2016 Uluslararası Bakliyat Yılı

-“2016 Uluslararası Bakliyat Yılı”

-TZOB Genel başkanı Bayraktar: “Baklagiller insan sağlığı için çok önemli”

-“Baklagiller üretiminde Türkiye’nin dünyada önemli bir yeri var. Üretimin yüzde 2,5’ini Türkiye sağlıyor. Hedef, bu rakamı daha yukarılara taşımak”

-“Sayın Başbakan’ın Diyarbakır’daki açıklaması, baklagillerdeki desteğin yüzde 100 artırılması fevkalade önemli”

-“Destek, baklagillerin üretimini artıracaktır. 2014 rakamlarına göre, 1 milyon 30 bin tonun civarında baklagiller üretimimiz var. Bu rakamı daha yukarılara çıkarmak zorundayız”

-“Sektörün hedefleri var. Başta devletimiz, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, hatta konsey, bunun dışında diğer paydaşlar, üniversitelerimiz, hepimiz görevimizi yapmamız, bu sektöre katkı sağlamamız lazım”

-“Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün 2016 yılını Uluslararası Bakliyat Yılı olarak ilan etmesini çok önemsiyoruz”

-“Türkiye’de 993 tane üretici birliği kuruldu. Ama bu sektörde iki tane var. Bir tanesi Erzincan’da kuru fasulye ile ilgili diğeri Tunceli’de organik baklagiller üretimiyle ilgili. Üreticimizin pazarlamasına fevkalade yardımcı oluyorlar”

-“Biz, üretici birliklerinin, ekonomik örgütler olarak, bu ülkede çok daha fonksiyonel olmasını istiyoruz”

-Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker:  “Toplam 806 bin hektar alanda kuru baklagiller üretimi yapılıyor. Son 6 yılda toplam kuru baklagiller üretimimiz yüzde 20 arttı”

 

Ankara – 30.01.2014 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, baklagillerin insan sağlığı için çok önemli olduğunu bildirerek, “baklagiller üretiminde Türkiye’nin dünyada önemli bir yeri var. Üretimin yüzde 2,5’ini Türkiye sağlıyor. Hedef, bu rakamı daha yukarılara taşımak” dedi.

Bayraktar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda düzenlenen, 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün 2016 yılını Uluslararası Bakliyat yılı olarak ilan etmesini çok önemsediklerini belirtti.

Baklagillerin insan sağlığı için çok önemli olduğunu, baklagiller üretiminde Türkiye’nin dünyada önemli bir yeri bulunduğunu, dünya baklagiller üretiminin yüzde 2,5’inin Türkiye tarafından sağlandığını vurgulayan Bayraktar, “Sayın bakanıma da değerli katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Üreticinin pazarlama sıkıntısının ortadan kalkması için üretici birliklerinin önemli olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle konuştu:

“Baklagiller üretimini tabii ki artıracağız. Ancak geçmişe baktığımızda 1994 yılında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin baklagiller alımından vazgeçmesi, üreticimizin pazarlama sıkıntısıyla karşı karşıya kalmasını neden oldu. Bunun doğal sonucu olarak üreticilerimiz başka ürünlere yönlendi. Burada üretici örgütlerinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. 2004 yılında üretici birlikleri yasası çıkarıldı. Türkiye’de 993 tane üretici birliği kuruldu. Ama bu sektörde iki tane var. Bir tanesi Erzincan’da kuru fasulye ile ilgili diğeri Tunceli’de organik baklagiller üretimiyle ilgili. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın verdiği desteklerle orada tesisler kurdular. Üreticimizin pazarlamasına fevkalade yardımcı oluyorlar. Ama Türkiye’de sadece iki tane var. Biz, üretici birliklerinin, ekonomik örgütler olarak, bu ülkede çok daha fonksiyonel olmasını istiyoruz. Üretimden tüketime gerekli tedbirleri alarak üreticimizin pazarlama sorunlarına yardımcı olarak çok daha aktif olmasını istiyoruz. Biz Türkiye’de Ziraat Odaları Bilirliği olarak meslek kuruluşuyuz. 4,5 milyon civarında üyemiz var ama biz bir meslek kuruluşuyuz. Ekonomik örgüt değiliz. Elbette ihtiyaç olduğu zamanlarda ekonomik faaliyetler yapıyoruz. Çiftçimizin ihtiyaçlarına cevap vermek üzere bazı ekonomik faaliyetlerde bulunuyoruz. Ancak bu bizim görevimiz değil. Türkiye’de üretici birlikleri yasası zaten bunun için çıkarıldı. Ancak orada üretici birliklerinin görev tanımına uygun idari ve mali yönden güçlü hale getirilmesini çok önemsiyoruz. Sadece baklagiller için değil, üretim alanlarında özellikle yaş meyve ve sebzedeki stoka müsait olmayan ürünler var. Bunların üreticiden tüketiciye 5-6 kat arttığını görüyoruz. Bunu zaman zaman kamuoyuyla paylaşıyoruz. Burada fonksiyonel üretici birliklerini çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.”

 

-“Üreticimizin desteklenmesi çok önemli”-

 

Üreticinin desteklenmesi halinde üreticinin kaliteli üretim yaptığını gördüklerini belirten Bayraktar, şöyle devam etti:

“Baklagillerde de üreticimizin desteklenmesi halinde, maliyetlerin düşürülmesi halinde üretim rakamlarını çok daha yukarılara çıkaracağımızı biliyoruz. Sayın Başbakan’ın Diyarbakır’daki açıklaması, baklagillerdeki desteğin yüzde 100 artırılması fevkalade önemli. Destek baklagiller üretimini artıracaktır. 2014 rakamlarına göre, 1 milyon 30 bin tonun civarında baklagiller üretimimiz var. Bu rakamı daha yukarılara çıkarmak zorundayız.

 

-“Sulama yatırımlarını bitirmeli, toplulaştırmayı yapmalıyız”-

 

Ama burada iki tane parametreyi göz ardı edemeyiz. Bunlardan bir tanesi bir üründe yeterli hale gelirken diğer ürünlerde yetersiz hale gelmek istemiyorsak, iki parametreyi göz ardı edemeyiz. Bir tanesi sulama yatırımlarını bitirmemiz lazım bu ülkede. Baklagillerde açığı kapatırız ama pamukta açık veririz, mısırda açık veririz. İkincisi ki bakanlığımız bu konuda çok önemli bir çalışma yapıyor. Miras hukukunun değişmesi ve arazi parçalanmasının önlenmesiyle alakalı kanun çok önemli. Arazi toplulaştırılması burada önemli. Bu iki parametreyi göz ardı edemeyiz. Bu desteklerin yanında bunlarında muhakkak suretle yapılması gerekiyor.

Bunun dışında sertifikalı tohum kullanımı sektörde çok önemli. Bunda da gelişme sağlamamız lazım. Sayın Başbakan’ın da sertifikalı tohum kullanımının yüzde 20 ila yüzde 50 civarında artış sağlanacağını söylemesini çok önemsiyoruz. Bu da sektörde olmazsa olmazlardan bir tanesi. Sektörün hedefleri var. Başta devletimiz, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, hatta konsey, bunun dışında diğer paydaşlar, üniversitelerimiz, hepimiz görevimizi yapmamız, bu sektöre katkı sağlamamız lazım.”

 

-Bakan Eker-

 

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, konuşmasında, Türkiye’nin girişimi ile Birleşmiş Milletler’in 20 Aralık 2013 tarihindeki genel kurulunda, 2016 yılını “Uluslararası Bakliyat Yılı” ilan ettiğini bildirerek, bir yıl boyunca bakliyatın önemini gerçekleştirecekleri organizasyonlarda anlatacaklarını ifade etti.

Bakliyatın anavatanının Anadolu toprakları olduğuna dikkati çeken Eker, “nohut oda bakla sofa” gibi deyimlerin Anadolu kültüründe yer aldığını hatırlattı.

Eker, bakliyat ürünlerinin diyabetin önlenmesinde son derece etkili olduğunu dile getirerek, yılda 1 trilyon dolar değerinde 1,3 milyar ton gıdanın israf edildiğini, buna rağmen yılda 800 milyondan fazla insanın da yatağa aç gittiğini belirtti.

Sadece insan ve hayvan beslenmesindeki değeri için değil, baklagillerin aynı zamanda münavebe bitkisi olarak kullanıldığını ifade eden Eker, ürün grubunun topraktan aldığı besin elementini baklagilin toprağa geri verdiğini, toprağın beslenmesinde çok önemli olduğunu, kimyasal gübreye ihtiyacın kalmadığını bildirdi.

Eker, 2016 Uluslararası Bakliyat Yılı faaliyetlerine yönelik 3 başlık altında eylem planı hazırladıklarını vurgulayarak, bunlardan birincisinin Ar-Ge çalışmaları ile üretimin artırılması, ikincisinin tüketimin arttırılması, üçüncüsünün de baklagillerin tanıtılması olduğunu bildirdi.

Mehdi Eker, “Türkiye dünya mercimek üretiminde 3’üncü, nohut üretiminde 4’üncü, kuru fasulye üretiminde 23’üncü sırada. Toplam 806 bin hektar alanda kuru baklagil üretimi yapılıyor. Son 6 yılda toplam kuru baklagil üretimimiz yüzde 20 arttı” dedi.

Sertifikalı tohumu, destekleme kapsamına aldıklarını hatırlatan Eker, bunun verimi artırdığını, son 10 yılda kırmızı mercimekte verim artışının yüzde 28, kuru fasulyede yüzde 65, nohutta yüzde 23 olduğunu vurguladı.

Konuşmaların ardından Bakanlığın Kreş ve Gündüz Bakımevi’nde eğitim gören kız çocukları, bakliyatları temsil eden kıyafetleriyle gösteri yaptılar.

Bakan Eker, Prof. Dr. Ayşe Baysal’a etrafında baklagillerin bulunduğu bir çerçeve içindeki teşekkür mektubunu sundu. Daha sonra, toplam 22 ton bakliyatın bulunduğu TIR uğurlandı. TIR’daki yardım paketleri AFAD tarafından Türkmeneli Derneği aracılığıyla Suriye ve Telafer’den Türkiye’ye göç eden ailelere dağıtılacağı bildirildi.

Etkinlikler kapsamında Türkiye Aşçılar Federasyonu şeflerinin bakliyat kullanılarak hazırladıkları yemekler konuklara sunuldu.

Toplantıya çok sayıda çiftçi de katıldı.

Tarımda ihracat 18 milyar doları aştı


Tarımda ihracat 18 milyar doları aştı

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarım ve gıdada ihracat da ithalat da arttı”

-“2014 yılında genel ihracattaki artış yüzde 3,9’da kalırken, gıda ve tarımda ihracat yüzde 6,1 artarak 18 milyar doları geçti”
-“Genel ithalattaki yüzde 3,7 azalmaya karşın, gıda ve tarımda ithalat yüzde 10,9 artarak 12,4 milyar doları aştı”

-“Aralık ayında gıda ve tarımda yüzde 7,5 artışla 1 milyar 894 milyon dolarlık ihracat, yüzde 23,5 artışla 1 milyar 315 milyon dolarlık ithalat yapıldı”

-“Tarım ve gıda 5 milyar 590 milyon dolarlık dış ticaret fazlası vererek ülke dış ticaret dengesine çok büyük katkı yaptı”

Ankara – 30.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım ve gıdada ihracatın da ithalatın da arttığını bildirerek, “2014 yılında genel ihracattaki artış yüzde 3,9’da kalırken, gıda ve tarımda ihracat yüzde 6,1 artarak 18 milyar doları geçti” dedi.
Bayraktar, genel ithalattaki yüzde 3,7 azalmaya karşın, gıda ve tarımda ithalatın yüzde 10,9 artarak 12,4 milyar doları aştığını belirtti.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarım ve gıdada 2014 yılında ihracatın yüzde 6,06 artışla 16 milyar 977 milyon 197 bin dolardan 18 milyar 6 milyon 539 bin dolara, ithalatın ise yüzde 10,86 artışla 11 milyar 200 milyon 161 bin dolardan 12 milyar 417 milyon 14 bin dolara yükseldiğini vurguladı.

-Gıda ve tarımda Aralık ayı ihracatı-

Bayraktar, Aralık ayında ihracatın, 2013 yılının Aralık ayına göre yüzde 7,48 artışla 1 milyar 761,8 milyon dolardan 1 milyar 893,8 milyon dolara yükseldiğini, ithalatın yüzde 23,48 artışla 1 milyar 64,6 milyon dolardan 1 milyar 314,6 milyon dolara çıktığını bildirdi.

-2014 yılında 5 milyar 590 milyon dolarlık dış ticaret fazlası-

2014 yılında tarım ve gıda ihracatının 18 milyar doları aştığını, ithalatın ise 12,4 milyar doları geçtiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tarım ve gıda dış ticaretinde, sadece Aralık ayında 579 milyon dolarlık, 2014 yılının tamamında ise 5 milyar 590 milyon dolar dış ticaret fazlası verildi. Tarım ve gıda dış ticareti 5 milyar 590 milyon dolarlık fazla vererek, 84 milyar 509 milyon dolar dış ticaret açığı veren ülke ekonomisine çok büyük katkı yaptı.”

-En fazla ihracat meyvede-

2014 yılında en fazla ihracatın 4 milyar 330,9 milyon dolarla yenilen meyveler ve sert kabuklu meyvelerde görüldüğünü, bunu 2 milyar 91,3 milyon dolarla sebze, meyvelerden elde edilen ürünlerin takip ettiğini bildiren Bayraktar, geçen yıl hububat, un, nişasta, pastacılık ürünlerinde 1 milyar 656,9 milyon, hayvansal ve bitkisel yağlarda 1 milyar 177,6 milyon, değirmencilik ürünleri, malt, nişasta, inülin, buğday glüteninde 1 milyar 127,9 milyon, yenilen sebzeler ve azı kök ve yumrularda 1 milyar 83,3 milyon, tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddelerde 1 milyar 72,1 milyon dolarlık ihracat yapıldığına dikkati çekti.

-En fazla ithalat hububatta-

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 2014 yılında en fazla ithalatın, 2 milyar 338,4 milyon dolarla hububatta, 2 milyar 261,8 milyon dolarla yağlı tohum ve meyveler, muhtelif tane, tohum ve meyveler, sanayide ve tıpta kullanılan bitkiler, kaba yemlerde, 2 milyar 133,5 milyon dolarla hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar, yemeklik katı yağlar, hayvansal ve bitkisel mumlarda, 1 milyar 329,4 milyon dolarla gıda sanayinin kalıntı ve döküntüleri, hayvanlar için hazırlanmış kaba yemlerde yapıldığını belirtti.

-“18 milyar dolarlık ihracat çiftimizin başarısı”-

Türk çiftçisinin, yağmur, çamur demeden gece gündüz çalışan, başta doğal afetler olmak üzere her türlü zorlukla mücadele eden, büyük gayretle ürettiği ürünlerin dünya pazarlarında yaşanan rekabete rağmen yer bulduğunu bildiren Bayraktar, “Çiftçimiz, elinden geleni fazlasıyla yapıyor. Yaşanan doğal afetlere rağmen üretmeyi sürdürüyor. Bu da gösteriyor ki yapısal sorunların çözümü halinde çiftçimiz, 2023 yılı hedefi olan 40 milyar dolarlık ihracata rahatlıkla zemin hazırlayacaktır” dedi.

Büyükşehir belediyelerindeki kırsal nüfus belirlenmeli


-Büyükşehir belediyelerindeki kırsal nüfus belirlenmeli

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Yasayla sayıları 30’a çıkarılan büyükşehir belediyelerindeki tüm köy ve beldelerin mahalle haline getirilmesiyle, köy ve

beldelerde yaşayanlar, il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor gibi gösteriliyor”

-“O köy ve beldelerdeki yaşam koşullarında bir değişiklik olmamıştır. Hala kırsaldır. Hala tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. Nüfus, kentli nüfus değildir”

-“TÜİK, bu illerdeki kırsal nüfus rakamlarını tespit etmeli ve açıklamalıdır”

-“Aksi takdirde 2012 yılında 17 milyon 178 bin 953 olan belde ve köy nüfusunun, 2013’de 6 milyon 633 bin 451’e düşmesini, 2014’de 6 milyon 409 bin 722 olmasını açıklayamayız”

-“Uygulanacak politikaların doğru tespiti ve yürütülebilmesi için istatistiklerin gerçekçi olması gerekir”

-“Belde ve köy nüfusunun toplam nüfusa oranı azalmaya devam ediyor. Nüfusu kırsalda tutmak zorundayız. Kırsala tarım dışı yatırımlar da yaparak, nüfusu kırsalda tutabiliriz”

 

Ankara – 29.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yasayla sayıları 30’a çıkarılan büyükşehir belediyelerindeki tüm köy ve beldelerin mahalle haline getirilmesiyle, o köy ve beldelerde yaşayanların, il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor gibi gösterildiğini bildirerek, “O köy ve beldelerdeki yaşam koşullarında bir değişiklik olmamıştır. Hala kırsaldır. Hala tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar. Nüfus, kentli nüfus değildir” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, 12 Kasım 2012’de TBMM’de kabul edilen ve 6 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan, 13 ilde büyükşehir kurulmasını öngören 6360 sayılı Büyükşehir Belediye Yasası ile 14 Mart 2013 tarihinde TBMM’de kabul edilen ve 22 Mart 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Ordu ilinde büyükşehir kurulmasını öngören 6447 sayılı Büyükşehir Belediye Yasalarının, 16 olan büyükşehir belediye sayısını 30’a yükselttiğini bildirdi.

 

-30 büyükşehir belediyesi-

 

Şemsi Bayraktar, Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Sakarya, Samsun, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde köy ve beldelerin tamamının mahalle haline dönüştürüldüğünü, büyükşehir belediye alanının tüm il topraklarını kapsar hale getirildiğini vurguladı.

Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), büyükşehir belediyesi olan illerdeki kırsal nüfus rakamlarını tespit etmesi ve açıklaması gerektiğini bildirdi. Kırsala yönelik politikalar için bunun bir gerekli olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Aksi takdirde 2012 yılında 17 milyon 178 bin 953 olan belde ve köy nüfusunun, 2013’de 6 milyon 633 bin 451’e düşmesini, 2014’de 6 milyon 409 bin 722 olmasını açıklayamayız. Bir anda belde ve köy nüfusu 10 milyon 545 bin 502 kişi azalır mı? Uygulanacak politikaların doğru tespiti ve yürütülebilmesi için istatistiklerin gerçekçi olması gerekir.

Belde ve köyler kaldırılmış olabilir. Bunlar mahalle haline dönüştürülmüş olabilir ama kırsal olarak gösterilmelidir. İl ve ilçe merkezlerinde gösterilmesi yanlıştır.”

2014 yılında ülke geneli nüfusunun binde 13,3, belde ve köy nüfusunun binde 12 arttığını bildiren Bayraktar, “belde ve köy nüfusunun toplam nüfusa oranı azalmaya devam ediyor. 2013’te il ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus yüzde 91,3 iken, 2014’te yüzde 91,8’e çıktı. Belde ve köy nüfusu ise yüzde 8,7’den yüzde 8,2’e indi. Büyükşehir Belediye Yasası’ndan önce il ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfusun toplam nüfusa oranı, 2011 yılında yüzde 76,8, 2012 yılında yüzde 77,3, belde ve köylerde yaşayan nüfusun oranı ise 2011 yılında yüzde 23,2, 2012 yılında yüzde 22,7 idi. Nüfusu kırsalda tutmak zorundayız. Kırsala tarım dışı yatırımlar da yaparak, nüfusu kırsalda tutabiliriz” dedi.

DAP’ın ekonomiye katkısı 1,4 milyar doları geçecek


-DAP’ın ekonomiye katkısı 1,4 milyar doları geçecek
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Türkiye’nin sulanabilir tarım arazisinin dörtte birine yakını Doğu Anadolu’da. Bölge su zengini, 1,96 milyon hektar da sulanabilir arazi var”
-“Sulama yatırımları tamamlanmalı, bölge ekonomisine can verilmeli”
-“DAP bir an önce bitirilmeli, proje kapsamındaki 1,23 milyon hektar arazi sulanabilmeli”
-“Proje kapsamında halen 437 bin hektar alan sulanabiliyor”
-“Sulama açısından projenin sadece yüzde 35,6’sı bitirilmiş”
-“DAP tamamlandığında, ekonomiye 1,4 milyar dolarlık katkı sağlayacağını unutmayalım”
-“Sulama yatırımlarının tamamlanmasıyla bölgede ürün deseni değişecek. Yağlı tohumlar, yem bitkileri üretimi hızla artacak”
-“Yağlı tohumlar ve yem bitkilerindeki üretim artışı, ülkedeki büyükbaş hayvanlarının yüzde 17’sini, küçükbaş hayvanların yüzde 28’i barındıran, toplam süt üretiminin yüzde 15’ini karşılayan ve hayvancılık açısından çok daha büyük bir potansiyeli bulunan bölge için çok önemli bir katkı olacak”

Ankara – 24.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin sulanabilir tarım arazisinin dörtte birine yakının Doğu Anadolu’da bulunduğunu bildirerek, “Bölge su zengini, 1,96 milyon hektar da sulanabilir arazi var. Sulama yatırımları tamamlanmalı bölge ekonomisine can verilmeli” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük su kaynaklarına sahip olduğunu, bölgeden doğan nehirlerin ülke su kaynaklarının önemli bir bölümünü oluşturduğunu belirtti.
Şemsi Bayraktar, 32 milyar metreküp su potansiyeliyle ülke kullanılabilir su kaynaklarının yüzde 17,2’sini oluşturan Fırat ile 21 milyar metreküple ülke kullanılabilir su kaynaklarının yüzde 11,3’ünü oluşturan Dicle nehirlerinin Doğu Anadolu’da doğduğunu vurguladı.
Bayraktar, bunun dışında büyük miktarda su debisi olan ve Hazar Denizi’ne dökülen Aras da Doğu Anadolu kaynaklı bir nehir olduğunu bildiren Bayraktar, Fırat, Dicle kollarını da hesaba katarsak, Murat, Karasu, Kura, Zap gibi önemli ırmakları barındırıyor.

-“Bölgede 2 milyon hektara yakın sulanabilir arazi var”-

Doğu Anadolu’nun kış aylarında diğer bölgelere göre çok daha fazla kar yağışı aldığını, bunun da ilkbahar aylarında ırmak debilerini kat be kat artırdığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Doğu Anadolu Projesi (DAP) bölgesi, Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli ve Van olmak üzere 14 ili kapsıyor. Türkiye’nin sulanabilir tarım arazisinin dörtte birine yakını, yüzde 23’ü Doğu Anadolu’da. Bölge su zengini, 1,96 milyon hektar da sulanabilir arazi var. DAP bir an önce tamamlanmalı, proje kapsamındaki 1 milyon 227 bin 475 hektar arazi sulanabilmeli. Proje kapsamında halen 437 bin hektar alan sulanabiliyor. Sulama açısından projenin sadece yüzde 35,6’sı bitirilmiş.”

-“DAP’ın sulama faydası 1 milyar 78 milyon dolar”-

DAP tamamlandığında, ekonomiye 1 milyar 418 milyon dolar katkı sağlayacağının unutulmaması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, “projenin sulama faydası olarak 1 milyar 78 milyon dolar, enerji faydası olarak 300 milyon dolar, içme suyu olarak 40 milyon dolar katkısı olacak” dedi.
Bayraktar, tarımsal sulama programı kapsamında DAP kapsamında 167 proje yürütüldüğünü, 2013 yıl sonu itibarıyla bunlardan 85’inin tamamlandığını, 52 adedinde fiziki gerçekleşmenin yüzde 36’yı bulduğunu, 30 projenin yapımına ise henüz başlanmadığını belirtti.

-“Hayvancılığa büyük katkısı olacak”-

2013 yıl sonu itibarıyla nakdi gerçekleşme oranının yüzde 50 olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Sulama yatırımlarının tamamlanmasıyla bölgede ürün deseni değişecek. Yağlı tohumlar, yem bitkileri üretimi hızla artacak. Yağlı tohumlar ve yem bitkilerindeki üretim artışı, ülkedeki büyükbaş hayvanlarının yüzde 17’sini, küçükbaş hayvanların yüzde 28’i barındıran, toplam süt üretiminin yüzde 15’ini karşılayan ve hayvancılık açısından çok daha büyük bir potansiyeli bulunan bölge için fevkalade önemli bir katkı olacaktır. Besi hayvancılığı da hızla gelişecektir.”

Tarımın finansman sıkıntısı çözülmeli


-Tarımın finansman sıkıntısı çözülmeli
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarımın kullandığı kredilerin yüzde 35,5’i yüksek faizli”
-“Yüksek faiz oranları, çiftçimizin altından kalkabileceği rakamlar değil. Çiftçimiz, düşük faizli ve yeterli finansmanla desteklenmeli”
-“Çiftçimizin finansman sıkıntısı çözülmeli ki üretime devam edebilsin”
-“BDDK verilerine göre, tarımda takibe dönüşüm oranı yüzde 3,18. Bu da her şeye rağmen çiftçimizin borcuna sadık olduğunu gösteriyor”
-“Geçen üretim sezonunda olduğu gibi, 2014-2015 üretim sezonuna da afetlerle başladık”
-“Zarar büyük. Bu yaraların sarılması lazım”
-“Doğal afetlerden zarar gören üreticilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi kooperatifleri’ne olan borçları ertelendi ama süre 31 Aralık 2014’de sona erdi”
-“Yılbaşından sonra da birçok doğal afet yaşadık. Zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara borçları var. Bu borçların da ertelenmesi gerekiyor”
-“SGK ve elektrik borçları da yeniden yapılandırılmalı”

Ankara – 25.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın genel olarak bir finansman sıkıntısı çektiğini, bundan dolayı, özel bankalara ve yüksek faizli kredilere yönlendiğini bildirerek, “Tarımın kullandığı kredilerin yüzde 35,5’i yüksek faizli. Yüksek faiz oranları, çiftçimizin altından kalkabileceği rakamlar değil. Çiftçimiz, düşük faizli ve yeterli finansmanla desteklenmeli” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarım ve balıkçılık sektöründe, 2014 Ekim ayı itibarıyla kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredi miktarının, 2013 Ekim ayına göre yüzde 19,95 artışla 44,9 milyar liraya ulaştığını belirtti. 2014 Ekim ayı itibariyle kredilerin yüzde 35,5’inın yüksek faiz oranlı kredilerden oluştuğu bilgisini veren Bayraktar, tarımın genel olarak bir finansman sıkıntısı çektiğini, bundan dolayı bu ihtiyacını karşılamak için özel bankalara ve yüksek faizli kredilere yönlendiğini vurguladı.

-“Düşük faizli krediler ile yüksek faizli krediler arasında uçurum var”-

Tarıma kullandırılan düşük faizli krediler ile yüksek faizli krediler arasında bir uçurum olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Düşük faizli krediler Hazine sübvansiyonu nedeniyle faizde piyasanın çok altında kalıyor. Çiftçimizin doğal afetler yüzünden başı dertten kurtulmuyor. Zaten yapısal sorunlar da çözülmüş değil. Ürettiği ürünlerdeki fiyat artışı, enflasyonun altında seyrettiği için alım gücünde kayıp meydana geliyor. Bütün bunlar yüzünden çiftçimizin uygun faizli finansmana ihtiyacı var.
Yüksek faiz oranları, çiftçimizin altından kalkabileceği rakamlar değil. Çiftçimiz, düşük faizli ve yeterli finansmanla desteklenmeli. Çiftçimizin finansman sıkıntısı çözülmeli ki üretime devam edebilsin. Aksi takdirde çiftçimizi tarlada, bağda, bahçede tutmamız zorlaşır.”

-Toplam kredilerde tarımın payı yüzde 3,35-

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, tüm krediler içinde tarımın payının yüzde 3,35’de kaldığını bildiren Bayraktar, “bu rakam toptan ticaret ve komisyonculukta yüzde 7,04, inşaatta yüzde 6,97’yi buluyor. BDDK verilerine göre, tarımda takibe dönüşüm oranı yüzde 3,18. Bu da her şeye rağmen çiftçimizin borcuna sadık olduğunu gösteriyor” dedi.

-Zarar büyük-

Geçen üretim sezonunda olduğu gibi, 2014-2015 üretim sezonuna da afetlerle başladıklarını vurgulayan, Trakya’dan Mersin’e birçok yerde kar, yağmur yağışları yüzünden seralara sel, su baskınları, nehir taşkınları, aşırı kar yağışı sonucu ağaç dal kırılmaları, fırtına nedeniyle sera çatılarının uçması olaylarının yaşandığını, çoğu yerde don zararı görüldüğünü belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Zarar büyük. Bu yaraların sarılması lazım. Doğal afetlerden zarar gören üreticilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan borçları ertelendi ama süre 31 Aralık 2014’de sona erdi. Yılbaşından sonra da birçok doğal afet yaşadık. Zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalara borçları var. Bu borçların da ertelenmesi gerekiyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve elektrik borçları da yeniden yapılandırılmalı.
Sadece Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan sübvansiyonlu krediler, diğer kamu bankaları tarafından da verilmelidir.
Alınacak bir erteleme kararı, doğal afete maruz kalan veya ödeme güçlüğü çeken bütün üreticilerimizin kullandıkları kredilerin tümüne uygulanmalı, bu uygulama tarımsal kredi kullandıran diğer bankaları kapsamalıdır.
Finansman açısından rahatlaması için doğal afetlerden zarar gören çiftçimize yeni kredi açılmalıdır.
Bu yıl borcunu ödeyemeyecek çiftçimizin elektrik ve SGK ödemeleri de ertelenmelidir.”

Bayraktar, Demre’de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

-Bayraktar, Demre’de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Demre’de 4 bin dekar sera su altında. Toprakta kaymak tabakası oluşmuş. Kökler çürüyecek”

-“Afet Fonu’ndan hasar gören seralar için destek isteyeceğiz”

-“Bölgede çok yağmur yağdığında suyun denize boşaltılması için tünel açılması lazım. Drenaj sorunu da var. Dere ıslahları çok önemli. DSİ bir an önce bu problemi çözsün”

-“Elektrik borçlarının yapılandırılmasını isteyeceğiz”

 

Demre – 21.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Demre’de yaklaşık 4 bin dekar seranın sel suları altında kaldığını, toprakta kaymak tabakası oluştuğunu, canlı görünmesine rağmen sebze köklerinin  çürüyeceğini bildirdi.

Bayraktar, Antalya’da Kumluca, Finike ve Demre’de geçtiğimiz günlerde yaşanan fırtına ile aşırı yağış sonucu meydana gelen sel baskınlarından zarar gören sera alanlarını inceledi. Kumluca, Finike’nin ardından Demre’ye geçen Bayraktar, Çevreli Köyü’nde çiftçilere hitap etti, çiftçilerle birlikte seralarda incelemelerde bulundu. Basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Sel sularının seraları bastığını, bitkiler canlı göründüğünü bildiren Bayraktar, şunları söyledi:

“TARSİM bitkiye bakıyor, ‘henüz canlı, sen ürün alırsın’ diyor. Halbuki bu bitkinin kökü çürüyecek. Çünkü toprakta kaymak tabakası oluşmuş. Kök zaten çürüyecek. TARSİM’in de bazı şartlarını esnek tutması lazım. Tarımdaki sigortalı oranını yüzde 10’dan en az yüzde 30’lara çıkarmamız gerekiyor. Bu işletmeler küçük işletmeler, son teknolojiye uygun, tam modernize edilmiş tesisler beklemek yanlış olur. Seraların modernize edilmesi için devletimizin düşük faizli kredi vermesi gerekir.

Burada alan çanak şeklinde. Bölgede çok yağmur yağdığında suyun denize boşaltılması için tünel açılması lazım. Çevreli Köyü’nü selden kurtaracak tek çözüm tünel açmak. Dere ıslahları çok önemli, özellikle bu bölgede bizden 500-600 metre civarında tünel isteniyor. Bununla alakalı girişimlerde bulunacağız ama dere ıslahı çok önemli. Bursa’da gördüm kalıcı bir drenaj çalışması yapılması lazım. Drenaj sorunu da var. Önümüzde yıllarda doğal afetlerden çiftçilerimizin zarar görmemesi için bu girişimlerde bulunacağız.

Devlet Su İşleri (DSİ) bir an önce bu problemi çözsün. Köyün iklimi ve coğrafi konumu gereği örtü altı tarıma uygun bir yer. Bu bereketli ve verimli topraklarda daha güvenli ve huzurlu tarım yapabilmek için önce sel sorununu çözmek gerekiyor. Afet Fonu’ndan hasar gören seralar için destek isteyeceğiz.”

Borçların ertelenmesini istediklerini ama bunun yetmeyeceğini üretimin sürdürülebilmesi için destek olunması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, “Seralarda elektrik bedeli ticarethane tarifesinden alınıyor. Oysa seralar ticarethane değil. Tarımsal üretim yapılan işletmeler. Bunlara uygun bir elektrik bedeli tarifesi yapılmalı. Elektrik borçlarının yapılandırılmasını isteyeceğiz” dedi.

Şemsi Bayraktar, üretici ve market fiyatları arasındaki makasın kapatılması gerektiğini bildirerek, “aracılar ortadan kaldırılsın. Bunun için çalışalım” diye konuştu.

Bayraktar, çiftçilere geçmiş olsun dileklerinde de bulundu.

Bayraktar, Kumluca ve Finike’de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

-Bayraktar, Kumluca ve Finike’de zarar gören seralarda incelemelerde bulundu

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Kumluca’da yaklaşık 2 bin dekar sera sel suları altında kalmış. Buradan bir ürün elde etmek mümkün değil”
-“80 santimetrelik su 3-4 gün sahada kalmış, kaymak tabakası oluşmuş, bu kökler çürüyecek”
-“Finike’de 7-8 Ocak’taki don ve fırtınadan dolayı yaklaşık 150 bin ton narenciyede zarar görünüyor. Demre’de 4 bin dekar sera su altında. Plastik sera örtülerinin yüzde 70 ile yüzde 100 arasında zarar gördüğünü tespit ettik”
-“Domates, salatalık, biber, patlıcan gibi ürünler zarar gördü. Kaş’ta seralarda, buğday, arpa, fiğ üretiminde zarar var”
-“Devlet Su İşleri’ne, TARSİM’e büyük görev düşüyor”
-“Yılbaşından sonra yeni doğal afetlerle karşı karşıya kaldık. Üreticilerimiz Ziraat Bankası’na, Tarım Kredi Kooperatifleri’ne ve özel bankalara ayni ve nakdi borçları, Sosyal Güvenlik Kurumu, elektrik borçları var. Bunların bir an evvel ertelenmesini istiyoruz”
-“Bu seralar tarımsal üretim yapıyor. Tarımsal üretim yapılan alanlarda ticarethane tarifesinden elektrik bedeli ödüyorlar. Bunlar ticarethane değil ki?”
-“Hem domateste hem narenciyede fiyatların düşük olduğu bir zamanda üreticimiz bir darbe yedi. Hükümetimizden, bunu dikkate almak suretiyle bir rehabilitasyon çalışması, bir can suyu paketi açıklamasını da bekliyoruz”

Kumluca-Finike – 21.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kumluca’da yaklaşık 2 bin dekar seranın su suları altında kaldığını, buradan bir ürün elde etmenin mümkün olmadığını bildirerek, “80 santimetrelik su 3-4 gün sahada kalmış, kaymak tabakası oluşmuş, bu kökler çürüyecek. Finike’de 7-8 Ocak’taki don ve fırtınadan dolayı yaklaşık 150 bin ton narenciyede zarar görünüyor. Demre’de 4 bin dekar sera su altında. Plastik sera örtülerinin yüzde 70 ile yüzde 100 arasında zarar gördüğünü tespit ettik” dedi.
Bayraktar, Antalya’da geçtiğimiz günlerde yaşanan fırtına, aşırı yağış sonucu meydana gelen sel baskınlarından zarar gören sera alanlarını incelemek üzere Kumluca, Finike ve Demre’yi kapsayan gezi programı çerçevesinde Kumluca ve Finike’de sera alanlarını gezdi.
Antalya’nın 4 milyon ton sebze üretimi yaptığını ve Türkiye üretiminin yüzde 14’ünü karşıladığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi:
“İlde yaklaşık 1,3 milyon ton da meyve üretimi var. Meyvede Türkiye üretiminin yüzde 6,6’sını karşılıyor. Seraların yüzde 40’ı Antalya’da. Cam seraların yüzde 82’si, plastik seraların yüzde 54’ü bu bölgede. Yaş meyve sebzede başta Rusya olmak üzere 3,5 milyon ton civarında bir ihracatımız var. 2,3 milyar dolar da döviz kazanılmış. Meyve sebze üretimi için iklim koşulları aslında uygun. Ancak zaman zaman bugün olduğu gibi uygun olmayan koşulları da yaşıyoruz. Bazen sel, bazen don felaketiyle karşı karşıya kalıyoruz. Fırtına, hortum görüyoruz. Bunların tarım sektörüne büyük zarar veriyor.
Kumluca’da yaklaşık 2 bin dekar sera sel suları altında kalmış. Buradan bir ürün elde etmek mümkün değil. Dere ıslah edilmediği müddetçe bu bölgede her yıl sel felaketi olabilir.

-“Drenaj çalışmalarının yapılması gerekir”-

Drenaj çalışmalarının yapılmadığını gördüm. Bu çalışmaların yapılması gerekir. Burada Devlet Su İşleri’ne büyük görev düşüyor. Burada bir ihmal varsa bunun müsebbibi üretici değildir. Görev yapmayan kamu kurumlarının da kendini bakması ve sorgulaması gerekir. TARSİM’e de büyük görev düştüğünü görüyorum. TARSİM olayın çok farkında değil gibi geliyor bana. Bu seralar su altında kalmış. 80 santimetrelik su 3-4 gün sahada kalmış ve bir kaymak tabakası oluşmuş. Bu kökler çürüyecek demektir. Dalında sebzeyi, yeşilliği görüyor. ‘Burada kurumuş bir şey yok, dallar da kurumamış’ diyorlar. Bu kurumayacağını göstermez. Birkaç gün sonra hep beraber izleyeceğiz. Buradan ürün almak mümkün değil. TARSİM’in daha hassas, daha üretici menfaatini düşünerek hareket etmesi lazım. Aksi takdirde eksperler yanlış karar verirlerse… üreticilerimizi zaten TARSİM’e dahil etmekte, ürünlerini sigortalatmakta zorluklarla karşılaşıyoruz. TARSİM’e giren üretici sayısı, Türkiye’deki üreticilerin yüzde 9’u. Bunları bizim yüzde 20-30’lara çıkarmamız lazım. Ama siz üreticiyi korumazsanız, kollamazsanız bu yayılır. Bu herkes tarafından bilinir, kimse TARSİM’e girmez. Bu manada TARSİM’i de uyaracağız.”

-“Üreticimizin rahatlatılması lazım”-

Bu seraların TARSİM tarafından sigortalanması konusunda da biraz daha hassas davranılması gerektiğini belirten Bayraktar, şöyle dedi:
“Bu işletmeler biraz ufak. Buralarda ileri teknoloji bekleyemeyiz. Bu seraların, çatı örtülerinin yenilenmesi lazım. Bunun için bir sermaye gerekiyor. Üretici sermaye bakımından güçlü olmadığı için bu seraları yenileyemiyor. Bu seraların çoğu da zaten TARSİM’in dışında. Burada devletimize de düşen bir görev var. 2014 yılındaki doğal afetlerle alakalı erteleme müracaatları, 31 Aralık 2014’de bitti. Yılbaşından sonra yeni doğal afetlerle karşı karşıya kaldık. Ocak başında kar başladı. 7-8-9 Ocak’ta don, sel felaketiyle karşı karşıya kaldık. Tabii bu yeni doğal afetler üreticimizi fevkalade üzdü. Bu üreticilerimiz Ziraat Bankası’na, Tarım Kredi Kooperatifleri’ne ve özel bankalara ayni ve nakdi borçları var. Bunların bir an evvel ertelenmesini istiyoruz. Üreticimizin rahatlatılması lazım. Bu çok önemli. Bunun dışında Sosyal Güvenlik Kurumu, elektrik borçları var. Elektrik yükü de çok fazla. Hükümetimizden bunların bir an evvel ertelenmesini talep edeceğiz. Bunları yapmazsak üreticimizi üretimden koparırız. Önümüzdeki yıl üreticimizi bahçeyle, tarlayla, serayla tanıştırmamış oluruz. Uzaklaşır. Hatta Allah korusun göçler de başlar diye korkuyorum. Üreticimizin önümüzdeki yıl sürdürülebilir üretim noktasında olması, bahçesinde, tarlasında, çoluk çoğuyla beraber kalması için bu yardımlara ihtiyaç var. Bunun dışında özellikle üreticilerimizin bizden talebi şu; bu seralar tarımsal üretim yapıyor. Tarımsal üretim yapılan alanlarda ticarethane tarifesinden elektrik bedeli ödüyorlar. Bunlar ticarethane değil ki. Tarım işletmesi. Dolayısıyla bunlarda bir indirim yapılması lazım. Bunu da hükümetimizden talep ettik ama bu talebimizi yenileyeceğiz.
Finike’de 7-8 Ocak’taki don ve fırtınadan dolayı yaklaşık 150 bin ton narenciyede zarar görünüyor. Demre’de Çevreli, Bayraklı, Köşkerler, Kapaklı köylerinde 4 bin dekar sera su altında. Plastik sera örtülerinin yüzde 70 ile yüzde 100 arasında zarar gördüğünü tespit ettik. Domates, salatalık, biber, patlıcan gibi ürünlerin zarar gördü. Kaş’ta yine sera, buğday, arpa, fiğ üretiminde zarar var. Seraların yenilenmesi için de üreticilerimize düşük faizli kredi verilmesi lazım. Bu seraların muhakkak surette bir rehabilitasyona ihtiyacı var. Girişimlerimiz devam edecek.
Ayrıca bu bölgede Hazine ve 2B arazileri var. Bunların hala mülkiyet sorunu bulunuyor. Bunların satışıyla ilgili bir mevzuat çıktı ama hala halledemedik. Üreticilerimize bu konuda fiyatlar da pahalı geliyor. Ödeme planlarına üreticimiz uyamıyor. Bu mülkiyet sorununun da burada bir şekilde çözülmesi lazım. Bedellerin, ödeme planlarının tekrar bir gözden geçirilmesi gerekir. Bunlarla alakalı girişimlerimiz devam edecek.”

-“Aracılar para kazanıyor. Mağdur olan üretici, tüketici, halkımız”-

Bayraktar, basın mensuplarının doğal afetlerin fiyatlara nasıl yansıyacağını sormaları üzerine şunları söyledi:
“Her ay yaptığımız açıklamalarda üretici ve tüketici fiyatlarını veriyoruz. Üreticinin 1 liraya sattığı ürünü tüketici 5 liraya yiyor. Arada makas çok açık. Aracılar para kazanıyor. Mağdur olan üreticiler, tüketiciler, halkımız oluyor. Bu makasın daraltılması lazım. Bu makası daraltmadığımız takdirde doğal afet olsun olmasın üreticinin sürdürülebilir üretim yapması mümkün değil, çünkü malını çok ucuza kaptırıyor. Tüketicinin de buna dayanması mümkün değil. Türkiye’nin refah seviyesinin çok yüksek olması lazım. Avrupalı insan dahi buna dayanamaz. Zaten işletmeler ufak. Yüksek maliyetle üretim yapılıyor. Malını iyi pazarlayamadığı takdirde mağdur oluyor. Bununla ilgili tabii üretici örgütlerinin güçlendirilmesi fevkalade önemli. Biz bununla ilgili hükümetimizden talepte bulunduk. Bunlar artık piyasaya girmeli, müdahale alımı yapmalı, pazarlama konusunda üreticimize yardımcı olmalı, planlama yapmalı. Artık bu noktaya gelmeleri lazım. Aksi takdirde bizim bu şekilde üretimi sürdürmemiz mümkün değil. Doğal afetler olduğu zaman şu oluyor, bunları kimse bahane etmesin. Bunları bahane ederek fiyat manipülasyonuna gidenler olabilir. Burada da gerekli tedbirlerin alınması lazım. Yani ‘vay doğal afet oldu, kar yağdı, don oldu, efendim ürün arzında yavaşlama var’ deyip üreticiden bunu ucuza kapatmaya çalışabilirler. Bu konuda da Ziraat Odası başkanlarımıza da büyük görev düşüyor. Üreticiyi uyaralım. Zaten şöyle bir şanssızlığımız da var. Domatesin ve turunçgillerin para etmediği bir zamana geldi bu doğal afet. Biliyorsunuz Rusya ekonomisinin kötü olması, tabii özellikle bizden talebi azalttı. Dolayısıyla hem domateste hem narenciyede fiyatların düşük olduğu bir zamanda üreticimiz bir darbe yedi. Hükümetimizin de bunu dikkate almak suretiyle bir rehabilitasyon çalışması, bir can suyu paketi açıklamasını da bekliyoruz.”

Bayraktar’ın Giresun temasları

-Bayraktar’ın Giresun temasları

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Giresun’da Vali Karahan, DOKAP ve Fiskobirlik’i ziyaret etti

-Bayraktar: “Bölge tarım, ekonominin lokomotifi olduğunu da görüyoruz.

Çayı, fındığı, kiviyi aldığınızda ve bu bölgede arıcılığı kaldırdığınızda ekonominiz çöker”

-“DOKAP’a çok önemli görevler düşüyor”

-“Fiskobirlik’in bu bölgede güçlü olması üreticimizin güçlü olması, fındıkta Fiskobirlik’in piyasaya girmesi, piyasa istikrarının sağlanması demektir”

 

Giresun – 19.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ordu’da katıldığı sosyal güvenlik bilgilendirme seminerinden sonra Giresun’da Vali Hasan Karahan, DOKAP’ı ve Fiskobirlik’i ziyaret etti.

Vali Karahan’a nezaket ziyaretinde bulunan Bayraktar, valiliğin anı defterini imzaladı. Ziyaret sebebiyle Karahan, Bayraktar’a fincan takımı hediye ederken, Bayraktar da Valiye plaket verdi.

Valilikten önce Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Ekrem Yüce’yi ziyaret eden Bayraktar, Yüce’nin ÇAYKUR’un gelişmesinde, aktüeryal dengesinin sağlanmasında, ÇAYKUR’a çalışan üreticilerin ekonomik ve sosyal yönden kalkınmasında çok önemli katkıları olduğunu bildiğini belirterek, çiftçiler adına teşekkür etti.

Bu süreçte Yüce’nin Ziraat Odası başkanlarıyla teşviki mesai içinde bulunduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Çay üreticilerinin sorunlarının çözümü noktasında odalarımızın gücünden ve bilgisinden zaman zaman istifade ettiniz ama bunun dışında onlara da fevkalede önem verdiniz. Benim oda başkanlarım da bunu unutmuyolar.

Burada çok önemli bir kurumun başındasınız, bu bölgenin sosyal ekonomik kalkınmasında demin ifade ettiğiniz gibi kalkınmadaki eşitsizliği yok etmeye yönelik ciddi çalışmalarınız ve faaliyetleriniz olduğunu biliyorum. Bu bölgeyi değerlendirdiğimizde, bölge tarımının, ekonominin lokomotifi olduğunu da görüyoruz. Çayı, fındığı, kiviyi aldığınızda ve bu bölgede arıcılığı kaldırdığınızda ekonominiz çöker. Dolayısıyla bu şunu gösterir, tarımın bu alt sektörlerinin kaliteli üretim yapması, standardı yakalaması ve üretimin sürdürülebilir olması çok önemli demektir. Burada ben inanıyorum ki DOKAP’a çok önemli görevler düşüyor ve DOKAP’ın başında sizin gibi bir isimin bulunması bölge için avantaj bunun ifade etmem lazım.

Çay bahçelerimizin fındık bahçelerimizin çok yaşlandığını biliyoruz. Bu bahçelerimizin artık gençleştirilmesi lazım. Zannediyorum bu çalışma DOKAP’ın programı içinde var. Bunun dışında yine kivi üretiminde zaman zaman pazarlamada bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Depolama sıkıntısı bunun başında geliyor. Bu manada sizin de sektöre katkı sağlayacağınız kanaatindeyim. Oda Başkanlarımızdan da özellikle Rize bölgesinde soğuk hava deposu kurulması noktasında adım atmalarını bekliyoruz.”

“Ordu bal üretiminde birinci sırada. Özellikle geçen sene floranın bozulması bizi zor durumda bırakmıştı” diyen Bayraktar, şöyle devam etti:

“Bu seneye kar yağışıyla başladık. Bu özellikle hububat üretimi gerçekleştiren bölgelerimiz için avantaj. Buraya gelirken Bursa’ya uğradım. Kar yağışı ve arkasından don olayı var. İnşallah bu bölgede, önümüzdeki aylarda bir don olayı yaşanmaz ve geçen sene çektiğimiz sıkıntıları tekrar çekmeyiz. Bugün toplantıda da ifade ettim. Özellikle fındık üreticilerimizin bizden beklentileri var. Bu beklentilerin başında alan bazlı desteğin devamı geliyor. Bunun dışında üreticilerimiz, bahçelerin yenilenmesini, gençleştirilmesini talep ediyorlar. Biz Bakan Bey ile yaptığımız görüşmede alan bazlı desteğin devam edeceğini kendisinden duyduk ve bunu paylaştık. Ağaçların gençleştirilmesi lazım deniyor. Şimdi bu ayrı bir proje. Bu Bakanlığın çalışması ve biz buna destek veriyoruz ama bugün için olmayan ürüne desteği nasıl vereceksiniz. Bir vilayette 8 tane ilçe sıfır çekmiş, hiç üretim yok. Olmayan ürüne destek olur mu? Şuan için alan bazlı desteğin devamı gerekir. Dolayısıyla üreticilerimizin sorunlarının çözülmesi noktasında hem Ziraat Odaları hem de Ziraat Odaları Birliği beraber bir faaliyet içinde.

Burada tabi Fiskobirlik’e de destek verilmesi lazım. Fiskobirlik’te bu bölgede önemli bir kurum fındık üreticilerin en önemli kurumu onun da idari ve mali yönden güçlü olması zaman zaman piyasaya girmesi, fındık üretiminde ve pazarlanmasındaki istikrarsızlıkları ortadan kaldıracaktır.

Bayraktar, TZOB olarak her türlü işbirliğine hazır olduklarını bildirerek, “yeter ki bölgenin sosyal ekonomik kalkınmasına katkı da bulunalım. Ziraat Odalarımız da her türlü işbirliğine hazır” dedi.

Bayraktar’ın konuşmasından sonra DOKAP Başkanı Yüce kendi elleriyle beyaz çay demleyerek Genel Başkan’a ve misafirlere ikramda bulundu.

 

-Fiskobirlik’e ziyaret-

 

DOKAP’tan sonra Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Bayraktar’ı ziyaret eden Bayraktar, kurumun geldiği noktaya iyi bakmak gerektiğini, son dönemde Fiskobirlik’te bir yapısal değişim olduğunu belirtti.

Bayraktar, şunları söyledi:

“Bizde bir laf vardır dere geçerken at değiştirilmez. Burada bir istikrar yakalanmışken, kurum rehabilite edilirken bir değişim, kurumu ileriye götürmezdi. Delegasyon bunun farkında olduğu için çok isabetli bir karar vermiş. Bundan sonra Fiskobirlik’in daha da başarılı olacağına inanıyorum. Biz de bize düşen ne varsa Ziraat Odaları olarak bu kurumun yanındayız. Fiskobirlik’in bu bölgede güçlü olması üreticimizin güçlü olması, fındıkta Fiskobirlik’in piyasaya girmesi demek piyasa istikrarının sağlanması demektir. İdari ve mali yönden başarılı olan bir Fiskobirlik, bizim arzu ettiğimiz bir kurumdur. Başarılar diliyorum.”

Lütfi Bayraktar, TZOB Genel Başkanı’na, “ziyaretiniz bizi sevindirdi. Hakikaten zor bir süreçten geçtik. Fiskobirlik iyi yolda, her geçen gün piyasadaki etkinliğini artıracak” dedi. 

Sosyal güvenlik bilgilendirme semineri Ordu’da yapıldı

-Sosyal güvenlik bilgilendirme semineri Ordu’da yapıldı

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: 

-“Alan bazlı desteğin devamı gerekiyor”

-“2014’te büyük bir felaketle karşı karşıya kaldık. Fındıkta sadece Ordu ilinde 8 ilçe sıfır çekti. Üreticilerimizin yaralarının sarılması ve bu yangının söndürülmesi lazım”

-“Bir takım destekler verdiler, söküm tazminatları verdiler ama bir de işin realitesi var. Bu bölgede fındığın alternatifi olmadığını da gördük. Hangi desteği verirseniz verin başka bir alternatif ürüne geçmek mümkün değil”

-“Ziraat Odaları olarak görevimiz her platformda, çiftçimizin hak ve menfaatlerini korumaktır”

-“Çayın problemlerini biliyoruz. ÇAYKUR’un ayakta kalması lazım. ÇAYKUR’a her türlü desteği veriyoruz”

-“Kivinin problemlerini biliyoruz. Özellikle depo sorunları var. Soğuk hava depoları hasat dönemlerinde kivinin stoklanması açısından fevkalade önemli”

-Toplantıya Ordu Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Giresun Valisi Hasan Karahan, Ordu                 Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, Altınordu Belediye Başkanı Engin                   Tekintaş, SGK Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Açıkgöz, TZOB Yönetim               Kurulu Üyesi Hasan Kozoğlu, belediye başkanları, kamu kurumu temsilcileri, Ziraat          Odalarının başkanları, genel sekreterleri, muhtarlar katıldı

 

            Ordu – 19.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındıkta sadece Ordu ilinde 8 ilçenin sıfır çektiğini, üreticilerin yaralarının sarılması ve bu yangının söndürülmesi zarureti bulunduğunu bildirerek, “alan bazlı desteğin devamı gerekiyor” dedi.

Bayraktar, Ordu’da 8’incisi düzenlenen sosyal güvenlik bilgilendirme seminerinde yaptığı konuşmada, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasında gerçekleştirdikleri protokol çerçevesinde bölgelerde toplantılar gerçekleştirdiklerini belirtti.

            Tarım sektörünün stratejik, dünyada enerji ile beraber çok ciddi ve önemli bir sektör haline geldiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Türkiye’de bunun farkında olarak gerek hükümetimiz, gerek ilgili kurumlar, gerek Ziraat Odaları ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak tarım sektörünün gelişmesi, iyileşmesi ve verimliliği yakalaması, çiftçimizin refah seviyesinin artması için de gerekli çalışmalar yapılıyor. 77 milyon insanımızı, 35 milyon turisti besleyen tarım, 5,4 milyon insanımızı da istihdam ediyor. İstihdam rakamlarına baktığımızda tarım sektörü, bugün sanayi istihdamından daha fazla istihdam sağlıyor. İstihdamda şu anda fevkalade önemli sektör.

2013-2014 dönemini çok iyi geçirmedik. Bunu kabul etmemiz lazım. Bu bölgede de 2014’ün Mart ayında bir don felaketiyle karşı karşıya kaldık. Nitekim Bakan Yardımcılarımızla ve bürokratlarla beraber yine Ordu’ya geldik. Sizlerle beraber toplantı yaptık. Yine Türkiye’nin değişik bölgelerinde de bu afeti yerinde görme imkanı bulduk. Özellikle meyvelerimiz fevkalade büyük zarar gördü. Bu bölgede üreticilerimiz bizden özellikle fındık üreticilerimiz, kivide zarar gören üreticilerimiz vardı. Hatta bal üretimi yapan üreticilerimiz var. Bunlar borçların ertelenmesini takip ettiler. Bir de fındıkta alan bazlı desteğin devamını istediler. Bununla alakalı hem bölge milletvekillerinin hem bizim hatta biliyorum ki Büyükşehir Belediye Başkanımızın Enver Yılmaz’ın çalışmaları oldu.”

 

-Fındıkta alan bazlı destek-

 

Alan bazlı desteğin devamının önemli olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:

“Alan bazlı desteğin devamı noktasında, burada Yönetim Kurulu üyelerim de var. Bilirler. Hazineden sorumlu bakanımız Ali Babacan ile 2011 sonrası için tam 1,5 saatlik toplantı yaptık. Alan bazlı desteğin devamını için ‘fındığın alternatifi yoktur Sayın Bakan. Alternatif ürüne geçilmemiştir’ dedik.

Bir takım destekler verdiler, söküm tazminatları verdiler ama bir de işin realitesi var. Bu bölgede fındığın alternatifi olmadığını da gördük. Hangi desteği verirseniz verin başka bir alternatif ürüne geçmek mümkün değil. Bunu iyi anlattık. Babacan dedi ki ‘Tarım Bakanlığı bize bu şekilde yazı yazsın bu desteği devam ettirelim’ dedi.

Yönetim Kurulu üyelerimizle beraber oradan Tarım Bakanlığı’na geçtik. Dedik ki ‘Sayın Bakanın imzasıyla şu şekilde yazın’ dedik.

 

-“2014’deki felaket nedeniyle desteğin devamı gerekir”-

 

Tabii ne oldu? 2014 yılına kadar geldi. 2014’ün destekleri bu yıl verilecek. 2014’de büyük bir felaketle karşı karşıya kaldık. Dolayısıyla desteğin devamı gerekir. Bununla ilgili de Tarım Bakanımız Mehdi Eker ile yaptığımız görüşmede, Sayın Bakan söz verdi. ‘2014’den sonra da bu desteği devam ettireceğiz’ dedi. Bunu, üreticilerimizi rahatlatma adına basın yoluyla açıkladık. Bakıyorum. Bazı gazetelerde ‘ürün bazında, bahçelerin yenilenmesi, gençleştirilmesi için verilmeli’ gibi haberler çıkıyor. Gayet tabii. Zaten o ayrı biri proje. Yapısal sorunlar, fındıkta değil, çayda da var. Çayda da bahçelerimiz, ağaçlarımız bir hayli yaşlandı. Fındıkta da var. Zaten bu bahçelerin gençleştirilmesi lazım. Bununla ilgili bir projeyi Tarım Bakanlığı yürütüyor ve biz de destek veriyoruz. Destek de istiyoruz zaten. Ürün bazında desteği tartışabiliriz. Ama bugün için orta yerde bir afet var. Üreticilerimizin yaralarının sarılması ve bu yangının söndürülmesi lazım. Alan bazlı desteğin devamı gerekir. Hangi ürüne ürün bazlı destek verilir. Ürün olursa verilir. Sadece Ordu ilinde 8 tane ilçe sıfır çekmiş, ürün bazlı destekten bahsediliyor. Lütfen bundan vazgeçin. Şu an için alan bazlı desteğin devamı gerekir. Biz de Sayın Bakandan sözünü aldık ve duyurduk artık bunu tartışmanın bir mantığı yok. Yangını söndürmeye çalışalım. Orta yerde bir yangın var.”

 

-“Çay ve kivinin problemlerini biliyoruz”-

 

Ziraat Odaları olarak görevlerinin her platformda çiftçinin hak ve menfaatlerini korumak olduğunu belirten Bayraktar, şunları söyledi:

“Doğru bildiğimiz şeyi yapmaya da devam edeceğiz. Bölgemizin sorunlarını biliyorum. Tabii çayın problemlerini biliyoruz. ÇAYKUR’un ayakta kalması lazım. ÇAYKUR’a her türlü desteği veriyoruz. Kivinin problemlerini biliyoruz. Özellikle depo sorunları var. Soğuk hava depolarının daha hızlı bir şekilde hasat dönemlerinde kivinin stoklanması açısından fevkalade önemli onu biliyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız var. Özellikle yaşlı bahçelerin gençleştirilmesi için çalışmalarımız var. Bal üreticileriyle ilgili çalışmalarımız var. Bunları Ziraat Odalarımızla birlikte gerçekleştiriyoruz. Bir de önemli olan bir şey lisansı depoculuğu muhakkak surette fonksiyonel, işlevsel hale getirmemiz lazım. Çok mesafe alınmadı. Buna destek verdik. Kanun çıktı, uygulamaları ortaya çıktı. Ancak üreticimizin buraya çok ilgi göstermediğini görüyoruz. Burada eksikliğimiz var. Lisanslı depoculuğun fonksiyonel hale gelmesi için devletimizin depo kiralarına yüzde 50’ye kadar devlet desteği veriyor. Bu da sağlandı. İnşallah bu bölgede lisanslı depoculuğu geliştirmiş oluruz.”

Bilgilendirme ve enformasyon çalışmalarının çok önemli olduğunu bildiren Bayraktar, “siz ne yaparsanız çiftçiyi bilgiyle buluşturamazsanız, tarımda bir değişim yaratamazsınız. Tarımda verimliliği yakalama şansınız yoktur. Onun için Ziraat Odalarımız değişik kurumlarla başta Sosyal Güvenlik Kurumu olmak üzere bilgilendirme çalışmaları yapıyor. Daha önce 7 bölgede yapıldı ama 2013 yılında da bilgilendirme toplantıları yapıldı” dedi.

 

-“Devrim niteliğindeki otomasyon işini bitirdik”-

 

Ziraat Odaları Birliği’nde devrim niteliğinde bir iş olan otomasyonu bitirdiklerini vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi:

“Başkanlar düğmeye bastığında, Tapu Kadastro’da, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda, çiftçi kayıt sisteminde, nüfus idaresinde kayıtlara çok rahat ulaşabilecekler. Biz de düğmeye bastığımızda oda kayıtlarına ulaşacağız. Şeffaflık fevkalade önemli. Kurumu şeffaf hale getiriyoruz.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve İŞKUR, kendi çiftçi eğitimlerine başladık. Bunu da önemsiyoruz. Çeşitli yerlerde bunun eğitimlerini veriyoruz. Mesleki Yeterlilik Kurumu ile çalışmalara başladık. Artık mesleki formasyona sahip olan çiftçilerimize önümüzdeki yıl ustalık belgesi vermeye başlayacağız. Bu fevkalade önemli. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, önümüzdeki dönem için yaptığımız projeksiyonlarda kadın çiftçilerimizin daha aktif olacağını biliyoruz, kadın çiftçi eğitimleri yaptık. Sertifikaya hak kazanlara da değerli bakanlarımızla gidiyoruz belgelerini veriyoruz.

Bunun dışında yine Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma ve Denizcilik Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ile yaptığımız bilgilendirme çalışmaları var.

Ziraat Odalarımız son dönemde fevkalade güçlendiler ve çalışmalara büyük katkı sağlıyorlar. Bizim dönemimizde odalarımızın yüzde 80’i kendi hizmet binalarına kavuştu. Odalarımızın yüzde 45’inde makine parkı var. Bakın bunlar önemli bir rakamlar. Bunun dışında 80’e yakın da laboratuvar açılışını gerçekleştirdik. Buralarda toprak analizi yapılıyor. Çiftçimiz de toprağın yapısına ve ihtiyacına göre besin elementi kullanmak üzere belgesini alıyor. Destek sağlanıyor. Bunu şu açıdan da önemsiyorum. Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Bey, açılışını yaptı. Ordu hem hizmet binasını bitirdi hem de laboratuvar kurdu. Yaptığımız tespitlere göre, yılda 10 milyar liralık sektörde yetersiz ve yanlış gübre kullanmaktan israf ve verimlilik kaybı var. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Bunun önünü almamız lazım.

Bunun bilinci içinde odalarımız yatırım yapıyorlar. Biz de gerekli desteği veriyoruz. Değerli oda başkanlarımız fabrika da kurmaya başladılar. Geçen Aydın’da zeytinyağı fabrikası açtık. Kumluca’da, Manavgat’ta, değişik yerlerde fabrika açıyoruz. Ürün işleme tesisleri de yapıyoruz. 200’e yakın Avrupa Birliği projesi hayata geçirdiler ve bunların kaynağını bulduk ve çiftçimize hizmet olarak geri döndü. Tabii odalarımız idari ve mali yönden daha güçlü hale geldikçe daha önemli hizmetler veriyorlar. Bakanlığımızın da her şeyi devletten beklemek mümkün değil. Artı bu anlayıştan sıyrılmak lazım. Bize gelen kaynakları da son kuruşuna kadar çiftçimize intikal ettirmemiz lazım. Her zaman söylüyorum bize gelen alın teri. Bunu başka şekilde kullanma şansımız yok. Bu para Allah korusun hepimizi yakar. Oda başkanlarımızın da Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bizim de kaynakları fevkalade doğru kullanmamız lazım. Ben de Türkiye’nin her tarafından değerli başkanlarımın hizmetlerine iştirak ediyorum. Onlara moral verme, motive etme anlamında her açılışlarında bulunmaya gayret gösteriyorum.”

 

-“SGK, Türkiye’nin en büyük kurumlarından biri”-

 

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK), Türkiye’nin en büyük kurumlarından bir tanesi olduğunu, 28 bin personel çalıştığını, 485 Sosyal Güvenlik Merkeziyle 77 milyona da hizmet verdiğini bildiren Bayraktar, şöyle dedi:

“Sosyal güvenlik kurumu sosyal güvenlik merkezlerini de açmaya devam ediyor. Ben de Yönetim Kurulu üyesiyim. Bize gelen talepler oluyor. SGK, 2008 reformundan sonra bir değişim içine girdi. Bunu kabul etmemiz lazım. Hızlı bir şekilde aktüeryal dengeyi korumaya çalışıyor. Bunu yaparken de sosyal devlet olma ilkesini de göz ardı etmiş değil. Tabii orada sosyal bir anlayışla da hizmet vermeye çalışıyor. Gelirlerin giderleri karşılama oranı bu dönemde fevkalade yükseldi. Her şeye rağmen SGK’nın mali sürdürülebilirliği çok önemli. Dünyada da bunun tartışmaları yapılıyor. Burada en önemli parametre nedir diye sorarsanız. En önemli parametre kayıtdışılıktır. Kayıtdışılığı bir şekilde önlemeniz lazım. İşte bizim SGK ile işbirliği yapmamızın bir nedeni de bu. Kayıtdışılık tarımda fevkalade fazla ve kayıtdışılığı da azaltmamız lazım.

Tarımın elbette yapısal sorunları var. Zaman zaman bu doğal afetler de işgücü fazlası çıkarıyor. Bunlar da kayıtdışılığı artırıyor. Kırsal kalkınmaya bunun için önem veriyoruz. Yani insanlar tarımda işgücü fazlası ortaya çıktığında, varoşlara, gecekondulara gitmesinler. O insanları kırsalda tarım dışı istihdam yaratmak suretiyle istihdam etmemiz lazım. O insanlara iş, aş vermemiz lazım. Son yıllarda kırsal kalkınmayla ilgili verilen destekler fevkalade önemli. Bizim karıştırdığımız bir olay var. Tarımda çalışan nüfusla kırsalda yaşayan nüfus farklıdır. Avrupa Birliği ülkelerinde kırsalda yaşayan insanların nüfusa oranı yüzde 25. Tarım uğraşanlar yüzde 3’ler, 4’ler seviyesindedir. Kırsalda tarım dışı istihdam yarattığınız da insanlar kırsalda kalıyor, büyük şehirlere gitmiyor. Bizde yüzde 22’ler civarında kırsalda yaşayan kesimimiz var. Bu insanları uzun yıllar kırsal kalkınmayı, kırsalda yatırım imkanını sağlayamadığımız için büyük metropollere yatırım yaptığımız için kırsalda tarım dışında istihdam edemedik. Kırsal yatırımlara destek veriyor, fevkalade önemsiyoruz. Kendimiz de zaman zaman bu yatırımları zeytinyağı fabrikası, ürün işleme tesisleri gibi yapıyoruz. Kayıt dışılığı önlemenin değişik enstrümanları var. Zaman zaman denetleme, zaman zaman bilgilendirme yaparsınız. Bizim gördüğümüz en önemli enstrüman burada, ne yaparsanız yapın, cezalar da verseniz, cezaların da burada çok etkili olmadığını da görüyorum, bakın Trabzon’a geldik, uluslararası toplantı yaptık geçen, Azerbaycan temsilcisi ‘Azerbaycan’da kayıtdışılığı önlemek için cezaları artırdık ama kayıtdışılığı bir türlü azaltamıyoruz’ dedi. Demek ki sadece ceza yetmiyor. Burada anahtar kelime nedir derseniz, toplumsal duyarlılıktır. İşte yaptığımız bu çalışmalar buna yönelik. Eğer sosyal güvenlik kurumuna bu toplumun niye ihtiyacı olduğunu iyi anlatamazsak, kayıtdışılığın toplumumuza, ülkemize ne kadar zararlı olduğunu iyi anlatamazsak ne yaparsak yapalım. Gideriz küçük işletmelere cezaları keseriz. Küçük işletmeleri de kapatırız size söyleyeyim. Kaş yapalım derken göz çıkarırız. Sosyal güvenlik kurumunun çok dikkatli ve hassas götürmesi gerekiyor. Burada biz eğitimin, bilginin, özellikle küçük işletmelerde teşviğin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Son 12 yılda kayıtdışılık Türkiye’de yüzde 53’den yüzde 33’e düştü. Yüzde 33’ün ülkemize maliyeti 30 milyar liradır. Her yüzde 1’lik düşüş ekonomiye 1 milyar lira katkı sağlıyor. Bu çok ciddi bir rakam. Biz 30 milyar lira civarında bir parayı heba edemeyiz. Ekonomiye kazandırmamız lazım. Hedef yüzde 15’dir. Avrupa Birliği ülkelerinde de bu civardadır. Özellikle tarım sektöründe kayıtdışılığı azalttıktan sonra çok rahatlıkla bu hedefe ulaşacağız.”

 

-SGK’da çiftçiler için yapılanlar-

 

Aşağı yukarı 5 yıldır SGK Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürdüğünü vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti:

“Tabii önemli çalışmalar yaptık. Değerli bakanlarımızla görüşerek, değer başkanıyla, bürokratlarıyla, Yönetim Kurulu üyelerinin de desteğiyle bu çalışmaları gerçekleştirdik. Tabii burada özellikle 1994 yılından bu yana prim kesintisi yapılan çiftçilerimiz vardı. Bunların geriye dönük yapılandırmalarını, bakanlarla görüşerek, birçok çiftçimizin de emekli olmasını sağladık.

Bunun dışında kadın çiftçilerimiz vardı. Kadın çiftçilerimiz de 2003 yılından önce aile reisi olamadıkları için sosyal güvenlik kapsamına girememişlerdi. Biz bunları geriye dönük borçlandırmayla sosyal güvenlik kapsamına aldık. Birçok kadın çiftçimizi emekli olmasını sağladık. Hayır dualarını aldık. Tarımda kendi nam ve hesabına çalışan çiftçilerimizden emekli olduktan sonra yüzde 15 kesinti yapılıyordu. Bu kesintiyi Ziraat Odalarının girişimiyle kaldırdık. Borcu olsun olmasın, 2012 yılında yüzde 5 olan kesintinin yüzde 2’lere düşürülmesini ve sadece borcu olanlardan, borcu kadar alınmasını sağladık. Bir de prim ödeyemeyecek olan çiftçilerimiz var. Tabii bunları belgelemeleri halinde, oda kayıtları silinmeden kendilerine muafiyet belgesi veriliyor. Bu fevkalade önemli. Ben değerli başkanlarımdan da rica ediyorum. Buna önem versinler. Durumu iyi olmayan çiftçilerimizin muafiyet belgesi almasını sağlayalım. Bu imkanı getirdik. Bir de oda kaydı olmayan 65 yaş üzeri çiftçilerimiz vardı. Talepte bulunmaları halinde kendilerini muafiyet kapsamına alıyoruz Bu da önemli. Bunu da Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin talebi olarak gerçekleştirdik.

Tarım dışı sektörlerde çalışmak isteyenler vardı. Bu da önemliydi. Tarım dışında part time olarak hizmetler, turizm sektörlerinde çalışmak isteyen insanlarımıza, çiftçilerimize ziraat odalarından kaydını sildir gel başka türlü seni çalıştırmamız mümkün değil” deniyordu. Bu fevkalade büyük bir zorluktu. Biz bu konuyu da hallettik. Sayın bakanla görüşmek suretiyle. Artık başka sektörlerde de çalışabiliyorlar. Oradan sosyal güvenlik primleri yatar o işi bıraktıklarında tekrar tarımdan prim ödemeleri devam eder.

Ziraat Odalarına verilen üyelik bildirimleriyle ilgili cezaları da torba yasaya koyduklarını, onları da sildirdik. Ayrıca çiftçilerimizin sosyal güvenlik kurumu ve vergi dairelerine olan borçları da biliyorsunuz yapılandırıldı. Bu ve benzer hizmetleri de orada bulunduğumuz müddetçe devam edeceğiz. Zaten bu toplantılarda da çiftçilerimizin ve başkanlarımızın sosyal güvenlikle ilgili taleplerini de sosyal güvenlik kurumu nezdinde değerlendireceğiz. Sorunları çözmeye gayret göstereceğiz. Yine doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin başka talepleri var. Tabii o taleplerini de takip ediyoruz.”   

 

-Diğer konuşmacılar-

 

Ordu Valisi İrfan Balkanlıoğlu, seminerde yaptığı konuşmada, zirai faaliyetlere devletin elinden gelen desteği verdiğini, birçok alanda teşviklerin devam ettiğini söyledi. Balkanlıoğlu, “Tarım da bir istihdam alanı bizler için. Tarımda istihdam deyince gizli işsizliği bir şekilde işsizliğimizi kamufle ediyor. Fakat, tarım sektöründe kayıt dışı istihdam çok fazla. Kayıt dışı istihdam çoğu zamanda risk taşır. Yani orada çalışan işçiler herhangi bir kaza geçirdiğinde, sakat ya da ölüm olayı olduğunda çalıştıranlar da ağır para cezalarıyla muhatap olmak zorunda kalıyor” diye konuştu. 

Yaşanan don olayı nedeniyle çiftçilerin büyük oranda zarar gördüğüne dikkat çeken Balkanlıoğlu, çiftçilerin tarım ürünlerini mutlaka sigorta yaptırmaları gerektiğini kaydetti.

Konuşmasında gıdanın önemine değinen Balkanlıoğlu, “Teknoloji değişti, gelişti. Fakat, gıda hiç değişmiyor, değişmemesi de gerekiyor zaten. Esas olan gıdanın doğal olması, natürel olmasıdır. Tarımsal faaliyetler hayatımızın en önemli unsuru, vazgeçilmezidir. Çiftçilerimiz memleket için çok önemli ve değerli” dedi.

Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, Ordu’nun 114 bin 400 kayıtlı çiftçisiyle birlikte en fazla kayıtlı çiftçinin olduğu il olduğunu belirterek, “Bizler Valiliğimiz başta olmak üzere tüm kuruluşlarla uyum ve işbirliği içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu tür toplantıların yapılması son derece önemlidir ve her zaman teşvik edeceğimiz toplantılardır. Geçen yıl yaşanan don afeti bölgemiz için son derece olumsuzluk oluşturmuş ve göç oranı artmıştır. Toplumun bilinçlenmesi noktasında yapılacak her türlü çalışmalara desteğimiz tamdır” diye konuştu.

SGK Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Açıkgöz konuşmasında, sosyal güvenliğin ziraatçılar için de, diğerleri için de çok önemli olduğunu, kayıt dışılığın günümüzde hem Türkiye’nin, hem dünyanın önde gelen sorunlarından bir tanesi konumunda bulunduğunu belirtti. Bütün ülkelerin kayıt dışı sorunuyla, kayıt dışı ekonomi ve istihdam sorunuyla çok ciddi bir şekilde mücadele ettiğini vurgulayan Bayraktar, şöyle konuştu:

“Ülkemizde bu anlamda ciddi çalışmalar içinde. Özellikle kayıt dışılığın nedenleri içinde, genel anlamda ülkelerin içinde bulunduğu ciddi işsizlik oranları, eğitim seviyelerinin çok düşük olması, erken emeklilik var. Küçük işletmelerde bilgi ve bilinç eksikliği de kayıt dışılığın nedenleri arasında yer alıyor.

Kayıt dışı oranlarımıza baktığımızda çok ciddi gelişmeler var. Tarım sektöründe hala yüzde 84 civarında bir kayıt dışı oranımız var. Türkiye’deki kayıt dışılık bölgelerine baktığımızda batıdan doğuya doğru geçildikçe kayıt dışılık maalesef artıyor. İş yerlerine baktığımızda büyük iş yerlerinde kayıt dışılığın az, küçük yerlerde ise çok olduğunu görüyoruz. 2008 yılından beri kamu kurumlarından aldığımız bilgi ve belgelere göre 1 milyon 900 bin civarında kişiyi kayıt altına aldık.”

Toplantının açılış konuşmasını yapan Altınordu Ziraat Odası Başkanı Uğur Cörüt, toplantının hayırlı olmasını dileyerek, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’a toplantının Ordu’da yapılmasını sağladığı için teşekkür etti. Cörüt, toplantının bölge için çok yararlı olacağını sözlerine ekledi.

 

-Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz’ı ziyaret-

 

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, toplantı öncesi Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz’ı ziyaret etti.

Başkan Yılmaz’ın Milletvekilliği döneminde de üretici için omuz omuza çalıştıklarını belirten Bayraktar, “Üreticiye her zaman destek oldu. Böyle tarıma gönül vermiş bir dostumuzun Büyükşehir Belediye başkanı olması Ordu için çok büyük bir şans” dedi.

Şemsi Bayraktar, “Artık köylerimiz de mahalle oldu ve Büyükşehir’e bağlandı. Böyle tarıma gönül vermiş bir dostumuzun Büyükşehir Belediye başkanı olması Ordu için çok büyük bir şans” şeklinde konuştu. 

Enver Yılmaz, “Büyükşehir ile Ziraat Odalarımızla kuruluşumuzdan itibaren uyumlu bir şekilde çalıştık. Biz her ilçede Ziraat Odasındaki arkadaşlarımızın yanında olduk. Bizde her ilçedeki Ziraat Odalarını ziyaret ettik. İşçilerimizin sorunlarına yönelik olayları ve sorunları çözmeye yönelik birinci elden ve ağızdan olayları çözmeye yönelik konuştuk ve ortak irademizi paylaştık” şeklinde konuştu.

Bayraktar, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, fındık fiyatının geçen mart ayında yaşanan zirai dona bağlı olarak yükseldiğini hatırlattı.

Birçok ilde fındık rekoltesinin ciddi oranda düştüğünü belirten Bayraktar, Doğu Karadeniz’de bu yıl fındık üretiminin az olduğunu ifade etti.

Bayraktar, arz talep dengesine bağlı olarak fındık fiyatlarında ciddi oranda artış yaşandığını vurgulayarak, “Fındık kilogram fiyatı bundan sonra 18 lira da olur 20 lira da. Bu fiyat, Doğu Karadeniz’deki üreticiler için değil ancak Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki insanlar için bir fırsat. Onlar bu fiyattan istifade ediyorlar. Ancak aynı şeyi Doğu Karadeniz’deki üreticilerimiz için söylemek mümkün değil. Onlar ne yazık ki bu fiyat artışından istifade edemiyorlar” diye konuştu.

Fındık üreticilerinin desteklenmesi amacıyla alan bazlı destek ödemesinin devam etmesi yönünde ilgili bakanlığa talepte bulunduklarını anlatan Bayraktar, “Konuyu sayın bakanımıza illettik. Bakanımızdan sözü aldık. Alan bazlı destek ödemesinin özellikle bu bölgede ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Bunun bir ‘can suyu’ olduğunun da farkındayız. Şu anda bu destek devam edecek gibi görünüyor. Bundan da memnuniyet duyuyoruz. Biz her fırsatta üreticilerimizin yaralarını sarmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Bayraktar, fındık üreticilerinin daha çok verim elde edebilmeleri için bahçelerini gençleştirmeleri gerektiğini dile getirerek, bununla ilgili bakanlığın bir projesinin olduğunu kaydetti.

TZOB olarak bu projeye destek verdiklerini anlatan Bayraktar, “Üreticilerimiz bahçelerinden daha fazla ürün elde etmek istiyorsa mutlaka bahçelerini gençleştirmesi lazım”  dedi.

Toplantıya Ordu Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Giresun Valisi Hasan Karahan, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, SGK Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Açıkgöz, TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kozoğlu, belediye başkanları, kamu kurumu temsilcileri, Ziraat Odalarının başkanları, genel sekreterleri, muhtarlar katıldı.

Bayraktar, toplantının ardından, seminere katılan Samsun, Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Sinop illerinden gelen ziraat odası başkanları ile ayrı ayrı bir araya geldi.

 

Sözleşmeli üretimde doğal afet riski…


-Sözleşmeli üretimde doğal afet riski…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarımda doğal afetlerden dolayı bir risk

her zaman vardır. Böyle bir afet sonrası üretim düşüşü, standart ve kalite yetersizliği nedeniyle, çiftçimiz sözleşmeden dolayı mağdur olmamalıdır”

-“Sözleşmenin tek taraflı olarak alıcılarca dikte edilmesi kabul edilemez”

-“Alıcılar da üretici kadar doğal afetlerden kaynaklanan ve kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan zarar riskini paylaşmalıdır”

-“Üretim düştüğünde, piyasa fiyatının altında kalan sözleşme fiyatı, maliyeti artan üreticiyi zorlamaktadır”

-“Özellikle doğal afetlerin etkisiyle üründe kalite düştüğünde, alıcıların sözleşme fiyatından kesintiye gitmesi kabul edilemez”

-“Sözleşmeli üretimi desteklersek üretim planlamasını daha kolay yaparız”

-“Sanayici, alıcımız, çiftçi mağdur olursa kendilerinin de olacağını unutmamalı, tek taraflı hatta imzalayan çiftçinin bile ayrıntılarıyla göremediği sözleşmeler imzalamamalı”

 

Ankara – 18.01.2015 – Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin ürününü kolayca pazarlamasını, sanayicinin yeterince hammadde bulmasını ve tüketicinin de güvenilir gıdaya ulaşmasını sağlayan sözleşmeli üretim modelinin bazı riskleri de beraberinde taşıdığını bildirerek, “Tarımda doğal afetlerden dolayı bir risk her zaman vardır. Böyle bir afet sonrası üretim düşüşü, standart ve kalite yetersizliği nedeniyle, çiftçimiz sözleşmeden dolayı mağdur olmamalıdır” dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımda doğal afetlerin üretim miktarlarında büyük düşüşlere sebep olabildiğini, çiftçinin bütün gayretine rağmen taahhüdünü yerine getiremediği durumların meydana gelebildiğini, üretim düşüşleri nedeniyle birim maliyetler artmasına rağmen sözleşmeli tarımda alım fiyatlarının değişmemesi, üründe standart ve kalitenin düşmesi nedeniyle üreticinin sıkıntılar yaşayabildiğini belirtti.

 

-“Sözleşmeler çiftçi aleyhine olmamalı”-

 

Üretici ile alıcının karşılıklı menfaatleri doğrultusunda yapılan sözleşmeli üretimin çiftçi aleyhine olmaması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Üretici de alıcı da sözleşme koşullarını tarımsal üretimin doğasına ve ticaretine uygun tespit etmelidir. Sözleşmenin tek taraflı olarak alıcılarca dikte edilmesi kabul edilemez. Alıcılar da üretici kadar doğal afetlerden kaynaklanan ve  kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan zarar riskini paylaşmalıdır. Çünkü iki tarafta aynı gemidedir. Birbirlerini kollamak, korumak zorundadırlar. Çünkü sözleşme, üreticiye ürününü satmada garanti sağlaması, alıcıya da zamanında ve istediği miktarda mal temininde önemli kazanç sağlamaktadır. Sözleşmelerde fiyat yanında fiyatlandırma yöntemi de olmalıdır. Üretim düştüğünde, piyasa fiyatının altında kalan sözleşme fiyatı, maliyeti artan üreticiyi zorlamaktadır. Üretim düştüğünde, birim maliyetler artarken, piyasa fiyatından düşük kalan sözleşme fiyatı, maliyet açısından üreticiyi zorlamaktadır. İki fiyat arasında üretici aleyhine doğan bu farkın, bir kısmı da alıcı tarafından karşılanmalı ve bu oran olarak sözleşmeye yazılmalıdır.”

Üreticiye fiyat ve satış garantisi sağlayan sözleşmeli üretimin üretim planlamasına da yardımcı olduğunu belirten Bayraktar, üretici ne kadar üreteceğini, kime satacağını, hatta hangi fiyattan satacağını bilerek üretim yaptığını ve sanayici veya alıcı ise kimden, ne kadar ve ne zaman ürün alacağını bilmesinin ister istemez süreci üretim planlamasına götürdüğünü vurguladı. Bayraktar, “Sözleşmeli üretimi desteklersek üretim planlamasını daha kolay yaparız” dedi.

 

-“Sözleşme fiyatından kesintiye gidilmesi kabul edilemez”-

 

Bayraktar, şunları kaydetti:

“Tarımsal fiyatlarda arz talep dengesizliği yüzünden keskin düşüş ve yükselmeler yaşanabiliyor. Bu dengesizlik yüzünden piyasada fiyatlar, sözleşmeye esas fiyattan yüksek olduğunda üretici zarar ediyor.

Sözleşmeli tarım ayrıca, sözleşmede öngörülen standart ve kalitede üretimin gerçekleşememesi dolayısıyla ve fire ileri sürülerek alıcılarca sözleşme fiyatından kesinti yapılması, ürün bedellerinin zamanında ödenmeyerek üreticilerin finansman yönünden güçsüz kalmaları gibi sorunları da bünyesinde taşıyor. Özellikle doğal afetlerin etkisiyle üründe kalite düştüğünde alıcıların sözleşme fiyatından kesintiye gitmesi kabul edilemez.”

 

-“Çiftçimiz alıcının karşısına örgütüyle çıkmalı”-

 

Sözleşmeli tarımın önemli avantajları yanında çiftçi açısından dezavantajlara da sahip olduğunu bildiren Bayraktar, “sözleşmeler alıcının hakkını koruyacak biçimde yapılıyor. Sermaye açısından yetersiz, doğa koşullarına bağlı küçük çiftçimiz, alıcının dikte ettiği sözleşmeye imza atıyor. Bu nedenle çiftçimizin tek olarak değil de, örgütünün sermaye sahibi alıcıların karşısına çıkması gerekiyor. Bunun için de sözleşmeli üretim yapan örgüte bağlı çiftçiye destekleme verilmesi gerekiyor” dedi.

Bayraktar, Türkiye’de şekerpancarı üretimiyle başlayan sözleşmeli tarım uygulamasının günümüzde gelişerek devam ettiğini belirterek, hayvansal üretim de dahil bitkisel üretimin her dalında bugün sözleşmeli üretim yapıldığını ve her geçen gün sözleşmeli çiftçi, firma ve hipermarket sayısının arttığını bildirdi. Üreticilerin sözleşmeli tarımı benimsediğini vurgulayan Bayraktar, süreçte rol alan her kesimin diğerine anlayış göstererek, birlikte bu uygulamaya katkıda bulunması gerektiğini belirtti.

Üreticinin alım ve fiyat garantisi dışında sözleşmeli tarımla, sözleşme yaptığı firmadan her üretim aşamasında teknik destek ve eğitim alabildiğini vurgulayan Bayraktar, “Sözleşmeli üretim, nitelikli girdi kullanımı, kaliteyi artırmaktadır. Firma üretim aşamasında sabit masraflardan kurtulmaktadır. Sanayi düzenli ve kaliteli hammadde tedarik etmektedir. Küçük çiftçiler için sürekli bir gelir kaynağı oluşmaktadır. Üretim ve sanayi boyutundaki bütünleşmeyle üretim ve pazarlama kayıpları en az inmektedir. Yalnız, sanayicilerimiz, alıcılarımız çiftçi mağdur olursa kendilerinin de olacağını unutmamalılar. Bundan dolayı tek taraflı hatta imzalayan çiftçinin bile ayrıntılarıyla göremediği sözleşmeler imzalamamalılar” dedi.