Tarımda Aralık istihdamı 5 milyonun üzerinde…


-Tarımda Aralık istihdamı 5 milyonun üzerinde…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Tarım, Aralık ayına rağmen 5 milyon 3 bin kişiye iş sağladı, işsizliği 1,9 puan düşürdü”

-“Aralık ayları itibarıyla tarımın istihdamdaki payı, genel istihdamdaki 806 binlik artış nedeniyle yüzde 19,5’den yüzde 18,9’a geriledi”

 

Ankara – 15.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın, Aralık ayına rağmen 5 milyon 3 bin kişiye iş sağladığını, işsizliği 1,9 puan düşürdüğünü bildirdi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, Haziran 2015’de 5 milyon 998 bin, Temmuz 2015’de 6 milyon 18 bin, Ağustos 2015’de 6 milyon 17 bin, Eylül 2015’de 5 milyon 825 bin, Ekim 2015’de 5 milyon 473 bin, Kasım 2015’de 5 milyon 154 bin olan tarımda istihdamın Aralık 2015’de 5 milyon 3 bin düzeyinde gerçekleştiğini belirtti.

Şemsi Bayraktar, Mart ayının ikinci yarısından sonra tarımda istihdamın yoğun olduğu döneme girildiğini, bundan dolayı her ay tarımda istihdamın arttığını, bu artışın Eylül ayından sonra düşüşe geçtiğini bildirdi.

Bayraktar, Aralık 2015’de 26 milyon 448 bin olan istihdam edilenlerin 14 milyon 256 bininin hizmetler, 5 milyon 311 bininin sanayi, 1 milyon 878 bininin inşaat, 5 milyon 3 bininin ise tarımda çalıştığını kaydetti.

2015 Aralık ayında tarımın 5 milyon 3 bin kişiye iş sağladığını, bu rakamın geçen yılın aynı ayında 5 milyon 10 bin kişi olduğunu bildiren Bayraktar, Aralık ayları itibarıyla tarımın istihdamdaki payının, genel istihdamdaki 806 bin kişilik artışla 25 milyon 642 binden 26 milyon 448 bine çıkması nedeniyle yüzde 19,5’den yüzde 18,9 gerilediğine dikkati çekti.

Aralık ayında tarımın, toplamda işsizliği 1,9 puan düşürerek, yüzde 12,7’den yüzde 10,8’e çektiğini belirten Bayraktar, “bu durum erkeklerde 1,2’de kalırken, kadınlarda 3,9’u buldu. Tarım, erkeklerde işsizliği yüzde 11,1’den yüzde 9,9’a, kadınlarda yüzde 16,8’den yüzde 12,9’e indirdi” dedi.

Bayraktar, Aralık ayında tarımın 2 milyon 795 bin erkek, 2 milyon 207 bin kadına iş ve aş yarattığını, çalışan erkeklerin yüzde 15,2’sinin, çalışan kadınların yüzde 27,5’inin tarımda çalıştığını vurguladı.

Şemsi Bayraktar, 5 milyon 3 bin istihdamın 46 bininin işveren, 463 bininin ücretli ve yevmiyeli, 2 milyon 210 bininin kendi hesabına çalışan, 2 milyon 284 bininin ise ücretsiz aile işçisi konumunda bulunduğunu kaydetti.

İhracattaki sıkıntı yumurta ve tavuk eti üretimini vurdu


-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Ocak ayında tavuk yumurtası üretimi yüzde 2,6,

tavuk eti üretimi yüzde 10,1 geriledi”

-“Kanatlı eti ihracatı, 2016 yılı Ocak ayında, geçen yılın aynı

ayına göre, yüzde 55,7 azalmayla 42,2 milyon dolardan

18,7 milyon dolara, yumurta ihracatı ise yüzde 28 azalmayla

25,1 milyon dolardan 18,1 milyon dolara düştü”

-“İhracattaki bu gerilemede en önemli ihraç pazarımız olan

Irak’a yapılan ihracattaki düşüş etkili oldu”

 

Ankara – 14.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ihracatta yaşanan sıkıntının yumurta ve tavuk eti üretimini de vurduğunu bildirerek, “Ocak ayında tavuk yumurtası üretimi yüzde 2,6, tavuk eti üretimi yüzde 10,1 geriledi” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, ihracatta yaşanan sıkıntılar nedeniyle, 2016 yılı Ocak ayında tavuk yumurtası üretiminin, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,6 düşerek, 1 milyar 551 milyon 379 binden 1 milyar 511 milyon 796 bine, tavuk eti üretiminin ise yüzde 10,1 gerilemeyle 158 bin 585 bin tondan 143 bin 232 tona indiğini bildirdi.

Türkiye’nin kanatlı eti ihracatının, 2016 yılı Ocak ayında, geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 55,7 azalmayla 42,2 milyon dolardan 18,7 milyon dolara, yumurta ihracatının ise yüzde 28 azalmayla 25,1 milyon dolardan 18,1 milyon dolara düştüğünü belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Aralık 2015’te 1 milyar 460 milyon 441 bin olan yumurta üretimi, Ocak 2016’da 1 milyar 511 milyon 796 bine çıktı, ancak geçen yılın Ocak ayına göre azaldı. Yine Aralık 2015’de 159 bin 277 ton olan tavuk eti üretimi, Ocak 2016’da 143 bin 232 tona indi. İhracattaki bu gerilemede en önemli ihraç pazarımız olan Irak’a yapılan ihracattaki düşüş etkili oldu.

Bu ülkeye yapılan kanatlı eti ve ürünleri ihracatı, Ocak 2016’da, geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 61,9 azalmayla 25,4 milyon dolardan 9,7 milyon dolara,  yumurta ihracatı ise yüzde 36 azalmayla 22,2 milyon dolardan 14,2 milyon dolara geriledi.”

Bayraktar, 2015 yılında 1 milyon 909 bin 276 ton tavuk eti, 16 milyar 727 milyon 510 bin adet tavuk yumurtası üretildiğini hatırlattı.

İhracattaki sıkıntı tarımda üretici fiyatlarını geriletti


-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Tarımda üretici fiyatları, Şubat’ta yüzde 3,11 düştü,

yıllık enflasyon yüzde 5,53’e geriledi”

-“Yıllık bazda tarımda üretici enflasyonu, gıda

ve alkolsüz içeceklerin 3,30 puan, genel tüketici

enflasyonunun 3,25 puan altında kaldı”

-“Görüldüğü gibi çiftçimiz enflasyonun

sorumlusu olmadığı gibi enflasyonun altında ezilmektedir”

-“Üreticimiz, istikrarlı bir gelire kavuşmalıdır.

Üretimde süreklilik ancak böyle sağlanabilir”

-“Balıkçılık, kabuklu meyveler, sebze, kümes hayvanları ve

yumurta fiyatlarındaki düşüş ve ihracatta yaşanan sıkıntılar

enflasyonda gerilemeye sebep oldu”

 

Ankara – 14.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ihracatta yaşanan sıkıntının tarımda üretici fiyatlarını gerilettiğini bildirerek, “Tarımda üretici fiyatları, Şubat ayında yüzde 3,11 düştü, Ocak ayında yüzde 8,13 olan yıllık enflasyonun yüzde 5,53’e geriledi” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2015 yılı Aralık ayında yüzde 14,02’ye kadar yükselen tarımda yıllık üretici fiyat artışının, 2016 Ocak ayında yüzde 8,13, Şubat ayında ise yüzde 5,53 düzeyinde gerçekleştiğini belirtti.

Şubat ayında tüketici fiyat endeksinin yüzde 0,02 gerilediğini bildiren Bayraktar, “Tüketicide yıllık enflasyon yüzde 8,78. Gıda ve alkolsüz içeceklerde Şubat ayında fiyatlar yüzde 0,04 gerilemişti. Yıllık fiyat artışı, gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 8,83 olmuştu. Tarımda üretici enflasyonu, yıllık bazda gıda ve alkolsüz içeceklerin 3,30 puan, genel tüketici enflasyonun 3,25 puan altında kaldı. Görüldüğü gibi çiftçimiz enflasyonun sorumlusu olmadığı gibi, enflasyonun altında ezilmektedir. Üreticimiz, istikrarlı bir gelire kavuşmalıdır. Üretimde süreklilik ancak böyle sağlanabilir” dedi. 

Bayraktar, balıkçılık, kabuklu meyveler, sebze, kümes hayvanları ve yumurta fiyatlarındaki düşüş ve ihracatta yaşanan sıkıntıların enflasyonda gerilemeye sebep olduğuna dikkati çekti.

Alt gruplara bakıldığında, Şubat 2016’da, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 8,20, ağaç, çalı meyveleri ve kabuklu meyvelerde yüzde 7,50, sebze, kavun, karpuz, kök ve yumrularda yüzde 7,39, çok yıllık uzun ömürlü bitkilerde yüzde 6,22, canlı kümes hayvanları ve yumurtalarda yüzde 4,87 fiyat düşüşü olduğunu vurgulayan Bayraktar, tek yıllık uzun ömürlü olmayan bitkisel ürünlerde yüzde 3,42, lifli bitkilerde yüzde 1,74, çeltikte yüzde 1,37, canlı sığırlar ve bunlardan elde edilen işlenmemiş sütte yüzde 0,13, koyun, keçi ve bunların işlenmemiş süt ve yapağılarında ise yüzde 0,27 fiyat gerilemesi yaşandığı bildirdi.

Bayraktar, yağlı meyvelerde yüzde 2,53, ormancılık ürünlerinde yüzde 2,50, pirinç hariç tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlarda yüzde 1,69, turunçgillerde yüzde 0,6’lik artışın genel tarım üretici fiyatlarındaki düşüşü engelleyemediğini vurguladı.

 

-Fiyat değişimlerinin nedenleri-

 

Şemsi Bayraktar, ürün bazında bakıldığında, Şubat ayında fiyatı yüzde 41,8 artan taze fasulyede arzın örtü altı üretimden sağlandığını, piyasaya sunulan ürün miktarının az olmasına bağlı olarak fiyatlarda artış yaşandığını belirtti.

Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Karnabahardaki yüzde 25,51’lik fiyat düşüşünde artan hava sıcaklıkları ile birlikte yaşanan kalite kaybı etkili oldu. Karnabaharın yanı sıra artan hava sıcaklıklarından yüzde 6,19 fiyat düşüşüyle lahana gibi kışlık sebzeler de olumsuz etkilendi. Bilindiği üzere Rusya ile yaşanan sorunlar domates fiyatlarında yüzde 23,42 düşüşe yol açtı. Her ne kadar patlıcan yasaklanan ürün listesinde bulunmasa da yaşanan fiyat düşüşünden etkilendi. Patlıcan fiyatları yüzde 6,62 geriledi. 

Fındıkta görülen yüzde 6,84’lük fiyat düşüşünde firmaların manipülasyonu etkili oldu.”

Ankara’daki hain saldırı


-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: 

-“Ankara’da alçakça ve kalleşçe düzenlenen hain

terör saldırısını lanetliyorum”

-“Bu saldırıyı düzenleyenlerin amacı bellidir. Milletin

birlik ve beraberliğini bozmak. Kanlı hesaplar

tutmayacak, devletiyle milletiyle ülkemiz, bu saldırıları

boşa çıkaracaktır”

-“Birlik ve beraberliğimiz her şeyin üzerindedir. Bütün

vatandaşlarımızın bu bilinçle hareket etmesi gerekir”

-“Terör sadece bizim değil tüm dünyanın sorunudur.

Bütün devletler ve insanlık teröre karşı birlikte

hareket etmeli, dünyayı terörden temizlemelidir”

-“Hain saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet,

ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifalar

diliyorum”

 

Ankara – 14.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ankara’da Güvenpark’ta alçakça ve kalleşçe düzenlenen hain terör saldırısını lanetlediğini bildirerek, “Bu saldırıyı düzenleyenlerin amacı bellidir. Milletin birlik ve beraberliğini bozmak. Kanlı hesaplar tutmayacak, devletiyle milletiyle ülkemiz, bu saldırıları boşa çıkaracaktır” dedi.

Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, terörün kanlı yüzünü bir kez daha dün akşam Ankara’da gösterdiğini, saldırının milleti büyük üzüntüye boğduğunu belirtti. Ankara’da Kızılay Güvenpark’ta, Atatürk Bulvarı’ndaki otobüs duraklarının olduğu bölgede, hareket halinde bomba yüklü bir aracın patlatılmasıyla gerçekleştirilen hain saldırının, çok sayıda kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açtığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Saldırının can kaybını artırmak amacıyla toplu taşım aracı hedeflenerek yapılması alçaklığı ve kalleşliği açıkça göstermektedir. Bu saldırıyı düzenleyenlerin amacı bellidir. Milletin birlik ve beraberliğini bozmak. Kanlı hesaplar tutmayacak, devletiyle milletiyle ülkemiz, bu saldırıları boşa çıkaracaktır. Birlik ve beraberliğimiz her şeyin üzerindedir. Bütün vatandaşlarımızın bu bilinçle hareket etmesi, ortak duruş sergilemesi çok önemlidir.

Terör sadece bizim değil tüm dünyanın sorunudur. Bütün devletler ve insanlık teröre karşı birlikte hareket etmeli, dünyayı terörden temizlemelidir. Hain saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.”

Çiftçide yetersiz yağış ve yalancı bahar korkusu


-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“İlkbahar ekimlerini yapacak çiftçimiz, yetersiz yağıştan,

meyve üreticilerimiz de ağaçların erken çiçek açmasından

tedirginlik duyuyor”

-“Ocak’ta iyi giden yağışlar, Şubat’ta azaldı.

Ekim 2015-Şubat 2016 döneminde, kümülatif yağışlar,

normale göre yüzde 7,2, geçen yılın aynı dönemine göre

yüzde 15,6 daha düşük gerçekleşti”

-“Normale göre yağış azalması yüzde 41,2 ile en fazla

Akdeniz Bölgesi’nde görüldü. Bu bölgeyi yüzde 18,1 ile

Ege, yüzde 11,3 ile Güneydoğu Anadolu, yüzde 10,6 ile

İç Anadolu, yüzde 4,6 ile Marmara bölgeleri izledi”

-“Kümülatif yağış artışı ise yüzde 19,6 ile Karadeniz 

ile yüzde 12,9 ile Doğu Anadolu bölgelerinde meydana geldi”

-“Özellikle kış aylarında yeterli yağış alamayan buğday,

arpa, kırmızı mercimek ve ekimi yapılan yem bitkilerinin

gelişimi için Mart ve Nisan ayları yağışları kurtarıcı olacak”

-“Ülkemizin önemli meyve üretici illerinden Isparta, Karaman,

Bursa, Bilecik, Sakarya, Balıkesir, Çanakkale, Düzce illerinde

erik, kiraz, şeftali, badem, armut, elma, kayısı, fındık gibi

meyve ağaçları erken uyanma başladı ve erken çiçeklenme

gerçekleşti”

-“Soğuklanma ihtiyacının yeterince karşılanmadığı meyve

ağaçlarında verim kayıpları da yaşanabilir”

-“Bölgelere göre değişmekle beraber henüz son poliçe

müracaat tarihi geçmeyen bazı meyve türlerinde Tarım

Sigortası yaptırılması üreticilerimiz açısından son derece önemlidir”

 

Ankara – 13.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin yetersiz yağış ve yalancı bahar korkusu yaşadığını bildirerek,  “ilkbahar ekimlerini yapacak çiftçimiz, yetersiz yağıştan, meyve üreticilerimiz de ağaçların erken çiçek açmasından tedirginlik duyuyor” dedi.

Bayraktar, özellikle kış aylarında yeterli yağış alamayan buğday, arpa, kırmızı mercimek ve ekimi yapılan yem bitkilerinin gelişimi için Mart ve Nisan ayları yağışlarının kurtarıcı olacağını belirtti.

Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2015-2016 tarımsal üretim döneminin 2015 yılı Ekim ayı itibarıyla başladığını, Mart ayında, tarımsal üretime bakıldığında ekimi yapılan hububat ve kırmızı mercimeğin dinlenme veya gelişme döneminde olduğunu, meyvecilikte erken çiçeklenme başladığı gibi, artan hava sıcaklıklarının seracılıkta ürünlerin olgunlaşmasını hızlandırdığını vurguladı.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, yeni tarım yılının başladığı Ekim 2015-Şubat 2016 döneminde kümülatif yağışların genel olarak normalden ve geçen yıl yağışından az olduğu bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Kümülatif yağış ortalaması 304,8 milimetre (mm), normali 328,3 mm, geçen yılın aynı dönem ortalaması ise 361,1 mm’dir. Ocak’ta iyi giden yağışlar, Şubat’ta azaldı. Ekim 2015-Şubat 2016 döneminde, kümülatif yağışlar, normale göre yüzde 7,2, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15,6 daha düşük gerçekleşti.

 

-En fazla yağış azalması Akdeniz’de-

 

Ekim, Kasım, Aralık, Ocak, Şubat aylarında kümülatif olarak normale göre yağış azalması yüzde 41,2 ile en fazla Akdeniz Bölgesi’nde görüldü. Bu bölgeyi yüzde 18,1 ile Ege, yüzde 11,3 ile Güneydoğu Anadolu, yüzde 10,6 ile İç Anadolu, yüzde 4,6 ile Marmara bölgeleri izledi. Kümülatif yağış artışı ise yüzde 19,6 ile Karadeniz ile yüzde 12,9 ile Doğu Anadolu bölgelerinde meydana geldi.

Bu üretim döneminde Kasım, Aralık ayı yağışları normallerinin altında gerçekleşirken, Ocak ayında normallerin üzerinde gerçekleşen yağışlar kuraklık riskini azalttı.

 

-Şubat yağışlarında geçen yıla göre yüzde 35,9 azalma gözlendi-

 

Kümülatif yağışlarda en fazla azalmanın görüldüğü Akdeniz Bölgesi’nde Ocak ayı yağışları yüzde 8,8, kuru tarımın hakim olduğu İç Anadolu Bölgesi’nde yüzde 99,2 oranında arttı. Ancak, Şubat ayı yağışları yeniden azaldı. Şubat ayı yağış ortalaması 47,3 mm, normali 62,9 mm, geçen yılın Şubat ayı ise 73,8 mm’dir. Bu yıl Şubat ayı yağışlarında normale göre yüzde 24,7, geçen yıla göre ise yüzde 35,9 azalma gözlendi.”

Bu üretim sezonunda her ne kadar Ocak ayı yağışlarının kuraklık riskini azaltsa da, kümülatif yağışların normallerin altında kalması ve normalleri üzerinde gerçekleşen hava sıcaklıklarının, bahar ayı yağışlarını daha önemli hale getirdiğine dikkati çeken Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Endüstri bitkileri, yağlı tohumlar ve daha birçok ürünün ekimine içinde bulunduğumuz Mart ayı itibarıyla başlanacak.

Önümüzdeki bahar aylarında yağışların beklenen zamanda ve düzenli şekilde yağması, ekimi yapılan ürünlerin gelişimi, ekimi yapılacak olan endüstri bitkileri, yağlı tohumlar ve daha birçok ürün için toprağın suya doyması bakımından oldukça önemlidir. Özellikle kış aylarında yeterli yağış alamayan buğday, arpa, kırmızı mercimek ve ekimi yapılan yem bitkilerinin gelişimi için Mart ve Nisan ayları yağışları kurtarıcı olacak.

 

-Sıcaklıklar, genelde Ocak hariç mevsim normallerinin üzerinde-

 

            Bu yıl yağışların yetersiz oluşunun yanı sıra hava sıcaklıkları da normallerin üzerinde kaydedilmiştir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye’nin 1981-2010 ortalamalarına göre Eylül-Ekim-Kasım ortalama sıcaklığı 14,7 derece (°C) düzeyindedir. 2015 yılı Eylül-Ekim-Kasım ortalama sıcaklığı 16,8 derece ile mevsim normallerinin 2,1 derece üzerinde gerçekleşti. 2015 yılı Sonbahar mevsiminde ortalama sıcaklıklar Bitlis, Batman, Hakkari ve Yüksekova dolaylarında mevsim normalleri civarında, ülkemizin diğer kesimlerinde ise mevsim normallerinin üzerinde gerçekleşmiştir.

            2016 yılı Ocak ayında ortalama sıcaklıklar genel olarak mevsim normallerinde gerçekleşirken, Şubat ayında, ortalama sıcaklıklar; Sivas Kangal, Erzincan, Muş ve Bitlis dolaylarında mevsim normalleri civarında, diğer bölgelerde mevsim normallerinin üzerinde meydana geldi.”

 

-Kışın sıcak geçmesi meyve ağaçları için risk-

 

Kış aylarında gerçekleşen yüksek sıcaklıkların özellikle meyve ağaçlarında risk oluşturduğunu vurgulayan Bayraktar, “İçinde bulunduğumuz dönem gibi mevsim normalleri üzerinde seyreden yüksek sıcaklıklar, meyve ağaçlarında tomurcukların zamanından önce aktif hale geçmesine yol açıyor. Bu da çiçeklenme döneminde zarar görme ihtimalini artırıyor. Özelikle erken çiçek açan badem, kayısı, erik ve şeftali gibi türler Mart ve Nisan aylarında yaşanabilecek dondan zarar görebiliyor. Bu yıl da bazı yörelerimizde sıcaklıklar nedeniyle meyve ağaçlarında yer yer erken çiçeklenme oldu.  Ayrıca, soğuklanma ihtiyacının yeterince karşılanmadığı meyve ağaçlarında verim kayıpları da yaşanabilir” dedi.

 

-Erken çiçeklenme gerçeleşen meyve ağaçları-

 

Bayraktar, şunları kaydetti: “Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre, ülkemizin önemli meyve üretici illerinden Isparta, Karaman, Bursa, Bilecik, Sakarya, Balıkesir, Çanakkale, Düzce illerinde erik, kiraz, şeftali, badem, armut, elma, kayısı, fındık gibi meyve ağaçları erken uyanma başladı ve erken çiçeklenme gerçekleşti.

Birçok meyve ağacında mart ayı sonunda oluşması beklenen erken uyanma ve çiçeklenme, bu yıl artan hava sıcaklıkları nedeniyle yaşanan ‘yalancı baharla’ birlikte bir ay önce meydana geldi. Bundan dolayı Mart ve Nisan aylarında gerçekleşebilecek düşük hava sıcaklıkları özellikle meyveler için hayati önem taşıyor.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından 11 Mart 2016 tarihinde yapılan açıklamaya göre, yurdumuz bugünden itibaren batı bölgelerimizden itibaren Orta Akdeniz üzerinden gelen yağışlı bir sistemin, yarın akşam saatlerinden itibaren ise Balkanlar üzerinden gelen soğuk havanın etkisine girecek.

 

-Salı gününden itibaren don riski var-

 

15 Mart 2016 Salı gününden hafta sonuna kadar Marmara’nın güneyi, Karadeniz’in iç kesimleri, İç Ege, Göller Yöresi, İç Anadolu ve Doğu Anadolu gibi yurdumuzun iç kesimlerinde yağışın kesilmesi ve havanın açmasıyla birlikte gece sıcaklıklarının hissedilir derecede düşerek buzlanma ve zirai don riski oluşturacağı tahmin ediliyor. Zirai faaliyetle uğraşan üreticilerimiz ve vatandaşlarımızın dikkatli ve tedbirli olmaları gerekiyor.”

Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre beklenen yağışlar, tarımsal üretim için sevindirici olmakla birlikte, düşük hava sıcaklıklarının erken çiçek açan meyve ağaçlarında don riskini beraberinde getirdiğini bildiren Bayraktar, “Bu nedenle bölgelere göre değişmekle beraber henüz son poliçe müracaat tarihi geçmeyen  bazı meyve türlerinde Tarım Sigortası yaptırılması üreticilerimiz açısından son derece önemlidir” dedi.

Tarım ürünlerinin tohumun tarlaya atılışından, ürünün hasat edilerek ambara konulmasına kadar her zaman risk altında olduğunu vurgulayan Bayraktar, üreticilerin aşırı yağış, don, dolu gibi tarımsal üretime zarar verecek konularda Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaları takip etmeleri ve önlemleri zamanında almaları gerektiğini de belirtti.  

İyi tarım uygulamaları desteği başvurularında son 7 gün


-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Üreticilerimizin, iyi tarım uygulamaları desteğinden

yararlanmaları için 17 Mart 2016 tarihi mesai bitimine

kadar Gıda, Tarım ve Hayvancılık il ve ilçe müdürlüklerine

başvurmaları gerekiyor”

-“İyi tarım uygulamaları destekleri kapsamında, dekara,

meyve ve sebze için 50, örtüaltı için 10 lira, süs bitkileri

ve aromatik bitkiler için 100 lira ödenecek”

-“2007-2014 döneminde iyi tarım uygulamaları yapan

üreticilerimizin sayısı 33 katına, tarım alanı 40 katına çıktı”

 

Ankara – 11.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, iyi tarım uygulamaları desteğinde son 7 güne girildiğini bildirerek, “Üreticilerimizin, iyi tarım uygulamaları desteğinden yararlanmaları için 17 Mart 2016 tarihi mesai bitimine kadar Gıda, Tarım ve Hayvancılık il ve ilçe müdürlüklerine başvurmaları gerekiyor” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, iyi tarım uygulamaları ile bireysel veya grup halinde meyve sebze, süs bitkileri, tıbbi aromatik bitki ve örtü altı üretim yapan, yetkilendirilmiş kuruluşlarca 2015 üretim yılında düzenlenmiş İyi Tarım Uygulamaları Sertifikası’na sahip, Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı, örtü altında üretim yapanlar için ayrıca Örtüaltı Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçilerin destekten yararlanacağını belirtti.

 

-Dekar başına destekler-

 

İyi tarım uygulamaları destekleri kapsamında, dekara, meyve ve sebze için 50, örtü altı için 10 lira, süs bitkileri ve aromatik bitkiler için 100 lira ödenecek.

3 Şubat 2016 tarihinde başlayan iyi tarım uygulamaları desteği başvurularının 17 Mart 2016 tarihinde mesai bitiminde sona ereceğini vurgulayan Bayraktar, “Zamanında başvuru yapmayan üreticilerimiz destekten yararlanamayacakları için üreticilerimizin son başvuru tarihini dikkate almaları ve destek başvurularını son güne bırakmadan, zamanında yapmaları büyük önem taşımaktadır” dedi.

 

-İyi tarım uygulamaları hızla yaygınlaşıyor-

 

İyi tarım uygulamalarıyla tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik ile gıda güvenliğinin sağlanmasının amaçlandığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“İyi tarım uygulamaları bugün dünya ticaretinin de gündeminde yer alıyor. Nitekim, büyük perakendeciler de üreticilerden güvenilir ürün talep ediyorlar. Yaşanan bu gelişmelerle birlikte ülkemizde de iyi tarım uygulamaları hızla gelişip,  yaygınlaşıyor.

Bu alanda yürütülen projeler ve sektöre sağlanan desteklerle birlikte iyi tarım uygulaması yapan üreticilerimizin sayısı ile üretim alanı büyük artış gösterdi. 2007-2014 döneminde iyi tarım uygulamaları yapan üretici sayısı 33 katına, tarım alanı 40 katına çıktı. 2007 yılında 651 üretici tarafından 53 bin 607 dekar alanda iyi tarım uygulamaları yapılırken, 2014 yılında iyi tarım uygulamaları yapan üretici sayısı 21 bin 332’ye, iyi tarım yapılan alan ise 2 milyon 147 bin 705 dekara ulaştı.”

Bayraktar, giderek artan tüketici bilinci neticesinde, iyi tarım uygulamalarıyla üretilen ürünlere olan talebin arttığını, bu ürünlerin büyük marketlerin meyve sebze reyonlarında yerini aldığını belirtti.

Bayraktar Ege Tarım Fuarı’nın açılışına katıldı

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar’dan yerel yönetimlere çağrı:
 “Çocuklarımızın geleceği olan verimli tarım arazileri imara açılmasın”

-“Son 10 yılda 3 milyon hektar araziyi imara açmışız. Verimli tarım arazileri
26 milyon hektardan 23 milyon hektara düşmüş. 
Bu gidişat tehlikeli”

-“Türkiye’nin elbette sanayileşmeye ihtiyacı var ancak,  sanayileşirken
gerekli önlemler de mutlaka alınmalı”

-“20 aydır süt fiyatları artmıyor ancak, üreticinin maliyeti artıyor. Et ve
Süt Kurumu’nun piyasaya müdahale 
kurumu olarak girmesini istiyoruz”

-“Nasıl buğday, mısır, çeltik için alıma giriliyorsa temel ürünlerde de müdahale şart”

-“Aile şirketlerini optimal büyüklüğe ulaştırmanın yollarını bulmamız, tarımsal kredileri buralarda kullanmamız, destekleme politikalarını baştan değiştirmemiz lazım”

-“Ziraat Bankası artık ‘Çiftçi Bankası’ olsun, küçük işletmelere de kredi versin”

 

Denizli – 10.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yerel yönetimlere çağrıda bulunarak verimli tarım arazilerinin imara açılmamasını isteyerek, “Son 10 yılda 3 milyon hektar araziyi imara açmışız. Verimli tarım arazileri 26 milyon hektardan 23 milyon hektara düşmüş. Bu gidişat tehlikeli… Çocuklarımızın geleceği olan verimli tarım arazileri imara açılmasın” dedi.

Bayraktar, Denizli’de düzenlenen 12. Ege Tarım, Sera ve Hayvancılık Fuarı’nın (AEGEANAGRI 2016) açılışını yaptı. Açılışa, Denizli Valisi Şükrü Kocatepe, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, bürokratlar, meslek örgütlerinin temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, fuarın açış konuşmasında, tarım sektörüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu, tarımın önemine vurgu yaptı. Dünyada tarım ve enerjinin çok önemli, stratejik 2 sektör olduğunun altını çizen Bayraktar, yerel yönetimlere de çağrıda bulunarak verimli tarım arazilerinin imara açılmamasını istedi.

Bayraktar, “Son 10 yılda 3 milyon hektar araziyi imara açmışız. Verimli tarım arazileri 26 milyon hektardan 23 milyon hektara düşmüş. Bu gidişat tehlikeli…

Dünyada enerjiyle birlikte, tarım ve gıda en stratejik iki sektördür. Bununla ilgili bütün ülkeler tedbirlerini alıyor. Kendi topraklarının dışında, başka ülkelerde de üretim yapıyorlar. Üretimlerini başka ülkelerde yapıp, kendi markalarıyla pazarlıyorlar.  Biz verimli arazilerimizi kaybedersek nerede üretim yapacağız” diye konuştu.

 

-Sanayileşirken gerekli önlemler de alınmalı-

Türkiye’nin sanayileşmeye ihtiyacı olduğunu, sanayileşmeye asla karşı olmadıklarını, ancak sanayileşirken gerekli önlemlerin de mutlaka alınması gerektiğini anlatan Bayraktar, şöyle devam etti:

“Sular çok önemli… Ama akarsularımız neden bu kadar çok kirletiyoruz. Elbette sanayileşeceğiz. Bizim hedefimiz sadece sanayileşmek de değil, sanayi ötesi bir topluluk haline geleceğiz.

Üretim yapacağız ama kimyasal atıklarla suları kirleteceğiz. Peki, kimyasal atıklarla yetişen bu ürünleri, çoluk çocuğumuza nasıl yedireceğiz? Yaşamak önemli ancak, yaşatmak daha çok önemli… Biz yaşayalım derken birilerini öldürürsek bunun hesabını Allah’a veremeyiz. Bunun vicdani sorumluluğu da var.”

 

-Küçük aile işletmelerine daha fazla destek-

Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak büyük işletmelere karşı olmadıklarını, ancak aile işletmelerini desteklemediği müddetçe, hiçbir ülkenin gıda güvencesi açısından kendisini tam anlamıyla gıda güvencesini tarımda kendini güvende hissedemeyeceğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Hesabımızı doğru yapalım. Aile işletmeleri daha az maliyetlidir. ‘Karşılıksız, sıfır faizli para aldım’ diye yatırım yapanlar, bunu sadece ekonomik maliyet olarak görüp bir müddet sonra sektörden çekilebiliyorlar. Ama aile işletmeleri insana yatırım yapıyor. Ailesiyle beraber çalışıyor. Çünkü bildikleri iş bu…

Aile şirketlerini optimal büyüklüğe ulaştırmanın yollarını bulmamız lazım. Tarımsal kredileri buralarda kullanmamız lazım. Destekleme politikalarını baştan değiştirmemiz lazım. Bugün desteklerin yarısı yüzde 5’lik, diğer yarısı yüzde 95’lik kesime gidiyor. Bunun değişmesi lazım. İşletmelerimizi yüzde 48’i 1000 liranın altında destek alıyor. İşletmelerimizin yüzde 70’i 2000 liranın altında destek alıyor. 1000 liranın 200 liraya yakın bölümünü de, bu parayı alabilmek için masraf olarak harcıyor. Kalan 800 lirayla mı çiftçi ayağa kalkacak? Artık politikaları değiştirmemiz lazım. Ziraat Bankası artık ‘Çiftçi Bankası’ olsun küçük işletmelere de kredi versin.”

 

-Gazetecilerin soruları-

 Açılış töreninin ardından, basın mensuplarının sorularını da cevaplandıran Bayraktar, süt fiyatlarıyla ilgili bir soru üzerine, çiğ süt alım fiyatlarının 20 aydır artmadığına, son birkaç aydır da düştüğüne dikkati çekti. Sanayiye verilen sütün 18 milyon tona aştığını belirten Bayraktar, “Sütte 12 milyon tonla başladık şu an 18 milyon tona geçtik. Arz fazlalığı hem büyük işletmeleri hem de aile işletmelerini sıkıntıya soktu. 20 aydır süt fiyatları artmıyor, ancak üreticinin maliyeti artıyor” dedi.

 

-Tarımda serbest piyasa oluşmamış durumda-

Et ve Süt Kurumu’nun (ESK), süt fiyatlarına müdahale etmesi gerektiğini kaydeden Bayraktar, şöyle devam etti:

“Et ve Süt Kurumu’nun piyasaya müdahale kurumu olarak girmesini istiyoruz. Nasıl buğday, mısır, çeltik için alıma gidiliyorsa, temel ürünlerde de müdahale şart. Çünkü tarım sektöründe serbest piyasa oluşmamış durumda. Yani alıcısı az, satıcısı çok olan bir sektörde çalışıyoruz. Arzın yükseldiği dönemlerde ürün fiyatı hızlı bir şekilde düşer. Domateste, patateste yaşadığımız olayı yaşarız. Yani bir yıl ürün para ediyorsa herkes plansız bir şekilde üretime geçiyor; bir bakıyorsunuz domates, patates ve salatalıkta arz yükseliyor, fiyatlar tepetaklak oluyor. Bu kez de üretici üretimden vazgeçiyor. Yani fiyatların düşmesi demek, önümüzdeki yıl yükseleceği anlamına geliyor. Dolasıyla bu kısır döngüden kurtulmamız lazım.”

 

-Maliyetler hızla aşağıya çekilmeli-

Bayraktar, üretici birliklerinin daha fonksiyonel hale getirilmesi, piyasaya girmesi, müdahale alımı ve üretim planlamasının çok önemli olduğunu belirterek, “Üretici maliyetlerinin hızlı bir şekilde aşağıya çekilmesi gerekir. Gübre ve yem desteklerinin KDV indirimi yerine, üreticiye ‘doğrudan destek’ olarak verilmesini talep ediyoruz. Bu fevkalade önemli, maliyetleri aşağıya çektiğimizde üreticimiz üretmede sıkıntı çekmeyecektir” değerlendirmesinde bulundu.

 

-Vali Kocatepe’ye ziyaret-

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Fuarın açılışından önce Denizli Valisi Şükrü Kocatepe’yi ziyaret etti. Fuardaki stantları ziyaret ederek bilgi alan Bayraktar, daha sonra Denizli Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı’na katıldı.

Bayraktar, daha sonra geçtiği Selçuk ilçesinde de İzmir Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı’na katıldı.

EGS Park Fuar Alanı’nda bu yıl 12’ncisi düzenlenen, tarımsal mekanizasyon, traktörler, biçerdöverler, tarım makineleri, sulama teknikleri, hayvancılık ve yem alanında faaliyet gösteren 400 firmanın katıldığı fuar, 15 Mart’a kadar açık kalacak.

 

Dünya Kadınlar Günü…

-Dünya Kadınlar Günü…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Tarımda çalışan 2,4 milyona yakın kadın, hem evlerini çekip çeviriyor hem evde üretim yapıyor hem de tarımsal üretime katılıyor”

-“Günde 16-17 saat çalışan kadın çiftçilerimiz, tarımımızın da belkemiğidir. Tarımsal üretiminin yarıdan fazlasını karşılıyorlar”

-“Çiftçimizi, özellikle de kadın çiftçilerimizi eğitmeden verimlilik sağlanamaz. Bu gerçekten hareketle ülke çapında ‘Kadın Çiftçi Eğitimi’ programını sürdürüyoruz”

Kadın çiftçiler için de pozitif ayrımcılık yapılmalı, yıpranma payı, çalıştıkları her yıl için ilave 120 gün, 3 yılda 1 yıl olmalı”

-“Devlet, kadın çiftçilerimizin sosyal güvenlik kapsamına girebilmeleri için yüzde 60 oranında prim desteği yapmalı”

 

Ankara – 07.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sektöründe çalışan 2,4 milyona yakın kadının, hem evlerini çekip çevirdiğini hem evde üretim yaptığını hem de tarımsal üretime katıldıklarını vurgulayarak, “Kadın çiftçilerimiz için pozitif ayrımcılık yapılmalı; yıpranma payı, çalıştıkları her yıl için ilave 120 gün, 3 yılda 1 yıl olmalı, sosyal güvenlikte yüzde 60 oranında prim desteği sağlanmalı ” dedi.

Bayraktar, günde 16-17 saat çalışan kadın çiftçilerin, tarımın belkemiği olduğunu, tarımsal üretiminin yarıdan fazlasını karşıladığını vurguladı.

Şemsi Bayraktar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada,

çalışma hayatının her alanında yer alan kadınların tarımda da yaptıkları katkılarla çok önemli roller üstlendiğine işaret etti.

Bayraktar, şöyle devam etti:

“Son rakamlara göre, tarımda çalışan 5 milyon 154 bin kişinin yüzde 46’sını oluşturan 2 milyon 352 bini kadınlar… Buna rağmen, tarımda çalışan kadınların yüzde 79,4’ü ücretsiz aile işçisiyken, sadece yüzde 10’u kendi nam ve hesabına çalışıyor. Tarımdaki kadınların yüzde 93,8’i kendi adına sosyal güvenlik sistemine kayıt değil. Erkeklerden çok daha fazla, hemen her gün 16-17 saat, evdeki işlerinin yanı sıra tarlada, bahçede, ahırda, ağılda çalışıyor. Kırsalda bu kadar büyük bir fonksiyon üstlenen kadın çiftçilerimiz, çoğu zaman geçmişten öğrendikleri geleneksel yöntemlerle üretime katkı sağlıyorlar.

Annelik görevi olması nedeniyle çocuklarının bakım ve gelişimini de üstlenen kadın çiftçilerimizin yaptıkları üretimin hemen her aşamasında gerekli olan tarımsal alandaki yenilikler konusunda bilgilendirebilmeleri için eğitimleri çok önemlidir. Bilinmelidir ki; bir kadın çiftçiyi eğitmek demek, gelecek nesilleri eğitmek demektir. Tarımsal konularda kurumlararası dayanışmayla bütün imkânlarımızı kullanarak eğitim hizmeti vermek, bizim asli görevimizdir.”

 

-“Eğitim verilmeden verimlilik sağlanamaz”-

 

Tarımda çiftçinin, özellikle de üstlendikleri fonksiyonlar dolayısıyla kadın çiftçilerin eğitilmeden verimliliğin sağlanamayacağını işaret eden Bayraktar, “”Bu gerçekten hareketle ülke çapında ‘Kadın Çiftçi Eğitimi’ programını sürdürüyoruz” dedi.

Bayraktar, 2012 yılında Türkiye Ziraat Odaları Birliği ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında imzalanan “Kadın Çiftçi Eğitim İşbirliği” protokolü çerçevesinde eğitimlerin gerçekleştirildiğini belirtti. Bayraktar, bu çerçevede kadın çiftçilere, sosyal güvenlik, kooperatifçilik, girişimcilik ve liderlik, kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, iklim değişikliği ana eğitim konuları yanında, her türlü tarımsal faaliyetlerle ilgili eğitim verildiğini vurguladı.

Eğitimlere katılan kadın çiftçilerin, önümüzdeki yıllarda, değişikliğin güçlü temsilcileri olacağına ve yaşadıkları toplumun kırsal kalkınmasına katkı sağlayacaklarına olan inancını vurgulayan Bayraktar, “Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, sağlıklı nesiller yetiştirebilmenin yolu kadınlardan geçer” dedi.

 

-“Kadın çiftçiler için pozitif ayrımcılık istiyoruz”-

 

Kadın çiftçilerin sosyal güvenlik sistemine katılımının desteklenmesi yönünde teşvik edici önlemlere acil ihtiyaç bulunduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Kadın çiftçiler için de pozitif ayrımcılık yapılmalı, yıpranma payı, çalıştıkları her yıl için ilave 120 gün, 3 yılda 1 yıl olmalı.

Devlet, kadın çiftçilerin sosyal güvenlik kapsamına girebilmeleri için yüzde 60 oranında prim desteği yapmalı. Söz konusu desteğin verilmesi durumunda, kadın çiftçilerin sağlık harcamaları eşleri yerine, kendi sigortalarınca karşılanacağından, desteğin büyük kısmı devlete geri dönecek, böylece kayıt dışılık da önlenmiş olacaktır.”

Son dönemlerde artan kadına yönelik şiddete de değinen Bayraktar, “çok sayıda kadın kötü muameleye, işkenceye maruz kalıyor. Hatta öldürülüyor. Bu kabul edilemez bir durumdur. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bunu kınıyor ve bütün kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz” dedi.

-Bayraktar’ın basın toplantısı…

-Bayraktar’ın basın toplantısı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarım sektöründe ülkemizin gerçeklerini de kabul etmeliyiz. Bu sektörde serbest piyasa koşulları oluşmamıştır. Önemli tarım ürünleri olan ette, sütte, buğdayda, mısırda, pirinçte, baklagillerde, fındıkta, sebze, meyve ve diğer bazı ürünlerde ya tekelleşme ya da spekülasyonlar görülebilmektedir”

-“Bu düzen değişmelidir. Bu düzeni değiştiremezsek, üreticimizi ve gençlerimizi tarlada tutamayız. Göç olur, büyükşehirler yaşanmaz hale gelir. Tüketicimiz pahalı yer, insanlarımızın sağlıklı beslenmesine engel oluruz”

-“Tarım topraklarımız boş kalır. Gıda ve tarımda ithalatçı bir ülke haline geliriz. Sonuç olarak, gelecek nesillere tarımda bir enkaz devrederiz”

-“Bu düzenin değişmesi için sektörde kullanacağımız en önemli enstrümanlar Et ve Süt Kurumu ile Toprak Mahsulleri Ofisi’dir. Bu iki kurum, üreticiden mal almalı ve spekülasyonları önlemek üzere piyasaya mal vermelidir”

-“Benim üreticim 7 ayda ve bin bir emek sarf ederek sadece 498 lira kazanırken, marketin, kasabın aynı karkastan 2-3 bin lira kazanması hiçbir şekilde kabul edilemez”

-“Depolarda adeta çürümeye terk edilen patatesin üreticide fiyatı 40 kuruşa kadar inerken, marketlere gidildiğinde fiyat 1 lira 87 kuruşa çıkmaktadır”

-“Ne gariptir ki, Şubat ayında üretici-market fiyat farkı da yüzde 366,81 ile en fazla patateste görülmüştür”

-“Toprak Mahsulleri Ofisi’nin gerekli olduğu durumlarda piyasaya girmemesinin nelere mal olduğunu fındıkta açıkça görüyoruz. Zaman kaybetmeden, zararın boyutu daha fazla büyümeden Toprak Mahsulleri Ofisi, piyasaya girmeli, fındık alımı yapmalıdır”

-“Tarım Bakanımızın açıkladığı ‘Biz marketlerimizi artırırız’ demesi  doğrudur. ‘60’dan 160’a çıkarırız’ demesi doğrudur

-“Yemde ve gübrede KDV indirimi oldu. Bu indirim üreticiye yansımadı. Fabrikalar gübre ve yem fiyatlarına zam yapmak suretiyle verilen bu KDV desteğini, 2,1 milyar lirayı yapıkları zamlarla almış oldular”

-“Doğrudan yem ve gübre destekleri olarak 2,1 milyar lira üreticiye verilmelidir”

-“Et ve Süt Kurumu ile Toprak Mahsulleri Ofisi’nin de bir şekilde devrede olması gerekiyor. Bu enstrümanları kullanmak için de ben Hükümetimizden cesur kararlar bekliyorum”

-“Spekülasyonları önleyici enstrümanları almak hükümetimizin görevidir”

 Ankara – 02.03.2016 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Tarım sektöründe ülkemizin gerçeklerini de kabul etmeliyiz. Bu sektörde serbest piyasa koşulları oluşmamıştır. Önemli tarım ürünleri olan ette, sütte, buğdayda, mısırda, pirinçte, baklagillerde, fındıkta, sebze, meyve ve diğer bazı ürünlerde ya tekelleşme ya da spekülasyonlar görülebilmektedir” dedi.

Bayraktar, Birlik Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, özellikle üreticileri ve tüketicileri çok yakından ilgilendiren, et, süt, fındık, patates ve diğer tarım ürünlerindeki son gelişmeleri ve üretici market fiyatlarını değerlendirdi.

Bazı tarım ürünlerinde üretici ve tüketici fiyatları arasında oluşan ve hiçbir şekilde kabul edilebilir bulmadıkları aşırı fiyat farklarının tüketicileri olduğu kadar, üreticileri de çok zor durumda bıraktığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:

“Şartlar ne olursa olsun, büyük bir emekle üretimi omuzlayan çiftçilerimizin, bazen maliyetine, bazen de zararına elden çıkarmak zorunda kaldığı ürünlerin, sofralarımıza ulaşıncaya kadar gördüğü fiyat artışları hiçbir şekilde kabul edilebilir sınırlarda değildir.

Tarım sektöründe ülkemizin gerçeklerini de kabul etmeliyiz. Bu sektörde serbest piyasa koşulları oluşmamıştır. Önemli tarım ürünleri olan ette, sütte, buğdayda, mısırda, pirinçte, baklagillerde, fındıkta, sebze, meyve ve diğer bazı ürünlerde ya tekelleşme ya da spekülasyonlar görülebilmektedir.

Tekelleşme olan ürünlerde üretici fiyatları düşerken, tüketici fiyatlarının düşmediğini, spekülasyonlarda tüketici fiyatları yükselirken, üretici fiyatlarının yükselmediğini görüyoruz. Hem üreticinin hem de tüketicinin zarara uğradığını tespit ediyoruz.

 -“Kısa vadede başka çözüm yok”-

 Bu düzen değişmelidir. Bu düzeni değiştiremezsek, üreticimizi ve gençlerimizi tarlada tutamayız. Göç olur, büyükşehirler yaşanmaz hale gelir. Tüketicimiz pahalı yer, insanlarımızın sağlıklı beslenmesine engel oluruz. Tarım topraklarımız boş kalır. Gıda ve tarımda ithalatçı bir ülke haline geliriz. Sonuç olarak, gelecek nesillere tarımda bir enkaz devrederiz. Bu düzenin değişmesi için sektörde kullanacağımız en önemli enstrümanlar Et ve Süt Kurumu ile Toprak Mahsulleri Ofisi’dir. Bu iki kurum, üreticiden mal almalı ve spekülasyonları önlemek üzere piyasaya mal vermelidir. Bunun kısa vadede başka çözümü de yoktur. Bunu önleyecek başka bir tedbir de ortada görünmemektedir. Meyve ve sebze gibi ürünlerde aracıları kaldıran bir sisteme geçilmelidir. Üreticilerimizin, üretim maliyetleri aşağı çekilmelidir. İleriki yıllarda lisanslı depoculuk yaygınlaştırılmalıdır. Üretici örgütlerini aktif hale getirmeliyiz. Planlı üretime geçmeliyiz. Bu tedbirleri aldığımız takdirde birazdan anlatacağım sorunları da yaşamamış oluruz.”

 -“Ette aşırı kar hırsı”-

 Geçen pazar günü yaptığı açıklamada, sadece ette aşırı kar hırsının tüketici rakamlarını nereden nereye taşıdığını vurguladığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti:

“Bu durum, ne yazık ki sadece et fiyatlarıyla sınırlı kalmıyor. Neredeyse hemen her üründe katlanarak artan fiyatlar, hem bizim hem de kamuoyumuzun gündeminden hiç düşmüyor.

Etle ilgili pazar günü yaptığımız açıklamamızda, 250 kilogramlık bir karkası, Et ve Süt Kurumu’nun 5 bin 450 liraya, alışveriş merkezlerinin ise 5 bin 955 liraya satın aldığını, Et ve Süt Kurumu’nun, bu karkastan elde edilen etleri tüketiciye 5 bin 988 liraya, fiyat aldığımız iki alışveriş merkezinden birinin 7 bin 862 liraya, diğerinin ise 8 bin 531 liraya sattığını duyurmuştuk.

Buna göre, 7 ay boyunca hayvanı besleyen üreticinin 250 kilogramlık bir karkastan 498 lira, Et ve Süt Kurumu’nun 538 lira kazanırken, alışveriş merkezlerinden birinin 1907 lira, diğerinin 2 bin 576 lira kazanç elde etmesinin insafsızlık olduğunu vurgulamıştık.

Dün fiyat aldığımız marketlerin, bazı et ürünlerinde indirime gittiğini tespit ettik. Bu indirime rağmen, 250 kilogramlık karkasın 7 bin 810 ile 8 bin 6 liradan satıldığını ve 1872 ile 2 bin 69 lira arasında kar elde edildiğini gördük.

Yine yaptığımız fiyat araştırmasında, bazı lüks semtlerdeki kasaplarda 250 kilogramlık bir karkastan elde edilen etin 9 bin 335 liraya kadar satıldığını ve 3 bin 398 lira kazanıldığını da tespit ettik.

Bu bile serbest piyasa düzeninin işlemediğini açık bir şekilde göstermektedir. Sormak lazım serbest piyasadan bazı kesimler ne anlıyor? Serbest piyasa düzenini, ucuza kapattığın ürünü, istediğin fiyattan satmak olarak mı sanıyorlar?

Benim üreticim 7 ayda ve bin bir emek sarf ederek sadece 498 lira kazanırken, marketin, kasabın aynı karkastan 2-3 bin lira kazanması hiçbir şekilde kabul edilemez. Bu haksızlığa karşı çıkmak; hem üreticilerimizin, hem tüketicilerimizin hem de ülkemizin menfaatlerini gözetmek ve korumak bizim boynumuzun borcudur.”

 -“Çiğ süt fiyatları en az et kadar önemli”-

 Et fiyatları söz konusu olduğunda, en az et kadar önemli bir konu daha varsa onun da çiğ süt fiyatları olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Zira hep vurguladığımız gibi, hayvancılıkta ana varsa dana da vardır. Ülkemizde süt hayvancılığı olmadan et hayvancılığı da olmaz; eti makul fiyatlardan tüketmek de mümkün olamaz” dedi.

2014 yılı Temmuz ayından bu yana üreticilerin çiğ sütü aynı fiyattan, litresi 1 lira 15 kuruştan sanayiye aktarmak zorunda kaldığını, hatta son birkaç aydır fiyatların bazı bölgelerde 90 kuruşlara kadar düştüğünü anlatan Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Girdi fiyatları ortadayken, sanayici sütten elde ettiği her ürüne zam yaparken, üretici fiyatı ortalama 1 lira 2 kuruş, market fiyatı 3 lira 38 kuruşken, zor şartlarda üretim yapan çiftçilerimizden hala anlayış beklemek insafsızlık olur.

Şu gerçeği çok açık şekilde ve altını çizerek bir kez daha vurguluyor ve sanayicilerimizi uyarıyorum: Şayet üretici kaybeder, hayvanlarını kesime gönderirse bundan sadece üreticilerimiz değil, sanayicimiz de ülkemiz de büyük zarar görür.

Çiğ sütte talebimiz gayet açıktır: Üreticimizin üretimini sürdürebilmesi için gerekli olan makul fiyat, mutlaka verilmelidir.

Biz artık büyük sıkıntılar yaşadığımız 2008’lere dönmek istemiyoruz. Süt ineklerimizi kasaba gönderip, tekrar milyarlarca doların başka ülkelerin çiftçilerine aktarılmasına karşıyız.

Et ve Süt Kurumu, acil olarak müdahalede bulunarak süt piyasasında yaşanabilecek krizi bertaraf etmelidir. Kurum, et piyasasında da daha büyük miktarlarda alım ve satım yapmalı, fahiş kara müsaade etmemelidir.”

 -Patates üreticilerinin mağduriyeti-

 Bu yıl canı yanan bir başka üretici kesimin patates tarımıyla uğraşan çiftçiler olduğunu, patates üreticilerinin mağduriyetinin, kendilerini fazlasıyla üzdüğünü ve düşündürdüğünü belirten Bayraktar, şunları söyledi:

“Ne yazık ki üzüntümüz sadece üreticilerimizle de ilgili değildir. Depolarda adeta çürümeye terk edilen patatesin üreticide fiyatı 40 kuruşa kadar inerken, marketlere gidildiğinde fiyat 1 lira 87 kuruşa çıkmaktadır. Sizlere soruyorum: Bunun izahı nasıl yapılır, mantıklı bir açıklaması olabilir mi? Üreticilerimiz “fiyatlar düştü, depolarda ürün kaldı” diye feryat ederken ne gariptir ki, Şubat ayında üretici-market fiyat farkı da yüzde 366,81 ile en fazla patateste görülmüştür.

Ziraat Odası başkanlarımızdan aldığımız bilgilere göre, Niğde ve Nevşehir’de 650-700 bin ton patates depolarda bekliyor. Hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte depolardaki patateslerin bir kısmı filizlenmeye bile başladı. Nisan sonuna kadar pazarlanamaması halinde depolardaki patateslerin büyük bölümü yenmeyecek hale gelir.

Bu bakımdan, acilen, tüketimi artıcı tedbirler hayata geçirilmeli, toplu tüketim yapılan kurum ve kuruluşlarda patates kullanımına ağırlık verilerek, üreticilerimiz rahatlatılmalıdır.

 -Tarladan markete fiyat sorunu-

 Tarladan markete fiyat sorunu sadece patatesle de sınırlı değildir. Fiyat farkı, aradaki makas bir türlü makul seviyelere inmiyor. Diğer ürünlere baktığımızda, üretici-market fiyat farkı, portakalda yüzde 333,67, maydanozda yüzde 320,75, kuru kayısıda yüzde 251,76, sütte yüzde 232,02, kuru incirde yüzde 212,86, elmada yüzde 201,96’yı buluyor.

Patates 4,7 kat, portakal 4,3 kat, maydanoz 4,2 kat, kuru kayısı 3,5 kat, süt 3,3 kat, kuru incir 3,1 kat, elma 3 kat fazla paraya tüketiciye ulaşıyor.

Bugün üreticide 50 kuruş olan portakal markette 2 lira 17 kuruşa, 27 kuruş olan maydanoz 1 lira 12 kuruşa, 8 lira 50 kuruş olan kuru kayısı 29 lira 90 kuruşa, 1 lira 2 kuruş olan süt 3 lira 38 kuruşa, 7 lira olan kuru incir 21 lira 90 kuruşa, 1 lira 12 kuruş olan elma 3 lira 39 kuruşa satılıyor.

Üretici ve tüketicilerimiz mağduriyet yaşıyorlar. Bu sorunun mutlaka çözülmesi gerekiyor. Bu kadar fiyat farkı olur mu? Bir ürünün fiyatı tarladan tezgaha üçe, dörde hatta bazı aylarda beşe, altıya katlanır mı?

Sorunun çözülmesi yönünde özellikle son günlerde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik, Gümrük ve Ticaret Bakanımız Sayın Bülent Tüfenkci başta olmak üzere, yetkililerimizin gayret ve açıklamaları bizleri de memnun etmektedir. Bu çabaları, Ziraat Odaları olarak sonuna kadar destekliyoruz.”

 -Market fiyatlarındaki değişim-

 Şubat ayında market fiyatlarına baktıklarında süt, zeytinyağı, mısırözü yağı ve havuç fiyatının aynı kaldığını, en fazla fiyat düşüşünün ise yüzde 48,50 ile yeşil soğanda olduğunu gördüklerini vurgulayan Bayraktar, şöyle dedi:

“Yeşil soğandaki fiyat düşüşünü yüzde 42,22 ile kabak, yüzde 40,62 ile karnabahar, yüzde 28,82 ile pırasa, yüzde 27,89 ile ıspanak, yüzde 20,93 ile fındık, yüzde 18,68 ile kuru incir, yüzde 16,38 ile domates, yüzde 14,62 ile patlıcan, yüzde 10,17 ile marul, yüzde 9,39 ile pirinç, yüzde 7,72 ile kuru kayısı, yüzde 7,54 ile kuru üzüm, yüzde 7,18 ile patates, yüzde 4,70 ile maydanoz, yüzde 2,77 ile salatalık, yüzde 2,65 ile kuru fasulye, yüzde 2,51 ile yumurta, yüzde 2,08 ile dana eti, yüzde 1,33 ile kuzu eti takip etti.

Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 9,30 ile sivri biberde görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını yüzde 8,71 ile kırmızı mercimek, yüzde 8,17 ile yeşil mercimek, yüzde 4,58 ile elma, yüzde 4,32 ile kuru soğan, yüzde 3,25 ile limon, yüzde 2,88 ile tavuk eti, yüzde 2,66 ile Antep fıstığı, yüzde 2,17 ile portakal, yüzde 1,17 ile toz şeker, yüzde 0,93 ile lahana, yüzde 0,90 ile nohut, yüzde 0,57 ile ayçiçeği yağı izledi.”

 -Üretici fiyatlarındaki değişim-

 Şubat ayında üretici fiyatlarının ise maydanoz, portakal, elma, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru incir ve zeytinyağında değişmediğini belirten Bayraktar, şunları söyledi:

“Üreticide Şubat ayında fiyatı artan tek ürün, yüzde 7,08 ile sivri biber oldu. Şubat’ta üreticide fiyatı en fazla düşen ürün, yüzde 62,29 ile karnabahar oldu. Karnabahardaki fiyat düşüşünü yüzde 50 ile yeşil soğan, yüzde 42,91 ile kabak, yüzde 41,35 ile ıspanak, yüzde 39,16 ile patates, yüzde 33,66 ile pırasa, yüzde 20,72 ile domates, yüzde 19,47 ile lahana, yüzde 18,85 ile yumurta, yüzde 17,07 ile salatalık, yüzde 16,26 kuru soğan, yüzde 14,12 ile fındık, yüzde 12,02 ile marul, yüzde 11,76 ile kuru üzüm, yüzde 11,48 ile süt, 10,92 ile limon, yüzde 8,79 ile patlıcan, yüzde 5,56 ile kuru kayısı, yüzde 5,49 ile kuzu eti, yüzde 4,17 ile havuç, yüzde 4,08 ile dana eti, yüzde 3,17 ile Antep fıstığı takip etti.

Kuzu eti üreticide yüzde 5,49 düşerken, bu düşüşün markete yansıması yüzde 1,33’te, dana eti de üreticide yüzde 4,08 fiyat gerilemesi yaşarken, bu gerilemenin marketteki karşılığı yüzde 2,08’de kaldı.

 -Üretici fiyatlarındaki değişimin nedenleri-

 Üretici fiyatlarında yaşanan değişimlerin nedenlerine gelince… Artış görülen tek ürün olan sivri biberde hasat edilen ürün miktarındaki azalmaya bağlı olarak fiyat da arttı.

En fazla fiyat düşüşü görülen karnabaharda artan hava sıcaklıkları ile birlikte yaşanan kalite kaybı etkili oldu. Karnabaharın yanı sıra artan hava sıcaklıklarından ıspanak, pırasa, lahana gibi kışlık sebzeler de olumsuz etkilendi. Ispanakta gelişimin hızlanmasıyla artan rekolte fiyatları düşürürken pırasada da kalite kaybı fiyatları geriletti. Yeşil soğanda artan hava sıcaklıkları ile birlikte hasat edilen ürün miktarındaki artış fiyatları düşürdü. Kuru soğanda yaşanan fiyat düşüşünde ise meydana gelen çürümeler etkili oldu. Patatesteki düşüşün sebebini ise bu yıl rekoltenin hem yüksek olması hem de ihracatında sıkıntı yaşanması oluşturdu.

Domates ve salatalık fiyatlarındaki düşüşün en önemli sebebi, bu ürünlerin ihracatında yaşanan sıkıntılar oldu. Bu sorun, 50 kuruş gibi düşük üretici fiyatı Şubat ayında da değişmeyen portakalın da aynı fiyat seviyesinde kalmasına yol açtı.

 Özellikle domates ve portakal üreticilerimiz, 1 Ocak 2016 tarihinde başlayan Rusya ambargosunun mağduru oldu. Bütün çeşitlerde domatesin ülke ortalaması üreticide 2 lira 2 kuruştan 1 lira 60 kuruşa inmiş görünse de domates fiyatları bazı çeşitlerde 50 kuruşa kadar düştü. Salatalık fiyatları da 1 lira 99 kuruştan 1 lira 65 kuruşa geriledi. Domates fiyatlarında Şubat ayında yüzde 20,72, salatalık fiyatlarında yüzde 17,07 düşüş meydana geldi.

İhracatta yaşanan sıkıntı nedeniyle mağdur olan çiftçimiz, devletten uzatılacak yardım elini beklemektedir. İhracatçıya, turizmciye verilen destek, üreticimizden de esirgenmemeli, tedbirler bir an önce açıklanarak uygulanmalı ve çiftçimiz rahatlatılmalıdır.”

 -Fındıkta TMO’nun devreye girmemesi…-

 400 bin ailenin tek geçim kaynağı olan fındıkta, fiyatlardaki düşüş ve üreticideki endişeli bekleyişin devam ettiğine, serbest piyasada fındık fiyatlarının, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin devreye girmemesi nedeniyle bazı üretim merkezlerinde 8 lira 50 kuruşa kadar gerilediğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle dedi:

“26 Şubat-1 Mart 2016 tarihleri arasında, fındık fiyatları, Ordu’da 9 lira 50 kuruştan 8 lira 70 kuruşa, Giresun’da 11 liradan 9 lira 75 kuruşa, Arsin’de 8 lira 75 kuruştan 8 lira 50 kuruşa, Terme’de 9 lira 10 kuruştan 9 liraya, Düzce’de 9 lira 80 kuruştan 9 lira 30 kuruşa, Akyazı’da 9 liradan 8 lira 50 kuruşa, Hendek’te 9 lira 20 kuruştan 8 lira 60 kuruşa, Kocaali’de 9 liradan 8 lira 60 kuruşa, Karasu’da 9 liradan 8 lira 60 kuruşa indi.

Üreticilerimizin, fiyatlardaki bu düşüşe engel olunması konusunda, fındık üretim merkezlerimizdeki Ziraat Odalarımız ve Genel Merkezimiz üzerinde büyük bir baskısı bulunuyor.

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin gerekli olduğu durumlarda piyasaya girmemesinin nelere mal olduğunu fındıkta açıkça görüyoruz. Zaman kaybetmeden, zararın boyutu daha fazla büyümeden Toprak Mahsulleri Ofisi, piyasaya girmeli, fındık alımı yapmalıdır.

Bizler, üreticinin anayasal meslek örgütü, temsilcisi olarak elimizi taşın altına koymaktan da hiçbir zaman kaçınmadık ve kaçınmayacağız. Tarladan sofraya yaşanan büyük fiyat farklılıklarının giderilmesinde, özellikle son günlerde yoğunlaşan çabaların, alınan tedbirlerin de farkındayız. Her zaman, ilgili bakanlıkların, kurum ve kuruluşların sorunların çözümüne yönelik her adımını sonuna kadar destekledik, bundan sonra da desteklemeye devam edeceğiz.

Kısa, orta ve uzun vadeli alınacak tedbirlerle bütün sorunlarımızın çözülebileceğine yürekten inanıyor, tüm taraf ve paydaşların aynı amaç doğrultusunda çalışmalarının önemine bir kez daha dikkati çekmek istiyorum.

Özellikle, yaptığımız çalışmalar dolayısıyla fiyat farklarının kamuoyunda yoğun şekilde gündeme gelmesi ve tartışılmasının, sorunların çözümü açısından bir dönüm noktası olacağına da inanıyorum.”

 

-Sorulara yanıtlar-

 

Bayraktar, yağış yetersizliğinin gıda fiyatlarına yansımasının nasıl olacağını sorması üzerine, bunun sonuçlarının şimdiden tam olarak tespit edilemeyeceğini, Nisan Mayıs yağışlarının önem taşıdığını, bu yağışları beklemek gerektiğini, yeterli yağış alınması durumunda arzda bir tehlike olmayacağını vurguladı.

Şemsi Bayraktar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın et satış fiyatlarına getirdiği sınırlamayla ilgili soru üzerine, şunları söyledi:

“Bu fiyat sınırlamasına, narha uyan illerimiz, kasaplarımız var. Uymayan illerimiz, kasaplarımız var. Burada Et ve Süt Kurumu’nun devreye girmesi gerekir. Bu kurumun üreticiden, üreticiyi kollayan bir fiyata mal alması lazım. Piyasaya da; piyasanın ihtiyacı olduğu dönemlerde bu ürünleri arz etmesi lazım. Yani piyasayı regüle etmesi lazım. Bunun için Tarım Bakanımızın açıkladığı ‘Biz marketlerimizi artırırız’ demesi doğrudur. ‘60’dan 160’a çıkarırız’ demesi doğrudur. Bu Türkiye’nin gerçeği bunu kabul etmemiz lazım. Bu sektörde bir realite. Bu sektörde serbest piyasa ekonomisi çalışmıyor. Serbest piyasa ekonomisinin çalışmadığı durumlarda hem tekelleşme oluyor hem de spekülasyon oluyor. Hem üretici para kazanamıyor. Mağdur oluyor. Üretemez noktaya geliyor. Bir taraftan da tüketici pahalı yiyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil. O zaman bu düzen değişmeli diyoruz. Bu düzenin değişmesi içinde bugün kullanabileceğimiz en önemli enstrümanlar Et ve Süt Kurumu ile Toprak Mahsulleri Ofisi’dir. Devreye girmeli hem tüketiciyi kollama ve koruma adına hem de üreticinin de üretimini sürdürülebilir noktada tutabilmesi adına bu gerekli. Bunlar yapılmadığı takdirde bizim üreticimizi tarlada tutma şansımız yok. Gençlerimizi tarlada tutma şansımız yok. Göçler devam edecektir. Büyükşehirler yaşanmaz hale gelecektir. Tüketicimizi de sağlıklı besleme şansımız yok. Ve tamamen ithalatçı bir ülke haline geliriz.

2007-2008 süt krizinde et hayvancılığımızda büyük darbe yedi. Ve et ithalatçısı olduk. 4 milyar dolara yakın dış ülkelere döviz verdik ve ithalat yaptık. Ama fiyatları düşüremedik. Fiyatlar üreticiyi vurdu. Üretici üretimden vazgeçti. Tüketici ucuza yemedi. Sonuçta et hayvancılığını toparlamak için uzun yıllar geçti. Bugün geldiğimiz son noktada 1 milyon 150 bin tonlara ulaştık. Bunu en kısa zamanda 1,5 milyon tonlara da ulaştırmamız lazım. İthalatında çözüm olmadığını görüyoruz. Burada üretimi artırmamız lazım. Üretimi artırmamız için de üreticinin desteklenmesi fevkalade önemli. Burada ayrıca verilen desteklerinde yerinde kullanılması önemli.

Biliyorsunuz; yemde ve gübrede KDV indirimi oldu. Bu indirim üreticiye yansımadı. Fabrikalar gübre ve yem fiyatlarına zam yapmak suretiyle verilen bu KDV desteğini, 2,1 milyar lirayı yapıkları zamlarla almış oldular. Üreticiye yansıyan tarafı yok. Bu doğrudan yem ve gübre destekleri olarak 2,1 milyar lira üreticiye verilmelidir. Bu ciddi bir rakamdır. Üreticinin de sağlıklı üretim yapmasını sağlar.”

 

-“Market fiyatlarına baktığımızda makasın açıldığını görüyoruz”-

 

Bayraktar, marketlerin kar marjlarıyla ilgili bir soruyu ise şöyle yanıtladı:

“Biz de çok çalışıyoruz. Çiftçi de tarlada emek veriyor. Ben 7 ay emek veriyorum. Bir karkastan 7 ayda benim kazandığım para 500 lirayı bulmuyor. Marketlerin kazandığı para 2 bin liranın üzerinde. Burada serbest piyasa düzeni çalışmıyor. Bu düzeni muhakkak suretle bir müdahale gerekiyor. Bu müdahalenin değişik enstrümanları var. Özellikle yaş meyve sebzede özellikle üretici market fiyatlarına baktığımızda makasın nerede daha fazla açıldığını görüyoruz. Mesela üretici hal fiyatları arasındaki makas bu kadar açık değil. Üretici pazar fiyatları arasındaki makas bu kadar açık değil. Ama ondan sonra bakıyoruz makasın açıldığını görüyoruz. Üretici market fiyatlarına baktığımızda makasın açıldığını görüyoruz. Biz kar yapılmasın demiyoruz. Özel sektöre de karşı değiliz. Sorumluluk taşıyan insanlara çok ihtiyaç var. Yani tüketici nasılsa bunu alıyor bur talep var diye zam yapmanın da mantığı yok. O zaman bizim bu sistemi değiştirmemiz lazım. Ve bununla alakalı da gerekli enstrümanları da kullanmamız gerekiyor. Yani aracıları ortadan kaldıran bir sistem kurmamız lazım. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir tabloya rastlayamazsınız. Bu tablo sürdürülebilir bir tablo değil. Yani bir taraftan üretici para kazanamıyor, mağdur oluyor diğer taraftan da tüketici yeterli ölçüde beslenemiyor. Pahalı ürünlerle insanlarımız nasıl çoluk çocuğunu besleyecek. Burada herkesi sorumlu olmaya davet ediyorum. Her şeyi üreticiye yükleyerek, üreticinin üzerinden bu kadar büyük para kazanmalarını da çok doğru bulmuyorum. Menfaatlerine biraz sınırlama getirsinler. Biraz daha lütfen ahlaki davransınlar kendilerinden beklentimiz budur. Biraz yaşatmaya baksınlar hem yaşamayı düşünmesinler.”

Şemsi Bayraktar, hayvan stoku ve et üretiminin yeterli olup olmadığına ilişkin bir soruyu da Ette bugün 1 milyon 150 bin tonlara geldik. Bu üretimi bizim en kısa zamanda 1,5 milyon tonlara ulaştırmamız lazım. Bunu spekülasyonları önleme ve fiyatların aşağı düşmesi açısından söylüyorum. Fiyatların aşağı düşmesini istiyorsak üreticimizi muhakkak surette desteklememiz lazım. Üreticimizin maliyeti fevkalade yüksek. Üreticimizin özellikle besi hayvanı maliyeti aşağı yukarı yüzde 65’lerin üzerinde. Yem maliyetleri yüzde 20’lerin üzerinde. Bunları aşağı çekmemiz lazım. Et ve Süt Kurumu ile Toprak Mahsulleri Ofisi’nin de bir şekilde devrede olması gerekiyor. Bu enstrümanları kullanmak için de ben Hükümetimizden cesur kararlar bekliyorum” dedi.

 

-“Ya çiftçiyi ya da patronları destekleyeceğiz. Tercihi doğru yapmalıyız”-

 

Bayraktar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin açıklamalarıyla ilgili bir başka soru üzerine, şunları söyledi:

“Dünyada artık aile işletmeleri destekleniyor. Tarımda patronlar desteklenmiyor. Tercihimizi doğru yapmamız lazım. Ya çiftçiyi destekleyeceğiz ya da patronları destekleyeceğiz. Aile işletmelerini belirli bir optimal büyüklüğe getiremediğimiz takdirde gıda güvencesini sağlayamayız. İnsanlarımızı besleyemeyiz. Muhakkak suretle aile işletmeleri destekleyeceğiz. Desteklerin önemli bir kısmının bugün büyük işletmelere patronlara gittiğini görüyoruz. Bunu Tarım Bakanı Çelik’e arz ettim. Küçük işletmelere az miktarda destek gidiyor. Kredilerin önemli bir kısmını büyük işletmeler alıyor. Artık bu düzeni değiştirmemiz lazım. Aile işletmelerine dönmemiz ve bu işletmeleri büyütmemiz lazım.

Bu tedbirlerin kısmen de olsa önleyeceğini düşünüyorum. Piyasaya bu kurumların müdahale kurumları olarak girdiğinde, hem üretimi artırdıklarını hem de piyasayı regüle ettiklerini gördük. Bu kurumlar, üreticiyi korurken aynı zamanda tüketiciyi de korudular. Bu kurumları devre dışı bıraktık. Bu sorunları yaşıyoruz.

 

-Fındıkta tekelleşme var-

 Fındıkta tekelleşme var. Alıcısı birkaç tane, satıcısı yüzbinlerce. Fiyatı kim belirliyor. Üç beş tane alıcı belirliyor. Nasıl serbest piyasa ekonomisi işliyor burada? İşlemiyor. Fiyatı istediği gibi belirliyor. Tekelleşme sonucunda tüketici fındığı bakın marketlere kaç paraya yiyor. Pahalı yiyor. Burada müdahale olması gerekiyor dediğimiz bu. Burada bir tekelleşme var.

Ette de bakıyorsunuz spekülasyon var. Tüketici pahalı yiyor ama parayı kazanan kim? Üretici fiyatlarına bakıyorsunuz üretici fiyatları artmıyor. Üretici maliyet seviyesinde. 250 kilogram karkas ağırlıkta üreticinin kazandığı para 500 lirayı bulmuyor. Spekülasyonlarda bir taraftan hem üreticiyi hem tüketiciyi vuruyor. Bizim burada söylediğimiz şu; spekülasyonları önleyici enstrümanları almak hükümetimizin görevidir. Biz her konuda kendilerine bugüne kadar yardımcı olduk olmaya da devam edeceğiz. Ama lütfen hep beraber bu düzeni değiştirelim. Bu düzen sürdürülebilir bir düzen değil. Tabii rekabet ortamı da sağlanmalı.

Üreticimizde bizi baskılıyor. Sürekli ‘fındık fiyatları düştü’ diyorlar. Sürekli bize bir baskı geliyor. Biz de bu baskıyı hükümetimize götürüyoruz. Çözüm yollarını bir an evvel devreye sokmaya çalışıyoruz.”