TZOB Genel Başkanı Bayraktar’ın Fındık Açıklaması


Fındık

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Ziraat Odaları Birliği olarak fındıkta hep oyunu bozma mücadelesi verdik”

-“Eğer TMO’nun fındık piyasasına girmesini sağlamasaydık bugün fındık fiyatları 10-15 liranın üzerine çıkamazdı”

-“Karadeniz’den büyük bir göç önlendi”

-“Birliğimizin girişimleriyle kaldırılmasına karar verilen, üreticilerimiz için can suyu olan alan bazlı desteklerin tekrar verilmesi sağlandı”

-“Serbest piyasa fiyatları neden Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatının altında?”

-“Toprak Mahsulleri Ofisi 26 lira 50 kuruş fiyat açıkladı. Ancak serbest piyasaya baktığımızda 23 lira ile 23 lira 50 kuruş gibi neredeyse maliyet fiyatına alımlar yapılıyor. Bu durum tekelleşmeyi gösteriyor”

-“Rekabet Kurumunu göreve çağırıyoruz”

-“Ferrero firmasının baskılarına devlet millet işbirliğiyle dur demeliyiz”

-“Bu yıl Türkiye fındık rekoltesi açıklanmadı”

-“İtalya’da bu yıl fındık rekoltesi düşük ama biz fırsatı kaçırıyoruz!”

-“İki milyar dolar civarındaki fındık pazarı, Türkiye’nin gerçek hakkı olan rakamın altındadır. Fındıkta her yıl oynanan oyun karanlıktır, kirlidir, kötüdür. Ancak, ülkemiz bunu bozacak güçtedir”

-“Toprak Mahsulleri Ofisi daha hızlı ve daha fazla alım yapmalı, alım merkezlerini artırmalı, çiftçimize ödemeleri peşin yapmaya gayret göstermelidir. Üreticilerimiz de fındıklarını Toprak Mahsulleri Ofisi’ne götürüp teslim etmeli ve piyasaya girişi azaltmalıdır. Emanete bırakılan fındıklar üreticimize büyük zarar vermektedir”

Ankara- 26.09.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındıkta yaşanan son gelişmelere ilişkin açıklama yaptı.

Hiç ithalat yapılmadan ülkemize 2 milyar dolar getiren fındığın değerinin korunmasının milli bir görev olduğunu belirten Bayraktar, “Fındık ile ilgili kazanımları elde etmek için Ziraat Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak büyük mücadeleler verdik. Bu kazanımları kaybetmeye niyetimiz yoktur. Ülkemiz ve çiftçilerimiz için her türlü mücadeleye devam edeceğimizi de herkesin bilmesini isterim” dedi.

Türkiye’nin dünya fındık üretiminin yüzde 67’sini ve ihracatının yüzde 72’sini tek başına gerçekleştirdiğini belirten Bayraktar, yaklaşık 500 bin üreticinin geçimini fındıktan sağladığını da belirtti.

Bayraktar, son 5 yılda üretim alanı 705 bin hektardan yaklaşık yüzde 4 artışla 735 bin hektara çıkan fındığa ilişkin şu bilgileri paylaştı:

“Fındık üretimi 2016-2020 döneminde ortalama 610 bin tondur. Üretim var yılına ve yok yılına, doğal afetlere, hastalık ve zararlı durumuna göre dalgalı bir seyir izliyor.

Ülkemiz dünya fındık üretiminde ilk sırada yer almasına rağmen fındık tüketimimiz oldukça düşüktür. Yılda ortalama 110 bin ton fındık tüketiyoruz.

Karadeniz İhracatçı Birlikleri’nin 2020 yılı verilerine göre ülkemiz, 550 bin ton kabuklu fındık ihracatı yaparak 1,9 milyar dolar ihracat geliri elde etti.

TMO fındık alım fiyatlarını açıkladı ve fındık pazara indi.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da rekolte, fiyat, piyasa oyunları ile fındığımızın ve ülkemizin itibarını zedelemeye çalışan kesim faaliyete geçti.” 

 “Ziraat Odaları Birliği olarak fındıkta hep oyunu bozma mücadelesi verdik”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin geçmiş dönemlerde lobilerle büyük mücadeleler verdiğini hatırlatan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu mücadeleler sonucunda TMO’nun fındık piyasasına girerek alım yapması sağlandı. Bunu başaramasaydık bugün fındık fiyatları 10-15 liranın üzerine çıkamazdı.

Yine 2011 yılında kaldırılması planlanan alan bazlı gelir desteğinin devamı için Birlik olarak girişimlerde bulunduk. İlgili bakanları ikna ettik ve üreticilerimize can suyu olan bu destek ödenmeye devam etti. Çiftçimize sağladığımız kazanımlarla aynı zamanda Karadeniz’den Batı’ya büyük bir göçü de önlemiş olduk.”

 “Bu yıl Türkiye fındık rekoltesi açıklanmadı”

Fındık rekoltesinin Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda; Tarım ve Orman İl, İlçe Müdürlükleri, Ziraat Odaları, Üniversiteler, İhracatçı Birlikleri, Ticaret ve Sanayi Odaları, Borsalar, TMO ve Fiskobirlik temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından belirlendiğini hatırlatan Bayraktar, komisyonun yapmış olduğu çalışma sonucu ülkemizin 2021 yılı tahmini fındık rekoltesinin 668 bin ton olarak belirlediğini bildirdi. Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Her yıl olduğu gibi bu yıl da fındıkla ilgili yurtdışı menşeli bir kuruluş, görevi olmadığı halde mayıs ayı sonunda ülkemizin 2021 yılı tahmini fındık üretimini 790 bin ton olarak açıkladı. Bu davranışın art niyetli, spekülatif bir girişim olduğunu kamu ve özel sektördeki fındıkla ilgili bütün paydaşların görmesini bekliyoruz.

Rekoltenin yurtdışındaki bazı kuruluşlar tarafından yüksek gösterilmek istenmesinin asıl amacı, alım fiyatlarının düşük açıklanması ve üreticinin emeğinin hiçe sayılması anlamına gelmektedir. Bu duruma Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Ziraat Odaları hiçbir zaman sessiz kalmamıştır ve kalmayacaktır.

Bakanlığımız fındık üreticimizin mağduriyetine zemin oluşturan diğer kurum ve kuruluşların rekolte açıklamasına asla müsaade etmemeli ve art niyetli açıklamaları Rekabet Kurumu vasıtasıyla yasal olarak engellenmelidir.”

 “İtalya’da bu yıl fındık rekoltesi düşük, ama biz fırsatı kaçırıyoruz!”

“Bu sene, yok yılı nedeniyle İtalya’da fındık rekoltesi oldukça düşüktür” bilgisini paylaşan Bayraktar, “Uluslararası kuruluşların tahminine göre İtalya’nın 2021-2022 sezonundaki üretimi neredeyse yarı yarıya azalarak 160 bin tondan 70 bin tona düşecek. Bu durumu fırsata çevirmemiz gerekirken, bizler herkesin adını artık ezberlediği yabancı firmanın ve onun kendi içimizdeki taşeronlarının kurduğu oyunlar sayesinde bu fırsatı ne yazık ki değerlendiremiyoruz” dedi. Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Şu günlerde de bir grup fındık tekelcisi, fiyatları Avrupalı firma lehine ama üreticimizin aleyhine manipüle etmeye devam ediyor.

En fazla üretim yapan ülke olarak dünya fiyatlarının belirlenmesinde etkin rol almamız gerekirken, esasen fiyat teşekkülü sürecinin çok ötesinde kalmaya mecbur ediliyoruz.

İki milyar dolar civarındaki fındık pazarı, Türkiye’nin gerçek hakkı olan rakamın altındadır. Fındıkta her yıl oynanan oyun karanlıktır, kirlidir, kötüdür. Ancak, ülkemiz bunu bozacak güçtedir.”

 “Serbest piyasa fiyatları neden Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatının altında?”

Bayraktar, “Fındık işiyle uğraşan herkesin bildiği üzere, Türkiye’de üretilen fındığın neredeyse yüzde 60-70’ini alan malum firmanın aslında yandaşı olan ‘tüccarlar’ bu yıl da alivre (açığa/önceden satış) satış yaptılar. Şimdi de alivre fiyatının yükselmemesi için bütün meşru ve gayri meşru yollara başvurup fiyatı TMO’nunkinden 2,5-3 lira aşağıda veriyorlar. Bunun ticaret ahlakıyla bağdaşır bir tarafı yoktur. Bu konuda Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak Rekabet Kurumu nezdinde işin takipçisi olduğumuzu başta üreticimiz olmak üzere herkesin bilmesini istiyoruz” dedi.

 “Fındığın maliyeti 23 liradır”

Ziraat Odalarımızın yaptığı çalışmalara göre ülkemizde fındığın 2021 yılı kilogram maliyetinin ortalama 23 lira olarak belirlendiğini belirten Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“TMO henüz alım fiyatını açıklamadan, ülkemizdeki yabancı menşeili firmanın destekçileri ve paydaşları ‘Türk fındığının dünyadaki gücünün korunması, ihracatın artırılması için 25 lira fiyat açıklanması gerektiği’ yönünde, tamamen yüksek kâr elde etme hırsına yönelik basına demeçler verdi.

TMO 26 lira 50 kuruş alım fiyatı açıkladı. Ancak serbest piyasaya baktığımızda 23 lira ile 23 lira 50 kuruş gibi neredeyse maliyet fiyatına alımlar yapılıyor. Bu durum tekelleşmeyi gösteriyor.”

 “Rekabet Kurumunu göreve çağırıyoruz”

Yabancı bir firmanın yatırım yapma bahanesiyle ülkemize geldiğini ve fabrika kurup, üretim yaptığını belirten Bayraktar, “Bu yatırımcı görevi olmaksızın piyasaya müdahale etme gereği de duyuyor” dedi. Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti:

“Kendine kartel yapı oluşturuyor, kendisi ile iş birliği yapan tüccardan fındık alıyor, işbirliği yapmayanı kendince cezalandırarak piyasadan çekilmelerini sağlıyor.

Bölgedeki odalarımızdan gelen bilgilere göre; üreticimizden TMO fiyatına ürün alan adil ve dürüst fındık tüccarımız, bu yabancı firma paydaşları tarafından fındıklarının ihracatçılar tarafından alınmayacak diye tehdit edilmesi suretiyle sadece üreticiyi değil tüccarı da mağdur ediyor. Bu durum apaçık tekelciliktir.

Fındık fiyatlarını düşürmek için malum firmanın işbirlikçisi olan bazı büyük tüccar ve manavların sezon başında 25 liradan fındık sattıkları, şimdi de stoklarını tamamlamak adına piyasadan 23 liraya fındık aldıkları konuşulmaktadır.

Bir zamanlar yurtdışı için yapılan alivre bağlantılar artık günümüzde yurt içinde malum firmanın destekçileri tarafından yapılıyor. Ancak, ülkemiz hiçbir zaman müstemleke olmamıştır, buna yeltenenlere de günü geldiğinde diyetini ödetmiştir. Yerli ve yabancı, ülkemizde her kim fındık işiyle uğraşıyorsa bu gerçeği asla unutmamalıdır.

Buradan Rekabet Kurumu’na sesleniyoruz ve kendilerini göreve davet ediyoruz. Piyasayı üreticilerimizin aleyhine, tamamen kendi istekleri yönünde şekillendirmeye çalışanlar hakkında gereği yapılmalıdır.”

 “Ferrero firmasının baskılarına devlet millet işbirliğiyle dur demeliyiz”

Fındığın değerini korunmanın milli bir görev olduğunu belirten Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Bayraktar, Ferrero firmasının piyasaya yaptığı baskılara dur denmesi gerektiğinin de altını çizdi. Bayraktar açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Hiç ithalat yapmadan ülkemize 2 milyar dolar gelir getiren böyle bir ürünün değerini korumak milli bir görevdir. Fındık ile ilgili kazanımları elde etmek için Ziraat Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak büyük mücadeleler verdik. Bu kazanımları kaybetmeye niyetimiz yoktur. Ülkemiz ve çiftçilerimiz için her türlü mücadeleye devam edeceğimizi de herkesin bilmesini isterim.

Kaldı ki bu Ferrero firmasının piyasaya yaptığı baskılardan sadece çiftçilerimiz değil yerli tüccarlarımız, sanayicilerimiz ve hatta bazı ihracatçıların da rahatsız olduklarını duyuyoruz. Piyasadan fındık almaya korkar hale gelmişlerdir. Ziraat Odalarının dışında Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları da bu tekelci firmanın piyasaya verdiği sıkıntıları dile getirmeye başlamışlardır. Onlarda bu firmanın fındık alım ruhsatı iptali için Rekabet Kurulu’na başvurmaya hazırlanıyorlar.

Ferrero firması, dünyada en büyük üretici olan ülkemizin milli ürünü olan fındığını alıp satarak dünyanın en zengin firmaları arasında yerini almıştır. Bu zenginlikten bu ürünün sahibi olan ülkemiz ve çiftçilerimiz yeterli pay alabildi mi? Eğer Ziraat Odalarının mücadelesi olmazsa ve TMO alım yapmazsa üreticimizi perişan edecekler. Yine söylüyorum. Bu tekelci zihniyetle mücadelemiz yılmadan ve bıkmadan devam edecektir.

Ferrero firmasının tekelci uygulamalarına karşı hem üreticimizi hem de üreticimizden fındık alıp bu firmaya satamayan, baskı gören tüccar ve manavımızı da bu baskıdan kurtarmak zorundayız. Bu süreçte bu baskıyı kırmak ve piyasadaki bu bunalımdan kurtulmak için hem üreticimizden, tüccarımızdan, manavımızdan hem de TMO’ndan daha kararlı çaba göstermelerini bekliyoruz.

TMO daha hızlı ve daha fazla alım yapmalı, alım merkezlerini artırmalı, çiftçimize ödemeleri peşin yapmaya gayret göstermelidir. Üreticilerimiz de fındıklarını TMO’ya götürüp teslim etmeli ve piyasaya girişi azaltmalıdır. Emanete bırakılan fındıklar üreticimize büyük zarar vermektedir.

Ayrıca Rekabet Kurulu tekel oluşturup rekabeti önleyen üreticiyi ve yerli tüccarı mağdur eden bu zihniyete dur demelidir. Ancak devlet millet işbirliğiyle bu tekelci firmanın uygulamalarının önüne geçebiliriz.”

 “İhracatçıları piyasayı şekillendirmeyi bırakıp, asıl görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz”

Ülkemizin 15 yıllık fındık ihracat gelirinin ortalama 1,8 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ve sadece dört yıl 2 milyar doların üzerinde gelir elde edildiğini belirten Bayraktar, yapılan çalışmaların artırılması gerektiğini belirtti ve şöyle devam etti:

“Piyasada fiyatları düşürmek için yapılan çalışmaları fındık ihracatını daha fazla arttırmaya yönlendirelim. Bu şekilde yapılacak çalışmalarla firmalarımız, üreticilerimiz ve ülkemiz kazanır. 

Yerli firmalarımızı ve yatırımcılarımızı fındıkta katma değeri yüksek ürünleri üretmeye ve yeni yatırımlar yapmaya davet ediyoruz. Ülkemizin gıda sanayiindeki tecrübesi ve altyapısı fındığı her türlü işleyip dünyaya sunabilecek düzeydedir. Sadece birkaç inanmış ve cesur yatırımcımızın elini taşın altına sokması fındık ticaretimize çok geniş ufuklar kazandıracaktır. Bizler üretici, tüketici, ihracatçı, yatırımcı firmalarımız olmak üzere herkes kazansın istiyoruz.

Fındık işinden rızkını temin eden ve pek çok insanımıza da geçim kapısı olan üreticimizden manavımıza, gerçek yerli ihracatçımızdan sanayicimize kadar bütün kesimler daha güçlü olursa, el ele verirse, fındık ticaretinde istismara yeltenenlerin cesareti kırılacak, kirli düzenleri bozulacaktır.”

TZOB Genel Başkanı Bayraktar’ın Tavuk Eti Açıklaması


“Tavuk eti üreticisi bu fiyatlarla kışı geçiremez, fiyatlar acilen üretici lehine revize edilmelidir”

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Kanatlı sektörünün yıllık cirosu 5 buçuk milyar liradır”

-“Tavuk eti üreticisi artan girdi maliyetlerini karşılayamıyor”

-“Tavuk eti üreticilerimiz ‘kuş gribinde bile bu kadar kötü dönem geçirmedik’ diyor”

-“Kanatlı eti sektörünün üretici ayağında ciddi bir kriz var. Buna çözüm bulunamazsa üretimde tehlikeli bir durumla karşı karşıya kalırız”

-“Tavuk eti üretimi bir önceki yıla göre yüzde 7,1 azaldı”

-“Tavuk eti üreticisinin tavuk başına alacağı ücret sürdürülebilir seviyeye getirilmelidir”

 Ankara- 20.09.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kanatlı sektörüne ilişkin yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.

Kanatlı sektöründe, 412 damızlık ve kuluçkahane, 7 bin 807 ticari etlik, 2 bin 837 ticari yumurtacı olmak üzere toplam 10 bin 992 işletme ve 20 bin 222 kümeste üretim yapıldığını belirten Bayraktar, sektörde yaklaşık 500 bin kişi (üretici, çiftçi, esnaf, ilaç, yem, yan sanayi, nakliye, pazarlama dâhil) istihdam edildiğini, öte yandan 2 milyon kişinin de buradan geçimini sağladığını belirtti.

 “Tavuk eti üreticisi artan girdi maliyetlerini karşılayamıyor”

Sektörün yıllık cirosunun 5 buçuk milyar lira civarında olduğunu, 2020 yılı kanatlı eti ve ürünleri ihracatının ise 511 milyon dolar civarında seyrettiğini belirten Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Broiler üretiminde bir tarafta sayıları 18 civarında olan entegre firmalar, diğer tarafta ise o entegre firmalara fason üretim gerçekleştiren sayıları 14 bin civarındaki irili ufaklı yetiştirici işletmeler yer almaktadır. Yani bir taraf işin üretim ayağını oluştururken, diğer taraf tedarik, kesim, pazarlama ve finans ayağını oluşturmaktadır.

Son 1,5-2 yılda gerek Irak pazarında yaşanan sorunlar gerekse pandemiye bağlı talep daralması sektörü sıkıntıya soktu. Son günlerde pandemi yasaklarında serbestleşmenin sağlanması, yaz ayıyla birlikte mangal sezonunun açılması, turizmin hareketlenmesi marketlerde tavuk eti ürünlerinin fiyatlarında artışa neden olmuştur.

Firmalar ve market satışlarının hareketlenmesine rağmen, üreticilerimiz istedikleri gelirleri elde edememektedir. Üstelik birçok üretici kuş gribinde bile bu kadar kötü bir dönem geçirmediklerini söylemektedir.

Son dönemde; üreticiler artan girdi (altlık, kömür, elektrik ve işçilik) maliyetlerini karşılamakta güçlük çekmektedir. Tavuk etindeki fiyat artışlarından üreticiler yeterli payı alamamaktadır.

Üreticilerin sahibi oldukları kümesler ve tesisler her geçen gün eskimekte, varlıkları değersizleşmektedir. Örneğin 5 milyonluk yatırımla kurulan bir kümes en az 10 yılda kendini amorti etmesi gerekirken, elde edilen gelire göre bu 25 yıla kadar yükselmiştir.

Birçok kümes yüksek maliyet ve sürdürülemez gelir nedeniyle borçlarını ödeyememiş, işletmesini kapatmış veya borç karşılığı bankaya vermek zorunda kalmıştır. Ayakta kalmaya çalışan işletmeler ise bu şekilde daha fazla devam edemeyeceklerini söylemektedir. Bu durum sektöre yeni işletmelerin girmesini de engellemektedir. Birçok girişimci sektörde karlılık olmadığı için yatırım yapmaktan vazgeçmişlerdir. Sektörün üretici ayağında ciddi bir kriz vardır ve buna acil çözüm üretilemezse üretimde tehlikeli durumla yüzleşmek zorunda kalınabilecektir.

Üretim ayağında bu kadar sorun yaşanırken, tüketicinin de makul fiyatlarla tavuk eti alması gün geçtikçe zorlaşmaktadır.”

 “Tavuk eti üretimi bir önceki yıla göre yüzde 7,1 azaldı”

Türkiye İstatistik Kurumu Temmuz 2021 verilerinin de tavuk eti üretiminde yaşanan bu sorunları teyit ettiğini belirten TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Verilere göre kanatlı eti üretimi Temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,1 azaldı. Ocak-Temmuz dönemindeki azalma ise yüzde 2,2 olarak gerçekleşti” dedi.

 “Üreticilerin bu fiyatlarla bu kışı geçirmesi mümkün görünmemektedir. Ocak ayı beklenmeden fiyatlar üretici lehine revize edilmelidir”

Sorunların böyle devam etmesi durumunda hem üretim hem tüketim hem de ihracat ayağında ciddi sorunlar yaşanacağını belirten Bayraktar, üreticilerin beklentilerini şöyle açıkladı:

“Üreticinin tavuk başına alacağı ücret sürdürülebilir seviyeye getirilmelidir. Üreticilerin bu fiyatlarla kışı geçirmesi mümkün görünmemektedir. Ocak ayı beklenmeden fiyatlar acilen üretici lehine revize edilmelidir. Sözleşmede belirlenen üretici fiyatları, şeffaf bir şekilde üreticiye sürdürülebilir bir gelir sağlayacak, performansa dayalı belli bir metodolojiye bağlı olarak belirlenmelidir. Bu konuda paydaşlarca oluşturulacak komisyonca bir çalışma yapılmalıdır. Üretici örgütleri aktif hale getirilmeli, daha fazla üreticinin örgüte üye olması için teşvik edici politikalar hayata geçirilmelidir. Son günlerde yaşanan kalifiye eleman sıkıntısına çözüm bulunmalıdır. Sektör masaya yatırılmalı, üretim, pazarlama, dış ticaret olmak üzere kısa, orta ve uzun vadeli atılacak adımlar belirlenmeli, bu adımlar titizlikle takip edilmelidir.”

TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı

TZOB Yönetim Kurulu Toplantısı

Ankara- 13.09.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda Yönetim Kurulu Üyeleri TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a, bölgelerindeki çiftçilerin sorunlarını iletti, yapılması gerekenler görüşüldü.

Toplantıda, yangın bölgesinde zarara uğrayan çiftçilerimiz için yaptığımız yardım kampanyasıyla toplanan gelirin, Ziraat Odalarımızca dağıtımı yapılacak ayni ve nakdi yardımın yanı sıra ağaçlandırma yapılması için gönderilmesine karar verildi.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar’ın Arıcılık Açıklaması


Arıcılık

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Arı yetiştiricilerimizin geleceğe umutla bakabilmeleri için taleplerinin karşılanması gerekmektedir”

-“Kuraklık ve yangın gibi felaketler arıcılığa büyük zarar vermiştir”

-“Bal üretiminde yaşanacak azalma bal fiyatlarını artıracak, sahte bal satıcılarına fırsat verecektir”

-“Destekler ve kredi imkânları iyileştirilmelidir”

-“Türkiye dünya arıcılığının en önemli merkezlerinden biridir”

-“Dünya’nın en fazla bal üreten ikinci ülkesi Türkiye’dir”

-“Dünya’da 2,1 milyar dolarlık bal ihracatı yapılıyor”

-“Türkiye bal ve balmumu üretim değeri 4,7 milyar liradır”

-“Türkiye’de 82 bin civarında arıcılık işletmesi var”

-“Türkiye’de 104 bin ton bal üretildi”

-“Ülkemiz 57 ülkeye 26 milyon dolar değerinde 6 bin ton bal ihraç etti”

-“Türkiye ürettiği balın sadece binde 6’sını ihraç etmektedir”

 Ankara- 13.09.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yıl art arda yaşanan felaketlerin balın ekonomiye katkısında azalmaya ve rekolte düşüşüne neden olduğunu belirterek, “Arı yetiştiricilerimiz bu yıl doğal afet ve yangınlar nedeniyle çok kötü bir dönem geçirdi. Üreticilerimizin bu durumdan en az zararla çıkmalarını ve geleceğe umutla bakabilmelerini sağlamak için taleplerinin karşılanması gerekmektedir” dedi.

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, arıcılık konusunda açıklama yaptı. Ülkemizde kırsal geliri destekleyici bir faaliyet olarak yapılan arıcılığın aynı zamanda tarım ve ormancılıkla ilgili faaliyetleri tamamlayıcı bir etkiye de sahip olduğunu belirten Bayraktar, “Ülkemiz arıcılık için çok zengin bitki örtüsüne sahiptir. Dünya genelinde bilinen 27 bal arısının 6 alt türünün Anadolu’da bulunmasından dolayı ülkemiz çok önemli bir gen merkezidir. Türkiye 9 ay arıcılık üretim faaliyetlerinin yapılabildiği bir ülkedir” dedi.

 “Dünya’nın en fazla bal üreten ikinci ülkesi Türkiye’dir”

“Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre dünyada 1 milyon 721 bin 288 ton bal üretilmiştir” bilgisini paylaşan Bayraktar, “Üretimde ilk sırayı Çin almakta olup dünya üretiminin yüzde 25’ini gerçekleştirmektedir. Bu ülkeyi yüzde 6,4’lük oranla ülkemiz izlemektedir” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Dünyada 2020 yılında 2,1 milyar dolarlık bal ihracatı yapılmıştır. İhracatta yüzde 15,3’lük oranla ilk sırayı Yeni Zelanda alırken, yüzde 11,9’luk oranla Çin ikinci, yüzde 7,7’lik oranla da Arjantin üçüncü sırada yer almaktadır. Ülkemiz dünya bal üretiminde ikinci sırada olmasına rağmen ihracatta yüzde 1,2’lik oranla 19’uncu sıradadır.

Türkiye’de 2020 yılında 4,6 milyar lirası bal, 108 milyon lirası ise balmumu olmak üzere toplamda 4,7 milyar liralık üretim değeri oluşmuştur. Aynı yıl gerçekleşen 108,6 milyar liralık toplam tarımsal üretim içinde arı ürünleri yüzde 4,37 pay almıştır.

TÜİK verilerine göre 2020 yılında ülkemizde 81 ilde 82 bin 862 adet arıcılık işletmesi faaliyet göstermektedir. En fazla işletmeye sahip olan Muğla’yı, Sivas ve Ordu illeri takip etmektedir.”

 “Kuraklık ve yangın gibi felaketler arıcılığa büyük zarar vermiştir”

Türkiye’de 2020 yılında 105 bin ton bal üretildiğini belirten Bayraktar, en fazla bal üretiminin yapıldığı ilin 17 bin tonla Ordu olduğunu açıklayarak şunları söyledi:

“Ordu’da üretilen bal toplam üretiminin yüzde 16,5’ine tekabül etmektedir. Türkiye 2020 yılında 57 ülkeye 26 milyon dolar değerinde 6 bin ton bal ihraç etmiştir. En fazla ihracat yaptığımız ülkeler Almanya, ABD ve Suudi Arabistan’dır.

Türkiye dünyanın en önemli bal üreticisi ülke olmasına rağmen ürettiği balın neredeyse tamamına yakınını ülke içinde tüketmektedir. Ürettiği balın 2010 yılında binde 2’sini, 2020 yılında ise binde 6’sını ihraç etmiştir. İhraç edilen miktar her geçen gün artıyor olsa da oransal miktarın daha yukarılara çıkarılması gerekmektedir.

Dünya çam balı üretiminin yüzde 92’sini karşılayan ülkemizde, yıllık yaklaşık 30 bin ton olan üretim, 2020 yılında kuraklıktan dolayı ciddi zarar görmüştür.

2021 yılındaki üretim miktarıyla ilgili kaygılar devam ederken, kızılçam ormanlarında çıkan yangınlar ve basralı sahaların büyük çoğunluğunun yanması gerek bu yıl, gerekse gelecek yıllarda çam balı üretimini olumsuz etkileyecektir.

Yangından zarar gören alanlarda yapılacak yeni orman plantasyonunda arı varlığı gözetilerek planlama yapılmalı, belli aralıklarla bal ormanlarının dikilmesi ve çoğaltılması sağlanmalıdır.

Yanan basralı sahaların yerine bu yıla özel olarak Millî Emlak arazileri bal üretimine açılmalı ve Kuşadası Millî Parkı çam balı üretimi için kullandırılmalıdır.

2021 yılında özellikle kuraklığın etkisinin hissedilir derecede olması, ülkemizde çayır-mera ve orman alanlarında yapılan üretimi olumsuz yönde etkilemiştir.

Ballı bitki florası arının bal veriminde artışa neden olmaktadır. Bu konuda çalışma başlatılmalı, bu bitkilerin ekimi teşvik edilmelidir.

Kestane kanserine maruz kalan ağaçlar rehabilite edilerek yeniden dikim sağlanmalı, gerekirse kestane ormanları kurulmalıdır.

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği yaptıkları saha çalışmalarında bu sene bal üretiminde çok ciddi düşüşler olacağını, bal üretiminin gerçekleşmesi bir yana, içinde bulunduğumuz 2021 yılında arıların yaşam mücadelesi vermesi ve bu mücadeleden gelecek sezona sağlıklı çıkmasının mümkün görülmediğini söyledi. Dolayısıyla Eylül-Ekim aylarında başlayacak koloni çöküşlerinin kaçınılmaz olacağı da görülmektedir.”

 “Bal üretiminde yaşanacak azalma bal fiyatlarını artıracak, sahte bal satıcılarına fırsat verecektir”

Bayraktar, bu yıl art arda yaşanan felaketlerin balın ekonomiye katkısında azalmaya ve rekolte düşüşüne neden olduğunu belirterek bu durumun bal fiyatlarındaki artışta önemli rol oynayacağına dikkati çekti. Bayraktar, sahte bal konusunda da tüketicilere uyarıda bulundu:

“Rekoltede ne kadar düşüş olacağı ve fiyatların hangi seviyelere çıkacağı bilinmemekle birlikte bu durum sahte bal satanlara fırsat verecektir. Sahte balla etkin mücadele edilmelidir. Tüketicilerimizin hem sağlığına hem de cebine göz diken bu fırsatçılara izin verilmemeli, kontroller sıklaştırılmalı, merdiven altı ve kaçak bal ile bal ürünleri satışları engellenmelidir.”

 “Destekler ve kredi imkânları iyileştirilmeli”

Arı yetiştiricilerinin bu yıl doğal afet ve yangınlar nedeniyle çok kötü bir dönem geçirdiğini de belirten Bayraktar, üreticilerin bu durumdan en az zararla çıkmalarını ve geleceğe umutla bakabilmelerini sağlamak için taleplerinin karşılanması gerektiğini vurguladı. Bayraktar, üreticilerin taleplerini ise şöyle aktardı:

Doğal afete maruz kalan arıcılara şeker desteği verilmeli ve kovan başına verilen destek de yüzde yüz artırılmalıdır.

Yetiştiricilere arı otu tohumu, ilaç, arıcılık malzemesi, ekipman ve makine desteği verilmelidir.

Doğal afete maruz kalan arıcılara yem desteği sağlanmalıdır.

Bal üreticilerine nakliye için mazot desteği verilmelidir.

Doğal afetlerden etkilenen üreticilerin Ziraat Bankası ve Tarım ve Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizleri silinmeli, borçları uzun vadeli yapılandırılmalıdır.

Yeni kredi çekmek isteyen doğal afet ve yangından etkilenmiş üreticilerimize de düşük faizli kredi kullanımı sağlanmalıdır.”

TZOB Genel Başkanı Bayraktar’ın Kuru Üzüm Açıklaması


Kuru Üzüm

 TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Kuru üzüm üreticisi açıklanan fiyatın revize edilmesini bekliyor”

 Ankara-09.09.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fiyatı açıklanan kuru üzüm konusunda yazılı bir açıklama yaparak belirlenen fiyatı ve üreticilerin beklentilerini değerlendirdi.

2020-2021 sezonu verilerine göre dünyadaki çekirdeksiz kuru üzümün yüzde 20’sinin Türkiye’de üretildiğini belirten Bayraktar, “Ülkemizi ABD, İran ve Çin izliyor. Türkiye’de özellikle Ege Bölgesi’ndeki bağlarda üretilen çekirdeksiz üzümden elde edilen kuru üzümler dünya çapında ünlüdür” dedi.

Dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretiminin yaklaşık yüzde 75’inin ticarete konu olduğunu söyleyen Bayraktar, kalan kısmının da üretici ülkelerin iç piyasalarında tüketildiğini ve çekirdeksiz kuru üzüm tüketiminde ilk sırada ABD’nin yer aldığını açıkladı.

 “Bağ alanlarımız azalıyor. Üzüm üretiminin sigortası fiyat istikrarından geçiyor”

Ülkemizde toplam tarım alanlarının yaklaşık yüzde 1,1’ini bağ alanlarının oluşturduğunu belirten Bayraktar, ”Yıldan yıla azalan bağ alanlarımız son 10 yılda 477 bin hektardan 401 bin hektara düşerek yüzde 16 oranında azaldı. Türkiye’de en geniş alanda yetiştiricilik yapılan bölge Ege’dir. Üretim alanı en büyük il ise Manisa’dır” dedi. Bayraktar açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Sofralık ve kurutmalık üzümün yüzde 50’den fazlası Ege Bölgesi’nde üretiliyor. Manisa ili tek başına Türkiye kurutmalık üzüm üretiminin yaklaşık yüzde 80’ini karşılıyor. Türkiye’de 2020 yılında toplam 4 milyon dekar alanda 2,2 milyon ton sofralık, 1,5 milyon ton kurutmalık, 456 bin ton şaraplık üzüm üretimi yapıldı.”

 “Kuru üzüm ihracatımız iyi durumda ama üreticimizin durumu iyiye gitmiyor”

“Ülkemiz kuru üzüm dünya ticaret hacminden yüzde 50’ye yakın bir pay alıyor” diyen Bayraktar, konuya ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ülkemiz kuru üzüm ihracatından son yıllarda ortalama 490 milyon dolar civarında gelir elde ediyor. Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 75’i Avrupa Birliği ülkelerine yapılırken, İngiltere, Almanya ve Hollanda en çok ihracatın yapıldığı ülkelerdir.

Ülkemizde üretilen çekirdeksiz kuru üzümün yaklaşık yüzde 85’i ihracat ürünü oluyor. Çekirdeksiz kuru üzüm konusunda dünya ticaretinin yaklaşık yarısına sahip olan ülkemiz, yıllık 400-500 milyon dolar döviz gelirini bir tek bu üründen elde ediyor. İhracattan elde edilen başarıdaki en büyük pay, yüksek kaliteli bu üzümü üreten üreticilerimize aittir. Ancak, açıklanan 2021 fiyatlarının yerinde sayması nedeniyle üreticimiz büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.”

 “Kuru üzüm üreticisi emeğinin karşılığı fiyat bekliyordu”

Zirai don ve aşırı sıcaklar gibi yaşanan doğal afetler nedeniyle bu yıl rekoltenin de düşük olduğuna dikkat çeken Bayraktar, “Azalan rekolteye yüksek girdi fiyatları da eklenince üretim maliyetleri önemli ölçüde arttı” dedi ve şöyle devam etti:

“Geçtiğimiz yıla göre tarımsal girdi fiyatlarında yüzde 80’lere hatta yüzde 100’lere varan artışlar oldu. Ayrıca ağustos sonu itibariyle yıllık enflasyon ise yüzde 19,25 olarak açıklandı.

Bölgedeki odalarımızın yaptığı hesaplamaya göre bu yıl kuru üzümün kilogram maliyeti 12 lira 50 kuruştur. Ancak 7 Eylül 2021 tarihinde açıklanan fiyatlarla üreticilerimiz maliyet fiyatına üzüm satmaya mecbur bırakıldı.

Odalarımız tarafından yapılan açıklamalarda, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin 9 numara kuru üzüm fiyatını kilo başına 13 lira olarak ilan etmesinden sonra bölgede kilogramı 12 lira 50 kuruştan işlem gören 9 numara üzüm 12 liraya düştü.

Diğer taraftan, geçen yıl kilosu 12 lira 50 kuruş olan kuru üzüm fiyatının hangi kriterler esas alınarak, nasıl bir hesaplamayla yüzde 4 arttırılarak 13 lira olarak belirlendiği üreticilerimiz tarafından kesinlikle anlaşılmadı.

Gerek bölgedeki odalarımız gerekse Birliğimiz belirlenen bu fiyatlarla üreticilerimizin mağduriyet yaşamasından endişe etmektedir.”

 “Üreticilerimiz ümidini kaybetmedi, açıklanan fiyatların revize edilmesini dört gözle bekliyor”

Artan maliyetler, kur artışları ve yaşanan doğal afetler nedeniyle zor şartlarda üretim yapan çiftçilerimizin yeterli gelir elde ederek üretimine devam edebilmesi için açıklanan üzüm fiyatının önemine bir kez daha vurgu yapan TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Açıklanan fiyatlar üreticilerimizin beklentilerini karşılamadı ama üreticimiz ümidini kaybetmedi” dedi. Bayraktar açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Üreticilerimizin yeterli gelir elde edebilmesi için kuru üzüm fiyatının 16 lira 50 kuruş olarak revize edilmesi gerekiyor. Üreticilerimiz biran evvel yenilenen fiyatların açıklanmasını bekliyor. Geçtiğimiz yıla göre tarımsal girdi fiyatlarındaki aşırı artışların yanında kuru üzüm alım fiyatı için yüzde 32 oranındaki artış talebinin, yetkililerce makul olarak değerlendirileceğine inanıyoruz.

İhracat açısından önem arz eden stratejik ürünümüz olan kuru üzümde fiyat istikrarının sağlanması gerekiyor. Ülkemiz için ekonomik önemi büyük olan kuru üzümümüzün hak ettiği değeri bulabilmesi, ihracatta bulunduğumuz yeri koruyabilmemiz ve Türk üzümünün dünyada bilinen kaliteli üzüm imajının zedelenmemesi açısından da önemlidir.”

Ayçiçeği, incir ve girdi fiyatları


-Ayçiçeği

-İncir

-Girdi Fiyatları

 

TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Ayçiçeği üretimimiz artıyor ama ihtiyacımızı karşılamıyor”

-“Ayçiçeği hem gıda sanayimizin hem de yem sektörümüzün vazgeçilemez ürünüdür”

-“Üreticiler emeğinin karşılığını alacak fiyat bekliyor”

-“Destekleme politikaları güçlendirilmeli”

-“Bereketin simgesi incir üretiminde dünyada birinciyiz”

-“Kuru incir ihracatında dünya lideriyiz ama dış pazarın talebine yetemiyoruz”

-“Kuru incir üreticisi fiyatın açıklanmasını bekliyor”

-“Organik incir üretimimiz 10 yılda 9 kat arttı!”

-“Üreticilerimiz girdi fiyatlarına yetişemiyor”

-“Üreticilerin üretimden vazgeçmemeleri için tarımsal girdi fiyatlarını düşürecek tedbirlerin süratle alınması, devletimizin yapması gereken en önemli görevlerden biri haline geldi”

-“Tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş sağlanmalıdır”

 

Ankara- 08.09.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ayçiçeği, incir ve girdi fiyatları konularında açıklama yaptı.

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülkemizin ayçiçeği ekim alanı ve üretim miktarı olarak 75 ülke arasında ilk 10 ülkeden biri olduğuna dikkati çekerek “Ayçiçeği üretimimiz Türkiye bitkisel yağ sanayinin hammadde ihtiyacını karşılayamamaktadır. Ülkemiz ayçiçeği ithalatında 165 ülke arasında en fazla ithalat yapan ülkeler arasında yer almaktadır. Tüketimdeki artış nedeniyle ithalata bağımlılık devam etmektedir” dedi.

 

“Ayçiçeği üretimimiz artıyor ama ihtiyacımızı karşılamıyor”

 “Ayçiçeği tarımının sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir” vurgusu yapan Bayraktar, “Ayçiçeği üzerine çalışan kamu, özel sektör, üniversiteler ve meslek kuruluşları ön yargısız, ön şartsız işbirliği içinde sorunlara eğilmezlerse toplumun temel gıda ihtiyaçlarından biri olan ayçiçeği yağı lüks tüketim maddesi olarak raflarda yerini alacaktır” diye konuştu.

Trakya Birlik, Çukobirlik, Konya Şeker, Karadeniz Birlik ve Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerinin ayçiçeği alımında etkin olmaya başlaması ile ekim alanlarının arttığına dikkati çeken Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Son 10 yılda ayçiçeği ekim alanı 566 bin hektardan yüzde 28,7 artışla 729 bin hektara, üretim 1 milyon 320 bin tondan yüzde 56,6 artarak 2 milyon 67 bin tona çıktı. Dekara verim yüzde 38 artarak 206 kilogramdan 284 kilograma yükseldi.

Türkiye ayçiçeği tüketimi ise 2010 yılında 2 milyon 497 bin ton iken 2020 yılında 3 milyon 466 bin tona ulaşarak yüzde 39 arttı. Yeterlilik oranı 2010 yılında yüzde 52,4 iken, 2019/20 yılında yüzde 60,1 oldu.

Üretilen ayçiçeğinin, 1 milyon 900 bin tonu yağlık, 167 bin tonu ise çerezlik olarak kullanılır. Dünyada ise 2010-2011 döneminde 32,7 milyon ton olan ayçiçeği üretimi 2019-2020 döneminde yüzde 67 artarak 54,6 milyon tona çıktı. Ancak kuraklık nedeniyle 2020-2021 döneminde 49,6 milyon tona geriledi.”

 

“Ayçiçeği hem gıda sanayimizin hem de yem sektörümüzün vazgeçilemez ürünüdür”

Bayraktar, “Ayçiçeği bir yandan sıvı yağ tüketiminin lokomotifi, öbür yandan yem sektörünün önemli hammaddesidir. Tohumları yüzde 22-50 oranında yağ içeren ayçiçeği sıvı yağ tüketimimizin yüzde 76’sını karşılar. Küspesinin içerdiği yüzde 30-40 oranındaki protein ile değerli bir yem olarak hayvan beslemede kullanılır” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Ayçiçeği çerezlik olarak da tüketilir. Toplam ayçiçeği üretimimizin yüzde 8,4’ü çerezliktir. Ayçiçeğinin, fındık gibi diğer kabuklu ürünlere göre protein oranı yüksektir.

Ülkemizde üretilen yağlı tohumlu bitkiler içerisinde ayçiçeği toplam yağlı tohum üretiminden yüzde 53 pay almaktadır. Halkımızın genelde bitkisel yağ olarak ayçiçeğini tercih etmesi ve ekim nöbetinde temel bitki olması önemini daha da artırmaktadır. 

İthalat geçmiş yıllarda çoğunlukla ayçiçeği yağı şeklinde yapılırken son yıllarda ürün ithalatı daha fazla yapıldı. 2015-2020 yılları arasında ayçiçeği ithalat miktarı 3,4 kat arttı. 2015 yılında 340 bin ton olan ayçiçeği ithalatımız 2020 yılında 1 milyon 145 bin tona yükseldi. Son 6 yılda ülkemizin sadece ayçiçeği ürünü değil, yağ ithalatı da arttı. Nitekim yağ ithalatı 2015 yılında 798 bin ton iken, 2018 yılında 498 bin tona gerilemesine rağmen 2020 yılında 805 bin tona yükseldi. Bu yılda ayçiçeği yağı ithalatının yüzde 96,4’ü ham yağ olarak yapıldı. İthalata 2020 yılında ürün, yağ ve küspe olmak üzere toplam 1,5 milyar dolar ödendi. Hasat döneminde ayçiçeği veya ayçiçeği yağı ithalatı yapılmamalıdır. Yapıldığı dönemlerde de gümrük vergisi oranlarındaki ayarlamalar üreticilerimizi mağdur etmemelidir.”

 

“Üreticiler emeğinin karşılığını alacak fiyat bekliyor”

Bayraktar, açıklanacak alım fiyatıyla ayçiçeği üreticisinin emeğinin karşılığını alması gerektiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

“Ayçiçeğinde piyasa fiyatlarının oluşmasında da etkili olan Trakya Birlik geçen yıl 15 Eylül 2020 tarihinde fiyatı kilogram başına 3,85 TL olarak güncelledi. Bu yıl hasadın devam ettiği bu günlerde Çukobirlik ayçiçeği alım fiyatını kilo başına 5,1 TL açıklarken, Konya Şeker yüzde 44 yağ oranı için ayçiçeği alım fiyatını kilo başına 5,368 TL olarak açıklamıştır.

Ayçiçeği maliyetinin arttığı bu yıl kurumlardan bu fiyatlarını güncellemesini Trakya Birlik’in de yağ oranlarına göre ayçiçeği alım fiyatını çiftçinin beklentisi olan kilo başına 6 TL olarak açıklamasını bekliyoruz.

Açıklanacak olan 2021 yılı fiyatlarında ayçiçeği buğday paritesi 2’nin altına düşürülmemeli, ithalat fiyatları, artan girdi maliyetleri, enflasyon oranı ve üretici kâr marjı dikkate alınmalıdır.”

 

“Destekleme politikaları güçlendirilmeli”

“Sulamaya yönelik teşvikler artırılmalı, sulama ücretleri ve sulamada kullanılan elektrik fiyatları makul bir seviyeye çekilmelidir.

Ülkemizin bitkisel yağ tüketimine göre üretim politikaları geliştirilmeli, ‘çiftçimiz bir karış toprağı boş bırakmasın’ söylemi slogan olmanın ötesinde hayata geçirilmelidir. Türk çiftçisi bunu yapmaya muktedirdir, yeter ki elinden sıkı sıkı tutulsun.

İthalata harcanan milyarlarca liranın çok daha az bir bölümü, akılcı politikalara dayanan dişe dokunur desteklerle ayçiçeği üreticilerimize aktarılırsa kısa vadede kendimize yeter hale geleceğimize inanıyoruz.

Ayçiçeği prim desteği artarak devam etmelidir. Üreticilerimizin alın terlerinin karşılığını aldığı bir sezon olması en büyük temennimizdir.

 

“Bereketin simgesi incir üretiminde dünyada birinciyiz”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, incir konusunda yaptığı açıklamada, “Bolluğun ve bereketin simgesi olarak görülen incir, Anadolu’da ve dünyada yetiştirilen ilk meyvelerden biridir” dedi. Bayraktar, incir konusunda ki değerlendirmelerinde şunları kaydetti:

Dünyada oldukça sınırlı sayıda ülkede incir üretilmektedir. Ülkemiz, dünyada en fazla kuru ve sofralık incir üretimi ve ihracatı yapmaktadır.

FAO verilerine göre; 2019 yılında dünyada 290 bin hektar alanda incir üretilmiştir. İncir üretim alanı yönünden ilk iki ülke yüzde 21,7’ ile Fas ve yüzde 18 ile Türkiye’dir.

Dünyada yaklaşık 1 milyon tonun üzerinde incir üretilmektedir. Bundan 125 bin ton civarında kuru incir elde edilmektedir. Dünya incir üretiminin yüzde 24’nü gerçekleştiren Türkiye, 320 bin ton ile ilk sırada yer alırken, yüzde 17,1’ini gerçekleştiren Mısır 225 bin ton ile ikinci ve 153 bin ton ile üretimin yüzde 11,7’sini gerçekleştiren Fas üçüncü sırada yer almaktadır.”

 

“Kuru incir ihracatında dünya lideriyiz ama dış pazarın talebine yetemiyoruz”

“2018 yılında 124 bin ton olan dünya kuru incir üretiminde Türkiye yüzde 65 payla birinci sırada, yüzde 12 payla İran ikinci, yüzde 10 payla İspanya üçüncü sırada yer almaktadır. Bu konumu ile ülkemiz dünya fiyatlarını da önemli ölçüde etkilemekte ve dünya ihracatının yarıdan fazlası ülkemizden karşılanmaktadır.

Kuru incir ihracatı, yemeklik kuru incir, ezme, hurda ve kesme olarak yapılmaktadır. Toplam kuru incir ihracatı son beş yılda ortalama 50-55 bin ton olarak gerçekleşti. İhracatımız 2010 yılında 211 milyon dolar iken bu miktar 2020 yılında 338 milyon dolara yükseldi.

Hedefimiz işlenmiş ve katma değeri yüksek değişik ürünler haline getirerek ihracatı 500 milyon doların üzerine çıkarmak olmalıdır. On yıllık dönemde toplam incir ihracatının ortalama yüzde 80’lik kısmı kuru incirden oluşmuştur. Bu ihracatın yaklaşık yarısı Avrupa ülkelerine ve ABD’ye yapılmaktadır. Yeni pazar arayışlarını sürdürmeliyiz.”

 

“İncir üretimimiz artıyor”

Ülkemizde incir üretiminin arttığını belirten Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“TÜİK verilerine göre 2010 yılında 255 bin ton olan incir üretimimiz 2015 yılında 301 bin tona ve 2020 yılında 320 bin tona yükseldi. 2010-2020 yılları arasında üretim yüzde 25,6 ve üretim alanı yüzde 12,2 arttı.

2005 yılında 56 bin ton olan kuru incir üretimimiz, 2019 yılında da 87 bin tona ulaştı. 2010-2020 üretim artışı yüzde 48,3 oldu.

Ülkemizde İncir üretimi bölgelerimizin çoğunda yapılmakla birlikte kaliteli kurutmalık incir meyve olgunlaşma ve kurutma mevsimindeki iklim koşulları, sıcaklık, nem ve rüzgâr durumu gibi ekolojik istekleri nedeniyle Ege Bölgesinde Büyük ve Küçük Menderes Havzalarında yetiştirilmektedir.”

 

“Kuru incir üreticisi fiyatın açıklanmasını bekliyor”

Bayraktar, incir üreticisinin, müdahale alım fiyatının açıklanmasını beklediğini bildirdi:

“Kuru incir için müdahale alım fiyatı ilk kez 2019 yılında açıklandı. TMO alım fiyatı referans fiyat olarak A4 kalite kuru incir için kilogram başına 16 lira, A1 kalitedeki kuru incirde de kilogramı 18 lira olarak duyurdu.

2020 yılında ise incir fiyatları takip edilerek, fiyatların düşmesi halinde TMO’nun devreye gireceği açıklandı. TMO’nun incir fiyatlarının düşmesi halinde piyasalara müdahale etmesi incir üreticileri için önemli bir güvencedir.

Kuru incir üreticilerinin üretimine devam edebilmesi için makul alım fiyatı açıklanması yeterli gelir elde etmek için önem arz etmektedir. 2019 yılında olduğu gibi TMO incir alımı yapmalı veya fiyatların düşmesi halinde piyasaya girmelidir. 2021 yılı için A4 kalite kuru incir fiyatının 30 liranın altında olmaması beklenmektedir.

Bu yıl yaşanan kuraklık üretimi olumsuz etkilemiştir. Aşırı sıcaklar nedeniyle incir ağaçları kuruma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yaşanan kuraklık, sulamadaki yetersizlik ve ağustos ayı başında meydana gelen aşırı sıcaklar nedeniyle bu yıl rekoltenin düşük olması bekleniyor. Rekoltede yaşanan azalmayla birlikte artan girdi maliyetleri üretimi daha da zorlaştırıyor.”

“Ülkemiz dünyanın en büyük ve kaliteli incir üreticisi olup, dünya taze incir üretiminin yüzde 24’ünü, dünya kuru incir üretiminin yüzde 65’ini gerçekleştiriyor” bilgisini paylaşan TZOB Genel Başkanı Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Ekolojik üstünlüğe sahip olduğumuz ve Aydın İnciri sayesinde dünya ticaretinde rakipsiz olduğumuz kuru incirde üreticinin korunması, ticaretin geliştirilmesi ve sektörün sorunlarının giderilmesi ülkemiz için büyük önem taşıyor.

Kuru incirde 2019 yılında olduğu gibi TMO müdahale alım fiyatı açıklamalı ve alımları sürdürmelidir. Yüksek girdi maliyetleri göz önünde alınarak, üreticilerimizin yeterli gelir elde edeceği bir fiyat açıklanmalıdır.

Türkiye kuru incir ihracatının büyük bir bölümünü Avrupa Birliği ülkelerine yapıyor. Avrupa Birliği’ne ürün ihraç eden rakip pazarlar karşısında rekabet gücünü artırmak için çevre, insan ve hayvan sağlığına faydalı bir üretim şekli olan İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım daha fazla desteklenmelidir.

Kuru incirde yaşanan en önemli sorun standartlara uygun, kaliteli ve temiz üretiminin yapılamamasıdır. Bunun için üreticiler bilinçlendirilmeli, eğitim çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

Aflatoksin birçok gıda maddesinde olduğu gibi incirlerde de insan sağlığı ve dış satımda sorun oluşturmaktadır.

İncirde hastalık ve zararlılarla mücadelede kültürel ve kimyasal programlar titizlikle ve zamanında uygulanmalıdır. Bu zararları azaltabilmek için, Araştırma Enstitüleri ile Ziraat Fakülteleri tarafından geliştirilen hastalıklara dayanıklı, iklim ve toprak koşullarına uyumlu çeşitlere üreticilerin kolayca ulaşması sağlanmalıdır.

Kuru incirin hasattan sonra en fazla 1 yıl içinde tüketilmesi gerekir. Rekoltenin yüksek olduğu yıllarda meydana gelen stok sorunun çözülmesi ve fiyat düşüşlerinin önlenmesi için bir stok kurumu oluşturulmalıdır.”

 

“İhracatta tedbirler alınması gereklidir”

Kuru incir ihracatında ilk yükleme tarihinin geç açıklandığını bildiren Bayraktar, “Bu durum ihracata hazır olan ürünün muhafazasını zorlaştırmakta ve pazar kaybına sebep olmaktadır. İlk yükleme tarihi uygulaması tamamen kaldırılmalı ve ihracata hazır olan ürün bekletilmeden ihracatı yapılabilmelidir” dedi.

 

“Organik incir üretimimiz 10 yılda 9 kat arttı!”

“Geleneksel tarımın yanı sıra organik tarım yöntemleriyle üretilen organik incirimiz de fındık ve kayısımız gibi dünya pazarlarının en çok talep edilen ürünleri arasındadır.

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre; 2010 yılında 9 bin 643 ton organik incir üretilmiş ve 2,2 milyon dolarlık incir ihracatı yapılmışken, 2019 yılında organik incir üretimi 84 bin 97 ton olmuş 40,3 milyon dolar ihracat geliri elde edilmiştir. 2020 yılında üretim 81 bin 248 tona düşmüş, ihracat rakamları ise henüz yayımlanmamıştır.

Toplam incir üretimimizin yüzde 25’ini oluşturan organik incirdeki dünya pazar potansiyeli de dikkate alındığında organik üretim daha fazla desteklenmelidir.”

 

“Üreticilerimiz girdi fiyatlarına yetişemiyor”

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar artan girdi fiyatları konusuna da değinerek fiyatlarla ilgili gelişmeleri şöyle değerlendirdi:

 “Bir yandan kuraklık hüküm sürerken ve pandemi tarımı etkilerken, rekor seviyede artışları gören girdi fiyatlarına üreticimiz yetişemiyor.

Girdi kullanımında düşüşe sebep olacak bu durum tarımsal üretimde azalmayı beraberinde getirerek ülkemiz gıda güvencesini olumsuz etkileyeceği gibi gıda enflasyonunun artmasına da neden olacaktır.

Son bir yılda, üretici maliyetlerinde önemli ağırlığı olan üre gübresi yüzde 130, DAP gübresi yüzde 155, bazı tarımsal ilaçlar yüzde 60, besi yemi yüzde 55, süt yemi yüzde 57, sertifikalı hububat tohumluğu fiyatları yüzde 63, elektrik fiyatları ise yüzde 56 artmıştır.

Üreticilerin üretimden vazgeçmemeleri için tarımsal girdi fiyatlarını düşürecek tedbirlerin süratle alınması, devletimizin yapması gereken en önemli görevlerden biri haline geldi.

Gübrede verilen destekleri artırarak mazotta olduğu gibi gübre fiyatının da yüzde 50’si destek olarak verilmeli, destek verilmeyen yem ve bitki koruma ürünlerine destek getirilmeli, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş sağlanmalıdır. Acil önlem olarak bu taleplerimizin ele alınmasını bekliyoruz.”

Ağustos ayı üretici market fiyatları, sertifikalı tohum ve yer fıstığı


-Ağustos Ayı Üretici Market Fiyatları
-Sertifikalı Tohum
-Yer fıstığı


 TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
-“Ağustos ayında üretici ve market arasındaki en fazla fiyat farkı yüzde 233 ile marulda yaşandı”
-“Ağustos ayında markette 26, üreticide 18 üründe fiyat artışı; markette 15, üreticide 8 üründe fiyat düşüşü oldu. Üreticide 5 ürünün fiyatı değişmedi”
-“Markette en fazla fiyat artışı salatalıkta, en fazla fiyat düşüşü ise tavuk etinde görüldü”
-“Üreticide en fazla fiyat düşüşü kuru soğanda, en fazla fiyat artışı ise salatalıkta oldu”
-“Hasatların başlaması, talebin azalması, sıcaklık, kuraklık gibi sebeplerle fiyatlarda değişimler görülmüştür”
-“Sertifikalı buğday tohumluğuna yapılan zamdan vazgeçilmeli”
-“Tohumluk fiyatları yüzde 40 ile yüzde 63 arttı”
-“Sertifikalı buğday tohumu üretimimiz artıyor ama yeterli değil”
-“Sertifikalı tohum fiyatları dayanılabilir düzeyde olmalı”
-“Çok zengin besin değeriyle çok faydalı bir yiyecek: Yer fıstığı”
-“Yer fıstığı üretimi daha da yaygınlaştırılmalı”
-“Yer fıstığında müdahale alımları yapılmalı, bu ürün prim desteği kapsamına alınmalıdır”
-“Fiyatlar maliyetteki artışı karşılamazsa üretici borçtan kurtulamaz”

 Ankara- 01.09.2021- Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ağustos ayı üretici market fiyatları, sertifikalı tohum ve yer fıstığı konularında yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.


Ağustos ayı üretici ve market arasındaki fiyatlarındaki değişimi değerlendiren Bayraktar, üretici ile market arasındaki fiyat farklarının 3 katı aştığını belirtti.
Marul ve sivri biberin 3,3 kat, maydanozun 3,1 kat, elma ve patlıcanın 3 kat, kabağın 2,8 kat fazlaya tüketiciye satıldığını vurgulayan Bayraktar, “Üreticide 1 lira 45 kuruş olan marul 4 lira 83 kuruşa, 1 lira 95 kuruş olan sivribiber 6 lira 44 kuruşa, 69 kuruş olan maydanoz 2 lira 16 kuruşa, 2 lira 20 kuruş olan elma 6 lira 65 kuruşa, 2 lira olan patlıcan 5 lira 99 kuruşa, 2 lira 20 kuruş olan kabak 6 lira 11 kuruşa tüketiciye satılmaktadır” dedi.
Ağustos ayında üretici ve market arasındaki en fazla fiyat farkının yüzde 233,10 ile marulda yaşandığına dikkati çeken Bayraktar, fiyat farkının sivri biber de yüzde 230,26, maydanozda yüzde 213,04, elmada yüzde 202,27, patlıcan da 199,50 olduğunu bildirdi.
Bayraktar, ağustos ayında markette 26, üreticide 18 üründe fiyat artışı; markette 15, üreticide 8 üründe fiyat düşüşü olduğunu; üreticide 5 ürünün fiyatının değişmediğini bildirdi.


 “Markette en fazla fiyat artışı salatalıkta, en fazla fiyat düşüşü ise tavuk etinde görüldü”
Ağustos ayında markette en fazla fiyat artışının yüzde 69,07 ile salatalıkta görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Salatalıktaki fiyat artışını yüzde 55,09 ile yeşil fasulye, yüzde 41,76 ile kabak, yüzde 41,61 ile limon, yüzde 36,76 ile patlıcan, yüzde 29,14 ile marul, yüzde 20 ile maydanoz takip etti.
Markette en fazla fiyat düşüşü yüzde 23,06 ile tavuk etinde görüldü. Tavuk etini yüzde 16,92 ile zeytinyağı, yüzde 14,26 ile domates, yüzde 9,95 ile pirinç, yüzde 9,09 ile ayçiçek yağı izledi.”


 “Üreticide en fazla fiyat düşüşü kuru soğanda, en fazla fiyat artışı ise salatalıkta oldu”
Ağustos ayında üreticide en fazla fiyat düşüşünün yüzde 41,88 ile kuru soğanda olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Kuru soğandaki fiyat düşüşlerini yüzde 29,63 ile havuç, yüzde 17,02 ile sivri biber, yüzde 16,67 ile ıspanak, yüzde 14 ile yeşil soğan, yüzde 7,66 ile domates, yüzde 0,16 ile kuzu eti ve yüzde 0,07 ile dana eti izledi.
Elma, kuru fasulye, pirinç, kuru kayısı, kuru üzüm fiyatında bir değişim meydana gelmezken, üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 95,71 ile salatalıkta görüldü.
Salatalıktaki fiyat artışını yüzde 63,93 ile patlıcan, yüzde 56,03 ile kabak, yüzde 38,40 ile yeşil fasulye, yüzde 36,54 ile patates, yüzde 34,64 ile nohut, yüzde 23,08 ile şeftali, yüzde 22,45 ile kuru incir, yüzde 21,65 ile limon, yüzde 15 ile maydanoz, yüzde 14,81 ile yumurta, yüzde 13,36 ile kırmızı mercimek, yüzde 8,71 ile yeşil mercimek, yüzde 6,62 ile marul, yüzde 6,12 ile fındık içi, yüzde 4,60 ile antepfıstığı, yüzde 1,36 ile süt, yüzde 0,52 ile zeytinyağı takip etti.” 
 
“Hasatların başlaması, talebin azalması, sıcaklık, kuraklık gibi sebeplerle fiyatlarda değişimler görülmüştür”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar fiyat değişimlerinin gerekçelerini ise şöyle açıkladı:
“Ağustos ayında fiyatı en fazla düşen ürün kuru soğan olmuştur. Kuru soğanda fiyat düşüşü Amasya Bölgesi’nde hasadın başlamasıyla birlikte artan arzdan kaynaklanmıştır. Havuçtaki fiyat düşüşü ise, yaz aylarında havuca olan talebin azalması ve halen üreticinin elinde ve depolarda ürünün olması nedeniyle havuç fiyatları geçen aya göre gerilemiştir. Ispanak ve yeşil soğandaki fiyat düşüşü aşırı sıcaklar nedeniyle kalite kaybından kaynaklanmaktadır. Sivribiber ve domateste arz fazlalığı fiyatların düşmesine sebep oldu.
Fiyatı artan ürünlere baktığımızda salatalık, patlıcan, kabak, yeşil fasulye gibi ürünlerde hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyatı etkilemiştir. Baklagiller grubundaki nohut, kırmızı ve yeşil mercimekte kuraklıktan dolayı verinde yaşanan düşüş fiyat artışında rol oynadı. Şeftalide, güneş yanıklıklarından kaynaklanan sorunlar nedeniyle kaliteli ürün arzındaki azalma fiyat artışlarına sebep olmuştur. Kuru incirdeki fiyat artışı, bir önceki sezon ile kıyaslama yapılması ve yaşanan kuraklık nedeniyle rekolte düşüşünden kaynaklanmaktadır.
Patateste geçen yıl ürünün üreticinin elinde kalması sebebiyle bu yıl ekim alanındaki daralma fiyat artışına sebep olmuştur. Limondaki fiyat artışına depolardaki ürünlerin azalması ve erkenci limon hasadına yeni izin verilmesi neden olmuştur. Yumurtada ki fiyat artışı üreticilerin uzun süre maliyetinin altında yumurta satmak zorunda kalması nedeniyle birçok üreticinin sektörden ayrılması ve üretimin azalmasından kaynaklanmıştır. Marul ve yeşil soğanda hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyata artış olarak yansımıştır.”
 
 “Sertifikalı buğday tohumluğuna yapılan zamdan vazgeçilmeli”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, sertifikalı tohum konusunda da yaptığı açıklamada, tarımsal üretimde ürünün ekiminden hasat dönemine kadar geçen süre boyunca girdi kullanımının zorunluluğuna dikkat çekerek, artan girdi fiyatlarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Tarımsal üretimde başta sertifikalı tohumluk olmak üzere girdi kullanımı ürün arzını belirleyen en önemli unsurdur. Dolayısıyla girdi kullanımı üretim maliyetini, teknolojik gelişmeyi, rekabet edilebilirliği önemli ölçüde etkilemektedir.
Gıda arzına olan ihtiyacın daha da arttığı günümüzde tohumun önemi de her geçen gün artmaktadır. Temel üretim girdisi olan kaliteli tohumluk, verimliliğe etkisi fazla olan girdilerin başında gelmektedir. Bu nedenle yüksek vasıflı tohumun zamanında ve uygun fiyatla çiftçilere ulaştırılması üretimin artırılması için gereklidir.”
 
“Tohumluk fiyatları yüzde 40 ile yüzde 63 arttı”
Tarım İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) 2021 yılı serin iklim tahılları sertifikalı tohum fiyatlarını açıkladığını hatırlatan Bayraktar, tohum fiyatlarına ilişkin açıklamasını şöyle sürdürdü:
 “TİGEM açıkladığı fiyatlara göre makarnalık buğday fiyatları 3 bin 500 TL/ton, ekmeklik buğday ve yulaf tohumluk fiyatı 3 bin 300 TL/ton, arpa ve tritikale tohumluk fiyatı ise 3 bin 250 TL/ton’dur. Geçen yıla göre; makarnalık buğday tohumluk fiyatında yüzde 40, ekmeklik buğday tohumluk fiyatında yüzde 43,5, arpa tohumluk fiyatında yüzde 62,5, tritikale tohumluk fiyatında yüzde 54,8, yulaf tohumluk fiyatında ise yüzde 57,2’lik bir artış yaşanmıştır.
Buğday tohumluğundaki bu artışlar şüphesiz özel sektörde de karşılığını bulacaktır. Üretici sertifikalı tohumu kullanmayı istese bile fiyatlarından dolayı kullanamayacaktır.
İklim şartları tarımsal üretimde rekolteyi etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Ancak rekoltenin düşmesinde tek sebep değişen iklim koşulları değildir. Önemli etkenlerden biri de üretici fiyatlarının düşük olması nedeniyle üreticinin fazla gelir getiren diğer ürünlere yönelmesi veya üretimden uzaklaşmasıdır.
Bu yüzden TİGEM açıklamış olduğu 2021 yılı tohumluk fiyatlarını yeniden gözden geçirmeli ve bu yıl yaşanan ve üretimi olumsuz etkileyen kuraklık koşullarını göz önüne alarak fiyatları artırmamalıdır. Yüzde 63’lere varan artışlarla çiftçinin sertifikalı tohum kullanması mümkün değildir. Arpa tohumundaki yaşanan artışlar ise zaten büyük darboğaz yaşayan hayvancılarımızı olumsuz etkileyecektir.
Bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle hem ülkemiz hem de çiftçilerimiz oldukça zor günler geçirmektedir. Buğdayda 2021 rekolte tahminimiz 18 milyon tonun altında olup, ülkemiz iç tüketimi ise 19-20 milyon ton seviyelerindedir. Bu durum hem tarım hem de buğday ekim alanlarımızdaki azalmayla birlikte buğday ithalatımızda artışa sebep olacaktır.
Yaşanan tüm bu olumsuzluklar tarım politikalarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini çok net göstermektedir. Politikaları gözden geçirmeye başlamadan önce de sertifikalı tohum fiyatlarındaki artışlardan vazgeçmeli ve zor şartlar altında üretime devam eden çiftçilerimize destek olmalıyız.”
 
Sertifikalı buğday tohumu üretimimiz artıyor ama yeterli değil”
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Son 15 yılda sertifikalı buğday tohum üretimimiz 212 bin tondan 501 bin tona çıkmıştır” diyerek bu artışın da halen ülkemiz için yeterli bir artış olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sertifikalı buğday tohumunun dağıtım miktarı 205 bin tondan 485 bin tona yükselmiştir. Dekara ortalama 25 kilogram ekim normuyla ve 3 yılda bir sertifikalı tohumun yenilendiğini kabul edersek; yeni Tohumculuk Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 2006 yılında 8,48 milyon hektar olan buğday ekim alanı için 707 bin ton olan sertifikalı buğday tohum ihtiyacının 212 bin ton üretimle ancak yüzde 30’unu karşılayabiliyorken, 2020 yılında 6,92 milyon hektarlık ekim alanı için 577 bin ton olan sertifikalı tohum ihtiyacının 501 bin ton sertifikalı tohum üretimiyle yüzde 87’si karşılanmıştır.
Bu artışa tohumlukta Ar-Ge çalışmalarındaki olumlu gelişmeler ve sertifikalı tohum satışı yapan firma sayısındaki artışların etkisi olmuştur. Ancak ekim alanlarının ve üreticinin alım gücünün azalması gibi gerçekler buğday üretimini olumsuz etkilemektedir.
Toplam sertifikalı tohum üretim miktarımız ve sertifikalı buğday tohum üretim miktarımızda gelişmelerin sonucunu alabilmek için üreticilerimizin sertifikalı tohum kullanımının daha da artırılması gerekir.”
 
“Sertifikalı tohum fiyatları dayanılabilir düzeyde olmalı”
Bayraktar, “Kuraklığın etkisini azaltmada tohumun öneminin bilinciyle üretim maliyetlerinin düşürülmesi, sertifikalı tohum kullanımının artırılması ve tarımda sürdürülebilirliğin sağlanması için TİGEM’in açıkladığı 2021 yılı sertifikalı tohum fiyatları ekim dönemi başlamadan revize edilerek geçen yılla aynı seviyede tutulmalıdır” vurgusu yaparak, şu bilgileri verdi:
“Bu yıl kuraklıktan dolayı kar elde edemeyen üreticilerimizin tohum alma gücü zayıflamıştır. Bu durum rekoltede ve kalitede kayıplara neden olabilecektir. Üretimde verim ve kalitenin artırılması için sertifikalı tohum kullanımına verilen destekler artırılmalı ve üretici teşvik edilmelidir.
Sertifikalı tohum fiyatları olabildiğince düşük tutulmalıdır. Buğday üreticilerimiz, üç yılda bir tohum yenilemek suretiyle bile olsa oldukça iyi bir noktaya gelmiş olan sertifikalı tohum kullanımından uzaklaştırılmamalıdır.
Daha yüksek vasıflı çeşitlere ait sertifikalı tohum üretimini kamu-özel sektör işbirliğiyle artırarak ve çiftçimize her türlü desteği vererek, ülkemiz tarım sektörü için buğday ithalatını mümkün olduğu kadar aşağı seviyelere çekmeli ve ihracatçı ülkeler arasında hak ettiğimiz yeri almalıyız.”
 
“Çok zengin besin değeriyle çok faydalı bir yiyecek: Yer fıstığı”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yerfıstığı konusunda da bir açıklama yaptı. Doğanın insanlığa sunduğu güzelliklerden biri olan yer fıstığının içinde bulunan yüzde 45-55 yağ, yüzde 20-25 protein, yüzde 16-18 karbonhidratın yanı sıra fosfor ve vitaminler açısından da zengin olması nedeniyle besin değeri oldukça yüksek bir yiyecek olduğunu vurgulayan Bayraktar, yer fıstığıyla ilgili açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Yer fıstığı, ülkemizde genel olarak kabuklu ya da iç halinde kavrularak tüketilir. Çerezlik kalitesi iyi olmayan taneler yağ sanayisinde değerlendirilir. Ayrıca pasta, çikolata, vb. ürünlerin yapımında da kullanılır. Yağı yemeklik olarak katı ve sıvı halde kullanıldığı gibi balık konserveciliğinde, bisküvi, pasta, şekerleme ve sabun yapımında da kullanılır. Danelerinden ise fıstık ezmesi yapılır. Yer fıstığının hayvan beslemede de önemi büyüktür.
2000-2010 yılları arasında kişi başına yer fıstığı tüketimi yılda ortalama 1 kilogramın altında iken 2010’dan itibaren artarak 2020 yılında 2 kilogramın üzerine çıkmıştır. 10 yıl önceki dünya ortalaması 1,4 kilogramın altında olan kişi başına yer fıstığı tüketimi 2018’de 1,9 kilogramın olan dünya ortalamasının üstüne çıkarak 174 ülke arasında 46’ncı sıraya yükselmiştir.
Ülkemizde, yer fıstığı sapları yeşil yem olarak doğrudan, kurutularak balyalanıp kışın hayvan yemi olarak da kullanılır. Meyve kabuklarının bir kısmı sunta yapımında kullanılsa da çoğunlukla yem sanayinde katkı maddesi olarak değerlendirilir.
Yer fıstığı toplam yağlı tohumlar üretiminden yüzde 5,9 pay almaktadır. Son on yılda yer fıstığı üretiminde önemli artışlar görülmüştür. 2015 yılında 148 bin ton olan üretim 2020 yılında yüzde 54 artarak 216 bin tona ulaşmıştır.
Ülkemizde 18 ilimizde yer fıstığı üretimi yapılmaktadır. Türkiye yer fıstığı üretiminin yüzde 77,3’ü Adana ve Osmaniye illerinde yapılmaktadır. Adana 113 bin 460 ton üretim ile ilk sırada yer alırken, Osmaniye’de 53 bin 554 ton üretim ile ikinci sıradadır. Bu illerimizi, Şırnak, Hatay, Antalya, Kahramanmaraş, Aydın, Gaziantep ve Mersin illeri takip etmektedir.”
 

“Yer fıstığı üretimi daha da yaygınlaştırılmalı”

“Ülkemizde çerezlik olarak tüketilen yer fıstığında ithalat son yıllarda artarak 2020 yılında 14 bin 538 tona ulaşmış ve 20 milyon dolar ödenmiştir. Yer fıstığı ihracatı ise oldukça azdır” bilgisini paylaşan TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yer fıstığı üretiminin daha da yaygınlaştırılması gerektiğinin altını çizdi. Bayraktar şöyle devam etti:

“Yer fıstığı üretimi Türkiye’de genel olarak Akdeniz ikliminin hâkim olduğu Akdeniz ve Ege bölgelerinin sulanabilen kıyı ovalarında yapılmaktadır. GAP Bölgesinde yapılan araştırma çalışmaları sonucunda bölgenin sulamaya açılmasıyla birlikte yer fıstığı yetiştiriciliği yönünden büyük bir potansiyel olacağı tespit edilmiştir. Bu bölgede önemli bir baklagil ve yağ bitkisi olan yer fıstığının da yerini alması beklenmektedir.
 Yer fıstığı hasat ve harmanında çok işçilik istemesi, iklim ve toprak yönünden seçici olmasından dolayı ekim alanı fazla değildir. Ülkemizde yer fıstığı fiyatlarının yüksek olması nedeniyle, bitkisel yağ sanayine girememekte ve tamamına yakını çerezlik olarak tüketilmektedir.
 Üretilen yerfıstıklarında hasat sonrasında aflatoksin oluşumu önemli bir sorun teşkil etmektedir. Zira aflatoksin insan sağlığı açısından zararlı olup ürünün ekonomik değerini 2-3 kat azaltmaktadır. Özellikle ikinci üründe aflatoksine karşı modern kurutma tesislerine ihtiyaç vardır.
Öte yandan Osmaniye ilinde yetişen yer fıstığının, coğrafi işaret uygulamasının altında yer alan ‘menşe işareti’ bünyesinde ‘Osmaniye Yer fıstığı’ adıyla ürün işaretlenmesi yapılmıştır. Bu sayede Osmaniye Yer fıstığı etiketi taşıyan ürünün sadece Osmaniye ili sınırları dâhilinde yetiştirilebileceği güvence altına alınmıştır. Bu durum, verimi, kalitesi ve lezzeti bakımından da aranan bir çeşit olan Osmaniye Yer fıstığı için önemli bir kazanımdır.”
 
-“Yer fıstığında müdahale alımları yapılmalı, bu ürün prim desteği kapsamına alınmalıdır”
 “Üreticilerden gelen önemli taleplerden biri, yer fıstığının da Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından müdahale alımı kapsamına alınmasıdır. Ülkemizin yağlı tohumlar ithalatı çok fazladır. Yağ açığının kapatılması için yağlık yer fıstığı üretimi de prim desteği kapsamına alınmalıdır. Bir diğer beklenti ise yeşil aksamının hayvan besleme açısından değerli olması nedeniyle hayvansal üretimde kullanıldığı için yer fıstığına da yem bitkisi desteği verilmesidir” diye konuştu.
          
“Fiyatlar maliyetteki artışı karşılamazsa üretici borçtan kurtulamaz”
 “Son bir yılda DAP gübre fiyatı yüzde 155, üre gübresi fiyatı yüzde 130, bazı zirai ilaçlar yüzde 60, elektrik fiyatları yüzde 56 artarak girdi fiyatları rekor kırdı.
  Odalarımızdan alınan bilgiler ışığında, 2021 yılı ürün maliyeti kilogramda 7 lira 60 kuruştur. Genel olarak üreticinin fiyat beklentisi ise 10-12 lira olmakla birlikte bazı üreticiler geçen yılki fiyat olan 15 lirayı dikkate alarak, beklentilerini 16-17 lira olarak belirtmiştir.
  Yer fıstığı hasadı eylül ayında başlayacaktır. Sürekli kredi kullanmaktan başka çaresi olmayan yer fıstığı üreticileri, üretim masrafı ve emeklerinin karşılığını doğru düzgün alabilmek için ürünlerini değeri fiyatından satmayı beklemektedir.”


Seçilmiş ürünlerde 26 Ağustos 2021 tarihli ortalama üretici, hal, pazar ve market fiyatları

ÜRÜNLER

Üretici

Hal

Pazar

Market

Hal/Üretici

Pazar/Üretici

Market/Üretici

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Marul (adet)

1,45

2,26

3,5

4,83

55,86

141,38

233,10

Sivri Biber

1,95

3,6

4,75

6,44

84,62

143,59

230,26

Maydanoz (adet)

0,69

0,85

1,83

2,16

23,19

165,22

213,04

Elma

2,2

4,52

4,83

6,65

105,45

119,55

202,27

Patlıcan

2

3,33

4,33

5,99

66,50

116,50

199,50

Kabak

2,2

3,12

4,44

6,11

41,82

101,82

177,73

Yeşil Fasulye

4,83

8,15

8,71

13,26

68,74

80,33

174,53

Salatalık

2,74

4,21

5,58

7,49

53,65

103,65

173,36

1 lt Süt

2,98

 

 

7,68

 

 

157,72

Havuç

1,9

2,78

3,69

4,88

46,32

94,21

156,84

Kuru Soğan

0,93

1,46

1,98

2,29

56,99

112,90

146,24

Domates

2,17

3,02

4,11

5,17

39,17

89,40

138,25

Antep Fıstığı

50

 

 

119,01

 

 

138,02

Kuru Üzüm

12

 

20,25

28,44

 

68,75

137,00

Kuru İncir

30

 

51,67

70,27

 

72,23

134,23

Ispanak

2,25

2,9

4,4

5,26

28,89

95,56

133,78

Yeşil Soğan (kg)

2,15

3,31

4,13

4,65

53,95

92,09

116,28

Limon

5,17

6,02

7,58

10,21

16,44

46,62

97,49

Kuru Fasulye

7,93

9,5

13

15,34

19,80

63,93

93,44

Yeşil Mercimek

7,86

10,5

9,25

14,16

33,59

17,68

80,15

Kuru Kayısı

28

 

35

49,42

 

25,00

76,50

Yumurta

0,62

 

1,03

1,07

 

66,13

72,58

Nohut

8,24

8,7

13,38

14,08

5,58

62,38

70,87

Patates

1,42

1,81

2,17

2,4

27,46

52,82

69,01

Kuzu Karkas

56,71

 

 

93,39

 

 

64,68

Şeftali

8

8,88

11,5

13,05

11,00

43,75

63,13

Dana Karkas

43,69

 

 

69,73

 

 

59,60

Fındık (iç)

52

 

67,5

82,77

 

29,81

59,17

Zeytinyağı

27,05

 

 

42,95

 

 

58,78

Kırmızı Mercimek

9,84

13,5

13,13

13,39

37,20

33,43

36,08

Pirinç

6,68

7,5

9,25

8,96

12,28

38,47

34,13

Beyaz peynir

 

 

 

42,53

 

 

 

Kaşar peyniri

 

 

 

56,47

 

 

 

Yoğurt

 

 

 

10,43

 

 

 

Tereyağ

 

 

 

68,03

 

 

 

Mısırözü yağı

 

 

 

22,28

 

 

 

Ayçiçek  yağı

 

 

 

20,99

 

 

 

Tavuk Eti

 

 

 

16,85

 

 

 

Toz şeker

 

 

 

6,23

 

 

 

Not: Hal, pazar ve market verileri Ankara, İzmir, İstanbul, Mersin, Antalya ve Bursa illerinden derlenen ortalama fiyatlardır. Üretici fiyatları ise ürünlere göre önemli üretim merkezlerinden derlenmektedir. Pirinç (Osmancık), kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek için belirtilen hal fiyatları toptan satış fiyatlarıdır.  Dana eti, kuzu eti, Antep fıstığı ve fındık fiyatı serbest piyasa fiyatıdır. İçme sütü fiyatı pastörize süt ve UHT kutu sütü ortalamasıdır.

Seçilmiş ürünlerde ay sonu market fiyatları ve değişim oranları:

MARKET

26.Tem.21

26.Ağu.21

26 Ağustos2021/

26 Temmuz 2021

ÜRÜNLER

Ay Sonu Market Fiyatı (TL/kg)

Ay Sonu Market Fiyatı (TL/kg)

Değişim (Yüzde)

Salatalık

4,43

7,49

69,07

Yeşil fasulye

8,55

13,26

55,09

Kabak

4,31

6,11

41,76

Limon

7,21

10,21

41,61

Patlıcan

4,38

5,99

36,76

Marul (adet)

3,74

4,83

29,14

Maydanoz (adet)

1,8

2,16

20,00

Antep Fıstığı

99,32

119,01

19,82

Yumurta

0,9

1,07

18,89

Kuru Kayısı

42,35

49,42

16,69

Sivri Biber

5,53

6,44

16,46

Çilek

12,3

14

13,82

Kuru İncir

62,48

70,27

12,47

Kuru Üzüm

25,53

28,44

11,40

Elma

6,08

6,65

9,38

Kırmızı Mercimek

13,07

14,08

7,73

Karpuz

2,36

2,52

6,78

Nohut

14,91

15,34

2,88

Fındık (İç)

80,87

82,77

2,35

Tereyağ

66,78

68,03

1,87

Kaşar peyniri

55,7

56,47

1,38

Dana Eti

69,23

69,73

0,72

Ispanak

5,23

5,26

0,57

Yeşil mercimek

13,34

13,39

0,37

1 Lt Süt

7,66

7,68

0,26

Beyaz peynir

42,45

42,53

0,19

Mısırözü yağı

22,3

22,28

0,09

Kuzu Eti

94,03

93,39

-0,68

Yoğurt

10,52

10,43

-0,86

Nohut

14,44

14,16

-1,94

Toz şeker

6,45

6,23

-3,41

Patates

2,5

2,4

-4,00

Yeşil soğan (kg)

4,87

4,65

-4,52

Kuru soğan

2,39

2,29

-4,18

Havuç

5,13

4,88

-4,87

Kuru Fasulye

14,08

13,05

-7,32

Ayçiçek yağı

23,09

20,99

-9,09

Pirinç

9,95

8,96

-9,95

Domates

6,03

5,17

-14,26

Zeytinyağı

51,7

42,95

-16,92

Tavuk Eti

21,9

16,85

-23,06

  

Seçilmiş ürünlerde ay sonu üretici fiyatları ve değişim oranları:

ÜRETİCİ

26.Tem.21

26.Ağu.21

26 Temmuz 2021/

26 Ağustos2021

ÜRÜNLER

Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/kg)

Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/kg)

Değişim (Yüzde)

Salatalık

1,4

2,74

95,71

Patlıcan

1,22

2

63,93

Kabak

1,41

2,2

56,03

Yeşil Fasulye

3,49

4,83

38,40

Patates

1,04

1,42

36,54

Nohut

6,12

8,24

34,64

Şeftali

6,5

8

23,08

Kuru İncir

24,5

30

22,45

Limon

4,25

5,17

21,65

Maydanoz (adet)

0,6

0,69

15,00

Yumurta

0,54

0,62

14,81

Kırmızı Mercimek

8,68

9,84

13,36

Yeşil Mercimek

7,23

7,86

8,71

Marul (adet)

1,36

1,45

6,62

Fındık (iç)

49

52

6,12

Antep Fıstığı

47,8

50

4,60

1 lt Süt

2,94

2,98

1,36

Zeytinyağı

26,91

27,05

0,52

Elma

2,2

2,2

0,00

Kuru Fasulye

7,93

7,93

0,00

Pirinç

6,68

6,68

0,00

Kuru Kayısı

28

28

0,00

Kuru Üzüm

12

12

0,00

Dana Karkas

43,72

43,69

-0,07

Kuzu Karkas

56,8

56,71

-0,16

Domates

2,35

2,17

-7,66

Yeşil Soğan (kg)

2,5

2,15

-14,00

Ispanak

2,7

2,25

-16,67

Sivri Biber

2,35

1,95

-17,02

Havuç

2,7

1,9

-29,63

Kuru Soğan

1,6

0,93

-41,88