Peynir sayısı 193’e ulaştı. İhracatından sadece 150 milyon dolar pay alıyoruz…

-Peynir sayısı 193’e ulaştı. İhracatından sadece 150 milyon dolar pay alıyoruz…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: -“Ülkemizde tespit edilen peynir sayısı 193. Bu kadar çeşit zenginliğimize rağmen, dünyada 25,6 milyar dolarlık peynir ihracatından sadece 150 milyon dolar pay alıyoruz”

-“Çok fazla peynir çeşidi olmayan Almanya 3,7 milyar dolarlık ihracatla birinci, iki-üç çeşit peyniri olan Hollanda 3,5 milyar dolarlık ihracatla ikinci iken Türkiye 22. sırada”

-“18 milyon tonun üzerinde süt üretiyoruz. Süt üretimi daha da artacak. Önümüzdeki yıllarda 25 milyon tona kadar çıkacak. Bu sütü peynir haline getirerek katma değerini artırmalı ve ihraç etmeliyiz”

-“Peynirimizin tanıtımını yapamıyoruz. Yurtdışındaki vatandaşlarımıza dahi peynirimizi yediremiyoruz”

-“3 milyondan fazla Türk’ün yaşadığı, Almanya’ya ihracatımız sadece 355 bin dolar. Yüzbinlerce Türk’ün yaşadığı, Fransa’ya, Belçika’ya, Hollanda’ya ihracatımız yok gibi”

-“Peynir ihracatı bir devlet politikası haline getirilmelidir. Türkiye gibi büyük potansiyeli olan bir ülkenin peynirde ihracatını milyar dolarlara çıkarması hiç de zor değildir”

 

Ankara – 20.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülkemizde tespit edilen peynir sayısının 193’e ulaştığını bildirerek, “bu kadar çeşit zenginliğimize rağmen, dünyada 25,6 milyar dolarlık peynir ihracatından sadece 150 milyon dolar pay alıyoruz. Çok fazla peynir çeşidi olmayan Almanya 3,7 milyar dolarlık ihracatla birinci, iki-üç çeşit peyniri olan Hollanda 3,5 milyar dolarlık ihracatla ikinci, Türkiye 22. sırada bulunuyor” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, dünyada, 2016 yılında, Türkiye’nin 661 bin tonluk peynir üretimiyle ABD, Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Polonya, Brezilya’nın ardından 8’nci sırayı aldığını belirtti. Türkiye’de sanayi dışı peynir üretiminin de çok yaygın olduğunu, verilerin bu üretimi içermediğini bildiren Bayraktar, bu üretim de dahil edildiğinde peynir üretiminin 1,3 milyon tona ulaştığı bilgisini verdi.

 

-Çeşit sayısı 200’e dayandı-

 Türkiye’de tüketimi en yaygın olan peynirlerin; beyaz peynir, tulum peyniri ve kaşar peyniri olmakla birlikte, yöresel peynirler yönünden de hayli çeşitlilik gösterdiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Yapılan çalışmalar, şu ana kadar 193 çeşit peynir üretildiğini tespit etmiştir. Bu rakamın bile üretilen peynirlerin tamamını kapsamadığı tahmin ediliyor. Edirne beyaz peyniri, Ezine peyniri, Antep peyniri, Urfa peyniri, Erzincan tulum (savak) peyniri, İzmir tulum peyniri, Konya Obruk tulumu, Çorum Kargı tulumu, Kars kaşarı, Kars gravyeri, Trakya kaşarı, çeçil peyniri, çökelek, Mihaliç peyniri, sepet peyniri, Konya yeşil peyniri, Ayvalık lor peyniri, lavaş peyniri, dil peyniri, Çerkez peyniri,  Abaza peyniri, civil (tel) peynir, çanak peyniri, külek peyniri, cara (testi) peyniri, örgü peyniri, golot peyniri, yörük peyniri, tuluk peyniri, göçmen peyniri, Van otlu peyniri gibi yüzlerce peynir türü olan ülkemizin yöresel zenginliklerinin dünya tüketicileriyle buluşturulması gerekiyor.”

 

-İhracatın ilk 4’ü: Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya-

 Çok fazla peynir çeşidi olmayan Almanya’nın, 2016 yılında, 3,7 milyar dolarla peynir ihracatında ilk sırayı aldığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Bu ülkeyi iki-üç peynir çeşidi olan buna rağmen 3,5 milyar doları aşkın peynir ihracatı yapan Hollanda izliyor. Peynir ülkesi olarak bilinen Fransa bile 3,3 milyar dolarlık ihracatıyla Almanya ve Hollanda’nın ardında kalıyor. Yine peynir çeşit sayısında Türkiye ile karşılaştırılması mümkün olmayan İtalya, 2,7 milyar dolarlık ihracatla dördüncü sırada yer alıyor. Danimarka 1,45 milyar dolarla beşinci, ABD ve Yeni Zelanda 1,2’şer milyar dolarlık ihracatlarıyla altıncı ve yedinci sıradalar. Ülkemizin ihracatta 150 milyon dolarda kalması ve dünyada 22’nci sırayı alması kabul edilebilir bir şey değildir.”

 

-3 milyondan fazla Türk’ün yaşadığı Almanya’ya ihracat 355 bin dolar-

 Türkiye’nin 2016 yılında, peynir ihracatının üçte birini Irak’a, dörtte birini Suudi Arabistan’a, yüzde 8’ini Kuveyt’e yaptığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Irak’a 50,1, Suudi Arabistan’a 37,4, Kuveyt’e 11,8, Birleşik Arap Emirlikleri’ne 10,2, Lübnan’a 5,2, Ürdün’e 5,1, Katar’a 3,5, ABD’ye 3,2 milyon dolarlık peynir ihracatı yaparak ihracatta iyi bir noktaya gelemeyiz.

Peynirimizin tanıtımını yapamıyoruz. Yurtdışındaki vatandaşlarımıza dahi peynirimizi yediremiyoruz. 3 milyondan fazla Türk’ün yaşadığı 3,7 milyar dolar peynir ithal eden Almanya’ya ihracatımız sadece 355 bin dolar. Yüzbinlerce Türk’ün yaşadığı Fransa’ya, Belçika’ya, Hollanda’ya ihracatımız yok gibi.”  

Hedef pazarlara girmek kadar mevcut pazarlardaki payın da artırılmasına yönelik çalışmaların yapılması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, bu konuda üretici, sanayici, ihracatçı, kamu, üniversiteler olmak üzere sektörün bütün taraflarının bir araya gelerek bir iş planı yapılması, mevcut pazarların yapısının ortaya konularak hedefler belirlenmesi, buna göre gerekli adımların atılması gerektiğini belirtti.

 

-“Süt üretimi daha da artacak, bu sütün değerlendirilmesi gerekiyor”-

 Türkiye’nin peynir ihracatını bir devlet politikası haline getirmesi gerektiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ülkemiz inek sütü üretiminde dünyada 10’ncu, koyun sütü üretiminde Çin’in ardından ikinci, keçi sütü üretiminde 8’nci, manda sütü üretiminde 9’ncu sırada. 18 milyon tonun üzerinde süt üretiyoruz. Süt üretimi daha da artacak. Önümüzdeki yıllarda 25 milyon tona kadar çıkacak. Bu sütün değerlendirilmesi gerekiyor. Bu sütü peynir haline getirerek katma değerini artırmalı ve ihraç etmeliyiz. Üretilen sütün büyük bölümünü peynir gibi katma değeri yüksek ürüne dönüştürüp ihraç edebilirsek, ülke ekonomisine çok daha büyük katkıda bulunuruz. Türkiye gibi büyük potansiyeli olan bir ülkenin peynirde ihracatını milyar dolarlara çıkarması hiç de zor değildir.”

16 Ekim Dünya Gıda Günü…

-16 Ekim Dünya Gıda Günü…

-Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba: “Daha fazla sağlıklı gıda üretirsek ve israfı önlersek, açlıktan ölüm oranlarını azaltacağımıza inanıyorum”

-“Özellikle küçük çiftçilerimizi destekleyen projelerimiz olacak”

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: -“Dünyada açlık ve yetersiz beslenmeden etkilenen insan sayısı Türkiye nüfusunun 10 katından fazla”

-“2014 yılından beri dünyadaki aç ve yetersiz beslenen insan sayısının 40 milyon arttığı gerçeğini görmezden gelemeyiz”

-“Gıdayı dengeli dağıtır, israfı da en aza indirirsek açlık kalmaz. Dünyamızda 815 milyon aç ve yetersiz beslenen insan var ama 682 milyon da obez insan olduğunu unutmayalım”

-“Dünyada her ülke kendi tarımını sürdürülebilir hale getirmeli, tarım ve ekonomilerini istikrarsız kılmaya yönelik dış etki, politika ve müdahalelere karşı kendi üreticilerini ve tarım sektörlerini korumalıdır”

-“Kırdan kente göçün önlenebilmesinde yapılması gereken, tarımda çalışanlar için yeterli gelir düzeyi sağlanması ve kırsal bölgelerde yaşayanlara uygun yaşam standardı temin edilmesidir”

-“Türk tarımının sadece ülkemiz için değil, bölgemiz ve dünyamız açısından da büyük önem taşıdığını görüyoruz”

-FAO Türkiye Temsilcisi ve Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü Shoji: -“Kırsal alanlardaki insanların yüzde 75’i yoksul ve gıda güvencesinden yoksun, tarım ve doğal kaynaklardan geçimini sağlıyor”


Ankara – 16.10.2017 – Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, israfın tüm dünya için önemli bir konu olduğunu belirterek, “Allah’ın izniyle daha fazla sağlıklı gıda üretirsek ve israfı önlersek, açlıktan ölüm oranlarını azaltacağımıza inanıyorum” dedi.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda, Tarım Bakanlığı, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) işbirliğinde  “Göç, gıda güvenliği ve kırsal kalkınma” teması altında 16 Ekim Dünya Gıda Günü toplantısı düzenlendi.

Fakıbaba, burada yaptığı konuşmada, bu sene Dünya Gıda Günü temasının “Göçün geleceğini değiştirin, gıda güvenliğine ve kırsal kalkınmaya yatırım yapın” olduğunu söyledi. 

Türkiye’nin yaklaşık 3,5 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığını anımsatan Fakıbaba, “Birleşmiş Milletler rakamlarına göre yaklaşık 66 milyon insan zorla yerinden edilmiştir. Bunların yüzde 26’sı ülkemizin bulunduğu coğrafyada misafir edilmektedir. Mültecilerin önemli bir bölümünü Suriye, Afganistan ve Güney Sudan olmak üzere üç ülkenin vatandaşları oluşturmaktadır. Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Suriye krizi mağdurları için ilk günden itibaren din, dil, ırk ayrımı yapmadan ‘açık kapı politikası’ uygulamıştır” diye konuştu.

 

-Genç çiftçiye destekler artıyor-

 

Fakıbaba, kırsal kalkınma destekleri kapsamında genç çiftçilere 30 bin liraya kadar hibe ödenmesi yaptıklarına işaret ederek, geçen sene yaklaşık 15 bin genç çiftçiye 450 milyon lira hibe verildiğini bildirdi.

Bu yıl da 16 bin genç çiftçiye 483 milyon lira hibe desteğinin sağlanacağını dile getiren Fakıbaba, şu ana kadar 330 milyon lira hibe ödemesi yapıldığını aktardı. 

Fakıbaba, Türkiye’nin gıda üretimini artırdığında dünyada çok önemli bir yerde olacağının altını çizerek, şöyle dedi: 

“Toprağımızı suyla ve çiftçimizi bilgiyle donatırsak Türkiye çok ciddi bir tahıl ambarı ve gıdanın merkezi haline gelecektir. Ayrıca gıdada israf tüm dünya için çok önemli bir konu. Allah’ın izniyle daha fazla sağlıklı gıda üretirsek ve israfı önlersek açlıktan ölüm oranlarını azaltacağımıza inanıyorum.” 

Fakıbaba, Bakanlığın özellikle küçük çiftçileri destekleyen projelerinin olacağını söyledi.

 

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar-

 

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, toplantının açış konuşmasında, dünyada açlık ve yetersiz beslenmeden etkilenen insan sayısı Türkiye nüfusunun 10 katından fazla olduğunu belirtti.

Bayraktar, şunları söyledi:

“Dünya nüfusunun yüzde 11’ine yakını açlıktan veya yetersiz beslenmeden kurtulmuş değil. Bunun yanı sıra yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklı milyonlarca insanın sağlığının da tehdit altında olduğunu unutmamak gerekir. Üstelik, açlığı küresel düzeyde azaltma konusunda iyiye gideceğimize kötüye doğru bir yol alıyoruz. Açlık çeken insan sayısı 2014’ten beri artıyor. 775 milyondan 815 milyona çıktı. Bu durumu tersine çevirmek, hepimizin boynunun borcudur.

2050 yılına kadar dünyada gıda üretiminin yüzde 60-70 oranında artırılması gerektiği, açlıkla mücadelede sorunun sadece gıda üretimiyle çözülemeyeceği, gıdaya erişimin en önemli nokta olduğu FAO tarafından dile getirilmektedir.

Veriler, halen 19 ülkenin gıda açısından müzmin kriz durumunda olduğunu ortaya koyuyor. Bu ülkeler, sıklıkla kuraklık ve sel gibi aşırı iklim olaylarına maruz kalıyor.

Son 15 yıla baktığımızda dünyamızda yaşanan açlık azaldı. Bunu önemli buluyoruz. Ancak 2014 yılından beri dünyadaki aç ve yetersiz beslenen insan sayısının 40 milyon arttığı gerçeğini de görmezden gelemeyiz.

Peki dünyamızda açlık yok edilemez mi? Tabii ki edilebilir. Gıdayı dengeli dağıtır, israfı da en aza indirirsek açlık kalmaz. Dünyamızda 815 milyon aç ve yetersiz beslenen insan var ama 682 milyon da obez insan olduğunu unutmayalım. Obezite gün geçtikçe artıyor. En tehlikeli olanı da çocuklardaki obezite. Yerkürede 41 milyon obez çocuk var. Açlık sorununun bir yana bir gerçek daha var ki bizi çok rahatsız ediyor. Dünyada üretilen gıdanın üçte birini israf ediyoruz. 1,3 milyar ton gıdayı çöpe atıyoruz. Dünyanın önemli tarım memleketlerinden biri olan ülkemizde 120 milyon tona yakın bitkisel üretim, 23-24 milyon ton hayvansal üretim olduğunu düşünürseniz, çöpe giden gıdanın büyüklüğünü daha iyi anlarız.”

 

-“8 bin yılda tükettiğimiz gıdayı önümüzdeki 40 yılda tüketeceğiz”-

 

Gıdaya erişimin zorlaştığı dünyada nüfusun artmaya devam ettiğini, dünya nüfusunun önümüzdeki 33 yılda 2 milyar daha artarak 2050 yılında 9,6 milyara çıkacağına dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:

“Uzmanlara göre son 8 bin yılda tükettiğimiz gıdayı önümüzdeki 40 yılda tüketeceğiz. Gıdaya olan bu talebi karşılamak zorundayız. Aksi takdirde çok daha büyük bir açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz. Açlığın bitirilmesi ve oluşan gıda talebinin karşılanabilmesi için tüm ülkelerin işbirliği içinde çalışmasının yanı sıra tarım sektörünün devamlılığı ve güçlenmesi de şarttır.

Dünyada her ülke kendi tarımını sürdürülebilir hale getirmeli, tarım ve ekonomilerini istikrarsız kılmaya yönelik dış etki, politika ve müdahalelere karşı kendi üreticilerini ve tarım sektörlerini korumalıdır.

 

-“Kırsalın korunması büyük önem taşıyor”-

 

İşte burada kırsalın korunması büyük önem taşıyor. Tarımsal üretimin devamlılığı için kırsal nüfusun yerinde kalması gerekiyor. Çünkü tarımın en önemli sorunlarından biri kırsaldaki nüfus kaybıdır.

Kırsal göçün nedenleri, tarımın genel dezavantajlı özelliğinden kaynaklanmakta ve diğer sektörlerle arasındaki fırsat eşitsizliğine dayanmaktadır. Özellikle yoksulluğun fazla, gelirin diğer sektörlere göre daha düşük olması ve sosyal güvenlik sorunu göçün nedenleri arasında yer almaktadır.

Kırdan kente göçün önlenebilmesinde yapılması gereken, tarımda çalışanlar için yeterli gelir düzeyi sağlanması ve kırsal bölgelerde yaşayanlara uygun yaşam standardı temin edilmesidir.

Yeterli gelir düzeyini oluşturmak, bu bölgelerde yaşayanlar için göçü önleyici bir etki oluşturacaktır.

Ancak sadece gelir artırıcı önlemler kırsal göçü önlemek için yeterli değildir.

Sosyal hizmetlerin bu bölgelere ulaştırılması ve bölgeler arası kalkınma düzeyinin dengelenmesi de gerekmektedir. Kırsal göç sorununun yarattığı tahribatları en aza indirmek açısından çiftçiyi tarımsal üretimde tutmak ve göçü önlemek için desteklerin artırılması ve etkinliğinin geliştirilmesi çok önemlidir.

Kırsal kalkınma, çiftçiyi, üretimi kurtaracak, ülkenin birçok sorununu halledecek, istikrar sağlayacak, en önemli faaliyet alanı olacaktır.

Kırsal kalkınma ülkemiz için de önemli bir olgudur. Kırsalda nüfus tutamıyoruz. Kırsal boşalıyor. Sadece tarımın geleceği açısından değil, ülke nüfus dengesi açısından da bu çözülmesi gereken bir sorundur.”

 

-“TZOB olarak kırsal kalkınmayı hep gündemde tuttuk”-

 

TZOB olarak kırsal kalkınmayı hep gündemde tuttuklarını ve bu yönde çalışmalar yaptıklarını belirten Bayraktar, “bugün burada Gaziantep Şahinbey Ziraat Odamızın ortak olduğu ‘Ekonomik Fırsatların Artırılması Yoluyla Türkiye’nin Güneyindeki Suriyeli Mülteciler ve Ev Sahibi Toplulukların Dayanıklılıklarının Desteklenmesi Projesi’ ödül alacak. Antalya Muratpaşa Ziraat Odamızın ortak olduğu ‘Kadın Çiftçileri Tarım İşletmeciliği Eğitimi ile Güçlendirme’ projesi panelde anlatılacak” dedi.

Bayraktar, yine Suriyeli mülteciler ve çiftçilere tarımsal yayım hizmetleri konusunda teknik kapasitelerini artırmak ve sosyal güvenlik kapsamında kayıt altına alabilmek için FAO ile birlikte bir proje başlatacaklarını bildirdi.

Yapılan çalışmaların sadece 2015 yılında, 65,3 milyon kişinin zorunlu olarak

çatışma ve zulüm nedeniyle yerlerinden ayrıldığını, 19 milyonu aşkın kişinin de doğal afetler nedeniyle ülke içinde yer değiştirdiğini gösterdiğini bildiren Bayraktar, şunları söyledi:

“BM rakamları, 2015 yılında yaklaşık 244 milyon uluslararası göçmen olduğunu ortaya koyuyor. Bu rakam Türkiye nüfusunun üç katından fazladır ve 2000 yılı rakamının yüzde 40 üzerindedir. 2013 yılında, Türkiye’nin 10 katına yakın, 763 milyon insan da kendi ülkeleri içinde göç etmiştir. Bugün 65 milyon zorunlu göçmen bulunuyor. Bu rakamın 21,3 milyonu mülteci; 40,8 milyonu ülkesinde yerinden edilmiş kişi ve 3,2 milyonu ise sığınmacıdır. Dünyadaki mültecilerin dörtte biri, Türkiye, Pakistan ve Lübnan’da yaşıyor.

Rakamlar, Türkiye’nin önemi de büyüklüğü de gösteriyor. Çünkü, ülkemiz tek başına 4,5 milyon kayıtlı mülteci, sığınmacı ve yabancıyı bu topraklarda barındırıyor. Kayıtlı olmayanları da dahil ettiğimizde bu sayının 5 milyonun üzerinde olduğunu tahmin ediyoruz. Ülkemizde sadece Suriyeli sığınmacı, mülteci sayısı 3,2 milyonun üzerine çıkmış durumda.

Şu anda ülke nüfusumuz 80 milyon geçti. Türkiye’ye, 40 milyona yakın turist geliyor. 2050’de ülke nüfusumuz 95 milyonu geçecek. Belki çok daha fazla sığınmacı ve yabancıyı beslemek zorunda kalacağız. Turist sayısı da artacak. Demek ki çok daha fazla gıdaya ihtiyacımız olacak. Daha fazla, et ve süt tüketeceğiz. Önümüzdeki yıllarda üretimimizi, bu gelişmeleri de dikkate alarak artırmazsak gıda açığı yaşarız.

Sadece kendimiz için değil, içinde bulunduğumuz ve esasen gıda açığı olan bölge ülkelerini doyurmak için de daha fazla üretmek zorundayız. Bütün bunları düşününce, Türk tarımının sadece ülkemiz için değil, bölgemiz ve dünyamız açısından da büyük önem taşıdığını görüyoruz.”

 

-“Aklımızı başımıza almazsak, açlık sorununu gelecekte de zor çözeriz”-

 

Dünyanın, 21. yüzyılı yaşadığımız şu yıllarda hala açlık ve yetersiz beslenme sorununu çözemediğini vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:

“Aklımızı başımıza almazsak, enerji ile birlikte en stratejik sektör olan tarımı en önemli gündem maddesi yapmazsak, bu açlık ve yetersiz beslenme sorununu gelecekte de zor çözeriz. Dünyada tarımsal üretim, açlığı bitirecek ve artan gıda talebini karşılayacak düzeyde artmamaktadır. Gıda açığını kapatma konusunda en önemli ülkelerden biri de Türkiye’dir. Ülkemiz olağanüstü büyük bir tarımsal potansiyele sahiptir. Buna karşın, tarımımızın parçalı arazi yapısı, sulama altyapısının tamamlanamaması, örgütlenmenin yetersizliği gibi yapısal sorunları da vardır. Yapısal sorunların getirdiği maliyetler de bulunmaktadır.

Çiftçimize destek isterken yapısal sorunların getirdiği maliyetleri de dikkate alarak talepte bulunuyoruz. Bunda da haklıyız. Çünkü, rakiplerimizle rekabet edebilmek için aynı maliyetlerle üretim yapabilmeliyiz. Dünyada gıdaya talebin arttığı bir konjonktürü yaşıyoruz. Bu konjonktürü ıskalamamalı, bundan en iyi şekilde yararlanmalıyız. Tarımımızın yapısal sorunları çözülür ve çiftçimizin önü açılırsa, sadece ülkemizi doyurmaya devam etmekle kalmayız, rahatlıkla içinde bulunduğumuz bölgenin gıda ambarı olur, gıda açığını da kapatırız.”

 

-“Gelişmiş ülkelerin mukayeseli ve mutlak üstünlüğü var”-

 

Dünyada gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerle tarımda mücadele edemediklerini bunun önemli bir sorun olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle konuştu:

“Gelişmiş ülkeler iki tane üstünlüğünü kullanıyorlar. Bir tanesi mukayeseli üstünlüktür. Gelişmekte olan ülkelerin verimlilik rakamları gelişmiş ülkelerle fevkalade altında. Kalite ve standart konusunda az gelişmiş ülkelerin alması gereken mesafe var. Gelişmiş ülkeler burada bir üstünlük sağlıyorlar. Bu yetmiyor bir de gelişmiş olan ülkelerin sağladığı bir mutlak üstünlük var. Mukayeseli üstünlüğün avantajlarından yararlanırken kendi çiftçilerini alanda tutmak dünyada da rekabetlerini kaybetmemek üzere desteklerle mutlak üstünlük sağlıyorlar. Ciddi destekler veriyorlar. İşte az gelişmiş ülkelerin bu manada hem kendi ülkelerinin gıda güvencesini sağlamak hem de dünya ticaretinde yer alma konusunda da zorlanıyorlar. Biz de Türkiye’de bu mukayeseli üstünlükte yerimizi alabilme adına özellikle yapısal sorunlarımızı ciddi manada çözmeye çalışıyoruz.”

Dünya Ticaret Örgütü’nün kararlarının ülkeleri bağladığını belirten Bayraktar, “korumaları kaldırıyor. İç destekleri azaltın diyor. İhracat desteklerini kaldırmaya başladı. Ne yapacaksınız? Eğer siz verimliliği yakalayamayacaksanız, destek de veremezseniz nasıl yapacaksınız? Dünyada gelişmiş olan ülkeler size mal satmaya devam eder. Bir şey ürettirmezler. Zaman zaman üreticimize destek verilsin dediğimiz zaman bize eleştiriyorlar. Bizi eleştirmeyin. Bu çiftçi bu ülkenin gıda güvencesini sağlıyor. 40 milyon turisti besliyor. 16 milyar dolar civarında ihracatın gerçekleşmesini sağlıyor. Biz bunlara destek istiyoruz.

Bir gün dediler ki ‘bu çiftçiye neden bu kadar destek istiyorsunuz? Avustralya‘ya gitsenize, çiftçiye 1 lira destek yok’ dediler. Avustralya’ya gittim. İşletmeleri gezdim. 100 bin dekar arazisi olan var. Suyla da buluşturmuş. Benim çiftçilerime de verin bu kadar araziyi destek vermeyin” dedi.

Bayraktar, konuşmasının sonunda 16 Ekim Dünya Gıda Gününü kutladı, açlığın olmadığı, her insanın yeterli gıdaya ulaşabildiği bir dünya diledi.

 

-FAO Türkiye Temsilcisi Shoji-

 

FAO Türkiye Temsilcisi ve Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü Yuriko Shoji de FAO’nun raporuna göre, 2015’te aç insan sayısının 38 milyon arttığını belirterek, bunun en büyük nedeninin tüm dünyada yaşanan çatışmalar, kuraklık ve seller olduğunu bildirdi.

Uluslararası göçmen sayısının 2015’te 2000’li yıllara göre yüzde 40 arttığına dikkati çeken Shoji, “Biliyoruz ki, uluslararası göçmenlerin çoğu kırsal alandan geliyor. Kırsal alanlardaki insanların yüzde 75’i yoksul ve gıda güvencesinden yoksun, tarım ve doğal kaynaklardan geçimini sağlıyor” dedi.

Shoji, mültecilere ev sahipliği yapan toplulukların önemli gelir kaynaklarının gıda ve tarım sektörü olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu: 

“Tarım, iş gücüne çok fazla ihtiyaç duyulan ve beceri eksikliği olan bir alan. Tarımı desteklemek, hem Suriyelilerin hem de ev sahibi toplulukların geçim kaynaklarını iyileştirmek için seçenek sunuyor, istihdam olanakları yaratıyor, gıda güvenliği ve dayanıklılığını artırıyor. FAO, Türkiye hükümetiyle mültecilerin ve ev sahibi toplulukların sürdürülebilir geçim kaynaklarına kavuşmaları, güvenli ve insana yakışır iş olanakları sağlayarak sosyoekonomik entegrasyonu teşvik eden etkinlikler yürütmek için çalışıyor.”

 

-Ödül töreni-

 

Toplantıda, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD), Gaziantep Şahinbey Ziraat Odası Başkanı Ali Çolak’ın paydaş kurum ve kuruluşlarla yürüttüğü projeye, bölgesinde alternatif ürün olarak safran yetiştiren Osmaniyeli kadın çiftçi Meryem Pınar’a, Tarım Bakanı Fakıbaba, TZOB Genel Başkanı Bayraktar ve FAO Türkiye Temsilcisi Shoji tarafından FAO madalyası verildi.

Ödül töreninin ardından Bakan Fakıbaba, Genel Başkanı Bayraktar ve FAO Temsilcisi Shoji, Ziraat Odaları’nın ve Tarım Bakanlığı kuruluşlarının ürün standlarını gezdiler.

Toplantıya, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Vekili Mehmet Hadi Tunç, bakanlık bürokratları, yabancı misyon temsilcileri, TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nejat Gamzeli, Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur, Yönetim Kurulu üyeleri Mehmet Latif Maskan, Ahmet Bahadır Sezgin, Hasan Kozoğlu, Hüseyin Darcan, Arslan Soydan, Ziraat Odası Başkanları ve çiftçiler katıldı.

15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü…


-15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü… 

TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarımın yükü kadınların sırtında. 2,7 milyon kadın çiftçimiz, günde 16-17 saat çalışıyor, üretime omuz veriyor, ülkenin gıda güvencesini sağlıyor”

-“Kadınların tarımdaki ağırlığı gitgide artacak. Türkiye, tarımda verimliliği yakalamak istiyorsa, işe kadın çiftçilere eğitim vermekle başlamalıdır”

-“TZOB olarak, bu gerçekten hareket ederek, sosyal güvenlik, kooperatifçilik, girişimcilik ve liderlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları, iklim değişikliği ana eğitim konuları başta olmak üzere birçok alanda eğitim verdik”

-“Tarımdaki kadınların yüzde 80,7’si ücretsiz aile işçisi konumunda. Kadınların ezici bir çoğunluğu olan yüzde 94,3’ü ise primlerin yüksekliğinden dolayı kayıtdışı kalarak sosyal güvenlik kapsamına girmekten kaçınıyor”

-“Bir evde hem erkek hem de kadın Tarım Bağkur’lu olsa, indirime rağmen her ay 839 lira prim ödeyecek. Kıt kanaat geçinen bir çiftçi ailesi bu kadar primi nasıl öder?”

-“Kadın çiftçilerimiz için başta 120 gün yıpranma payı, primlerin yüzde 50’sini devletin ödemesi olmak üzere birçok alanda pozitif ayrımcılık talep ediyoruz”

 

Ankara – 14.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda çalışanların yarıya yakınını kadınların oluşturduğunu belirterek, “kırsalda çocukların bakımı ve ev işlerinin yanı sıra tarımın yükü de kadınların sırtında. 2,7 milyon kadın çiftçimiz, günde 16-17 saat çalışıyor, üretime omuz veriyor, ülkenin gıda güvencesini sağlıyor” dedi.

Bayraktar, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, tarımın, enerji ile birlikte en önemli iki stratejik sektörden biri olduğunu, öneminin de her geçen gün daha da arttığını vurguladı.

Şemsi Bayraktar, kış aylarında 5 milyon, yaz aylarında 6 milyona yakın istihdam sağlayan, üretici fiyatlarıyla 88 milyar dolarlık mal üreten, milli gelire 52,3 milyar dolarlık katkı yapan, 16-17 milyar dolarlık gıda ve tarım ihracatına imkan tanıyan, diğer sektörlere sermaye aktaran ve hammadde temin eden, 80 milyon ülke nüfusunu, 5 milyonu aşkın sığınmacı, mülteci ve yabancıyı, 40 milyon turisti besleyen tarımın Türk ekonomisinin temeli olduğuna dikkati çekti.

 

-Tarımda çalışanların yüzde 46,5’i kadın-

 

Erkeklerin ağırlıklı olarak tarım dışında çalışmasıyla, kadınların tarımın en önemli istihdam unsuru haline geldiğini bildiren Bayraktar, “Haziran ayı rakamlarına göre, tarımda çalışan 5 milyon 757 bin kişinin yüzde 46,5’i olan 2 milyon 678 binini kadınlar oluşturuyor. Çalışan kadınların yüzde 30’u tarımda yer alıyor” dedi.

 

-“Kadın çiftçilerin eğitimi, tarımda verimliliği ve kaliteli üretimi artıracak”-

 

Kadınların tarımdaki ağırlığının gitgide artacağını, Türkiye’nin, tarımda verimliliği yakalamak istiyorsa, işe kadın çiftçilere eğitim vermekle başlaması gerektiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Kırsalda çalışma hayatında kadının yeri çok önemli. Tarımda kültürel işlemlerin iyi bir şekilde yapılması, hem bitkisel hem de hayvansal üretimde verimliliğin yakalanmasında en önemli unsurların başında kadınlar geliyor. Bundan dolayı, kadın çiftçilerin, geçmişten öğrendikleri geleneksel yöntemleri bırakmaları tarımsal üretime büyük katkı sağlayacaktır. Bunun en kestirme yolu kadın çiftçilerin eğitiminden geçer. Kadın çiftçilerin eğitimi, tarımda modern tekniklerin uygulanmasını kolaylaştıracak. Verimliliği ve kaliteli üretimi artıracak. Ülke tarım ve ekonomisine en büyük katkıyı yapacaktır.

 

-“Eğitim verilen çiftçi sayısı 63 bini aştı”-

 

Bu gerçekten hareket ederek, TZOB olarak, 2012 yılında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık ve Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarıyla imzaladığı ortak protokol çerçevesinde, kadın çiftçilerin eğitimine başladık. Sosyal güvenlik, kooperatifçilik, girişimcilik ve liderlik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları, iklim değişikliği ana eğitim konuları başta olmak üzere birçok alanda eğitim verdik.

Kadın Çiftçi, Genç Çiftçi, Sürü Yönetimi Elemanı Benim, SGK Bilgilendirme, Güvenli Traktör Kullanımı, Tarım Danışmanları, Zirai Mücadele İlaçlarının Güvenli ve Sürdürülebilir Kullanımı, Ceviz Budama, Ziraat Odaları Otomasyon Sistemi, Mevzuat, Sulama, Tarım Sigortaları eğitimi verdiğimiz çiftçi sayısı 63 bini aştı. Çok daha fazla çiftçiye ulaşmak için bu eğitimlerimizi sürdüreceğiz.”

 

-Tarımdaki 2,2 milyon kadın ücretsiz aile işçisi-

 

Tarımdaki istihdamın en önemli sorununun kayıtdışılık olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Tarımda çalışan 5 milyon 757 bin kişinin yüzde 49,1’i olan 2 milyon 825 bini ücretsiz aile işçisi konumunda. Bu rakamın yüzde 76,5’i olan 2 milyon 161 bini kadınlardan oluşuyor. Tarımdaki kadınların yüzde 80,7’si ücretsiz aile işçisi konumunda. Tarımda, kadın işveren sayısı 2 binde, ücretli veya yevmiyeli kadın sayısı 248 binde, kendi hesabına çalışan kadın sayısı 268 binde kalıyor. Tarımda çalışan kadınların ezici bir çoğunluğu olan yüzde 94,3’ü primlerin yüksekliğinden dolayı kayıtdışı kalarak sosyal güvenlik kapsamına girmekten kaçınıyor. Kayıtdışılık oranı, tarımda, işveren kadınlarda yüzde 50 iken, ücretli veya yevmiyeli çalışan kadınlarda yüzde 86,3’ü, kendi hesabına çalışan kadınlarda yüzde 94’ü, ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınlarda yüzde 95,3’ü buluyor.”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin de yönetiminde yer aldığı Sosyal Güvenlik Kurumu’nda genelde çiftçilerin, özelde kadın çiftçilerin mağduriyetleri ve hak kayıplarının giderilmesi için büyük gayret gösterdiklerini anlatan Bayraktar, kadın çiftçiler için başta 120 gün yıpranma payı, primlerin yüzde 50’sini devletin ödemesi olmak üzere birçok alanda pozitif ayrımcılık talep ettiklerini bildirdi.

 

-Talepler-

 

Tarımda, bu primlerle kayıtdışılığın önlenemeyeceğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“2016’da asgari ücret artışı ve prim gün sayısının 22’den 23’e çıkması, çiftçimizin SGK primini yüzde 35,2 yükseltmişti. Talebimiz üzerine 2017 yılında borcu olmayan çiftçilerimiz, 5 puanlık Hazine teşviği aldılar. 2017’de prim gün sayısı 24’e çıktı. Aylık prim miktarı 490 lira 59 kuruştan 419 lira 49 kuruşa indi. İndirimine rağmen, bu primlerle tarımda kayıt dışılık azalmaz. Bir evde hem erkek hem de kadın Tarım Bağkur’lu olsa, indirime rağmen her ay 838 lira 98 kuruş prim ödeyecek. Kıt kanaat geçinen bir çiftçi ailesi bu kadar primi nasıl öder? Üstelik bu indirimden sadece borcu olmayan çiftçilerin yararlandığı da unutulmamalıdır. Bu indirimden, borçlanma ve ihya kapsamındaki çiftçilerimiz de yararlanamalıdır.

Tarım Bağkur prim ödeme gün sayısı, 2008 yılında her ay için 15 gün olarak uygulanıyordu. Bu tarihten sonra her yıl bu süre 1 gün artırıldı. 2017 yılında gün sayısı 24’e çıktı. Gün sayısı, 2023 yılında diğer sigortalılarda olduğu gibi 30 güne yükselecek. Kırsalda gelir seviyesi ülke gelir ortalamasının yüzde 35’inde kalmaktadır. Ülkemizin en yoksul kesimi kırsalda yaşamaktadır. Bu şartlarda, çiftçimizin çok büyük çoğunluğunun, 30 gün üzerinde prim ödemesi imkansızdır.  Prim ödeme gün sayısı yeniden 2008’deki rakama, 15 güne indirilmelidir.

Tarım sektöründe çalışan kadınların sosyal güvenlik primlerinin yüzde 50’si, erkeklerin ise yüzde 25’i devlet tarafından karşılanmalıdır. Böyle bir uygulama, tarımda istihdam edilen kadınlarımızın sosyal güvenlik kapsamına girmesini kolaylaştıracaktır. Bu desteğin verilmesi durumunda, kadın çiftçilerimizin sağlık harcamaları eşleri yerine, kendi sigortalarınca karşılanacağından, desteğin büyük kısmı devlete geri dönecek, kayıt dışılık da önlenecektir.

Zor şartlarda çalışanlara kamuoyunda yıpranma payı olarak bilinen fiili hizmet tazminatı verilmektedir. Çalışma şartlarının zorluğu dikkate alınarak, çiftçilerimize çalıştıkları her yıl için 120 gün (3 yıla 1 yıl hesabıyla) yıpranma payı  ilave edilmelidir.

Sigortalı kadınlara 3 çocuğa kadar, her çocuk için 2 yıl borçlanma imkanı bulunmaktadır. Kadınlarda sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğumla ilgili de hizmet borçlanması yapabilmesi mümkün kılınmalı, borçlanmadaki üç doğum sınırlaması kaldırılmalıdır.

Yapılan desteklemelerde, projelerde ve kredilerde kadın çiftçilerimize pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.”

Bütün kadın çiftçilerin 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Gününü kutlayan Bayraktar, kadın çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de azami gayreti göstereceklerini belirtti.

Bayraktar “Malatya Günleri”nde

Bayraktar “Malatya Günleri”nde…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Malatya Tanıtım Günleri’ni ziyaret etti

 

Ankara – 13.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ankara’da “Malatya Tanıtım Günleri” kapsamında açılan standları ziyaret etti.

Yazıhan Ziraat Odası Başkanı Yunus Kılınç, Yeşilyurt Ziraat Odası Başkanı Doğan Solmaz, Hekimhan Ziraat Odası Başkanı Hacı Parmaksız, Darende Ziraat Odası Başkanı Vedat Ali Kaya, Doğanşehir Ziraat Odası Başkan Vekili Burhan Tanışık, Arapkir Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Şafak, Arguvan Ziraat Odası Başkanı Turan Aslantürk, Akçadağ Ziraat Odası Başkanı Süleyman Boyraz, Pütürge Ziraat Odası Başkanı Kürşat Ayaydın ile Pütürge Ziraat Odası Meclis Başkanı İbrahim Ayaydın, Genel Başkan Bayraktar’a sergilenen ürünler, el işlemeleri ve yöresel lezzetler hakkında bilgi sundu.

Bayraktar, Türk Halk Müziği sanatçısı Mehmet Seske ile de bir süre sohbet etti.

İlk olarak Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı standı ziyaret eden Bayraktar, Malatya İl Koordinasyon Kurulu standında Oda Başkanları ile bir süre görüştükten sonra, açılan standları ziyaret etti hatıra fotoğrafları çektirdi.

Şemsi Bayraktar’a TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Şinasi Özdemir de eşlik etti.

Kanatlının kaybedeni üretici


Kanatlının kaybedeni üretici…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Aralık ayından bu yana süren ihracat artışı üretimi olumlu yönde etkilese de kar marjı üreticiyi kurtarmıyor”

-“Ağustos ayında tavuk eti üretimi yüzde 9,9, yumurta üretimi yüzde 3,3 arttı”

-“Kanatlı eti ve ürünleri ihracatında Ağustos ayında yüzde 37,1, yumurta ve ürünleri ihracatında yüzde 22,7 artış görüldü”

-“Ocak-Ağustos döneminde, tavuk eti ve ürünleri ihracatında yüzde 45,4, yumurta ve ürünleri ihracatında yüzde 49,2 artış oldu”

-“Üreticimiz elde ettiği karla amortisman giderlerini bile karşılayamıyor”

-“Sektöre arazi ve enerji yatırımı hariç 3 milyon liralık yatırım yapıp da yıllık 100 bin liralık gelir elde edilirse kim bu sektörde kalır?”

-“Firmalar geleceği görmeli, bu kar marjları ile kimse bu sektörde üretici olmaz”

 

Ankara – 13.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kanatlı sektörünün kaybedeninin üretici olduğunu bildirerek, “Aralık ayından bu yana süren ihracat artışı üretimi olumlu yönde etkilese de kar marjı üreticiyi kurtarmıyor” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada,  2017 yılının Ağustos ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre, yumurta üretiminin 1 milyar 561 milyon adetten 1 milyar 613 milyon adede, tavuk eti üretiminin ise 175 bin 651 tondan 193 bin 123 tona yükseldiğini belirtti. 

Şemsi Bayraktar, Ocak-Ağustos döneminde, geçen aynı dönemine göre, kanatlı eti üretiminin yüzde 10,9 artışla 1 milyon 291 bin tondan 1 milyon 431 bin tona, yumurta üretimin yüzde 7,6 artışla 11 milyar 702 milyon adetten 12 milyar 586 bin adede yükseldiğini bildirdi.

 

-İhracat üretimi tetikliyor-

İhracat artışının üretimi tetiklediğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ağustos ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre, yumurta ve ürünleri ihracatı yüzde 22,7 artışla 26,7 milyon dolardan 32,8 milyon dolara, kanatlı eti ve ürünleri ihracatı yüzde 37,1 artışla 36,6 milyon dolardan 50,1 milyon dolara yükseldi. Ocak-Ağustos döneminde ise kanatlı eti ve ürünleri ihracatında yüzde 45,4, yumurta ve ürünleri ihracatında yüzde 49,2 artış oldu. Yumurta ve ürünleri ihracatı, 2017 yılının Ocak-Ağustos döneminde 160,5 milyon dolardan 239,3 milyon dolara, kanatlı eti ve ürünleri ihracatı 225,2 milyon dolardan 327,5 milyon dolara yükseldi. İhracat artsa da rakamlar ülke potansiyelini yansıtmıyor. Türkiye, kanatlıda çok daha fazla ihracat yapabilecek bir ülke. Büyük pazarların hemen yanı başında bulunuyor. Ortadoğu pazarına etkin olarak girebilse, ihracatta milyar dolarları konuşuruz. Tabii ihracat artışının kalıcı olarak devam edebilmesi için sürdürülebilir bir üretim artışı ile desteklenmesi gerekir. Kanatlı eti ve ürünleri ihracatı, 2014 yılında 651 milyon dolara, yumurta ve yumurta ürünleri ihracatı 401,9 milyon dolara kadar çıkmıştı. Başta Irak olmak üzere yakın pazarlardaki sıkıntılar, Ortadoğu ülkelerinde yaşanan ekonomik sorunlar, Suriye ve Irak’ın neden olduğu ulaşımda yaşanan aksamalar ihracatı olumsuz etkilemiş, 2015 yılında, kanatlı eti ve ürünleri ihracatı 436,8 milyon dolara, 2016 yılında ise 361,6 milyon dolara, yumurta ve yumurta ürünleri ihracatı 2015 yılında 273,5 milyon dolara inmiş. 2016’da 289,6 milyon dolara yükselse de 2014 yılı ihracat rakamları yakalanamamıştı.”

 

-Üreticinin kar marjı dipte-

Üretim ve ihracat artarken, üreticinin yeterli gelir elde edemediğini vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Teknolojide en üst seviyeye ulaşan kanatlı sektöründe, yapılan yatırımın karşılığı alınamıyor. Üreticimiz elde ettiği karla amortisman giderlerini bile karşılayamıyor. Sektöre arazi ve enerji yatırımı hariç 3 milyon liralık yatırım yapıp da yıllık 100 bin liralık gelir elde edilirse kim bu sektörde kalır? Normalde bir yatırımın kendini 8-10 yılda amorti etmesi gerekir. Oysa kanatlıda şu an yapılan yatırım 30 yılda kendini zor kurtarıyor. Firmalar geleceği görmeli, bu kar marjları ile kimse bu sektörde üretici olmaz.”

Sütte üretici fiyatı, üretimi desteklemiyor…


-Sütte üretici fiyatı, üretimi desteklemiyor…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Üreticinin eline geçen süt fiyatı, üretim artışı ve sürdürülebilir

üretimi desteklemiyor. Süt fiyatları üreticiyi kurtaracak seviyelere çekilmeli”

-“Süt üretimi ve fiyatları acil çözülmesi gereken bir sorun haline geldi”

-“Bu sorun çözülmezse, yeterli süt bulamadığını gerekçe gösterecek sanayici çok uzak olmayan bir gelecekte süt tozu ithalatını dillendirmeye başlayacaktır”

-“Kesinlikle süt tozu ithalatına izin verilmemelidir”

-“Sanayiye aktarılan inek sütü miktarı, Ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,2 düşerek 755 bin tona geriledi”

-“Ocak-Ağustos döneminde sanayiye aktarılan sütte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,1 azalma meydana geldi”

-“Süt ve süt ürünleri ihracatı Ağustos ayında yüzde 8,9 artarak 33 milyon dolardan 35,9 milyon dolara yükseldi”

 -“Ocak-Ağustos döneminde süt ve süt ürünleri ihracatı yüzde 4,9 artarak 221,9 milyon dolardan 232,8 milyon dolara çıktı”

-“2014 Temmuz-2017 Eylül döneminde üreticinin eline geçen çiğ süt fiyatı, yüzde 0,9 azalırken, market fiyatları kaşar peynirinde yüzde 10,5, yoğurtta yüzde 15,4, beyaz peynirde yüzde 20,7, içme sütünde yüzde 23,3, tulum peynirinde yüzde 34,2, tereyağda yüzde 49,2 oranında artış oldu. Süt yemi fiyatı ise yüzde 16,8 arttı”

 

Ankara – 12.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, üreticinin eline geçen süt fiyatının, üretim artışı ve sürdürülebilir üretimi desteklemediğini, süt fiyatlarının üreticiyi kurtaracak seviyelere çekilmesi gerektiğini bildirerek, “sanayiye aktarılan inek sütü miktarı, Ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,2 düşerek 756 bin tondan 755 bin tona geriledi” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, Ocak-Ağustos döneminde sanayiye aktarılan sütte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,1 azalma meydana geldiğini ve 6 milyon 320 bin tondan 6 milyon 63 bin tona gerilediğini belirtti. Sanayiye aktarılan inek sütü miktarında, üst üste 8 ay boyunca azalmanın son yıllarda çok görülmediğini, böyle bir durumun hem hiç yaşanmadığını vurgulayan Bayraktar, 8 aylık dönemde sanayiye 257 bin 300 ton daha az süt verildiğini bildirdi.

Süt üretimi ve fiyatlarının acil çözülmesi gereken bir sorun haline geldiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Bu sorun çözülmesi gereken bir sorun. Bu sorun çözülmezse, yeterli süt bulamadığını gerekçe gösterecek sanayici çok uzak olmayan bir gelecekte süt tozu ithalatını dillendirmeye başlayacaktır. Avrupa Birliği ülkelerinde süt tozu stokları hızla artıyor. Son 20-30 yılın en yüksek stok seviyelerine çıkmış durumda. AB ülkeleri süt tozu stoklarını ihracatla eritmeye çalışacaktır. Bu üreticimiz için bir risktir. Süt tozu ithalatı hayvancılığımıza büyük darbe vurur. Kesinlikle süt tozu ithalatına izin verilmemelidir.”

İhracatta artışın sürdüğünü bildiren Bayraktar, “süt ve süt ürünleri ihracatı Ağustos ayında yüzde 8,9 artarak 33 milyon dolardan 35,9 milyon dolara yükseldi. Ocak-Ağustos döneminde süt ve süt ürünleri ihracatı yüzde 4,9 artarak 221,9 milyon dolardan 232,8 milyon dolara çıktı” dedi.

 

-Market fiyatları ve yem maliyetleri artarken üretici süt fiyatları

yerinde sayıyor-

 

Çiğ sütten üreticinin eline 2014 Temmuz ayında 1 lira 15 kuruş geçerken, fiyatın Eylül 2017’de yüzde 0,9 azalmayla 1 lira 14 kuruşa indiğini belirten Bayraktar “buna karşılık marketlerde tüketicinin ödediği ürün fiyatları ortalama olarak kaşar peynirinde yüzde 10,5, yoğurtta yüzde 15,4, beyaz peynirde yüzde 20,7, içme sütünde yüzde 23,3, tulum peynirinde yüzde 34,2, tereyağda yüzde 49,2 oranında artış oldu. Süt yemi fiyatı ise yüzde 16,8 arttı. Bunu hiçbir haklı gerekçeyle açıklamak mümkün değildir” dedi.

Bayraktar, yem fiyatının ortalama 1 lira 8 kuruş olduğu göz önünde bulundurulduğunda 1/1,5 parite hesabıyla üreticinin eline geçmesi gereken çiğ süt fiyatının 1 lira 62 kuruş, son 3 yıllık enflasyon hesabıyla 1 lira 56 kuruş olması gerektiğine dikkati çekti.

Üreticinin bu şartlarda üretimde kalmasının mümkün olmadığını belirten Bayraktar, sorunun çözümü için derhal çiğ süt fiyatlarının tekrar gözden geçirilmesi ve bu çerçevede makul düzeylere çıkarılması zorunluluğu bulunduğunu bildirdi.

Traktör sayısında Manisa liderliğini korudu

-Traktör sayısında Manisa liderliğini korudu…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Manisa, 85 bin 698 traktör sayısı,193 adet aylık, 2 bin 993 adet yıllık artışla ilk sırada yer aldı”

-“Ağustos ayında, traktör sayısında Manisa’yı, 85 bin 473 traktörle Konya, 62 bin 931 ile İzmir, 62 bin 297 ile Bursa, 61 bin 770 ile Balıkesir, 53 bin 541 ile Ankara, 51 bin 125 ile Adana, 50 bin 275 ile Samsun izledi”

-“Aylık traktör sayısı artışında Manisa 193 adetle birinci, Ankara 179 adetle ikinci, İzmir 168 adetle üçüncü, yıllık artışta Manisa 2 bin 993 adetle birinci, Konya 2 bin 951 adetle ikinci, Bursa 2 bin 431 adetle üçüncü oldu”

-“Ağustos ayında Hakkari’de traktör sayısı 1 adet düşerek 1011 adede indi”

-“Sıralamada Ağustos ayında Adıyaman, Kocaeli’yi geride bırakarak iller arasında 45’inci oldu”

 Ankara – 11.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Manisa’nın traktör sayısında, aylık ve yıllık artışta ilk sırada bulunduğunu bildirerek, “Manisa, 85 bin 698 traktör sayısı,193 adet aylık, 2 bin 993 adet yıllık artışla ilk sırada yer aldı” dedi.

Bayraktar, Ağustos ayında Manisa 85 bin 698 adet traktörle birinciliğini korurken, bu ili, 85 bin 473 traktörle Konya’nın, 62 bin 931 ile İzmir’in, 62 bin 297 ile Bursa’nın, 61 bin 770 ile Balıkesir’in, 53 bin 541 ile Ankara’nın, 51 bin 125 ile Adana’nın, 50 bin 275 ile Samsun’un izlediği bilgisini verdi.

Şemsi Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, Ağustos 2017 itibarıyla Denizli’de 49 bin 298, Antalya’da 46 bin 268, Aydın’da 44 bin 953, Afyonkarahisar’da 41 bin 481, Tokat’ta 40 bin 658, Çorum’da 39 bin 247, Sakarya’da 37 bin 925, Şanlıurfa’da 36 bin 642, Mersin’de 33 bin 772, Kütahya’da 33 bin 20, Çanakkale’de 32 bin 812, Gaziantep’te 32 bin 778, Yozgat’ta 32 bin 197, Sivas’ta 31 bin 459, Edirne’de 31 bin 289, Muğla’da 31 bin 165, Tekirdağ’da 29 bin 852, Kastamonu’da 29 bin 81, Kayseri’de 28 bin 587, Diyarbakır’da 23 bin 649, Malatya’da 23 bin 299, İstanbul’da 23 bin 53, Eskişehir’de 22 bin 593, Hatay’da 22 bin 11, Isparta’da 21 bin 697, Burdur’da 21 bin 491, Nevşehir’de 20 bin 969, Bolu’da 20 bin 895, Kahramanmaraş’ta 20 bin 544, Kırklareli’nde 20 bin 282, Amasya’da 20 bin 247 traktör bulunduğunu bildirdi.

 

-Traktör sayısı Rize’de 76 adede kadar düşüyor-

 Traktör sayısının Kars’ta 19 bin 427, Erzurum’da 19 bin 145, Aksaray’da 18 bin 735, Uşak’ta 18 bin 502, Niğde’de 16 bin 887, Adıyaman’da 16 bin 642, Kocaeli’nde 16 bin 636, Osmaniye’de 16 bin 313, Çankırı’da 13 bin 496, Muş’ta 12 bin 162, Kırşehir’de 11 bin 662, Düzce’de 11 bin 395, Karaman’da 11 bin 340, Mardin’de 10 bin 817, Bilecik’te 10 bin 566, Ardahan’da 10 bin 441, Elazığ’da 10 bin 63 olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Zonguldak’ta 9 bin 493, Van’da 9 bin 105, Kırıkkale’de 9 bin 98, Sinop’ta 8 bin 790, Ağrı’da 8 bin 520, Erzincan’da 7 bin 88, Kilis’te 5 bin 945, Batman’da 5 bin 719, Karabük’te 5 bin 614, Bartın’da 5 bin 368, Iğdır’da 4 bin 566, Bitlis’te 3 bin 814, Gümüşhane’de 3 bin 607, Giresun’da 3 bin 189, Bayburt’ta 3 bin 49, Siirt’te 2 bin 919, Yalova’da 2 bin 883, Şırnak’ta 2 bin 812, Ordu’da 2 bin 450, Tunceli’de 1613, Artvin’de 1387, Bingöl’de 1170, Hakkari’de 1011 traktör var. Traktör sayısı Trabzon’da 284’e, Rize’de 76 adede kadar düşüyor.

Ağustos ayında Hakkari’de traktör sayısı 1 adet düşerek 1011 adede indi. Sıralamada Ağustos ayında Adıyaman, Kocaeli’yi geride bırakarak iller arasında 45’inci oldu.”

 

-Aylık artışta da yıllık artışta da Manisa birinci-

 Tarımda kullanılan en önemli iş makinası olan traktör sayısının 2017 Ağustos ayı itibarıyla 4 bin 390 artışla 1 milyon 810 bin 123’e ulaştığını bildiren Bayraktar, “aylık artışta da yıllık artışta da Manisa birinci oldu. Aylık traktör sayısı artışında Manisa 193 adetle birinci, Ankara 179 adetle ikinci, İzmir 168 adetle üçüncü, yıllık artışta Manisa 2 bin 993 adetle birinci, Konya 2 bin 951 adetle ikinci, Bursa 2 bin 431 adetle üçüncü oldu” dedi.

            İller itibarıyla traktör sayısı şöyle:

 

 

 

2016

2017

2017

 

 

 

 

Ağustos

Temmuz

Ağustos

Yıllık

Aylık

 

 

Traktör

Traktör

Traktör

Değişim

Değişim

 

İller

Sayısı

Sayısı

Sayısı

Adet

Adet

1

Manisa

82.705

85.505

85.698

2.993

193

2

Konya

82.522

85.322

85.473

2.951

151

3

İzmir

60.640

62.763

62.931

2.291

168

4

Bursa

59.866

62.199

62.297

2.431

98

5

Balıkesir

60.079

61.673

61.770

1.691

97

6

Ankara

51.421

53.362

53.541

2.120

179

7

Adana

49.651

51.038

51.125

1.474

87

8

Samsun

49.031

50.202

50.275

1.244

73

9

Denizli

47.306

49.187

49.298

1.992

111

10

Antalya

44.583

46.155

46.268

1.685

113

11

Aydın

42.709

44.833

44.953

2.244

120

12

Afyonkarahisar

40.174

41.361

41.481

1.307

120

13

Tokat

39.398

40.580

40.658

1.260

78

14

Çorum

37.964

39.180

39.247

1.283

67

15

Sakarya

35.984

37.799

37.925

1.941

126

16

Şanlıurfa

35.163

36.535

36.642

1.479

107

17

Mersin

32.808

33.716

33.772

964

56

18

Kütahya

32.101

32.981

33.020

919

39

19

Çanakkale

31.635

32.717

32.812

1.177

95

20

Gaziantep

30.538

32.650

32.778

2.240

128

21

Yozgat

30.924

32.123

32.197

1.273

74

22

Sivas

30.080

31.390

31.459

1.379

69

23

Edirne

30.509

31.226

31.289

780

63

24

Muğla

29.677

31.078

31.165

1.488

87

25

Tekirdağ

29.035

29.762

29.852

817

90

26

Kastamonu

27.924

29.010

29.081

1.157

71

27

Kayseri

27.330

28.526

28.587

1.257

61

28

Diyarbakır

22.334

23.568

23.649

1.315

81

29

Malatya

22.119

23.250

23.299

1.180

49

30

İstanbul

22.496

22.987

23.053

557

66

31

Eskişehir

21.765

22.533

22.593

828

60

32

Hatay

21.139

21.964

22.011

872

47

33

Isparta

20.881

21.657

21.697

816

40

34

Burdur

20.727

21.443

21.491

764

48

35

Nevşehir

20.436

20.949

20.969

533

20

36

Bolu

20.202

20.857

20.895

693

38

37

Kahramanmaraş

19.521

20.483

20.544

1.023

61

38

Kırklareli

19.762

20.244

20.282

520

38

39

Amasya

19.249

20.193

20.247

998

54

40

Kars

18.464

19.414

19.427

963

13

41

Erzurum

17.978

19.085

19.145

1.167

60

42

Aksaray

17.968

18.667

18.735

767

68

43

Uşak

17.835

18.452

18.502

667

50

44

Niğde

16.472

16.851

16.887

415

36

45

Adıyaman

15.359

16.552

16.642

1.283

90

46

Kocaeli

15.778

16.581

16.636

858

55

47

Osmaniye

15.881

16.283

16.313

432

30

48

Çankırı

12.927

13.460

13.496

569

36

49

Muş

11.286

12.093

12.162

876

69

50

Kırşehir

11.000

11.613

11.662

662

49

51

Düzce

10.811

11.338

11.395

584

57

52

Karaman

10.864

11.311

11.340

476

29

53

Mardin

10.215

10.770

10.817

602

47

54

Bilecik

10.277

10.546

10.566

289

20

55

Ardahan

9.862

10.428

10.441

579

13

56

Elazığ

9.484

10.017

10.063

579

46

57

Zonguldak

9.301

9.481

9.493

192

12

58

Van

8.736

9.088

9.105

369

17

59

Kırıkkale

8.772

9.064

9.098

326

34

60

Sinop

8.490

8.770

8.790

300

20

61

Ağrı

8.101

8.489

8.520

419

31

62

Erzincan

6.734

7.064

7.088

354

24

63

Kilis

5.584

5.937

5.945

361

8

64

Batman

5.426

5.706

5.719

293

13

65

Karabük

5.415

5.599

5.614

199

15

66

Bartın

5.198

5.359

5.368

170

9

67

Iğdır

4.255

4.559

4.566

311

7

68

Bitlis

3.527

3.795

3.814

287

19

69

Gümüşhane

3.487

3.603

3.607

120

4

70

Giresun

3.033

3.177

3.189

156

12

71

Bayburt

2.918

3.045

3.049

131

4

72

Siirt

2.652

2.904

2.919

267

15

73

Yalova

2.660

2.875

2.883

223

8

74

Şırnak

2.549

2.790

2.812

263

22

75

Ordu

2.301

2.448

2.450

149

2

76

Tunceli

1.507

1.601

1.613

106

12

77

Artvin

1.272

1.385

1.387

115

2

78

Bingöl

1.110

1.167

1.170

60

3

79

Hakkari

946

1.012

1.011

65

-1

80

Trabzon

222

279

284

62

5

81

Rize

60

74

76

16

2

 

Türkiye

1.739.105

1 805 733

1.810.123

71.018

4.390

TZOB’dan elma raporu


TZOB’dan elma raporu…

-TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar:

-“2,9 milyon ton elma üretiyoruz, 140 bin tonluk ihracat yetmiyor. İhracatımızı artırmamız gerekiyor”

-“İç pazar doymuş durumda. Üretici elma bahçelerine yatırım yapmaya devam ediyor. Elmayı taze veya işleyerek ihraç etmekten başka çıkış yolu görünmüyor”

-“Dünyadaki 6 bin 500 üzerindeki elma çeşidinden 500’e yakını bu topraklarda bulunuyor”

-“Üretim ve çeşidi çok daha fazla artırma imkanı varken, dünyada elmaya talep de bulunurken, potansiyelin kullanılmaması ülke ekonomisi açısından büyük kayıptır”

-“Rusya ambargosunun yanı sıra Suriye ve Irak olmak üzere Ortadoğu’da yaşanan gerginlikler, 2016 yılında elma ihracatımızı olumsuz etkilemiş iç piyasada fiyatların düşmesine neden olmuştu”

-“2016’da 38,5 milyon dolarlık elma ihracatımızın 21,5 milyon dolarını Irak’a, 3,9 milyon dolarını Suriye’ye yaptık. Rusya ambargosu kalksa da bu ülkelerdeki istikrarsızlığın elma ihracatımızı olumsuz etkileme ihtimali bulunmaktadır”

-“Ortadoğu’da süren gerilimin ihracatımıza etkisinin en aza indirilmesi, üreticimizin mağdur olmaması için gereken önlemler alınmalıdır”

-“Son yıllarda bodur ve yarı bodur elma çeşitlerinin dikilmesiyle bahçelerin yenilendi. Tüketici talebinin daha yoğun olduğu yeni elma çeşitleri üretildi. Büyük yatırım yapıldı”

-“Üreticimizin emeğinin karşılığını alması gerekir. Aksi takdirde yapılan bütün yatırımlar heba olacak”

 

Ankara – 08.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yıl fiyatların geçen yıla göre iyi gitse de elmanın geleceğinin ihracatta olduğunu bildirerek, “İç pazar doymuş durumda. Üretici elma bahçelerine yatırım yapmaya devam ediyor. Elmayı taze veya işleyerek ihraç etmekten başka çıkış yolu görünmüyor. 2,9 milyon ton elma üretiyoruz, 140 bin tonluk ihracat yetmiyor. İhracatımızı artırmamız gerekiyor” dedi.

Şemsi Bayraktar, TZOB’un hazırladığı elma raporunu açıkladı. Ekolojik olarak elma yetiştiriciliğine uygun iklim şartlarına sahip olan Türkiye’nin elmanın gen kaynakları arasında yer aldığını, dünyadaki 6 bin 500 üzerindeki elma çeşidinden 500’e yakınının bu topraklarda bulunduğunu belirtti.

Dünyada üretilen elmanın yaklaşık yüzde 3’ü olan 2,9 milyon tonunu Türkiye’nin karşıladığı bilgisini veren Bayraktar, elmada iç pazarın doyması, ihracat yetersizliğine dayalı pazarlama sorunları nedeniyle Türkiye’nin Çin, ABD’den sonra üçüncü olduğu üretimde, Polonya ve Hindistan’a da geçilerek beşinci sıraya gerilediğine dikkati çekti.

 

-“Türkiye’de, her çeşit elma üretilebiliyor”-

Elmada kalite, aroma faktörlerinde iklim şartlarının etkili olduğunu, Türkiye’nin sahip olduğu farklı ekolojik bölgelerinden dolayı, erken, orta ve geç olan değişik kalite ve aromada çok sayıda elma çeşidi üretebildiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Bütün bu avantajlarımıza rağmen, elma ihracatımız potansiyelimize göre son derece yetersizdir. 2016 yılında üretilen 2 milyon 925 bin ton elmanın sadece yüzde 4,7’si olan 140 bin 329 tonunu ihraç edebildik. İhracattan elde ettiğimiz gelir 38,5 milyon doları ancak buluyor. 458 bin dolara da 765 ton elma ithal etmişiz. İç pazar doymuş durumda. Üretici elma bahçelerine yatırım yapmaya devam ediyor. Elmayı taze veya işleyerek ihraç etmekten başka çıkış yolu görünmüyor. 2,9 milyon ton elma üretiyoruz, 140 bin tonluk ihracat yetmiyor. İhracatımızı artırmamız gerekiyor.

İhracatı ikiye-üç katlayacak potansiyel var. Üretim ve çeşidi çok daha fazla artırma imkanı varken, dünyada elmaya talep de bulunurken, potansiyelin kullanılmaması ülke ekonomisi açısından büyük kayıptır. İhracatı artırmak için üretimden pazarlamaya her aşamada gereken yapılmalıdır.

 

-“Türkiye, coğrafi olarak büyük elma ithalatçılarına en yakın ülke”-

Rusya ambargosunun yanı sıra Suriye ve Irak olmak üzere Ortadoğu’da yaşanan gerginlikler, 2016 yılında elma ihracatımızı olumsuz etkilemiş iç piyasada fiyatların düşmesine neden olmuştu. Nitekim 2015 yılında 142 bin 132 ton olan ihracat miktarı, 2016’da 140 bin 329 tona, elma ihraç fiyatlarının da düşmesiyle 2015’de 50,2 milyon dolar olan ihracat değeri 38,5 milyon dolara indi. 2015 yılında 13 bin 294 ton elma ithal eden ve bunun karşılığında 13,1 milyon dolar döviz ödeyen Rusya’nın uçak krizi nedeniyle 2016’da Türkiye’den tarım ürünleri ithalatına ambargo koyması, ihracatımızı olumsuz etkiledi. Rusya’nın bu yılın Haziran ayında elmada ambargoyu kaldırması ihracatımız açısından çok olumlu olacaktır.

Elmada, geçen yıl kilogramı ortalama 67 kuruş olan üretici fiyatları, bu yıl 1 lira 7 kuruşa kadar yükseldi. Geçen yıl üreticiden kilogramı 10 kuruştan elma alan meyve suyu fabrikaları, bu yıl fiyatlarını 40-45 kuruşa kadar çıkardı.

 

-Rus ambargosu kalksa da…-

Ülkemizin elma ihraç ettiği mevcut pazarları içinde Irak, Sudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye, Mısır, Ürdün, Hindistan, KKTC ve Gürcistan gibi ülkeler bulunuyor. Özellikle Irak ve Suriye ülkemizin elma ihracatından büyük pay alan ülkelerdir. 2016’da 38,5 milyon dolarlık elma ihracatımızın 21,5 milyon dolarını Irak’a, 3,9 milyon dolarını Suriye’ye yaptık. Rusya ambargosu kalksa da bu ülkelerdeki istikrarsızlığın elma ihracatımızı olumsuz etkileme ihtimali bulunmaktadır. Ortadoğu’da süren gerilimin ihracatımıza etkisinin en aza indirilmesi, üreticimizin mağdur olmaması için gereken önlemler alınmalıdır.

Türkiye, coğrafi konum olarak en büyük elma ithalatı yapan ve geleceği olan pazarlara en yakın ülke konumunda. Bu büyük bir avantajdır, değerlendirilmesi gerekir.”

Bayraktar, son yıllarda bodur ve yarı bodur elma çeşitlerinin dikilmesiyle bahçelerin yenilendiğini, tüketici talebinin daha yoğun olduğu yeni elma çeşitlerinin üretildiğini, büyük yatırım yapıldığını, üreticimizin emeğinin karşılığını alması gerektiğini, aksi takdirde yapılan bütün yatırımların heba olacağını belirtti.

 

-Sadece taze olarak değil, suyundan, konsantresine, marmelatına, cipsine, kozmetiğine kadar ihraç imkanı var-

Elmanın sadece taze olarak değil işlenerek de ihraç edildiğini belirten Bayraktar, “elma suyu, elma konsantresi, marmelat, elma cipsi gibi işlenmiş ürünlerin yanı sıra elma kozmetik sanayinde de kullanılıyor. Elmada işlenmiş ürün pazarı giderek büyüyor” dedi.

 

-Starkingin payı yüzde 39, Amasya elmasının payı yüzde 7,9-

Son yıllarda elmada çeşit sayısının giderek azaldığına dikkati çeken Bayraktar, “ülkemizde üretilen elmanın yüzde 39’unu starking, yüzde 25,7’sini golden, yüzde 7,9’unu Amasya, yüzde 4,6’sını grannysmith çeşidi elmalar oluşturuyor. Diğer çeşitlerin oranı ise yüzde 22,8 düzeyinde kalıyor” bilgisini verdi.

 

-En önemli sorunlardan biri ürün kayıpları-

Elmada en önemli sorunlarının ürün kayıpları ve pazarlama olduğunu vurgulayan Bayraktar, yapılması gerekenleri şöyle özetledi:

“Elmada üretim aşamasından başlayarak, hasat, depolama, pazarlama aşamaları boyunca devam eden ve yüzde 30-40’lara varan ürün kayıpları yaşanmaktadır. Bu kayıpların en önemli nedenleri arasında; hasadın uygun zamanda yapılmaması, işleme, paketleme, depolama ve taşıma aşamalarındaki yetersizlikler sayılabilir. Bu şartlar tam olarak sağlandığında meyve alanlarını genişletmeye bile gerek kalmadan piyasaya daha fazla miktarda kaliteli ve sağlıklı meyve arzı mümkün olabilecektir.

 

-“Soğuk hava ve atmosfer kontrollü depoların sayı ve kapasitesi artırılmalı”-

Pazarlama sorununun temelinde de depolama imkanlarının, paketleme, ambalajlama ve sınıflandırma işlemlerinin yetersizliği yatmaktadır. Üretilen elmanın büyük bölümü soğuk hava ve atmosfer kontrollü modern depolara konulamamaktadır. Bu durum elma kalitesinde hızlı bozulmaya neden olmaktadır. Soğuk hava ve atmosfer kontrollü depoların sayı ve kapasiteleri artırılmalı, bu depolarda kullanılan elektrik fiyatları düşürülmelidir.

Kalite ve verimde artışa yol açan yeterli girdi kullanımının sağlanması için girdi destekleri artırılmalıdır.

İhracatın artırılması için mevcut pazarlar korunmalı, pazar araştırmaları yapılarak yeni pazarlara yönelinmeli, geçmiş yıllarda verilen ihracat iadesi desteği yeniden başlatılmalıdır.

Uluslararası fuarlarda ülkemizde üretilen elma çeşitlerimiz tanıtılmalıdır.

Elmada iç tüketimin artırılması için elmanın yararları ve kullanım alanlarıyla ilgili tanıtım faaliyetleri yapılmalıdır.

Pazarlama sorunun çözülmesi için üretici birlikleri gerekli desteklerle ve mevzuat değişiklikleriyle aktif hale getirilmelidir.

Üretim planlamasına gidilmeli, iç tüketim ve ihracata göre üretim miktarı belirlenmelidir. Son yıllarda kurulan modern bahçelerin sayısının giderek artırılması da hem kalite hem verimlilik açısından bir zorunluluktur.

Bayraktar’ın basın toplantısı…

-Bayraktar’ın basın toplantısı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 303,54 ile kuru kayısıda görüldü”

-“Fiyat farkı, domateste yüzde 290,94’ü, sivri biberde yüzde 277,30’u, sütte yüzde 263,16’yı, elmada yüzde 251,40’ı buldu”

-“Etteki sorunun temelinde süt fiyatlarındaki istikrarsızlık yatıyor”

-“Üreticinin eline geçen çiğ süt litre fiyatı, 1 lira 14 kuruşken, perakende süt fiyatı 4 lira 14 kuruşa çıktı”

-“Çiğ süt ile perakende süt fiyatları arasındaki makas, 4 katına yaklaştı”

-“Bugün süt fiyatlarının bulunduğu seviye, üreticimizi kurtaracak bir seviye değildir. Şu an ortalama süt fiyatlarında olması gereken rakam 1 lira 55-1 lira 60 kuruştur”

-“ Benim üreticim, 1 kilogram süt satarak 1 kilogram yem alamıyor. Buna ne kadar devam edebiliriz?”

-“Süt hayvancılığını ayakta tutamazsak ette ithalatçı olmanız kaçınılmazdır. Çünkü materyal oradan geliyor”

-“Hayvancılık desteklerinin artarak devam etmesi çok önemlidir”

-“Dünyada hiçbir ülke ithalat yaparak et ihtiyacını karşılayamaz. Biz de karşılayamayız”

-“Esas olan üretimi artırmaktır. Üretici maliyetlerimiz yüksek. Özellikle yem başta olmak üzere girdilerimiz pahalı”

-“Üreticide çiğ süt fiyatı yerinde sayarken, markette süt fiyatına 13 kuruş zam gelmesi kabul edilemez. Yine Eylül ayında kuzu eti fiyatı, yüzde 3,75 azalmayla 34 lira 93 kuruştan 33 lira 62 kuruşa inerken, markette yüzde 2,98 artışla 52 lira 10 kuruştan 53 lira 65 kuruşa çıkmasının bir açıklaması olamaz”

-“Tarımda bir üretim patlaması yapmamız, açık verdiğimiz ürünlerde daha fazla üretmenin yollarını bulmamız gerekiyor”

 

Ankara – 04.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, üretici market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 303,54 ile kuru kayısıda görüldüğünü bildirerek, “kuru kayısıdan sonra fiyat farkının domateste yüzde 290,94’ü, sivri biberde yüzde 277,30’u, sütte yüzde 263,16’yı, elmada yüzde 251,40’ı buldu” dedi.

Bayraktar, Birlik Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, Eylül ayı üretici ve market fiyatlarını, üretici-market fiyatları arasındaki fiyat farkını, tarımda yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

Toplantıda, gıda tüketim eğilimi, kırsal nüfus, et üretimi ve tüketimi konusundaki görüşlerini de paylaşan Bayraktar, gıdanın önemli olduğunu, enerji ile birlikte en stratejik sektör konumunda bulunduğunu belirtti.

Şemsi Bayraktar, şunları söyledi:

“Ciddi ciddi geleceği düşünmek zorundayız. Yaşanan iklim değişikliği, hızlı nüfus artışı ve beslenme alışkanlıklarının değişmesi bizi buna mecbur bırakıyor. Şu artık görünür bir gerçektir. Gıdaya erişim gittikçe zorlaşacak. Dünya nüfusu önümüzdeki 33 yılda 2 milyar daha artarak 2050’de 9,6 milyara çıkacak. Bu nüfusu beslemek için gıda üretiminin yüzde 60-70 artması gerekiyor. Dile kolay, uzmanlara göre son 8 bin yılda tüketilen kadar gıda önümüzdeki 40 yılda tüketilecek. Müthiş bir gıda talebi baskısıyla karşı karşıyayız. Fakat, tarımsal üretimi aynı hızla artıramıyoruz.

Dünyamızda son 40 yılda tarıma elverişli arazilerin yüzde 30’u verimsizleşti. Küresel düzeyde her yıl İtalya kadar tarım alanı kaybediyoruz. Dünyada ciddi hasar görmüş tarım arazilerinin oranı dörtte bire ulaşıyor. İşin acı tarafı, dünyada hem kıtlığı hem bolluğu bir arada yaşamamız ve her yıl 1,3 milyar ton gıdayı çöpe atmamızdır. Türkiye nüfusunun 10 katı kadar insanın açlık çektiği dünyamızda, 9 katı insan da obeziteden muzdarip durumdadır. Bu insanlığın en büyük sorunudur.

Bu ortamda, Türkiye’nin tarımsal potansiyeli dikkat çekiyor. Ülkemizde, tarımımızın yapısal sorunları çözülür ve çiftçimizin önü açılırsa, sadece ülkemizi doyurmaya devam etmekle kalmayız, rahatlıkla içinde bulunduğumuz bölgenin gıda açığını da kapatırız. Parçalanmış arazi yapısı, sulama altyapısının bitirilememiş, ekonomik örgütlenmenin tam anlamıyla sağlanamamış olması belli başlı yapısal sorunlarımız. Bunlar çözüm bekliyor.”

 

-“Kırsalda nüfus tutamıyoruz, kırsal boşalıyor”-

 

Bir diğer önemli sorunun kırsaldaki nüfus kaybı olduğunu vurgulayan Bayraktar, “ülkemiz, son 10 yılda, 218 ülke içinde, toplam kırsal nüfus kaybında 1,5 milyonla dünyada 9’ncu, kırsal nüfus oranı azalmasında ise 27’nci sırada bulunuyor. Bu önemli bir sorun. Kırsalda nüfus tutamıyoruz. Kırsal boşalıyor. Sadece tarımın geleceği açısından değil, ülke nüfus dengesi açısından da bu çözülmesi gereken bir sorundur. Tarımdan kopacak nüfusun kırsalda tutulması, kırsalın kaderine terk edilmemesi gerekir. Tüm nüfusun üç-beş büyük şehre, batı ve güney illerimize toplanması son derece yanlıştır. Bugün Ankara ve Kars arasındaki kırsal nüfusta büyük bir azalma vardır. Bunun tersine çevrilmesi, bu bölgede büyük merkezler oluşturulması gerekir” dedi.

 

-“Bazı alanlarda üretimi artırmak zorundayız”-

 

Hem dünyada yaşanan gıda açığını kapatmak hem ülke içinde yetersiz kalınan bazı alanlarda üretimi artırmak zorunda olduklarına dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:

“Et, yağlı tohumlar, mısır, çeltik, pamuk gibi bazı ürünlerde üretimimiz ihtiyacın altında kalıyor. Tarımda bir üretim patlaması yapmamız, açık verdiğimiz ürünlerde daha fazla üretmenin yollarını bulmamız gerekiyor.

Sadece ülkemizde değil, dünyada da tüketim eğilimleri değişiyor. Ülkemizde de tüketimimiz esasen tahıla, sebzeye, meyveye dayanıyor. Ekmek, sebze ve meyveyle doyuyoruz… Türkiye’de yıllık kişi başına Avrupa ülkelerinin 3 katına yakın 140 kilogram ekmek tüketiyoruz. Çoğu Avrupa ülkesinde bu rakam, 50 kilogram civarında kalıyor. Kişi başına yılda 118,6 kilogram domates, 52,3 kilogram patates, 43,3 kilogram karpuz tüketiyoruz. Sebze tüketimimiz Avrupa’nın iki katı. Meyve tüketiminde de Avrupa’nın önündeyiz.

 

-“Et tüketimi yetersiz”-

 

Fakat, 36,2 kilogram olan kişi başına yıllık toplam et tüketimimiz yetersiz. Et tüketimi Bangladeş, Hindistan gibi ülkelerde yıllık kişi başına 4 kilogramlara kadar düşerken, Avustralya, Kuveyt, ABD gibi ülkelerde 110-120 kilogramı buluyor. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya gibi Avrupa ülkelerinde 80-90 kilogramlar civarında seyrediyor.

Su ürünleri tüketimi dünyada kişi başına yıllık 16-17, Avrupa Birliği’nde 23, Güney Kore’de 60, Japonya’da 70, İzlanda’da 90, Maldivler’de 139 kilograma ulaşıyor. Dört denize kıyısı olan iki yarımadadan oluşan ülkemizde bu rakam kişi başına yıllık 7,7 kilogramda kalıyor.

 

-“Hayvancılık destekleri artarak devam etmeli”-

 

Halkımızın yeterli hayvansal proteine ulaşması için et tüketiminin artması çok önemli. 2010-2016 döneminde kırmızı et üretimimiz 781 bin tondan 1 milyon 173 bin tona, kanatlı eti üretimiz 1 milyon 476 bin tondan 1 milyon 926 bin tona yükseldi.

Çiftçimiz, her türlü olumsuzluğa rağmen et üretimini artırıyor. Hayvancılık desteklerinin artarak devam etmesi çok önemlidir. Türkiye gibi hayvancılık memleketi olan bir ülkenin ithalata mecbur kalması kabul edilebilir bir şey değildir. 2010 yılından bu yana kasaplık, besilik ve damızlık canlı hayvana ve et ithalatına 5 milyar dolara yakın bir döviz harcanmasını ve bunun devam ediyor olmasını doğru bulmuyoruz. En kısa zamanda ithalata son verecek politikaların oluşturulması ve uygulanması gerekmektedir.”

 

-“Etteki sorunun temelinde süt fiyatlarındaki istikrarsızlık yatıyor”-

 

Etteki sorunun temelinde süt fiyatlarındaki istikrarsızlık yattığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti:

“Yaptığımız çalışmaya göre, 2014 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında üreticinin eline geçen ortalama çiğ süt fiyatları, perakende süt fiyatlarının yüzde 37,6’sını oluşturuyordu. Üreticinin eline geçen çiğ süt litre fiyatı 1 lira 15 kuruşken, perakende süt fiyatı 3 lira 6 kuruştu. Aradan geçen bu kadar zamanda üreticinin eline geçen çiğ süt litre fiyatı, 1 lira 14 kuruşa inerken, perakende süt fiyatı 4 lira 14 kuruşa çıktı. 3 yılı aşan bir sürede, üreticinin eline geçen çiğ süt fiyatı yüzde 0,87 azalırken, perakende fiyatlarda yüzde 35,29’luk bir artış yaşandı. Üreticinin eline geçen ortalama çiğ süt fiyatlarının, perakende süt fiyatlarına oranı yüzde 37,6’dan yüzde 27,5’e indi. Çiğ süt ile perakende süt fiyatları arasındaki makas 4 katına yaklaşmıştır. 2014 yılı Temmuz ve Ağustos aylarındaki oran bugün olsa çiğ süt fiyatları, 1 lira 14 kuruş değil, 1 lira 56 kuruş olacaktı. Üreticinin litre başına zararı 42 kuruştur. Bu böyle gitmez. Bundan ne üretici ne de tüketici kazançlı çıkmıştır.”

 

-“Söylenenin aksine çiftçimiz, enflasyon hemen her zaman mağduru”-

 

Söylenenin aksine çiftçinin enflasyonun hemen her zaman mağduru olduğunu, süt fiyatlarının da bunu gösterdiğini ifade eden Bayraktar, şunları kaydetti:

“Dün tüketici ve yurt içi üretici fiyat endeksleri açıklandı. Tarım ürünleri üretici fiyat endeksi ise 16 Ekim’de duyurulacak. En son açıklanan Eylül ayı tüketici fiyat endeksinde, sadece gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 0,23’lük bir düşüş oldu. Gıdada yıllık artış ise yüzde 12,5. Tüketici fiyat endeksindeki yüzde 11,2’lik artışın 2,72 puanı gıda ve alkolsüz içeceklerden kaynaklanıyor ama gıda dışında yüzde 8,48’lik fiyat artışını da unutmamak gerekiyor. Şimdi gıdadaki yüzde 12,5’lik artış göz önüne çıkarılıyor ama ulaştırmadaki yüzde 16,1’lik artış görülmüyor. Dün yurt içi üretici fiyat endeksi de açıklandı. Buradaki yıllık fiyat artışı yüzde 16,28. Ara mallarında artış yüzde 22,96’ya ulaşıyor. Kimsenin bunlara baktığı yok. Enflasyonla tüm sektörlerde mücadele yapılırsa başarıya ulaşılır. Sadece gıda üzerine gidilerek enflasyonla mücadelede başarı sağlanamaz.”

 

-Eylül ayı fiyat gelişmeleri-

 

Bayraktar, Eylül ayında, markette 33 ürünün 16’sında fiyat artışı, 13’ünde fiyat azalışı, üreticilerde ise 29 ürünün 14’ünde fiyat artışı, 9’unda ise fiyat azalışı meydana geldiğini, markette 4 üründe, üreticide 6 üründe fiyatların değişmediğini belirtti.

Yaptıkları tespitlere göre, Eylül ayında fiyatı en fazla artan ürünün, marketlerde sivri biber, üreticilerde ise elma, fiyatı en fazla düşen ürünün, marketlerde limon ve üreticilerde yeşil soğan olduğunu vurgulayan Bayraktar, şöyle konuştu:

“Eylül ayında market fiyatlarında yumurta, maydanoz, elma, mısırözü yağı fiyatında değişim görülmezken, fiyat düşüşü yüzde 16,14 ile en fazla limonda meydana gelmiştir. Limondaki fiyat düşüşünü, yüzde 12,47 ile yeşil soğan, yüzde 11,14 ile kuru fasulye, yüzde 10,19 ile tavuk eti, yüzde 7,92 ile marul, yüzde 7,68 ile iç fındık, yüzde 7,18 ile kuru soğan, yüzde 5,30 ile kırmızı mercimek, yüzde 3,59 ile dana eti, yüzde 3,26 ile havuç, yüzde 2,43 ile kuru üzüm, yüzde 0,66 ile patlıcan, yüzde 0,62 ile zeytinyağı izledi.

Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 47,61 ile sivri biberde görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını, yüzde 14,71 ile salatalık, yüzde 11,60 ile kuru incir, yüzde 11 ile kabak, yüzde 8,58 ile domates, yüzde 7,97 ile kuru kayısı, yüzde 4,83 ile Antep fıstığı, yüzde 4,42 ile toz şeker, yüzde 4,12 ile nohut, yüzde 4,10 ile ayçiçeği yağı, yüzde 3,16 ile süt, yüzde 2,98 ile kuzu eti, yüzde 2,23 ile patates, yüzde 1,24 ile pirinç, yüzde 1 ile yeşil fasulye, yüzde 0,49 ile yeşil mercimek takip etti.”

Eylül ayında üretici fiyatlarında, yumurta, havuç, maydanoz, Antep fıstığı, süt ve zeytinyağı fiyatında değişim olmazken, yeşil soğan yüzde 28,85 azalmayla fiyatı en fazla düşen ürün olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Yeşil soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 26,50 ile limon, yüzde 26,09 ile kuru soğan, yüzde 23,53 ile kuru fasulye, yüzde 6,51 ile kırmızı mercimek, yüzde 5,69 ile marul, yüzde 5,53 ile domates, yüzde 3,75 ile kuzu eti, yüzde 1,72 ile dana eti izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 59,70 ile elmada görüldü. Elmadaki fiyat artışını yüzde 33,33 ile pirinç, kuru kayısı ve kuru incir, yüzde 24,05 ile kabak, yüzde 21,92 ile sivri biber, yüzde 15,18 ile nohut, yüzde 14,95 ile salatalık, yüzde 12,71 ile iç fındık, yüzde 6,67 ile kuru üzüm, yüzde 5,69 ile yeşil fasulye, yüzde 2,86 ile patates, yüzde 2,56 ile patlıcan, yüzde 1,25 ile yeşil mercimek takip etti.

Eylül ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla kuru kayısıda yüzde 303,54’ü bulurken, kuru kayısıdan sonra domateste yüzde 290,94, sivri biberde yüzde 277,30, sütte yüzde 263,16, elmada yüzde 251,40 oldu. Kuru kayısı 4 kat, domates 3,9 kat, sivri biber 3,8 kat, süt 3,6 kat, elma 3,5 kat fazlaya tüketiciye ulaştı. Bugün üreticide 8 lira olan kuru kayısı markette 32 lira 28 kuruşa, 66 kuruş olan domates 2 lira 56 kuruşa, 1 lira 16 kuruş olan sivri biber 4 lira 38 kuruşa, 1 lira 14 kuruş olan süt 4 lira 14 kuruşa, 1 lira 7 kuruş olan elma 3 lira 76 kuruşa satılıyor.”

Rakamlardan da görüldüğü gibi üretici ile market fiyatları arasındaki tutarsızlığın sürdüğüne dikkati çeken Bayraktar, süt ve kuzu etinde yaşanan gelişmeler konusunda da “bazı ürünlerde üretici fiyatı artmazken veya azalırken market fiyatları artmaya devam ediyor. Üreticide çiğ süt fiyatı yerinde sayarken, markette süt fiyatına 13 kuruş zam gelmesi kabul edilemez. Yine Eylül ayında kuzu eti fiyatı, yüzde 3,75 azalmayla 34 lira 93 kuruştan 33 lira 62 kuruşa inerken, markette yüzde 2,98 artışla 52 lira 10 kuruştan 53 lira 65 kuruşa çıkmasının bir açıklaması olamaz. Sonuçta sütte üretici market fiyat farkı, Eylül ayında 11,11 puanlık artışla yüzde 252,05’den yüzde 263,16’ya, kuzu etinde 10,44 puanlık artışla yüzde 49,14’den yüzde 59,58’e çıkmış ve fiyat farkı yüzde 60’a dayanmıştır” dedi.

 

-Fiyat değişimlerinin nedenleri-

 

Üretici fiyatlarında en fazla fiyat artışının elmada görüldüğüne dikkati çeken Bayraktar, fiyat değişimlerinin nedenleri konusunda ise şunları söyledi:

“Elmanın yanı sıra pirinç, kuru kayısı, kuru incir, sivri biber, nohut ve salatalıkta fiyat artışları yaşandı. Elmada geçen yıl fiyatlar oldukça düşük seyretmişti. Eylül ayı itibarıyla yeni ürün piyasa girdi. Fiyatlardaki artışın yüksek görülmesinde artan üretim maliyetlerinin fiyata yansımasının yanı sıra geçen üretim sezonuna ait fiyatla yeni ürünün kıyaslanmasından kaynaklanmaktadır.

Benzer durum, yeni sezon fiyatlarının olduğu pirinç, kuru kayısı için de geçerlidir. Kuru incirde ise kalitedeki artışın yanı sıra piyasaya arz edilen ürün miktarındaki azalma fiyata yansıdı. Nohutta görülen artışta piyasaya ürün arzındaki yavaşlama etkili oldu. Arzın tarla ve yayladaki seralardan karşılandığı sivri biber ve salatalık gibi ürünlerde fiyat artışları görüldü.

Eylül ayında, yeşil soğan, limon, kuru fasulye, kuru soğanda fiyat düşüşleri yaşandı. Yeşil soğanda hasat edilen ürün miktarındaki artış fiyat düşüşünde etkili oldu. Limon ve kuru fasulyede yeni ürünün piyasaya girmesiyle birlikte fiyatlarda düşüş yaşandı. Kuru soğanda ise hasat edilen ürün miktarındaki artış ile komşu ülkelerde yaşanan gelişmeler fiyat düşüşünde etkili oldu.”

 

-Sorular-

 

Bayraktar, toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Et ithalatıyla ilgili bir soru üzerine Bayraktar, şunları söyledi:

“Şuan bir ithalat var. Bu ithalat et fiyatlarını baskılıyor. Koyun etinde üretim açığımız görünüyor. Bu da fiyatlara yansımış durumda. Zaten Kurban Bayramından sonra bir süre arz talep dengesindeki bozulma nedeniyle fiyatlar düşer. Asıl mesele, dünyada hiçbir ülke ithalat yaparak et ihtiyacını karşılayamaz. Biz de karşılayamayız. Esas olan üretimi artırmaktır. Üretici maliyetlerimiz yüksek. Özellikle yem başta olmak üzere girdilerimiz pahalı. Bunları iyileştirmemiz, hastalıklarla mücadelede mesafe almamız lazım. Tesislerimizin şartlarını da düzeltmeliyiz. Verimlilik rakamlarını yukarıya çekmeliyiz. Bunları yaparsak, et açığını kapatabilir, ülkemizi doyurabiliriz. Biz sadece 81 milyonu değil 5 milyon sığınmacı ve yabancıyı da doyuruyoruz. Değişik ülkelerden ülkemize sığınmacılar gelmeye devam ediyor. Bunları da besliyoruz. 17 milyar dolarlık ihracata da katkı yapıyoruz. Bunlar kolay şeyler değil. Zor şartlarda üretim yapan üreticilerimiz, bu ülkenin gıda güvencesini sağlıyor. Bunun için bizim muhakkak surette üretimimizi artırmamız gerekiyor. Bunun içinde besi hayvancılığına gerekli desteği vermemiz lazım.

Süt hayvancılığımız gelişmemişse veya süt hayvancılığımızda gelişme durmuşsa sizin ette ithalatçı olmanız kaçınılmazdır. Çünkü materyal oradan gelir. Bugün süt fiyatlarının bulunduğu seviye, üreticimizi kurtaracak bir seviye değildir. Şu an ortalama süt fiyatları 1 lira 14 kuruştur. Olması gereken rakam 1 lira 55-1 lira 60 kuruştur.  Benim üreticim 1 kilogram süt satarak 1 kilogram yem alamıyor. Buna ne kadar devam edebiliriz? O zaman süt hayvancılığını muhakkak surette ayakta tutmamız lazım. Süt hayvancılığında fiyat istikrarı son derece önemli. Çiğ süt fiyatı 3 sene evvel 1 kuruş daha yüksekti. O zaman sanayicimizin de bu noktada biraz daha dikkatli olması lazım. Üreticimizi kollaması koruması lazım.”

 

-Makası kapatmak için yapılan çalışmalar-

 

Bayraktar, bir soru üzerine, meyve ve sebze fiyatlarında üretici market fiyatları arasındaki makası kapatmak üzere yapılan çalışmayı ve Resmi Gazete’de yayınlanan kararı desteklediklerini ama bunun tek başına yeterli olmadığını söyledi. Şemsi Bayraktar, “tabii bu tedbirler alınmalı. Buna bir itirazımız yok. Soğuk hava depo kapasitesi muhakkak surette artırılmalı. Tarladan tüketiciye ulaşıncaya kadar büyük bir israfımız var. Bunun önüne geçilmeli. Nakliyede bazı problemler var. Burada asıl mesele şu: Biz bu ülkede üretici birliklerini ekonomik kuruluşlar olarak bu alana sokamazsak üreticiyle tüketici arasındaki makası kapatma şansımız yoktur. Bize alana girecek, üreticinin hasat zamanında malını alacak soğuk hava depolarına atacak tüketiciyle buluşturacak örgüt lazım” dedi.

Bir soru üzerine Et ve Süt Kurumu’nun belirli yerlerde et satışı yaptığını bildiren Bayraktar, “üretici maliyetlerini dikkate almadan düşük fiyatlarla piyasaya değişik yerlerde ithal etler arz edilirse üretime büyük darbe vurur. Maliyetlerimizi aşağıya çektiğimizde üretimin hem arttığını göreceğiz hem de fiyatın düştüğünü göreceğiz. Burada üretici maliyetlerini aşağı çekmek lazım. Bunu zaten hükümet yetkilileri de söylüyor zaten” diye konuştu.

 

-Genç çiftçi desteği ve kadın çiftçilere pozitif ayrımcılık-

 

Bayraktar, genç çiftçilere 30 bin liralık destekle ilgili bir soru üzerine, şunları söyledi:

“Proje doğru proje. Birçok gencin de yararlanmasını da sağladık ama şuana kadar ben amacına ulaştığını düşünmüyorum. Fiyat istikrarını sağlamak üretimin devamlı ve kalıcı olması noktasında fevkalade önemli. Gerçekten de kırsalda gençlerimiz göç ediyorlar, kadınlara ve yaşlılara kaldı. Kadınların bu süreçte eğitimine önem veriyoruz. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak. Çünkü tarımda üretimi kadınlarımızla götüreceğimiz belli oldu. Eğer kadınları eğitemezsek, belirli bilince ulaştıramazsak bizim hedeflere ulaşmamız mümkün değil. Tarımda çalışanların yüzde 46,5’i kadın. Tarımda çalışan kadın sayısı 2 milyon 700 bine yakın. Kadınlara pozitif ayrımcılık da yapılmalı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Jülide Sarıeroğlu’na da söyledim. Kadınlar, aile işletmelerinde ücretsiz işçi konumunda, sosyal güvenlikten uzak, kayıtsız çalışıyorlar. Bunların sosyal güvenlik primlerinin yüzde 50’si devlet tarafından ödenmeli ki hem sosyal güvenceye kavuşsunlar hem de kayıt altına alalım. Her yıl için kadınlara 120 gün yıpranma payı da talep ettik.”

Bayraktar, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde meydana gelen patlamada şehit düşen 4 asker ile yaralanan 4 asker konusunda üzüntülerini bildirerek, “şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum” dedi.

 

Seçilmiş ürünlerde 3 Ekim 2017 tarihi itibarıyla ortalama üretici, hal, pazar ve market fiyatları ve fiyat farkları:

 

 

 

Ürünler

Üretici

Hal

Pazar

Market

Hal/

Üretici

Pazar/

Üretici

Market/

Üretici

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyatı (TL/Kg)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Fiyat Farkı (Yüzde)

Kuru kayısı

8,00

25,00

32,28

212,50

303,54

Domates

0,66

1,09

1,78

2,56

66,41

170,99

290,94

Sivri Biber

1,16

1,66

2,72

4,38

43,10

134,20

277,30

Süt (litre)

1,14

4,14

263,16

Elma

1,07

2,19

2,67

3,76

104,44

149,22

251,40

Limon

1,65

3,13

4,50

5,51

89,39

172,73

234,06

Maydanoz (adet)

0,34

0,44

0,90

1,10

30,60

168,66

228,36

Salatalık

0,71

0,98

1,50

2,31

39,01

112,77

228,01

Kuru soğan

0,43

0,73

1,25

1,37

72,55

194,12

221,76

Kırmızı mercimek

2,01

3,2

6,67

6,13

59,20

231,67

205,11

Kuru üzüm

4,00

12,00

11,97

200,00

199,13

Yeşil soğan (kg)

1,48

2,64

3,75

4,40

78,38

153,38

197,03

Marul (adet)

0,73

1,12

1,58

2,10

52,45

116,15

186,69

Patlıcan

0,80

1,32

1,54

2,28

65,00

92,71

185,10

Patates

0,60

0,93

1,29

1,71

54,17

115,28

185,00

Kabak

0,85

1,28

1,75

2,40

51,18

106,69

183,70

Kuru fasulye

3,12

4,5

8,00

8,62

44,23

156,41

176,37

Havuç

0,82

1,10

1,79

2,13

34,97

119,84

161,15

Yeşil fasulye

2,00

3,20

4,21

5,11

60,20

110,68

155,99

Yeşil mercimek

3,25

5,5

6,67

7,94

69,23

105,13

144,21

Fındık (iç)

19,16

45,00

45,42

134,86

137,06

Kuru incir

12,00

26,00

28,41

116,67

136,76

Antep fıstığı

29,50

55,00

62,86

86,44

113,09

Zeytinyağı

13,00

27,42

110,90

Pirinç

3,20

3,8

5,17

5,84

18,75

61,46

82,55

Yumurta

0,24

0,50

0,40

104,92

65,16

Kuzu eti

33,62

53,65

59,58

Nohut

7,36

9,5

11,33

11,21

29,08

53,99

52,34

Dana eti

27,47

40,52

47,49

Mısırözü yağı

8,37

Ayçiçek yağı

8,11

Toz şeker

4,38

Tavuk eti

7,24

 

Not: Hal, pazar ve market verileri İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya ve Mersin illerinden derlenen ortalama fiyatlardır. Üretici fiyatları ise ürünlere göre önemli üretim merkezlerinden derlenmektedir. Pirinç (Osmancık), kuru fasulye, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek için belirtilen hal fiyatları toptan satış fiyatlarıdır.  Dana eti, kuzu eti, Antep fıstığı ve fındık fiyatı serbest piyasa fiyatıdır.

 

 

Seçilmiş ürünlerde market fiyatlarındaki aylık fiyatlar ve değişim oranları:

Market

25 Ağustos 2017

3 Ekim 2017

3 Ekim 2017/

25 Ağustos 2017

Ürünler

Ay Sonu Market Fiyatı (TL/Kg)

Ay Sonu Market Fiyatı (TL/Kg)

Değişim

(Yüzde)

Sivri Biber

2,97

4,38

47,61

Salatalık

2,02

2,31

14,71

Kuru incir

25,46

28,41

11,60

Kabak

2,16

2,40

11,00

Domates

2,36

2,56

8,58

Kuru kayısı

29,90

32,28

7,97

Antep fıstığı

59,97

62,86

4,83

Toz şeker

4,19

4,38

4,42

Nohut

10,77

11,21

4,12

Ayçiçek yağı

7,79

8,11

4,10

Süt (litre)

4,01

4,14

3,16

Kuzu eti

52,10

53,65

2,98

Patates

1,67

1,71

2,23

Pirinç

5,77

5,84

1,24

Yeşil fasulye

5,06

5,11

1,00

Yeşil mercimek

7,90

7,94

0,49

Yumurta

0,40

0,40

0,00

Maydanoz (adet)

1,10

1,10

0,00

Elma

3,76

3,76

0,00

Mısırözü yağı

8,37

8,37

0,00

Zeytinyağı

27,59

27,42

-0,62

Patlıcan

2,30

2,28

-0,66

Kuru üzüm

12,26

11,97

-2,43

Havuç

2,20

2,13

-3,26

Dana eti

42,02

40,52

-3,59

Kırmızı mercimek

6,48

6,13

-5,30

Kuru soğan

1,47

1,37

-7,18

Fındık (iç)

49,20

45,42

-7,68

Marul (adet)

2,28

2,10

-7,92

Tavuk eti

8,07

7,24

-10,19

Kuru fasulye

9,70

8,62

-11,14

Yeşil soğan (kg)

5,02

4,40

-12,47

Limon

6,57

5,51

-16,14

 

 Seçilmiş ürünlerde üretici fiyatlarındaki aylık fiyatlar ve değişim oranları:

 

Üretici

25 Ağustos 2017

3 Ekim

2017

3 Ekim 2017/ 25 Ağustos 2017

Ürünler

 Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/Kg)

 Ay Sonu Üretici Fiyatı (TL/Kg)

Değişim

(Yüzde)

Elma

0,67

1,07

59,70

Pirinç

2,40

3,20

33,33

Kuru kayısı

6,00

8,00

33,33

Kuru incir

9,00

12,00

33,33

Kabak

0,68

0,85

24,05

Sivri Biber

0,95

1,16

21,92

Nohut

6,39

7,36

15,18

Salatalık

0,61

0,71

14,95

Fındık (iç)

17,00

19,16

12,71

Kuru üzüm

3,75

4,00

6,67

Yeşil fasulye

1,89

2,00

5,69

Patates

0,58

0,60

2,86

Patlıcan

0,78

0,80

2,56

Yeşil mercimek

3,21

3,25

1,25

Yumurta

0,24

0,24

0,00

Havuç

0,82

0,82

0,00

Maydanoz (adet)

0,34

0,34

0,00

Antep fıstığı

29,50

29,50

0,00

Süt (litre)

1,14

1,14

0,00

Zeytinyağı

13,00

13,00

0,00

Dana eti

27,95

27,47

-1,72

Kuzu eti

34,93

33,62

-3,75

Domates

0,69

0,66

-5,53

Marul (adet)

0,78

0,73

-5,69

Kırmızı mercimek

2,15

2,01

-6,51

Kuru fasulye

4,08

3,12

-23,53

Kuru soğan

0,58

0,43

-26,09

Limon

2,25

1,65

-26,50

Yeşil soğan (kg)

2,08

1,48

-28,85

40 yılda, 8 bin yılda tüketilen kadar gıda tüketilecek


-40 yılda, 8 bin yılda tüketilen kadar gıda tüketilecek

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: -“Gıdaya erişim gittikçe zorlaşacak. Dünya nüfusu önümüzdeki 33 yılda 2 milyar daha artarak 2050’de 9,6 milyara çıkacak. Bu nüfusu beslemek için gıda üretiminin yüzde 60-70 artması gerekecek”

-“Uzmanlara göre son 8 bin yılda tüketilen kadar gıda önümüzdeki 40 yılda tüketilecek. Müthiş bir gıda talebi baskısıyla karşı karşıyayız”

-“Buna karşın tarımsal üretimi aynı hızla artıramıyoruz. Son 40 yılda tarıma elverişli arazilerin yüzde 30’u verimsizleşti”

-“Küresel düzeyde her yıl İtalya kadar tarım alanı kaybediliyor. Dünyadaki tarım arazilerin dörtte biri ciddi hasar görmüş durumda”

-“Hal böyleyken, dünyamızda beslenme açısından da garip bir durum var. Türkiye nüfusunun 10 katı kadar insan açlık çekerken, 9 katı insan da obeziteden muzdarip”

-“Türkiye, tarımsal potansiyeliyle açlığa son verecek ülkeler arasındadır”

 

Ankara –01.10.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, dünyanın açlık tehdidiyle karşı karşıya olduğunu, gıdaya erişimin gittikçe zorlaşacağını bildirerek, “dünya nüfusu önümüzdeki 33 yılda 2 milyar daha artarak 2050’de 9,6 milyara çıkacak. Bu nüfusu beslemek için gıda üretiminin yüzde 60-70 artması gerekecek. Uzmanlara göre son 8 bin yılda tüketilen kadar gıda önümüzdeki 40 yılda tüketilecek” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, bütün büyük ülkelerin ve uluslararası örgütlerin dünyadaki beslenme sorunları üzerinde hassasiyetle düşünmesi gerektiğini, kaybedilecek zaman kalmadığını belirtti. Dünyadaki tarım alanlarının sınırlı olduğunu, toplam karasal alanın sadece yüzde 10’unun tarım için kullanıldığını, bu alanların daha da artırılmasının mümkün görünmediğini vurgulayan Bayraktar, bu alanların kaybedilmemesi, korunması gerektiğini, buna yönelik önlemler alınmaması halinde dünyanın çok daha vahim açlık sorunuyla karşı karşıya kalacağına dikkati çekti.

 

-“Ülkeler geliştikçe, tüketim alışkanlıkları da değişiyor”-

 

Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti:

“Gıdaya erişim gittikçe zorlaşacak. Dünya nüfusu önümüzdeki 33 yılda 2 milyar daha artarak 2050’de 9,6 milyara çıkacak. Bu nüfusu beslemek için gıda üretiminin yüzde 60-70 artması gerekecek. Uzmanlara göre son 8 bin yılda tüketilen kadar gıda önümüzdeki 40 yılda tüketilecek. Müthiş bir gıda talebi baskısıyla karşı karşıyayız. Ülkeler geliştikçe, tüketim alışkanlıkları da değişiyor. Çin gibi ülkeler artık daha fazla gıda tüketiyor. Yoksul ülkeler geliştikçe, et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri tüketimleri artıyor. Bu durum, küresel düzeyde bir talep patlamasına neden oluyor.

 

-“Tarım alanları kirlendi, çoraklaştı, çölleşti”-

 

Buna karşın tarımsal üretimi aynı hızla artıramıyoruz. Çünkü, tarım alanları bilinçsiz sulama, aşırı gübreleme, yanlış ve aşırı zirai ilaç kullanımı gibi nedenlerle kirlendi, çoraklaştı, çölleşti. Son 40 yılda tarıma elverişli arazilerin yüzde 30’u verimsizleşti. Gittikçe daha geri dönülmez noktaya doğru yol alıyoruz. Küresel düzeyde her yıl İtalya kadar tarım alanı kaybediliyor. Dünyadaki tarım arazilerin dörtte biri ciddi hasar görmüş durumda bulunuyor.” 

 

-“Açlık çeken insan sayısı 38 milyon arttı”-

 

Hal böyleyken, dünyada beslenme açısından da garip bir durum olduğunu bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Türkiye nüfusunun 10 katı kadar insan açlık çekerken, 9 katı insan da obeziteden muzdarip durumda. 2016 yılında açlık çeken insan sayısı 38 milyon arttı. Dünyada 815 milyon açlık çeken, 108 milyonu çocuk olmak üzere 716 milyon obez, 1,6 milyardan fazla aşırı kilolu insan var. Sahra altı Afrika’da her dört kişiden biri yetersiz besleniyor.

Dünyanın bir tarafı aşırı beslenirken, bir tarafı karnını doyuracak ekmeği bile bulamıyor. Her yıl 1,3 milyar ton gıda çöpe atılırken Türkiye nüfusunun 10 katı insan nasıl aç kalır?

Bu vahim durumu, çocuklara açıklayamayız. Niye aç olduklarını anlatamayız.

Her yıl, 10 milyondan fazla insan açlıktan, 4 milyondan fazla insan obeziteden hayatını kaybediyorsa bu sorun dünyamızın en önemli sorunudur. İnsanoğlu aklına başına almalıdır.”

Türkiye’nin, tarımsal potansiyeliyle açlığa son verecek ülkeler arasında olduğunu bildiren Bayraktar, “yapısal sorunlarımız çözülür, girdi maliyetlerimiz makul düzeylere çekilir, yeterli finansman sağlanır ve çiftçimiz daha fazla desteklenirse, sadece ülkemizdeki 80 milyon nüfusu, 5 milyonu aşkın yabancı ve sığınmacıyı şimdi olduğu gibi gelecekte de besler, gıda açığı bulunan başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere çevre ülkelerin gıda ihtiyaçlarını da karşılarız” dedi. ��_�E