KEBİR DEFTERİ RAPORU HK. 29.03.2017

Kebir Defteri Raporunda bir sorun olduğu tespit edilmiştir. Sorun yazılım ekibine bildirilmiştir. Düzeltme yapıldığında Odalarımıza bilgilendirme yapılacaktır.

Bu süre içerisinde Kebir Defteri dökümü almamanızı rica ederiz.

Tüm Odalarımıza Duyurulur.

İyi çalışmalar dileriz.

Yağlı tohumlular desteği başvurularında son gün 31 Mart


-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“30 Eylül 2016 tarihinde başlayan yağlı tohumlu bitkiler fark ödemesi desteği başvuruları 31 Mart 2017’de sona erecek”

-“2016 yılı tarımsal destekleri kapsamında verilecek olan yağlı tohumlu bitkiler fark ödemesi desteği olarak; kilogramda, yağlık ayçiçeği için 40, kanola için 50, soya için 60, aspir için 55 kuruş ödenecek”

 

Ankara – 27.03.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 30 Eylül 2016 tarihinde başlayan yağlı tohumlu bitkiler fark ödemesi desteği başvurularının 31 Mart 2017 Cuma günü mesai saati bitiminde sona ereceğini bildirerek, “destekten yararlanmak isteyen çiftçilerimizin bu tarihe kadar Gıda, Tarım ve Hayvancılık il ve ilçe müdürlüklerine başvurularını tamamlamaları gerekir. Aksi takdirde destekten mahrum kalacaklar” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2016 yılı tarımsal destekleri kapsamında verilecek olan yağlı tohumlu bitkiler fark ödemesi desteği olarak; kilogramda, yağlık ayçiçeği için 40, kanola için 50, soya için 60, aspir için 55 kuruş ödeneceğini belirtti.

Tarım havzalarında yağlı tohumlu bitkileri yetiştiren ve 2016 yılına dair çiftçi kayıt sistemi (ÇKS) kayıtlarını hasat dönemi öncesinde yaptıranların destekten faydalanabileceğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Alım satım, ürün işleme, değerlendirme, depolama işlemlerinin belirlenen usul ve esaslara uygun gerçekleşmesi koşuluyla, 2016 yılında fark ödemesi desteğine esas ürünleri üreten çiftçiler, fark ödemesi desteğinden yararlanıyor.

2016 yılında üretilerek satışı yapılan; fark ödemesi desteğine esas ürünlere, Bakanlığın Uydu Tabanlı Parsel Tanımlama Modeli’ne göre destekleme ödemesi veriliyor.”

Sütün geleceği peynirde


“Toplam 26,8 milyar dolarlık dünya peynir ihracat piyasasında, 162 milyon dolarlık peynir ihraç edebiliyoruz. Bu ülke potansiyelinin çok altında”

Sütün geleceği peynirde…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Toplam 26,8 milyar dolarlık dünya peynir ihracat piyasasında, 162 milyon dolarlık peynir ihraç edebiliyoruz. Bu ülke potansiyelinin çok altında”

-“Türkiye, 661 bin ton peynir üretip, 162 milyon dolarlık ihracat yaparken, nüfusta ülkemiz boyutlarındaki Almanya, 2,3 milyon ton peynir üretimiyle, ABD’nin ardından ikinciliği, 3,8 milyar dolarlık peynir ihracatıyla da dünya birinciliğini alıyor”

-“889 bin tonluk peynir üretimiyle Türkiye’yi geride bırakan iki-üç çeşitten fazla kendine özgü peynir çeşidi olmayan Konya büyüklüğündeki Hollanda, 3,5 milyar dolarlık peynir ihraç ediyor ve dünya ikinciliğini Fransa’ya bile bırakmıyor”

-“Şu ana kadar tespit edilen 193 çeşit peynir üretimiyle adeta bir peynir cenneti, inek sütü üretimde 10’ncu, koyun sütünde 2’nci, keçi sütünde 8’nci, manda sütünde 9’ncu olan Türkiye, peynir üretimini de iki-üç, ihracatını ise peynir çeşitlerini dünyaya tanıtarak en az 8-10 katına çıkarabilir”

-“2015 yılında, Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Katar 1 milyar 477 milyon dolarlık peynir aldı. Rusya’yı da dahil edersek, 2,2 milyar dolarlık bir pazarda payımız 81,4 milyon dolar.  Bu pazarlara bizden daha yakın büyük üretici yok. Avantajımızı kullanmalıyız”

-“Üretici, sanayici, ihracatçı, kamu, üniversiteler yani sektörün bütün tarafları bir araya gelerek bir iş planı yapılmalı, mevcut pazarların yapısı ortaya konularak hedefler belirlenmeli, buna göre gerekli adımlar atılmalıdır. Biz üretici örgütleri olarak üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız”

-“Üretici ne yapacaksa bizler onun için çabalayalım, sanayici kendi konusunda çabalasın, devlet de üzerine düşen görevi yapsın, sektörün önünü açsın. Hep birlikte kazanalım, ülke kazansın”

 

Ankara – 26.03.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, toplam 26,8 milyar dolarlık dünya peynir ihracat piyasasında, 162 milyon dolarlık peynir ihraç edebildiğini, bunun ülke potansiyelinin çok altında olduğunu bildirerek, “şu ana kadar tespit edilen 193 çeşit peynir üretimiyle adeta bir peynir cenneti, inek sütü üretimde 10’ncu, koyun sütünde 2’nci, keçi sütünde 8’nci, manda sütünde 9’ncu olan Türkiye, peynir üretimini de iki-üç, ihracatını ise peynir çeşitlerini dünyaya tanıtarak en az 8-10 katına çıkarabilir” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2016 yılında dünyada 19,4 milyon ton peynir üretildiğini, Türkiye’nin bu üretimden 661 bin tonla yüzde 3,4 pay aldığını, 2015 yılı rakamlarına göre 26,8 milyar dolarlık dünya peynir ihracat pazarından ise 162 milyon dolarlık ihracatla yüzde 0,6 payda kaldığını ve dünya sıralamasında 24’ncü olabildiğini belirtti. Dünyada 656 milyon ton olan inek sütü üretiminin 17 milyon tonunu Türkiye’nin karşıladığına, sıralamada 10’nculuğu aldığına dikkati çeken Bayraktar, Türkiye’nin 1,1 milyon ton koyun sütü üretimiyle Çin’in ardından ikinci, 463 bin ton keçi sütü üretimiyle 8’inci, 55 bin ton manda sütü üretimiyle 9’ncu sırada bulunduğunu vurguladı.

Almanya’nın 32,4 milyon ton inek sütü üretimiyle dünya 5’nciliğini aldığını, koyun, keçi ve manda sütünde ilk 10’a giremediğini bildiren Bayraktar, Türkiye’nin, 661 bin ton peynir üretip, 162 milyon dolarlık ihracat yaparken, nüfusta ülkemiz boyutlarındaki Almanya’nın, 2,3 milyon ton peynir üretimiyle, ABD’nin ardından ikinciliği, 3,8 milyar dolarlık peynir ihracatıyla da dünya birinciliğini aldığına dikkati çekti.

 

-İhracatta ilk üç Almanya, Hollanda, Fransa-

 

Bayraktar, dünyada peynir deyince ilk akla gelen ülkelerden Fransa’nın, 25,3 milyon inek sütü ürettiğini ve 7’nci sırada yer aldığını, 604 bin ton keçi sütü üretimiyle 5’nci olduğunu belirterek, “Fransa 1,73 milyon ton peynir üretimiyle ABD ve Almanya’nın ardından üçüncü sırada. 3,3 milyar dolarlık peynir ihracatıyla Almanya ve Hollanda’nın ardından üçüncülüğü alıyor. 889 bin tonluk peynir üretimiyle Türkiye’yi geride bırakan iki-üç çeşitten fazla kendine özgü peynir çeşidi olmayan Konya büyüklüğündeki Hollanda, 3,5 milyar dolarlık peynir ihraç ediyor ve dünya ikinciliğini Fransa’ya bile bırakmıyor. İnek, koyun, keçi ve manda sütü üretimlerinde de ilk 10’a giremiyor” dedi.

Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ülkemiz, 661 bin tonluk peynir üretimiyle dünyada 8’nci sırayı alıyor. 5 milyon 548 bin tonla ABD’nin birinci olduğu listede bu ülkeyi, 2 milyon 285 bin tonla Almanya, 1 milyon 730 bin tonla Fransa, 1 milyon 5 bin tonla İtalya, 889 bin tonla Hollanda, 816 bin tonla Polonya, 745 bin tonla Brezilya, 661 bin tonla Türkiye, 569 bin tonla Rusya, 533 bin tonla Arjantin izliyor.

Türkiye’de 2011’de 519 bin olan peynir üretimi, 2012’de 564 bin tona, 2013’de 600 bin tona, 2014’de 633 bin tona, 2015’de 666 bin tona çıktı. 2016 yılında ise 661 tona geriledi.

 

-193 çeşit peynir-

 

Şu ana kadar tespit edilen 193 çeşit peynir üretimiyle adeta bir peynir cenneti, inek sütü üretimde 10’ncu, koyun sütünde 2’nci, keçi sütünde 8’nci, manda sütünde 9’ncu olan Türkiye, peynir üretimini de iki-üç, ihracatını ise peynir çeşitlerini dünyaya tanıtarak en az 8-10 katına çıkarabilir.

Türkiye’de tüketimi en yaygın olan peynirler; beyaz peynir, tulum peyniri ve kaşar peyniri olmakla birlikte, yöresel peynirler yönünden de hayli çeşitlilik göstermektedir. Yapılan çalışmalar, şu ana kadar 193 çeşit peynir üretildiğini tespit etmiştir. Edirne beyaz peyniri, Ezine peyniri, Antep peyniri, Urfa peyniri, Erzincan tulum (savak) peyniri, İzmir tulum peyniri, Konya Obruk tulumu, Çorum Kargı tulumu, Kars kaşarı, Kars gravyeri, Trakya kaşarı, çeçil peyniri, çökelek, Mihaliç peyniri, sepet peyniri, Konya yeşil peyniri, Ayvalık lor peyniri, lavaş peyniri, dil peyniri, Çerkez peyniri,  Abaza peyniri, civil (tel) peynir, çanak peyniri, külek peyniri, cara (testi) peyniri, örgü peyniri, golot peyniri, yörük peyniri, tuluk peyniri, göçmen peyniri, Van otlu peyniri gibi yüzlerce peynir türü olan ülkemizin yöresel zenginliklerinin dünya tüketicileriyle buluşturulması gerekmektedir.

 

-Kişi başına Fransa 26,8, Türkiye 8,3 kilogram peynir tüketiyor-

 

Peynirde üretim, ihracatın yanı sıra iç tüketimin de artırılabileceğini bildiren Bayraktar, “peynir, daha çok Avrupa, ABD, Kanada, Avustralya, Arjantin gibi ülkelerde çok tüketiliyor. Yılda kişi başına, Fransa’da 26,8, Almanya’da 24,6, ABD’de 16, Avustralya’da 13,4, Arjantin’de 12,9, Kanada’da 12,5, İngiltere’de 12,1, Yeni Zelanda’da 8,8 kilogram peynir tüketiliyor. AB ortalaması 18,3 kilogramı buluyor. Ülkemizde 8,3 kilogram olan peynir tüketimi AB’nin oldukça gerisinde. Tüketimi daha da artırmak mümkün… Buna karşın Rusya 5,7, İran 4,7, Mısır 4,3, Brezilya 3,8 kilogram peynir tüketimleriyle Türkiye’nin oldukça gerisindeler. Çin’de ise kişi başına peynir tüketimi, 0,1 kilograma kadar iniyor” dedi.

Bayraktar, peynir tüketiminin artırılması için fiyatların tüketicilerin ulaşabileceği seviyelerde tutulmasına yönelik tedbirler alınması, tüketim alışkanlığı kazandırmak için ise okul sütü programının peynir gibi süt ürünleriyle çeşitlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Dünya peynir ihracatında Almanya’nın 3,8 milyar dolarla ilk sırayı aldığını belirten Bayraktar, bu ülkeyi 3,5 milyar dolarla Hollanda, 3,3 milyar dolarla Fransa, 2,5 milyar dolarla İtalya, 1,4 milyar dolarla ABD, 1,4 milyar dolarla Danimarka, 1,2 milyar dolarla Yeni Zelanda, 0,8 milyar dolarla Belçika, 0,8 milyar dolarla İrlanda, 0,7 milyar dolarla İngiltere’nin izlediğini bildirdi.

 

-4 Körfez ülkesi, Ürdün ve Rusya 2,2 milyar dolarlık peynir alıyor-

 

162 milyon dolarlık ihracatla dünya sıralamasında 24’ncü olan Türkiye’nin 44 ülkeye peynir ihraç ettiğini, bunun yüzde 62’sinin 10 ülkeyle sınırlı olduğunu, ihracatın üçte birinin Irak’a, dörtte birinin ise Suudi Arabistan’a yapıldığına dikkati çeken Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“2015 yılında, Suudi Arabistan 682 milyon dolarlık peynir alıyor ama bu ülkeye bizim ihracatımız 43,9 milyon dolarda kalıyor. Suudi Arabistan, peynir ihtiyacının sadece yüzde 6,4’ünü Türkiye’den karşılıyor. Yine 268 milyon dolarlık ithalat yapan Kuveyt, bizden 13,4, 328 milyon dolarlık ithalat yapan Birleşik Arap Emirlikleri 9,7, 114 milyon dolarlık ithalat yapan Ürdün bizden 9,6, 85 milyon dolarlık ithalat yapan Katar bizden 3,5 milyon dolarlık peynir alıyor. 5 ülkenin 1 milyar 477 milyon dolarlık peynir ithalatı varken, bizim bu ülkelere ihracatımız sadece 80 milyon dolarda kalıyor. Yine Rusya 720 milyon dolarlık peynir alıyor, bizim ihracatımız 1,4 milyon dolar. Rusya’yı dahil edersek 2,2 milyar dolarlık bir pazarda payımız 81,4 milyon dolar. Bu pazarlara bizden daha yakın büyük üretici yok. Avantajımızı kullanmalıyız. Bu tablo hedef pazarlara girmek kadar mevcut pazarlardaki payımızın da artırılmasına yönelik çalışmaların yapılması gerektiğini göstermektedir. Bu konuda üretici, sanayici, ihracatçı, kamu, üniversiteler yani sektörün bütün tarafları bir araya gelerek bir iş planı yapılmalı, mevcut pazarların yapısı ortaya konularak hedefler belirlenmeli, buna göre gerekli adımlar atılmalıdır. Biz üretici örgütleri olarak üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız.

 

-“Hedef ihracat, hep beraber kazanabiliriz”-

 

Madem hedef ihracat yani 193 çeşit peynirimizi dünya tüketicileriyle buluşturmak, o zaman enerjimizi buna harcayalım, hep beraber nasıl kazanabiliriz, nasıl markalaşabiliriz, bunun için kim ne yapmalının yollarını belirleyelim. Oturalım yol haritamızı belirleyelim; üretici ne yapacaksa bizler onun için çabalayalım, sanayici kendi konusunda çabalasın, devlet de üzerine düşen görevi yapsın, sektörün önünü açsın. Hep birlikte kazanalım, ülke kazansın.”

Üretimde yaşanan sorunların çözülmesi halinde dış pazarlarda rekabetin mümkün hale geleceğini belirten Bayraktar, “sektörün üretimden pazarlamaya kadar ki süreçte sorunları var. Süt fiyatları üretimin sürdürülebilirliğini sağlamaktan uzak… Bugün yemin 1 lira 8 kuruş olduğu ülkemizde 90-95 kuruşlara süt satılıyor, üretici bir kilo süt satarak 1 kilo yem bile alamıyor. Üretici önünü görerek, geleceğe güvenle bakarak üretim yapamıyor Yılda 400 binin üzerine buzağı ölüyor. En önemli gelir kaynağımızı yaşatamıyoruz. Hayvan hastalıklarıyla etkin mücadele edemiyoruz, bakım ve besleme kaynaklı verim kayıplarını yeterince önleyemiyoruz. Süt üretimimiz sürekli artıyor. Önümüzdeki yıllarda 25 milyon tonlara çıkacak. Sütün geleceği peynirde… Peynir üretimini artırıp dünyaya satmamız lazım” dedi.

22 Mart Dünya Su Günü

“Su zengini olmayan ülkemizin, su kaynaklarını çok titiz bir şekilde kullanmalı ve korumalıyız”

-22 Mart Dünya Su Günü…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Su zengini olmayan ülkemizin, su kaynaklarını çok titiz bir şekilde kullanmalı ve korumalıyız”

-“Başta tarım olmak üzere her alanda suyu tasarruflu kullanmazsak, su kıtlığı çekmemiz kaçınılmazdır”

-“8,5 milyon hektar sulanabilir alanın hala 2,27 milyon hektarını, gerekli altyapı yatırımlarını tamamlayamadığımız için sulayamıyoruz”

-“Yeni geliştirilen sulama projelerinde borulu sistem kullanımının artırılmasıyla ve bakım-onarım faaliyetlerinin hızlandırılmasıyla su kayıpları büyük ölçüde önlenecektir”

-“Kirlilik kaynaklarının gerekli denetimlerle kontrol altına alınması ve kaçak su kullanımının önüne geçilmesi ve kirletilmemesi için de gerekli tedbirleri istisnasız almalı ve uygulamalıyız”

-“Su kullanım hizmet bedelinde metreküp üzerinden yapılan fiyatlandırma, dekara yapılan fiyatlandırmadan daha yüksek olacaktır. Bu durum sulama maliyetlerini artıracaktır”

-“Yeraltı suyu ücretlerinin de makul fiyatlara çekilmesi gerekmektedir”

-“Sulamada elektrik giderleri çiftçimiz için önemli bir yük haline geldi. Elektrikteki yüzde 18’lik KDV ile fon ve paylar kaldırılmalı, birim fiyatı düşürülmelidir”

 

Ankara – 21.03.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, su zengini olmayan Türkiye’nin kaynaklarını çok titiz bir şekilde koruması gerektiğini belirterek, “başta tarım olmak üzere her alanda suyu tasarruflu kullanmazsak, su kıtlığı çekmemiz kaçınılmazdır” dedi.

Bayraktar, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, başta yaşadığımız coğrafyada kirlenmemiş tatlı suya ulaşmanın gittikçe daha zor hale geldiğinin, suyun bir damlasının dahi çok önemli olduğunun, korunması ve tasarrufunun hayati değer taşıdığının 7’den 70’e herkes tarafından idrak edilmesi gerektiğini, bunun yolunun da toplumun eğitilmesinden geçtiğini belirtti.

Verimliliğin artırılması açısından tarımda sulamanın yaygınlaştırılması ve bu amaçla su kaynaklarının geliştirilmesi ve rasyonel kullanımının büyük önem arz ettiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Türkiye’nin toplam yerüstü suyu potansiyeli yurtiçindeki akarsulardan 95 milyar metreküp, komşu ülkelerden yurdumuza gelen akarsulardan 3 milyar metreküp olmak üzere 98 milyar metreküptür. 14,7 milyar metreküplük yeraltı kullanılabilir su potansiyeliyle toplam kullanılabilir su potansiyeli 112,7 milyar metreküpü bulmaktadır. Bunun 40 milyar metreküpü tarımda, 7 milyar metreküpü içme suyunda, 7 milyar metreküpü ise sanayide kullanılmaktadır.

Bu ülkenin kuruda yetişen buğday, arpa gibi ürünlere ihtiyacı olduğu kadarıyla suluda yetişen mısıra, pamuğa, şekerpancarına, sebzeye meyveye de ihtiyacı vardır. Ancak bir kıtada görülebilecek tarzda dört mevsim bir arada yaşayabilen ender ülkelerden biri olan Türkiye’nin, bu fırsatı en iyi şeklide değerlendirmesi gerekir. Bu üreticinin de vatandaşların da en doğal hakkıdır. Üretim su olmadan olmaz. Yeterli su olacak ki bu ülke üretebilsin, 80 milyon vatandaşını, 3,5 milyon sığınmacıyı, 40 milyon turisti doyurabilsin.

 

-“Sulama çiftçilerimizin üretim maliyetlerini önemli ölçüde artırmaktadır”-

                       

Sulama çiftçilerimizin üretim maliyetlerini önemli ölçüde artırmaktadır. 2017 yılı su kullanım hizmet bedeli tarifelerine, suyun metreküp olarak ölçülebileceği ve su ücretlerinin metreküp üzerinden alınabileceği hükmü getirilmiştir. Bazı sulama birlikleri de bu hükme dayanarak metreküp üzerinden su ücreti almaktadır. Odalarımızdan alınan bilgilere göre, metreküp üzerinden yapılan fiyatlandırma, dekara yapılan fiyatlandırmadan daha yüksektir. Bu durum sulama maliyetlerini artıracaktır. Sulamada bölgesel maliyet farklılıkları da getirecektir. Uygulama üreticinin sulamadan kaçınmasına neden olabilecektir. Bu da hem verimlilikte hem de üretimde düşüşe yol açabilir. Sağlıklı su tasarrufu, salma sulama yöntemini terk etmekle mümkündür. Bu sağlanmazsa, sulamada kaçınma veya kaçak kullanım artar. 

Yeraltı suyu ücretlerinin de makul fiyatlara çekilmesi gerekmektedir.

Sulamada elektrik giderleri çiftçimiz için önemli bir yük haline geldi. Elektrikteki yüzde 18’lik KDV ile fon ve paylar kaldırılmalı, birim fiyatı düşürülmelidir.”

 

-“Su tasarrufu için sulama altyapısı hızla değiştirilmelidir”-

 

Türkiye’de su kaynaklarının kısıtlı olması, nüfusun ve tüm sektörlerde talebin gün geçtikçe artması, mevcut su kaynaklarının en ekonomik şekilde kullanılmasını zorunlu kıldığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“8,5 milyon hektar sulanabilir alanın hala 2,27 milyon hektarını, gerekli altyapı yatırımlarını tamamlayamadığımız için sulayamıyoruz. Tarım başta hemen her alanda da suyu tasarruflu kullanamıyoruz. Tarımda su tasarrufu için sulama altyapısının hızla değiştirilmesi gerekiyor. Sulanan alanların yüzde 81,7’sinde salma, yüzde 16,6’sında yağmurlama ve yüzde 1,7’sinde damla sulama sistemlerinin kullanılıyor. Görüldüğü gibi yüzde 81,7 olan salma sulama altyapısı hızla, yüzde 60’lara kadar varan ölçülerde su tasarrufu sağlayan basınçlı sulama sistemlerine dönüştürülmelidir. Bunun için teşvik ve hibeler artırılarak üreticilerimiz için daha cazip hale getirilmelidir. Her türlü AR-GE çalışmalarına ağırlık verilmelidir.”

 

-Sulamada kayıplar-

 

Bayraktar, Devlet Su İşleri sulamalarında sulama oranının yüzde 62, sulama randımanı ise yüzde 42 olduğunu, hükümet programında sulama oranının yüzde 68’e, sulama randımanının ise yüzde 50’ye çıkarılmasının öngörüldüğünü bildirerek, “bu oranlar hızla artırılmalı, sulama çok etkin bir şekilde yapılmalıdır” dedi.

Sulama imkânı olduğu halde sulanmayan her birim alanın potansiyel tarımsal gelirden mahrum kalma anlamına geldiğine dikkati çeken Bayraktar, sulama oran ve randımanları düşüklüğünün sebeplerine bakıldığında en dikkat çekici hususun sulama şebekelerinde meydana gelen kayıplar olduğunu vurguladı.

Yeni geliştirilen sulama projelerinde borulu sistem kullanımının artırılmasıyla ve bakım-onarım faaliyetlerinin hızlandırılmasıyla kayıpları büyük ölçüde önleneceğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Mevcut durumda, sulama şebekelerinin yüzde 39’u klasik, yüzde 43’ü kanalet ve yüzde 18’si ise borulu şebekedir. İnşa halindeki sulama şebekelerinin ise yüzde 7’si klasik, yüzde 4’ ü kanalet ve yüzde 89’u borulu şebekedir. Bu rakamlardan da anlaşıldığı üzere 1970’li yıllardan kalma kanaletlerin oranı bir hayli fazladır. Bu tesisler bir hayli eskimiş durumda ve birçoğu atıl vaziyettedir. 

Ekonomik ömrünü tamamlamış mevcut kanalların sızdırmasını, patlamasını önlemek adına girişimlerde bulunulmalı ve hali hazırda yapılan çalışmalar hızlandırılmalı ve artırılmalıdır.”

 

-“Tasarruflu kullanılmasının yanı sıra suyun kirletilmemesi de önemli”-

 

Şemsi Bayraktar, sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerde su kaynaklarının hızlı biçimde kirlendiğini, ayrıca kaçak su çekimi nedeniyle üreticilerin sağlıklı ve temiz su temininde sıkıntı çektiklerini belirtti. Ticari firmaların çayır ve meralarda bulunan su kaynaklarını yoğun biçimde kullanmaları sonucu söz konusu alanlarda kuruma tehlikesi ortaya çıktığını vurgulayan Bayraktar, “Kirlilik kaynaklarının gerekli denetimlerle kontrol altına alınması ve kaçak su kullanımının önüne geçilmesi gerekmektedir. Su kaynaklarının tasarruflu kullanılmasının yanı sıra kirletilmemesi için de gerekli tedbirleri istisnasız almalı ve uygulamalıyız” dedi.

Bayraktar, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi (KOP), Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) gibi sulama, dere ıslahı, taşkın koruma ve drenaj yatırımlarını da içeren projelerin en kısa zamanda tamamlanmasının da büyük önem taşıdığını kaydetti.

Şemsi Bayraktar, toplumsal bilinç artırılarak toprak ve su kaynaklarının korunması ve kirlenmesinin önüne geçilmesi dileğiyle 22 Mart Dünya Su Günü’nü kutladı.

Organik tarım desteği başvurularında son gün 24 Mart


“Son günlerde yaşanabilecek yoğunlukları göz önüne alarak, üreticilerimizin başvurularını biran evvel yapmaları kendi yararlarına olacaktır”

-Organik tarım desteği başvurularında son gün 24 Mart…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “9 Ocak 2017 tarihinde başlayan organik tarım desteği

başvuruları, 24 Mart 2017 Cuma günü mesai saati sonunda tamamlanacak”

-“Organik Tarım Desteği olarak dekarda, birinci kategori ürünlerde 100 lira, ikinci kategori ürünlerde 70 lira, üçüncü kategori ürünlerde 30 lira, dördüncü kategori ürünlerde 10 lira olarak ödenecek”

-“Son günlerde yaşanabilecek yoğunlukları göz önüne alarak, üreticilerimizin başvurularını biran evvel yapmaları kendi yararlarına olacaktır”

 

Ankara – 19.03.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)  Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 9 Ocak 2017 tarihinde başlayan organik tarım desteği başvurularının 24 Mart 2017 Cuma günü mesai saati sonunda tamamlanacağını bildirdi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2016 yılı tarımsal destekleri kapsamında verilecek olan Organik Tarım Desteği olarakdekarda, birinci kategori ürünlerde 100 lira, ikinci kategori ürünlerde 70 lira, üçüncü kategori ürünlerde 30 lira, dördüncü kategori ürünlerde 10 lira olarak ödeneceğini belirtti.

Organik Tarım Desteği ödemesinin, Organik Tarım Yönetmeliğine göre organik tarım yapan, Organik Tarım Bilgi Sistemi (OTBİS) ve Çiftçi Kayıt Sisteminde (ÇKS) 2016 üretim yılında kayıtlı, 2016 yılı hasadını gerçekleştirmiş, ürettiği ürüne ürün sertifikası düzenlenmiş olan ve destekleme tebliğinde belirtilen usul ve esaslara göre başvurusunu yapan çiftçilere ödeneceğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

“2016 yılı hasadı yapılmış ürün için OTBİS’te yetkilendirilmiş kuruluşça kontrolü yapılmış ve Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre uygun bulunmuş Geçiş süreci-2, Geçiş süreci-3 ve organik statüde yer alan tarım arazileri ve bu arazilerde kayıtlı ürünlerden desteklemeye uygun bulunan arazilere destekleme ödemesi yapılacak.

Üreticilerin başvurularını bağlı oldukları Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl/İlçe Müdürlüklerine 24 Mart 2017 mesai bitimine kadar yapmaları gerekmektedir. Aksi takdirde üreticilerin destekten faydalanmaları mümkün olamayacak.

Son günlerde yaşanabilecek yoğunlukları göz önüne alarak, üreticilerimizin başvurularını biran evvel yapmaları kendi yararlarına olacaktır.”

Kategorilerine göre Organik Tarım Desteği ödenecek belli başlı ürünler şöyle:

“1. Kategori Ürünler: Acur, Ahududu, Alıç, Altınçilek, Altıntop, Armut, Avokado, Ayva, Badem, Bakla, Balkabağı, Bamya, Barbunya Fasulye, Barbunya Fasulye (kuru), Bergamot, Biber, Böğürtlen, Brokoli, Ceviz, Çay, Çilek, Dereotu, Domates, Dut, Elma, Enginar, Erik, Fasulye (kuru), Fasulye, Fındık, Gilaburu, Hıyar, Ispanak, İğde, İncir, Kabak, Kuşüzümü, Karnabahar, Karpuz, Kavun, Kayısı, Kereviz, Kestane, Kızılcık, Kiraz, Kivi, Kuşkonmaz, Kuzukulağı, Lahana, Limon, Mandalina, Mantar, Marul, Maydanoz, Meyve Fidanı, Sebze Fideleri, Muşmula, Muz, Nane, Nar, Nektarin, Örtü Altı Fidecilik, Palamut, Patlıcan, Pazı, Pepino, Pırasa, Portakal, Roka, Sarımsak, Semizotu, Soğan, Şalgam, Şeftali, Tere, Trabzon Hurması, Turp, Turunç, Üvez, Üzüm, Üzüm Kurutmalık, Üzüm Sofralık, Vişne, Yenidünya, Yerelması, Zerdali.

2. Kategori Ürünler: Adaçayı, Anason, Antep Fıstığı, Biberiye, Civanperçemi, Çemen, Çörekotu, Defne, Ebegümeci, Fesleğen (reyhan), Hünnap, Kekik, Isırganotu, Kantaron, Kimyon, Kişniş, Kuşburnu, Melissa, Mercanköşk, Rezene, Safran, Şerbetçiotu, Tarçın, Zahter, Zencefil, Zeytin.

3. Kategori Ürünler: Ayçiçeği, Bakla (kuru), Bezelye, Börülce, Çeltik, Gül, Kenevir Lif, Keten Lif, Mercimek, Mürdümük, Nohut, Pamuk, Sarımsak (kuru), Soğan (kuru), Soya, Susam, Tütün, Yerfıstığı.

4. Kategori Ürünler: Diğer ürünler (1., 2., 3. Kategori haricindeki ürünler ve nadas).”

Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin Yıldönümü


“Çanakkale Zaferi, milletimizin kahramanlık destanıdır. Milli birlik, dayanışma ve kardeşliğimizin sembolüdür”

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Çanakkale Zaferi, milletimizin kahramanlık destanıdır. Milli birlik, dayanışma ve kardeşliğimizin sembolüdür”

-“Bu birlik, dayanışma ve kardeşliği, 15 Temmuz’da da vatan hainlerine karşı ortaya koyan milletimiz, gerektiğinde bu vatan için tereddüt etmeden ölüme gideceğini her zaman tüm dünyaya göstermiştir”

-“Bu topraklar uğruna, gerektiğinde gözünü kırpmadan canını feda ederek Hakk’a yürüyen bütün şehitlerimizi, bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum”

 

Ankara – 17.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Çanakkale Zaferi’nin milli birlik, dayanışma ve kardeşliğin sembolü olduğunu, “Çanakkale Zaferi, milletimizin kahramanlık destanıdır” dedi.

Bayraktar, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 102. yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Vatan topraklarını korurken can veren 250 bini aşkın şehidin, neye mal olursa olsun, Çanakkale’nin asla geçilemeyeceğini bütün dünyaya gösterdiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Çanakkale’de şehit düşen ecdadımızın, vatan söz konusu olduğunda hiçbir zorluk ve yokluk gözetmeden neler yapabileceğini ortaya koydu. Çanakkale Zaferi, milletimizin kahramanlık destanıdır. Milli birlik, dayanışma ve kardeşliğimizin sembolüdür. Bu birlik, dayanışma ve kardeşliği, 15 Temmuz’da da vatan hainlerine karşı ortaya koyan milletimiz, gerektiğinde bu vatan için tereddüt etmeden ölüme gideceğini her zaman tüm dünyaya göstermiştir.”

“Şehit kanlarıyla sulanmış bu güzel vatanın mirasçıları olarak bunun bilincinde olmamız gerekir” diyen Bayraktar, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale’de savaşan kahramanlarımız, bütün şehit ve gazilerimiz, kalplerimizin en müstesna köşesinde sonsuza kadar yaşayacaklar.

Bu düşüncelerle, bu topraklar uğruna, gerektiğinde gözünü kırpmadan canını feda ederek Hakk’a yürüyen bütün şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun.” 

Tarım Aralık ayında bile 4,9 milyon istihdam sağladı


“Tarım işsizliği 2,2 puan düşürdü. Aralık ayı rakamlarına göre yüzde 14,9 olan işsizlik oranı tarım sayesinde yüzde 12,7’ye indi”

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Kış şartlarında Aralık ayında bile tarım 4,9 milyonun üzerinde istihdam sağladı”

-“Tarım işsizliği 2,2 puan düşürdü. Aralık ayı rakamlarına göre yüzde 14,9 olan işsizlik oranı tarım sayesinde yüzde 12,7’ye indi”

 

Ankara – 15.03.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülkenin en büyük sorunlarından biri olan işsizliği belli bir noktada tutmada tarımın önemli bir işlev üstlendiğini bildirerek, “kış şartlarında Aralık ayında bile tarım 4 milyon 915 bin ile 4,9 milyonun üzerinde istihdam sağladı” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımın, 2016 yılının Ocak ayında 4 milyon 812 bin, Şubat’ta 4 milyon 876 bin, Mart’ta 5 milyon 93 bin, Nisan’da 5 milyon 352 bin, Mayıs’ta 5 milyon 540 bin, Haziran’da 5 milyon 577, Temmuz’da 5 milyon 727 bin istihdam sağladığını, Ağustos ayında 5 milyon 760 istihdamla en yüksek noktaya ulaştığını belirtti. Eylül ayıyla birlikte, tarımdaki istihdamın, önemli ürünlerde hasadın sona ermesi ve mevsim koşulları nedeniyle yeniden azalışa geçtiğini, 5 milyon 657 bine indiğini vurgulayan Bayraktar, tarımın Ekim’de 5 milyon 305 bine, Kasım’da 5 milyon 53 bine düştüğünü bildirdi.

Tarımdaki istihdamın Aralık ayında da gerilediğini 4 milyon 915 bine düştüğüne, Ocak-Şubat aylarında dip noktasına ineceğine dikkati çeken Bayraktar, Mart ayıyla birlikte tarımdaki istihdamın yeniden artışa geçeceğini belirtti.

Tarımsal faaliyetin en aza indiği Ocak-Şubat aylarıyla tarımsal faaliyetin zirveye ulaştığı Temmuz-Ağustos ayları arasında 1 milyona yakın tarımsal istihdam farkı olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Tarım, Ocak ve Mayıs aylarında toplam işsizliği 1,9, Şubat ve Mart aylarında 1,8, Nisan’da 1,7, Haziran’da 2, Temmuz, Ekim ve Kasım aylarında 2,3, Ağustos ve Eylül aylarında 2,4 puan düşürdü. Tarım işsizliği Aralık ayında 2,2 puan düşürdü. Son açıklanan Aralık ayı rakamlarına göre yüzde 14,9 olan işsizlik oranı tarım sayesinde yüzde 12,7’ye indi. 

İstihdam içinde tarımın önemi sürüyor. Aralık ayında 26 milyon 669 bin olan istihdamın 4 milyon 915 bini tarımda çalıştı. Tarımsal faaliyetin önemli oranda azaldığı Aralık ayında bile tarımın istihdamdaki payı yüzde 18,4’ü buldu. Bu oran Ağustos ayında yüzde 21 düzeyindeydi. Tarımda istihdam gelişmiş ülkeler düzeyine inerse, 4 milyon dolaylarında bir tarım istihdamı açığa çıkar ki halen 3 milyon 717 bin olan işsizliğin ulaşacağı seviye, şimdikiyle karşılaştırılamaz bile… Bir an önce kırsala yatırım yapılmalı, nüfusu kırsalda tutacak projeler geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.

26 milyon 669 bin istihdamın 14 milyon 652 bini hizmetler, 5 milyon 265 bini sanayi, 1 milyon 836 bini inşaat sektöründe istihdam ediliyor. İstihdamda hizmetler sektörünün payı yüzde 54,9, sanayinin payı yüzde 19,7, inşaatın payı ise yüzde 6,9. Sanayi, kış aylarında tarımdan fazla istihdam sağlasa da yaz aylarında tarım, sanayiyi geride bırakıyor.”

Tarımda çalışanların 2 milyon 781 bininin erkeklerden, 2 milyon 134 bininin kadınlardan oluştuğunu belirten Bayraktar, “çalışan erkeklerin yüzde 15’i, kadınların ise yüzde 26,3’ü tarımda. Tarımda çalışanların yüzde 55,5’i erkek, yüzde 44,5’i ise kadın. Kadın istihdamında tarım ağırlığını koruyor” dedi.

Bayraktar, Van Gürpınar’da


Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Van’ın Gürpınar İlçesi’nde temaslarda bulundu.

Bayraktar, Van Gürpınar’da…

Van – 14.03.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Van’ın Gürpınar İlçesi’nde temaslarda bulundu.

“Üreten Türkiye Konuşuyor” toplantısına katılmak üzere Van’a gelen Bayraktar, Gürpınar Ziraat Odası’nı ziyaret etti. Ziraat Odası’nda Başkan Faruk Şamiloğlu’dan bilgi alan Bayraktar, Gürpınar’ın özellikle koyunculukta çok önemli bir ilçe olduğunu, ilçede 400 bin baş koyun bulunduğunu, bunun çok daha iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini bildirdi. Bayraktar, ilçe tarımında önemli bir yeri olan buğdayda da verimin artırılması zorunluluğu bulunduğunu belirtti.

Ziyarete, TZOB Yönetim Kurulu Üyesi, Güneydoğu Anadolu Bölge Temsilcisi Cevat Delil de katıldı.

Bayraktar, Van’da “Üreten Türkiye Konuşuyor” toplantısına katıldı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Van’da “Üreten Türkiye Konuşuyor” toplantısına katıldı.

Türkiye-AB KİK üyeleri TZOB, TOBB, Hak-iş, Memur-Sen, TESK, TİSK, Türk-İş, Türkiye Kamu-Sen ile iş dünyasının sivil toplum kuruluşları, Türkiye genelinde düzenlenecek  “Üreten Türkiye Konuşuyor” toplantılarının ilkini Van’da gerçekleştirdi

 

Van -14.03.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Van’da “Üreten Türkiye Konuşuyor” toplantısına katıldı.

Türkiye-AB KİK üyeleri TZOB, TOBB, Hak-iş, Memur-Sen, TESK, TİSK, Türk-İş, Türkiye Kamu-Sen ile iş dünyasının sivil toplum kuruluşları ASKON, MÜSİAD, TİM, TÜGİAD, TÜGİK, TÜMSİAD ve TÜRKONFED, Türkiye genelinde düzenlenecek  “Üreten Türkiye Konuşuyor” toplantılarının ilkini, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin katılımıyla Van’da gerçekleştirdi.

Yuvarlak masa toplantıların yapıldığı ortamda, çiftçi, ticaret erbabı, esnaf, işçi, memur kesimleri sorunlarını dile getirdiler, çözüm önerileri sundular.

Toplantıya, TZOB Yönetim Kurulu Üyesi, Güneydoğu Anadolu Bölge Temsilcisi Cevat Delil ve Van Ziraat Odaları’nın başkanları’da katıldı.

Tarımda enflasyon ekside


TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarımda üretici fiyatları, kış şartlarına rağmen, Şubat ayında yüzde 1,36 geriledi”

-Tarımda enflasyon ekside…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarımda üretici fiyatları, kış şartlarına rağmen, Şubat ayında yüzde 1,36 geriledi”

-“Genel tüketici enflasyonunun yüzde 0,81, gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyat artışının yüzde 0,84 olduğu bir ortamda tarımda üretici enflasyonunun gerilemesi, çiftçinin enflasyonun sorumlusu olmadığını göstermektedir”

-“Yaşanan tabii afetlere, sel felaketlerine, kar yağışlarına, fırtınalara, seralardaki hasara, üretim, depolama ve nakliyedeki sorunlara rağmen tarımda üretici fiyatlarının gerilemesi üreticimizi mağdur etmiştir”

 

Ankara – 14.03.2017 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2017 Şubat ayında tarımda enflasyonun eksiye düştüğünü bildirerek, “tarım üretici fiyatları, kış şartlarına rağmen, Şubat ayında yüzde 1,36 geriledi” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, Şubat ayında tarımda fiyat artışının, Ocak ayına göre yüzde 1,36 gerilediğini, Şubat ayı itibarıyla yıllık enflasyonun yüzde 9,29, oniki aylık ortalamalara göre yüzde 3,19 olduğunu belirtti. Buna karşın gıda ve alkolsüz içeceklerde, Şubat ayı enflasyonun yüzde 0,84, Şubat ayı itibarıyla yıllık enflasyonun yüzde 8,72, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 5,51 düzeyinde gerçekleştiğini vurgulayan Bayraktar, genel tüketici fiyatları endeksinin de Şubat ayında yüzde 0,81 arttığına, tüketici fiyatları endeksinde yıllık artışın Şubat ayı itibarıyla yüzde 10,13, on iki aylık ortalamalara göre yıllık artış ise yüzde 7,88 olduğuna dikkati çekti.

Tarımdaki üretici fiyatları endeksinin Şubat ayında gerilerken, gıdada tüketici enflasyonunun ve genel tüketici enflasyonunun arttığını, tüketicide sadece giyim ve ayakkabı ile ev eşyası enflasyonunda düşüş yaşandığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Tarımda üretici fiyatları, tarla üretiminin en üst noktalara ulaştığı yaz aylarının yaşandığı dönemde düşmektedir. Bu dönemden çıkılınca, 2016 Eylül ayıyla birlikte yüzde 1,01’lik bir artış yaşanmıştı. Tarımda üretici fiyatları, aylık bazda Ekim ayında yüzde 0,63, Kasım ayında ise yüzde 1,85 azalmıştı. Tabii afetler yüzünden Aralık ayında tarımda üretici fiyatları yüzde 3,51, Ocak ayında ise yüzde 9,51 artmıştı.

Genel tüketici enflasyonunun yüzde 0,81, gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyat artışının yüzde 0,84 olduğu bir ortamda tarımda üretici enflasyonunun yüzde 1,36 gerilemesi çiftçinin enflasyonun sorumlusu olmadığını göstermektedir. Yaşanan tabii afetlere, sel felaketlerine, kar yağışlarına, fırtınalara, seralardaki hasara, üretim, depolama ve nakliyedeki sorunlara rağmen tarımda üretici fiyatlarının gerilemesi üreticimizi mağdur etmiştir.”

 

-Turunçgillerde, tahıllarda, çeltikte, hayvancılık ürünlerinde fiyatlar arttı-

 

Şubat ayında en fazla fiyat artışının, artık üretim sezonunun sonlarına gelen turunçgillerde görüldüğünü belirten Bayraktar, “turunçgillerde fiyatlar yüzde 10,40 arttı. Artış pirinç hariç tahıllar yüzde 2,29, çeltikte yüzde 5,60, yağlı meyvelerde yüzde 2,76, içecek üretiminde kullanılan bitkisel ürünlerde yüz de 1,47, canlı sığırlar ve bunlardan elde edilen işlenmemiş sütte yüzde 1,63, koyun, keçi ve bunlardan elde edilen işlenmemiş süt ve yapağıda yüzde 1,27, canlı kümes hayvanları ve yumurtalarda yüzde 0,92, ormancılık ürünlerinde yüzde 8,35, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 0,88 artış oldu” dedi.

 

-Fiyatlar sebze ve meyvede geriledi-

 

Bayraktar, tabii afetlerin en fazla etkilediği, sebze, kavun-karpuz, kök ve yumrularda fiyatların yüzde 9,06 gerilediğini belirtti. Doğal afetlerin en fazla etkilediği sebzede, kavun-karpuz, kök ve yumrulardaki fiyat düşüşünün tarımda üretici fiyatlarının gerilemesinin en büyük sebebi olduğunu vurgulayan Bayraktar, lifli bitkilerde yüzde 1,40, ağaç çalı meyveleri ve sert kabuklu meyvelerde ise yüzde 3,06 fiyat düşüşü yaşandığını bildirdi.