önemli roller üstlendiği tüm dünya tarafından bilinmektedir. Hem evde çocuk, hasta, yaşlı bakımında ev işlerinde, hem de tarlada nasıl çalıştığı bilinmektedir. Diğer taraftan kadınlarımıza fırsatlar verildiğinde nasıl hızla başarıya ulaştıkları da görülmektedir.
Kadınların yatırım yapma ve risk alma yeteneklerini kısıtlayan ve küreselleşme karşısında dezavantajlı bir konumda olmalarına neden olan bu tür koşullara çözüm bulmak ve öneriler geliştirerek uygulamaya geçmek büyük önem taşımaktadır.
Kadınlara fırsatlar verildiğinde, kendi hakları yanında tarım arazilerini kullanma, liderlik ve haklarını talep ettiklerinde, bunun ekonomilerin büyümesi ve dünyada gıda güvenliğine çok olumlu yansıması olacak, bu şimdiki nüfusun ve gelecek nesillerin daha varlıklı olmalarını sağlayacaktır.
Şayet kadınlar, kaynaklara ulaşmada erkeklerle aynı fırsata sahip olurlarsa, tarımsal üretim ve verimi arttırabilirler. Kadınlar ekonomik ve sosyal alanda güçlendirildiğinde, ekonomik büyüme, sosyal gelişme, sürdürebilir kalkınma için liderlik ve değişimin temsilcisi olurlar.
Gelinen bu noktada, tarım teknolojisindeki yeniliklerin kadınlarımıza eşleri aracılığıyla ulaştırılması yerine, doğrudan kendilerine ulaştırılması gerekmektedir.
Çiftçi kadınların tarımsal üretim faaliyetine aktif olarak katılımları dikkate alındığında, erkekler kadar kadınlara da tarımsal eğitim hizmetleri verilmesini çok önemli ve kaçınılmaz buluyoruz. Bu sebeple eğitimlere katılan kadın çiftçilerimizden çok olumlu yansımalar alınmıştır.
Hem evde hem tarlada, hayatımızın ve üretimin her aşamasında destek veren eli nasırlı kadın çiftçilerimizin Dünya Kadın Çiftçiler Gününü de canı gönülden kutluyoruz.”
TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı
Ankara- 14.10.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda Yönetim Kurulu Üyeleri TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a, bölgelerindeki çiftçilerin sorunlarını iletti, yapılması gerekenler görüşüldü.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Oda Başkanlarıyla pamuk üreticilerinin sorunlarını konuştu
Ankara-06.10.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, pamuk üretiminin yapıldığı Adana, Adıyaman, Antalya, Aydın, Denizli, Diyarbakır, Hatay, İzmir, Manisa, Mersin ve Şanlıurfa illerindeki Ziraat Odası Başkanlarıyla video konferans yöntemiyle toplantı yaptı.
Bayraktar, toplantıya katılan Oda Başkanlarından pamuk üretiminde üreticilerin karşılaştığı sorunlar, prim artış talebi, kurak geçen üretim sezonunda pamuğun verimi gibi konular başta olmak üzere üreticilerin beklentileri hakkında ilgili Bakanlıklara iletilmek üzere bilgi aldı.
Toplantıya Ceyhan, Besni, Serik, Söke, Sarayköy, Çınar, Kırıkhan, Bergama, Akhisar, Tarsus, Viranşehir Ziraat Odası başkanları katıldı.
Eylül ayı üretici market fiyatları
Gübre fiyatlarındaki artışlar
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Eylül ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı 3 buçuk kata ulaştı”
-“Eylül ayında üretici ve market arasındaki en fazla fiyat farkı yüzde 253 ile kuru soğanda yaşandı”
-“Elmada üretici fiyatları yeni sezonda, geçen dönemin ortalama fiyatlarından düşük seyretmektedir”
-“Üreticilerimiz kuru soğanı tarladan toplatacak işçilik maliyetini bile karşılayacak durumda değil”
-“Gübre Fiyatları Beklenenin Çok Üzerinde Astronomik Hızla Artıyor”
-“Son bir yıllık artış DAP gübresinde yüzde 146 ve üre gübresinde yüzde 145 olurken, amonyum sülfat gübresinde yüzde 157’lik, amonyum nitrat gübresinde yüzde 135’lik ve 20.20.0 gübresinde yüzde 117’lik bir artış yaşandı”
-“Üretici önünü göremiyor, başta gübre olmak üzere adeta füze gibi yükselen girdi fiyatlarını endişeyle izliyor. Acil tedbirler alınmalı!”
-“Acilen önlem alınmazsa tarımsal üretimde düşüş kaçınılmazdır”
-“Gübre sektörü ithalat bağımlılığından kurtulamadığı sürece gübre ucuzlamaz”
Ankara-01.10.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, eylül ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkının 3 buçuk kata ulaştığını bildirdi.
Bayraktar, kuru soğanın 3,5 kat, maydanoz ve elmanın 3,4 kat, limonun 3,3 kat, yeşil fasulyenin 3,1 kat, kuru üzüm ve marulun 2,7 kat, sütün 2,6 kat fazlaya tüketiciye satıldığını vurguladı ve açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Üreticide 62 kuruş olan kuru soğan 2 lira 19 kuruşa, 66 kuruş olan maydanoz 2 lira 26 kuruşa, 2 lira 8 kuruş olan elma 6 lira 97 kuruşa, 2 lira 25 kuruş olan limon 7 lira 42 kuruşa, 4 lira 13 kuruş olan yeşil fasulye 12 lira 63 kuruşa, 12 lira 25 kuruş olan kuru üzüm 32 lira 80 kuruşa, 1 lira 88 kuruş olan marul 5 liraya, 3 lira olan süt 7 lira 87 kuruşa satılmaktadır.
Eylül ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 253,23 ile kuru soğanda görüldü. Kuru soğandaki fiyat farkını maydanoz yüzde 242,42, elma yüzde 235,10, limon yüzde 229,78, yeşil fasulye yüzde 205,81, kuru üzüm yüzde 167,76, marul yüzde 165,96, süt yüzde 162,33 oranında izledi.
Eylül ayında markette 24, üreticide 20 üründe fiyat artışı; markette 13, üreticide 7 üründe fiyat düşüşü; markette 1, üreticide 3 üründe fiyat değişmedi.
Eylül ayında fiyatı en fazla artan ürün markette domates, üreticide sivri biber, fiyatı en fazla düşen ürün ise markette ve üreticide limon oldu.”
“Markette en fazla fiyat artışı domateste, en fazla fiyat düşüşü ise limonda görüldü”
Eylül ayında markette en fazla fiyat artışının yüzde 26,89 ile domateste, en fazla fiyat düşüşünün yüzde 27,33 ile limonda olduğunu ve yeşil mercimekte ise fiyat değişimi olmadığını bildiren Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
“Markette yüzde 26,89 oranındaki domateste yaşanan fiyat artışını yüzde 23,91 ile kuru fasulye, yüzde 19,37 ile zeytinyağı, yüzde 15,96 ile pirinç, yüzde 15,33 ile kuru üzüm, yüzde 11,81 ile tavuk eti, yüzde 8,56 ile ıspanak, yüzde 6,27 ile kuru kayısı, yüzde 5,29 ayçiçek yağı, yüzde 5 ile Antep fıstığı, yüzde 4,81 ile elma, yüzde 4,63 ile maydanoz, yüzde 4,58 ile iç fındık, yüzde 3,74 ile yumurta, yüzde 3,52 ile marul, yüzde 2,47 ile süt, yüzde 1,65 ile beyaz peynir, yüzde 1,63 ile kuzu eti, yüzde 1,53 ile dana eti, yüzde 1,44 ile yoğurt, yüzde 1,10 ile kaşar peyniri takip etti.
Markette en fazla fiyat düşüşü ise yüzde 27,33 ile limonda yaşandı. Limondaki fiyat düşüşünü yüzde 22,43 ile salatalık, yüzde 12,70 ile havuç, yüzde 11,38 ile kuru incir, yüzde 10,37 ile kırmızı mercimek, yüzde 9 ile nohut, yüzde 7,53 ile yeşil soğan, yüzde 7,18 ile mısırözü yağı, yüzde 4,75 ile yeşil fasulye, yüzde 4,37 ile kuru soğan, yüzde 2,50 ile patlıcan, yüzde 1,96 ile kabak izledi.”
“Üreticide en fazla fiyat düşüşü limonda, en fazla fiyat artışı ise sivri biberde oldu”
Eylül ayında üreticide yüzde 56,05 azalmayla fiyatı en fazla düşen ürünün limon, fiyatı en fazla artan ürünün ise yüzde 58,97 ile sivri biber olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Limondaki fiyat düşüşünü yüzde 33,33 ile kuru soğan, yüzde 15,33 ile salatalık, yüzde 14,49 yeşil fasulye, yüzde 5,45 ile elma, yüzde 3,85 ile iç fındık izledi.
Antepfıstığı, yeşil soğan ve ıspanak fiyatında ise bir değişim yaşanmadı.
Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 58,97 ile sivri biberde görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını yüzde 46,08 ile domates, yüzde 45,07 ile patates, yüzde 35,71 ile kuru kayısı, yüzde 31,58 ile havuç, yüzde 29,66 ile marul, yüzde 19,35 ile yumurta, yüzde 15 ile patlıcan, yüzde 10 ile maydanoz, yüzde 9,09 ile kabak, yüzde 8,91 ile yeşil mercimek, yüzde 6,67 ile kuru incir, yüzde 5,54 ile pirinç, yüzde 3,46 ile kırmızı mercimek, yüzde 2,08 ile kuru üzüm, yüzde 1,29 ile zeytinyağı takip etti.”
“Yeni sezon ürünlerin çıkması ve fiyatların geçen sene depoya alınan ürünlere oranla hesaplanması fiyat düşüklüğüne sebep olmaktadır”
Eylül ayında üretici ve markette fiyatı en fazla düşen ürünün limon olduğunu hatırlatan TZOB Genel Başkanı Bayraktar, limon fiyatının yeni sezona ait olup, fiyat düşüşünün geçen sezona ait depodaki ürün fiyatıyla kıyaslandığından kaynaklandığını belirterek açıklamasına şöyle devam etti:
“Yeni sezon limon hasadı başlamasına rağmen, üreticilerimiz ürününü pazarlamada sıkıntı yaşıyor ve ürünü satacak alıcı bulamıyor, bulsa da çok düşük fiyata satmak zorunda kalıyor.
Kuru soğanda kışlık ürünlerin hasadı başladı. Rekoltenin artması ve talebin de yavaş olmasına bağlı olarak pazarlama sorunları fiyatlarda düşüşe yol açtı. Bir önceki yıl ihracatın kapatılmasıyla yaşanan pazar kaybı tüccar alımlarını etkiledi. Üreticide soğan fiyatları düşük seyretti. Yaklaşık kilogram maliyeti 1 lira civarında olan soğanda, hasadın yoğunlaşmasıyla birlikte fiyatlar 62 kuruş seviyesine kadar indi ve ürünler tarlada bekliyor. Üreticilerimiz kuru soğanı tarladan toplatacak işçilik maliyetini bile karşılayacak durumda değil. Fiyat istikrarı için kuru soğanda ivedi olarak geçen yıl olduğu gibi TMO alım yaparak müdahale etmelidir. Belediyeler ile kamu kurumları alım konusunda harekete geçmelidir.
Sivri biber ve domateste arzdaki azalma fiyatların artmasına sebep oldu. Patateste ise okulların açılmasıyla talepteki artış fiyatları yükseltti. Kuru kayısıda TMO’nun alımları fiyat artışında etkili oldu. Kuru incirde rekoltedeki azalma ve TARİŞ’in fiyat açıklaması fiyatı artırdı. Yumurtanın fiyat artışına ise üretimdeki azalma ve artan maliyetler etkili oldu. Hasat öncesi arzda yaşanan azalma ve havaların soğumasıyla birlikte talebin artmasıyla havuçta da fiyat artışı meydana geldi.
Elmada üretici fiyatları yeni sezonda, geçen dönemin ortalama fiyatlarından düşük seyretmektedir. Fiyatın düşük seyretmesinin en önemli nedeni, geçen yıl pandemiden dolayı getirilen kısıtlamalar nedeniyle elma alan tüccar ve ihracatçılar ellerinde kalan elmaları düşük fiyattan meyve suyu fabrikalarına satmak zorunda kaldı. Bu sezon ihracatçı ve tüccarlar aynı sıkıntıyı yaşamamak için ihtiyaçları kadar elma alıyorlar, bu da fiyatların düşük oluşmasına neden oluyor. Piyasadaki bu tedirginliği kaldırmak için üreticilerimize depo desteği verilmelidir. Ayrıca daha fazla milli gelir elde edilmesi adına ortalama 225 bin ton olan elma ihracat miktarımızı artırmak için ihracat desteği sağlanmalıdır.
Pirinçte yaşanan fiyat artışları yeni sezona ait olup, artış geçen sezonla kıyaslamadan kaynaklanmaktadır. Maydanoz, kabak, patlıcan ve marulda hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyatlara yansımıştır.”
“Gübre Fiyatları Beklenenin Çok Üzerinde Astronomik Hızla Artıyor”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımsal üretimin en önemli girdilerinden olan gübrede son dönemlerde yaşanan ve üreticiyi ciddi anlamda olumsuz etkileyen fiyat artışları konusunda da açıklama yaptı.
“Üretici önünü göremiyor, başta gübre olmak üzere adeta füze gibi yükselen girdi fiyatlarını endişeyle izliyor. Acil tedbirler alınmalı!” diyen Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“24 Eylül 2021 tarihinde yapılan zamlarla azotlu gübre fiyatlarında önemli artışlar yaşandı. Amonyum sülfat gübresinde yüzde 21 artış olurken, amonyum nitrat gübresi yüzde 16 ve üre gübresi yüzde 14 arttı. Aynı tarihte DAP gübresi yüzde 3 ve 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 2 oranında arttı.
Böylece son bir yıllık artış DAP gübresinde yüzde 146 ve üre gübresinde yüzde 145 olurken, amonyum sülfat gübresinde yüzde 157’lik, amonyum nitrat gübresinde yüzde 135’lik ve 20.20.0 gübresinde yüzde 117’lik bir artış yaşandı.
Yeni üretim sezonuna hazırlanan ve kuraklık endişesi taşıyan üreticilerimiz önünü göremiyor. Bu artışların devam etmesi halinde nasıl bir üretim yapacağını kestiremiyor.
Kuraklıktan dolayı rekolte kayıpları yaşayan, geliri azalan ve borcunu borçla kapatıp yeni kredi alamayan çiftçi bu fiyatlarla gübre alamaz ve gübre kullanamazsa verimde ve kalitede kayıplar meydana gelecek, bitkisel üretim düşecek, bu üretimi hammadde olarak kullanan hayvancılık sektörü de bundan darbe yiyecektir.”
“Acilen önlem alınmazsa tarımsal üretimde düşüş kaçınılmazdır”
Bayraktar, “Bakanlığımızın verilerine göre, yapılan çalışmalarda usulüne uygun gübrelemenin bitkisel üretimdeki artışa etkisi yüzde 50 ile yüzde 100 arasında değişmektedir” dedi. Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti:
“Türkiye’de saf madde olarak gübre kullanımı 2,2 milyon tondur. Bu miktar 3 buçuk milyon ton civarında olan potansiyel ihtiyacın altında kalıyor. Dolayısıyla ülkemizde üreticilerimizin gübre kullanımı zaten yetersiz düzeydedir. Bu duruma bir de astronomik fiyat artışları eklenince, yeterli gübre kullanılamaması sonucu, üretim düşüklüğü sebebiyle yeterli arz sağlanamayacaktır.
Bu yaşananlara son yıllarda etkisi giderek artan tarımsal kuraklıkta eklenince verimde ve üretimde sert düşüşler görülecek. Üretimi düşen üreticimiz zarar edecek, ürün fiyatlarında artış olacak, tüketiciler de yüksek fiyattan ürün tüketmek zorunda kalacaktır. Bu da ülke ekonomisine daha yüksek enflasyon olarak geri dönecektir.
Yurtdışı fiyatlarının ve döviz kurlarının yüksekliği bahane edilerek üreticiye yüksek fiyatla gübre satmak, düşen talep nedeniyle gübre ithalatçılarını ve üreticilerini de vuracaktır. Bu nedenle ithalatçı ve üreticiler de ellerini taşın altına sokmalıdır.
Üretimi devam ettirebilmek için devletimizin de en kısa sürede tarımsal girdi fiyatlarını düşürecek tedbirleri alması an itibariyle en önemli konuların başında geliyor.”
“Tarım sektörü ihmal edilmeye gelmez, faturası çok ağır olur”
Bir ülkenin kalkınmasında imalat, inşaat, enerji ve diğer sektörlerin önemli olduğunu belirten Bayraktar, “Ancak tarım sektörü çok daha önemlidir, çok daha hayatîdir, bu sebeple çok daha öncelikli olmak durumundadır” dedi. Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Şu gerçeği asla unutmamalıyız; etkilerinden halen kurtulamadığımız pandemi sürecinin hemen başlangıcından itibaren insanların büyük bir talep patlamasıyla koşa koşa yöneldikleri ürünler ne ev ürünleri ne elektronik eşyalar ne tekstil ürünleri ne de başka ürünler oldu. İnsanlar tamamen ‘gıda ve tarım ürünlerine’ yöneldiler. Bu nedenle, ülkeyi yönetenlerin tarım sektörüne daima pozitif ayrımcılıkla bakması ve imkânların bu şartlarda sunulması gerektiğinin bir kez daha altını çizerek hatırlatmak gerekiyor.
Çünkü tarımsal ürünlerin ikame edilmesi çoğu zaman imkânsızdır veya çok pahalıya mal olur. Tarım ürünleri arzındaki istikrar ve devamlılık, gündelik kaygıların ağır bastığı, plansız programsız, ucu açık ithalat politikalarıyla sağlanamaz.
Üreticilerimize ödenen tarımsal desteklerin de yeterli olmadığı ortadadır. Bu desteklerin piyasalardaki fahiş girdi fiyatları titizlikle incelenerek mutlaka güncellenmesi ve makul düzeylerde artışların yapılması gerekmektedir.
‘Fark ödemesi’ destekleri doğru düzgün hesaplanmalı ve gereği yapılmalıdır. Tarımsal destekleme ödemeleri çiftçimizin derdine çare olacak şekilde, tam zamanında, geciktirilmeden ödenmesi de tarım sektörümüzün bekası açısından çok önemlidir.
Gübrede verilen destekler yetersizdir. Mazotta olduğu gibi fiyatın yarısı oranında gübre desteklenmelidir. Devletimiz geçmişte olduğu gibi bir aracı kurum vasıtasıyla ucuz gübre tedarik edip üreticiye doğrudan satmalı veya ‘Türkiye Zirai Donatım Kurumu’ benzeri gibi kâr amacı gütmeyen bir ‘Piyasa Düzenleyici Kurum’ oluşturularak piyasayı regüle etmelidir.”
“Gübre sektörü ithalat bağımlılığından kurtulamadığı sürece gübre ucuzlamaz”
“Gübre fiyatlarındaki döviz kuruna bağlı değişkenlik, astronomik fiyat artışı ve aşırı dalgalanmanın en önemli nedeni kabul edilebilir” diyen Bayraktar, devletimizin 2005 yılında gübre sektöründen çekildiğini belirterek şu bilgileri paylaştı:
“Üretim büyük oranda 7 firma tarafından gerçekleştiriliyor. Sektör temsilcileri, pazarın büyük bir kısmının da 6 veya 7 firmanın kontrolünde olduğuna dikkat çekiyor.
Yerli üretimin gübre tüketimindeki payı yaklaşık yüzde 65 olduğuna göre geriye kalan yüzde 35’lik pay ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Ancak yerli üretim hammadde açısından yüzde 80-85 oranında dışa bağımlıdır. Dolayısıyla son yıllara ait bu verilere göre gübrede dışa bağımlılık oranı gerçekte yüzde 87 dolayındadır.
Diğer yandan, son bir yılda besi yemi yüzde 53, süt yemi yüzde 55, sertifikalı tohumluk fiyatları yüzde 40-63 arasında ve elektrik fiyatları ise yüzde 56 arttı.
Destek verilmeyen karma yem ve bitki koruma ürünlerine destek getirilmeli, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş sağlanmalı ve sertifikalı tohumluk desteği artırılmalıdır.”
Seçilmiş ürünlerde 27 Eylül 2021 tarihi itibarıyla ortalama üretici, hal, pazar ve market fiyatları ve fiyat farkları:
ÜRÜNLER |
Üretici |
Hal |
Pazar |
Market |
Hal/Üretici |
Pazar/Üretici |
Market/Üretici |
Fiyatı (TL/Kg) |
Fiyatı (TL/Kg) |
Fiyatı (TL/Kg) |
Fiyatı (TL/Kg) |
Fiyat Farkı (Yüzde) |
Fiyat Farkı (Yüzde) |
Fiyat Farkı (Yüzde) |
|
Kuru Soğan |
0,62 |
1,59 |
2,33 |
2,19 |
156,45 |
275,81 |
253,23 |
Maydanoz (adet) |
0,66 |
0,82 |
1,82 |
2,26 |
24,24 |
175,76 |
242,42 |
Elma |
2,08 |
4,43 |
4,75 |
6,97 |
112,98 |
128,37 |
235,10 |
Limon |
2,25 |
4,83 |
6,24 |
7,42 |
114,67 |
177,33 |
229,78 |
Yeşil Fasulye |
4,13 |
6,7 |
9,16 |
12,63 |
62,23 |
121,79 |
205,81 |
Kuru Üzüm |
12,25 |
|
27,5 |
32,8 |
|
124,49 |
167,76 |
Marul (adet) |
1,88 |
3,07 |
3,83 |
5 |
63,30 |
103,72 |
165,96 |
1 litre Süt |
3 |
|
|
7,87 |
|
|
162,33 |
Patlıcan |
2,3 |
3,21 |
4,31 |
5,84 |
39,57 |
87,39 |
153,91 |
Ispanak |
2,25 |
3,59 |
5,29 |
5,71 |
59,56 |
135,11 |
153,78 |
Salatalık |
2,32 |
3,97 |
4,66 |
5,81 |
71,12 |
100,86 |
150,43 |
Antep Fıstığı |
50 |
|
|
124,96 |
|
|
149,92 |
Kabak |
2,4 |
3,76 |
4,33 |
5,99 |
56,67 |
80,42 |
149,58 |
Sivri Biber |
3,1 |
4,25 |
5,03 |
6,45 |
37,10 |
62,26 |
108,06 |
Domates |
3,17 |
3,44 |
4,98 |
6,56 |
8,52 |
57,10 |
106,94 |
Kuru Fasulye |
7,91 |
10 |
14 |
16,17 |
26,42 |
76,99 |
104,42 |
Yeşil Soğan (kg) |
2,15 |
3,54 |
3,74 |
4,3 |
64,65 |
73,95 |
100,00 |
Kuru İncir |
32 |
|
45 |
62,27 |
|
40,63 |
94,59 |
Zeytinyağı |
27,4 |
|
30 |
51,27 |
|
9,49 |
87,12 |
Fındık (iç) |
50 |
|
80 |
86,56 |
|
60,00 |
73,12 |
Havuç |
2,5 |
2,65 |
3,7 |
4,26 |
6,00 |
48,00 |
70,40 |
Nohut |
8,27 |
11 |
13 |
13,96 |
33,01 |
57,19 |
68,80 |
Kuzu Karkas |
56,82 |
|
|
94,91 |
|
|
67,04 |
Dana Karkas |
44 |
|
|
70,8 |
|
|
60,91 |
Yeşil Mercimek |
8,56 |
11,5 |
11 |
13,39 |
34,35 |
28,50 |
56,43 |
Yumurta |
0,74 |
|
1 |
1,11 |
|
35,14 |
50,00 |
Pirinç |
7,05 |
7,8 |
8,75 |
10,39 |
10,64 |
24,11 |
47,38 |
Kuru Kayısı |
38 |
|
60 |
52,52 |
|
57,89 |
38,21 |
Kırmızı Mercimek |
10,18 |
13,5 |
10,8 |
12,62 |
32,61 |
6,09 |
23,97 |
Patates |
2,06 |
1,92 |
2,56 |
2,42 |
-6,80 |
24,27 |
17,48 |
Beyaz peynir |
|
|
|
43,23 |
|
|
|
Kaşar peyniri |
|
|
|
57,09 |
|
|
|
Yoğurt |
|
|
|
10,58 |
|
|
|
Tereyağı |
|
|
|
67,92 |
|
|
|
Mısırözü yağı |
|
|
|
20,68 |
|
|
|
Ayçiçek yağı |
|
|
|
22,1 |
|
|
|
Tavuk Eti |
|
|
|
18,84 |
|
|
|
Toz şeker |
|
|
|
6,25 |
|
|
|
Not: Hal, pazar ve market verileri Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Antalya ve Bursa illerinden derlenen ortalama fiyatlardır. Üretici fiyatları ise ürünlere göre önemli üretim merkezlerinden derlenmektedir. Pirinç (Osmancık), kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek için belirtilen hal fiyatları toptan satış fiyatlarıdır. Dana eti, kuzu eti, Antep fıstığı ve fındık fiyatı serbest piyasa fiyatıdır. Hayvansal ürünlerde üretici ve market fiyatları 44 ilden derlenmektedir. Yumurta fiyatları Yumbir, Başmakçı ve Kaytaş verilerinin ortalaması alınmaktadır. İçme sütü fiyatı pastörize süt ve UHT kutu sütü ortalamasıdır.
Seçilmiş ürünlerde ay sonu market fiyatları ve değişim oranları:
MARKET |
26 Ağustos 2021 |
27 Eylül 2021 |
26 Ağustos/27 Eylül 2021 |
ÜRÜNLER |
Ay Sonu Market Fiyatı (TL/kg) |
Ay Sonu Market Fiyatı (TL/kg) |
Değişim (Yüzde) |
Domates |
5,17 |
6,56 |
26,89 |
Kuru Fasulye |
13,05 |
16,17 |
23,91 |
Zeytinyağı |
42,95 |
51,27 |
19,37 |
Pirinç |
8,96 |
10,39 |
15,96 |
Kuru Üzüm |
28,44 |
32,8 |
15,33 |
Tavuk Eti |
16,85 |
18,84 |
11,81 |
Ispanak |
5,26 |
5,71 |
8,56 |
Kuru Kayısı |
49,42 |
52,52 |
6,27 |
Ayçiçek yağı |
20,99 |
22,1 |
5,29 |
Antep Fıstığı |
119,01 |
124,96 |
5,00 |
Elma |
6,65 |
6,97 |
4,81 |
Maydanoz (adet) |
2,16 |
2,26 |
4,63 |
Fındık (iç) |
82,77 |
86,56 |
4,58 |
Yumurta |
1,07 |
1,11 |
3,74 |
Marul (adet) |
4,83 |
5 |
3,52 |
1 litre Süt |
7,68 |
7,87 |
2,47 |
Beyaz peynir |
42,53 |
43,23 |
1,65 |
Kuzu Eti |
93,39 |
94,91 |
1,63 |
Dana Eti |
69,73 |
70,8 |
1,53 |
Yoğurt |
10,43 |
10,58 |
1,44 |
Kaşar peyniri |
56,47 |
57,09 |
1,10 |
Patates |
2,4 |
2,42 |
0,83 |
Toz şeker |
6,23 |
6,25 |
0,32 |
Sivri Biber |
6,44 |
6,45 |
0,16 |
Yeşil mercimek |
13,39 |
13,39 |
0,00 |
Tereyağı |
68,03 |
67,92 |
-0,16 |
Kabak |
6,11 |
5,99 |
-1,96 |
Patlıcan |
5,99 |
5,84 |
-2,50 |
Kuru soğan |
2,29 |
2,19 |
-4,37 |
Yeşil fasulye |
13,26 |
12,63 |
-4,75 |
Mısırözü yağı |
22,28 |
20,68 |
-7,18 |
Yeşil soğan (kg) |
4,65 |
4,3 |
-7,53 |
Nohut |
15,34 |
13,96 |
-9,00 |
Kırmızı Mercimek |
14,08 |
12,62 |
-10,37 |
Kuru İncir |
70,27 |
62,27 |
-11,38 |
Havuç |
4,88 |
4,26 |
-12,70 |
Salatalık |
7,49 |
5,81 |
-22,43 |
Limon |
10,21 |
7,42 |
-27,33 |
Seçilmiş ürünlerde ay sonu üretici fiyatları ve değişim oranları:
ÜRETİCİ |
26 Ağustos 21 |
27 Eylül 21 |
26 Ağustos/27 Eylül 2021 |
ÜRÜNLER |
Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/kg) |
Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/kg) |
Değişim (Yüzde) |
Sivri Biber |
1,95 |
3,1 |
58,97 |
Domates |
2,17 |
3,17 |
46,08 |
Patates |
1,42 |
2,06 |
45,07 |
Kuru Kayısı |
28 |
38 |
35,71 |
Havuç |
1,9 |
2,5 |
31,58 |
Marul (adet) |
1,45 |
1,88 |
29,66 |
Yumurta |
0,62 |
0,74 |
19,35 |
Patlıcan |
2 |
2,3 |
15,00 |
Maydanoz (adet) |
0,6 |
0,66 |
10,00 |
Kabak |
2,2 |
2,4 |
9,09 |
Yeşil mercimek |
7,86 |
8,56 |
8,91 |
Kuru İncir |
30 |
32 |
6,67 |
Pirinç |
6,68 |
7,05 |
5,54 |
Kırmızı Mercimek |
9,84 |
10,18 |
3,46 |
Kuru Üzüm |
12 |
12,25 |
2,08 |
Zeytinyağı |
27,05 |
27,4 |
1,29 |
Dana Eti |
43,69 |
44 |
0,71 |
1 litre Süt |
2,98 |
3 |
0,67 |
Nohut |
8,24 |
8,27 |
0,36 |
Kuzu Eti |
56,71 |
56,82 |
0,19 |
Ispanak |
2,25 |
2,25 |
0,00 |
Yeşil soğan (kg) |
2,15 |
2,15 |
0,00 |
Antep Fıstığı |
50 |
50 |
0,00 |
Kuru Fasulye |
7,93 |
7,91 |
-0,25 |
Fındık (İç) |
52 |
50 |
-3,85 |
Elma |
2,2 |
2,08 |
-5,45 |
Yeşil fasulye |
4,83 |
4,13 |
-14,49 |
Salatalık |
2,74 |
2,32 |
-15,33 |
Kuru soğan |
0,93 |
0,62 |
-33,33 |
Limon |
5,12 |
2,25 |
-56,05 |