Gülde hasat zamanı…


-Gülde hasat zamanı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Don hasarı nedeniyle gül rekoltesinde yüzde 7 civarında kayıp bekliyoruz”

-“Tahminlere göre, 2014 yılında 10 bin 831 ton olan yağlık gül üretimi, bu yıl 10 bin 64 tona inecek”

-“Üretilen gül yağının yüzde 90’ını, gül kontretinin tamamını ihraç ediyoruz”

-“Üretilen gülün dörtte üçünden fazlasını Isparta karşılıyor”

-“Gülde tek rakibimiz Bulgaristan’ın üreticisine verdiği olağanüstü destekler haksız rekabete neden oluyor”

-“Destekler artırılmalı. İhracat desteği verilmeli”

 

Ankara – 06.06.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, geçtiğimiz aylarda yaşanan don hasarının tomurcuklara zarar verdiğini, gülde rekolteyi etkileyeceğini bildirerek, “gül rekoltesinde yüzde 7 civarında kayıp bekliyoruz. 2014 yılında 10 bin 831 ton olan yağlık gül üretimi, tahminlere göre, bu yıl 10 bin 64 tona inecek” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye’de yağlık gül çiçeğinin Isparta ve çevresinde yetiştirildiğini ve Mayıs, Haziran aylarında hasat edildiğini belirtti. Üretilen gül çiçeğinin işlenmesinden gül yağı, gül suyu ve gül konkreti üretildiğini bildiren Bayraktar, üretilen gül yağı ve gül konkretlerinin parfüm ve kozmetik sanayisinde kullanılan en pahalı ham maddelerden olduğunu vurguladı.

 

-Türkiye ve Bulgaristan dünya üretiminin yüzde 90’ını karşılıyor-

 

Gül yağının yüzde 90’ı, gül konkretinin tamamının ihraç edildiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Dünyada gül çiçeği üretiminde Türkiye ve Bulgaristan tekel konumunda. İki ülke, dünya üretiminin yüzde 90’ını karşılıyorlar. Son yıllarda Bulgaristan, gül üretimini artırmak için büyük yatırımlar yaptı. Ülkemizde 22 bin dekar olan gül ekim alanı varken, Bulgaristan ekim alanlarını 40 bin dekara çıkardı. Gülde dünya liderliğimiz risk altında. Bizim gibi Bulgaristan da ürettiği gül yağı ve gül kontretlerini ihraç ediyor. 2013 yılında 10 bin 769, 2014 yılında 10 bin 831 ton olan gül çiçeği üretimimiz, birinci tahmin rakamlarına göre, bu yıl 10 bin 64 tona inecek. Üretilen gülün dörtte üçünden fazlasını, yüzde 77,4’ünü Isparta karşılıyor. Bu ilimizi, yüzde 10,8 üretim payıyla Burdur, yüzde 10,1 payla Afyonkarahisar, yüzde 1,7 payla Denizli izledi. 2014 yılında Isparta 8 bin 382, Burdur 1169, Afyonkarahisar 1096, Denizli 184 ton gül çiçeği üretti.

Üretilen gül yağının yüzde 57,7’sini Fransa’ya ihraç ettik ve 10,9 milyon dolar döviz kazandık. Gül yağı ihraç edilen diğer ülkeler arasında Azerbaycan, Hong Kong, Bulgaristan, Almanya, Avusturya, İtalya,  Hollanda, Belçika, Japonya, İngiltere, İspanya, İsviçre, Makedonya, Libya, ABD, KKTC, Irak, İsrail, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Hindistan, Çin, Tayvan bulunuyor. Gül yağı 6 bin 750 avrodan, kontret ise 780 avrodan ihraç ediliyor.”

Türkiye’de dekar başına 416 kilogram gül yaprağı elde edildiğini bildiren Bayraktar, “Gül yaprağından elde edilen gül yağı miktarı yağışlara bağlı olarak değişmektedir. Yağışlar yeterli olduğunda 2,5-2,75 ton gül yaprağından 1 kilogram gül yağı elde edilirken, yağış yetersizliğinde 1 kilogram gül yağı için 4-4,5 ton gül yaprağı kullanılmaktadır. Üreticimiz yağlık gülü ortalama 3 lira 75 kuruş fiyatla satabilmektedir. Bu rakam, 2013 yılında 3 lira 8 kuruşken, 2014 yılında 3 lira 86 kuruşa çıkmıştı” dedi.

 

-Rekabet için destek artırılmalı-

 

Türkiye’de 2015 yılı için dekar başına 7 lira 90 kuruş mazot, 8 lira 25 kuruş gübre desteği verildiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ayrıca İyi Tarım Uygulamaları kapsamında üretim yapacak üreticilere yapılacak destekleme kalemine 2015 yılında Isparta ilinde yetiştirilen gül de dahil edilmiştir. Bu kapsamda üreticilerimiz, dekar başına 100 lira destek alacaklardır.

Gülde tek rakibimiz Bulgaristan’ın üreticisine verdiği olağanüstü destekler haksız rekabete neden olmaktadır. Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan’da gül üreticileri, Tarımsal ve Kırsal Kalkınma için Özel Eylem Programı (SAPARD) kapsamında, 1999-2011 döneminde kilogram başına gül yağı için 500 avro destek almıştır.

Ayrıca bu ülke, tarımsal destekler kapsamında, gül yağı üretiminde kullanılan motorin, fuel-oil, elektrik ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarını sektöre indirimli fiyatlardan vermektedir. Bunlara ek olarak, Bulgaristan, mevcut fabrikaların revizyonu ile yeni fabrikaların kurulmasında hibe desteği vermekte ve ihracatta da belirli oranlarda teşvikler yapmaktadır.

İki ülke üreticileri arasındaki dengesizliğin giderilmesi için üreticilerimize yönelik destekler artırılmalı, ihracat desteği verilmelidir. Bu üreticilerimizin rekabet gücünü artıracak, daha fazla üretim ve dolayısıyla ihracat yapmasına neden olacaktır.”

Bayraktar, gülde üretim maliyetlerinin düşürülmesi, kalitenin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılması, üretici birliklerinin ve yerli firmaların güçlendirilmesi gerektiğine de dikkati çekti.

Dünya Çevre Günü…


-Dünya Çevre Günü…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Çevre sorunları geleceğimiz için büyük tehdit”

-“Hava, toprak, su kaynaklarının kirlenmesi, küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim değişikliği, temiz su kaynaklarının giderek azalması, erozyon, toprağın bozulması, biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması ve dolayısıyla doğal kaynakların yok olmaya başlaması başlıca çevre sorunlarını oluşturmaktadır”

-“Toprak ve su kaynaklarını iyi yönetemezsek, tarımda verimliliği artıramayız, ülke nüfusunun gıda güvencesini, ekonomik kalkınmayı sağlayamayız”

-“Ülkemizde gelecek kuşakların gıda ihtiyacının garanti altına alınması için tarımda sürdürülebilirlik şarttır”

-“Sulamada etkinliğin sağlanması, yüzey ve yeraltı sularının en uygun şekilde depolanması,  toprak ve su kaynaklarında kirliliğin ve israfın önlenmesi, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemesi, erozyonun ve çoraklaşmanın önüne geçecek önlemlerin alınmasıyla toprak su kaynaklarını koruyabiliriz”

-“Çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşlarının etkinliği artırılmalı, kamu kuruluşları ortak çalışmalar yürütmelidir. Aksi takdirde ülkemiz ve dünyamız yaşanmaz hale gelecektir”

-“Küresel ısınma sonucunda ortaya çıkan iklim değişikliğinin, 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sorun olacağı aşikardır”

-“Ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde yaşanan doğal afetler ve dengesizliklerin küresel ısınmayla yakından bağlantılı olduğu bilim adamları tarafından ifade edilmektedir”

-“İklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çalışmaları salt bir çevre sorunu olarak algılanmamalıdır”

 

Ankara – 05.06.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çevre sorunlarının tüm canlı yaşamın geleceği için büyük tehdit halini aldığını bildirerek, “hava, toprak, su kaynaklarının kirlenmesi, küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim değişikliği, temiz su kaynaklarının giderek azalması, erozyon, toprağın bozulması, biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması ve dolayısıyla doğal kaynakların yok olmaya başlaması başlıca çevre sorunlarını oluşturmaktadır” dedi.

Bayraktar, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, 1970’li yıllardan itibaren hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme, sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımının giderek yaygınlaşmasının çevre kirliliğine ve sorunlarına neden olduğunu belirtti. Şemsi Bayraktar, gerekli çevresel önlemler alınmadan, arıtma tesisleri kurulmadan, geri dönüşüm alanları hazırlanmadan üretime geçen sanayi tesisleri veya sanayi bölgelerinin, ormanların tahribinin, yangınların, arazilerin yanlış kullanımının, erozyonun, aşırı otlatma sonucu doğal bitki örtüsünün tahribinin, maden, kireç, taş ve kum ocaklarının faaliyetlerinin de çevreyi kirleten faktörler arasında sayıldığını bildirdi.

 

-“Kirlenme artık canlıların yaşamını tehdit eder boyutlara ulaştı”-

 

Sonuç olarak kirlenen hava, su ve toprak kaynaklarının günümüzde artık canlıların yaşamını tehdit eder boyutlara ulaştığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ülkemizde de çevre sorunları, bölgelere göre değişmekle beraber özellikle sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerimizde insan sağlığını tehdit eder noktalara ulaşmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, illerde su kirliliği, hava kirliliği, atıklar, gürültü kirliliği, erozyon öncelikli sorunlardır. Erozyon, ülkemizin çok büyük bölümünde görülen, Türkiye’nin her yıl zengin toprak yüzeyinin yok olmasına yol açan başta gelen sorunlarımızdan biridir. Yine atık sorunu önem taşımaktadır. Su kaynaklarımız hızla kirlenmektedir. Yanlış sulama özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde toprakta tuzlanmaya, çoraklaşmaya neden olmaktadır.

Özellikle nehir ve akarsulara kentsel kanalizasyon sularının arıtılmadan veya kısmen arıtılarak yüzey sularına deşarj edilmesi, kanalizasyon sistemlerinden ve açıktaki katı atık yığınlarından kaynaklanan sızıntıların yer altı sularına karışması kirliliğe neden olmaktadır. Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan zirai mücadele ilaçlarının ve gübrelerin aşırı ve bilinçsiz kullanımı özellikle akarsulardaki su kirliliğini hızla artırmaktadır. Sanayi faaliyetleri sonucu meydana gelen atıklar, akarsuları ve yer altı sularını kirletmektedir. Anız yakma ve kaçak avlanma da biyolojik çeşitlilik üzerinde tehdit oluşturmaktadır.

Kocaeli’nin Körfez bölgesi ve çevresi sanayi atıklarından büyük oranda kirlenmiştir. Ergene Havzası, sanayi ve tarım kökenli kirlilik ve evsel atıklardan ciddi biçimde etkilenmektedir.

Ege Bölgesi’nde özelikle Büyük Menderes Nehri kirlenmiştir. Büyük Menderes nehrinde evsel atıklar, sanayi kuruluşlarında oluşan endüstriyel atıklar, gübre ve pestisit kullanımından dolayı içinde çeşitli kimyasal maddeler bulunan, sulamadan dönen sular ile jeotermal enerji santrali atık suları kirlilik kaynaklarıdır.”

 

-“Gelecek nesillerin iyi bir çevre eğitimiyle yetiştirilmesi sağlanmalı”-

 

Ülkemizde tarımda verimliliğin artması ve gelecek kuşakların gıda ihtiyacının garanti altına alınması için tarımda sürdürülebilirliği sağlamanın şart olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:

“Toprak ve su kaynaklarını iyi yönetemezsek, tarımda verimliliği artıramayız, ülke nüfusunun gıda güvencesini, ekonomik kalkınmayı sağlayamayız. Sulamada etkinliğin sağlanması, yüzey ve yeraltı sularının en uygun şekilde depolanması,  toprak ve su kaynaklarında kirliliğin ve israfın önlenmesi, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemesi, erozyonun ve çoraklaşmanın önüne geçecek önlemlerin alınmasıyla toprak su kaynaklarını koruyabiliriz.

Çevre sorunlarının önüne geçebilmek için gelecek nesillerin iyi bir çevre eğitimiyle yetiştirilmesinin sağlanması gerekir.

Çevre sorunlarının çözümü için sivil toplum kuruluşlarının etkinliği artırılmalı, kamu kuruluşları ortak çalışmalar yürütmelidir. Aksi takdirde ülkemiz ve dünyamız yaşanmaz hale gelecektir.

Plansız kentleşmenin önüne geçilmelidir.

Ormanlık alanların artırılması ve korunması sağlanmalıdır.

Kaliteli yakıtlar kullanılmalıdır.

Çevre konusunda yapılacak yatırımlar teşvik edilmelidir.

Ülkemiz tarım politikalarında çevre boyutunun ayrıca ele alınması önemlidir.”

 

-“Küresel ısınma büyük tehdit”-

 

“Küresel ısınma sonucunda ortaya çıkan iklim değişikliğinin, 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya kaldığı en büyük sorun olacağının aşikardır” diyen Bayraktar, şunları kaydetti:

“Dünyada küresel ısınmanın etkileri ve bitki örtüsünün zayıflamasıyla birlikte, ani ve şiddetli yağışlarla sellerin meydana geliyor ve doğal felaketler yaşanıyor. Küresel ısınma sonucu akarsu havzalarında yıllık akımlarda meydana gelecek azalma sonucunda tarımsal su gereksinimi artıracaktır. Su azalması, tarımsal üretim üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Bu nedenle Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde 3-14 Haziran 1992 yılında toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda dünyadaki en önemli çevre sorunlarından olan iklim değişikliği ve çölleşme konuları da gündeme getirilmiştir. Bu konferansta küresel ısınmayı durdurmak amacıyla, insan faaliyetleri sonucunda atmosfere salınan sera gazı miktarının sınırlandırılmasını hedefleyen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi imzaya açılmış ve 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Ülkemiz de atmosferde tehlikeli bir boyuta varan insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önlemek ve belli bir seviyede durdurmak için akdedilen “İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ”ne 24 Mayıs 2004 tarihinde 189’ncu taraf olarak resmen katılmıştır. 16 Şubat 2005’te fiilen yürürlüğe giren Kyoto Protokolü’ne Türkiye 26 Ağustos 2009 tarihinde taraf olmuştur.

İnsan sağlığı, ekosistemler, hatta insan neslinin sürdürülmesi bakımından tehdit oluşturabilecek olumsuz etkileri nedeniyle çok ciddi sosyo-ekonomik sonuçlara yol açabilecek bir sorun olarak değerlendirilen iklim değişikliği, özellikle son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaya başlamıştır.

 Sera gazı salınımlarının şimdiki hızında artmaya devam etmesi ve salınımların sanayi öncesi, 1850’li yıllar düzeyinin iki katına çıkması durumunda dünyamızın, bu yüzyıl içinde yaklaşık 3-6 santigrat derecelik ortalama sıcaklık artışı ve bunun küresel düzeyde yol açacağı doğal afetlerle karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemeldir.

İçinde bulunduğumuz dönemde, yüzyıllardır dünyada tescil edilebilen en sıcak değerlere rastlanmaktadır. Ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde yaşanan doğal afetler ve dengesizliklerin küresel ısınmayla yakından bağlantılı olduğu bilim adamları tarafından ifade edilmektedir.

 

-“Akdeniz Havzası iklim değişikliğinden ciddi boyutlarda etkilenecek”-

 

Türkiye’nin de yer aldığı Akdeniz Havzası’nda bulunan ülkelerin iklim değişikliğinden ciddi boyutlarda etkilenecek olmaları artık bilimsel verilerle kanıtlanmıştır. Türkiye, küresel ısınmanın özellikle su kaynaklarının azalması ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz yönlerinden etkilenmeye başlamıştır. Ülkemizde de son dönemde birçok sel ve doğa felaketi yaşanmıştır.”

 

-“Düşük karbonlu ekonomiye geçilmesi…”-

 

İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında, düşük karbonlu ekonomiye küresel düzeyde geçilmesi hususunun, insanların yaşam biçimlerini, üretim ve imalat yöntemlerini değiştirecek köklü bir dönüşüm öngördüğünü vurgulayan Bayraktar, “Bu nedenle iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çalışmaları salt bir çevre sorunu olarak algılanmamalıdır. Gerçekte, bu mücadele gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin izleyeceği büyüme stratejilerini, enerji politikalarını, sağlık ve tarımla ilgili programlarını, su kaynaklarının kullanımını, gıda güvenliğini, düşük karbonlu ekonomiye geçiş ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini doğrudan etkileyebilecek ve bunların geliştirilmesinde belirleyici olabilecektir” dedi.   

Yeni dünya tezgahları doldurdu…


-Yeni dünya tezgahları doldurdu…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Üretimi 12 bin tonlarda seyreden yeni dünyada Türkiye gerekli tüm üretim koşullarına sahip”

-“2014 yılında üretim, yüzde 6,6 artışla 12 bin 900 tona ulaştı”

-“Yeni dünyada üretimin yüzde 88,3’ünün yapıldığı Antalya ve Mersin’i oldukça geriden Hatay, Muğla, Adana takip ediyor”

 

Ankara – 04.06.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, hasatla birlikte tezgahları dolduran yeni dünyada üretimin 12 bin tonlarda seyrettiğini, Türkiye’nin gerekli tüm üretim koşullarına sahip olduğunu bildirdi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, anavatanı Çin ve Japonya olan yeni dünyanın bin yılı aşkın bir süredir Japonya’da yetiştirildiğinin bilindiğini belirtti. Yeni dünyanın 1700’lü yıllarda Avrupa’ya, 1800’lü yıllarda ise Cezayir ve Lübnan üzerinden Türkiye’ye geldiği bilgisini veren Bayraktar, özellikle Akdeniz Bölgesi’nin yeni dünya için uygun ekolojik koşullara sahip olduğunu vurguladı.

Dünyada Çin, İspanya ve Pakistan gibi ılıman iklime sahip ülkelerin yeni dünya üretimi ve ihracatında başta geldiğini belirten Bayraktar, Türkiye’nin üretim ve ihracatta bu ülkeleri izlediğini bildirdi.

Türkiye’de yeni dünya üretiminin yüzde 95,2’sinin Akdeniz Bölgesi’nde yapıldığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“1995 yılında 12 bin 500, 1996 yılında 12 bin 600 ton olan yeni dünya üretimi, 1997 yılında 10 bin tona indikten sonra 1999 yılında yeniden 12 bin tona çıktı. 2004 yılında 9 bin 250 tona inen üretim, 2005 yılında 12 bin, 2009 yılında 12 bin 986 tona yükseldi. 2011 yılında 12 bin 93 tona inen üretim, 2012 yılında yeniden 12 bin 902 tona çıktı. 2013 yılında 12 bin 105 tona gerileyen yeni dünya üretimi, 2014 yılında yüzde 6,6 artışla 12 bin 900 tona ulaştı. Yeni dünyada Türkiye, gerekli tüm üretim koşullarına sahip bulunuyor. Buna rağmen, üretim 12 bin tonlarda seyrediyor.

Yeni dünyada üretimin yüzde 88,3’ünün yapıldığı Antalya ve Mersin’i oldukça geriden Hatay, Muğla, Adana takip ediyor. Antalya 5 bin 746 ton, Mersin 5 bin 647 ton üretimle iller arasında ilk iki sırayı alırken, bu illeri 638 tonla Hatay, 315 tonla Muğla, 200 tonla Adana, 122 tonla Aydın takip ediyor. Az da olsa Rize, Osmaniye, Düzce, Trabzon, Artvin, Bursa, Mardin, Isparta, Çanakkale, Kocaeli, Kütahya ve Ordu illerinde de yeni dünya üretimi yapılıyor.”

 

-“Üretimin artması, iç piyasadan çok ihracata bağlı”-

 

Üretimin az olmasına karşın az da olsa ihracat yapıldığı belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Yeni dünya üretiminin artırılması mümkündür. Ancak üretimin artması, iç piyasadan çok ihracata bağlıdır. Halen çok büyük bölümü Irak’a olmak üzere, 538 bin dolarlık 1562 ton yeni dünya ihracatı var. Özellikle yeni pazarlar üretimin artmasını sağlayacaktır. Yeni dünya üretiminin en fazla yapıldığı ilçe olan Alanya’da, örtü altı üretim de başladı. Örtü altı yetiştiriciliğinin yaygınlaşması üretimi ve kaliteyi artıracaktır. Yeni dünya üretimi, özellikle erken dönemde yüksek fiyatla pazarlanabilmesinden dolayı yaygınlaştırılabilir. Önceleri tohumla üretim yaygın iken, son dönemlerde standart çeşitlerle aşılı üretime geçilmiştir. Yeni dünyanın en büyük avantajlarından biri, pazarda meyve çeşitliliği ve miktarının az olduğu ilkbahar döneminde pazara arz edilmesidir. Bu dönemde yeni dünya için iyi bir pazarlama fırsatı doğmaktadır. Yeni dünya yetiştiriciliği önemini artırarak sürdürecektir. Üretim artışı için hem ağaç sayısı hem de ağaç başına 46 kilogramlarda seyreden ortalama verim artırılmalıdır.”

 

-“Vitaminler yönünden son derece zengin”-

 

Yeni dünyanın baharın geldiğini müjdeleyen koyu sarı, sulu, iri çekirdekli bir meyve olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“A vitamini yönünden çok zengin olan, göz ve cilt sağlığına iyi geldiği söylenen yeni dünya da üretim artırılmalıdır. Diyet lifleri ve pektin yönünden de iyi bir kaynak olan yeni dünya, sindirim sisteminin de dostudur. İçeriğinde bulunan antioksidan etkilere sahip flavonoidlerin, hücre hasarını önlediği, kalp hastalıklarına karşı koruduğu ve enzim aktivitelerini düzenlediği öne sürülmektedir. Yeni dünya ayrıca, antioksidanların etkilerini artıran malik asit ve B grubu vitaminler yönünden de son derece zengin bir meyvedir.”

Yozgat Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti


-Yozgat Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti

 

Ankara – 04.06.2015 –  Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a hayırlı olsun ziyaretleri sürüyor.

Yozgat Ziraat Odalarının Başkanları, TZOB Genel Merkezi’nde, Genel Başkan Bayraktar tarafından kabul edildi. Oda Başkanları, Bayraktar’ın yeniden Genel Başkanlığa seçilmesinden memnun olduklarını belirterek, hayırlı olsun temennisinde bulundular.

Kabulde, TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nejat Gamzeli de yer aldı.

Antalya Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti


-Antalya Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti 

Ankara – 04.06.2015 –  Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a hayırlı olsun ziyaretleri sürüyor.

Antalya Ziraat Odalarının Başkanları, TZOB Genel Merkezi’nde, Genel Başkan Bayraktar tarafından kabul edildi. Oda Başkanları, Bayraktar’ın yeniden Genel Başkanlığa seçilmesinden memnun olduklarını belirterek, hayırlı olsun temennisinde bulundular.

Kabulde, TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Bahadır Sezgin de yer aldı.

Kütahya Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti


-Kütahya Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti

 

Ankara – 03.06.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a hayırlı olsun ziyaretleri sürüyor.

Kütahya Ziraat Odalarının Başkanları, TZOB Genel Merkezi’nde, Genel Başkan Bayraktar tarafından kabul edildi. Oda Başkanları, Bayraktar’ın yeniden Genel Başkanlığa seçilmesinden memnuniyet duyduklarını ifade ettiler ve hayırlı temennisinde bulundular.

Kabulde, TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nejat Gamzeli de yer aldı.

Bilecik Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti


-Bilecik Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti

 

Ankara – 03.06.2015 –  Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a hayırlı olsun ziyaretleri sürüyor.

Bilecik Ziraat Odalarının Başkanları, TZOB Genel Merkezi’nde, Genel Başkan Bayraktar tarafından kabul edildi. Oda Başkanları, Bayraktar’ın yeniden Genel Başkanlığa seçilmesinden memnun olduklarını belirterek, hayırlı olsun temennisinde bulundular.

Kabulde, TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nejat Gamzeli de yer aldı.

Bolu Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti


-Bolu Oda Başkanlarından Bayraktar’a hayırlı olsun ziyareti

 

Ankara – 03.06.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a hayırlı olsun ziyaretleri sürüyor.

Bolu Ziraat Odalarının Başkanları, TZOB Genel Merkezi’nde, Genel Başkan Bayraktar tarafından kabul edildi. Oda Başkanları, Bayraktar’ın yeniden Genel Başkanlığa seçilmesinden duydukları memnuniyeti ifade ederek, hayırlı olsun dediler.

Kabulde, TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nejat Gamzeli de hazır bulundu.

Hububatta hasat dönemi başladı…


-Hububatta hasat dönemi başladı…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar:

-“Özellikle buğday ve arpada büyük üretim artışı beklentisi fiyatları düşürüyor”

-“Üreticimizin sıkıntıya girmemesi için piyasa fiyatları

düşmeden TMO, müdahale alım fiyatlarını bir an önce açıklamalıdır”

-“TMO’nun zamanında, maliyetin üzerinde, uygun

müdahale alım fiyatlarını açıklaması ve zamanında hızlı

alım yapması üreticimizin emeğini boşa çıkarmayacaktır”

-“Geçen yıl yaşanan kuraklık ve kötü hava koşullarından dolayı yeterince ürün ve gelir elde edemeyen üreticimiz, borçlandı. Bundan dolayı hasatla birlikte ürününün büyük bir bölümünü pazara arz edecek”

-“TMO, üreticimizin mağdur olmaması için alım merkezlerini artırmalı, tatil günlerinde de çalışarak, zamanında ve hızlı bir şekilde alımları yapmalıdır”

-“Ofis, ürününü acilen satmak zorunda olan çiftçilerimizi toplayıcıların eline bırakmamalıdır”

-“Anadolu kırmızısı sert ekmeklik buğday, kilogramı 82 kuruştan işlem görüyor”

 

Ankara – 01.06.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Çukurova başta olmak üzere güney illerinde bazı kesimlerde hububat hasadının başladığını bildirerek, “özellikle buğday ve arpada büyük üretim artışı beklentisi fiyatları düşürüyor. Üreticimizin sıkıntıya girmemesi için piyasa fiyatları düşmeden Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO), müdahale alım fiyatlarını bir an önce açıklamalıdır” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, bu yıl buğday fiyatlarının, rekoltenin yüksek olacağı beklentisi nedeniyle düşük seyrettiğini,  TMO’nun hasadın ilerleyen dönemlerini beklemeden, piyasa fiyatları düşmeden gerekli müdahaleyi bir an evvel yapması gerektiğini belirtti.

Geçen yıl yaşanan kuraklık ve kötü hava koşullarından dolayı yeterince ürün ve gelir elde edemeyen üreticinin borçlandığını, bundan dolayı hasatla birlikte ürününün büyük bir bölümünü pazara arz edeceği vurgulayan Bayraktar, “TMO, üreticimizin mağdur olmaması için alım merkezlerini artırmalı, tatil günlerinde de çalışarak, zamanında ve hızlı bir şekilde alımları yapmalıdır. Ofis, ürününü acilen satmak zorunda olan çiftçilerimizi toplayıcıların eline bırakmamalıdır” dedi.

Buğday fiyatlarının, rekoltenin yüksek olacağı beklentisi nedeniyle düşük seyrettiğini belirten Bayraktar, Anadolu kırmızısı sert ekmeklik buğday, kilogramı 82 kuruştan işlem gördüğüne dikkati çekti.

Şemsi Bayraktar, “TMO’nun zamanında, maliyetin üzerinde, uygun müdahale alım fiyatlarını açıklaması ve zamanında hızlı alım yapması üreticimizin emeğini boşa çıkarmayacaktır” dedi.

 

-Buğdayda rekor üretim beklentisi-

 

Geçen yıl başta kuraklık ve don olmak üzere yaşanan doğal afetlerin bitkisel üretimi çok olumsuz etkilediğini, bu durumun hububat üretimini de vurduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ürün yetersiz olunca piyasa fiyatları müdahaleye gerek duymadı. Bundan dolayı TMO, hububat piyasa fiyatlarının öngörülen müdahale alım fiyatlarının üzerinde gerçekleştiğini gördüğü için müdahale alım fiyatı açıklamadı. Yalnız, bu üretim sezonunda, 2014 yılı Ekim ayından bu yana yağışlar çok iyi gitti. Nitekim, bitkisel üretim birinci tahminlerine göre, buğday üretimi, 2014 yılına göre yüzde 18,4 artışla 19 milyon tondan 22,5 milyon tona, arpa üretimi yüzde 27 artışla 6,3 milyon tondan 8 milyon tona, çavdar üretimi yüzde 10 artışla 300 bin tondan 330 bin tona, yulaf üretimi yüzde 19 artışla 210 bin tondan 250 bin tona yükseleceği öngörülüyor. 22,5 milyon tonluk buğday üretim tahmini gerçekleşirse, bu bir rekor olacak. 2013 yılında üretim 22 milyon 50 bin tonla rekor kırmıştı.

Ziraat Odalarımızın ilk tahminleri de birçok bölgede buğday ve arpa rekoltesinde, önümüzdeki günlerde doğal afet olmaz ise önemli bir artış gerçekleşeceği yönündedir.

Endişemiz yüksek üretim beklentisi nedeniyle hasadın ilerleyen günlerinde fiyatların daha da düşeceği şeklindedir. Üretici, ürününü düşük fiyatlarla almak isteyen tüccarların eline bırakılmamalıdır. TMO, hasadın ilerleyen dönemlerini beklemeden, piyasa fiyatları düşmeden, gerekli müdahaleyi bir an evvel yapmalı fiyat açıklamalıdır.”

Bayraktar, piyasayı düzenleyici tedbirler alan TMO’nun bu konuda da hassas davranacağı kanaatinde olduklarını vurguladı.